Cem ul Fevaid
Pages: 1
Peygamber s.a.v. in Medineye hicreti By: sidretül münteha Date: 06 Ocak 2011, 21:26:40
PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHÝ VE SELLEM'ÝN MEDÝNE'YE HÝCRETÝ

 

6419- Aiþe radiyallahu anhâ'dan: "Ana babamý tanýdýðým gündenberi Ýs­lâm'ý din edinmiþ olmayarak yaþadýklarýný hiç hatýrlamadým, Hiçbir gün yoktur ki Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem sabah-akþam bize uðramamýþ olsun. Müslümanlar çok ezi­yet görmeye baþlayýnca, Ebû Beki" Habeþis­tan'a doðru hicret etmek için yola çýktý. Ber-ku'Ý-Gimâd'a varýnca, Kare kabilesinin reisi olan Ýbnü'd-Duðunne ile karþýlaþtý. Dedi ki: 'Ey Ebû Beki' nereye böyle?'

'Kavmim beni çýkardý, yeryüzünde seya­hat edip Rabbime serbestçe Ýbadet edeceðim.' Þu cevabý verdi: 'Senin gibisi çýkmaz ve çý­kartýlamaz. Çünkü sen herkeste bulunmayan malý ihsan edersin, akraba ile ilgilenirsin, za­yýfý taþýrsýn, misafiri aðýrlarsýn, Hak'tan gelen felaketlere karþý yardým edersin. Ben seni hi­mayeme alýyorum, sana güvence veriyorum, haydi Mekke'ye dön, Rabbine rahatça ibadet et!' Döndü, beraberinde Ýbnü'd-Duðunne de gitti. Kureyþin eþrafýný dolaþýp þöyle dedi: 'O, kimsede bulunmayan malý ihsan eden, akraba ile ilgilenen, zayýfa yardým eden, misafir aðýr­layan, Hak'tan gelen gelen felaketlerde insan­lara yardým eden bu adamý siz ülkesinden na­sýl çýkarýrsýnýz?'

Bunun üzerine Kureyþ onun himaye ve emanýný kabul etti ve dedi ki:

'Ebû Bekr'e söyle, Rabbine evinde ibadet etsin, evinde namaz kýlsýn, islediðini okusun, bize eziyet etmesin, açýk açýk ibadet edip Kur'ân okuyup da kadýnlarýmýzý ve çocuklarý­mýzý elde etmesin, onlarý babalarýndan miras kalan dinlerinden etmesin.' Ýbnü'd-Duðunne gelip bunu Ebû Bekr'e anlattý. Bunun üzerine Ebû Bekr evinde Rabbine ibadet etmeye, na­maz kýlmaya ve Kur'ân okumaya baþladý. Sonra eviyle yetinmeyip evinin yanýnda bir mescid yapmaya karar verdi ve yaptý. Orada ibadet etmeye yüksek sesle Kur'ân okumaya baþladý. Ebû Beki' ince ruhlu, çok aðlayan bir adamdý. Kur'ân okuduðu zaman gözyaþlarýný tutamazdý. Bunu gören müþrik kadýnlarý ve çocuklarý baþýna üþüþmeye ve onu dinlemeye koyulunca müþrikler paniðe kapýldý, gidip Ýb­nü'd-Duðunne gördüler ve þöyle dediler: 'Ebû Bekr'e verdiðin emân ve himayeni yal­nýz evinde ibadet edip Kur'ân okumasý þartýy­la kabul etmiþtik. O ise þimdi evinin avlusun­da bir mescid yaptý, devamlý orada namaz ký­lýyor ve yüksek sesle Kur'ân okuyor, kadýnla­rýmýzý ve çocuklarýmýzý fitneye düþürmesin­den korkmaya baþladýk, haydi git onun emânýný ve himayesini geri ver!'

O da hemen gelip, Ebû Bekr'e durumu an­lattý ve dedi ki: 'Sen þartý ihlâl ettin. Onun için ya yalnýz evinde sesizce ibadet etmekle yeti­nirsin ya da zimmetimi geri verirsin.' Ebû Bekr de: 'Al zimmetini, ver hürriyetimi! Ben Allah'ýn himayesine sýðýnýyorum, O beni sen­den ve herkesten daha iyi korur.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem o günlerde Mekke'deydi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem müslümaýýlara þöyle hitap etti: 'Sizin hicret yurdunuz iki taþlýk arasýndaki hurmalýktýr. (Medine'yi kastediyordu)' Ondan sonra Me­dine'ye hicret edenler eltiler, Habeþistan'a gi­denlerin tümü de (dönüþte) Medine'ye hicret etti. Ebû Bekr radiyallahu anlý da hicrete ha­zýrlanýnca, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona: 'Yavaþ ol! Bana izin verilsin de beraber gideriz' dedi. 'Babam annem sana fe­da olsun sana bu hususta izin mi verilecek?' diyerek hayretini izhar etti. 'Olur' dedi. Tam dört ay iki devesini semur aðacýnýn yaprakla­rýný yedirerek besledi ve semizleþtirdi. Hicret gününü heyecanla bekliyordu, derken bir gün öðle vakti Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem giyinmiþ ve kuþanmýþ olarak geldi. O sa­atlerde onun geldiði hiç vâki deðildi. Biri Ebû Bekr'e 'Ýþte Allah'ýn Resulü giyinik olarak geliyor' dedi. Ebû Beki' de: 'Babam annem ona feda olsun, bu saatte o mutlaka Önemli bir iþ için gelmiþtir' dedi.

Ýçeriye girmek için izin istedi ve kendisi­ne izin verilince içeriye girdi. Sonra 'Yanýn­dakileri çýkar!' deyince: 'Babam sana feda ol­sun, onlar senin ailen sayýlýr" dedi.

'Bana hicret için müsaade edildi' buyu-runca, 'Ben de size refakat edebilir miyim?' diye sordu.

'Elbette' buyurdu.

Ebû Bekr: 'Öyleyse bu iki deveden birini al!' deyince, 'Bedeli karþýlýðý alýrým' dedi. Ben de onlara deriden bir daðarcýk içinde bir miktar azýk düzenleyip koydum. Daðarcýðýn aðzý baðlanacaðý sýrada (Ebû Bekr'in kýzý) Esma, belinin kuþaðýndan bir parça yýrtýp, onunla daðarcýðýn aðzýný baðladý. Bu nedenle daha sonra ona Zâtu'n-nitâk 'Kuþaklý' adý ta­kýldý.

Sonra Ebû Bekr Peygamber sallallahu

aleyhi ve sellem'le birlikte Sevr maðarasýna gittiler. Orada tam üç gece kaldýlar, Ebû Bekr'in oðlu Abdullah maharetli ve çabuk an­layýþlý bir küçüktü. Gece maðarada onlarla beraber kalýr, sabahleyin erkenden Mekke'ye gider, orada sabahlardý, insanlardan haberleri toplar, akþam karanlýkta gelir yine onlarla be­raber kalýrdý. Ebû Bekr'in azatlýsý olan Âmir bin Füheyre ise oralarda saðmal koyun otlatýr­dý, akþam olup karanlýk basýnca onlara süt ge­tirir ve orada onlarla birlikte gecelerdi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr, ed-Dîl oðullarýndan ve el-Âs bin Vâü'in yeminli müttefiklerinden yol kýlavuz­luðu yapan bir adamý kiralamýþlardý ve ona güvenmiþlerdi ve þöyle demiþlerdi:'  þu iki deveyi bize üç gün sonra Sevr maðarasýnýn önüne gel ve bizi oradan al!' dediler.

O da üç gün sonra o iki deve ile maðara­nýn önüne geldi, beraberlerinde Âmir bin Fu-" heyr ve o kýlavuz olduðu halde sahil yolundan yola revan oldular."

Ýbn Þihâb der ki: "Abdurrahman bin Mâ­lik, babasýndan, o da Siirâka bin Cu'þam'dan þunu rivayet etti:

Bize Kureyþ elçileri gelip dediler ki: 'Kim Muhammed'i ve Ebû Bekir'i bulup öldürür ya da esir ederse ona þu kadar Ödül verilecektir.'

Ben, Mudlicoðullarý kavminin meclisinde otururken bîr adam geldi ve dedi ki:

'Ey Sürâka! Ben sahilde biraz evvel bîr karartý gördüm. Galiba o, Muhammed ve ar­kadaþlarýdýr. Onlar olduðunu sanýyorum.' Ben de dedim kî: 'Onlar deðildir. Sen galiba falan falaný gördün. Onlar biraz evvel gözümüzün önünden geçtilerdi.' Orada biraz oturduktan sonra kalktým, evime gittim. Cariyeme atý ha­zýrlamasýný ve benim için bekletmesini emret­tim. Sonra kargýmý alýp, evin arkasýndan çýk­tým, gizlice atýma atladým ve peþlerine düþ­tüm, yaklaþýnca atým tökezledi ve yere düþ­tüm. Sonra hemen toparlanýp sadaðýnýn için­den fal oklarýný çýkardým. Muhammed'le as-hâbma zarar verir miyim, yoksa vermez miyim diye fala baktým. Sonucunda hoþlanmadý­ðým (yani zarar veremeyeceðim) ortaya çýktý. Buna raðmen atýma atlayýp ne olursa olsun onlara saldýracaðým, dedim ve yürüdüm. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem Kur'ân okuyordu saða sola bakmýyordu. Ebû Bekr ise durmadan arkasýna dönüyordu. Onlara iyice yaklaþýnca, atým dizlerine kadar kuma gömül­dü, üzerinden düþtüm. Dizginini çektim zar zor kalktý. Ayaða kalkýnca gömülen izinden göðe doðru duman yükseldi. Hemen oklarla fala baktým, gene arzulamadýðým çýktý. Bu de­fa 'el-Emân' diye baðýrdým; durdular. Atýmý sürdüm, yanlarýna gittim; Resûlullah ve asha­býný saldýrýmdan koruyan bunca olaylardan sonra gönlümde Resûlullah sallalahu aleyhi ve sellem'in durumu ve peygamberlik davasý­nýn yakýnda zahir olup zafere ulaþacaðýna ka­naat hasýl oldu.

Dedim ki: 'Senin kavmin (Kureyþ,) baþýna ödül koydu.' Ýnsanlarýn haklarýnda ne istedik­lerini ve neler düþündüklerini anlattým. Onla­ra yiyecek þeyler de sundum, kabul etmediler. 'Ancak durumumuzu kimseye söyleme ve bil­dirme!' dediler. Ben de kendilerinden bir gü­vence yazýlmasýný rica ettim. Kabul edip Âmir bin Füheyr'e: 'Haydi buna bir emân yaz' diye emretti ki o da bir derinin üstüne ya­zýp verdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem de arkadaþlarý ile birlikte yoluna devam etti."

Ýbn Þihâb der ki: Bana Urve bildirdi: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Þam'dan gelen bir tüccar kafilesi içinde Zü-beyr'e rastladý. Zübeyr, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Bekr'e birer beyaz gömlek verip onlarý güzelce giyindirdi. Öte yandan Medine müslümanlarý Peygamber sal­lallahu aleyhi ve sellem'in yola çýktýðýný duy-

dular. Her sabah Harre'ye gidip geliyorlar, gözlemeye koyuluyorlardý. Öðlen sýcaðýnda evlerine dönüyorlardý. Yine bir gün epey bek­ledikten sonra sýcaða dayanamayýp evlerine dönmüþlerdi. Bir yahudi de bir kulenin üze­rine birþeye bakmak için çýktý. Derken Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve arka­daþlarýnýn beyazlar giyinmiþ ve serap denizini yararak gelmekte olduklarýný gördü ve dayanamayýp avazý çýktýðý kadar baðýrdý: 'Ey arap topluluðu, iþte beklemekte olduðunuz dedeniz!'

Müslümanlar hemen silaha sarýlýp gittiler. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'i Harre'nin sýrtýnda karþýladýlar. O ise, sað ta­raftan Amr bin Avf oðullarýnýn yanma inip ko­nakladý. Tarih, Rebiu'I-Evvel ayýnýn bir pa­zartesi günü idi. Ebû Beki" ayaða kalktý, Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem oturuyor­du. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i tanýmayan ve görmeyen Ensârdan bazý kim­seler Ebû Bekr'e gelmeye baþladýlar. Pey­gamber sallallahu aleyhi ve sellem güneþ al­týnda kalýnca, Ebu Bekr hýrkasýyla onu gölge­lendirdi. Ýnsanlar ancak o zaman Peygambe­rin kim olduðunun farkýna vardýlar. Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem, Amr bin Avfo-ðullannda on üç güne yakýn bir süre kaldý. O müddet zarfýnda takva üzerine tesis edilen (Kûbâ) Mescidi(ni) yaptý, orada onlara namaz kýldýrdý. Sonra devesine binip yola revan ol­du, insanlar da yanýnda yürüyorlardý. Devesi gelip bugünkü Mescidi Nebî'niýý bulunduðu yere çöktü. O zamanlarda müslümanlar orasý­ný namaz kýlma yeri yapmýþlardý. Önceleri orasý, Es'ad bin Zürâre'nin himayesinde bulu­nan, Ýki yetim olan Selýl ve Süheyl'in hurma kurutma harmanlan idi. Devesinin çöktüðü o yer için Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem þöyle dedi:

Ýnþaallah burasý bizim menzili mildir'

Sonra iki yetimi çaðýrýp o hurma harmaný­nýn pazarlýðýný yapmak üzere oraya mescid yapacaðýný söyledi. Yetimler: 'Hayýr olmaz, biz burasýný para ile deðil; size baðýþ yapaca­ðýz' dediler.

Mescidin inþasýna baþlandý. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de onlarla beraber kerpiç taþýmaya baþladý. Bir yandan da þöyle diyordu: Bu yük Hayber(in hurma) yükü deðil. Bu mbbimizin (ondan daha temiz olan) kerpiç yüküdür. Allahým, asýl ecir, âhiret ecri­dir. Hem Ensâr'ý hem de Muhacirleri esirge!' Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem böyle Muhacirlerden olan bir adamýn þiirini söyledi, ancak bana (þairin) ismi söylenmemiþtir."

Ýbn Þihâb dedi ki: "Bu beyitlerden baþka Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in tam olarak bir þiir söylediðini duymadýk." [Buhârîl

6420- el-Berâ in Âzib radiyallalýu anh'-dan:

"Ebû Beki- babamýn evine geldi ve ondan bir semer satýn aldý. Azib'e dedi ki: 'Oðlunu benimle beraber gönder de onu taþýsýn.' Onu ben taþýdým. Babam parasýný almak için onun­la birlikte çýktý ve bu esnada sordu:

"Ey Ebû Bekr! Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem ile (Hicret için) gece yürüdüðü­nüz zaman ne yapýmýz?

Cevap verdi: 'Evet, bütün gece boyu yü­rüdük. Öðlen vaktine doðru önümüze bir ka­ya çýktý. Uzunca ve gölgesi bulunan bir kaya. Onun yanýnda konakladýk. Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'in, gölgesinde rahat uyuyabilmesi için orasýný elimle düzelttim. Sonra oraya postu serdim. Dedim ki:

'Ey Allah'ýn Resulü! Sen burada uyu! Ben de etrafý gözetleyeyim'?' O uyudu, ben de et­rafý gözetlemek için çýktým. Derken kayaya doðru gelmekle olan bir çoban gördüm, ya­nýnda koyunu da vardý.

'Sen kimlerdensin?' diye sordum.

'Medinelilerden bir adamým' dedi.

'Koyununda süt var mýdýr?'

'Evet.'

'Bana biraz süt saðar mýsýn?'

'Evet' dedi ve koyunu tuttu, memesini toz. kýl ve topraktan iyice temizledi. Beraberinde bulunan bir maþrapaya epeyce süt saðdý. Ben­de de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e su verdiðim ve ona abdest suyu hazýrladýðým bü" ibrik vardý. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim. O daha yeni uyanmýþtý. SÜte soðumasý için biraz su ilave ettim. Sonra dedim ki: 'Ey Allah'ýn Resulü! Buyur, bu süt­ten iç!' Ýçti ve ben de doyuncaya dek Ýçlim.

Buyurdu ki: 'Gitme zamaný gelmedi, mi?'

'Evet' dedim ve oradan öðlenden sonra ay­rýldýk. Sürâka b. Mâlik arkamýzdan geliyordu.

Dedim ki:

'Ey Allah'ýn Resulü, adam bize yetiþe­cek.'

'Korkma, üzülme.' Allah bizimledir' dedi ve ona beddua etti. Atý kamýna kadar yere gö­müldü. Bunun üzerine Sürâka:

'Biliyorum, siz bana beddua ettiniz; bana dua edin de kurtulayým; isteðinizi yerine geti­reyim' dedi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dua edince kurtuldu. Daha sonra bize verdiði sözü yerine getirmek maksadýyla, bizi takip eden herkesi geri çevirdi ve sözünde durdu."

6421- (Müslim'deki) diðer rivayet:

Sürâka dedi kî: "Ýþte ok torbam. Ondan bir tane ok çýkarýp al! Ayrýca falan yerdeki deve­lerimin ve kölelelerimin yanýndan geçeceksin onlardan da istediðini alýrsýn." Buyurdu ki: "Benim buna ihtiyacým yoktur." Geceleyin Medine'ye vasýl olduk, halk bizi konuk etmek için âdeta yarýþ yapýyorlardý.

"AbdülmuttalÝpoðullarýnýn dayýlarý olan Neccaroðýdlarýnýn yanýnda konaklarým. Böy­lece onlarýn gönlünü yaparým" buyurdu.

Erkekler, kadýnlar evlerin damlarýna çýktý­lar. Çocuklar ve hizmetçiler yollara düþtüler; "Ya Muhammedi Ey Allah'ýn Resulü!" dîye baðrýþýyorlardý. [Buhârî ve Müslim]

6422- Ebû Beki- radiyallahu anh'dan: "BÝz maðaradayken,  ardýmýzdan gelen

müþriklerin ayaklarýný gördüm; onlar baþýmý­zýn uçundaydýlar. Dedi ki: 'Ey Allah'ýn Resu­lü! Eðer onlardan birisi ayaklarýnýn ucunu ba­karsa bizi görecektir.' Þöyle buyurdu:

'Ey Ebû Beki! üçüncüleri Allah olan bu iki kiþiyi ne sanýyorsun'."

[Buhâri. Müslim ve Tîrmizî]

6423- Enes radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye gelirken, Ebû Beki"'i devenin ar­kasýna almýþtý. Ebû Bekr yaþlý idi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ise gençti. Ebû Bekr tanýnýyordu, Peygamber sallallahu aley­hi ve sellem'i kimse tanýmýyordu. Kiþi rastlý­yor ve soruyordu: 'Ey Ebû Bekr! Þu önünde­ki adam kimdir?' O da þöyle diyordu:

'Bu adam bana yol gösteriyor.' Tabii kiþi, bu yoldan üzerinde yürünülen yolu kastettiði­ni zannediyordu. Halbuki onun bu sözündeki yol, (Ýslâm demek olan) hayýr yolundan iba­retti.

Ebû Bekr arkasýna döndü, bir de ne gör­sün, bir süvari gelip onlara yetiþmiþ. Hemen þöyle haykýrdý: 'Ey Allah'ýn Resulü! Ýþte bir süvari, arkamýzdan yetiþmiþ.' Allah Resulü hemen þöyle dua etti: 'Allahým, bunu yere dü­þür!' Hemen at onu sýrtýndan yere fýrlatýp attý. Ayaða kalkýp yalvardý:

'Ey Allah'ýn Resulü! Emret, emrine ama­deyim. '

'Sen bu durduðun yerde dur! Gelenlere karþý bizi savun, bize yetiþmesinler'

(Ne gariptir ki o adam) gündüzün evvelin­de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e karþý çalýþtý, gece olunca da onun hayatýný sa­vunan bir silah gibi oldu.

Nihayet Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Harre'nin bir yerinde indi (konakladý). Ensâr'a haber gönderildi, silahlanarak gelip O'na selam verdiler. Onlar da:

"Haydi develerinize binin ve yürüyün, siz güvence içindesiniz artýk, kimse size iliþe-mez" dediler. Onlar tekrar develerine bindiler, yedekte olan Ensâr da onlarý korudu. Medine: 'Allah'ýn Peygamberi geldi, Allah'ýn Pey­gamberi geldi!' sesleriyle çalkalandý. Herkes

yükseklere çýkýp ona bakýyordu. O da yürüdü ve Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin avlusunda konakladý." [Uzan bir metinle Buharî]

6424- el-Berâ radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in

ashabýndan bize (Medine'ye) ilk gelenler: Mus'ab bin Umeyr ile Ýbn Ümmi Mektûm ol­muþtur. Bunlar (Medine müslümanlarýna) Kur'ân okutuyorlardý. Sonra Ammâr, Bilâl ve Sa'd geldi. Sonra Ömer sahabeden yirmi kiþi ile beraber geldi. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem teþrif etti. O güne kadar Me-dineliler hiçbir þeye bu kadar sevinmemiþler-di. Hatta çocuklarýn ve herkesin 'Allah Resu­lü geldi' diye baðýrdýklarýný gördüm. O geldi­ði zaman ben 'Sebbihisme Rablnkel-A' lû' gi­bi mufassal nev'inden birtakým sûreleri (Me~ dine'lilere) okumuþtum. [Buhâri]

6425-  Ebû Osman en-Nehdî radiyallahu anh'dan:

"Ibn Ömer'in hakkýnda 'Babasýndan önce hicret etli' diyenlere öfkelendiðini duydum, Ýbn Ömer dedi ki: 'Ben ve Ömer Medine'de Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldik.

Onu öðlen istirahatine çekilmiþ uyurken bulduk. Eve döndük. Ömer beni gönderdi: 'Haydi giý bak hele uyanmýþ mý?' dedi. Gittim onu uyanmýþ görünce hemen ona biat ettim. Sonra gelip babama bildirdim, koþarak yanýna gittik, babam da biat etti ve ben de ondan son­ra (tekrar) biat ettim." [Ýkisi de Buhârî'ye aittir.J

6426- Cerîr radiyallahu anh'dan:

(Aliah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Allah Teâlâ bana vahyefti: Bu üçünden hangisine gidip yerleþirsen orasý senin Hicret evindir: Medine, Bahreyn ya da (Þam'da bir belde olan) Kunnesrîn." |Tirmizî|

6427- Ebû Mûsâ radiyallahu anh'dan:

"Biz Ycmen'deyken Peygamber sallalla­hu aleyhi ve sellem'in zuhurunu duyduk. Bu­nun üzerine ben ve iki kardeþim —ki ben en küçükleriydim— Ebû Bürde ile Ebû Ruhm kavmimden elli küsur insanla yola çýktýk. Ge­miye bindik, gemi bizi Necâþî'nin ülkesine (Habeþistan'a) atýp býraktý. Orada Ca'fer ve arkadaþlarýna rastladýk. Hep beraber gelince­ye dek onun yanýnda ikamet ettik. Vardýðý­mýzda Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel­lem Hayber'i yeni fethetmiþti. Oranýn gani­metlerinden bize de hisse ayýrdý. Bizden baþ­ka, fethe iþtirak etmeyenlerden hiç kimseye hisse vermemiþtir. Cafer'le beraber gemi eh­line de vermiþtir. Ýnsanlar bize þöyle diyorlar­dý: 'Biz hicretle sizi geçtik.' Bizimle beraber (gemiyle) gelen Esma bint Ümeys, Hafsa'nm yanýna girdi;. Ömer gelince: 'Bu kimdir?' di­ye sordu.

'Bu Esma bint-Ý Umeys'tir' dediðinde, Ömer þöyle dedi:

'Ha þu Habeþli kadýn, þu deniz yoluyla ge­len kadýn mý?'

'Evet' dedi.

'Biz sizden önce hicret ettik, Biz Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e sizden daha yakm ve nezdinde daha çok hak sahibi­yiz' dedi. Bunun üzerine kadýn kýzdý ve þu ce­vabý verdi:

'Hayýr vallahi; siz onunla beraberdiniz. O açýnýzý doyururdu, cahilinize öðüt verirdi. Biz uzak yerde Habeþistan'da herkesin kinini, Al­lah ve Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in uðrunda üzerimize çekmiþtik. Vallahi senin bana dediklerini Allah Resulü sallallahu aley­hi ve sellem'e soyleyinceye kadar ne bir lok­ma yemek yerim ve ne de bir yudum su içe­rim.' Derken Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem geldi ve kadýn gidip Ömer'in dedik­lerini ona iletti. Þöyle buyurdu: 'SÝS benîm için hepsinden daha kýymetlisiniz. O ve arka­daþlarý tek hicrete sahip iken siz gemi ehli iki hicrete sahÝbsiniz.'

Esma dedi ki: 'Ebû Musa ve arkadaþlarýný bana haber gönderip bu hadisi sorduklarýna þahit oldum. Dünyada onlar için Allah Resulü sailallahu aleyhi ve sellem'in kendilerine ver­diði bu müjdeden daha deðerli hiçbir þey ol­mamýþtýr'." |Buhârîve Müslim.]

6428- Ýbn Abbâs radiyallahu anh'daiý: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,

Ebû Bekr ve Ömer muhacirlerdendir. Çünkü onlar müþriklerin yurdunu terk edip hicret et­miþlerdir. Ensâr da muhacirlerden sayýlýr; çünkü Medine de þirk yurdu idi. Onlar Akabe gecesi Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'e gelip (bir nevi hicret edip) müslüman olmuþlardýr." (NesâîJ

6429-  Abdullah bin es-Sa'dî radiyallahu anlý'dan:

Dedim ki: "Ey Allah'ýn Resulü! Hicretin (arlýk) kesildiðini söylüyorlar." Þöyle buyur­du: "Kâfirlerle savabildiði sürece hicret asla kesilmeyecektir." | Nesâîl

6430- Ya'lâ bin Ümeyye radiyallahu anh'­dan:

"Fetih günü babam Umeyye Ýle Peygam­ber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldik. De­dim ki: 'Babamýn biatini hicret üzere kabul et!' Þöyle buyurdu: "Hicret kesilip bitmiþtir. Ben onun biatim cihad üzere kabul ediyo­rum'."

6431- Ömer radiyallahu anlý'dan: "Allah Resulü sallallalýu aleyhi ve sellem'in vefatýndan sonra artýk hicret yoktur."

6432- Ýbn Amr bin el-Âs radiyallahu anh'-dan:

Bir adam dedi ki:

"Ey Allah'ýn Resulü! Hangi hicret üstün­dür?" Þöyle buyurdu:

"RabbÝnÝn hoþlanmadýðý þeyi býrakma n-dýr." Sonra þöyle dedi:

"Hicret ikidir: Þehirlinin hicreti; köylü­nün hicreti. Köylü, ancak çaðýrýldýðýnda da­vete icabet eder ve emrolunduðu zaman da itaat eder. Þehidi ise iþi çok, basý her zaman derttedir. Onun için ecri daha büyük olur."

[Nesâî.l

6433- Muâviye radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Tevbe kapýsý kapanmadýkça, hicret bit­mez, güneþ batýdan doðmadýkça da tevbe ka­pýsý kapanmaz." |Ebu Davud|

6434- Sehl bin Sa'd radiyallahu anh'dan: "(Sahabe Ýslâm takvimini belirlerken) Ne

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in peygamber olarak gönderiliþ zamanýný ve ne de vefatýný ölçü kabuul ettiler. Bu hususta Medine'ye geliþin(hicret)i ölçü kabul etliler." [Buhârî (Hicreie dair) bir bâbta]

6435- Urve radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, hacdan sonra Zi'lhicce'nin kalan günlerinde, muharrem ve safer aylarýnda da bekledi. Son­ra müþrikler onun Medine'ye gideceðini, ora­da onu savunacak ve barýndýracak müslüman-larýn bulunduðunu haber alýnca, paniðe kapýl­dýlar ve bir araya gelip toplandýlar. Hep birlik­te onu öldürmek, yahut hapsetmek, ya da Mekke'den sürmek için karar aldýlar. Allah hemen onlarýn bu hile ve desiselerini þu âyeti indirerek Peygamber'ine bildirdi:

'Hani küfredenler seni hapsetmek, yahut seni öldürmek ya da seni —ülkenden— çýkart-

mak için sana tuzak kurmuþlardý. Onlar (sa­na) tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranlarýn en hayýrksýdýr.' (Enfâl 30) Ebû Bekr'in evine geldiði gün müþriklerin kendisini akþam yata­ðýna yattýðý zaman yakalamayý planladýklarý Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e ulaþ­mýþtý. Bunun üzerine, sabaha karþý gece bit­mek üzere iken O, Ebû Bekr ile Sevr maðara­sýna doðru hareket etti. Ali de gelip yataðýna yattý. Böylece müþrikleri oyalýyordu

Müþriklerde: 'Haydi þimdi yatalým, sabah olunca ona birden hücum eder, sýmsýký baðla­rýz' diye istirahata çekilip geceyi orada geçir­diler.

Sabah olunca Ali'yi yataktan kalkarken gördüler ve ona Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in nerede olduðunu sordular. O da: 'Bilmiyorum' deyince, Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'in evde olmadýðýný, çýkýp gittiðini anladýlar ve ardýndan koþtular.

Her yöne adam gönderdiler. Su (kuyu) sa-

hiplerine adam gönderip yakalayana verilmek üzere büyük ödüller koydular. Nihayet Sevr maðarasýna geldiler, tepesinde durdular, ma­ðaranýn Ýçinde olan Allah Resulü ile Ebû Bekr onlarýn seslerini duydular. Ebû Bekr korkma­ya baþladý. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onu þöyle teselli ve teskin elti: 'Üzül­me Allah bizimledir Dua edip: 'Allah onun üzerine sekineyi indirdi. Göremediðiniz ordu­larla onu destekledi, kâfirlerin sözünü alçaktý, Allah'ýn sözü ise en yücedir. Allah hem Azýz, hem de Hakîm'dir'." (Tevbe 40)

[Taberânî,Mu'cemu'l-Kebir'de daha uzun bir me­tinle hem leyyin ve hem de münsel bir senedle.)

6436- Enes ve diðerlerinden, dediler ki: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem

maðarada kaldýðý gece, Allah otlara emretti, maðaranýn kapýsýnda bittiler; örümceðe em­retti maðaranýn kapýsýnda að Ördü. Ýki yabanî güvercine emretti, maðaranýn aðzýnda yuva yaptý.

Müþrikler gelerek, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e maðaranýn kapýsýna kürk arþýn kadar yaklaþtýlar. Ýçlerinden bir adam baktý ve iki güvercini gördü ve arkadaþlarýna seslendi: 'Maðaranýn kapýsýnda iki güvercin gördüm, anladým ki içinde kimse yok; eðer olsaydý bu güvercinler buradan kaçarlardý.' Onun bu sesini Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem duydu. Anladý ki Allah o iki güver­cin vasýtasýyla onlarý içeriye girmekten alý­koymuþtu. Ve o iki güvercine çok önem ver­di. Daha sonra Harem-i þerifte bunlarýn iki yavrusu oldu. Harem-i þerifteki tüm güvercin­lerin aslý ve nesli iþte o iki güvercin yavrusun­dan türemedir."

(Bezzar ve Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de zayýf bir senedle.l

6437- Câbir radiyallahu anh'dan:

"Ebû Bekr maðarada bir delik gördü, ora­dan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e zararlý bir þeyin çýkýp gelmemesi için ayaðýy­la orayý týkadý. Maðarada tam üç gün kaldýlar, sonra çýkýp yola revan oldular. Ümmü Ma'bed'in çadýrýnda dinlendiler.

Ümmü Ma'bed ona bir koyun ve bir býçak gönderdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; 'Al býçaðý ver o cýlýz koyunu.' dedi. Ka­dýn: 'Onun sütü yok ki' diye haber gönderdi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aley­hi ve seliern: 'Getir o cýlýz koyunu!' diye em­retti. Nihayet o cýlýz koyunu ona iletti. Koyu­nun sýrtýný sývazladý. Derken koyunun meme­si süt ile doldu. Saðdý ve kâseyi sütle doldu­rup içti, Ebû Bekr'e verip ona da içirdi. Son­ra yine saðdý ve saðýlan sütü Ümmü Ma'bed'e gönderdi." |Bezzar zayýf bir senedle.|

6438- Huneys bin Hâlid radiyallahu anh1-dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve yanýndakiler, Ümmü Ma'bed el-Huzâîye'nÝn çadýrlarýna uðradýlar, gayet cömert kadýndý; yemek yedirir, su içirirdi. Paralarý ile ondan et ve hurma satýn almak istediler, fakat yanýnda hiçbir þey bulamadýlar. Grup bayaðý yorgun ve bitaptý, Peygamber sallallahu aleyhi ve sel­lem çadýra baktý, cýlýz bir koyun gördü. Bunun üzerine sordu; 'Ey Ümmü Ma'bed ne oldu bu koyuna?' 'Güçsüzlük sebebiyle sürüden ayrýl­dý' diye cevap verdi.

'Peki sütü var mýdýr?'

"Sanmam, çok zayýf bir koyun."

"Müsaade eder misiniz onu ben bir saða­yým?"

"Hay hay, buyurun saðýn!"

Koyunu getirtti, memelerini sývazladý. Besmele çekti, bir anda memeleri sütle dolup taþlý. Saðdý, kendisi içti, arkadaþlarýna da içir­di. Hepsi içliler ve doydular. Sonra bir kere daha saðdý ve bakracý doldurdu. Sütü orada býrakýp onunla baþka bir alýþ veriþ daha yapýp oradan ayrýldýlar. Aradan çok geçmeden zayýf keçileri önünde olduðu halde kocasý geldi. Orada sütü görünce þaþýrdý ve sordu; 'Ey Üm­mü Ma'bed bu süt nereden geldi? Ben gider­ken evde süt namýna hiçbir þey yoktu. 'Evet vallahi hakikaten süt yoktu; fakat buraya mü­barek bir adam uðradý.'

Kocasý: 'Ne olur onun niteliðini bana an­lat!1 dedi. Kadýn anlatmaya baþladý: 'Yüzü parýl parýl parýldýyordu. Güzel yaratýlýþlý idi. Ne öksürük ve ne de benzeri bir þeyleri yok­tu. Son derece yakýþýklý ve güzeldi. Gözleri irice idi. Kirpikleri ve kaþý gür idi, sesi gayei yumuþak ve nezaket taþýmaktaydý. Sakalý gür,

taranmýþ ve tertemiz idi. Sükût ettiði zaman suratýnda vakar okunuyordu, konuþtuðu za­man sözleri âdeta inci gibi, mübarek aðzýndan dökülüyordu. Boynu son derece düzgün ve güzeldi. Konuþurken pek uzun konuþmuyor­du, çok ta kýsa kesmiyordu. Ýki dal arasýnda bir dal gibi bir þeydi o. Üç kiþinin en cazip ve güzeliydi. Arkadaþlarýnýn ona son derece say­gý ve hürmeti vardý. Etrafýnda sanki birer per­vane idiler. Konuþtuðunda pür dikkat dinli­yorlardý. Emrettiði zaman emrini yarýþýrcasý­na yerine getiriyorlardý. Güler yüzlü idi, çatýk kaþlý deðildi. Yüzünü herhangi bir þeyden do­layý buruþturmuyordu."

Ebu Ma'bed bunlarý dinleyince kendini alamadý ve þöyle haykýrdý:

'Vallahi o, Mekke'de Kureyþ'te zuhur eden ve bize anlatýlan yüce þahsiyettir. Onun sohbe­tinde bulunmak benim için son derece iç açýcý olurdu. Bir yol bulabilirsem mutlaka onun soh­betinde bulunmak þerefine ereceðim."

Mekke'de bir ses duyuldu, fakat nereden

ve kimden geldiðini kestiremediler. O ses þöyle diyordu:

'Ýnsanlarýn Rabbi olan Allah þöyle diyen iki arkadaþý en güzel mükafatla mükâfatlan­dýrsýn:

Ýþte Üramü Ma'bed'Ýn çadýrlarý.

Konakladýlar oraya geçmeden ileri.

Hidayet getirdiler; kadm hidayete erdi.

Baþarý saðladý, arkadaþ edinen Muham-med'i.

Ey Kusay! Allah sizi terk etmedi. Onda öyle keramet ve mucizeler vardýr ki, hiç kim­se onunla boy ölçüþemez. Kâ'boðullan siz de onun davranýþýna dikkat edin. Mü'minlere iyi davranýn, onlarý avlamak için tuzak kurmayýn!

(Ýnanmýyorsanýz) Kýz kardeþinize koyu­nundan ve süt dolu kabýndan sorun!

Eðer koyuna sorarsanýz (bile) tanýklýk eder bir bir anlatýr.

Cýlýz, sütsüz koyununu besmele çekip dua edip saðdý. Memelerine süt âdeta yaðmur mi­sâli yaðdý.

Saðdý sütü ikinci kez oradan ayrýldý, ge­lenler orada hayran kalýp þaþkmlýklarýný orta­ya serdi.'

(Þair) Hassan bin Sabit, bu sesi duyunca þu cevabý verdi:

'Peygamberlerinin kendilerini býraktýðý kavim, büyük bir ziyanda, kendilerine gilüði kimseler ise þanslý olmuþtur.

Bir kavimden göç etti, onlarýn akýllarý da­lâletle oldu. Vardýðý kavmin ise yüzleri nur-landý, güldü.

Sapýklýktan sonra Rableri onlarý onun sa­yesinde hidayete erdirdi. Hakk'a uyanlarý ger­çekten irþâd etti.

Ondan Yesrib ehline hidayet kafileleri akýn etti. Tüm Yesrib'Iileri bir anda haberdar elti.

Bir peygamber ki insanlarýn çevrelerinde görmediklerini görür. Her mescidde Allah'ýn Kitabýný büyük bir zevkle okur.

Bü- gün, bilinmeyen bir söz söylerse, he­men o gün ya da ertesi günün kuþluðunda o tasdik bulur.

Ne mutlu Ebû Bekr'e ki ona arkadaþ oldu, Allah mutlu edeceðini (iþte böyle) mutlu eder."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebîr'de. zayýf bit senedle]

6439- Kays bin en-Nu'mân radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Beki- (Mekke'den) gizlice gittiklerinde Ebû Ma'bed'Ýn yanýnda konakladýlar. Ebû Ma'bed dedi ki: 'Demek ki Allah böyle iste­miþ. Hiç sütümüz kalmadý.'

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Peki §u koyun nedir?' diye sordu.

Hemen onu getirdi. Ona berekeüe dua et­ti, sonra biraz saðdý ve içti. Yanýndakiler de içtiler. Adam hayranlýkla sordu: 'Kureyþ'in sabî dedikleri adam sen inisin?'

'Onlar öyle derler, ama bakma sen!'

"Þehadet ederim ki Allah tarafýndan sana gelen hak ve gerçektir' dedi. Sonra yine þöyle dedi:

'Sana tâbi olayým mý?'

'Hayýr, biz galip gelinceye kadar bekle, galip geldiðimizi duyduðunda bize uyarsýn buyurdu." [Bezzâr, Sahîh raviler kanaliyia.|

6440-  Evs bin Abdillah bin Hucr el-Esle-mî radiyallahu anh'dan:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ebû Bekr ile birlikte Hazevâti'l-Cuhfe'ye uð­radý. O, onlarý en güzel devesine bindirdi, bir de onlara köle verdi. Sonra köleye þöyle ten-bih etti: 'Onlarýn peþinden git, yerlerine ula­þýncaya kadar yanlarýndan ayrýlma! Hizmetle­rini gör, devenden de gereði gibi yararlansýn­lar.' Ondan sonra köle, o ikisini aldý; Seniyye-tu'r-Ramhâ, sonra Seniyyetu' l-Kûbe, sonra el-Murre, sonra Zât-i Keþet vadisi, sonra el-Mudlece, sonra el-Gassâbe, sonra Seniyye-lü'l-Murre'ye sonra, oradan da Medine'ye gö­türdü. Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, köleyi efendisine deve ile birlikte geri gönderdi ve efendisi Evs'e devesine bir isim takýp onu boynuna takmasýný tenbih etti. Zira o, ilgisiz bir adamdý, deveye bile isim verme­miþti." [Taberanî, M. el-Kebfr'ie ztýyýf bir senedlc.|

6441- Suheyb radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)

"Hicret diyarýnýz bana, Harre'nin (kara taþlýðýn) arasýnda bir aðaçlýk olarak gösteril­di. Bu ya Hecer olur, ya da Yesrib."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Bekr ile birlikte Medine'ye mütevecci­hen hareket etti.

Onunla birlikte ben de çýkmak istedim. Ancak Kureyþ'len iki delikanlý buna engel ol­du. Sonra yine çýktým, bu defa birkaç insan bana yetiþti ve beni geri döndürmek istediler. Onlara dedim ki: 'Size birkaç ûkiye altýn, si-yerâ elbisesi vereyim de yolumdan beni alý­koymayýn!'

'Olur' dediler. Ayrýca onlarý: 'Haydi gidin kapýnýn eþiðini kazýn altýnda allýn ukiyelerini bulacaksýnýz, falan adama gidin elbiseyi de ondan alýn' diyerek Mekke'ye gönderdim

Ondan sonra çýktým, Allah Resulü sallalla­hu aleyhi ve sellem'e gittim. Beni görünce þöyle buyurdu: 'Alýþ verisin üç kere kazandý.'

Dedim ki: 'Ey Allah'ýn Resulü! Senden önce kimse beni görmedi. Demek ki sana bu­nu CÝbrîl bildirdi, baþkasý deðil'."

(Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de zayýf bir senedle.]

6442-  Rezîn benzerini rivayet etli; onda (þu ziyade) þöyle geçer:

"Bunun üzerine: 'Ýnsanlardan kimisi de vardýr ki Allah rýzasýný talep etmek için kendi­sini satýn alýr.' (Bakara 207) âyeti nazil oldu. Sonra bunu Suheyb'e okudu."

6443- Urve radiyallahu anh'dan: "Ömer ve Ayyaþ bin ebî Rabîa arkadaþlarý ile birlikte çýktýlar. Amr bin Avf oðullarýnda konakladýlar. Hiþâm'in oðullan olan Ebû Cehl ile el-Hâris, anne bîr kardeþleri olan Ay­yaþ bin Rabîa'yi istemek için Medine'ye gel­diler. Yanýna gidip annesinin üzüntüsünü ona

Ýlettiler. 'Annen seni görmeden evde yatma­yacaðýný, saçýna yað süremeyeceðini söyledi ve bu hususta yemin etti. Böyle olmasaydý biz seni almaya gelmezdik.' O da annesinin ken­disini çok sevdiðini biliyordu. Onlarý doðrula­dý, kalbi yumuþadý. Annesine acýdý; fakat, yi­ne de onlarla çýkýp gitmek istemedi. Derken el-Hâris onu baðladý, beraberce onu zorla gö­türdüler ve nihayet baðlý vaziyetle tuttular. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu duyunca, kurtulmasý için dua etti. Sonra Mek-

ke fethedilmeden önce, o da kurtulanlar ara­sýnda kurtuldu ve Medine'ye geldi."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Kebir'de leyyin ve müýsel bir senedleJ

6444- Bezzâr benzerini Ömer'den þu ekle rivayet etli:

"Ömer dedi ki: Biz (aramýzda) þöyle der­dik: 'Allah'ý tanýyýp iman edip de sonra tekrar küfre dönenlerin tevbesini Allah asla kabul et­mez. ' Tabii ki onlar bu sözü kendi nefislerine de söylüyorlardý. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye gelince: 'De ki: Kendi­lerine aþýn davranýp günah iþleyen kullarým, Allah'ýn rahmetinden umudunuzu kesmeyin... —Siz bilemezsiniz— kavline kadar-' âyetini (Zümer 53) onlar hakkýnda bizim ve onlarýn kendi nefislerine söyledikleri bu söz hakkýnda inzal buyurdu.

Hemen bunu bir sahifeye yazýp Hiþâm bin cl-Âs'a gönderdim. Onu iyice anlayýncaya ka­dar devamlý olarak okudum. Ýçimden: 'Bu âyet galiba bizim hakkýmýzda nazil oldu' dedim ve deveme bindiðim gibi doðru Peygamber sallal­lahu aleyhi ve sellem'e gidip ona katýldým."

6445- Ibn Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geliþimiz, Hicret'in beþinci yýlýnda olmuþtur. el-Alýzâb yýlýnda Kureyþ'le beraber gelmiþtik. Ben kardeþim el-Fadl ile beraberdim. Yaný­mýzda kölemiz Ebû Râfi' de bulunmaktaydý. Arec'e varýnca, yol deðiþtirip Amr bin Avfo-ðullanna gittik. Medine'ye girdik. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i Hendek savaþýn­da bulduk. Ben o zaman sekiz yaþýndaydým, kardeþim ise onüç yaþýndaydý."

[Taberânî, Mu'cemu'l-Evsat'ta]


 
6419-Bu hadisi Buhârî (menâkýbu'l-Ensâr 45, IV, 254-6), Yahyâ b. Bukeyr ani'l-Leys an Ukayl ani'z-Zührî an Urve an Âiþe senedi ile tahrîc etti.

6420-Bu hadisi Buhârî (menâkýb 25, IV, 180-1; menâkýbu'l-Ensâr 45, IV, 262-3; eþribe 12, VI, 246) ve Müslim (zühd no. 75, s. 2309-10), Ebû Ýshâk ani'l-Berâ asl-ý senedi ile tahrîc ettiler. Lafýz Müslim'e aittir.

6421-Kezâ bu da Müslim'e ait bir ziyadedir. Ýsrâil an Ebî Ýshâk tarikiyle gelmiþtir.

6422-Bu hadisi Buhârî (fadâilu'l-ashâb 2/2, IV, 190; menâkýbu'l-Ensâr 45, IV, 263), Müslim (fadâilu's-sahâbe 1, s. 1854ý) ve Tirmizî (no. 3095), Sâbit an Enes an Ebî Bekr asl-ý senedi ile tahrîc ettiler.

6423-Bu hadisi Buhârî (menâkýbu'l-Ensâr 45/14, IV, 259-60), daha uzun bir metinle Abdüssamed b. Abdilvâris an ebîhî an Abdilazîz an Süheyb an Enes senedi ile tahrîc etti.

6424-Bu hadisi Buhârî (menâkýbu'l-Ensâr 46/1-2, IV, 264-5; fadâilu'l-Kur'ân 6/3, VI, 101; tefsîru S‍reti'l-A'lâ 1, VI, 82), Ebû Ýshâk ani'l-Berâ asl-ý senedi ile tahrîc etti.

6425-Bu hadisi Buhârî (menâkýbu'l-Ensâr 45/19, VI, 261-2), Muh. b. es-Sabbâh an Ýsmâil an Âsým an Ebî Osmân senedi ile tahrîc etti.

6426-Bu hadisi Tirmizî (no. 3923), el-Hüseyn b. Hureys ani'l-Fadl b. Mûsâ an ësâ b. Ubeyd an Gaylân b. Abdillah el-Âmirî an Ebî Zür'a b. Amr an Cerîr senedi ile tahrîc etti ve isnâdý hakkýnda "garîb" hükmü verdi:

6427-Bu hadisi Buhârî (menâkýbu'l-Ensâr 37/5, VI, 246; maðâzî 38/33, V, 79-80) ve Müslim (fadâilu's-sahâbe 169, s. 1946-7), Büreyd b. Abdillah b. e. Bürde an Ebî Bürde an Ebî Mûsâ asl-ý senedi ile tahrîc ettiler.

6428-Bu hadisi Nesâî (bey'at 13, VII, 144-5), el-Hüseyn b. Mansûr an Mübeþþir b. Abdillah an Süfyân b. Hüseyn an Ya'lâ b. Müslim an Câbir b. Zeyd an Ýbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.

6429-Bu hadisi Nesâî (bey'at 15, VII, 147), Mahmûd b. Hâlid an Mervân b. Muh. an Abdillah b. el-Alâ b. Zebr an Busr b. Ubeydillah an Ebî Ýdrîs el-Havlânî an Hassân b. Abdillah ed-Damrî an Abdillah b. es-Sa'dî senedi ile tahrîc etti.

6430-Bu hadisi Nesâî (bey'at 15/1, VII, 145), Abdülmelik b. Þuayb b. el-Leys an ebîhî an ceddihî an Ukayl ani'z-Zührî an Amr b. Abdirrahman b. Umeyye an ebîhî an Ya'lâ senedi ile tahrîc etti.

Râvi Abdurrahman, Ýbn Hibbân'a göre güvenilir olmakla birlikte Ebû Hâtim "hâli bilinmiyor" demektedir. Diðer râvileri Sahîh ricâlindendir.

6431-Bu hadisi Nesâî (bey'at 15/3, VII, 146), Amr b. Alî an Ýbn Mehdî an Þu'be an Yahyâ b. Hânî an Nuaym b. Dücâce an Ömer senediyle tahrîc etti.

Yahyâ hariç tüm râvileri Sâhîh ricâlinden olup, sözkonusu râvi de güvenilir bir kimsedir.

6432-Bu hadisi Nesâî (bey'at 12, VII, 144), Ahmed b. Abdillah b. el-Hakem an Muh. b. Ca'fer an Þu'be an Amr b. Murre an Abdillah b. el-Hâris an Ebî Kesîr an Ýbn Amr senediyle tahrîc etti.

6433-Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 2479), Ýbr. b. Mûsâ an ësâ an Harîz b. Osmân an Abdirrahman b. e. Avf an Ebî Hind an Muâviye senedi ile tahrîc etti.

6434-Bu hadisi Buhârî (menâkibu'l-Ensâr 48, IV, 267), Abdullah b. Mesleme an Abdilazîz an ebîhî an Sehl senediyle tahrîc etmiþtir.

6435-Urve nedeniyle mürsel bir rivayet olmasýna karþýlýk râvilerinden Ýbn Lehî'a hadisi hasen kabul edilen ihtilâflý bir râvidir (Mecma‘ VI, 52).

6436-Heysemî, isnâdýnda durumlarýný bilmediði râvilerin bulunduðunu söylemiþtir (Mecma‘ VI, 53).

6437-Kezâ bu hadisin de isnâdýnda hâli bilinmeyen bir râvi mevcuttur (Mecma‘ VI, 55).

6438-Heysemî'ye göre durumlarý bilinmeyen birden fazla râvi mevcuttur (Mecma‘ VI, 58).

6439-Mecma‘ VI, 58.

6440-Heysemî, isnâdýnda durumlarýný bilmediði râvilerin mevc‍diyetine iþaret etmiþtir (Mecma‘ VI, 55).

6441-Ayný þekilde hâlleri bilinmeyen birden fazla râvi mevcuttur (Mecma‘ VI, 60).

6443-Urve'nin rivayeti mürseldir. Ayrýca hakkýnda ihtilâf bulunan râvi Ýbn Lehî'anýn rivayetleri hasen mertebesindedir.

6444-Heysemî'ye göre râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 61).

6445-Bu hadis Abdullah b. Muh. b. Umâre el-Ensârî an Sül. b. Dâvud b. el-Husayn tarikiyle gelmiþtir. Her iki râvi de ne tevsîk edilmiþtir, ne de zayýf addedilmiþtir. Diðer râvileri güvenilir kimselerdir (Mecma‘ VI, 64).



Ynt: Peygamber s.a.v. in Medineye hicreti By: Bilal2009 Date: 24 Haziran 2019, 13:52:36
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri Peygamberimizin yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Peygamber s.a.v. in Medineye hicreti By: ceren Date: 24 Haziran 2019, 17:11:56
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim. ..

radyobeyan