Astronomi By: Hadice Date: 13 Ocak 2011, 07:03:13
Astronomi
1283. Kur’ân bu bilim dalýna sýk sýk göndermede bulunur ve hatta bir ayetinde daha da ileri giderek þöyle buyurur:
“Hayýr! Yýldýzlarýn battýðý yerlere (kara deliklere) yemin ederim ki –eðer bilirseniz, bu gerçekten büyük bir yemindir.” (Vâkýa: (56/75-76)
1284. Burada, astronominin dinle ilgili bazý göze çarpan noktalarýna iþaret edelim:
1285. (a) Arabistan gecelerinin sýcak, açýk ve çoðunlukla bulutsuz atmosferi, Bedeviler gibi sýradan Araplarýn ve bilhassa çölde göçebe bir hayat süren insanlarýn, eðlence ve vakit geçirmekten çok pratik ihtiyaçlarý ve bundan saðlayacaklarý yararlý sonuçlar bakýmýndan bir astronomi amatörü olmasýný gerektirmekteydi. Kur’ân’ýn da iþaret ettiði gibi:
“Kendilerine rehberlik eden yýldýzlar sayesinde” (Nahl: 16/16)
kendisine yol gösterecek hiç kimsenin bulunmadýðý çöllerde yollarýný izlerlerdi. Hacca gitmek üzere yola çýkan Bedevi, kendisini ve devesini gündüzün kavurucu sýcaðýndan korumak için özellikle geceleri seyahat eder. Bu durumda, onun yanlýþ yollara saparak yönünü kaybetmesini engelleyecek tek þey, gökteki yýldýzlardýr.
1286. (b) Ýslâm Devletine olan zekât vergilerinin ödenebilmesi için zamanýn hesaplanýp tâyin edilmesi kaçýnýlmaz bir husustur; dahasý, günlük (beþ vakit), haftalýk (cuma), ve yýllýk (iki bayram) namazlarýn kýlýnmasý için, ve yine Zilhicce ayýnda yerine getirilmesi gereken Hacc’ýn mevsimini tayin etmek amacýyla ve özellikle de oruç ayý olan Ramazan ayýnýn hem baþlangýç ve bitiþ gününü belirlemek, hem de oruçlu günlerde, tan yerinin aðarmasýyla birlikte yiyip içmeden el çekmek (sahur) ve orucu açmak için de güneþin batýþ saatinin belirlenmesi, hep astronomi bilgilerinin kullanýlmasýyla mümkün hale gelmektedir. Ayrýca, günün beþ ayrý vaktinde kýlýnan namazlarýn vaktinin tayin ve tesbiti de astronomik olaylara baðlýdýr: Tan yerinin aðarmaya baþlamasý(fecr), güneþin doðuþu, güneþin meridyeni aþmasý (zeval), bir nesnenin gölgesinin uzunluðunu ölçmek suretiyle ikindi namazýnýn (asr) vaktini gözlemek, güneþin batýp ufuktaki alaca karanlýðýn kayboluþu (maðrib). Bütün bunlar, sýradan da olsa her Müslümanýn pratik astronomi bilgilerine sahip olmasýný ve o kimsenin, takvime ihtiyaç duymadan, güneþin durumlarýný tayin etmek ve hilâlin çýkýþýný gözlemlemek için sürekli olarak gök yüzüne bakmasýný gerektirir. Hatýrlanacaðý gibi, Kur’ân, günde beþ vakit namaz kýlýnmasýný farz kýlmýþtýr:
“(1) Güneþin doðmasýndan önce de, (2) batmasýndan önce de Rabbini övgü ile tesbih et, (3) gecenin bir kýsým saatleri ile (4-5) gündüzün etrafýnda (iki ucunda) da tesbih et…” (Tâ-Hâ, 20/130)
Ayetteki “gündüzün etrafýnda” ifadesinin, en azýndan iki uç noktayý içermesi gerekir. Bu durumda, mealde (l) numara ile gösterdiðimiz vakit sabah namazý (fecr), (2) numara ikindi (asr), (3) numara yatsý (iþâ), (4 ve 5) numaralar da, öðlen (zuhur) ve akþam (maðrib) namazlarý olmaktadýr. (4) numaranýn öðlen namazýna iþaret ettiðini söyledik: zira öðle (zuhr) vaktinin girmesiyle birlikte Güneþ, artýk tepe noktasýndan aþaðýya doðru kaymaya (zeval) baþlamýþtýr. Akþam (maðrib) vakti ise, günün sonu (Kur’ân’daki ifadesiyle nehâr) demektir.
1287 (c) Takvim konusunda, Ýslâm Öncesi Arabistan’ýnda birbirinden tamamen farklý iki zaman hesabý kullanýlýyordu: 1. Yýldýz takvimi ve 2. Ay-güneþ (kamerî-þemsî) takvimi.
1288 (i) Yýldýz takviminde bir güneþ yýlý, her biri yaklaþýk 13 gün süren 28 menzile ayrýlmýþtý. (Ne gariptir ki bugün Birleþmiþ Milletler Teþkilâtý (UN), bütün yeryüzünde geçerli olmak üzere, her biri 28 gün süren 13 aylýk bir yýl hesabýna dayanan çok modern bir öneri hazýrlamýþtýr. Yýldýz takvimi, sanki bu öneriye öncülük etmiþtir). Ýþte bu Yýldýz Takvimi için eskiler, birbiri arkasýna yaklaþýk 13 günlük aralýklarla doðup batan 28 yýldýz seçmiþlerdi. Bu tam anlamýyla güneþ yýlý demekti ve mevsimler hep ayný yýldýzlarýn doðduðu sýrada baþlamaktaydý.
1289. (ii) Diðer hesaplama yöntemi221 ise ayýn hareketlerini esas alýyor, ama güneþin hareketlerini de hesaba katýyordu. Zaten bu nedenle “Ay-güneþ takvimi” denilmektedir. Güneþ’in hareketleriyle uyum içinde olmasý için, bu takvimde normal olarak her üç yýlda bir, ve bazen de iki yýlda bir, takvime fazladan bir 13. ay ekleniyordu. Bilindiði gibi, güneþ yýlý ortalama 365.2422 gün sürmektedir. Ay yýlý ise 354.36705 gündür.222 Her ikisi arasýnda yaklaþýk 11 günlük bir fark bulunmaktadýr. Bu durumda, saat ve dakikalardan kaynaklanan küsuratlar bir yana atýlýrsa, 30 güneþ yýlýnda 10 gün 11 saat var demektir; 30 yýl 11 ay süren ay yýlýnda ise daha fazla gün olacaktýr. Bu durum, astronomlarý 30 Kamerî yýllýk zaman diliminde, güneþ takvimi ile uyum saðlamak üzere 11 aylýk bir ilâve yapmaya yöneltmiþtir. Her üç yýlda bir, araya bir ay eklenmesi yeterli deðildir, çünkü böylece otuz yýl boyunca toplam 10 ay eklenmiþ olacaktýr. Oysa fazladan bir aya daha ihtiyaç duyulmaktadýr. Bu durumda iki olasý yöntem vardýr: Ya otuz yýllýk bir devrenin sonuna fazladan 11. ayý eklemek, ya da ay takvimi ile güneþ takvimi arasýndaki fark 29 gün veya daha fazla olduðunda, bir kamerî ay eklemek. Hesaplara göre bu ekleme iþleminin 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28., ve 30. yýllarda, yani 30 yýlda 11 kez yapýlmasý gerekmektedir. Bu iþlemin nasýl yapýldýðý aþaðýdaki tabloda görülmektedir:
1 365.2422 354.36705
2 730.4844 708. 73410
3 1095.7266 1063.10115 1 ay 32 gün
4 1460.9688 1417.46820
5 1826.2110 1771.83525
6 2191.4532 2126.20230 2 ay 65 gün
7 2556.6954 2480.56935
8 2921.9376 2834.93640
9 3287.1798 3189.30345 3 ay 98 gün
10 3652.4220 3543.67050
11 4017.6642 3898.03755 4 ay 119 gün
12 4382.9064 4252.40460
13 4748.1486 4606.77165
14 5113.3908 4961.13870 5 ay 152 gün
15 5478.6330 5315.50575
16 5843.8752 5669.87280
17 6209.1174 6024.23985 6 ay 185 gün
18 6547.3596 6378.60690
19 6939.6018 6732.97395
20 7304.8440 7087.34100 7 ay 217 gün
21 7670.0826 7441.70805
22 8035.3284 7796.07510 8 ay 239 gün
23 8400.5706 8150.44215
24 8765.8128 8504.80920
25 9131.0550 8859.17625 9 ay 272 gün
26 9496.2972 9213.54330
27 9861.5394 9567.91035
28 10266.7816 9922.27740 10 ay 304 gün
29 10592.0238 10276.64445
30 10957.2660 10631.01150 11 ay 326 gün
10957 gün süren 30 yýllýk bir güneþ takvimi, 10631 gün süren sâfî ay takvimi ile karþýlaþtýrýldýðý zaman, birinci takvim sisteminin 326 gün daha uzun sürdüðü göze çarpacaktýr. Astronomi yasalarýna göre, “ay takvimi”nde 30 gün süreli aylarýn sayýsý, her zaman 29 gün süreli aylarýn sayýsýndan biraz daha fazladýr. Bu durumda 30 güneþ yýllýk bir dönem, ay hesabýna göre 326 gün daha kýsa demektir; bir Ay yýlýnda, 4 tane 29 günlük ve 7 tane de 30 günlük ay olduðuna göre, o yýl 326 gün sürmüþ olacaktýr. Aradaki bu fark, ay yýllarýna ilâve edilmek suretiyle her iki takvim, yani ay ve güneþ takvimleri birbirine eþitlenmiþ olacaktýr. Yukarýda Kamerî-Þemsî takvimde uygulanan ay ilâvesi (nesî) ile ilgili iki metottan bahsetmiþtik. Acaba Mekkeliler bu iki metottan hangisini uyguluyorlardý? Bugünkü bilgilerimizle bu soruya kesin bir cevap veremiyoruz; zira bu konuyu ele alan kaynaklarda görüþ farklýlýklarý bulunuyor. Konu oldukça önemlidir, zira Ýslâm Peygamberi, vefatýndan 3 ay önce ay ekleme yöntemini (nesî) yürürlükten kaldýrmýþtý. Bu durumda, onun hayatý ile ilgili bütün olaylarýn doðru bir biçimde tarihlendirilmesi tamamen bu sorunun halledilmesine baðlý gözükmektedir.
1290. (d) Nesî konusunda, Müslüman tarihçiler arasýnda en azýndan görünürde bir ayrýlýk göze çarpmaktadýr: Bunlardan bazýlarý, nesî’nin yani Ay takvimine bir ay ekleme iþleminin her yýl uygulandýðýndan bahsederler; kimileri ise her iki yýlda bir, bir grup da her üç yýlda bir, ve nihayet bir kýsým tarihçiler de, bazen üç ve bazen de iki yýlda bir olmak üzere, astronomi hesaplarýnýn gösterdiði ihtiyaçlara göre deðiþken bir biçimde nesî’nin uygulandýðýný öne sürerler (Bunlarla ilgili her türlü doðru referans için, önceki paragrafýn dipnotunda geçen Nesî konusundaki makaleme bakýnýz). Her üç yýlda bir (30 yýlda 10 kez) takvime bir ay ilâve edilmesini ve böylece 30 yýllýk dönemin sonunda da 11. ayýn eklenmesi yöntemini benimseyecek olursak, ortaya çýkan bütün bu farklýlýklar kendiliðinden kalkmýþ olacaktýr. Zira 30. yýlýn sonunda normal bir ay eklenmiþ olacaktýr; 31. yýlda ise, onbirinci defa on üçüncü ay (normalde o yýlýn ilâve bir ayý) takvime ilave edilecektir ki, 30 yýllýk sürenin sonunda bunun yapýlmasý zorunludur. 33. yýlýn sonunda ise yeni dönemin ilk ay ekleme iþlemi gerçekleþecektir. Bu durumda, tarihçinin haber kaynaðý belli bir nesî döneminin 30 ve 31. yýllarýnýn sonunda Mekke’de gerçekleþtirilen bir nesî iþlemine tanýk oldu ise, o zaman bu olayý aktaran kiþi, “Nesî, her yýl uygulanmýþtýr” ifadesini kullanacaktýr. Nesî’nin 31. ve 33. yýllarda uygulandýðýný gözlemleyen bir râvî ise: “Nesî, iki yýlda bir uygulanmaktaydý” diyecektir. Bunlarýn dýþýnda, Nesî’nin normal olan her üç yýlda bir uygulandýðýný gözlemleyen biri ise “Nesi her üç yýlda bir uygulanýrdý” ifadesini kullanacaktýr. Görüldüðü gibi üç farklý rivayete raðmen, hiç biri de yalan söylememektedir; ancak bunlardan hiçbiri Nesî ile ilgili astronomi matematiði hakkýndaki bütün gerçekleri bilmiþ ve uygulamýþ olmayacaktýr. Tarihten öðrendiðimiz kadarýyla, Irak’ta Hammurabi zamanýnda her iki yýlda bir, bu yönteme baþvurulurdu. Ancak bu tür uygulamalarda da bazý uyumsuzluklar ortaya çýkmaktadýr; zira Ýslâm tarihçilerinin verdikleri tarihler aþaðýda sunulmuþtur:
Olay Hicrî takvime göre Milâdî takvime göre
Resulullah’ýn doðumu 2 Rebî’u’l-evvel 7 Haziran 569, Cuma
8 Rebî’u’l-evvel 13 Haziran 569, Perþembe
10 Rebî’u’l-evvel 15 Haziran 569, Cumartesi
12 Rebî’u’l-evvel, Pazartesi (H.Ö. 53) 17 Haziran 569, Pazartesi
Ýlk vahyin iniþi 17 Ramazan 22 Aralýk 609, Pazartesi
27 Ramazan, Pazartesi(H.Ö. 13) 1 Ocak 610, Perþembe
Hicri Takvimin baþlangýcý l Muharrem, (H. 1) 21 Mart 622, Pazar
Resulullah’ýn Medine’ye varýþý 12 Rebî’ul-evvel, Pazartesi(H. 1) 31 Mayýs 622, Pazartesi
Bedir Savaþý 17 Ramazan, Cuma (H. 2) 18 Kasýný 623, Cuma
Hendek Savaþý’nýn sona ermesi 29 Þevval, Cumartesi (H. 3) 24 Ocak 627, Cumartesi
Veda Haccý 9 Zilhicce, Cuma (H. 10.) 6 Mart 632, Cuma
Resulullah’ýn vefatý 2 Rebî’u’l-evvel 25 Mayýs 632, Pazartesi
8 Rebî’u’l-evvel 31 Mayýs 632, Pazar
12 Rebî’u’l-evvel Pazartesi (H. 11) 4 Haziran 632, Perþembe
1291. Bizim hesaplama yöntemimiz þöyledir: Resûlullah, Veda Haccý’ný emin ve kesin olarak bir Cuma gününe denk gelen 9 Zilhicce’de gerçekleþtirdiðine göre, daha sonraki olaylar için bu tarihi esas alabiliriz.
1292. (I) Veda Haccý’ndan Hendek savaþýnýn H. 5. yýlýn Þevval ayýnýn son gününde (ki o günün Cumartesi olduðu söylenir; zira Mekkeli Yahudi müttefikler çarpýþmak istememiþlerdi) bitiþine kadar 5 yýl, l ay dokuz günlük bir süre vardýr ki, Hammurabi sistemine göre buna 3 aylýk bir ekleme yapýlmasý gerekmektedir. Böylece aradan geçmiþ olan 5 yýl 4 ay 9 günlük süre toplam 1897 gün etmektedir.
1293 (II) Hendek Savaþý, Bedir Savaþýndan 3 yýl l ay 12 gün sonra nihayete ermiþ ve bu zaman zarfýnda bir Nesî iþlemi yapýlmýþtýr ki, bu da toplam 1134 gün etmektedir.
1294. (III) Resulullah (AS)’ýn 12 Rebî’u’l-evvel günü Medine’ye geliþinden Hendek Savaþýnýn son bulmasýna kadar l yýl 6 ay 5 günlük bir süre geçmiþtir ki bu da 536 gün eder.
1295 (IV) Hicrî takvimin baþlangýcý olarak, Resulullah (AS)’ýn Medine’ye varýþýndan 2 ay 12 gün önceki tarih olan (l Muharrem) düþürülmüþtür ki bu da toplam 71 güne denk gelmektedir..
1296 (V) Suheylî ve diðerlerine göre ilk vahiy bundan 12 yýl 3 ay 13 gün önce, 17 Ramazan günü gelmiþti. Bu zaman aralýðýnda 4 nesî iþlemi yapýlmýþ olup, toplam süre 4472 gündür.
1297. (VI) Melek Cebrail’in kendisini ilk ziyaretinden tam olarak 40 yýl 6 ay 5 gün önce, Resulullah (AS)’ýn dünyamýzý þereflendirdiði 12 Rebî’u’l-evvel tarihine kadar geçen 14798 günlük süre içerisinde ise 15 kez Nesî’ye baþvurulmuþtur. Bu durumda, Resulullah (AS)’ýn doðumundan Veda Haccý’na kadar 22908 günlük bir süre geçmiþtir. Sonuç itibarýyla Resulullah (AS) bir pazartesi günü doðmuþ, Veda Haccý’ný da bir Cuma günü yapmýþtýr. Bu tarihler basit metot diyebileceðimiz yöntemle, yani içinde bulunulan döneme göre her yýl, iki yýlda bir ya da üç yýlda bir Nesî iþleminin yapýldýðý ve kaynaklardaki tarih uyuþmazlýklarýný baðdaþtýrmaya yönelik olan yöntemle örtüþmemektedir. Aksine, eðer biz öteki yöntemi, yani Nesî iþleminin 3., 6., 9., 11., 14., 17., 20., 22., 25., 28. ve 30. yýllarda uygulandýðý metodu esas alýrsak, yukarýda ele aldýðýmýz bu tarihler doðrulanacak, ancak bu durumda da bazý tarihçilerin Nesî yöntemiyle ilgili olarak verdikleri bilgilerin reddedilmesi gerekecektir. Benim kiþisel görüþüme göre Mekkeliler, biri Güney Arabistan’dan gelen Kinde’liler döneminde, diðeri ise Kuzey Arabistan’dan gelen Kusayy ve onun soyundan gelenlerin yönetimi altýnda bulunduklarý sýrada, Nesî yönteminde deðiþiklik yapmýþlardýr. Bunlardan ilki Babillilerden alýnan ve 30 yýllýk dönem içerisinde 11 kez olmak üzere yýla fazladan 1 ay eklenmesini öngören basit yöntemdi. Daha sonra, bilimsel, ancak daha karmaþýk hesaplara dayanan diðer yönteme geçilmiþtir ki, bu yöntem Resulullah (AS) zamanýna kadar yürürlükte kalmýþtýr. Benim kanýmca, olaylarý yürürlükten kaldýrýlan yönteme göre tarihlendiren râviler yalan söylememekte, sadece kabileler arasýnda söylenegelen, kendilerine atalarýndan miras kalan bilgileri, bu yöntemin gerçekten Mekke’de uygulanmakta olan yönteme uygun düþüp düþmediðine bakmaksýzýn, diðer kuþaklara aktarýp duruyorlardý. Nesî yani “Ay ekleme iþi” ile ilgilenen kimseler için nâsi ve kalammas sýfatlarýnýn kullanýlmasý, deðiþik dönemlerde farklý iki nesî yönteminin kullanýldýðýný göstermektedir.
1298 (e) Resulullah (AS)’ýn Veda Haccý esnasýnda Arafat’ta söylemiþ olduðu Veda Hutbesi’nde, bütün Arabistan için geçerli olmak üzere nesî’yi yürürlükten kaldýrdýðýný biliyoruz; ancak, anlaþýldýðý kadarýyla o, bu uygulamayý Hicret’le birlikte sadece Medine’deki Müslümanlar için zaten dolaylý bir þekilde yürürlükten kaldýrmýþtý. Gerçekte nesî’ iþlemine, Mekke’de ve Hac mevsiminin baþlangýcýný belirlemek için baþvurulmaktaydý. Mekke ile iliþkiler Hicretten sonra tamamen koptuðu ve Hac için bile olsa Kâ’be’ye giriþ kendilerine yasaklandýðý için, Müslümanlar bu nesî iþlemini göz önünde bulundurmaya gereksinim duymuyorlardý (çünkü nesî teknik ve karmaþýk bir iþ idi ve belki de bu iþte kullanýlan hesaplama yöntemi, Nâsî ya da Kalammas denilen, bir bakýma “Takvim Bakaný”nýn ailesi tarafýndan kýskanç bir biçimde saklanýyordu). Kur’ân ayrýca, 4 ayý kapsayan Eþhuru’l-Hurum’a (Barýþ ve Esenlik Aylarý) eklenmiþ ve zamanla yerleþip kalmýþ örfî tabularý da yürürlükten kaldýrmýþtýr. Resulullah (AS) zekât vergisini kurumsal hale getirdiðinde, vergilerin tahsil edilme zamanlarýný belirlemek için çift yönlü bir hesaplama sistemi geliþtirdi: 1. Ziraî vergiler, fiilen hasadýn yapýldýðý mevsimde, yani güneþ takvimine göre, 2. Ticaret, hayvan sürüleri, maden iþletmeleri gibi diðer alanlardaki vergiler ise belirlenen aylarda, yani tamamen ay takvimine göre tahsil edilecekti. Tahsilat dönemleri itibarýyla ortaya çýkan bu iki yönlü sistem, Devlet Hazinesi için de memnuniyet verici bir sonuç verdi: Hükümetler genellikle, Mâlî yýlýn son aylarýnda gerekli ödemeleri yapabilmek için nakit sýkýntýsýyla karþýlaþýrlar. Böylece tahsil devrelerinde yürürlüðe konulan bu ikili sistem sayesinde Hazine, birbirinden baðýmsýz iki ayrý dönemde vergi tahsiline imkân bulmuþ ve Devlet, carî harcamalarýnda bir rahatlýða kavuþmuþtur. Öte yandan, Güneþ takvimine göre her 33 yýllýk dönem 34 Ay yýlýna karþýlýk gelmektedir. Bu durumda, ay takvimi uygulamasýnda, güneþ takvimine göre tahsil edilenden “bir dönem daha fazla” vergi tahsil edilmiþ olmaktadýr.
1299. (f) Müslüman-Arap takvim sistemi ile ilgili yenileþtirme çalýþmalarýnýn ardýndan, “bilgin geçinen” bazý kimselerin yol açabileceði hatalardan uzak kalýnmýþ ve böylece Jul Sezar, Ýznik Konsili ve Papa XIII. Gregorius dönemlerinde yapýlmýþ olan takvim deðiþiklikleri ve bunlara baðlý olarak ortaya çýkan ve tarihçileri oldukça zor durumda býrakan tarih kaydýrmalarýný izlemeye gerek kalmamýþtýr. Zira, örneðin Fransýz, Ýngiliz ve Rus tarih kitaplarýnda ayný olayla ilgili olarak anlatýlanlar birbirlerine göre farklýlýk gösterirler. Çünkü Fransýzlar, 1582’den itibaren Gregoryen takvim reformuna tabi olarak takvimlerinden 10 günü silmiþler, Ýngilizler de 11 günlük bir eksiltmeyle ayný þeyi 1752’den itibaren yapmýþlar, ve nihayet Ruslar ayný deðiþikliði 1918’den itibaren benimseyerek 13 günlük bir farkla tarih düþürmeye baþlamýþlardýr. Bütün bunlarýn aksine Ýslâm takvimi, okur-yazar olmayanlar da dahil bütün kesimlerce benimsenmiþ ve böylece, Ramazan orucuna ne zaman baþlanacaðýný, ne zaman namaz kýlýnacaðýný belirlemek için astronomi uzmanlarýna ve onlarýn araç-gereçlerine ihtiyaç kalmamýþtýr. Yapýlacak þey gayet basittir: Kamerî ay bazen 29, bazen de 30 gün sürmektedir; bunun dýþýnda bir ihtimal yoktur. Ayýn 29. günü akþamý güneþin battýðý taraftaki gök ufkuna bakýlýr. Eðer yeni ay doðmuþsa, batý ufku üzerinde ince ve parlak bir hilâl þeklinde göze çarpacaktýr. Aksi takdirde ay, 30 gün olacaktýr.
1300. (g) Eðer ayýn 29. günü akþamý ufuk bulutla kaplý olduðu için bir görüntü elde edilememiþse, Resûlullah o ayýn 30 gün olarak kabul edilmesine izin vermiþtir.
≥∞
Ancak, Buhârî ve Müslim’in Ýbn Ömer’e dayanarak naklettikleri bir baþka hadiste Resûlullah’ýn, astronomi hesaplarýnýn kullanýmýna da izin verdiðini görüyoruz:
Bu konuda ayrýntýlý bilgi için Ýbn Kuteybe’nin Kitâbu’l-Envâ’ adlý eserinin 146. paragrafýna bakýnýz. Görünen o ki, bu hadislerden ilki, astronomi uzmanlarýnýn bulunmadýðý yerler için, diðeri ise daha geliþmiþ bölgeler için söylenmiþtir. Örneðin, Avrupa’nýn kuzey bölgelerinde astronomi hesaplarýna baþvurulamadýðý ve ayrýca hava da sürekli kapalý olduðu için üst üste birçok ayýn 30 gün çektiði kabul edilse bile, havanýn açýk ve gözleme elveriþli olduðu bir akþam, 29. günden birkaç gün önce de yeni ayýn hilâlini ufukta görmek mümkün olabilir. (Ben Hacc için Mekke’de bulunduðum sýrada da böyle bir durum vuku bulmuþtu.) Demek ki, hesaplama yöntemine, buna imkâný olan ve içlerinde uzman Müslüman astronomlarýn bulunduðu yörelerde izin verilmektedir.
1301. (h) Bilindiði gibi hilâlin görülebilme imkâný, bir ülkenin yer kürenin Doðu ya da Batý tarafýnda olmasýna, Kuzey ya da Güney yarým küredeki durumuna, yani o ülkenin enlem boylamýna göre deðiþmektedir. Ayýn gökyüzünde incelerek hilâl þekline gelmesi ve gün batýmýndan sonra Batý ufkunda doðuþu, tamamen dünya çevresindeki hareketlerine baðlýdýr. Yani, yeni ayýn iþareti olan hilâl, Japonya veya Endonezya’da henüz oluþmasa ve insanlar tarafýndan görülmese bile, ayný gün Pakistan, Mýsýr, Türkiye, Fransa, Ýngiltere gibi ülkelerde pekalâ görülebilir. Ayný þekilde, o gün hilâl, gün batýmýnda kuzeydeki Türkistan’da görülmemiþ olsa bile, güneydeki Sri-Lanka’da (Seylan adasýnda) görülmüþ olabilir. Veya Paris’te deðil de, ayný boylam üzerinde bulunan Afrika’nýn güneyindeki Lagos þehrinde görülmüþ olabilir. Madem ki tabiat kanunlarý, bazen bir günlük bir farkýn meydana gelmesini gerektiriyor, o halde, örneðin Dakar’da görülen hilâlin Japonya’daki Müslümanlar üzerinde de geçerli olmasý istenmemelidir. Ýslâm’a göre önemli olan, Bayram’ýn hangi güne rastlayacaðýný saptamaktan çok, namazýn huþu içinde kýlýnmasýdýr.
1302. (i) Biraz da namaz vakitleriyle ilgili birkaç kelime söyleyelim. Normal olarak, ilk namaz olan Sabah namazýnýn vakti, Subh-u Sâdýk ya da Fecr-i Sâdýk (gerçek tan) göründükten sonra baþlayýp, en geç güneþ doðmadan önceye kadar devam eder. Öðlen namazý vakti, güneþin en tepe noktaya geldiði Zeval noktasýndan aþaðý doðru eðilmeye baþladýðý andan, bir cismin gölgesinin, Zeval vakti sahip olduðu gölge boyunun iki misli olduðu zamana kadar devam eder. (Bu konuda küçük bir görüþ ayrýlýðý vardýr: Þafiî mezhebine göre, öðlen namazýnýn vakti, bir cismin gölgesi, Zeval zamanýndaki gölge uzunluðunun bir misline ulaþtýðý ana kadar devam eder. Ancak bu ölçü Paris gibi enlem derecesi yüksek olan bölgelerde her zaman uygulanamaz. Bu gibi yerlerde baþka hesaplama yöntemlerine baþvurulur.) Üçüncü namaz olan ikindinin vakti, öðlen namazýnýn yukarda gösterdiðimiz son kýlýnma anýndan baþlayýp, güneþin battýðý ana kadar devam eder. Dördüncü namaz olan akþamýn vakti ise, güneþin battýðý andan baþlar ve akþamýn alaca karanlýðýnýn batý ufkunda kayboluþuna kadar sürer. Nihayet beþinci namaz olan Yatsý namazýnýn vakti, akþamýn alaca karanlýðýnýn batý ufkunda kaybolmasýyla baþlayýp, Subh-u Sâdýk zamanýna kadar devam eder. (Az önce güneþ ýþýðý altýndaki nesnelerin uzunluklarý ile ilgili olarak ifade ettiðimiz gibi, Enlem derecesinin yükseldiði, Ekvator’a uzak bölgelerde, vaktin tayini için alacakaranlýk vaktindeki ölçümler pek de güvenilir deðildir).
1303. (j) Vakitlerin belirlenmesinde sýra dýþý özellikler gösteren bölgelerden bahsetmeden önce, Subh-u Kâzip ve Subh-u Sâdýk olmak üzere iki ayrý “tan” vakti bulunduðunu belirtelim. Resulullah (AS)’ýn da iþaret ettiði gibi bu ikisi arasýndaki fark, Subh-u Kâzib’in ince, uzun ve ancak ufka yayýlmayan bir ýþýma olmasý; oysa bir süre sonra onu takip eden Subh-u Sâdýk’ýn, geniþ ve yaygýn bir ýþýma olmasýdýr (bk. Ýbn Kuteybe, el-Envâ’, § 168). Güneþin doðuþundan önce meydana gelen bu olay sýrasýnda, önce doðu ufkunda bir ýþýk belirir: bu ýþýk önce dikine bir sütun þeklinde baþlayýp, bir süre sonra bu ýþýk demeti bütün ufku kaplayacak þekilde yayýlarak her yeri kaplar.
1304. (k) Ekvator bölgesinde güneþ, hemen her sabah saat 6’ya doðru doðar ve yine her mevsimde akþam saat 6’ya doðru batar. Subh-u Sâdýk ile güneþin doðuþu arasýndaki süre gibi, güneþin batýþý ile akþamýn alaca karanlýðýnýn kaybolduðu an arasýnda da yaklaþýk 90 dakikalýk bir süre vardýr. Yani ekvator üzerinde bir günlük oruç yaklaþýk 13 saat 30 dakika sürmektedir. Ancak Kutuplara doðru gidildikçe, güneþin doðuþu ile batýþý arasýnda giderek artan süre farklýlýklarý ortaya çýkar. Kýþýn geceler, yazýn ise gündüzler daha uzundur. Bu uzunluk, bulunulan yerin enlem ve boylamýna göre deðiþir; tam Kutup noktasý üzerinde ise, -vaktiyle Bîrûnî ve ondan önce de Mes’ûdî’nin iþaret ettikleri gibi-, yaz mevsiminin altý ayý boyunca güneþ hiç batmaz ve yýlýn diðer altý ayýnda da hiç doðmaz. Bu bölgedeki enlem 90º dir. Öte yandan:
9 Mayýs-4 Aðustos arasýnda 72° Kuzey,
17 Mayýs-27 Temmuz arasýnda 70° Kuzey,
27 Mayýs-17 Temmuz arasýnda 68° Kuzey,
13 Haziran-29 Haziran arasýnda 66° Kuzey
enlemlerinde, Ýngilizce Nautical Almanac’da belirtildiði gibi, güneþ sürekli olarak ufuk çizgisi üzerinde kalýr ve ne “gece” olduðunda ne de “gündüz” olduðunda hiç batmaz. Ayný enlemler üzerinde bulunan Norveç, Finlandiya, Kanada gibi bölgelerde, altý ay sonra, gayet uzun bir gece hüküm sürer.
1305. (l) Namazlarda (günlük, haftalýk ya da yýllýk) olduðu kadar oruç, zekât vb. gibi ibadetleri yerine getirirken karþýlaþýlan bu güçlüklerin üstesinden nasýl gelinecektir? Gerçekten de uzun bir gündüzün ve uzun bir gecenin yaþandýðý ve yýlda sadece iki kez normal gün ve gecenin meydana geldiði ekinoks bölgelerinde, Cuma namazý üç yýlda bir kez mi kýlýnacaktýr, yoksa bu namaz vaktinin normal bölgelere göre hesaplanmasý mý gerekir? Kur’ân, bu konuda pekiþtirerek þöyle söyler:
“Elbette zorluðun yanýnda bir kolaylýk vardýr. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylýk daha vardýr.” (Ýnþirah: 94/56)
Bir baþka ayette ise þöyle denmektedir:
“Allah, her þahsý, ancak güç yetireceði ölçüde yükümlü tutar.” (Bakara: 2/286)
Bu da bize çözüm için ne tür yollara baþvurabileceðimizi göstermektedir. Resûlullah, hadislerinde gayet açýk ve anlaþýlýr ifadeler kullanarak, eyâletlere tâyin edip gönderdiði vali ve memurlarýna:
“Kolaylýk gösteriniz! Güçlük çýkarmayýnýz! Ýnsanlarý yýldýrýp (dinden) soðutmayýnýz.”
þeklinde genel kapsamlý talimatlar vermekle kalmamýþ, ayný zamanda, anormal bölgelerde güneþin doðuþ ve batýþ saatleri ile ilgili sorunlarýn giderilebilmesi için, herkesi hayran býrakacak bir çözüm yolu göstermiþtir. Gerçekten, Müslim’in Sahîh’inde (52. Bölüm, Nº 110) ve daha baþka birçok hadis kitabýnda þöyle bir anlatým yer almaktadýr:
“Resûlullah bir defasýnda Âhir zamanda olacak þeylere dair bilgiler verirken, Kýyamet alâmetlerinden biri olarak Deccâl’in (Aldatýcý, Yanýltýcý) ortaya çýkacaðýndan ve yeryüzünde 40 gün boyunca kalarak faaliyette bulunacaðýndan haber verdi; ancak bu günlerden ilkinin bir yýl, ikincisinin bir ay, üçüncüsünün de bir haftaya tekabül edecek þekilde geçeceðini, kalan günlerin ise normal günlerin uzunluðu kadar süreceðini bildirdi. Bunun üzerine, orada bulunan sahabelerden biri ayaða kalkarak, þöyle sordu: “Bir yýl kadar sürecek olan bu uzun günde (normal gündeki gibi) sadece beþ defa namaz kýlmak yeterli olacak mý?.” Resulullah (AS) þöyle buyurdu: “Hayýr!.. Bunu hesaplamak gerekir.”
Kýyamet alâmetlerinden bahseden bu hadiste, kutup bölgelerinden, daha açýk bir ifadeyle 65. enleme kadarki bölgelerdeki gün ve gece durumlarýndan bahsedilmektedir.223 Resûlullah’ýn ifadesi gayet açýktýr: “Bu gibi durumlarda, günlerin sayýsýný ve görünürdeki deðil de gerçek “saat”i tayin etmek için, güneþin hareketleri yerine, elimizdeki saatin hareketlerini izlememiz gerekir.
1306. (m) Ancak bu da bütün sorunu çözüp ortadan kaldýrmaz. Acaba hangi enlem derecesine kadar olan bölgeler normal kabul edilecek, ve anormal yani Deccâlî bölgeleri hangi noktadan itibaren baþlatmak gerekecektir? Resûlullah zamanýnda Müslümanlarýn gündeminde böyle bir sorun yoktu. Sahâbe döneminde ise, ancak 45. Kuzey enlemine kadar çýkýlabilmiþ ve Halife Osman zamanýnda, Ýslâm ordularý Endülüs’ten Maverâu’n-nehir’e kadarki bölgelerde egemen olmuþlardýr. Abdurrahman el-Gâfikî zamanýnda Endülüs Müslümanlarý, daha kuzeydeki bölgelerde (Paris’e 150 km. uzaklýktaki Tours ve Poitiers’de) uzun süre kalamadýlar. Rusya’nýn Volga bölgesinde yaþayan ve Hicrî 5. asýrdan itibaren Ýslâm dînine giren Türk asýllý Bulgarlar da görüldüðü kadarýyla bu konuyla ilgili yazýlý bir belge býrakmamýþlardýr. Ýbn Fadlân bile, bu halkýn Ýslâm’a geçiþini konu edindiði seyahatnâmesinde bu konuya hiç deðinmemektedir. Bildiðim kadarýyla bu konudaki deneyimlerinden ilk kez bahsedenler, M. 19. yüzyýlda Rusya’nýn kuzeyinde yaþamýþ olan Müslümanlardýr. (bk. el-Muslimûn dergisinde çýkan makalem, Cenevre’de 1964, V, 455-459. Bu konudaki teorik tartýþmalar kuþkusuz çok daha eskilere dayanmaktadýr: bk. Kâtip Çelebi, el-Ýlhâmu’l-Mukaddes adlý makalem, Ýslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Edebiyat Fakültesi, Ýstanbul, 1971, IV/3-4, s. 153-215.) Sadece bir belgesel olmasý bakýmýndan burada þunu belirteyim ki, çaðýmýzda, hem kuzey ve hem de güneyde 45. enlem, uç sýnýr olarak kabul edilmektedir; bu noktadan kutuplara kadar uzanan bölgeler anormal olarak kabul edilmekte ve buralarda çalýþma saatlerinde 45. enlem üzerinde fiilen tespit edilen saatler esas alýnmakta ve hangi bölge olursa olsun, güneþin görünürdeki hareketlerine göre deðil de, koldaki saate göre günlük hayat ayarlanmaktadýr: Böylece, 45. enlem üzerindeki saatler, 90. enleme, yani kutba kadar uzanan bölgeler için de geçerli olmaktadýr.
1307. (n) Bu hesaplama yöntemi, bunun dýþýnda çeþitli konulara uygulanabilir. Az önce, 66º enlemi üzerinde güneþ yýlýnýn normale göre 16 gün daha eksik olduðunu görmüþtük. Bu durumda, Haziran ayý içinde kalan bir cuma günü karýþýklýða gelmektedir. Örneðin, güneþin hareketlerinin izlenmesi sonucunda 12 Haziran’ýn bir cuma gününe rastladýðýný varsayalým. Bu durumda, normal bölgelerde 19 ve 26 Haziran günlerine denk gelen diðer Cuma günleri, bu anormal bölgeye 16 günlük bir gecikmeyle gelecektir. Ramazan ayý ve dînî bayram günlerinin belirlenmesinde de ayný sorunla karþýlaþýlacaktýr. 2 ekinoks günü ve bunun dýþýnda uzun bir gece ve uzunca bir güneþli gündüzden oluþan toplam 3 güneþ gününe sahip kutuplarda, cuma günü üç yýlda bir, Ramazan ayý ise 119 yýlda bir gelecektir! Bugün Finlandiya ve Norveç’te çok sayýda Müslüman bulunmaktadýr; bunlarýn sayýsý Kanada’da da giderek artmaktadýr. Ancak bilindiði kadarýyla, bu bölgelerdeki insanlar, güneþ kýþ mevsiminde bir hafta boyunca hiç doðmadýðý zaman bütün bir hafta sürekli olarak uyumamaktadýrlar. Ayný þekilde yazýn bütün bir hafta güneþin batmadýðýný görerek, bütün bir haftayý uykusuz ve çalýþarak geçirmemektedirler; aksine bu ülke insanlarý, örneðin saat sabah 9’u gösterdiðinde iþ baþý yapmakta, akþam saat 18’de evlerine dönmekte ve “gündüz” mü yoksa “gece” mi olduðuna aldýrmaksýzýn akþam yemeklerini yedikten sonra yatmaktadýrlar. Gerçekten de onlar, 168 saat süren uzun yaz gününde 7 defa uyumak üzere yataklarýna girmekte ve 7 defa da uyanýp iþlerinin baþýna koþmaktadýrlar. Ayný þekilde 168 saat süren uzun kýþ gecelerinde bir defa deðil de 7 defa öðle ve akþam yemeði yemektedirler. Yine onlara Haziran ayýnda, 23 günlük fiilî ve gerçek gün sayýsýna göre deðil de, 30 gün üzerinden maaþlarý ödenmektedir. Haklar ve görevler birbirinden hiç ayrýlmayýp, at baþý giderler. Olaðan dýþý aylarda uzun bir gün boyunca birçok kez yemek yenilip uyunuyorsa, ayný þekilde, Ramazan ayýna denk gelen uzun bir güneþ gününde de birçok kez oruç tutulup açýlabilir. Ayný þey zekât vergisi ödemelerine de uygulanmaktadýr; fiilen 355 Kamerî takvim gününün henüz geçmediði gerekçesiyle bu dînî-malî sorumluluk ertelenemez.
1308 (o) Ramazan, Hicrî Ýslâm takviminin 9. ayýdýr. Tamamen ayýn hareketlerini esas alarak oluþturulan bu takvim, Hýristiyan Güneþ takvimiyle karþýlaþtýrýldýðýnda yaklaþýk 11 gün daha kýsadýr. Demek ki Ramazan ayý, kademe kademe yýlýn bütün mevsimlerini dolaþarak, bazen kýþýn Ocak ayýna, bazen de yazýn Temmuz ayýna ve böylece yýlýn her ayýna konuk olacaktýr.
1309. (p) Günümüzde giderek daha hýzlý bir þekilde gerçekleþtirilen yolculuklar, dîninin gereklerini uygulamaya çalýþan bir Müslüman için bir baþka sorun daha çýkartmaktadýr: Eðer bir kimse uçakla Sumatra’dan havalanýp doðruca Sibirya’ya gidecek olsa ya da tam tersini yapsa, oruçlu olmasý halinde, bu seyahati sýrasýnda acaba orucunu saat kaçta açmasý gerekir? Hareket ettiði ülkenin saatine göre mi, yoksa vardýðý ülkenin saatine göre mi, ya da yoksa uçuþ sýrasýnda güneþin battýðýný fiilen gördüðü ülkenin saatine göre mi orucunu açacaktýr? Böyle durumlarda mevsimlere göre deðiþen büyük saat farklarý ortaya çýkmaktadýr. Hattâ sesten hýzlý bir uçakla yolculuk yapan bir kimse, güneþin battýðýný hiç görmeden doðudan batýya doðru uçabilmektedir (tabii uçaðýn hýzý yer kürenin dönüþ hýzýna eþit olmasý halinde). Ya da, batýdan doðuya ayný uçakla gidilmesi halinde, 24 saat içinde bir çok defa güneþin doðup battýðý görülecektir. Dünyanýn çevresinde dönen uzay aracýnýn içindeki astronot, dünya çevresinde yaklaþýk 90 dakikada bir tam dönüþ yapacaðý için, 24 saat boyunca 16 defa güneþin doðuþuna, 16 kere de batýþýna tanýk olmaktadýr. Bu tür sorunlar, Resulullah (AS)’ýn sahabeleri zamanýnda geçen ve Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Ýbn Hanbel tarafýndan nakledilen þu anlatým ile çözümlenebilir gibi gözükmektedir: Bir defasýnda Ramazan ayý, Suriye’de Medine’ye göre bir gün öncesinden baþlamýþtý; bu sýrada, Suriye’den Medine’ye gelen yolcular, bayramý kutlamak için bir gün beklemek durumunda kaldýlar. Ancak, ayný Ramazan ayý içinde eðer Medine’den bir baþkasý yola çýkmýþ olsaydý, o da oruçlu olduðu halde Suriye’deki Ramazan bayramýna kavuþmuþ olacak, ama tutamadýðý orucunu daha sonraki günlerde kaza edecekti. Baþka bir deyiþle, yolculuk esnasýnda, hareket edilen ülkenin saatleri göz önüne alýnmakta ve gidilecek ülkeye fiilen vardýktan sonra ise artýk oranýn saatlerine uyulmaktadýr. Daha önce tutulmaya baþlanan oruç, ancak asýl yolculuða çýkýlan ülkenin saatlerine göre açýlmaktadýr. Örneðin, Ýngiltere’den Sibirya’ya uçakla gidildiði takdirde, güneþin göründüðü süre ve dolayýsýyla güneþe uyularak tutulan oruç çok kýsa olacaktýr. Aksi yöne doðru, yani Sibirya’dan Ýngiltere’ye doðru gelindiðinde ise, bu defa da çok uzun süre oruç tutulmuþ olacaktýr Bu durumda, esasen baþlanmýþ bulunan orucun, yolculuða çýkýlan baþlangýçtaki ülkenin saatlerine açýlmasý gerekir. Bir baþka sorun da, Asya ve Amerika arasýnda bulunan ve Okyanus üzerinden boylam þeklinde geçen Tarih Çizgisinden kaynaklanmaktadýr: Cumartesi günü Japonya’dan Amerika’ya doðru uçakla giden bir kimse, Amerika’ya vardýðýnda hala cuma gününün yaþanmakta olduðunu görür; Cuma günü Amerika’dan Japonya’ya uçan bir yolcu ise, oraya vardýðýnda, hiç farkýna varmadan, birkaç saat içinde ömrünün 24 saatinin “yok olduðunu,” zira Japonya’da çoktan cumartesi gününün baþladýðýný görecektir! Cuma namazýnýn kýlýnmasýnda da, benzer durumlar yüzünden karýþýklýklar meydana gelmektedir. Yukarýda oruç konusunda verilen dipnot doðrultusunda, bu tür yolculuklar sýrasýnda, yolculuðun baþladýðý ülkenin vakitlerine ve takvimine uyulmasý gerektiði, gidilecek yere vardýktan sonra da oradaki saat ve takvime uyulmasý gerektiðini söyleyeceðiz.
1310. (r) Yukarýdaki paragraflarda, ay takvimini uygulayan Müslüman bir hükümetin, mevsimlere baðlý olarak hasadý yapýlan ziraî ürünlerin vergileri dýþýnda, diðer bütün vergileri, her 33 güneþ yýlýnda 34 kez tahsil ettiðini söylemiþtik. Þüphesiz bu Ýslâm hükümeti, ayný dönemde memurlarýna bir yýl fazladan maaþ vermiþ olacaktýr. Ancak gelirlerin tamamý memur maaþlarýna tahsis edilmiþ deðildir. Maaþ ödemelerinden sonra devlet bütçesine kalan paranýn önemli bir bölümü toplumsal koþullarýn iyileþtirilmesi ve halkýn refahý için harcanmaktadýr. Dolayýsýyla, Maliye bakanlýðý açýsýndan vergilerin ay takvimine göre tahsil edilmesi, Güneþ yýlýný esas alan Gregoryen takvimine göre daha elveriþlidir.
1311. Resulullah (AS)’ýn astronomi alanýnda gerçekleþtirdiði reformlarla ilgili olarak verdiðimiz bu ayrýntýlý bilgiler, sanýrýz bu konuda bir fikir vermek için yeterlidir.
221 Ýsâbe, No 1496.
222 Ýbn Hiþâm, s. 166: Belâzurî, I, § 230.
223 Ýbn Hiþâm, s. 184-185.