Peygamberimizin Hayatý
Pages: 1
Uhud muharebesi By: hafiza aise Date: 07 Ocak 2011, 15:04:39
Uhud Muharebesi
 
(Hicret 'in 3. senesi 7 Þevval / Milâdi 625)

Kureyþ müþrikleri, Bedir'de uðradýklarý hezimetin acýsýný bir türlü unutmak istemiyorlardý, daha doðrusu unutamýyorlardý. Ýleri gelenlerinden birçoðunu bu savaþta kaybetmiþlerdi. Bir avuç Müslümandan yedikleri aðýr darbeyle izzeti nefisleri kýrýlmýþtý. Civar kabileler nezdindeki prestijleri de haliyle sarsýlmýþtý.

Ayrýca, sahilden giden Þam ticaret yollarýnýn Resûli Ekrem tarafýndan devamlý kontrol altýnda tutulmasý da ticarî hayatlarýna oldukça aðýr darbe vuruyor, onlarýn askerî ve iktisadî mukavemetlerini kýrýyordu. Kureyþ müþrikleri bu sefer Irak yoluyla Þam'a ticaret kervanlarýný göndermeye baþlamýþlardý; ama burasý da Peygamberimiz tarafýndan kýsa zamanda haber alýnmýþ, gönderdiði seriyye ile, bu yoldan giden ticaret kervanlarý kýstýrýlarak, mallarýna el konulmuþtu.

Haliyle, bu durumlar, zâten Bedir hezimetinin acýsýyla yanýp tutuþan Kureyþ müþriklerinin Müslümanlara karþý kin ve husumetlerini artýrýyor, intikam alma duygularýný harekete getiriyordu. Ýlk fýrsatta bu intikam hislerini tatmin için âdeta can atýyorlardý. Bedir'den sonra giriþtikleri bir iki küçük baskýn hareketi, onlarýn bu kinlerini dindirme yerine, bozguna uðrayan kendileri olduðu için, daha da kabartmýþtý.

Kureyþ Ýleri Gelenlerinin Teklifi

Daha önce, Ebû Süfyan idaresinde Þam'a gönderilmiþ olan büyük ticaret kervaný, Resûli Ekrem'in kumandasýndaki Müslüman kuvvetlerin eline düþmekten kýl payý kurtulup Mekke'ye zor gelebilmiþti. Hemen arkasýndan Bedir Harbinin patlak vermesi, kervandaki mallarýn taksimini geciktirmiþti. Mallar olduðu gibi "Darü'n Nedve"de muhafaza edilmekteydi."

Bu sýrada, bilhassa Bedir Savaþýnda yakýnlarýný kaybetmiþ olanlar ve bunlarýn da içinden Cübeyr b. Mut'im, Safvan b. Ümeyye, Ýkrime b. Ebû Cehil gibi Kureyþ'in ileri gelenleri sayýlabilecek kimseler, Ebû Süfyan'a þu teklifte bulundular:

"Muhammed, büyüklerimizi öldürerek bizi periþan etti. Onlardan intikam alma zamaný artýk gelmiþtir. Kervandaki mallarýn sermayesini sahiplerine verelim, kârýyla da Müslümanlara karþý harb hazýrlýðý yapalým!"100

Teklif oy birliðiyle kabul edildi.

Mallar satýlarak altýna dönüþtürüldü: Toplam 100 bin altýn... Hisse sahiplerine sermayeleri olan 50 bin altýn verildi. Kârýyla da sür'atle harb hazýrlýðýna baþlandý.101

Bedir'den gözü korkan Mekkeli müþrikler, bu sefer büyük bir ordu hazýrlamak kararýnda idiler. Sâdece mahallî gönüllü askerler, hattâ devamlý müttefikleri bulunan Ahabiþ* Kabilesi askerleriyle de iktifa etmiyorlardý. Arabistan Yarýmadasýndaki diðer kabileleri de yanlarýna almak istiyorlardý. Bunun için hususî bir heyeti görevlendirdiler ve o kabîleleri kandýrmak için de özel bir fon ayýrdýlar. Bu fonla diðer kabilelerden paralý askerler kiralayacaklardý.

Kendileri Mekke'de sür'atle harb hazýrlýklarýný sürdürürken, görevlendirdikleri, içlerinde birçok ünlü kiþinin, þâirin, hatibin Benî Mustalýk'la Benî Hevn b. Huzeyme, Mekke'nin alt tarafýndaki Hubþa Daðý eteklerinde toplanýp, düþmanlarýna karþý, sonuna kadar birlikte hareket edecekleri hakkýnda Mekkeli müþriklerle anlaþmýþ olduklarý için, toplantý yerlerine nisbetle bu kabilelere "Ahabiþ" adý verilmiþtir.

de bulunduðu propaganda heyeti ise, bütün Arabistan Yarýmadasýný karýþ karýþ dolaþýyor, anlaþabileceklerini tahmin ettikleri kabilelere, giriþecekleri hareketin mahiyetini anlatarak, halký Peygamberimize karþý ayaklandýrmaya var güçleriyle uðraþýyorlardý. Bir þâirin tek bir sözü, bir hatibin tek bir hitabesi için kabilelerin icabýnda birbirlerine girdiklerini, kanlar akýttýklarýný kaydedersek, þâir ve hatiblerin bu harekete katýlmaya teþvikte ne derece müessir olduklarý kendiliðinden anlaþýlmýþ olur.

Müþrik Ordusu Hazýr

Civar kabilelerden gelenlerin ve parayla kiralanan askerlerin de katýlmasýyla þirk ordusu tam üç bin kiþiyi buldu. Yedi yüz zýrhlý, 200 atlý ve üç bin de deve vardý.102

Askere moral vermek, onlarý harbe teþvik etmek, heyecanlarýný devamlý diri tutmak için orduya kadýnlar da katýldý. Türkü söyleyecek, def çalacak ve askerlerin moral gücünü takviye edeceklerdi!

Komutan, Ebû Süfyan Sahr b. Harb idi. Kadýnlar kolu da Ebû Süfyan'ýn karýsý ve Bedir'de babasýný kaybeden Hind'in kontrolü altýnda bulunuyordu. Gönlü kin dolu bu kadýn, Bedir'de öldürülen yakýnlarýnýn intikamýný alacaklarýna dair kadýnlara yemin bile ettirdi.

Kureyþ Ordusunun üç sancaðý vardý. Birini Süfyan b. Uveyf, birini Talha b. Ebî Talha, üçüncüsünü de Ahâbiþ Kabîlesinden biri taþýyordu.

Kureyþ, hazýrlýklarýný böylece tamamlamýþ ve 20 gün sürecek uzun bir sefere Mekke'den hareketle çýkmýþ bulunuyordu.

Medine 'ye Gelen Haber

Medine'ye, Peygamber Efendimize bir haber geldi. Haberi getirmek üzere görevlendirilen adam, mektubu Resûli Ekrem'e heyecan ve telâþ içinde uzattý. Açýlan mektupta, Kureyþ müþriklerinin hazýrlýklarýný tamamladýklarý ve Medine üzerine yürümek için yola çýktýklarý yazýlýydý.

Mektubun altýndaki imza, Peygamberimizin amcasý Hz. Abbas'a aitti. Resûli Ekrem'in emriyle, hem oradaki Müslümanlara yardýmcý olmak, hem de olup bitenlerden kendilerini haberdar etmek maksadýyla Mekke'de oturmaya devam ediyordu. Hattâ, bir ara Medine'ye gelmek arzusunu izhar edince, Resûli Ekrem, "Sen bulunduðun yerde daha güzel cihad etmektesin. Senin Mekke'de oturman daha hayýrlýdýr."103 buyurmuþtu.

Peygamber Efendimiz, ilk anda mektubun muhteviyatýný gizli tuttu ve birkaç kiþiden baþkasýna bildirmedi. Fakat, "Kötü haber çabuk yayýlýr." hesabý, Kureyþ'in Medine üzerine yürüdüðü haberi çarçabuk etrafa yayýldý.

Resûli Ekrem Efendimiz, önce Kureyþ Ordusunun durumunu gözetleyip tahkik etmek maksadýyla birkaç sahabîyi Mekke'ye doðru gönderdi. Mücâhidler, yolda Kureyþ Ordusunu gördüler ve durumunu öðrendikten sonra Medine'ye gelip durumu Peygamber Efendimize haber verdiler.

Mücâhidlerin getirdiði haber, Hz. Abbas'ýn mektupta yazdýklarýna aynen uyuyordu.

Kureyþ Ordusu Uhud'da


Mekke'den ayrýlýp süratle yol alan Kureyþ Ordusu, Þevval ayýnýn baþlarýnda bir çarþamba günü gelip Uhud Daðýnýn yakýnýnda bulunan Ayneyn Tepesi yanýnda karargâhýný kurdu.

PEYGAMBERÝMÝZÝN RÜYASI

Bu sýrada Resûli Ekrem Efendimiz, gördüðü bir rüyayý ashabýna anlattý: "Ben kendimi saðlam bir zýrh içinde gördüm. Kýlýcým Zûlfikâr'ýn aðzýnda ise, bir gediðin açýldýðýný gördüm. Boðazlanmýþ bir sýðýr, arkasýndan da bir koç gördüm."

Ashabý Kiram, "Bunu ne þekilde tâbir ediyorsun yâ Resûlallah!.." diye sordular.

Hz. Resûsullah'ýn cevabý þu oldu:

"Saðlam zýrh giymek Medine'ye, Medine'de kalmaya iþarettir. Kýlýcýmýn aðzýnda bir gediðin açýlmasýný görmüþ olmam, bir zarara uðramayacaðýma iþarettir. Boðazlanmýþ sýðýr, ashabýmdan bir kýsmýnýn þehid edileceðine iþarettir. Onun arkasýndan bir koçun getirilmesine gelince... O, askerî bir birliðe iþarettir ki inþallah Allah onlarý öldürecektir!"104

Bir baþka rivayete göre, Peygamber Efendimiz rüyasýný, "Rüyamda kýlýcý yere çarptým; aðzý kýrýldý. Bu, Uhud günü mü'minlerden bazýlarýnýn þehid düþeceklerine iþarettir. Kýlýcý tekrar yere çarptým; eski, düzgün hâline döndü. Bu da, Allah'tan bir fetih geleceðine, mü'minlerin toplanacaðýna iþarettir."105 þeklinde anlatýp yorumlamýþtýr.

Peygamber Efendimizin bir cuma gecesi gördüðü bu rüya, ashabla harb hususunda yapacaklarý istiþareye de tesir edecektir.

Ashabla Ýstiþare

Resûli Ekrem Efendimiz, Ensâr ve Muhacirun'un ileri gelenlerini bir araya topladý ve kendileriyle bu hususta istiþarede bulundu.

Peygamberimizin kanâati, gördüðü rüyanýn da ilhamýyla, Medine'yi bizzat içeriden müdafaa etmekti. Buna raðmen Müslümanlarýn da görüþlerine baþvurup onlarýn da kanaatlerini öðrenmek istiyordu.

Ashabýn ileri gelenlerinin birçoðu da, Peygamber Efendimizin bu kanaatine iþtirak etti. O âna kadar hiçbir toplantýya çaðrýlmayan münafýklarýn reisi Abdullah b. Übey de bu istiþareye çaðrýlmýþtý. O da Medine'de kalma fikrindeydi.

Ancak, Bedir Gazasýnda bulunmayan kahraman ve genç sahabîler, Bedir'de bulunan gazilerin nail olduðu ecr ve sevabý, Bedir þehidlerinin ulaþtýðý yüksek dereceleri Resûli Ekrem Efendimizden iþitmekle, o harbte bulunmadýklarýndan dolayý son derece üzülmüþlerdi. Bu sebeple, düþmaný Medine dýþýnda karþýlama arzusunu taþýyor ve bu arzularýnda þiddetle ýsrar ederek þöyle diyorlardý:

"Yâ Resûlallah!.. Vallahi, onlarýn Câhiliyye devrinde bile Medine'ye, üzerimize yürümelerine meydan ve imkân verilmemiþtir. Ýslâmiyet devrinde onlarýn Medine'ye, üzerimize yürümelerine nasýl müsaade buyurulur? Yâ Resûlallah!.. Biz, Allah'tan bu günü isterdik. Bizleri dýþarý çýkar. Düþmanlarýmýzla göðüs göðüse cenk edelim!"106

Bir kýsmý ise þöyle diyordu:

"Yâ Resûlallah!.. Eðer onlarý dýþarýda karþýlamazsak, düþman bu durumu korkaklýðýmýza ve za'fýmýza hamlederek þýmarýr!"Bu arzuyu taþýyanlara, cesur ve bahadýr bir zât olan Hz. Hamza, Sa'd b. Übade, Nu'man b. Mâlik gibi hatýrý sayýlýr, ashabýn ileri gelenleri de katýldý. Kahraman Hz. Hamza, "Yâ Resûlallah!.. SanaKitab'ý indiren Allah'a yemin ederim ki, bu kýlýcýmla Medine dýþýnda Kureyþ müþrikleriyle çarpýþmadýkça yemek yemeyeceðim!" diyerek, çýkýp düþman üzerine hücum etme arzu ve görüþünü izhar etti.

Hz. Hayseme 'nin Konuþmasý

Hz. Hayseme, Bedir Muharebesine katýlmak için oðlu Sa'd ile kur'a çekmiþti. Kur'a, Hz. Sa'd'a çýkmýþtý. Bedir Harbine katýlan Sa'd ise, arzuladýðý þehâdet mertebesine ulaþmýþtý. Ýþte, þehid babasý Hz. Hayseme de þöyle konuþuyordu:

"Yâ Resûlallah!.. Kureyþliler, çöl Araplarýndan ve müttefikleri olan Ahâbiþ'ten asker topladýlar. Develerine ve atlarýna binip gelerek meydanlarýmýza indiler. Bizi, evlerimizde ve kalelerimizde kuþatacaklar, sonra da dönüp gideceklerdir. Aleyhimizde bir sürü söz söyleceklerdir. Bu, onlarýn cesaretlerini artýracaktýr. Görüp de karþýlaþmazsak ve yurdumuzun ortasýndan onlarý kovmayacak olursak, çevremizdeki Araplar da bize göz dikeceklerdir!

"Allah Teâlâ'nýn bizi, Kureyþ müþriklerine karþý galib getireceði ümit edilir. Eðer ikincisi olursa—ki þehidliktir—Bedir, beni ondan mahrum kýldý. Hâlbuki, ben onu öylesine özlemiþtim ki! Benim Bedir Muharebesine çýkmayý arzuladýðýmý duyan oðlum, benimle kur'a çekmiþti. Kur'a ona çýktý. Sonunda þehidlik mertebesine o ulaþtý. Hâlbuki, ben þehid olmayý ne kadar arzu ediyorum! Dün gece oðlumu güzel bir surette gördüm: Cennet meyveleri ve ýrmaklarý arasýnda dolaþýyor ve bana, 'Cennet'te arkadaþlýða katýl! Ben, Rabbimin bana va'dettiði gerçeði buldum!' diyordu. Vallahi, yâ Resûlallah!.. Sabah gözlerimi açýnca, oðluma Cennet'te arkadaþ olmayý candan özlemeye baþladým. Yaþým, fazlasýyla ilerledi. Artýk Rabbime kavuþmayý özlemekteyim. Yâ Resûlallah!.. Beni þehidlikle, Cennet'te oðlum Sa'd'ýn arkadaþlýðýyla nasîblendirmesi için Allah'a dua et!"

Resûli Kibriya Efendimiz, Hz. Hayseme'nin bu arzusunu yerine getirdi. Kendisi için dua etti.107

Ebû Said elHudrî'nin babasý Mâlik b. Sinan ise, "Yâ Resûlallah!.. Ýki þeyden biri bizimdir: Ya Allah, bizi onlara galib ve muzaffer kýlar—ki istediðimiz budur—ya da Allah, bize þehidlik nasîb eder! Vallahi yâ Resûlallah!.. Bence bu ikisinden hangisi olursa olsun, onda hayýr vardýr!" dedi.

Yine, kahraman bir sahabî olan Nu'man b. Mâlik ise, "Yâ Resûlallah!.. Ben þehâdet ederim ki, rüyada boðazladýðýný gördüðün sýðýrýn temsil ettiði ashabýndan birisi de benim! Bizi Cennet'ten mahrum etme! Kendisinden baþka ilâh bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, ben Cennet'e girsem gerektir!" diye konuþtu.

Resûli Kibriya Efendimiz, "Ne ile?.." diye sordu.

Hz. Numan, "Çünkü," dedi, "ben, Allah'tan baþka ilâh bulunmadýðýna, senin de Allah'ýn Resulü olduðuna þehâdet eder, Allah'ý ve Resulünü severim. Düþmanla karþýlaþtýðým gün de yüz çevirip kaçmam!"

Peygamber Efendimiz, "Doðrusun ve gerçeði söyledin." buyurdu.108

KARAR

Resûli Kibriya Efendimiz, ekseriyetin düþmaný Medine dýþýnda karþýlamak arzu ve görüþünde olduðunu anlayýnca, þehirden çýkýp muharebeyi açýk arazide yapmayý kabul etmeye karar verdi. Ashabýna hitaben de þöyle buyurdu:"Sabýr ve sebat ederseniz bu kere dahi Cenâbý Hakk size yardýmýný ihsan eder. Bize düþen, azm ve gayret göstermektir!"

Kesin Karardan Sonra

Günlerden Cuma idi.

Resûli Ekrem Efendimiz, Cuma namazýný kýldýrdýktan sonra, Müslümanlara cihadýn faziletinden, cihada nasýl hazýrlanýlacaðýndan bahsetti ve, "Cihadda geri durmak, gecikmek acizliktir. Sabýr ve sebat gösterildiði zaman Allah'ýn yardýmý gelir. Sabr ve sebat ediniz! Sabr ve sebat ettiðiniz takdirde, Allah'ýn yardýmý sizinledir." buyurdu.109

Resûli Ekrem Efendimiz, vakti giren ikindi namazýný da cemaate kýldýrdýktan sonra, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'le birlikte Hânei Saadetine girdi. Bu iki sahabî, Efendimizin hazýrlanmasýna yardýmcý olacaklardý.

Resûli Ekrem, içeride zýrhýný giymek, kýlýcýný kuþanmakla meþgulken, dýþarýda toplanmýþ bulunan Müslümanlarý, Sa'd b. Muaz ile Üseyyid b. Hudayr, "Medine'den çýkmak istemediði hâlde, siz, çýkmalarý için Resûlullah'a ýsrar edip durdunuz. Hâlbuki, ona emir gökten iner. Siz bu iþi ona býrakýnýz, onun istediðini yapýnýz!" diyerek îkaz ettiler.

Bu sözler, Medine dýþýnda düþmaný karþýlamak fikrinde olanlarý bir derece de olsa yumuþattý; hattâ, piþmanlýk bile duyar oldular. Resûli Ekrem'in zýrhýný giyinmiþ, kýlýcýný kuþanmýþ hâlde evinden çýktýðýný görünce, "Yâ Resûlallah. Senin hoþlanmadýðýn þeyi biz istemeyiz. Eðer Medine'de kalmak istiyorsan kalalým! Sana aykýrý hareket edemeyiz!" diye konuþtular.

Hz. Resûlullah'ýn cevabý þu oldu:"Bir peygambere, zýrhýný giydikten sonra, düþmanla çarpýþmadan ve Allah, onunla düþmanlarý arasýnda hükmünü vermeden zýrhýný sýrtýndan çýkarmak yakýþmaz."110

Arkasýndan da þöyle buyurdu:

"Sür'atle, size emrettiðim þeyleri yapmaya bakýnýz. Allah'ýn ismini anarak gidiniz. Sabýr ve sebat gösterdiðiniz müddetçe, Allah size yardým edecektir.""1

ÝSLÂM ORDUSU

Hazýrlanan Müslümanlar bin kiþi civarýnda idi."2 Sayýca Kureyþ Ordusunun üçte biri kadar... Ýçlerinde sâdece 100 zýrhlý vardý.113

Orduda üç sancak bulunuyordu. Mus'ab b. Umeyr, Muhacirlerin; Üsseyid b. Hudayr, Evslilerin; Hubab b. Münzir ise, Hazreçlilerin sancaðýný taþýyordu.

Ýslâm Ordusu, harekete hazýrlanmýþtý.

Peygamber Efendimiz, atýna binmiþ, yayýný omuzuna asmýþ ve mýzraðýný eline almýþtý. Medine'de yerine, Abdullah b. Ümmî Mektum'u býrakmýþtý. Zýrhlý iki sahabî, Sa'd b. Muaz ile Sa'd b. Ubade önünde, mücâhidler ise sað ve solunda yer alýyorlardý.

Cennet 'i Arzulayan Sahabî Ýslâm Ordusunun Uhud'a doðru hareket edeceði sýradaydý.

Topal bir zât olan Amr b. Cemuh da, sefere katýlmak için gönlünde þiddetli bir arzu duydu. Her zaman Peygamber Efendimizle birlikte savaþa çýkan dört oðlu vardý. Onlarý çaðýrdý ve, "Beni de sefere çýkarýnýz!" dedi.

Oðullarý, "Resûlullah, senin sefere çýkmamana müsaade etti. Yüce Allah da seni mazeretli saymýþtýr." diye konuþtular.

Gönlü Allah ve Resûlullah muhabbetiyle yanýp tutuþan Amr, oðullarýnýn bu sözlerine aldýrýþ etmedi ve, "Yazýklar olsun size!.. Siz, beni Bedir Seferinde Cennet'i kazanmaktan alýkoymuþtunuz. Uhud Seferinde de mi alýkoyacaksýnýz? Herkes Cennet'e giderken, ben evde oturup kalamam!" dedi; sonra da, doðruca Peygamber Efendimizin huzuruna vardý. "Yâ Resûlallah!.. Bu oðullarým, þunu bunu bahane ederek beni sefere çýkmaktan alýkoymak istiyorlar! Vallahi, ben, seninle beraber sefere çýkmayý ve Cennet'te þu aksak hâlimle dolaþmayý arzu ediyorum!" dedi ve sordu: "Yâ Resûlallah!.. Sen, benim Allah yolunda çarpýþmamý ve þehid düþüp þu aksak ayaklarýmla Cennet'te gezip yürümemi uygun görmez misin?"

Resûli Kibriya Efendimiz, "Evet, uygun görürüm!" dedikten sonra ilâve etti: "Amma, Allah, seni mazeretli saymýþtýr. Sen cihadla mükellef deðilsin!" Sonra, bu sahabînin oðullarýna, "Siz, onu seferden alýkoymaya mecbur deðilsiniz. Onu serbest býrakýnýz. Umulur ki Allah, ona þehidlik nasîb eder."114 buyurdu.

Bunun üzerine Amr b. Cemuh, derhâl silâhlandý ve kýbleye dönerek, "Allah'ým, bana þehidlik nasîb et!" diye dua etti.115

Yahudi Yardýmýnýn Reddedilmesi

Ýslâm Ordusu, Seniyye Tepesine gelmiþti. O sýrada Peygamber Efendimiz, dönüp arkasýna baktý. Okçulardan mürekkep kalabalýk bir askerî birlik gördü. "Kimdir bunlar?" diye sordu.


Mücâhidler, "Abdullah b. Übey'in, Yahudî müttefiklerinden 600 kiþilik bir topluluk." cevabýný verdiler.

Resûli Ekrem, "Onlar Müslüman olmuþlar mý?" diye sordu.

"Hayýr, yâ Resûlallah..." denilince, Efendimiz, "Gidip onlara söyleyiniz: Geri dönsünler. Onlarýn yardýmýna ihtiyacýmýz yok!" diye emretti."6

Peygamberimizin Orduyu Teftiþi


Ýslâm Ordusu, Þeyheyn Tepelerine geldiði zaman, Resûli Ekrem durup ordusunu bizzat teftiþten geçirdi. Bu sýrada 15 kadar küçük yaþta çocuðu da geri çevirdi.

Fakat, içlerinde mücâhidler safýndan ayrýlmak istemeyen, müþriklere karþý küçük yaþta da olsa savaþmak isteyenler vardý. Bunlardan biri de, Rafi b. Hadic idi. Ayaðýndaki mestlerin ucuna basarak Resûli Ekrem'e uzun görünmek istiyordu. Sonradan bir sahabînin, "Yâ Resûlallah, Rafý iyi ok atar." demesi ve ordudan ayrýlmasýný istememesi üzerine, Peygamber Efendimiz onu da orduya aldý.

Arkadaþý Rafi'in orduya alýndýðýný gören bir baþka küçük sahabî Semüre b. Cündü, babasýna, "Babacýðým, Resûlullah Rafý'e müsaade etti, beni ise geri çevirdi. Hâlbuki ben güreþte onu yenebilirim!" dedi.

Baba Mürey b. Sinan, teklifi Resûli Ekrem'e iletti. Peygamber Efendimiz, güreþmelerini istedi. Güreþte Semüre'nin Rafý'i yýktýðýný görünce, onun da orduya katýlmasýna izin verdi. Henüz 15 yaþlarýnda bulunan bu gencecik sahabîler, iþte böylesine büyük bir þevkle mücâhidler safýnda müþriklere karþý savaþmak istiyorlardý."7

ÞEYHEYN'DE GEÇEN GECE

Peygamber Efendimizin ordusunu teftiþi sona erdiði zaman, güneþ de o günkü vazifesini bitirip guruba doðru kaymýþtý. Az sonra Bilâli Habeþî, akþam ezanýný okudu. Resûli Ekrem, mücâhidlere namazý kýldýrdý. Ayný þekilde yatsý namazý da eda edildi. Peygamber Efendimiz, geceyi burada geçirecekti. Muhammed b. Mesleme kumandasýndaki 50 kiþilik bir devriye birliðini de, orduyu muhafaza altýnda bulundurmak ve etrafý kontrol etmekle vazifelendirdi.

Bir Sahabînin, Peygamberimizi Gece Beklemesi

Resûli Ekrem Efendimiz, mücâhidlere yatsý namazýný kýldýrdýktan sonra, "Bu gece bizi kim bekleyecek?" diye sordu.

Mücâhidler arasýndan bir ses geldi: "Ben, yâ Resûlallah!...." Peygamber Efendimiz, "Sen kimsin?" diye sordu.

Ayný sesin sahibi, "2'ekvan b. Abdi Kays'ým, ben..." diye cevap verdi.

Resûli Ekrem, ona, "Sen otur!" diye emretti:

Aradan az bir zaman geçtikten sonra Peygamber Efendimiz tekrar, "Bu gece bizi kim bekleyecek?" diye sordu.

Yine mücâhidler arasýndan bir ses yükseldi: "Ben, yâ Resûlallah!...."

Efendimiz, ona, "Sen kimsin?" diye sordu.

Sesin sahibi, "Ben, Ebû Seb'im." diye cevap verdi.

Peygamber Efendimiz, ona da, "Sen otur!" dedi.

Bir müddet bekledikten sonra, Peygamber Efendimiz, sorusunu üçüncü sefer tekrarladý: "Bu gece bizi kim bekleyecek?"

Yine Müslümanlar arasýndan bir ses yükseldi: "Ben beklerim yâ Resûlallah!"

Efendimiz, ona, "Sen kimsin?" diye sordu.

"Ben, Ýbni Kays'ým" diye cevap verdi. Peygamber Efendimiz, ona da, "Sen otur!" dedi.

Aradan bir müddet geçtikten sonra Resûli Ekrem Efendimiz, "Üçünüz de kalkýnýz." buyurdu.

Yalnýz bir kiþi ayaða kalktý. Bu, Zekvan b. Abdi Kays'tý.

Resûli Ekrem Efendimiz, "Diðer arkadaþlarýn nerede?" diye sorunca, Zekvan, "Yâ Resûlallah!.. Üç seferinde de sorunuza cevap veren bendim!" dedi.

Bunun üzerine Resûli Ekrem Efendimiz, ona, "Git, sen bize muhafýzlýk et! Allah da seni muhafaza etsin!" dedi.

Zekvan, hemen zýrhýný giyindi, kalkanýný aldý; bütün gece Peygamber Efendimizin yanýnda nöbet tuttu.118

Bu sahabî, önce kendi ismiyle, sonra oðlunun, sonra da babasýnýn ismiyle kendisini tanýtmýþtý!



99 Ibni Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 37.

100 Ibni Hiþam, Sîre, c. 3, s. 64; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 37.

101 ibni Hiþam, A.g.e., c. 3, s. 64; Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 37.

102 ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 37; Taberî, Tarih, c. 3, s. 12.

103 ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 31.

104 ibni Hiþam, A.g.e., c. 3, s. 6667; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 3738.

105 Buharî, Sahih, c. 3, s. 27; Ýbni Kesir, Sîre, c. 3, s. 22.

106 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 45; Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 24.

107 Ýbn-i Kayyim, Zâdû'l-Maad, c. 1. s. 353.

108 Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 24.

109 Belâzurî, Ensab, c. 1, s. 315.

110 Ibn-i Hiþam, A.g.e., c. 3, s. 68; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 38.

111 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 39.

112 ibn-i Hiþam, A.g.e., c. 3, s 63; Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 39.

113 ibn-i Hiþam, A.g.e., c. 3, s 63; Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 39.

114 Ibn-i Esir, Üsdû'l-Gabe, c. 2, s. 349; Ýbn-i Hacer, el-isabe, c. 2, s. 206; Beyhakî, Sünen, c. 9, s. 24.

115 Ibn-i Abdi'l-Berr, el-lstiab, c. 3, s. 1168.

116 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 48; Halebî, Ýnsanû'l-Uyûn, c. 2, s. 232.

117 Taberî, Tarih, c. 3, s. 12-13.

118Vakidî, Megazi, s. 169170. 119 ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 39.

 
 


radyobeyan