Efendimizin hicreti By: hafiza aise Date: 10 Ocak 2011, 14:13:59
Efendimizin Hicreti
PEYGAMBER EFENDÝMÝZE, HÝCRET ÝZNÝNÝN VERÝLMESÝ
Kureyþ müþrikleri, Resûli Ekrem Efendimizin vücudunu ortadan kaldýrmak için kat'î karar almýþlardý ve bunun için faaliyetlerini sürdürüyorlardý. Bu sýrada Cenâbý Hakk, Sevgili Resulüne hicret emrini verdi.
Peygamber Efendimiz, Hz. Bekir'in evine her gün sabah veya akþam vakitlerinde uðrardý. Fakat, hicret emrini aldýðý gün, öðle vakti sýcaðýnda, âdeti olmadýðý bir saatte baþýný sararak Hz. Ebû Bekir'in evine vardý. Efendimizin geldiði haber verilence, Hz. Ebû Bekir þaþýrdý ve, "Vallahi, Resûlullah, bu saatte hiç gelmezdi. Bu geliþinde mutlaka bir iþ var!" diye konuþtu. Sonra Efendimizi içeri alýp minderinin üzerine oturttu ve, "Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah!.. Ne haber var?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz, "Yüce Allah, bana Mekke'den çýkmaya ve Medine'ye hicret etmeye izin verdi." buyurdu.
Hz. Ebû Bekir, merakla, "Senin refakatinle þereflenecek miyim yâ Resûlallah?.." diye sordu.
Peygamber Efendimiz "Evet..." deyince, gönlüne sürür, gözlerine sevinç gözyaþlarý doldu.
Hz. Âiþe, "O güne kadar, bir insanýn sevincinden böylesine aðladýðýný görmemiþtim!"388 diyerek, muhterem babasýnýn o andaki sevincini dile getirmek istemiþtir.Resûli Ekrem ve Hz. Ebû Bekir, Medine'ye kadar kendilerine kýlavuzluk etmek üzere, henüz müþrik, fakat güvenilir, sözünde durmasýyla tanýnmýþ biri olan Abdullah b. Ureykit'le anlaþtýlar. Ýki binit devesini kendisine teslim ettiler. Üç gece sonra Sevr Daðý eteðinde buluþmak üzere sözleþtiler.
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'in yanýndan ayrýlarak Hânei Sâadine döndü.389
Hz. Cebrail 'in Ýhbarý
Bu sýrada vahiy meleði Cebrail (a.s.) gelip, Peygamber Efendimize müþriklerin kararýný bildirdi ve baþvuracaðý tedbiri de þöyle açýkladý:
"Þimdiye kadar yattýðýn yataðýnda, bu gece yatma!"
Bunun üzerine Resûii Kibriya Efendimiz, Hz. Ali'yi çaðýrdý ve, "Yataðýmda bu gece yat, uyu! Þu yeþil, geniþ aba hýrkamý da üzerine ört! Korkma, sana hiçbir zarar eriþmeyecektir!" dedi.
Ayrýca, Hz. Ali'ye, kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine verinceye kadar da Mekke'de kalmasýný emretti.
Mekkeliler, "Muhammedû'1Emin" lâkabýný verdikleri Resûli Kibriya Efendimize, son derece güvenirler ve en kýymetli eþyalarýný, saklayamamaktan korktuklarý için ona teslim ederlerdi. Kureyþ ileri gelenlerinin, hakkýnda ölüm kararý aldýklarý sýrada da kendilerinde emanet olarak birçok kýymetli eþya vardý. Ama o, bu karara raðmen, emanetlerin sahiplerine verilmesini Hz. Ali'ye emretmekle, bir kere daha büyüklüðünü ve emanete sadâkatini ortaya koyuyordu.
Peygamberimizin Evinin Kuþatýlmasý
Plân gereði her kabileden seçilmiþ eli kýlýçlý 200'e yakýn müþrik, gecenin üçte biri geçince, Resûli Kibriya Efendimizin evinin önünde toplandýlar. Ýçlerinde Ebû Cehil, Ebû Leheb ve Ümeyye b. Halef gibi azýlýlarý ve elebaþýlarý da vardý. Katiller, gecenin geçmesini, aydýnlýðýn etrafý sarmasýný ve Fahri Alem'in evinden çýkmasýný bekliyorlardý. Zîra, âdetlerine göre, bir adamý evinin içinde katletmek, korkaklýðýn en âdisi sayýlýrdý!
Peygamberimizin Hânei Saadetinden Çýkmasý
Resûli Kibriya Efendimiz, eli kýlýçlý katillerin Hânei Saadetinin etrafýný sardýklarý sýrada evinden çýktý. Yerden aldýðý bir avuç topraðý baþlarýna attý ve Yasin Sûresinin ilk sekiz âyetini okudu. Hiçbiri onu görmedi ve içlerinden çýkýp gitti.
Bir müddet sonra yanlarýna bir hemþehrileri uðradý; "Burada ne bekleyip duruyorsunuz?" diye sordu.
"Muhammed'i bekliyoruz." dediklerinde, "Muhammed, sizin baþýnýza toprak saçýp ve içinizden çýkýp gideli hayli vakit olmuþ. Hele bir kere üstünüze baþýnýza bakýnýz!" diyerek, gözü dönmüþ katillerle âdeta alay etti!
Birbirlerine baktýlar. Üzerlerinin toz toprak içinde kalmýþ olduðunu gördüler. Þaþýrýp kaldýlar. Derhâl Hânei Saadet'in içerisine baktýlar. Ýçeride birinin abaya sarýnýp bürünerek yattýðýný görünce, "Ýþte, Muhammed yatýyor!" diyerek beklemeye devam ettiler; tâ ortalýk aðarýncaya kadar!..
Sabahleyin Resûli Kibriya Efendimiz yerine Hz. Ali'nin yataktan doðrulup kalktýðýný görünce, bütün bütün þaþýrdýlar ve, "Vallahi, bize söylenen doðru imiþ!" dediler.
Sonra da Hz. Ali'ye, "Muhammed nerede?" diye sordular.
Hz. Ali, "Bilmem!" diye cevap verince, hayrette kalýp ne yapacaklarýný þaþýrdýlar.
Cenâbý Hakk, bu münâsebetle indirdiði âyeti celîlede þöyle buyurdu:
"Hani bir zamanlar o küfredenler, seni tutup baðlamalarý, ya seni öldürmeleri yahut seni (yurdundan zorla) çýkarmalarý için sana tuzak kuruyor(lar)dý. Onlar bu tuzaðý kurarlarken Allah da onun karþýlýðýný yapýyordu. Allah, tuzak kuranlara mukabele edenlerin en hayýrlýsýdýr."390
SEVR MAÐARASINA GÝDÝÞ
Hânei Saadetinden çýkan Resûli Ekrem Efendimiz, doðruca Hz. Ebû Bekir'in evine vardý. Kendileri için acele sefer malzemesi hazýrlandý ve bir daðarcýða bir miktar azýk kondu.
Sonra, Resûli Ekrem Efendimizle Hz. Ebû Bekir, evin arkasýndaki küçük kapýdan çýktýlar ve Mekke'nin aþaðýsýndaki, güneybatýsýna düþen, þehre üç mil (takriben bir saat) uzaklýkta bulunan Sevr Daðýna doðru yol aldýlar.
Hz. Ebû Bekir, Resûli Kibriya Efendimizin kâh önüne geçerek yürüyor, kâh arkasýnda kalarak yol alýyordu. Efendimiz, "Yâ Ebû Bekir!.. Niçin böyle yapýyorsunuz?" diye sordu.
Hz. Ebû Bekir, "Önünüzü arkanýzý gözetlemek, sizi korumak için yâ Resûlallah!.." diye cevap verdi.
Hz. Ebû Bekir 'i Yýlanýn Sokmasý
Cuma gecesi Sevr Maðarasýna vardýlar.
Maðara oldukça ýssýzdý. Önce Hz. Ebû Bekir içeri girdi. Yeri temizleyip düzeltti. Maðaradaki delikleri, izarýný yýrtarak týkadý. Ýzan yetmeyince, geriye kalan bir deliðe de ayaðýný dayadý. Sonra Fahri Âlem Efendimizi içeriye davet etti.
Resûli Ekrem içeri girdi ve mübarek baþýný Sýddýký Ekber'in dizine dayayarak uyudu.
Az sonra, Hz. Ebû Bekir, deliðe dayadýðý ayaðýnda müthiþ bir acý hissetti. Yýlan ýsýrmasý olduðunu anladý. Fakat, delikten ayaðýný çekmedi. Hattâ, Kâinatýn Efendisi uykudan uyanabilir diye yerinden bile kýmýldanmadý! Caný öylesine acýdý ki, gözlerinden ister istemez yaþ aktý. Akan gözyaþlarýnýn birkaç damlasý mübarek yüzlerine damlayýnca Resûli Kibriya Efendimiz uyandý ve, "Ne var yâ Ebû Bekir?.." diye sordu.
Sadâkat timsâli Hz. Ebû Bekir, "Yâ ResûlallahL Ayaðýmý bir þey soktu. Ama mühim deðil! Anam babam sana feda olsun!" diye cevap verdi.
Resûli Kibriya, yýlanýn soktuðu yeri mübarek tükrüðüyle meshetti. Allah'ýn lûtfuyla acý derhâl kayboldu ve Sýddýký Ekber þifa buldu.
Örümceðin Að Germesi, Güvercinlerin Yuva Kurmasý
Sevr Maðarasý
Ýbni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 228; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 260; Ýbni Seyyid, Uyûnû'lEser, c. 1,s. 182.
O anda Allah'ýn emriyle bir örümcek gelip maðaranýn aðzýna aðýný gerdi, bir çift güvercin ise gelip yuva kurdu.391 Bu hayvanlar, Resûli Kibriya ve Hz. Ebû Bekir'i bütün Kureyþ'e karþý korumak için nöbettarlýk etmeye baþlýyorlardý!
Mekke 'nin Köþe Bucak Aranmasý
Resûli Kibriya Efendimizi Hânei Saadetinde bulamayan müþrikler, fazlasýyla sýkýlýp üzüldüler. Derhâl Mekke'nin her tarafýný didik didik aramaya koyuldular. Hz. Ebû Bekir'in evine vardýlar. Onu da bulamayýnca büsbütün öfkelendiler.
Mekke'de Resûli Kibriya Efendimizi bulamayýnca, bu sefer tellal çaðýrttýlar: "Muhammed'i veya Ebû Bekir'i bulup getirene veya öldürene 100 deve veririz!"
Ýçlerinde ne kadar hýrsýz, cânî ve gözü dönmüþ var ise, bu ilâný duyunca, kimi eline kýlýç, kimi de sopalar alarak Mekke'nin dýþýna çýktýlar ve etrafta koþuþturmaya baþladýlar.
Arayýcýlar, yanlarýna Müdlic Oðullarýndan iki iz takib edici de almýþlardý. Resûli Ekrem Efendimizle Hz. Ebû Bekir'in izlerini buldular. Takib ede ede gelip Sevr Daðýnýn eteklerine dayandýlar.
Ýzcilerden biri, "Vallahi," dedi, "onlar, þu maðaradan ileri geçmemiþlerdir! Ýz burada kesiliyor!"
Ýçlerinden bir kýsmý, Ümeyye b. Halefle beraber maðaranýn aðzýna kadar geldiler.
Hz. Ebû Bekir 'in Hüznü
Bu sýrada Sevgili Peygamberimiz ile Hz. Ebû Bekir onlarý görüyor, fakat müþrikler onlarý göremiyorlardý.
Hz. Ebû Bekir, fazlasýyla telâþa kapýldý ve üzüldü. "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Beni öldürseler de gam çekmem! Ben, nihayet bir ferdim. Amma, Allah göstermesin, sana bir zarar ve ziyan eriþtirecek olurlarsa, bu, bütün ümmetin helakine sebep olur!"
Resûli Kibriya, kemâli emniyet içinde,"Üzülme, Allah bizimle beraberdir." buyurarak ona teselli verdi.
Hz. Ebû Bekir, yine, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Onlardan birisi eðilip de ayaklarýnýn dibinden bir bakýverse, bizi görür!"
Fahri Âlem Efendimiz, yine emin ve mütevekkil bir þekilde, "Yâ Ebû Bekir!.. Ýki kiþinin üçüncüsü Allah olursa, sen akýbetin ne olacaðýný zannediyorsun? Yakalanacaðýmýzý mý sanýrsýn?"392 buyurdu. Sonra da Hz. Ebû Bekir'in iç ferahlýða kavuþmasý için Cenâbý Hakk'a dua etti.393
Yüce Allah, Kur'âný Kerîminde bu hâdiseye þu âyetiyle iþaret eder:
"Eðer siz ona (Resulüme) yardým etmezseniz, (hatýrlayýn ki) kâfirler onu (Mekke'den) çýkardýklarý zaman bizzat Allah ona yardým etmiþti. Yine de O, nusretini esirgemez. O öyle bir zamandý ki, Resûlullah (ancak) ikinin ikincisinden ibaretti (bir tek yanýnda Ebû Bekir vardý). O zaman onlar, (Sevr Daðýnýn tepesindeki) maðaradaydýlar. Peygamber, o vakit arkadaþýna, 'Mahzun olma! Allah, hiç þüphe yok, bizimle beraberdir.' diyordu. Allah o (arkadaþýnýn) üzerine (kalbine) sekînetini (kuvvei mânevîyesini) indirmiþ, onu (habibini) görmediðiniz (manevî) ordularla te'yid etmiþ, kâfirlerin kelimesini (küfürlerini) alçaltmýþtý. Allah'ýn kelimesi (tevhid kelimesi) ise, çok yücedir. Allah, mutlak gâlibtir, yegâne hüküm ve hikmet sahibidir."394
Örümcek ve Güvercinlerin Nöbettarlýðý
Sevr Maðarasýna oldukça yaklaþan müþrikler, "Þu maðarayý da arayalým." dediler.
Konuþulanlarý Fahri Kâinat Efendimizle Sýddýký Ekber duyuyorlardý.Ýçlerinden biri maðaranýn aðzýna geldi; fakat, içeri girip bakma lüzumu hissetmeden geri döndü.
"Neden girip içeri bakmadýn? " diye sordular.
"Maðaranýn aðzýnda iki yabanî güvercinin yuva kurduðunu gördüm. Orada olduklarýna asla ihtimal vermem!" diye cevap verdi.
Azýlý müþrik Ümeyye b. Halef ise, arkadaþlarýna hiddetli hiddetli þöyle seslendi:
"Hâlâ maðaranýn orada ne dolaþýp duruyorsunuz? Orada örümceðin að baðladýðýný görmüyor musunuz? Vallahi ben, bu aðýn Muhammed doðmadan önce gerilmiþ olduðu kanaatindeyim!"395
Bunun üzerine maðaranýn yanýndan uzaklaþtýlar.
Böylece Cenâbý Hakk, nöbetçi tâyin ettiði bir örümcek ve iki yabanî güvercinle, Sevgili Resulünü bütün Kureyþ'e karþý korumuþ oluyordu!
Maðarada Geçen Günler
Perþembe günü geceleyin Sevr Maðarasýna, Hz. Ebû Bekir'le birlikte giren Sevgili Peygamberimiz, Cuma, Cumartesi ve Pazar gecelerini orada geçirdi. Üç gün üç gece maðarada gizlenmeleri, tedbir içindi. Müþrikler bu zaman zarfýnda, onlarýn Mekke civarýndan uzaklaþmýþ olduklarýna kanaat getirecek ve bir derece takiblerini gevþetmiþ olacaklardý. Nitekim de öyle oldu.
Maðarada gizlendikleri zaman zarfýnda, Hz. Ebû Bekir'in oðlu Abdullah, aldýðý talimat üzere gündüzleri Kureyþliler arasýnda dolaþýyor, ne konuþtuklarýný, neler düþündüklerini öðrendikten sonra, geceleri gelip Resûli Ekrem'e haber veriyordu. Geceyi oraya geçiriyor ve aydýnlýk tamamýyla etrafý sarmadan Mekke'ye geri dönüyordu.
Diðer taraftan, Hz. Ebû Bekir'in kölesi Âmir b. Fuheyre de, o civarda koyunlarýný güdüyor, hem Abdullah'ýn izlerini yok ediyor, hem de onlara süt götürüyordu.
Böylece, üç gün üç gece hayat da geride kalmýþ oluyordu. Kureyþlilerin Resûli Ekrem ve Hz. Ebû Bekir hakkýndaki arama taramalarý da bir derece gevþemiþti. Hz. Abdullah'ýn Mekke'den getirdiði haber bu meyandaydý!
Bu arada, daha evvel kararlaþtýrýldýðý üzere kýlavuz olarak tutulan Abdullah b. Üreykit de, kendisine teslim edilen iki deveyle birlikte kendi devesi de yanýnda bulunduðu hâlde Pazartesi günü seher vakti Sevir Daðýnýn eteðinde göründü.
Hz. Esma 'nýn Yol Azýðý Getirmesi!
Peygamber Efendimiz ve beraberindekilere yol azýðý olarak bir koyun kesilmiþ, eti piþirilmiþti. Hz. Ebû Bekir'in kýzý Esma (r.a.), bunu bir daðarcýða koyup bir tulum suyla birlikte maðaraya getirdi.
Hz. Esma, daðarcýk ve tulumun aðzýný baðlamak için bað getirmeyi unutmuþtu. Maðaradan hareket edileceði sýrada civarda baðlayacak bir þey bulamayýnca belindeki kuþaðý yýrtýp iki parçaya ayýrdý. Bir parçasýyla yemek daðarcýðýnýn, diðer parçasýyla su tulumunun aðzýný baðladý. Bunun üzerine Resûli Ekrem, "Esmâ'ya Cennet'te iki kuþak var!" buyurdu.
Bu sebeple, Hz. Esmâ'ya "Zatû'nNýtakayn [Ýki Kuþak Sahibi]" denilmiþtir.396
SEVR MAÐARASINDAN AYRILIÞ!
Rebiülevvel ayýnýn dördüncü Pazartesi günü idi. Maðaradan hareket saati gelmiþti.
Hz. Ebû Bekir, iki devesinden en üstün olanýný Resûli Kibriya Efendimize takdim ederek, "Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah, buyur bin!" dedi.
Resûli Ekrem, "Ben, benim olmayan deveye binmem!" diye karþýlýk verdi.
Hz. Ebû Bekir tekrar, "O senindir! Babam anam sana feda olsun, buyur bin!" dedi.
Resûli Ekrem, yine, "Binmem." dedi, "Satýn aldýðýn bedeli bana söylemedikçe binmem!"
Mecbur kalan Hz. Ebû Bekir, devenin fiyatýný söyledi ve Peygamberimiz de onu kabul etti.
Resûli Ekrem ve Hz. Ebû Bekir develerine bindiler. Hz. Ebû Bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine âzadlý siyah kölesi Amir b. Füheyre'yi de aldý.
Yol göstermekte oldukça mahir olan Abdullah b. Üreykit önlerine düþtü. Sevr Maðarasýndan ayrýldýlar.
Peygamberimizin Mekke 'ye Hitabý
Resûli Kibriya Efendimiz, doðup büyüdüðü mübarek þehirden ayrýlýyordu. Aþaðýsýndan geçerken Hezreve nâm mevkide devesini durdurdu. Kutsî beldeye mahzun mahzun baktý ve, "Vallahi, sen, Allah'ýn yarattýðý yerlerin en hayýrlýsý, Allah katýnda en sevgili olanýsýn! Bana senden daha sevgili, daha güzel yurt yoktur! Çýkarýlmaya zorlanmamýþ olsaydým, senden asla ayrýlmaz, senden baþka yerde yurt yuva tutmazdým."397 diyerek ona olan sevgisini dile getirdi.
Bunun üzerine, Cenâbý Hakk, Habibi Edibini tesellî eden þu âyeti inzal buyurdu:
"Elbette, o Kur'ân'ýn tebliðini üzerine farz kýlan Allah, seni yine döneceðin yere (Mekke'ye) döndürecektir!"398
Düþmanýn takibini zorlaþtýrmak ve onu þaþýrtmak gayesiyle Medine'ye doðru, herkesin gittiði yoldan ayrý bir yol takib edildi. Önce, güney istikametinde Kýzýl Deniz'e yakýn Tihame'ye gittiler. Sonra kuzeye döndüler. Denizden uzak çöl içinden sahile paralel yol aldýlar. Salý günü öðleye kadar durup dinlenmeden deve sýrtýnda yol katettiler. Salý günü öðleüzeri bir gölgelikte bir nebze dinlenmek için konakladýlar. Peygamber Efendimiz, istirahate çekildi. Hz. Ebû Bekir ise, baþýnda bir muhafýz gibi bekliyordu. Bir taraftan da etrafa göz gezdiriyordu. Uzakta bir çoban gördü. Yanýna gitti. Çobanýn koyunundan saðdýðý bir miktar sütü alýp getirdi. Resûli Ekrem uyanýnca kendisine takdim etti. Efendimiz kanasýya içti.399
Sütsüz Keçinin Süt Veriþi
Yolculuk esnasýnda garib hâdiseler cereyan ediyordu.
Yanýna varýp süt istedikleri bir çoban, onlara, "Yanýmda süt verecek þu keçiden baþkasý yok. Fakat o da hâmile oldu ve sütü çekildi." dedi.
Resûli Kibriya'nýn þifalý ve bereketli eli keçinin memelerine uzandý. Mübarek elleriyle, onlarý sýðadý ve dua etti. Memeler, ânýnda sütle doldu. Saðýlan sütü hepsi kana kana içti.Hayretler içinde kalan çoban, "Allah aþkýna, sen kimsin? Þimdiye kadar senin gibisine rastlamadým!" diye sordu.
Resûli Ekrem Efendimiz, "Kim olduðumu söylerim; ama gördüðünü, duyduðunu gizli tutmak þartýyla!.." dedi.
Çoban, "Olur, gizli tutarým." diye söz verince, Fahri Âlem Efendimiz, "Ben, Allah'ýn Resulü Muhammed'im!" buyurdu.
Hayreti bütün bütün artan çoban, "Demek, Kureyþ'in 'Yolunu sapýttý!' dediði zât sensin, öyle mi?" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Onlar böyle söylüyorlar!" buyurdu.
Bunun üzerine çoban, "Ben þehâdet ederim ki, sen bir peygambersin! Getirdiðin de haktýr. Senin yaptýðýný ancak bir peygamber yapabilir! Ben, sana tâbi oldum." dedi ve orada Ýslâmiyetle þereflendi.
Çoban, ayrýca kendileriyle gitme arzusunu da izhar etti. Fakat Resûli Ekrem Efendimiz, "Senin buna bugün gücün yetmez. Benim muvaffak olduðumu haber aldýðýn zaman bize gel, katýl." buyurdu.400
Kýsýr Keçinin Süt Vermesi
Fahri Âlem Efendimiz, beraberindekilerle üçüncü uðrak yerleri olan Kudeyd mevkiine geldiler. Orada oturan Ebû Mâbed'in çadýrý önünden geçerken, satýn almak maksadýyla, "Hurma veya yiyecek baþka bir þey var mý?" diye sordular.
Ebû Mâbed o anda orada yoktu. Hanýmý Âtike Ümmü Mâbed, "Hayýr, yiyecek bir þey yok." diye cevap verdi.
Resûli Ekrem Efendimiz, bir tarafta zaîf bir keçi gördü; "Bunda süt yok mu?" diye sordu.
Ümmü Mâbed, "Onun vücudunda kan yoktur; nereden süt verecek?" diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz, "Ýzin verirsen saðarým." dedi.Ümmii Mâbed, sürüyle otlamaya gidemeyecek kadar zaîf olan keçiden süt çýkmayacaðýný biliyordu. Fakat, misafire "Olmaz."demenin uygun düþmeyeceðini düþünerek, "Pekâlâ, onda süt bulursan saðýver!" dedi.
Resûli Ekrem Efendimiz, gidip keçinin beline elini sürdü ve memesini de mübarek eliyle mesnetti. Sonra, "Bismillahirrahmânirrahîm." diyerek dua etti. Daha sonra, "Bir kab getiriniz, saðýnýz." buyurdu.
Saðdýlar. Getirdikleri kocaman kap doldu!
Peygamber Efendimiz, önce Ümmü Mâbed'e, sonra da orada bulunanlara doyuncaya kadar içirdi. En sonunda kendileri içti. Tekrar saðýp içtiler. Üçüncü defa da saðýp, onu Ümmü Mâbed'e býraktýlar.
Sonra da oradan ayrýlýp yollarýna devam ettiler.
Az sonra, Ebû Mâbed geldi. Kab içindeki sütü görünce, "Bu ne?" diye sordu.
Ümmü Mâbed, "Buraya mübarek bir zât geldi. Þöyle þöyle söyledi, keçiyi böyle saðdý." diyerek olup bitenleri tafsilatýyla anlattý.
Ebû Mâbed, "Bunda bir hikmet var! O zâtýn þekli ve sîmasý nasýldý?" diye sordu.
Ümmü Mâbed, "Orta boylu, kara kaþlý, kara gözlü ve gayet nurânî yüzlü, lâtif bir adamdý." diyerek Peygamber Efendimizin þekil ve þemailini birer birer beyan etti.
Bunun üzerine Ebû Mâbed, "Vallahi," dedi, "bu senin tarif ettiðin zât, Kureyþ içinde zuhur eden peygamberdir! Eðer ben burada bulunsaydim ona tâbi olur, beraberinde gitmeyi ondan dilerdim!"401
Resûlullah'tan "Bu keçiyi (veya koyunu) kesme." diye de emir alan Ümmü Mâbed demiþtir ki:
"Resûlullah'ýn memesini meshettiði o keçi (veya koyun) Hz. Ömer'in hilâfetinde meydana gelen, Hicret'in 18. yýlýndaki kýtlýk ve kuraklýða kadar sað kaldý. Yeryüzünde hayvanlar yiyecek bir þey bulamazken, biz onu sabah ve akþam saðardýk!"402
Süraka 'nýn Baþýna Gelenler
Kureyþ'in Peygamber Efendimizi ele geçirenlere 100 deve va'dettiði, Kinane Kabilesinden olup o havalide yaþayan Benî Müdlic Aþireti tarafýndan da duyulmuþtu. Sahil yolundan iki deveyle dört kiþinin geçip gittiðini de iþitmiþlerdi.
Bunlardan gayet cesur ve ayný zamanda iyi iz takib eden Süraka b. Mâlik de, bu mükâfatýn tatlýlýðýna kanarak, Resûli Ekrem Efendimizi takibe koyulmuþtu. Bir ihbar üzerine harekete geçen Süraka, kýsa zamanda izlerini buldu. Dörtnala koþturduðu atýyla gittikçe Resûli Ekrem Efendimiz ve beraberindekilere yaklaþýyordu. Aralarýnda az bir mesafe kalmýþtý. Hz. Ebû Bekir, Süraka'nýn geldiðini görünce telâþlandý.
Peygamber Efendimiz, maðarada dediði gibi, "Üzülme, Allah bizimle beraberdir." dedi ve dönüp Süraka'ya baktý. Süraka'nýn atýnýn ayaklarý bir anda dizlerine kadar yere battý. Kurtulunca, tekrar takib etti. Fakat yine atýnýn ayaklarý yere saplandý ve atýnýn ayaklarýnýn saplandýðý yerden duman gibi bir þey çýktý. O vakit anladý ki, ne onun elinden ve ne de kimsenin elinden gelmez ki ona iliþsin!
"Yâ Muhammedi.." dedi, "Dua et, kurtulayým! Sana hiç dokunmayacaðým! Seni takib edecek kimselere de senden hiç bahsetmeyeceðim!"403
Serveri Kâinat Efendimiz dua etti. Cenâbý Hakk, duasýný kabul etti ve Süraka'yý o müþkîl durumdan kurtardý.
Süraka, Resûli ekrem Efendimizin yanýna vardý. Kendisini tanýttý. Ýleride Ýslâmiyetin her tarafa hâkim olacðý mülahazasýyla bir emanname istedi. Resûli Kibriya Efendimiz, kendisine yazýlý bir emanname verdi.
Bir rivayete göre, bu emannameyi Hz. Ebû Bekir,404 diðer bir rivayete göre ise Âmir Ýbni Füheyre yazdý.405
Emannameyi alan Süraka, "Ey Allah'ýn peygamberi!.. Emret, istediðini yapayým!" dedi.
Resûli Ekrem Efendimiz, "Git, öyle yap ki baþkasý gelmesin!" diye ferman etti.
Peygamber Efedimizden bu talimatý alan Süraka, derhâl geri döndü. Arkadan gelen Kureyþ'in takibçilerine de, "Ben buralarý arayýp taradým, kimseyi bulamadým. Baþka tarafa bakalým." diyerek onlarý geri çevirdi.406
Kaderin tecellîsine bakýnýz ki, günün baþlangýcýnda Sevgili Peygamberimizi ele geçirmek veya öldürmek için atýna atlayýp takibe çýkan Süraka, günün sonunda ayný zâtýn bir muhafýzý oluyor ve onu düþman takibçilerden korumaya çalýþýyor!
Sonralarý, Ebû Cehil, Süraka'nýn bu hâline vâkýf olunca, pek ziyade gadaba geldi ve onun gayretsizliðinden bahsederek, hakkýnda bir kýt'a hicviye söyledi.
Mûcizei Ahmediyye'ye þâhid olan Süraka da ona, "Eðer atýmýn ayaklarýnýn nasýl yere gömüldüðünü güreydin, sen de Muhammed'in peygamberliðine îman ederdin!" kýt'asýyla cevap verdi.407
Ayný Süraka, Hicret'in 8. senesinde Resûli Ekrem Efendimizin Huneyn Gazasýndan dönüþü sýrasýnda huzuru risâlete emannameyle gelecek ve Ýslâmiyetle müþerref olup, Peygamberimizin iltifatýna mazhar olacaktýr!
Bir Çoban
Süraka döndükten sonra Resûli Ekrem Efendimiz, beraberindekilerle yine kýzgýn çöller üzerinde yol almaya baþladý. Sanki gökten alev yaðýyor, yerden kýzgýn kývýlcýmlar fýþkýrýyordu!
Bu sýrada onlarý bir çoban gördü. Kureyþ'e haber vermek üzere son sür'at Mekke'ye geldi. Fakat þehre girer girmez ne için geldiðini birden unutuverdi! Ne kadar çalýþtýysa bir türlü hatýrlayamadý. Mecbur olup geri döndü. Sonra anladý ki, ona unutturulmuþ!408
Hz. Zübeyr 'in Peygamberimizle Karþýlaþmasý
Hz. Zübeyr b. Avvam, Þam ticaret kafilesiyle Medine'den Mekke'ye gitmekte idi. Yolda Resûli Kibriya Efendimizle karþýlaþtý. Peygamber Efendimiz ile Hz. Ebû Bekir'e birer beyaz Þam maþlahý giydirdi. Medineli Müslümanlardan birinin, "Resûlullah ve arkadaþlarý geciktiler." dediðini haber verdi. Bunun üzerine Resûli Kibriya Efendimiz, hareketini sür'atlendirdi.409
Mekke'ye gelip iþlerini yoluna koyan Hz. Zübeyr b. Avvam da Medine'ye hicret etmiþtir.
Büreyde 'nin Müslüman Olmasý
Deve sýrtýnda sür'atle yol alan Resûli Kibriya Efendimiz, beraberindekilerle gelip Amim denilen mevkiye ulaþtý.
Selim Oðullan yurdu buraya yakýn idi. Reislerinden Büreyde b. Huseyb, Kureyþ'inlOO deve va'dini iþitmiþ olduðundan yanýna 80 kadar adamýný da alarak gelip Peygamber Efendimize kavuþtu.
Resûli Ekrem, ona, "Sen kimsin?" diye sordu.
"Ben, Büreyde'yim." deyince, Peygamber Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'e, "Yâ Ebâ Bekir!.. Ýþimiz, serinledi ve düzeldi." dedi.
Peygamberimiz tekrar Büreyde'ye, "Kimlerdensin?" diye sordu: "Eþlem Kabîlesindenim." cevabýný verdi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, yine Hz. Ebû Bekir'e dönerek, "Yâ Ebâ Bekir!.." dedi, "Selâmete erdik!"
Peygamber Efendimiz, "Eslem'in hangi kolundansýn?" diye sordu.
Büreyde, "Sehm Oðullarýndaným." dedi.
Bunun üzerine Efendimiz, Hz, Ebû Bekir'e, "Yâ Ebû Bekir!.. Okun çýktý." buyurdu.
Fahri Kâinat, kat'iyyen tatayyur etmezdi. Yalnýz güzel þeylerde, hasenatta tefeül ederdi, yâni hayra yorardý. Onun için Büreyde'ye rastlamasýný iyi bir hâl ve alâmet saydý.
Tatayyur: Eþya ve hâdiseler ile bilhassa kuþlarýn uçuþ tarzlarý ve ötüþleri ile teþeüm etmek, yâni uðursuz saymak demektir.
Bu sefer Fahri Kâinat'in akvâl ve etvarýndaki metanet ve aðýrbaþlýlýða, lisanýndaki düzgünlüðe mýýsahhar ve hayran olan Büreyde, "Peki, ya sen kimsin?" diye sordu.
Resûli Ekrem, "Ben, Abdûlmuttâlib'in oðlu Abdullah'ýn oðlu Muhammed'im ve Allah'ýn Resulüyüm." dedi ve onu Ýslâm'a davet etti.
Büreyde, davete derhâl icabet etti ve beraberindekilerle birlikte þehâdet kelimesi getirerek Müslüman oldu.410
Peygamber Efendimiz geceyi burada geçirdi.
Sabah olunca, Büreyde, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Yanýnda bir bayrak olmadan Medine'ye girmen doðru olmaz!"
Sonra da sarýðýný çýkarýp mýzraðýnýn ucuna baðladý. Medine'ye girinceye kadar Peygamber Efendimizin önünde onu taþýyarak yürüdü.
Resûli Kibriya Efendimiz, Büreyde hakkýnda, "Ashabýmdan bir zât, bir memlekette vefat edecektir. O, Kýyamet Gününde, o memleketin nuru ve o memleket halkýnýn önderi olacaktýr." buyurmuþtur.4"
Hakikaten, Büreyde Hazretleri, Ýslâm uðrunda büyük fedakârlýklarda bulundu, Ýslâm mücâhidleriyle Horasan'a kadar gitti ve Merv'de vefat etti.412
388 ibni Hiþam, Sîre, c. 2, s. 128129.
390 Enfâl, 30.
392Müslim, Sahih, c. 7, s. 106; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, c. 1, s. 4.
393 Ýsfahaný, Delâil, s. 278.
394 Tevbe, 40.
396 Ibni Hiþam, A.g.e., c. 2, s. 131; ibni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 229; Buharî, A.g.e., c. 2, s. 332; Taberî, Tarih, c. 2, s. 247.
397 Ibni Seyyid, Uyûnû'lEser, c. 1, s. 181; Halebî, Insanû'lUyun, c. 2, s. 176.
398 Kasas, 85.
399 Müslim, Sahih, c. 8, s. 236; Ýsfahanî, Delâil, s. 279.
400 isfahanî, A.g.e., s. 279.
401 Ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 230231; Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 259; Ibni Seyyid, A.g.e., c. 1, s. 188.
402 Halebî, Ýnsanû'lUyun, c. 2, s. 220.
403 ibni Hiþam, Sîre, c. 2, s. 134; ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 232; Buharî, Sahih, c! 2, s. 332333; ibni Seyyid, Uyûnû'lEser, c. 1, s. 184185.
404 Ýbni Hiþam, A.g.e., c. 2, s. 135; Kaadý lyaz, A.g.e., c. 1, s. 687.
405 Buharî, Sahih, c. 2, s. 333; Ýbni Seyyid, A.g.e., c. 1, s. 185.
406 Ýbni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 232; Halebî, Insanû'lUyun, c. 2, s. 21922; Kaadý lyaz, A.g.e., c. 1, s. 687.
407 Halebî, A.g.e., c. 2, s. 220.
408 Kaadý lyaz, A.g.e., c. 1, s. 688; Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 145.
409 Buharî, Sahih, c. 2, s. 333.
410 Ibni Sa'd, Tabakat, c. 4, s. 241242; Ýbni Abdi'lBerr, Istiab, c. 4, s. 471;ibni Esir, Üsdû'lGabe, c. 1, s. 176.
411 Ýbni Esir, A.g.e., c. 1,s. 176.
412 ibni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 242; ibni Esir, A.g.e., c. 1, s. 175.
radyobeyan