Peygamberimizin Hayatý
Pages: 1
Mekkelilere safa tepesinden hitap By: hafiza aise Date: 13 Ocak 2011, 15:22:39
DAVETÝN ÝKÝNCÝ SAFHASI: MEKKELÝLERE SAFA TEPESÝNDEN ÝLK HÝTAB

(Bisetin 3. senesi / Milâdî 613)

Teblið dairesi tedricen geniþliyordu. Açýktan îman ve Ýslâm'a davet, inanmýþ ruhlarý sevinciyle okþarken, þirkin kirinden kendini kurtaramammýþ gönülleri ise telâþa sevkediyordu!

"Emrolunduðun þeyi, onlarý çatlatýrcasýna bildir."244 Ýlâhî fermaný gelince, Fahri Kâinat, âdeta yerinde duramaz hâle gelmiþti. Hemþehrilerine maddî manevî saadetin yolunu bir an evvel göstermek istiyordu.

Bu sýrada, teblið dairesini biraz daha geniþletip, Safa Tepesinde Mekkelilere açýkça peygamberliðini ve Ýslâm dinini ilân etti.*

Safa Tepesinde yüksekçe bir taþ üstüne çýkan Allah Resulü, Mekkelilere yüksek ve gür bir sadâ ile, "Yâ Sabâhâh!..

Allah Resulü, Mekkelilere toptan Islâmiyeti ve peygamberliðini nasýl duyuracaðýný düþünmüþ, durmuþtu. Sonunda Safa Tepesine çýkmayý uygun buldu. Buradan halka seslenecek, duyan yanýna koþacaktý. Zira, birinin, bir tehlike hissettiðinde yahut anîden hücuma geçip gafil bulunan insanlarý ele geçirecek bir düþman sezdiði veya kimsenin haberi olmadan pusu kuran bir hasmýný farkettiðinde, bir daðýn tepesine veya yüksekçe bir yere çýkarak en üst perdeden, "Yâ Sabâhâh!.." diye haykýrmasý, o zamanlar Araplar arasýnda yaygýn bir âdet idi. Bu sesleniþ üzerine korkuya kapýlan halk, sür'atle hazýrlýklarda bulunur ve en kýsa zamanda düþmaný karþýlamaya çýkardý (Bkz.: Ebû'lHasen enNedvî, esSiyretû'nNebevîyye, s. 87; Tecrid Tercemesi, c. 9, s. 246).

iþte, Peygamber Efendimiz de, Safa Tepesine çýkmakla, Araplar arasýnda carî olan bu âdeti göz önünde bulundurmuþtu.

Kureyþ topluluðu!.. Buraya geliniz, toplanýnýz; size mühim bir haberim var!)" diye seslendi.

Mekkeliler birden þaþkýna döndüler. Kimdi bu haykýran?.. Bir tehlikeyle karþý karþýya mý bulunuyorlardý? Düþmanýn baskýnýna mý uðramýþlardý? Yoksa kendilerine iletilecek çok mühim bir haber mi vardý?

Bu sesleniþe cevap vermede gecikmediler ve bir anda Safa Tepesinin önüne toplandýlar. Fakat o da ne? Seslenen, "Muhammedû'1Emin" dedikleri zâttý. Acaba ne istiyordu? Nelerden haber verecekti? Neler söyleyecekti?

Merakla, "Ey Muhammedi.. Bizi niçin topladýn buraya, neyi haber vereceksin?" diye sordular.

Resûli Ekrem, haberini vermekte gecikmedi. Zihinlerin kendisine bütün dikkatiyle yöneldiði, gözlerin hayretli bakýþlarýyla üzerine toplandýðý, bütün kulaklarýn pür dikkat kesildiði ve herkesin merakla beklediði bir anda, mantýkî delillerle dolu þu belið hitabeyi îrad etti:

"Ey Kureyþ topluluðu!.. Benimle sizin benzeriniz, düþmaný görünce ailesine haber vermek için koþan ve düþmanýn kendisinden önce varýp ailesine zarar vermesinden korkarak 'Yâ Sabâhâh!' diye haykýran bir adamýn benzeri gibidir.

"Ey Kureyþ topluluðu!.. Size, 'Bu daðýn ardýnda veya þu vadide düþman atlýlarý var; sabaha veya akþama üzerinize hücum edecekler!' desem, bana inanýr mýsýnýz?"

O âna kadar "Muhammedû'1Emin" dedikleri, kendisinden yalan nâmýna bir tek þey iþitmedikleri, hakikatin dýþýnda hiçbir þey duymadýklarý Resûli Ekrem'e hep bir aðýzdan, "Evet," ddiler, "biz senin doðruluðunu tasdik ederiz. Çünkü, þimdiye kadar sende doðruluktan baþka bir þey görmedik. Sen yanýmýzda yalanla itham edilmiþ bir insan deðilsin."

Bu umumî hitabýndan sonra Resûli Ekrem, Kureyþ kabilelerinin her birini kendi adlarýyla çaðýrdý ve konuþmasýný þöyle sürdürdü:

"Öyle ise, ben size, önünüzde gelecek büyük bir azabýn bildiricisiyim! Yüce Allah, bana, 'En yakýn akrabalarýný âhiret azabýyla korkut.' emrini verdi. Sizi 'Allah bir, O'ndan baþka Ýlâh yok.' demeye davet ediyorum. Ben de O'nun kulu ve resulüyüm. Eðer dediklerimi kabul ederseniz, Cennet'e gideceðinizi taahhüd ve tekeffül edebilirim. Þunu da bilin ki, siz, 'Allah bir, O'ndan baþka ilâh yok.' demedikçe, size ben ne dünyada, ne de âhirette bir faide temin edemem."245

Yine Ebû Leheb...

Resûli Kibriya Efendimizin akýl, kalb ve ruhlara hitab eden konuþmasý karþýsýnda Ebû Leheb þaþkýna döndü. Eline bir taþ aldý ve Kâinatýn Efendisine doðru fýrlatarak, "Helak olasýca! Bizi bunun için mi çaðýrdýn?" diye âdice baðýrdý.

Bundan baþka, o anda dinleyenlerden hiçbir muhalefet gelmedi. Sâdece fýsýltý hâlindeki konuþmalarýyla daðýldýlar.


243 Taberî, A.g.e., c. 2, s. 217; Ibni Kesir, A.g.e., c. 1, s. 459.

245 ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 199200; Buharý, Sahih, c. 3, s. 171: Müslim, Sahih, c. 1, s. 133135; Taberî, Tarih, c. 2, s. 216.



radyobeyan