Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Sofu Baba By: armi Date: 13 Mayýs 2009, 10:47:09
Van evliyâsýndan. Ýsmi MustafaEfendidir. Sofu Baba adýyla meþhûr oldu. Van eþrâfýndanAbdullah Tüfekçibaþýzâde'nin torunu olup babasýnýn adý Abdurrahmân Efendidir. On dokuzuncu yüzyýlýn son yarýsýnda Van'da yaþadý. Kabr-i þerîfi Ýpek Yolu üzerinde olup, ziyâret mahallidir. Kabri yanýnda kendi adýyla anýlan Sofu Baba Câmii vardýr.

Mustafa Efendi gençliðinde evliyânýn büyüklerinden ve Peygamber efendimizin soyundan olan Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerini tanýmakla þereflendi. Tanýmasý þöyle anlatýlýr:

Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretleri her sene Van'a gelir, Þâbâniye mahallesindeki câmide halka vâz eder, ilim ve edep öðretirdi. Vâzlarýna devâm edenler arasýnda MustafaEfendi de vardý. Seyyid Fehîm hazretleri sýcak bir yaz günü dersine gelen talebeleri imtihan etmek maksadýyla; "Birisi olsa da Erek Daðýndan bir tabak kar getirse. Bir karlý su içseydik." buyurdu. MustafaEfendi sessizce bu iþe tâlib oldu. Binbir zorlukla kýsa zamanda daða gidip kar getirdi. O zaman Seyyid Fehîm hazretleri ona ismini sordu ve duâ etti. O sýrada Mustafa Efendi'de bâzý haller görüldü ve aðlamaya baþladý. Gönlü her þeyden boþalýp muhabbetle doldu. Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerine candan âþýk oldu. Sonra hocasý Van'da kaldýðý müddetçe yanýndan hiç ayrýlmadý.

Sofu MustafaEfendi anlatýr: Bir zaman Baþkale'den Suvar Aða ile birlikte Van'a koyun götürüyorduk. Daðda müthiþ bir tipiye yakalandýk. Dað baþýnda tipi fýrtýnasý bir nevî ölüm demektir. O zaman endiþe ile hocam Seyyid Fehîm-i Arvâsî hazretlerini hatýrlayýp gözlerimi kapadým. Bir müddet o halde kaldým. Sonra gözlerimi açtým. Fýrtýnayý dinmiþ gördüm. Daha sonra selâmetleVan'a geldik. Ben burada Seyyid Abdülhakîm-iArvâsî hazretlerine uðradým. Abdülhakîm Efendi beni görünce; "Çok mu korktunuz?" dedi. Ben sükût edince; "Nasýl olsa kurtulurdunuz. Hocasýný hatýrlayanýn ve baðlýlýðý olanýn endiþesi yersizdir." buyurdu.

Sofu Baba'nýn o târihte ýþýklandýrma için Arvas'a getirdiði yað küpünün ve yakýlan yað ile isten kararmýþ duvarlarýnýn hâlâ Arvas'taki medresede durduðu bildirilmektedir. Seyyid Fehîm hazretlerinin torunu rahmetli Tâhâ Arvas Efendiye, dergâhý ziyâret edenlerce; "Neden bu þekilde býrakýldýðý?" sorulduðunda o, Sofu Baba'nýn getirdiði küpü göstererek; "Eski mânevî havanýn daðýlmamasý için o zamanki durum silinmesin diye badana yaptýrmaya kýyamadýk." demiþtir.

Sofu Baba'nýn sülâlesinden Fehîm isminde birçok zât vardýr. Sofu Baba'nýn oðlu Sýtký Efendi onun oðlu Aðabey diye bilinen Abdurrahmân Efendi, onun oðlu Fehîm Efendi, Fehîm Efendinin oðlu ise mahkeme zâbit kâtipliði yapmýþ olan Necmeddîn Efendidir.


Hiç Dönüp Bakýlýr Mý Hýzýr'a

Seyyid Fehîm hazretlerinin Van'dan ayrýlmasýndan sonra Mustafa Efendi onun hasret ateþiyle sararýp soldu. Kimseye bakmaz ve sokaða çýkmaz olmuþtu. Bunun üzerine kendisine Sofu dediler. Sofu Mustafa Efendi bir kýþ günü annesine; "Anneciðim heybemi hazýrlaArvas'a gideceðim." dedi. Annesi durumunu ve hocasýna olan derin sevgisini bildiðinden; "Etme oðlum bu karda kýþta evden dýþarý çýkýlmaz. Aç kurtlar seni yerler. Gitme. Bahar yaklaþýyor. Biraz bekle. O zaman gidersin." dedi. Lâkin onun kararlý olduðunu anlayýnca, çâresiz heybesini hazýrladý. Mustafa Efendi hediye olarak Arvas'ta büyük ihtiyaç olan bir küp kandil yaðý da alarak yola koyuldu. Soðuk dondururken, kurtlar yiyecek ararken dað dere demeyip gece gündüz yola devâm etti. Yol, yüz kilometre kadardý.

Sofu Mustafa Efendi yüksek bir dað tepesindeyken karþýsýna biri çýktý ve; "Oðlum! Aç isen sýcak yemek vereyim. Nereye gidiyorsan ben götüreyim." dedi. Genç âþýk onunla oturup konuþmadý. Yoluna devâm etti. O devamlý Seyyid Fehîm hazretlerini düþünüyor, onun aþký damarlarýndaki kaný ýsýtýyor, kendini ona o kadar yakýn hissediyor, karþýsýndaki hayâlini; "Çabuk gel, seni bekliyorum." der halde görüyordu. Geri dönmek aklýnýn ucundan geçmiyordu. Nihâyet bir akþam vakti Arvas Câmiinde ezân okundu. Seyyid Fehîm hazretleri mihrâba geçmeyip biraz durdu. Halbuki böyle yapmazlar, ezan okununca mihrâba geçer, imâm olur, huzûr içinde namaza dururdu. Talebeleri ve cemâat; "Bunda bir hikmet vardýr." düþüncesinde iken Seyyid hazretleri; "Bir yolcumuz geliyor. Kendisi farkýnda deðil ama nerede ise donacak." buyurdu. Hakîkaten biraz sonra kapýdan içeri Sofu MustafaEfendi girdi. Buzdan kardan bir adam gibiydi. Seyyid Fehîm hazretlerinin emriyle papuçlarýný ve paltosunu çýkardýlar. Sobayý yaktýlar. Genç âþýk kendine gelince hocasýnýn o mübârek ellerini muhabbet ve eþsiz aþký ile öptü, öptü. Aðladý öptü. Karada ölümle savaþan, kendini suya atmak için çýrpýnan bir balýðýn suya kavuþmasý, deryâya dalmasý gibi rahatladý. Herkes bu hâle þaþa kaldý. O zaman Seyyid Fehîm hazretleri âþýk gence; "Peki yolda karþýna çýkýp, sana yardým etmek isteyeni tanýdýn mý? O Hýzýr aleyhisselâmdý. Niçin yardýmýný istemedin?" buyurdu. Âþýk genç; "Efendim! Tanýdým size selâmý var, ama o anda sizinle öyle bir huzurda idim, kendimi bütün varlýðýmla size öyle vermiþtim ki, Hýzýr aleyhisselâmla konuþmakta bir fayda görmedim. Ben ona güvenerek deðil, aþkýnýza tutunarak geliyordum. Her adýmda size biraz daha yaklaþýyor, karþýmda sizi daha net görüyor, himmetinizi her zerremde hissediyordum. Beni bana býrakmýyordunuz." dedi. Sonra namaza durdular.

1) Ýslâm Meþhûrlarý Ansiklopedisi; c.2, s.795
2) BizimEller Van; s.78


radyobeyan