Egemenlik By: Hadice Date: 12 Ocak 2011, 06:52:25
Egemenlik
1453. Dikkatimizi çeken ilk husus, egemenliðin sadece ALLAH’a ait olduðunun ve insanýn ancak ALLAH’ýn vekili ve O’nun emanetini taþýmakla yükümlü olduðunun tekrar tekrar ve hiçbir tereddüde yer býrakmayacak kesinlikle açýklanmýþ olmasýdýr:
a) “De ki: Mülkün gerçek sahibi olan ALLAH’ým! Sen mülkü dilediðine verirsin ve mülkü dilediðinden alýrsýn. Dilediðini yüceltir, dilediðini de alçaltýrsýn. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten senin her þeye gücün yeter.”359
b) Sizi yeryüzünün halifeleri kýlan, size verdiði nimetler konusunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kýlan O’dur. Þüphesiz Rabbin, cezasý çabuk olandýr ve gerçekten O, baðýþlayan, rahmet edendir.360
c) Doðrusu biz sizi yeryüzüne yerleþtirdik ve orada size geçim vasýtalarý verdik. Ne kadar da az þükrediyorsunuz!
Ve bunlara benzer nice ayetler.
1454. Demek ki Mülkün sahibi insan deðildir: O bunu ancak ALLAH’ýn memuru ve vekili olarak elinde bulundurmaktadýr. Öyle ise insan Rabbinin iradesine uygun þekilde hareket etmelidir. Ancak ALLAH her türlü fiziksel algýlamanýn ötesindedir. Kur’an bu güçlüðü, bizzat ALLAH’ýn insanlar arasýndan bazý kullarýný, emirlerini teblið etmek üzere Resul olarak seçtiðini bildirerek çözümlemiþtir. ALLAH, görevlendirdiði bu kiþilere, Buyruðunu vahy ve ilham yoluyla bildirmiþtir. Adem (AS), “yeryüzünde ALLAH’ýn ilk Halifesi” olmuþtur;361 bütün peygamberler de, kendi devirlerinde, Ýbrahim (AS) , Dâvud (AS) vs. gibi tek baþýna, ya da Musa ve Harun (AS) gibi ikisi birlikte, ALLAH’ýn Halifesi olmuþlardý. Muhammed (AS) ise bunlarýn sonuncusudur (Hâtemu’l-Enbiyâ). O’nun izlediði yöntem ise, kendisini ALLAH’ýn Resulü olarak kabul edenlerden baðlýlýk andý (biat) istemek olmuþtur. Bir insaný ALLAH’ýn Resulü olarak tâyin eden ALLAH’ýn kendisidir; ancak, siyasal-dinsel bir topluluðu oluþturan ise insanlarýn yapmýþ olduðu bu baðlýlýk ve itaat yeminidir. Burada, bir devletin, bir hükümetin, bir baþkan tarafýndan yönetilen bir toplumun temelinde yatan bir tür toplumsal sözleþme söz konusudur.
1455. Resulullah (AS) ve onun yerine geçmiþ olan halifeleri mutlakýyet yanlýsý bir hükümdar, bir zorba (tiran) olmamalýydý. Çünkü ona yapýlan yemin, Muhammed (AS)’e vahyedilmiþ þekliyle ilahî buyruða itaat etmeye söz verildiðini açýkça gösteriyordu. Resulullah (AS) da, herhangi bir müslüman gibi bu kanuna uyacak bir fert idi (Hattâ bazý durumlarda, örneðin gece namazý (teheccüt) gibi, onun daha sýký bazý yükümlülükleri vardý). En azýndan on vakanýn açýkça gösterdiði gibi, ister müslim isterse gayrimüslim olsun, herhangi bir mütevazý insan bile Muhammed (AS) aleyhine hukukî bir dava açabiliyor ve gerek maddî bir haksýzlýk, gerek parasal bir yükümlülük (borç, taksitli satýþ fiyatý, vs.) konusunda hakkýný elde edebiliyordu. Devlet gelirleri üzerinde sýradan bir Müslüman’dan daha fazla bir hakka sahip deðildi; bunu bizzat komutaný olduðu askerî seferlerde ganimetin paylaþtýrýlmasý sýrasýnda açýkça görüyoruz: Komutanýn payý, sefere katýlanlardan herhangi birininkiyle aynýdýr. Þüphesiz ganimetin beþte biri Devlet hazinesine (Beyt’u’l-Mâl) gidiyordu.362 Fakat bu asla Devlet baþkanýnýn þahsý için deðil, bütün toplumun yararýna sarf edilmek üzere kamu harcamalarý için ayrýlýyordu. Normal yoldan toplanan vergiler konusunda da, Resulullah (AS) ve ailesinin bunlardan yararlanabilmesi sýký bir þekilde engellenmiþtir. Aþaðýda göreceðimiz gibi, bu vergi gelirleri, halkýn refahý için ayrýlmýþtý.
1456. Arapçada yemin karþýlýðýnda kullanýlan bey’a , sözcük anlamý itibarýyla satýþ sözleþmesi demektir; ALLAH, müminlerin canlarýný ve mallarýný –karþýlýðýnda kendilerine Cennet’i vermek üzere- satýn almýþtýr.363 Bu baðlýlýk yemini (biat), aslýnda Peygamberin þahsýna deðil, ancak onun aracýlýðý ile, ALLAH’a verilmektedir.
“Muhakkak ki sana biat edenler ancak ALLAH’a biat etmektedirler. ALLAH’ýn eli onlarýn ellerinin üzerindedir.”364
Erkeklerin yaný sýra, kadýnlar da bu yemini yapmak zorunda idiler:
“Ey Peygamber! Ýnanmýþ kadýnlar, ALLAH’a hiçbir þeyi ortak koþmamak, hýrsýzlýk yapmamak, zina etmemek, çocuklarýný öldürmemek, elleriyle ayaklarý arasýnda bir iftira uydurup getirmemek, iyi iþi iþlemekte sana karþý gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini kabul et ve onlar için ALLAH’tan maðfiret dile. Þüphesiz ALLAH, çok baðýþlayandýr, çok esirgeyendir.”365
1457. Peygamber nasýl biat’e (ittifak anlaþmasý) baþvurmuþsa, daha sonra dinî bir kimliði olmaksýzýn onun yerine geçen halifeleri de, iktidara geliþlerini meþrulaþtýrmak için en üst derecede böyle bir uygulamaya ihtiyaç duymuþlardýr. Prensip olarak egemenlik ALLAH’a aittir ve onu istediðine veren de O’dur; ancak uygulamada, ilâhî iradeyi temsil eden, toplumun genel iradesidir. Muhammed (AS), vox populi vox dei366 demek yerine: þöyle diyecektir:
“ALLAH’ýn eli, tek vücut olan topluluðun (cemaat) üzerindedir.”367
Baþka bir hadisinde ise þöyle der:
“Ümmetim asla yanlýþ bir hüküm üzerinde ittifak etmeyecektir.”368
1458. Doðal olarak, baþkaný seçen, ayný þekilde onu bu görevden alma hakkýna da sahiptir. Bir peygamber söz konusu olduðunda ise, onun atanmasý doðrudan doðruya ilâhî vahiyle olabilir: ona inanan kiþiler, onu peygamber olarak seçmezler, sadece onun bu özelliðini kabul edip onu tanýrlar. Din dýþý (dünyevî) bir iktidarda peygamberin yerine geçecek bir halifenin seçilmesi ise doðrudan doðruya halkýn ya da onun yetkili kýldýðý temsilcileri aracýlýðýyla gerçekleþir. Demek ki bu temsilciler (ehlu’l-hall ve’l-’akd, iktidarý kurmaya ve bozmaya yetkili kýlýnanlar), baþkaný yetersiz gördükleri takdirde görevine son verebilirler.
1459. Kendisine inananlar tarafýndan ilâhî görevlerinden uzaklaþtýrýlma gibi bir duruma düþmesi þöyle dursun, Peygamber’in her türlü hata ve kusurdan arýnmýþ olmasý gerekir. Ancak, yukarýda da gördüðümüz gibi, onun böyle olmasý, kendisini kanun ve kurallarýn üstüne çýkarmaz. Üstelik Ýslâm’da günah ve kusurdan arýnmýþ olma, yani ALLAH tarafýndan himaye edilip korunmuþ olma özelliði (masûmluk, ‘ismet), tamamen ilâhî vahiylerin tebliði ile sýnýrlandýrýlmýþtýr. Peygamber, insan olarak yaratýldýðý için hata yapabilir: Eðer kanun veya hukuk kuralý oluþturacak bir hüküm ya da tümdengelim369 söz konusu ise, ALLAH onu gönderdiði vahiylerle düzeltir (Kur’an’da bununla ilgili birçok örnek vardýr); eðer baþkalarýnýn hukukuna zarar verecek bir eylem söz konusu ise Resulullah mahkeme huzuruna çaðýrýlabilir. Eðer Resulullah için durum böyle ise, onun halifeleri için durum haydi haydi öyle olacaktýr. Ýlk halife Ebû Bekir döneminden beri, Ýslâmî gelenekler daima hükümdarýn, ülkenin en mütevâzý vatandaþý tarafýndan bile hakim huzuruna çaðrýlabilmesini mümkün kýlmýþtýr.370
Muhammed (AS)’in Hükümet Anlayýþý
1452. Ýslâm’dan önceki devletlerden söz etmeksizin, Kur’an’ýn birçok ayetinde anayasal ya da hükümetle ilgili sorunlara deðinilmektedir. Bunlar, Müslümanlara siyasal topluluklarýný nasýl yönetmeleri gerektiðini bildiren ayetlerdir:
359 Lisânu’l-Arab, bk. Ra-Be-‘Ayn maddesi.
360 Ebû Dâvûd, 19: 23.
361 Ýbn Hiþâm, s. 548.
362 Mâide: 42-50.
363 Nisâ: 51-52.
364 Ýbn Hiþâm, s. 391.
365 Ýbn Hiþâm, s. 372, ayrýca bk. 546, 554.
366 Buhârî, 40: 2; 64: 2.
367 Kaynaklardaki çeviri varyant ve referanslarý için el-Vesâ’iku’s-Siyâsiyye (Nº 1) adlý çalýþmama bakýnýz. Corpus des documents (Nº 1) (Paris, 1935) adlý çalýþmamýn referanslarý ise daha önce verilmiþtir.
368 Bk. Buhârî, 61: 2, 61: 3; Ýbn Hiþâm, s. 824; Ýbn et-Tiktikâ, el-Fahrî, s. 81; Hammâm ibn Münebbih, Sahîfe, Nº 127, 128.
369 Ýbn Habîb, Muhabber, s. 271-74.
370 A.g.e.