Peygamberimizin Hayatý
Pages: 1
Ziyafet tertibi By: hafiza aise Date: 13 Ocak 2011, 15:26:06
ZÝYAFET TERTÝBÝ!

Dâvasýný açýklama emrini alan Resûli Ekrem Efendimiz, Hz. Ali'ye, "Bize sâdece bir kiþilik et yemeði yap ve bir kap da süt doldur; sonra da Abdûlmuttâlib Oðullarýný topla. Onlarla konuþacaðým, emrolunduðum þeyi onlara bildireceðim." emrini verdi.

Hz. Ali, emri derhâl yerine getirdi.

Sabah olunca, Ebû Tâlib'in evinde—davet edilmemiþken Ebû Leheb de dâhil—bütün amcalarýyla birlikte ikisi kadýn 45 kiþi toplandý.

Bir Mucize

Kapta bulunan et, bir kiþilikti. Sâdece bir insaný doyuracak kadardý. Kaptaki süt de o kadardý.

Resûli Ekrem eti parçaladý ve ziyafette bulunanlara, "Bismillah, buyurun!" dedi.

Ýstisnasýz davette bulunanlarýn hepsi o bir parça etten doyasýya yediler. Bir de ne görsünler? Çok az eksilmiþ haliyle et, yine yerinde duruyor! Hayrette kaldýlar.

Kaptaki sütü içmeye baþladýlar. Kanasýya içtiler ve sütün eksilmediðini gördüler. Þaþýrdýlar!

Yemek yendikten sonra Peygamber Efendimiz, söze baþlamak üzere iken, Ebû Leheb müdâhale etti ve topluluða hitaben, "Þimdiye kadar böyle bir sihir görmedik! Arkadaþýnýz, sizi büyük bir büyüyle büyüledi!" dedi.

Sonra da Kâinatýn Efendisine hakarette bulunacak kadar ileri gitti ve topluluðu daðýtmak için ileri geri konuþtu.

Peygamber Efendimiz, konuþmaya fýrsat bulamadan dâvettekiler daðýldýlar.

ÝKÝNCÝ ZÝYAFET VE RESÛLULLAH'IN AKRABALARINA HÝTABI

Resûli Ekrem, neticesiz kalan birinci ziyafetten sonra ikinci bir ziyafet daha tertipleyerek, yine Hz. Ali vasýtasýyla yakýn akrabalarýný bir araya topladý.

Yemek yendikten sonra, ayaða kalktý ve, "Hamd yalnýz Allah'a mahsustur. Ben de O'na hamdederim. Yardýmý ancak O'ndan isterim. O'na inanýr, O'na dayanýrým. Seksiz þüphesiz bilmekle beraber size de bildiririm ki, Allah'tan baþka ilâh yoktur; O birdir, eþi ve ortaðý yoktur." dedikten sonra maksadýný þöyle açýkladý:

"Herhalde otlak aramaya gönderilen bir kimse, gelip ailesine yalan söylemez. Vallahi, ben bütün insanlara yalan söylemiþ olsam(!), yine size karþý yalan söylemem! Bütün insanlarý kandýrmýþ olsam, yine sizi aldatmam! Sizi, O'ndan baþka ilâh olmayan Allah'a îmana davet ediyorum. Ben de, O'nun, hususan size ve umumî olarak da bütün insanlýða gönderdiði peygamberiyim."

Maksadýný böylece hülâsa eden Resûli Ekrem Efendimiz, sözlerine þöyle devam etti:

"Vallahi, siz, uykuya daldýðýnýz gibi öleceksiniz, uykudan uyandýðýnýz gibi de diriltilecek ve bütün yaptýklarýnýzdan hesaba çekileceksiniz. Ýyiliklerinizin karþýlýðýnda iyilik, kötülüklerinizin karþýlýðýnda da ceza göreceksiniz. Bu da, ya devamlý Cennet'te veya temelli Cehennem'de kalmaktýr. Ýnsanlardan âhiret azabýyla korkuttuðum ilk kimseler sizlersiniz."240

Peygamber Efendimiz konuþmasýný bitirince Ebû Tâlib ayaða kalktý ve, "Sana, severek ve candan yardým edeceðiz! Öðütlerini benimsedik ve kabullendik; sözlerini de tasdik ettik. Bu toplananlar, senin atanýn oðullarýdýr. Ben de haliyle onlardan biriyim. Senin istediðin þeye, onlardan koþacak olanlarýn— andolsun ki—en çabuðu da benden baþkasý deðildir. Sen, emrolunduðun þeye devam et. Vallahi, etrafýný kuþatýp seni korumaktan bir an dahi geri durmayacaðým! Nefsimi, Abdûlmuttâlib'in dinini býrakmak hususunda bana itaat eder bulmadým. Artýk ben, onun öldüðü dinde öleceðim." dedi.

Diðer amcalarý da bu sözleri tasdik ettiler ve Efendimizin hoþlanmayacaðý hiçbir þey söylemediler. Sâdece biri müstesna: Ýslâm Dâvasýnýn baþýndan beri muhalifi bulunan Ebû Leheb, ortaya atýldý ve, "Ey Abdûlmuttâlib Oðullarý!.." dedi, "Bu, vallahi bir kötülüktür! Baþkalarý onun elini tutup bundan alýkoymadan önce, siz onun ellerini tutup bundan vazgeç irin! Eðer, siz bugün ona itaat edecek olursanýz, zillet ve hakarete uðrarsýnýz ve onu muhafaza etmeye kalkýþýrsanýz, öldürülürsünüz!"

Ýslâm'ýn bu azýlý düþmanýna cevap, Peygamber Efendimizin kahraman halasý Hz. Safýyye'den geldi. "Ey kardeþim!.." dedi, "Kardeþinin oðlunu ve onun dinini yardýmsýz, hor ve hakir býrakmak sana yaraþýr mý? Vallahi, bugün yaþayan âlimler, Abdûlmuttâlib'in neslinden bir peygamberin çýkacaðýný haber veriyorlar. Ýþte, o peygamber, budur!"

Ebû Leheb, kýz kardeþinin bu ulvî konuþmasýna küstahça, "Andolsun ki, bu boþuna bir umuttur. Zâten, kadýnlarýn sözleri, erkeklere ayak baðý ve köstek mesabesindedir. Kureyþ aileleri ve onlarla birlikte bütün Araplar ayaklandýðý zaman, onlara karþý koyacak bizim ne kuvvetimiz var? Vallahi, biz onlarýn yanýnda yutulacak bir lokma gibiyiz!" diye cevap verdi.

Ebû Leheb'in bu konuþmasýndan Ebû Tâlib fazlasýyla rahatsýz oldu. "Ey korkak!.." dedi, "Vallahi, biz sað oldukça ona yardým edeceðiz ve onu koruyacaðýz." Sonra da Resûli Ekrem Efendimize dönerek, "Ey kardeþim oðlu!.. Davet etmek istediðin zamaný bilelim; silâhlanýp seninle birlikte ortaya çýkarýz!"241

"Kim Bana Yardýmcý Olur? "

O âna kadar sâdece konuþulanlarý dinleyen Peygamber Efendimiz, ayaða kalkarak, "Ey Abdûlmuttâlib Oðlullarý!.. Vallahi, Araplar içinde benim size getirdiðim, dünya ve âhiretiniz için hayýrlý olan þeyden daha üstün ve hayýrlýsýný kavmine getirmiþ baþka bir kimse bilemiyorum! Ben, sizi dile kolay gelen, mizanda aðýr basan iki kelimeye davet ediyorum ki, o da 'Eþhedü en lâ Ýlahe Ýllallah ve eþhedü enne Muhammeden Resûlullah [Allah'tan baþka ilâh olmadýðýna ve Muhammed'in O'nun resulü olduðuna þehâdet ederim]' demenizdir." diye konuþtu; sonra da, "O hâlde, hanginiz bu yolda bana icabet ederek vezirim ve yardýmcým olur?"242 diye sordu.

Kimseden ses çýkmadý'. Bütün baþlar öne eðildi. Gözler. Peygamberimize bakacak takati kendilerinde bulamýyorlardý. Sâdece biri vardý, Resûlullah'ýn mübarek gözlerine dikkatle bakan... Bu, henüz 1213 yaþlarýnda bulunan Hz. Ali idi. Ayaða kalktý. Fakat, Peygamberimiz ona, "Sen otur." dedi.

Resûli Ekrem Efendimiz, sualini üç sefer tekrarladý. Üç seferinde de cevap sâdece Hz. Ali'den geldi: "Yâ Resûlallah!.. Sana, ben yardýmcý olurum! Her ne kadar bunlarýn yaþça en küçüðü isem de!.."243

Bu söze kimisi dudak büktü, kimisi hayret etti, kimisi de alaylý alaylý gülümsedi: Sonra da hâdiseyi ciddîye almadan toplantýyý terkettiler!

Hz. Ali'nin küçük yaþýndaki bu kahramanlýk ve cesareti Nebîyyi Muhterem Efendimizi fazlasýyla sevindirdi. Toplantýdan istediði neticeyi alamamaktan dolayý ise ne üzüldü ve ne de ye'se kapýldý. Zîra, vazifesinin sâdece hak ve hakikati teblið etmek olduðunu biliyordu. Hidâyeti ise ancak Cenâbi Hakk verebilirdi!



240 Taberî, Tarih, c. 2, s. 217: Ýbni Kesir, Sîre, c. 1, s. 457459.

241 Halebî, Ýnsanû'lUyûn, c. 1, s. 285.

242 Taberî, A.g.e., c. 2, s. 217; Ýbni Kesir, Sîre, c. 1. s. 459.

243 Taberî, A.g.e., c. 2, s. 217; Ibni Kesir, A.g.e., c. 1, s. 459.




radyobeyan