Bedir Muharebesi neticesi By: hafiza aise Date: 07 Ocak 2011, 15:30:32
Bedir Muhaberesi Neticesi
NETÝCE
Birkaç saat bütün þiddetiyle devam eden kýyasýya mücadele neticesinde, Resûli Kibriya Efendimizin kumandanlýðýný yaptýðý Ýslâm Ordusu, parlak bir muzafferiyet elde etmiþti. Mücâhidler, 14 þehid vermiþlerdi; müþriklerden öldürdüklerinin sayýsý ise 70 kadardý; bir o kadarýný da esir almýþlardý. Öldürülenlerden 24 kiþi, müþriklerin ileri gelenlerindendi. Mücâhidler, Peygamberimizin emri gereði, müþrik ileri gelenlerinin cesetlerini toptan bir çukura gömdüler.
Resûli Ekrem, þehid olan mücâhidlerin cenaze namazýný da Bedir'de kýldý.
Bedir þehidleri
Resim altý: Bedir Savaþýnda þehid düþenlerin medfun bulunduklarý kabristan.
Bu parlak zaferle, þüphe ve tereddüt bulutlarý parçalandý, Müslümanlarýn cesaretlerine bir kat daha cesaret katýlmýþ oldu. Peygamber Efendimiz, derhâl yola iki haberci çýkararak, bu þanlý zaferin bir an evvel Medine'ye duyurulmasýný istedi. Habercilerden biri þehrin üst tarafýnda, diðeri ise alt tarafýnda bu muhteþem müjdeyi Müslümanlara ulaþtýrdý.
ESÝRLER VE GANÝMETLER
Büyük bir hezimete uðrayan Kureyþ Ordusu, geride birçok mal ve 70 esir býrakmýþtý. Ganîmet mallarý, 150 deve, 10 at, külliyetli miktarda kýrmýzý kadife, harb âlet ve edevatý, sahtiyan, ev ve giyim eþyasýndan ibaretti.
Esirler arasýnda, Resûli Ekrem Efendimizin amcasý Abbas, amcasý oðullarýndan Ukayl b. Ebî Tâlib ve Nevfel b. Abdülmuttâlib ile kerîmeleri Hz. Zeyneb'in kocasý Ebû'lÂs Ýbni erRebî de vardý. Yine, Mus'ab b. Umeyr'in kardeþi ve müþrik ordusunun baþbayraktarý olan Ebû Azîz Ýbni Umeyr de esirler arasýndaydý.
Esirlerin kaçmamasý için ellerinin baðlanmasýna, Hz. Ömer memur edildi.
Abbas, hepsinin büyüðü olduðu için pek sýký baðlanmýþtý. Bu sebeple de gece inlemeye baþladý. Bu iniltiyi duyan Efendimizin gözüne bir türlü uyku girmiyordu.
"Yâ Resûlallah!.. Ne diye uyumuyorsunuz?" dediler. "Abbas'ýn inlemesi yüzünden..." diye cevap verdi.
Resûli Kibriya Efendimizin rahatsýz ve müteessir olmasýný istemeyen Ashabý Güzin'den bazýlarý, gidip Abbas'ýn baðýný çözdüler.
Ýniltinin kesildiðini gören Efendimiz, "Abbas'ýn iniltisini ne diye iþitmiyorum?" diye sordu.
Sahabîler, "Onun baðýný çözdük." dediler.
Bunun üzerine Efendimiz, "Bütün esirlerin baðýný çözünüz!" buyurduktan sonra uyudu."
Ganimet Mallarýnýn Daðýtýlmasý
Muharebenin bitmesinden üç gün sonra Bedir'den ayrýlan Resûli Kibriya Efendimiz, Medine'ye doðru gelirken, Safra Boðazýný geçtikten sonra, Seyer denilen kum tepesindeki bir aðacýn altýna indi. Orada ganîmet mallarýný müsâvî bir þekilde Müslümanlar arasýnda taksim etti.
Peygamber Efendimiz, ganîmet mallarý arasýndan, Ebû Cehil'in devesini "kumandanlýk hakký" olarak aldý. Süvarilere ikiþer hisse, piyadelere birer hisse verdi. Ýzinli olup veya vazifeli bulunup Medine'de kalan sekiz kiþi ile Bedir'de þehid düþenlere de hisse ayrýldý.
Münebbih b. Haccac'ýn kýlýcý "Zûlfikâr" da Peygamber Efendimizin hissesine düþtü. Resûli Ekrem Efendimiz, Zûlfikâr' ý bilâhare Hz. Ali'ye hediye etmiþtir.16
Esirler Hakkýnda Meþveret
Esirler hakkýnda ne türlü muamele yapýlacaðýna dair henüz Ýlâhî vahiy gelmiþ deðildi. Bu sebeple onlar hakkýnda reyle karar vermek gerekiyordu.
Reyle, yâni görüþ beyan etmek suretiyle karara baðlanacak meselelerde ashabýyla meþveret etmesi, Resûli Ekrem Efendimizin mübarek âdetlerindendi. Meþveret meclisinde herkes fikrini serbestçe ve açýkça beyan ederdi.
Esirler hakkýnda ne yapmak gerektiðine dair, Peygamber Efendimiz, sahabîlerle istiþare buyurdu.
Hz. Ebû Bekir, "Yâ Resûlallah!.. Bunlar bizim akrabamýzdýrlar. Benim reyim, onlardan fidyei necat alarak affedip serbest býrakmandýr. Onlardan alacaðýmýz fýdyei necatlar, kâfirlere karþý bizim için bir kuvvet olur. Allah'ýn onlarý hidâyete erdirip, bize yardýmcý yapmalarý da umulur." diye fikir beyan etti.
Resûli Ekrem Efendimiz, Hz. Ömer'e, "Ey Hattab'ýn oðlu!.. Senin fikrin nedir?" diye sordu.
Hz. Ömer, "Yâ Resûlallah!.. Onlar, seni yalanladýlar, seni memleketinden çýkardýlar. Hepsinin boynunu vurdur!" cevabýný vererek görüþünü açýkladý.
Resûli Kibriya Efendimiz, þefkat ve merhameti bu þekil bir muameleye rýza göstermediðinden, sualini tekrarladý. Ancak, Hz. Ömer, ayný fikrinde ýsrar etti ve, "Onlar, müþriklerin reislerindendir. Hepsinin boynunu vurmalý!"
Peygamber Efendimiz, hiçbirine cevap vermeden sustu, sonra da kalkýp çadýrýna girip bir müddet orada durdu.
Sahabîlerin bir kýsmý Hz. Ebû Bekir'in görüþüne, diðer bir kýsmý ise Hz. Ömer'in fikrine iþtirak ediyordu.
Bir müddet sonra Resûli Ekrem Efendimiz çadýrýndan çýktý ve Hz. Ebû Bekir'e hitaben, "Yâ Ebâ Bekir!" dedi, "Senin hâlin, Hz. Ýbrahim'in hâline benzer: O, Allah'a, 'Kim bana uyarsa, iþte o bendendir. Kim de bana karþý gelirse, þüphe yok ki, Sen istediðin kimseyi maðfiret edersin. Zîra, Sen, Gafur ve Rahîm'sin.' demiþti. Ey Ebû Bekir! Senin hâlin, Hz. Ýsa'nýn hâline de benzer: Hz. Ýsa, Allah'a, 'Eðer, onlarý azaba uðratýrsan, onlar Senin kullarýndýr. Eðer onlarý affedersen, þüphe yok ki, kudretiyle her þeye üstün gelen, hikmetiyle her yaptýðýný yerli yerinde yapan Sensin.' demiþti." Sonra Hz. Ömer'e dönerek, "Ey Ömer!.." dedi, "Senin hâlin de, Hz. Nuh'un hâline benzer: O, Allah'a, 'Ey Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden yurt tutan hiçbir kimse býrakma!' demiþti. Senin hâlin, ey Ömer, Hz. Musa'nýn hâline de benzer: 'Yüreklerini þiddetle sýk; ki,onlar, inletici azabý görünceye kadar îman etmeyeceklerdir!' demiþti."
Bu konuþmalardan sonra Resûli Kibriya Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'in görüþünü kabul etti. Esirlerden dörder bin dirhem bedel alýnarak salýverilmelerini emretti. Bu arada, durumlarýna göre, kendilerinden bedel olarak üç bin, iki bin ve bin dirhem alýnmasý kararlaþtýrýlanlar da oldu.
En mühimmi de þu idi:
Fidyei necat vermeye gücü yetmeyip de okuma yazma bilen esirlerin, Ensâr'dan 10'ar çocuða yazý öðretmek þartýyla serbest býrakýlacaklarý, Resûli Kibriya Efendimiz tarafýndan kararlaþtýrýldý.37 Zeyd b. Sabit Hazretleri, bu suretle okuma yazma öðrenen çocuklar arasýnda idi. Bu sayede Medine'de de okuma yazma bilenlerin sayýsý çoðaldý.
Ýnen Ayetler
Esirler hakkýnda bu kararýn alýnmasý üzerine þu âyeti kerîmeler nazil oldu:
"Hiçbir peygamberin, bulunduðu yerde düþmanlarýný aðýr bir maðlûbiyete uðratýp kýmýldanamaz bir hâle getirmedikçe, onlardan esirler almasý lâyýk ve vâkî deðildir.
"Siz dünyayý (düþmaný ezmeden esirler tutup onlardan faydalanmayý) istiyorsunuz. Allah ise, sizin için âhiret sevabýný ister.
"Allah, kudretiyle her þeye üstün gelen, hikmetiyle her yaptýðýný yerli yerince yapandýr.
"Eðer, (Levhi Mahfuz'da) Allah'ýn geçmiþ bir yazýsý olmasaydý, aldýðýnýz fidyeden dolayý size mutlaka bir azab dokunurdu.
"Artýk, aldýðýnýz o ganimetten helâl ve temiz olarak yiyiniz. Allah'tan korkunuz. Þüphe yok ki Allah, Gafûr'dur, Rahîm'dir."38
Hz. Ömer, konuyla ilgili bir hâtýrasýný þöyle anlatýr:
"Sabahleyin Resûlullah'ýn huzuruna geldiðim zaman, onu ve Hz. Ebû Bekir'i oturmuþ, aðlýyor gördüm.
'"Yâ Resûlallah!.. Sen ve arkadaþýn, niçin aðlýyorsunuz? Sizi aðlatan þeyi bana söyler misiniz? Eðer aðlanacak bir durum varsa ben de aðlayayým! Aðlanacak bir durum yoksa, ikinizin aðlamasýna yine katýlýrým!' dedim.
"Resûlullah, 'Senin arkadaþlarýnýn esirlerden aldýklarý fidyei necattan dolayý vay benim baþýma gelene! Uðrayacaðýnýz azabýn, þu yakýninizdaki aðaçtan daha yakýn olduðu, bana gösterildi.' buyurdu."39
Peygamberimizin Esirler Hakkýnda Müslümanlara Tavsiyesi
Peygamber Efendimiz, mücâhidlerle, esirlerden bir gün önce Medine'ye geldi.
Bir gün sonra Medine'ye gelen esirleri ashabý arasýnda daðýttý ve onlara, "Siz esirler hakkýnda birbirinize iyilik ve hayýr tavsiye ediniz." buyurdu.
Esirler arasýnda bulunan Mus'ab b. Umeyr'in (r.a.) kardeþi Ebû Azîz der ki:
"Esirler Bedir'den Medine'ye getirildikleri zaman, ben de Ensâr'dan bir ailenin yanýna düþmüþtüm. Resûlullah, biz esirler hakkýnda Müslümanlara tavsiyelerde bulunmuþtu. Bu sebeple de onlar, sabah ve akþam yemeklerinde ekmeði bana verirler, hurmayý kendileri yerlerdi. Onlardan birinin eline bir ekmek parçasý geçse, onu bana verirdi. Ben de, utandýðýmdan, o ekmek parçasýný, veren kimseye iade ederdim. Fakat o yine ekmeðe dokunmadan tekrar bana verirdi!"40
PEYGAMBERÝMÝZÝN, SAKLADIÐI ALTINLARI ABBAS'A HABER VERMESÝ!
Esirler arasýnda bulunan, Peygamberimizin amcasý Hz. Abbas, oldukça zengin bir zâttý.
Resûli Ekrem, "Ey Abbasî.. Kendin, kardeþinin oðlu Âkil b. Ebî Tâlib ile Nevfel b. Haris için fidyei necat öde! Çünkü sen, servet sahibisin." dedi.
Hz. Abbas, müþriklerle Bedir'e çýkýp gelirken beraberinde asker için sarfetmek üzere 800 dirhem altýn alýp getirmiþti. Harb esnasýnda bu da elinden alýnmýþ ve ganîmet mallarý arasýna katýlmýþtý. Bunun için Peygamber Efendimize, "Bari, harb esnasýnda elimden alýnan o altýnlarý, fýdyei necatlara say." diye teklif etti.
Peygamber Efendimiz, "Hayýr... O, bizim aleyhimizde sarfetmek için taþýdýðýn ve Allah'ýn sonunda bize nasîb ettiði bir maldýr. Onu sana geri veremeyiz." buyurdu.
Hz. Abbas, "Benim ondan baþka param yok! Yâ, beni avuç açtýrýp da dilendirecek misin?" dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, "Ey Abbas!.. Ya o altýnlar nerede kaldý?" diye sordu.
Hz. Abbas, "Hangi altýnlar?.." dedi. Resûli Kibriya Efendimiz ferman etti:
"Hani sen, Mekke'den çýkacaðýn gün, zevcen Ümmü Fadl'a teslim ettiðin altýnlar!.. Onlarý teslim ederken, yanýnýzda ikinizden baþka da kimse yoktu. Sen, Ümmü Fadla, 'Bu seferde baþýma ne geleceðini bilmiyorum. Þayet herhangi bir felâkete uðrayýp da dönemezsem, þu kadarý senin içindir, þu kadarý Fadl içindir, þu kadarý Abdullah içindir, þu kadarý Ubeydullah içindir, þu kadarý da Kuþem içindir!' demiþtin. Ýþte o altýnlar!.."
Hz. Abbas, hayretle, "Bunu sana kim haber verdi?" diye sordu.
Peygamber Efendimiz, "Allah haber verdi!" buyurdu.
Bunun üzerine Hz. Abbas, þehâdet getirerek kemâli îmaný kazanýp Müslüman oldu. Fidyei necatýný ödedikten sonra da Mekke'ye döndü.
Hz. Abbas, Mekke'ye dönünce Müslümanlýðýný izhar etmeyip hep gizli tutum ve davranýþlarý Peygamber Efendimize yazar ve Mekke'deki Müslümanlara yardým ederdi.41
Hz. Zeyneb 'in Gerdanlýðýný Göndermesi
Bedir esirleri arasýnda, Peygamber Efendimizin damadý Hz. Zeyneb'in kocasý Ebû As b. Rebi de vardý.
Hz. Zeyneb (r.a.), kocasý Ebû Âs'ýn fidyei necatý olmak üzere boynundaki gerdanlýðý çýkarýp Medine'ye gönderdi. Bu gerdanlýðý Hz. Zeyneb'e, evlendiði sýrada annesi Hz. Hatice hediye etmiþti.
Resûli Kibriya'nýn bu güzide kerîmesinin gerdanlýðýný fidyei necat olarak göndermesi, Ashabý Kiram'a fazlasýyla tesir etti.
Peygamber Efendimiz de onu görünce son derece rikkate geldi ve, "Eðer münasip görürseniz, Zeyneb'in esirini salýveriniz, bedelini de geri çeviriniz." buyurdu.
Bunun üzerine sahabîler, Ebû'1Âs'ý serbest býrakýp gerdanlýðý da geri çevirerek Resûli Kibriya Efendimizin mübarek kalbini memnun ettiler.42
BEDÝR ZAFERÝNÝN AKÝSLERÝ
Bedir Zaferi, gerek Medine içinde ve gerekse dýþýnda müsbetmenfî akisler uyandýrdý. Her þeyden önce Medine içindeki Yahudî ve putperestlerin gözleri yýldý. Hattâ, Yahudilerden bazýlarý, "Evsafýný kitaplarýmýzda okuduðumuz zât budur. Artýk ona karþý durulamaz. Galib olacak hep odur." diyerek îmana geldiler. Bir kýsmý ise, korkularýndan îman etmiþ gibi göründüler. Ama fitne ve fesad çýkarmaktan yine de vazgeçmediler.
Habeþ Necâþîsi de, Peygamberimizin bu muzafferiyetini haber alanlar arasýndaydý. O da ülkesinde bulunan Muhacir Müslümanlara, "Allah, Resulüne Bedir'de yardým etmiþtir. Bundan dolayý hamdederim." diyerek memnuniyet ve sevincini izhar etti.
Medine'de Müslümanlar arasýnda bayram havasý yaþanýrken, Mekke'de müþrikler ise tam bir matem havasýna bürünmüþlerdi.
Bedir galibiyetiyle civarýndaki kabîlelere de gözdaðý verilmiþ oldu.
EBULEHEB'ÝN OLUMU
Ebû Leheb, Bedir'e katýlmamýþ ve yerine Âsî b. Hiþam'ý göndererek Mekke'de kalmýþtý.
Kureyþ Ordusu, Ýslâm Ordusu karþýsýnda büyük bir hezimete uðrayýp Mekke'ye dönünce, Ebû Leheb, Ebû Süfyan b. Haris'i yanýna çaðýrarak, "Ey kardeþimin oðlu!.. Halkýn iþi nasýl oldu? Bana anlat." dedi.
Ebû Süfyan Ýbni Haris, "Vallahi," dedi, "biz o cemaatle karþýlaþýnca bozguna uðradýk. Onlar da kimimizi öldürdüler, kimimizi de esir ettiler. Fakat, ben halký kýnamam ve ayýplamam; zîra, kýr atlara binmiþ, ak benizli bir alay süvariyle karþýlaþtýk ki onlara karþý koymak mümkün deðildi!"
O sýrada Hz. Abbas'ýn zevcesi Ümmü Fadl ile kölesi Ebû Refý de orada bulunuyorlardý. Ebû Refi, "Vallahi, o gördüðün süvariler, melekler idi!" deyince, Ebû Leheb, hiddetlenip yüzüne þiddetli bir tokat indirdi, sonra da üzerine çöküp dövmeye baþladý.
Ümmü Fadl, gayrete geldi.
"Bîçâre köleyi, efendisi burada yok diye dövüyorsun!" diyerek bir çadýr direðiyle Ebû Leheb'in baþýný yardý.
Ebû Leheb, zelil ve periþan bir hâlde kalkýp gitti.
Gam ve kederinden aðýr hasta oldu. Bir hafta sonra da Resûlullalra ve Müslümanlara yaptýðý þiddetli düþmanlýðýn hesabýný vermek üzere ölüp gitti.
Oðullarý ölüsünü, iki veya üç gün beklettiler. Evinde cesedi kokmaya baþladý. Hastalýðýnýn bulaþmasýndan korktuklarý için kimse yanýna yaklaþmak istemiyordu.
Kureyþlilerden biri bir gün oðullarýna, "Yazýklar olsun size!.. Babanýz evinde koktuðu hâlde, onun yanma uðramamaktan utanmýyor musunuz?" dedi.
Onlar, "Biz, onun hastalýðýndan korkuyoruz!" deyince, adam, "Haydi, gelin! Ben size yardým edeyim." diyerek gittiler.
Fakat, yanýna yaklaþýlacak gibi deðildi.
Onu ne yýkadýlar ve ne de ona el sürdüler. Uzaktan üzerine su serptiler. Sonra sürükleyerek götürüp Mekke'nin yukarý taraflarýnda bir yere gömdüler. Üzerini taþka kapattýlar.43
35 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 13; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.
36 Ýbni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 286.
37 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 22; Ahmed Ibni Hanbel, c. 1, s. 246.
38 Enfâl, 3739.
39 Müslim, Sahih, c. 5. s. 157.
40 Ýbn-i Hiþam, A.g.e., c. 2, s. 300.
41 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 13-15; Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 112.
42 Ýbn-i Hiþam, A.g.e., c. 2, s. 308.
43 Ýbni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 74; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.
radyobeyan