Hz.Peygamberin Savaslarý
Pages: 1
Hayber in fethi By: sumeyye Date: 07 Ocak 2011, 14:51:39
Hayber'in Fethi
 



209. Elinizdeki bu kitabýn bütün dillerdeki 1964'-den önceki eski neþirlerinde bu bölge hakkýndaki be­nim tavsiflerim, kulakdan dolma malûmat üzerine bina edilmiþti. Buralarý henüz ziyaret etmemiþ bir kimse olarak Hayber'le ilgili önceki tavsiflerimde ben, tarihî metinlerde verilmiþ malûmata veya Bay K. S. Twitchell tarafýndan Saudî Arabistan'ýn zirai duru­muna dair hazýrladýðý bir rapora dayanmak mecbu-riyetindeydim. Keza ismi geçen TwitcheH'in bana þahsen göndermek lûtfunda bulunduðu bir mektupdan ve bununla birlikte gönderdiði Hayber havalisinin ka­ba bir harita-krokisinden de istifâdeler saðlamýþtým. Bütün bu vesaik faydalý olmuþtur ve fakat yine de hiç biri þahsen giriþilecek bir ziyaret ve müþahede­nin yerini tutamazdý. 1964 yýlýnda sýcak bir zamana raslayan Haziran ayý içinde Hayber'e bir gün süren bir ziyarette bulunmuþtum. Ýþte bu yüzden bu kýsým tamamen yeni baþtan yazýlmýþ bulunuyor. Daha uzun zaman sürecek müstakbel bir ziyaretimin ümîdi için­de okuyucularýma þu geçici malûmat ve neticeleri ar-zetmekle bahtiyarým.

210. Gerek Medine ve gerekse Hayber, her ikisi de lâvhk — volkanik bir arazi üzerine müesses iki þe­hirdir; bununla beraber aralarýnda büyük farklar bulunduðu anlaþýlmaktadýr. Medine bir c e v f 'dir, yani geniþ bir ova üzerinde kurulmuþtur —deve ile enine bir günlük, boyuna da bir günlük yol alýnabi­lecek bir vüs'attadýr—. Halbuki Hayber bölgesi, lâvlýk arazi ile örtülü yaylahk bir yerdir ki, bunun ortasýnda birden derin bir çöküklük, bir gedik müþahede edilir. Azami bir veya iki kilometrelik bir geniþliðe sahip bu vadide Hayber þehri kuruludur. Mahallin ziraat yapýlan yegâne yeridir. Havalinin yayla kýsmýnda üzerinde sayýsýz bina harabesi mevcut kilometrelerce uzanan düzlükler bulunur. Orada burada küçük lâv­lýk toprak parçalan vardýr ki, eski devirlerde bu ký­sýmlarda da ziraat yapýldýðý düþünülebilir. Ýslâm coð­rafyacýlarýndan Ya'qût'un bize naklettiði bilgiye gö­re, Hayber'de sadece yedi kale (veya kule) vardý. Fa­kat gerek Ýbn Ýshâq ve gerekse Ýbn Sa'd, eserlerinde açýkça belirtirler ki burada sayýsýz kaleler bulunuyor­du. Her iki müellif de bunlarýn Hayber vadisinde ve yaylahk bölgede olduðunda müttefiktirler. Hâlen bu­ralarda mevcut kale harabeleri, bu son iki müellifin naklettiklerinin doðruluðuna þehadet etmektedir.

211. Bugün Türkiye, Suriye ve Ürdün'ü Medine, Mekke ve Arafat'a baðlayan iyi durumda asfalt bir yol yapýlmýþ vaziyettedir. Bu yol, Tebûk ve Hayber'-den geçer. Böylece biz, ikindi namazýný müteakip Me­dine'den araba ile ayrýldýk ve akþam namazý vakti büyükçe bir kasabada konakladýk ve geceyi burada geçirdik. Burasý münbit bir vadi idi ve katiyyetle ifa­de edildiðine göre, ovanýn yarýsý tatlý su kaynaklarýy­la bezenmiþtir; bu ovanýn diðer yarýsýnda bulunan kuyular ise, acý suludur. Ben Fedek bölgesinin yerini de tesbit etme ümid ve düþüncesindeydim; fakat bu ad, bugün bölgede artýk bilinmemektedir. Sabah na­mazýný müteakip tekrar yola koyulduk ve takriben üç saatlik bir yol almak suretiyle Hayber'e vardýk. Yeni otomobil yolu ise, Uhud Daðýný soluna alarak, yeni hava meydanýnýn yakýnýndaki 'Aqûl gölüne yak­laþýr ve buradan ardý arkasý kesilmeyen ve son de­rece manzaralý vadilere ve lâvlýk ovalara girer. Bu kýsým, yeþillik ve su durumu müstesna, Lübnan'ý an­dýrmaktadýr. Bu lâvlýk ova, hemen hemen Hayber ci­varýna kadar devam eder. Medine'den gelen bir kim­senin Hayber þehrine tam gireceði yerde saða doðru bir patika vardýr ki bu yol, sayýsýz harabelere ve ar­týk kullanýlmaz hâle gelmiþ olan daðýnýk su bendleri istikametine gider. Artan Hac seyr ü seferi —Türki­ye, Yugoslavya ve Fransa'dan gelip de buradan Mek­ke'ye geçen yüzlerce vasýta mevzu bahistir— ihmâl edilmiþ vaziyetteki ve hâlen sýtma hastalýðýyla kötü bir þöhret yapmýþ olan Hayber'e refah getirmiþ vazi­yettedir.  Bu yüzden artan nüfus, gelip geçenlerden bir gelir saðlamakta ve. buralarda yeni yeni binalar yükselmektedir. Þu kadarý var ki bu bölgede, eski ha­rabelerin tahrib edilmesi yoluyla elde edilecek taþla­rýn yeni inþaatlarda kullanýlmasýný önleyecek mani bir tedbir alýnmamýþ bulunmaktadýr. Dediðimiz gibi yayla bölgesinde çok sayýda eski bina iz ve kalýntýla­rýna raslanmakta ise de, benim gibi bu iþlerin müte­hassýsý olmayan biri tarafýndan bunlarýn sivil bina­lar mý, yoksa askeri maksatlarda kullanýlan muhkem yapýlar veya burçlar olup olmadýðýný söylemek müm­kün bulunmamaktadýr. Bunlar kilometrelerce uzun­luktaki bir bölgeyi kaplamaktadýr. Medine'den iti­baren 150 kilometre kadar tutan bu güzergâh, eski­den deve kervanlarýyla dört günde aþýlýrdý.

212. Mezkûr yayla, pek derin bir vadi ile kesil­miþ bulunduðundan, burada çok sayýda su kaynak­larý ve sulanan hurmalýklar, sair ziraî çiftlikler ile hayvan üretme merkezleri vardýr. Bugünkü mevcut duruma bakacak olursak, Hayber'de içinde 12.000 hur­ma aðacýnýn —hattâ Makrîzi'ye göre 40.000— bulun­duðu çiftliklere dâir tarihî bir kayýtta mübalâða ol­madýðý neticesine varabiliriz. Bu çiftliklerle kaplý va­dide dik bir yokuþ vardýr ve bugün de Qasr Merhab diye adlanmaktadýr. Klâsik tarihçilere göre Merhab, Hayber'in belli baþlý reislerinden biri idi ve onun muhkem kalesi, en-Netât adýndaki vadide bulunuyor­du. Ýþte onun bu kalesinin tam alt > anýnda fetihten sonra Hz. Peygamberin çadýrýný kurup bir müddet kal­dýðý yerde Peygamber Mescidi inþâ edilmiþti. Hâli ha­zýr topografik durumla beraber bu kalýntýlar ve bü­yük mescid burada bulunmaktadýr. Pek tabiidir ki tam tepedeki eski Merhab Kalesi artýk mevcut deðildir; þimdi onun bu yerinde Saudî Hükümetinin Hayber Valisinin ikamet ettiði mütevazý bir ev ku­rulmuþ vaziyettedir. Bu nokta þüphesiz ki vadinin en sýhhata elveriþli, havadar ve hâkim tepesini teþkil etmektedir.

213. Ýki noktaya iþaret edilmelidir: 1)  Yaylanýn en yüksek hattý üzerinde Hayber Vadisine inen yolun tam baþladýðý noktada, Hz.   Peygambere  izafe edilen, bir   camiin   harabeleri   mevcut   bulunmaktadýr. Pek muhtemeldir! ki Hz. Peygamber, Medine'den geldiðin­de ilk olarak bu  noktayý  fethetmiþ   ve   karargâhýný burada kurmuþtur. Bu nokta hâkim bir kesimdir ve buradan   vadide   bulunan   kimseler ok atýþý   altýnda bulundurulabilir.  2)   Diðer  nokta biraz  zihin karýþ­týrýcýdýr : Eski mezarlýk burada deðil de, vadinin alt tarafýnda,  þehrin artýk bittiði  ve  otomobil  yolunun Tebûk'e doðru yeniden yaylaya týrmanmaya baþladý­ðý kesimdedir. Acaba yaylada bulunan kalelerin fet­hi esnasýnda þehit düþen müslümanlar ne olmuþlar­dý? Bunlarýn mezarlarý bugün için kayýp mýdýr, yoksa bu þehidler, topluca bir yere gömülebilmek için har­bin sonunda ilk mezarlarýndan çýkarýlýp bir arada bu­raya mý gömülmüþlerdir? Her hâl ü kârda þurasý muh­temel ve hattâ mâkuldür ki Müslümanlar muhtelif vesile ve fýrsatlardan  bilistifade yaylanýn yahut va­dinin deðiþik yerlerinden ve hattâ ayný anda farklý istikametlerden  hücuma geçmiþ  bulunuyorlardý.

214. Hz.   Peygamber   (S.A.)   devrine   döndüðü­müzde, evvelce de gösterdiðimiz gibi, Medine'nin Be-nû'n-Nadîr Yahudilerinin kýsmý küllisinin Hayber böl­gesine hicret ettiklerini müþahede ediyoruz. Onlarýn buraya göçmelerinden itibaren burada bulunan Ýslama karþý vaziyet almýþ kuvvetleri, ayrýca Mekkelileri, Gatafanlýlan ve diðejierini bir araya getirip teþkilât­landýrmýþlar ve bu, Hendek Savaþý ve Medine'nin Mu­hasarasý ile sonuçlanmýþtý (Yukarýda 116. ve müte­akip paragraflara bakýnýz). Mekkelilerle gerçekleþtir­diði Hudeybiye Anlaþmasý, Hz. Peygamberin kuvvet­lerini gitgide Hayber'de büyüyen bu tehlike ile uð­raþmak üzere serbest býrakmýþtý. Bû anlaþma ile Müs­lümanlar, bir üçüncü taraf ile meselâ Hayber ile bir harbe tutuþtuklarýnda, Mekke'Iilerin bitaraf kalaca­ðýna dair onlardan muvafakat almýþ bulunuyorlardý. Gatafan ve Fezâre kabileleri, Hayberli müttefiklerine yardým edeceklerini ifâde ediyorlardý ve gerçekte de onlar, Hz. Peygamberin bir ordu ile Hayber'e karþý bir sefere çýktýðýný öðrenir öðrenmez 4.000 kiþilik bir askerî kuvvet ile müttefiklerine yardým etmek üze­re koþtular. Hz. Peygamber (S.A.) derhal tabiye de­ðiþtirdi ve Hayber üzerine deðil de, Hendek Savaþýn­da Müslümanlara karþý aldýklarý düþmanca tavýr ve hareketin cezalandýrýlmasý için bizzat Gatafan ve Fe­zâre üzerine yürüyormuþ gibi yaptý. Mezkûr iki kabi­le geride býraktýklarý aile ve sürülerini savunmak üzere derhal geri döndüler ve artýk bunlarýn yerle­rinden kýmýldamayacaklarýndan emin olmasý üzerine Hz. Peygamber, Hayber üzerine oian esas yürüyüþü­ne döndü. Halbuki evvelce o, Medine'nin bir kýsým hurma mahsûlünü bu kabileler Hayber seferi esna­sýnda bitaraf kalacak olurlarsa, kendilerine mükâfat olarak verileceðine dâir bir teklifte bulunmuþ ve bunlar da red cevabý göndermiþlerdi. Þe'mî, Sîre adlý eserinde zikretmektedir ki, bu aç gözlü ve haris ka­bile halký Hayber'in fethinden sonra Hz. Peygambe­re gelip ondan, evvelce vâdedilen hurma tutarýný talep etmek istedilerse de pek tabiîdir ki huzurdan koyulmuþlardýr. Bir sabah, mûtad veçhile Hayber ahâlisi, ziraat- âlet ve edevatý ve sürüleriyle evlerin­den çýktýklarýnda, Ýslâm Ordusunu karþýlarýnda bul­dular ve alelacele kendilerini müdafaa maksadýyla muhkem kalelerine koþtular.

215. Ýslâm tarihçilerine nazaran Nâ'im Kalesi ilk teslim olandýr. Buradan atýlan bir deðirmen taþýnýn bir müslüman askeri þehit ettiðinin tarih kitaplarýn­da nakledilmiþ olmasýna bakacak olursak, bur.anýn muhkem bir kale burcuna sahip olmasý icab ettiði neticesi çýkacaktýr. Qâmûs adlý eserde nakledildiðine göre, Ebu'l-Huqayq adlý bir aileye ait olan bir diðer kale bölgenin en büyük aklesiydi ve düþen ikinci ka­le buydu. Sonra eþ-Þýqq ve en-Netât kaleleri gelir; nakledildiðine göre Qasr Merhab yaylada deðil de, vadinin aþaðýsýnda bulunan en-Netât bölgesindeydi. Ýbn Hiþâm'a bakýlacak olursa, Merhab, Yemenli bir Himyerî idi. Kendisi teke tek bir döðüþ yapmak üze­re kaleden aþaðý inmiþti. Ýbn Hiþâm bu döðüþ hakkýn­da epey tafsilât verir: 'Uþâr adýnda çok uzun ve al­çak dallý, bol yapraklý bir aðaç vardý ki bir tarafda duran bir kimse öteki yandakini hiç göremezdi. Mer­hab ve hasmý Müslüman savaþçý, birbirlerini yaka­lamak üzere aðacýn etrafýnda dönmeye baþladýlar ve her biri bir kýlýç savuruþta bir dal kesip uçurmaya baþîadi; neticede öyle oldu ki, sadece aðacýn gövdesi ortada kaldý ve Merhab'ýn maktul düþmesiyle bu te­ke tek dövüþ son buldu. Hemen arkasýndan Merhab'ýn kardeþi Yâsir ortaya çýktý ve bu da bir diðer Müslü­man cengâverin kýlýcý altýnda can verdi. Kaynaklarý­mýza bakacak olursak, Dâr Benî Qýmme iþte bu Yâ-

HAYBER'in

KROKÝSÝ

 VE AYNÝ 7-VMNPA MÂÞÎO VE DýSER  Ý

SEDÞ

BEÞ SU BENDÝNE GÝDEM YOL


Hayber savaþýnýn cereyan ettiði bölgeyi gösteren bir kroki.

sir'e aitti. Anlaþýldýðýna göre burasý yiyecek madde­leri stok edilen bir ambar veya bir maðaza idi. Ta­rihçilerin bize bildirdiklerine nazaran, uzun süren harp yüzünden sýkýntý çekmeye baþlayan müslüman-lar için bu binanýn düþüþü çok istifadeli olmuþtur. Daha sonra el-Ketibe Kalesi gelir. el-Vetih ve es Sülâ-lim Kaleleri ise en son düþen kalelerdendir ve muha­sara edilmeleri ik,i hafta kadar sürmüþtür. Tarihçile­re göre bir defasýnda müdafiler, tahkim edilmiþ bir mahalden sürülüp çýkarýldýklarýnda, hemen az iler­deki bir diðer muhkem mevkie ric'at edip çekilmiþ­ler ve burada mukavemete devam etmiþlerdir.

216. Diðer kale isimleri de bize rivayet ediimiþ bulunuyor. Medine tarafýndan gelen birinin ilk ras-layacaðý kale Vecde'dir. ez-Zubeyr adýnda bir Yahu-diye ait bir kale olan es-Sa'b Kalesi bilinmektedir. Þe'mi'ye nazaran [311] bu kale, bölge ile irtibatý temin eden gizli bir yeraltý geçidine sahipti. Bu geçidin mev­cudiyetini Hz. Peygamber bir Yahudiden öðrenmiþ ve kalenin kolaylýkla fethedilmesi üzerine onu müka­fatlandýrmýþtý. Kaynaklar, muhasara edenlerin üzeri­ne taþ fýrlatmak üzere bazý kalelerde az miktarda da olsa mancýnýk bulunduðunu bize nakletmektedirler. Makrîzî'ye göre [312], Nitât hisarýnýn fethi esnasýnda bu­radan bir mancýnýk ganimet olarak ele geçirilmiþti; iþte bu mancýnýk hiç vakit geçirilmeden Müslümanlar tarafýndan Nizâr hisarýnýn düþürülmesinde kullanýl-mistir. Merhab Kalesinin üzerine oturduðu tepenin gayet dik yokuþlu eteklerini yerinde müþahede etti­ðimde, en þiddetli harbin bu kale önünde verildiðine dair tarihçilerin rivayet ettikleri haberler hakkýnda en ufak bir þüphem kalmadý. Hz. Ali o günün en ba­hadýr savaþçýsý idi. Hiç bir tarihçi Hz. Ali'nin, atýlan ok ve taþ ve sair þeylere karþý kendine siper etmek üzere, kalenin alýnmasýndan sonra yerinden çekip çýkardýðý büyük bir kapýyý elinde taþýdýðý vâkýa'sým nakletmeyi ihmal etmez; bu kapý hakikaten o kadar aðýrdý ki, sonradan sekiz kiþi bu kapýyý yerinden kal­dýrmaya muvaffak olamamýþlardýr. Makrîzî, ele. ge­çirilen ganimetlerle ilgili uzun bir liste [313] vermekte­dir ki bunlar arasýnda bir mancýnýk, birçok üstü tah­kim edilmiþ (zýrhlý) araba (debbâbe) ve çok miktar­da þarap da bulunmaktaydý; bu son ganimet maddesi derhal dökülüp yok edilmiþtir.

217. Hayber Harbi sýrasýnda, bir gün siyahi bir köle çoban geldi ve Hz. Peygamber  ile   görüþüp Ýs­lâm dinini kabul etti. Ýbn Hiþâm'ýn Sîre adlý eserinde [314] bize naklettiðine göre, Hz. Peygamber bunun üzerine bu köleye þu emri vermiþtir: «Þimdi sürüsünü Yahu­di efendine geri götür; Ýslâm Dini, emânete hýyanet etmemeyi emretmektedir.» Çoban köle, koyun ve ke­çi sürüsünü efendisinin hisarýna kadar sürdü ve tam kapýnýn  yanýnda sürüyü  ürküttü.   Hayvanlar esasen sahip   olduklarý   alýþkanlýklarýyla  aðýla  dönüp   girdi­ler ve köle de bunu müteakip Ýslâm Ordusu Karar­gâhýna (yukarýda 196. paragrafda izah edilen sebeb-ler tahtýnda) hür bir insan olarak döndü.

218. Maqrîzi [315], ganimet   hakkýnda   Hz.   Peygam­berin   (S.A.)   þu asil Sünnetini bize nakletmektedir: Hz.  Resul,  müdâfilerin  mukavemeti  sona erip  sulh tahakkuk edince, Müslümanlarýn eline geçen bütün Tevrat nüshalarýný Yahudilere iade etmiþtir.

219. Gerek Ýbn Hiþâm ve gerekse Ýbn Sa'd'ýn ay­ný þekilde beyân ettiklerine göre Hayber önünde îs-lâm Ordusu, iki yüzü süvari olmak üzere, tamamý 1600 askerden ibarettir' [316] Bu duruma mukabil düþman ta-rafda Ya'qûbî'ye nazaran [317] 20.000, halbuki Makrizi'ye göre [318]  10.000 asker bulunuyordu ki bunlar ayrýca, müdafaada bulunmak ve harbi kendi kalelerinde ka­bul etmek gibi bir muharebe üstünlüðüne de sahip­tiler. Ýbn Sa'd'a göre Harbin sonunda Müslümanlar tarafýndan 15 þehide mukabil düþman tarafýnda 93 Hayberli maktul düþmüþtü. Hayber arazisini Devlet hudutlarý içine aldýktan sonra Ýslâm Hükümetine dü­þen en baþta gelen vazife, sadece yeni lebeamn meþ­ru hak ve menfaatlarmý korumak deðil, fakat ayný zamanda bölgede sükûnet ve asayiþin de devam et­mesini saðlamaktý. Medineli Benü'n-Nadîr Yahudile­rinin harp, kan diyeti v.s. gibi ne zaman vuku bula­caðý evvelden bilinmeyen anî zaruretler karþýsýnda toplumun ihtiyaçlarýný karþýlamak üzere teþkil ettik­leri bir «müþterek-beledî» hazine meselesi vardý. Na­diri Yahudileri Medine'yi terkedip de Hayber'e yer­leþtiklerinde iþte bu «Hazîne»yi de beraberlerinde bu­raya taþýmýþlardý. Yukarki Bölümlerde bu Yahudile­rin Hendek Muhasarasý sýrasýnda Müslümanlar aley­hine oynadýklarý rolü belirtmiþtik. Hayber'in düþüþü­nü müteakip Hz. Peygamber (S.AJ, ayný «Hazine»-nin bu defa «yeni beledi teþkilât»a devr ü teslim edil­mesini istemiþtir. Eski Hazîne muhafýzý bütün meb­lâðýn harpler sýrasýnda harcanýp tüketildiðine dâir yemin etmesi üzerine Hz. Peygamber þöyle cevap ver­di : Ben sana inanmak isterim. Fakat þayet sonra ya­lan söylediðin meydana çýkacak olursa, emniyet ve hayatýný kaybedersin. Tarihçilerin kaydettiklerine göre, sonradan bu «Hazîne», yerli bir Yahudinin ih­barý üzerine ortaya çýkarýlmýþ ve yalancý -muhafýz» akýbetini bulmuþtur.

220. Neticede teslim þartlan, Hz. Peygamberin (S.A.) Hayberlilere hayatlarýný baðýþlayacaðý vö on­lara memleketi srrtlarýndaki elbiseler müstesna, yan­larýna hiç bir þey almaksýzýn terke d e çekleri þeklin­de tezahür etmiþti. Mamafih, daha sonra bundan vaz­geçip þu þekilde bir hâl tarzýný muvafýk buldu  Onlar evvelce sahib olduklarý arazide kalacaklar, îslâm Hükümeti ile ziraî bir iþletmede ortaklýk akdetmiþ gi­bi, iþledikleri araziden yarý nisbetinde bir hisse ve­receklerdi. Bu þart Devlet tarafýndan aksi hükmo-lunmadýkca gayrý muayyen bir müddetle devam ede­cekti, îlerki senelerde Hayber Yahudileri Ýslâm Dev­letinden görmüþ olduklarý yüksek idare üzerine ken­di aralarýnda: «o kadar adalet var ki, cennet yer yü­zünde kuruldu» demeye baþladýlar. Hakikaten Müslü­man vergi tahsildarlarýnýn âdeti þuydu: Mahsûlü iki eþit yýðýn halinde topluyorlar ve bunlardan arzu et­tikleri birinin seçimini Hayberli vergi mükelleflerine býrakýyorlardý. [319]

 

Diðer Yahudiler:

 

221. Teymâ', Vadi el-Qurâ ve Fedek mýntakala-rmda ya pek az veya hiç çarpýþma olmamýþtýr. Neti­cede  bunlar da  aynen  Hayberlilerin  teslim olduðu þartlarla teslim olmuþlardýr. Teymâ'da (Samav'el ibn Âdîye'ye ait)  meþhur bir kale vardý. Bu kalenin tes-limiyle neticelenen askeri  sefer hakkýnda fazla bir þey bilememekteyiz.

222.  Ýki yýl sonra Tebûk seferi esnasýnda  (Hic­ri 9 — Milâdi 630), Akabe körfezindeki Maknâ gibi bazý Yahudi  kasabalarý  da, teslim oldular.  Bununla beraber askeri noktai nazardan, Yahudilerin oturdu­ðu bu kasabalarýn alýnmasýnda anlatýlacak hususiyet arzeden bir þey yoktur. [320]



[311] Sîre adh eserinin Hayber bölümüne bakýnýz; ayrýca bk. Samhûdi,   (II. neþir, Beyrut), s.  1320-1321. 12/1.

[312] A.g.e.,  I,  312.

[313] A.g.e.,   I. 318.

[314] s.  669-70.

[315] Ýmtâ', I,  323.

[316] Ýbn   Sa'd'm   deðiþik   bir   rivayetine   göre   süvari   adedi sadoce   100  binekten  ibaretti.

[317] II, 56.

[318] A.g.e.,   I, 310.

[319] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaþlarý, Yaðmur Yayýnlarý, Ýstanbul 1991: 181-192.

[320] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaþlarý, Yaðmur Yayýnlarý, Ýstanbul 1991: 192.




radyobeyan