Medinedeki ilk durumlar By: Hadice Date: 15 Ocak 2011, 09:49:00
Medine’deki Ýlk Durumlar
318. Resulullah (AS), Kuba köyüne gelince, o yörenin baþkanlarýndan Kulsum ibn el-Hidm’in evine misafir oldu. (Samhûdî’nin 2. baský s. 244’de belirttiðine göre bu zat, çevresinde Ýslam’ý kabul eden kiþilerle dayanýþma içinde olmakla birlikte henüz Ýslam’a geçtiðini ilan etmemiþti.) Ziyaretçileri kabul etmek için ise, yine bir baþka baþkan olan ve o sýrada bekar olan Sa’d ibn Hayseme’nin evinde oturmuþtu. Oraya vardýðý ilk gün boyunca bir hurma aðacýnýn altýnda oturmuþtu. Ziyaretçilerden pek azý kendisini þahsen tanýyorlardý. Hatta kimileri Ebû Bekir’i Resulullah (AS) zannetmiþ, ancak güneþ yükselip Muhammed (AS)’ýn üzerine düþtüðünde Ebû Bekir kalkarak harmanisini gölge etmesi için bir aðacýn dallarý arasýna germeye kalkýnca, mütevazý peygamberin kim olduðunu anlamýþlardý.319
319. Resulullah (AS)’ýn ilk iþi Kuba’da günümüzde de halen meþhur olan bir mescit inþa etmek oldu. Bu mescidin inþasýnda herkes çalýþtý: Resulullah (AS), Ebû Bekir, Ömer de bina için taþ taþýyanlar arasýndaydý.320
320. Resulullah (AS)’da emanet olarak bulunan para ve eþyalarý geri vermek üzere Mekke’de kalmýþ olan Ali de daha sonra yola çýkarak, Kuba’da Resulullah (AS)’a yetiþmiþti.321
321. Bugün elimizde Resulullah (AS)’ýn Hicret’ten önce Medinelilere hitaben yazdýðý ve Cuma günleri, öðle namazýnýn yerine,322 bir hutbe ve ardýndan iki rekatlýk bir namaz kýlýnmasýný emrettiði bir mektubu bulunmaktadýr. Kuba’ya varýþýndan birkaç gün sonra323 gerek Kuba’da gerekse Medine yolu üzerinde iken Salim Oðullarý kabilesinde Cuma namazlarýný kendisi kýldýrmýþtýr. Onun bu münasebetle verdiði ilk hutbeden bazý cümleler bize kadar ulaþmýþtýr:
322/1. (Allah’a hamd ve senadan sonra) Resulullah (AS) þöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Her þeyden önce kendi nefislerinize dikkat ediniz: Biliniz ki, sizden biri öldüðü zaman sürüsünü çobansýz býrakýp, hiçbir tercüman ve arabulucuya muhtaç olmayan Rabbi ile karþýlaþtýðýnda, Allah ona: “Sana benim Elçim gelmedi mi? Ben sana hadsiz hesapsýz mal mülk vermedim mi? O halde sen bana ne getirdin?” dediði zaman, o adam saðýna ve soluna bakar, ama yardýmýna gelecek hiçbir kimseyi bulamayýp, karþýsýndaki Cehennem’i görür. Öyleyse sizlerden kim bu ateþten kendisini korumak istiyorsa, bir parça hurma ile bile de olsa sadaka versin. Elinde sadaka olarak verecek hiçbir þeyi yoksa güzel bir söz söylesin. Zira yapýlan bir iyilik Allah tarafýndan sahip olduðu deðerin 10 ila 100 katýyla ödüllendirilir. Selam üzerinize olsun.”324
322/2. Resulullah (AS) görevi gereði dinini yaymaya kendisini tamamen adamakla birlikte, genç taraftarlarý da boþ durmuyorlardý. Yaþlý bir müþrik olan Amr b. El-Cemûh taptýðý puta çok baðlý biriydi; Çocuklarý ve akrabalarý kendisiyle alay edip dururlardý. Her sabah Amr bu putu gülünç bir durumda bulur ve ne yapacaðýný bilemezdi. Bir gün, saygýsýzlýk gösterenleri cezalandýrmasý için putun yanýna bir kýlýç koydu. Ertesi gün putu baþ aþaðý devrilmiþ, baþý kabilenin laðým çukuruna batmýþ bir halde buldu ve hemen o gün Ýslam’ý kabul etti (bk. Samhûdî, 2. bs., 234-235). Genç sahabe Süheyl b. Huneyf her gece þehirdeki tahtadan oyulmuþ putlardan birkaçýný kýrýp, elde ettiði tahta parçalarýný Müslüman bir kadýna “yakacak odun” olarak kullansýn diye hediye ediyordu (bk. Samhûdî, 2. bs., s. 249).
323. Kuba’da birkaç gün kaldýktan sonra Resulullah (AS) burayý terk edip, daha kuzeydeki Medine (Cevf) vadisine gitmek istedi. Acaba Abdu’l-Muttalib’in annesinin soyundan gelen kendi akrabalarýyla mý oturmak istemiþti? Buhârî, “O önce dayýlarýnda kaldý” demekte (2/30) ve þöyle eklemektedir: “Kuba’da Benû Amr ibn Avf kabilesiyle 14 gece geçirdikten sonra, Neccâr Oðullarýna bir haberci göndermiþ ve onlar da silahlarýný donanýp gelmiþlerdi” (63/46/9). Ancak ilerde deðineceðimiz deve olayý, akrabalýðý esas alan bir konaklama tercihiyle uyuþmamaktadýr. En azýndan kiþisel arzusu ve ilahi kaderin ayný yönde tecelli ettiðini düþünebiliriz. Acaba Kuba’daki Yahudi gayrý müslimlerle yakýn komþuluk iliþkileri içerisinde olmayý mý istememiþti? Belki daha baðýmsýz olmak için, kendi evini inþa edebileceði boþ bir alan arýyordu. Ya da, hem toplumsal hem de stratejik nedenlerden dolayý kendisine baðlý gruplarýn tam ortasýnda mý oturmak istiyordu? (Dini bakýmdan, ana mescidin, yerleþim bölgesinin merkezinde olmasý gerekir.) Þöyle bir varsayým da mümkündür: Medine’nin Ýslam’ý kabulünden önce ve herkesi canýndan bezdiren iç savaþ sýrasýnda, Evs ve Hazreçlilerin vardýklarý bir anlaþma ile, Hazreçli Abdullah ibn Ubey Medine kralý seçilmiþ, hatta kendisi için kuyumculara bir taç sipariþi bile verilmiþti. Ýslam’ýn yaygýnlaþýp Resulullah (AS)’ýn kesin olarak yerleþmek üzere Medine’ye hicret etmesinden sonra bu krallýk giriþimi suya düþmüþ oldu. Resulullah (AS), kral tayin edilmiþ bu kiþinin içinde bulunduðu ruh halini çok iyi anlýyor ve her çareye baþ vurarak onu teselliye çalýþýyor, tüm hayatý boyunca kendisine elinden gelen saygý ve itibarý göstererek, kapýlabileceði alýnganlýklardan onu kurtarmaya çalýþýyordu. Samhûdî’nin (2. bs., s. 258, Ruzeyn’den naklen) konuyla ilgili anlattýklarýna bir göz atalým:
“Yanýnda silahlý vaziyette bir kýsým Ensar ve Mekkeli Muhacirlerin tamamý olduðu halde Kuba’dan (Medine’ye doðru) hareket ettiðinde, Hazreçlilerden Huble Oðullarý’na uðradý ve Abdullah ibn Ubey’in evinde bir süre oturmak (suretiyle onu þereflendirmek) istedi. Ancak, müstahkem hisarýnýn önüne oturup baðdaþ kuran ve sýrtýna ve dizlerine bir þal örtmüþ olan Abdullah (onun bu isteðini reddederek) þöyle dedi: “Seni davet eden insanlarýn yanýna git ve onlarýn evinde kal!”
Acaba bu nedenlerden hangisi, Resulullah (AS)’ý, Evs kabilesinden Amr b. Avf Oðullarýný býrakýp da Hazreçlilerle birlikte oturmaya yöneltmiþ olabilir? Kaynaklarýmýz bu konuya pek deðinmemektedir. Buhârî’ye göre (2/30) “O, en önce Ensarlý akrabalarý (dedesi Abdu’l-Muttalib’in annesi Hazreçliydi) arasýnda oturmuþtur.” Ýbn Zebâle’ye göre ise (Samhûdî, 2. bs., s. 262) “Tamamen Ensar’dan oluþan bir halk topluluðu arasýnda oturmak istemiþti.” Durum ne olursa olsun, Buhârî (8/48/2, 63/46/5) ve Müslim’e (5/9) göre, Resulullah (AS) “(Akrabasý olan) Neccâr Oðullarý’na bir haberci göndermiþ, onlar da hep birlikte tepeden týrnaða silahlý olarak gelerek, kendisi bir deve üzerinde olduðu halde yola koyulmuþlardýr. Resulullah (AS), devesinin yularýný serbest býrakmýþ ve her kabilenin önünden geçtikçe ve onlarýn ýsrarla kendilerine misafir olmasýný istediklerinde, o da ayný þekilde bunlara:
“Deveyi kendi halinde yürümeye býrakýn: O bizi Allah’ýn hoþnut olduðu yere götürecektir.”
þeklinde uyarýda bulunmuþtur. Gerçekten de, deve bir süre yürüdükten sonra yere çökmüþ, Muhammed (AS) kalkmasý için kendisine birkaç kez asasý ile dokunmasýna raðmen, birkaç metre yürüdükten sonra tekrar çöküp kalmýþtýr. Burasý, etrafta kimsenin oturmadýðý, Resulullah (AS)’ýn anne tarafýndan akrabalarýna ait boþ bir düzlüktü. En yakýn ev Ebû Eyyûb el-Ensârî’ninki idi (kendisi daha sonra Ýstanbul kuþatmasýna katýldýðý bir savaþta vefat etmiþ olup, kabri halen günümüzde kutsal ziyaret yerlerinden biridir). Ebû Eyyûb hemen Resulullah (AS)’ýn eþyalarýný almýþ ve onu evinde misafir etmekten çok mutlu olmuþtur. Devenin çöküp kaldýðý alan iki yetim kardeþe aitti ve hasat edilen hurmalarý kurutmak için kullanýlmaktaydý. Resulullah (AS) burasýný, bedelini Ebû Bekir’in verdiði on dinar karþýlýðýnda satýn aldý (Samhûdî, 2. bs., s. 324) ve derhal buraya bir mescit inþasýna baþlandý. Günümüzde Medine’deki büyük mescit iþte bu binadýr.325 Tamamý Müslüman ve gönüllü olan Ensar ve Muhacir’den inþaatçý ve iþçiler arasýnda, Medine dýþýndan bir takým yabancýlar da bulunmaktaydý. Hatta bunlardan Talk adýnda birisi, diðerlerinden daha iyi sýva harcý hazýrladýðý için Resulullah (AS)’ýn övgüsüne nail olmuþtu (Samhûdî, 2. bs., s. 324). Resulullah (AS) bir yandan çalýþmalarý idare edip duvar temellerinin kýble yönüne gelecek þekilde atýlmasýna çalýþýrken, bir yandan da sýradan bir iþçi gibi taþ ve tuðla taþýyordu. Mescidin hemen yaný baþýna, klasik kaynaklarda Suffe olarak geçen, gündüzleri okul geceleri ise barýnacak yeri olmayanlara yatakhane görevi gören geniþ bir oda inþa ettirdi. (Ýslami anlamdaki ilk üniversite burasý olmuþtur.) Mescidin bir baþka tarafýna da Resulullah (AS) ve hanýmlarý için birkaç oda yapýlmýþtýr.326 Bir süre sonra Resulullah (AS), azatlý köleleri Zeyd ve Ebû Râfi’i, aile mensuplarýný getirtmek üzere Mekke’ye gönderdi. Bunlar, Resulullah (AS) ve Ebû Bekir’e ait iki deveyi yanlarýna alýp, ayrýca Kudeyd’deki pazardan üç deve daha satýn aldýlar.327 Kervan Resulullah (AS)’ýn hanýmý Sevde ve iki kýzý Fatýma ve Ümmü Gülsüm’ün yaný sýra, Ebû Bekir’in hanýmý ve iki kýzý olmak üzere, sadece kadýnlardan oluþmaktaydý. Mekkeliler genellikle kadýnlara saygýlý davranýyorlardý ve henüz Müslümanlarla aralarýnda bir savaþ da çýkmamýþtý. Bu nedenle kervan Mekkelilerce taciz edilmedi. Makrýzî’ye göre,328 Zeyd’in karýsý Umm Eymen de kervana eþlik etmekteydi. Suheylî’ye göre329 ise bu kadýn Mekke ile Medine arasýndaki yolu tek baþýna ve büyük sýkýntýlar içerisinde yalýn ayak tamamlayabilmiþti. Durum ne olursa olsun, Ebû Eyyûb’un evinde yedi aylýk bir ikametten sonra, Resulullah (AS) kendisine tahsis edilen dairelere yerleþmiþtir. (Bu konuya ilerde § 1845/2’de tekrar deðineceðiz.)
324. Bu arada üzücü olaylar da meydana gelmekteydi. Müslüman kadýnlardan kimileri müþrik kocalarýnca kimileri de aileleri tarafýndan Mekke’de alýkonulmaktaydý. Ayný þekilde, Resulullah (AS)’ýn kýzlarýndan biri de, henüz Müslüman olmayan kocasý Ebu’l-As’ýn330 yanýnda oturmak zorunda býrakýlmýþtý. Kocasý Medine’ye hicret eden Umm Seleme de uzunca bir süre Mekke’den ayrýlamamýþtý.331
Yerlerinden Edilen Kimselere Uygulanan Uyum Programlarý
325. Muhacirlerden kimileri Medine’ye gelir gelmez, tanýdýklarýnýn yanýnda hemen misafir edilme olanaðý buldular, ama tabii ki hepsi deðil. Kendisi bekar olan Sa’d ibn Hayseme evinin kapýlarýný ailesi olmayan çok sayýda muhacire açtý. Belli aileler tanýdýk dostlarý tarafýndan misafir edildiler. Kimi durumlarda ise Medineliler, Muhacirlerin evlerini yapabilmeleri için kendi arazilerini baðýþladýlar. Ancak geniþ çaplý bir bütünleþme henüz kolay ve mümkün bir þey deðildi.
326. Üstelik, Medine vahasýnýn iklimi Mekke vb. çöllük bölgelerden gelen insanlar için elveriþli deðildi. Gelen yabancýlar buranýn sakinlerine (sanýrýz Yahudilere ve Hayberlilere, bk. § 962) sýtma hastalýðýna karþý baðýþýklýklarýnýn sýrrýný sorduklarýnda, cevap olarak “þehre girerken eþek gibi on kez anýrmak gerektiðini” söylüyorlardý (Samhûdî, 2. bs., s. 59, 1167). Medine’ye geldikten kýsa bir süre sonra, Resulullah (AS) hemþehrilerinin saðlýk durumlarýný soruþturdu. Ateþler içinde yanan Ebû Bekir, Resulullah (AS)’a cevap verebilmek için, ölüme ayaklarýndaki sandaletlerden daha yakýn olduðunu ifade eden bir þiir yazmýþ, Muhammed (AS) de, Ebû Bekir’in kölesi Amir ibn Fuheyre’ye hitaben:
“Ben ölmeden önce ölümü tattým.”
þeklinde doðaçlama bir þiirle karþýlýk vermiþti. Bilal de cevabýnda eski vatanýna olan özlemini dile getirmiþti.332 Resulullah (AS)’ýn ailesiyle müttefik olan Huza’a kabilesinden biri Mekke bölgesinden Medine’ye gelmiþti. Kendisine sorulduðunda, Mekke’nin o mevsimde büründüðü güzellikleri dile getirmiþ ve bu durum Resulullah (AS)’ý hüzünlendirmiþti.333 Bir þeyler yapmak gerekiyordu ve Resulullah (AS) da hiç vakit geçirmedi:
327. Medine’ye varýþýndan yaklaþýk beþ ay kadar sonra (bk. Samhûdî, 2. bs, s. 267), Resulullah (AS) Mekkeli ve Medineli bütün ailelerin baþkanlarýnýn katýldýðý bir toplantý düzenledi ve kendilerine somut, basit ve etkili bir çözüm önermek suretiyle, Muhacirlerin uyumlarýný kolaylaþtýrmak için, kendilerini samimi bir iþbirliðine teþvik etti. Medineli her bir aile reisi, en azýndan durumu elveriþli olanlar, Mekkeli bir Muhacir ailesini yanýna alacaktý. Böylece ortaya çýkan karþýlýklý kardeþlik iliþkisi içerisinde her ikisi de birlikte çalýþýp kazançlarýný bölüþecekler, hatta birbirlerinin mirasçýsý olacaklardý. Herkes bu konuda anlaþtý ve Resulullah (AS) derhal belli sayýda Mekkeli Muhaciri (Makrýzî’ye göre 186 aileyi)334 ayný sayýda Medineli Ensar’ýn yanýna yerleþtirdi. Bunlardan bir bölümünün kardeþlik anlaþmasý kur’a çekerek belirlenmiþtir (Osman ibn Maz’ûn örneðinde olduðu gibi. Bk. Buhârî, Sahîh, 23/3,/2/, 63/46/6, 91/27). Ensar’ýn Resulullah (AS)’den arazilerinin yarýsýný alýp Muhacirlere vermek istemelerinden, bu konudaki coþkularýnýn ciddiyet ve samimiyetini anlamak mümkündür (Bk. Buhârî, 63/3). Bu durum karþýsýnda Mekkelilerin izzeti nefisleri de Ensar’ýnkinden daha aþaðý kalmamýþ ve yapýlacak bir kira sözleþmesine göre arazilerini kendilerine kiralamalarýný istemiþlerdi. Yine, Resulullah (AS), Bahreyn (bugünkü el-Ahsâ) eyaletinin gelirlerini sadece Ensar’a tahsis etmek istediðinde (Bk. Buhârî, 63/8/3), bu kez onlar “”Hayýr! Muhacirler de en azýndan bizler kadar hisse almalýdýrlar.” diyerek karþý çýkmýþlardýr. Bu kardeþlik anlaþmasý çerçevesinde, Muhacirlerin yerleþim iþi de dostane bir biçimde halledilmiþtir. Örneðin, Ömer, bu þekilde kardeþ ilan edildiði kiþiyle zamanlarýný bile paylaþtýklarýný, bir gün kendisi hurma toplama iþine giderken, kardeþinin Resulullah (AS)’ýn yanýnda bulunduðunu, ertesi gün ise çalýþma sýrasýnýn diðerine geçtiðini, akþamlarý ise yapmýþ ya da öðrenmiþ olduðu þeyleri birbirlerine anlattýklarýný söylemektedir.335 Abdurrahman ibn Avf’ýn baþýndan geçen bir baþka ilginç olay da þudur: Anlaþmalý kardeþi kendisine þöyle demiþti:
“Ýþte servetim, onlarýn yarýsýný sana veriyorum; iki hanýmým var, senin seçeceðin birini hemen boþayayým ve sen onunla evlen!”
Abdurrahman’ýn bu öneriye cevabý þöyle olmuþtur:
“Allah malýný mülkünü de, aileni de sana mübarek kýlsýn; sen bana sadece þehrin pazarýna nereden gidileceðini söyle, yeter.”
Sonra kalkýp pazara giderek oradan borçla bireyler satýn aldý ve az bir kârla satarak bu iþi gün içinde birçok kez tekrarladý. Akþamleyin yiyecek bir þeyler satýn alacak kadar para kazanmýþtý. Bir süre sonra Resulullah (AS)’ýn ziyaretine giderek, kendisine Medineli bir genç kýzla evlendiðini ve hanýmýna sadece bir mehir vermekle kalmayýp, masraflarý tamamen kendi cebinden olmak üzere bir de düðün tertip ettiði haberini verdi.336 Böylece, yaptýðý ticaretle, Resulullah (AS)’ýn en zengin sahabelerinden biri haline geldi.
328. Mekkeli Muhacirler pek iyilik bilir ve kendilerine yapýlanlara karþý minnettar kiþilerdi. Onlarý, bu anlaþmalý kardeþlik (muâhât) yoluyla edindikleri mal ve mülkü, fýrsatýný bulduklarýnda, kardeþlerine verirken görmekteyiz. Onlar bu iyilikleri bir þeref ve namus borcu olarak görmekteydiler. Bu yeni gelenler Medine’nin ekonomik yapýsý ile iyice bütünleþtikleri zaman, Resulullah (AS), aralarýnda kan akrabalýðý bulunanlar dýþýnda, birbirlerine mirasçý olabilme koþulunu iptal etmiþ ve artýk herkes kendi ocaðýnýn ve yuvasýnýn efendisi olmuþtur.337
329. Toplumun önceden bilmediði bu kardeþlik iliþkisi kýsa bir süre sonra hiç beklenmedik bir fayda da saðlamýþtýr: Askerî seferler sýrasýnda Resulullah (AS) bu ahdî kardeþlerden sadece birini ordusuna alýyor, diðeri ise geride kalarak iki ailenin iþlerini üstleniyordu.
330. Bu bölümü þu küçük olayla bitirelim: Resulullah (AS)’ýn devesi Medineli Müslümanlar nezdinde ayrýcalýklý bir yere sahipti ve hiç kimse, nerede olursa olsun otlayýp sulanmasýna engel olmuyordu, “zira Edbâ adlý bu deve, Resulullah (AS)’ýn devesiydi.”338
319 Ýbn Hiþâm, s. 334
320 A.g.e., s. 337.
321 A.g.e., s. 334-335.
322 Suheylî, I, 270 (Darekutnî’den naklen). Ayrýntýlý bilgi için ayrýca bk Samhûdî, 2. bs, s. 224.
323 Günlerin sayýsýnýn 4, 5, 14 ya da 22 olduðu konusunda ihtilaf vardýr. 4 gün diyenler Medine yolu üzerindeki Sâlim Oðullarýnýn köyüne vardýðýnda Cuma namazýný kýldýðýný doðrulamaktadýrlar (Bk. Samhûdî, 2. bs, s. 224, 247, 255-256, 1323). Günümüzde halen Kuba ile Medine arasýnda bu yerin anýsýna bir mescit bulunmaktadýr.
324 Ýbn Hiþâm, s. 340.
325 Samhûdî (s. 324-326), bazý kaynaklara dayanarak, burada daha önce Es’ad ibn Zurâre tarafýndan inþa edilen ve Resulullah (AS)’in bu mahalleye gelir gelmez kullanmaya baþladýðý bir mescit bulunduðuna iþaret etmekte ve Resulullah (AS)’in imam olarak bu mescide gelmesiyle cemaat sayýsýnýn doðal olarak artmýþ olmasý nedeniyle arazinin satýn alýndýðýný belirtmektedir.
326 Ýbn Hiþâm, s. 337-338; Suheylî, II, 13. Bk. § 1845 vd.
327 Makrýzî, Ýmtâ’, I, 49.
328 A.g.e., I, s. 49.
329 Suheylî, II, 246.
330 Ýbn Hiþâm, s. 465.
331 Makrýzî, I, s. 38.
332 Ýbn Hiþâm, s. 313-314.
333 Suheylî, II, 52; Merzûkî, Ezmine, II, 137-138.
334 Makrýzî, I, 50 (Ýbn el-Cevzî’nin Telkîh’inden naklen).
335 Buhârî, 3/27.
336 A.g.e., 67/69.
337 Makrýzî, I, 50; Taberî, Tefsîr, 9/75.
338 Lisânu’l-Arab, bk. D-C-N maddesi.