Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kalu Bela Ne Demektir By: Gulinur Date: 21 Ocak 2011, 11:53:09
KALU-BELA NE DEMEKTÝR

Kâlû-belâ ne demektir?
 
Bu sözler, Yaratanýn yarattýklarýyla; hususiyle insanla olan mukâvelesine ait bir kýsým sözlerdir ki, bu mukâvelede: "Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?" diye sorulur. Karþýlýðýnda da: "Evet, Rabbimizsin" cevabý alýnýr.

Bu meselenin iki yönü vardýr:
1- Bu soru kime ve nasýl sorulmuþtur?
2- Ne zaman sorulmuþtur?

Birinci þýk itibariyle, birkaç mülâhaza arz edilebilir.
1- Ýnsan henüz hiçbir þey deðilken "var olma" emrini almasý ve onun da bu emre, "evet" demesi ki; tekvînî mâhiyette bir soru ve cevap ve bir mukâvele sayýlýr.

2- Ýnsan atomlar âleminde, hattâ bu âlemin de ötesinde parçacýklardan ibâret iken, her þeyi bir kemâle doðru sevk edip terbiyeye tâbi tutan Rabbülâlemîn, bu parçacýklara insan olma þevkini duyurarak, o istikâmette onlardan bir söz ve mîsâk almasýdýr ki; bu da, her zerrenin kendi tâkatinin çok üstünde, Kaf daðýndan aðýr yükleri omuzlayarak, Rabbin "varetme" teklifine "evet" demesinden ibâret sayýlabilir.

Bu iki þekilde cereyan eden "soru ve cevap" veya "teklif ve kabûl" söz ve beyânla deðil gibidir. Buna binâen, bir kýsým tefsirciler bu mukâveleye, temsîli þekilde yapýlmýþ bir anlaþma nazariyle bakmýþlardýr. Yani, sanki öyle denilmiþ, öyle cevab verilmiþ ve öyle hukûkî kýymeti hâiz bir sözleþme kabûl edilmiþ; yoksa, beyânla ve yazýþma ile yapýlmýþ bir akit deðildir.

Aslýnda, binbir çeþit hitab ve binbir çeþit cevap sahibi Rabbin, "hitab ve cevab" indeksini nazara almadan böyle bir hükme varmak, yanlýþ bir hükümdür. Yeri gelince ona da temas edeceðiz.

3. Bu türlü bir ikrar isteði ve þehadette bulunma sözleþmesi, insanýn kendini duymasý ve kendinin, kendinden baþka bir þey olmadýðýný anlamasýndan ibâret, bir nefis marifeti, bir "Nefsini bilen Rabbini bilir" hakîkatini temsil; bir mâhiyet âyinesini seyre koyulma ve bu yolla þuûruna akseden rengârenk hakîkatlerin petekleþmesine þahit olma ve bu þehâdeti ilân etmektir. Ne var ki, bu îcâp ve kabûl; Bu söz verip söz alma, bu duyma ve duyurma, çok açýk ve hemen sezilecek gibi de deðildir. Belki, çok îkaz ve tenbihlerde duyulup hissedilebilecek þeylerdendir ki; irþâdýn ehemmiyeti de, bu noktadan ileri gelmektedir.

Bu sözleþme, kudret ve irâdenin yazdýðý muhteþem kitabýn mânâsýný anlama ve hâdisat satýrlarýnýn sýrlarýný kavrama neticesinde, âdeta bir "icâb ve kabûl" gibidir.

4. Bu sözleþme ve sözleþme içindeki suâl ve cevab, cismâniyâta göre düþünülmemeli ve yine ona göre deðerlendirilmemelidir. Hak (C.C) bütün varlýklara, kendi mâhiyetlerine göre emirler verir ve yine mahlûkatdan yükselen sesleri, sadâlarý dinler. anlar ve yerine göre onlarý yerine getirir. Kelâmî ýstýlahla ifade edecek olursak; insan gibi ayrý ayrý dil ve lehçelerle merâmýný ifade eden varlýklarýn her dediðini anlayan Hz. Allah (C.C), ayný zamanda, öyle ayrý ayrý lisan ve lehçelerle, onlara emirler verir, hakikatleri anlatýr; insan ve kâinatý þerh eder; yarattýklarýndan sözler alýr, mîsâklar yapar ve mukâvelelerde bulunur ki, lâfzî kelâm ve beyanla yapýlan bunlarýn hepsi "kelâmý lâfzi cümlesindendir. Bir de, bize göre kelâm ve beyân olduðu açýk olmayan, hayvanlara olan ilhamdan meleklerin mazhar olduðu ilâhî hitap tarzýna kadar, Hakkýn bir çeþit konuþmasý vardýr ki, o da, "Kelâmý nefsînin ayrý bir tezâhür ve tecellîsidir.

Allahýn, bu çeþit konuþmasý, insanýn kalbine gelen esintilerden, melekler âlemine kadar çok geniþ bir dâirede cereyan ediyor olmasýna raðmen, her dâirenin "alma ve verme" keyfiyeti baþka baþka olduðu için, bu dâirelerden herhangi birine gelen mesajý, ondan yükselen söz ve ifadeyi, bir baþka dâireye göre ne duymak, ne de tespit etmek mümkün deðildir.

Bu îtibarla, Cenabý Hakkýn zerrelerle konuþmasý; sistemlere emirler vermesi; terkipler, tahliller yapmasý, çok yüce buudlarda cereyan edip durduðundan bizim küçük ölçücüklerimizle tespit edilmesi mümkün olmayacaktýr.

Allah (C.C) zerrelerle mukâvele yapacak, moleküllerle mukâvele yapacak, hücrelerle mukâvele yapacak; atomlar âleminde, anne karnýnda, çocukluk devresinde mukâvele yapacak, fakat biz bunlarý, kendi ölçülerimiz içinde açýk seçik olarak hiçbir zaman tespit edemeyeceðiz.

Hele bu görüþme, insan ruhu ve o ruhta bir mekanizma olan vicdanla olmuþsa...

Binâenaleyh, "elest" bezminde de ruhlar Rable mukâveleye çaðrýldýlar. Cismâniyet berzâhý arada olmadýðý için, her þeyi ayan beyan gördüler ve "evet" diyerek böyle bir mukâveleye imza attýlar. Ancak günümüzde çokça bulunduðu gibi bir kýsým kimseler, ruh kitabýnýn vicdan bölümünü hiç kurcalamadýklarý için böyle bir imzaya ve mîsâka rastlamadýlar. Rastlamalarýna da imkân yoktu; çünkü o âleme ne bir bakýþlarý, ne de araþtýrmalarý olmamýþtý.


M. Fethullah Gülen

radyobeyan