Cehennem oduncusu By: hafiza aise Date: 13 Ocak 2011, 15:12:54
CEHENNEM ODUNCUSU
Ümmü Cemil, Ýslâm dâvasýnýn en þiddetli muhalifi ve düþmaný Ebû Leheb'in karýsý idi. Kur'ân tabiriyle "Cehennem oduncusu" bu kadýn, Ýslâm daveti karþýsýnda öylesine azmýþ, öylesine çýlgýna dönmüþtü ki, Nebîyyi Muhterem Efendimizin gidip geldiði yola, her gün býkmadan usanmadan sert dikenli çalýlar döküp saçýyor ve âdeta bu davranýþýndan zevk alýyordu!
Ümmü Cemil'le ilgili bir hâdise ise þöyledir:
Resûli Ekrem (s.a.v.), Safa Tepesinde ilk olarak, Kureyþ'e açýktan Ýlâhî davette bulunurken, kocasý Ebû Leheb, Peygamberimize çýkýþmýþ, hattâ hakaret etmiþ, "Helak olasýca!.. Bizi bunun için mi buraya çaðýrdýn?" demek küstahlýðýnda bulunmuþ ve Efendimize doðru, yerden kaldýrdýðý bir taþý savurmuþtu. Bunun üzerine Cenâbý Hakk, Tebbet Sûresini inzal buyurmuþtu. Sûre, Ebû Leheb ve karýsýnýn çirkin davranýþlarýný ve akýbetlerini mevzu ediyordu.
Bunu duyan Ümmü Cemil, artýk yerinde duramaz oldu. Eline bir taþ alarak Mescidi Haram'a geldi. Peygamber Efendimiz, sâdýk dostu Hz. Ebû Bekir'le orada oturuyorlardý. Ümmü Cemil, Hz. Ebû Bekir'i gördü, fakat yanýnda oturan Kâinatýn Efendisini farkedemedi ve, "Ey Ebû Bekir!.. Arkadaþýn nerede? Ben iþittim ki, beni hicvetmiþ. Ben görsem, bu taþý onun aðzýna vuracaðým!" dedi.
Ebû Bekir'i gören göz, Kâinatýn Efendisini göremiyor ve neticesiz geri dönüyordu.247
Elbette göremezdi! Allah'ýn hýfz ve inayeti altýnda bulunan Sultaný Levlak'ý görmek, bir Cehennem oduncusunun haddine mi düþmüþtü?
Ebû Cehil'in Elleri Yukarýda Kaldý
Buna benzer bir hâdise de Ebû Cehil'in baþýna gelir. Bir gün, kabilesine þöyle söz verdi:
"Vallahi, secdede Muhammed'i görürsem, baþýný bu taþla ezeceðim!"
Ertesi gün, zor kaldýrabileceði büyük bir taþ alarak gitti. Resûli Ekrem secdedeydi. Taþý kaldýrýp tam vuracakken, elleri yukarýda kaskatý kesildi; tâ Kâinatýn Efendisi namazýný bitirip kalkýncaya kadar... Namaz bitince Ebû Cehil'in de eli çözüldü;248 çünkü, artýk ihtiyaç kalmamýþtý!
Ebû Cehil'in Bir Teþebbüsü Daha...
Her þeye raðmen Peygamber Efendimizi rahatsýz etmekten vazgeçmeyen Ebû Cehil, yine bir gün, "Vallahi, Muhammed'i secdede görürsem, boynuna basacak ve boynunu yerlere sürteceðim!" diye yemin etti.
Tam o sýrada Resûli Kibriya Efendimiz çýkageldi. Ýbni Abbas, durumu kendilerine arzedince, birden hiddetlendi ve kapýdan girmeyi dahi beklemeden, aceleyle duvardan aþýp Mescidi Haram'in içine girdi. Alak Sûresini sonuna kadar okudu ve secdeye vardý.
Etrafta bulunanlar Ebû Cehil'e, "Ey Ebû Cehil!.. Ýþte, Muhammedi. ." diye seslendiler.
Ebû Cehil'in Resûli Ekrem'e doðru ilerlemesiyle dönmesi bir oldu. Seyredenler þaþkýnlýk içinde, "Ne oldu? Neden döndün?" diye sordular.
Ebû Cehil, onlardan daha þaþkýn bir eda içinde, "Benim gördüðümü siz görmüyor musunuz?" diye cevap verdi ve arkasýndan ilâve etti: "Vallahi, onunla benim arama ateþten bir uçurum açýldý!"249
Müþrik ileri gelenlerinin en aðýr iþkence ve suikast teþebbüsleri karþýsýnda, Cenâbý Hakk da, Sevgili Resulünü iþte böylesine koruyor ve himaye ediyordu!
Peygamberimiz, Kureyþ 'i Cenâbý Hakk 'a Havale Ediyor!
Kureyþ müþriklerinin Peygamber Efendimize eziyet, hakaret ve suikastleri çeþitli suretlerde oluyordu.
Resûli Ekrem, bir gün Kabe'de huþu içinde namazýný eda etmekte idi. Müþriklerden bir grub da Kabe civarýnda toplanmýþ, konuþuyorlardý. Ýçlerinde, Ebû Cehil de vardý. Ortaya fýrlayarak, topluluða, "Hanginiz gidip filancalarda bugün boðazlanan devenin iþkembesini ve döl eþini olduðu gibi kanlý kanlý getirip, secdede iken onun üzerine koyar?" diye seslendi.
Gözü dönmüþlerden biri olan Ukbe bin Ebû Muayt, ortaya atýldý. "Ben yaparým!" dedi ve oradan ayrýldý. Az sonra, ruhu kararmýþ bu adam, elinde deve iþkembesiyle Peygamber Efendimizin yanýnda göründü.
Resûli Ekrem, her þeyden habersiz, Cenâbý Hakk'ýn huzurunda secdeye varmýþtý.
Gözü dönmüþ Ukbe, getirdiði deve iþkembesini iki küreði arasýna koydu.
Ruh ve vicdanlarý þirkin karanlýklarýna gömülü müþrikler, manzarayý kahkahalarla seyrediyorlardý.
Muhterem babasýnýn, müþriklerin bu âdice hareketine mâruz kaldýðýný duyan Hz. Fâtýrna, koþa koþa geldi. Ýþkembeyi tuttuðu gibi, suratlarýna çarparcasýna müþrik güruhuna doðru fýrlattý.
Namazýný bitiren Hz. Resûlullah'ýn mübarek dudaklarýndan, "Allah'ým, Kureyþ'i Sana havale ediyorum!" cümlesi döküldü.
Bu cümlesini üç kere tekrarladý. Sonra da müþrik elebaþlarýnýn isimlerini teker teker zikrederek, onlarý da Sonsuz Kudret Sahibi Cenâbý Hakk'a havale etti.250
Abdullah b. Amr Anlatýyor
Resûli Ekrem Efendimize müþriklerin yaptýðý bir baþka eziyet ve hakaret hâdisesini, Abdullah b. Amr Hazretleri þöyle anlatýr:
"Bir gün, Kureyþ'in ileri gelenleri, Hýcýr denilen yerde toplanmýþlardý. Ben de orada bulunuyordum. Kureyþliler, Allah Resulü hakkýnda konuþarak þöyle diyorlardý:
'"Biz, bu adamýn iþinde sabrettiðimiz kadar hiçbir þeye karþý sabýr göstermedik. Bu adam, bizi akýlsýzlýkla ittiham etti. Babalarýmýza, dedelerimize hakaret etti. Dinimizi ayýpladý, birliðimizi bozdu, putlarýmýza dil uzattý. Onun yaptýðý bunca þeylere biz sabrettik.'
"Kureyþ, bunu konuþup dururken, birdenbire Allah Resulü görünüverdi. Yürüyerek geldi. Hacerû'lEsved'i öptü. Sonra Kabe'yi tavaf etmek üzere yanlarýndan yürüyüp geçti. Bu sýrada Kureyþliler, kendilerine lâf attýlar. Allah Resulü, son derece üzüldü. Üzüntüsünü, birdenbire deðiþen yüzünün renginden farkettim.
"Allah Resulü, tavafýna devam etti. Ýkinci defa Kureyþ topluluðunun yanýndan geçerken, yine onlarýn sözlü sataþmalarýna mâruz kaldý. Yine fazlasýyla üzüldü. Üzüldüðünü, yine yüzünden farkettim.
"Allah Resulü, üçüncü defa Kureyþlilerin yanýndan geçerken yine ayný þekilde kendisine lâfla sataþtýlar.
"Bunun üzerine Allah Resulü, durdu ve onlara dönüp þöyle konuþtu:
'"Ey Kureyþliler!.. Sözlerimi duyuyor musunuz? Varlýðým kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, baþýnýza felâket gelecektir!"
Nebîyyi Ekrem'in bu hitabý, topluluk üzerinde derin bir tesir meydana getirdi. Hiçbiri yerinden kýmýldamadý. Sonunda, daha önce onun hakkýnda en çok aleyhte konuþup arkadaþlarýný kýþkýrtanlar (baþta Ebû Cehil) bile, en iyi sözlerle gönlünü almaya çalýþarak þöyle dediler:
'"Yâ Ebe'lKasým, haydi selâmetle git. Vallahi, sen câhillerden, kendini bilmezlerden deðilsin!'
"Allah Resulü de yanlarýndan uzaklaþýp gitti.
"Ertesi gün, Kureyþliler, yine Hýcýr denilen yerde toplandýlar. Ben yine aralarýnda idim. Ayný þekilde Allah Resulü hakkýnda ileri geri konuþuyorlar ve þöyle diyorlardý:
'"Muhammed'in size yaptýklarýný ve onun hakkýnda size verilen haberleri söyleyip duruyorsunuz. Fakat gelip karþýnýza dikilerek, yüzünüze karþý kötü(!) þeyler söylediði zaman ona dokunmuyor ve serbest býrakýyorsunuz!'
"Onlar böyle konuþup dururlarken yine Resûlullah çýkageldi.
"Kureyþliler hemen oturduklarý yerden fýrlayarak etrafýný sardýlar. Onun kendi taptýklarý ve dinleri hakkýnda söyledikleri sözleri zikrederek, 'Hakkýmýzda þu þu sözleri söyleyen, sen misin?' dediler.
"Nebîyyi Ekrem, cevaben, 'Evet, bunlarý söyleyen benim!" dedi.
"Bunun üzerine hep birden Resûlullah'ýn üzerine atýldýlar. Biri onun yakasýna yapýþtý. Bu sýrada biri koþarak Hz. Ebû Bekir'e durumu haber verdi. Hz. Ebû Bekir, hemen Mescidi Haram'a girdi. Gözyaþlarý arasýnda müþriklere, 'Allah belânýzý versin! 'Rabbim Allah'týr.' diyen bir zâtý öldürmek mi istiyorsunuz?' diye seslendi.
"Bunu duyan Nebîyyi Ekrem, 'Býrak onlarý ya Ebû Bekir!.. Varlýðým kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben onlarýn hepsinin hakkýndan geleceðim!' dedi.
"Bu sözü iþiten Kureyþliler korktular ve Resûlullah'ý býrakarak daðýldýlar."251
"Rabbim Allah'týr." dediði ve halký bu ulvî hakikate çaðýrdýðý için Resûli Kibriya Efendimize reva görülen çirkin hareketler bunlarla da kalmýyordu.
Yine bir gün, Kabe yanýnda namaz kýlýyordu. Alnýný Yüce Yaratýcýsýnýn huzurunda yere koyar koymaz, serseri Ukbe b. Ebî Muayt, ridâsýni topladý ve boynuna doladý; olanca gücüyle sýktý. Maksadý, onu boðmaktý.
O arada Hz. Ebû Bekir yetiþip Peygamber Efendimizi bu serserinin elinden kurtardý. Sonra da âdeta kâinata iþittirmek istiyormuþçasýna, "Siz, bir adamý, 'Rabbim Allah'týr.' diyor diye öldürür müsünüz? Hâlbuki, o, size Rabbinizden apaçýk mucizelerle gelmiþtir. Buna raðmen o, zannettiðiniz gibi bir yalancý ise(!) yalanýnýn günahý kendisine aittir; fakat, dâvasýnda doðru ise, elbette sizi korkuttuðu azablarýn bir kýsmý olsun gelir, dokunur. Muhakkak Allah, haddi aþan dâvasýnda yalancý olan bir kimseyi hidâyete erdirmez."252 mealindeki âyeti kerîmeyi okudu.
ÖLDÜRMEYE TEÞEBBÜS
Ýçlerinde Ebû Cehil ve Velid b. Muðire'nin de bulunduðu Mahzum Oðullarýndan bir topluluk, uzun uzun konuþtuktan sonra Peygamber Efendimizin vücudunu ortadan kaldýrmaya karar verdiler. Vazifeyi, Velid b. Muðire yerine getirecekti.
Resûli Ekrem, namazda Kur'ân okumaya baþladýðý bir sýrada, Velid yanýna kadar sokuldu. Fakat o da ne? Öldürmeye gittiði zâtýn sesi var, okuduðu Kur'ân þirk kiriyle paslanmýþ kulaðýna geliyor, fakat gözü onu bir türlü göremiyordu.
Velid þaþkýnlaþtý. Telâþla arkadaþlarýnýn yanýna döndü ve durumu anlattý. Bu sefer hep beraber gittiler. Fakat, yine Efendimizi görmeye muvaffak olamadýlar. Çünkü, ileri gittiklerinde ses arkadan, arkaya doðru gittiklerinde ise ses ön taraftan geliyordu. Nihayet hayretler içinde kalýp daðýldýlar.
247 Ibni Hiþam, A.g.e., c. 1, s. 381382; Kaadý lyaz, eþÞifa, c. 1, s. 684. 248 ibni Hiþam, A.g.e., c. 1, s. 319320; Kaadý iyaz, A.g.e., c. 1, s. 688; Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 164.
250 Müslim, Sahih, c. 5, s. 180.
251 Ýbni Hiþam, Sîre, c. 1, s. 309310; Taberî, Tarih, c. 2, s. 223.
252 Mü'min, 28.
radyobeyan