Hudeybiye gazveleri By: sidretül münteha Date: 06 Ocak 2011, 16:45:50
HUDEYBÝYE GAZVESÝ
6608- el-Misver bin Mahrame ve Mervân radiyallahu anhumâ'dan:
(O iki râviden) Her biri arkadaþýnýn anlattýklarýný doðrulayarak, bazen de münferid olarak rivayet ediyorlar:
"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (Hudeybiye senesinde Medine'den) çýktý; yolun bir kýsmýný katettikten sonra þöyle buyurdu;
'Hâli(l bin el-Velîd, Kureyþ ordum için, el-Gamlýn'de gözcülük yapmaktadýr. Bu yüzden yolun saðýndan gidin!' Vallahi Hâlid, (müslü-man) askerin kaldýrdýðý toz topraðý görünceye dek onlarýn farkýna varmadý.
Allarýný mahmuzlayarak doðru Kureyþ'e uyarýcý olarak gitti. Öte yandan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yoluna devam etti. Seniyye mevkiine varýnca, devesi çöktü. Ýnsanlar deveye 'Kalk, kalk, yürü!' dedilerse de deve ýsrarla kalkmadý. Bu sefer halk 'Kusvâ çöktü kaldý' dediler.
Bunun üzerine Peygamber sallaUahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "Hayýr. Kusvâ çöküp kalmadý, çökmek de âdeti deðildir. Lâkin onu, Fil'i (Mekke'ye girmekten alýkoyan) Zat durdurmuþtur.'
Sonra þöyle buyurdu: 'Nefsim kudret elinde olana yemin ederim ki, onlarýn (Mekke de), Allah'in hürmetlerinden tazim ettikleri her ne (kutsal) þey varsa kendilerine vereceðim.' Sonra devesini sürdü, deve hemen ayaða sýçradý. Sonra onlardan ayrýlýp Hudeybiye'nin en ücra köþesinde Semed adlý kuyunun bulunduðu yerde konakladý. Kuyunun suyu azdý. Ýnsanlar ondan avuç avuç su alýrlarken bir yandan da susuzluklarýný Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e karþý dile getirdiler. Çok geçmeden kuyunun suyu da bitti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sadaðýndan bir ok çýkardý. Onlarýn bunu o su deliðine sokmalarýný emretti. Bu emri yerine getirilir getirilmez oradan þarýl þarýl su kaynadý ve bundan kana kana içliler.
Tam o sýrada Budeyl bin Verkâ el-Huzaî, Huzâa'dan birkaç kiþiyle çýkageldi. Bunlar, Tîhâme kabileleri arasýnda Peygamber sallal-lahu aleyhi ve sellem'in sýrdaþý idiler (Büdeyl) Þöyle dedi:
'Kâ'b bin Luey ile Âmir bin Luey kabilelerini Hudeybiye'nin su kuyularý baþýnda yanlarýnda sütlü ve yavrulu develeri olduðu halde gördüm. Bütün arzulan seninle çarpýþýp seni ashabýnla birlikte Beyt-i Þerîf'i tavaf etmekten alýkoymaktýr.' Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem þu cevabý verdi:
'Biz buraya kimseye harp etmeðe gelmedik. Biz umre yapmaða geldik. Savaþmak Küreydin içine iþlemiþ. Halbuki bu, onlara zarar da verdi. Þayet dilerlerse (onlarla sulh yaparak) kendilerine müddet tanýrým. Böylece benimle diðer insanlarýn arasýndan çekilirler. Eðer ben ötekilere galip gelirsem, Kureyþ'itler de dilerlerse onlarla yapacaðým sulha girerler. Þayet ben, ötekilere galip gelemezsem (Kureyþ'liler) rahata kavuþurlar. Eðer Kureyþ' liler bu teklifime itiraz ederlerse nefsim kudret elinde bulunan Allah'a yemin olsun ki, kanýmýn son damlasýna kadar ashabýmla birlikte onlarla savaþýrým.' Böyle bir durumda Allah'ýn Kur'an'da ifade buyurduðu yardým va'dini yerine getireceði ise kesindir.
Budeyl'in cevabý: 'Gider onlara söylediklerini ulaþtýrýrým.' Sonra gitti Kureyþ'lilerin yanýna varýp þöyle dedi: 'Biz size o adamýn yanýndan geliyoruz; Ýsterseniz dediklerini size anlatalým.' Alçaklarýndan birisi: 'Bizim O'ndan bize bir þey haber vermenize ihtiyacýmýz yoktur' derken, içlerinden aklý erenlerden biri de þöyle dedi: 'Söyle bakalým ne dedi?'
'O þöyle þöyle, söylüyor' diyerek söylediklerini anlattý. Bunun üzerine hemen Urve Ýbn Mes'ûd ayaða fýrladý ve þöyle dedi:
'Ey topluluk! Sizler baba deðil misiniz?'
'Evet.'
'Siz çocuk deðil misiniz?'
'Evet.'
'Siz beni herhangi bir suç ve ihanetle suçluyor musunuz?'
'Hayýr.'
'Bilmiyor musunuz ben Ukaz ehlini, haydi (Kureyþ'e yardýma) gidelim diye çaðýrdým, gelmediler, bana da baþkaldýnnca, hanýmýmý, çocuklarýmý ve sözümü dinleyenleri alýp size getirdim. Bunu da biliyorsunuz, deðil mi?1
'Evet' dediler. Ondan sonra þöyle devam etli:
'Bu adam size bir anlaþma teklif ediyor. Onu kabul edin! Býrakýn beni de (anlaþmak üzere) ona varayým!'
'Peki Öyleyse ona git ve konuþ!' dediler.
(Urve) Hemen varýp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'le konuþtu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, ona da aynen Büdeyl'e söylediklerini söyleyip, ("bir anlaþma kabul etmezlerse, Kureyþ ile ölünceye kadar savaþýrým" buyurunca) Urve ibn Mes'ûd þöyle dedi:
'Ey Muhammed, sen kavminin kökünü kurutursan, bugüne kadar senden önce arabýn kökünü kurutan baþka birini duydun mu?' Eðer durum aksi olursa Kureyþ seninle harbe kalkýþtýðý zaman vallahi yanýndan kaçacak ve seni yalnýz baþýna býrakacak birtakým kimseleri de gömlekteyim.' Bunun üzerine Ebû Bekr: 'Sen git Lât'ýn tenasül uzvunu yala! Hiç biz kaçýp onu yalnýz býrakýr mýyýz?'
'Kim bu adam?' diye sorunca, Ebû Bekr olduðunu söylediler. Bunun üzerine ona þöyle dedi: 'Senin bana Ödenecek bir iyiliðin olmasaydý, bu sözüne cevap verirdim.'
Sonra tekrar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e dönüp konuþmaya baþladý. Konuþtukça onun sakalýndan tutuyordu. Muðîre bin Þu'be de elinde kýlýç, baþýnda miðfer olduðu halde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in baþýnda dikiliyordu.
(Urve) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in sakalýna elini her uzattýkça, o da kýlýcýn ucu ile (Urve'nin) eline vurup 'Çek elini Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in sakalýndan!" diye ikaz ediyordu. Urve baþýný kaldýrýp 'Kim bu adam?' diye sordu:
'el-Muðîre bin Þu'be'dÝr' dedjiler. Bunun üzerine ona þöyle dedi: 'Ey zalim! Ben halâ senin (geçmiþteki) ihanetini ödemekle meþgul deðil miyim?'
el-Muðîre, cahiliyette bir grup insanla yol arkadaþlýðý yapmýþ, sonra onlarý öldürüp mallarýný almýþtý. Sonra da (Peygamber'e) gelip müslüman olmuþtu. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurmuþtu: 'islâm'ýna gelince ben onu kabul ederim, malýný Ýse (ihanet malý olduðu için) kabul etmiyorum.' Urve bk yandan da Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabýný göz ucuyla gözetliyor ve onlarýn ona karþý davranýþlarýný inceliyordu. Sonra kavmine dönüp geldi ve þunlarý anlattý:
'Arkadaþlar! Ben çok krallarý; Kayser'i, Kisra ve Necâþî'yi gördüm. Onlara halklarý, Muhammed ashabýnýn Muhammed'e yaptýklarý saygýyý göstermiyorlar. Bir sümkürse ve sümkürüðü bir adamýn eline düþerse hemen onu yüzüne sürüyor. Bir emir verirse, herkes onun emrini yerine getirmek için âdeta yarýþ halinde. Abdest aldýðý zaman onun abdest suyundan kapmak için nerdeyse birbirlerini öldürecek derecede kavga ediyorlar. Konuþtuðu zaman, baþlarýný eðip sükûnetle dinliyorlar. Ona saygýlarýndan ötürü kimse onun yüzüne dikkatle bakamýyor. O sîze makul bir teklif sunuyor, kabul edin!'
Kinâneoðullarýndan bir adam kalkýp 'Bir de ona ben gideyim' dedi.
'Bir de sen git onunla görüþ, bakalým' dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabýnýn yanýna varýnca, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: 'Bu, kurbanlýk develere saygý duyan bir jnilletten falan kimsedir. Onun için onun önüne develeri çýkarýn.'
insanlar da onu develerle, bk yandan tel-biyc getirerek karþýladýlar. Bunu gören adaný kendini þöyle demekten alamadý: 'Sübhanal-lalý! Bunlar, Beyt-i Þeriften menedilmemeli-dir,'
Arkadaþlarýna döndüðünde þöyle dedi: "(Kurbanlýk) Develerine takýlar takarak süslemiþler, niyetleri kötü deðildir. Böyle bir kavim Beyt-i Þeriften menedilmemeli. Benim kanaatim budur.' Bunun üzerine Mikraz bin Hafs adýnda bir adam hemen ayaða kalkýp: 'Bir de ben gidip göreyim' dedi.
'Haydi git sen de gör ve konuþ!' dediler.
Gidip Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lern ve ashabýný gördüðünde, Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem þöyle dedi: "Jþte bu adam Mikraz bin Haf s dýr, facirin tekidir.' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile konuþmaya baþladý. O konuþurken Süheyl bin Amr çýkageldi,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce: 'Ýþte þimdi iþiniz kolaylaþtý' dedi.
Süheyl'in cevabý: "Gel aramýzda bir anlaþma yazalým.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir kâtip çaðýrdý ve þöyle dedi: 'Haydi önce BismillahirRahma-nirRahîm' yaz!' Süheyl: 'er-Rahman ne demek? Vallahi ben onun ne olduðunu bilmiyorum. Lâkin eskiden yazýldýðý gibi; 'BÝsmikel-lahumme' diye yaz!' dedi. Müslümanlar itiraz ettiler: 'Vallahi BismillahirRahmanirRa-hîm'den baþkasýný yazmayýz! dediler. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: 'Haydi Bismikellahumme, yaz! Sonra devam et: 'Ýþte bu, Allah'ýn Resulü Muham-med'in anlaþmasýdýr.' buyurdu. Süheyl gene itiraz etli ve þöyle dedi: 'Biz senin Allah'ýn Resulü olduðunu kabul etseydik, seni ne Beyt'ten menederdik ve ne de seninle çarpýþýrdýk, Lâkin: 'Abdullah'ýn oðlu Muhammed' diye yaz!' Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: 'Beni yalanlasamz da Vallahi ben Allah' in Resulüyüm, zararý yok, Abdullah'ýn oðlu Muhammed' diye yaz!'
Zührî dedi ki; Onlara bu kolaylýðý göstermiþtir. Çünkü O þöyle buyurmuþtu: 'Allah'ýn emirlerine aykýrý olmayan herhangi bir teklifi benden isterlerse mutlaka onu kabul ederim.'
(Þartlan þunlardý): Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
'Bizi serbest býrakmanýz, böylece Beyt-i Þerifi tavaf etmemiz.'
Süheyl:
'Bu yýl sýkýntý içindeyiz; gelecek sene olsun bu. Çünkü bu yýl kabul edersek arablar bunu mecburiyetten kabul etliðimizi sanýrlar.'
Gene Süheyl (þu þartý öne sürdü):
'Senin dininde olan bir adam bizden size giderse, mullaka onu geri çevireceðinize.'
Müslümanlar:
'Sübhanallah! Müslüman olarak bize gelen bir adam müþriklere nasýl geri çevrilir?' diye itiraz ettiler.
Tam o sýrada, Ebû Cendel bin Süheyl bin Amr zincirlerine vurulu halde Mekke'nin aþaðýlarýndan hapsedildiði yerden (kurtulmuþ olarak) geldi ve kendisini müslümanlarm arasýna altý (sýðýndý). Hemen Süheyl þöyle dedi:
'Ýþte ey Muhammed! Anlaþmamýza göre bunu bana geri vermelisin.'
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem 'Daha anlaþmayý bitirmedik ki?' buyurunca (Süheyl'in) cevabý;
'Öyleyse vallahi ben seninle hiçbir þey üzerinde asla barýþ yapmam."
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki; "Onu benim için kabul et!'
'Hayýr kabul etmem.'
'Evet, kabul edeceksin.'
'Etmem' dedi. Bunun üzerine Mükriz bin Hafs dedi ki:
'Onu senin için kabul ettik.' Ebû Cendel de þöyle dedi; 'Ey Müslümanlar topluluðu, Müslüman olarak geldim, tekrar müþriklere geri teslim ediliyorum. Baþýma gelenleri görmüyor musunuz?' Hakikaten o (Ebû Cendel), Allah uðrunda çok çetin azab ve iþkencelere maruz kalmýþtý.'
(Hz.) Ömer diyor ki: (Bu manzara karþýsýnda) Hemen Peygamber saJlallahu aleyhi ve sellem'e geldim ve: 'Sen Allah'ýn gerçek peygamberi deðil misin?' dedim.
'Evet' buyurdu.
'Peki biz hak üzere, düþmanlarýmýz da batýl üzere deðiller mi?'
'Evet.'
'Öyleyse dinimizde neden taviz veriyoruz?'
'Ben Allah'ýn Resulüyüm. (Bu anlaþmayý imzalamakta) O'na asla asi gelmem. O bana yardým edicidir' buyurdu.
'Beyt'e gelip tavaf edeceðiz, diye anlatan sen deðil miydin?'
'Evet, ama bu yýl onu tavaf edeceðimizi söyledim mi'
'Hayýr' dedim. 'Sen mutlaka ona varýp tavaf edeceksin' buyurdu. Daha sonra Ebû Bekr radiyallahu anh'a vardým ve dedim ki:
'Ey Ebû Bekr! Bu, Allah'ýn gerçek peygamberi deðil midir?'
'Evet.'
'Pekiyi, biz hak üzere, düþmanlarýmýz da batýl üzere deðiller mi?'
'Evet.'
'Öyleyse neden dinimizden Ödün veriyoruz?'
'Be hey adam! O, Allah'ýn gerçek peygamberidir. O, asla Rabbine âsi gelmez. Rab-bÝ mutlaka ona yardým eder. Sen onun dediðini yap! Vallahi o, hak üzeredir.'
'O, Beyt'e gelip tavaf edeceðimizi bize söylememiþ miydi?'
'Evet ama sana bu yýl geleceðini söylemiþ miydi?'
'Hayýr.'
'Þüphesiz sen oraya gidecek ve tavaf edeceksin' dedi.
Ömer: 'Bu itirazlarýmdan dolayý daha sonra keffaret olmasý için bir çok iyi þeyler yap-mýþýmdýr.'
Antlaþma imzalandýktan sonra, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
'Haydi kalkýn kurbanlarýnýzý kesin, sonra da traþ olun!'
Bu emri üç kere tekrarladýðý halde hiç kimse kalkmadý. Kimse kalkmayýnca, hemen Ümmü Seleme'nin yanýna girdi, durumu ona anlattý. Ümmü Seleme: 'Sen onlann bunu (söylediklerini) yapmalarýný istiyor musun?' dedi ve þunu ilave etti: 'Öyleyse dýþarýya çýk, hiç kimseyle konuþmadan kurbanýný kes ve týraþýný ol!' Ondan soma dýþarýya çýktý kurbanýný kesti ve bir berber çaðýrtýp týraþ oldu. Onlar bunu görünce hemen kalktýlar. Kurban kesip birbirlerini týraþ etmeye baþladýlar hatta bu husustaki acele davranmalarý sebebiyle neredeyse (yanlýþlýkla) birbirlerini öldüreceklerdi.
Ondan sonra (Mekke müþriklerinden koþarak mü'min kadýnlar geldi. Bunun üzerine Allah, (onlann iade edilmemesi meyanmda) þu âyeti inzal buyurdu:
'Ey inananlar! Ýnanmýþ kadýnlar hicret ederek size gelirlerse, onlarý deneyin. Hicretlerinin sebebini inceleyin. Allah onlann imanlarýný çok iyi bilir. Onlarýn mü'min kadýnlar olduklarýný anlarsanýz, kâfirlere iade etmeyin! Bu kadýnlar, o kâfirlere helâl deðil-
dýr, onlar da bunlara helâl olmazlar. Kâfirlerin bu kadýnlara verdikleri mehirleri iade edin. Bu kadýnlarýn /nehirlerini kendilerine verdiðiniz zaman, onlarla evlenmenize bir engel yoktur." (Mümtehine, 10)
Ömer, müþrik iken (Cahüiyede) evlenmiþ olduðu iki kadýnýný boþadý. Birisini Ebû Süf-yân'in oðlu Muâviye nikahladý. Diðeriyle ise Safvan bin Ümeyye evlendi.
Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sel-lem Medine'ye döndü. Kureyþ'ten Ebû Basîr adlý bir adam müslüman olarak ona iltica etti. Ardýndan onu geri çevirmek için (müþrikler) iki kiþi gönderdiler.
'Yaptýðýmýz anlaþmaya göre bu adamý bize geri vereceksin' dediler. O da onlara onu (Ebû Basîr'i) teslim elti. Beraberce geri döndüler. Zû'1-Huleyfe'ye vardýklarýnda yemek yemek için oturdular. Hurma yemeðe baþladýlar. Ebû Basîr o iki adamdan birine dedi ki: 'Senin bu kýlýcýn çok hoþuma gitti.' Öbürü ise kýlýcýný çýkardý. Adam dedi ki: 'Hakikaten bu çok güzeldir, defalarca denedim.' Ebû Basîr: 'Göster de bakayým' dedi. Adam gösterince hemen kýlýcý elinden alýp ona bir darbe indirdi, adam cansýz yere düþlü. Ötekisi kaçtý ve Medine'ye geldi. Koþarak mescide girdi Hz. Peygamber onun telaþla koþup geldiðini görünce: "Bu adam bir korku atlatmýþ7' buyurdu. Adam Hz. Peygamber'e yaklaþýnca þöyle dedi: 'Vallahi arkadaþým öldürüldü ben de öldürülecektim.' Çok geçmeden Ebû Basîr de geldi ve þöyle dedi: 'Ey Allah'ýn Nebisi! Sen verdiðin sözü yerine getirdin. Allah'a karþý olan sorumluluðun da yerine getirilmiþ oldu. Sen beni onlara geri verdin, sonra Allah beni onlarýn elinden kurtardý.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
'Yazýk anasýna! Bu adam harbi yeniden alevlendirecek. Biri onu yakalasa!'
Bu sözü duyunca, tekrar onlara geri gönderileceðini anladý. Oradan çýkýp deniz kenarýna gitti. O arada Ebû Cendel bin Amr da müþriklerin elinden kurtulmuþtu. O da hemen Ebû Basîr'e katýldý, müþriklerin elinden müslüman olup kurtulan kim varsa hepsi gelip Ebû Basîr'e katýldýlar, böylece orada ufacýk bir toplum meydana gelmiþti. Ondan sonra Þam'a çýkan Kureyþ kervanýný duyduklarý ve gördükle-
ri zaman, hemen yollarýný kesip adamlarýný Öldürüp mallarýný da almaya baþladýlar.
Bunun üzerine Kureyþ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yemin billah edip aralarýndaki akrabalýðý da Öne sürerek 'Artýk bizden size kim giderse ona iliþilmeyecek; o güven içinde olacak' diye and verdiler. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem de onlara bunu kabul ettiklerine dair haber saldý.
Bunun üzerine Allah þu âyeti inzal buyurdu: 'Onlarýn ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan alýkoyan O'dur...' 'Cahiliye taassu-bu'na kadar (Fetih, 24). Müþriklerin cahiliye taassubu, onun Allah'ýn Nebisi olduðunu ve 'BÝsmillahirrahmanirrahim'i kabul etmemeleri ve müslümanlarý Beyt'in arasýna girip (umre yapmalarýna) mâni olmalarý idi.
6609- Onun rivayetlerinden birisi de þudur:
"Ukbe bin Ebî Muayl'ýn kýzý Ümmü Gülsüm, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e
çýkýp (kaçýp) gelenlerdendi. O, evlilik çaðýný çoktan geçmiþ ve henüz evlenmemiþ bir kýzdý. Ailesi gelip onu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den geri Ýslediler. Ancak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, onu (inen âyetin hükmünce) geri vermedi."
6610- Rivayetlerinden birisi de þöyledir: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bin kiþiye yakýn insanla (umre için yola) çýktý. Zû'1-Huleyfe'ye varýnca kurbanýný süsledi, ona takýlar taktý. Kurbanlýk niþanesi olarak hörgücüne çizik atlý. Ve oradan umreye niyet edip ihrama büründü. Huzâa'dan bir gözcüyü de keþif için gönderdi. Gözcünün peþinden kendisi de maîyetiyle yürüdü. Gadir el-Eþtât denilen yere varýnca gözcü geri geldi ve durumu ona þöyle bildirdi:
'Kureyþ seninle savaþmak için epey asker toplamýþ, Ahâbîþ denilen topluluðu da yanlarýna kalmýþ. Seninle savaþacaklar, seni Mekke'ye sokmayacaklar. Beyti Þerifi tavaf etme-
ni engelleyecekler.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem (Ýstiþare amacýyla sahabilerini toplayýp onlara) þöyle buyurdu:
'Ne dersiniz, bizi Ka'beyi ziyaretten menetmek isteyen §u müþriklerin çoluk çocuklarý üzerine hücum edip periþan edelim mi? Eðer bu sýrada müþrikler bize karþý gelirlerse, (onlarla savaþýrýz). Allah, müþriklerin bir gözünü kesmiþtir (yani casusumuzu onlarýn gözünden korumuþtur). Aksi durumda onlarý öyle baskýna uðramýþ olduklarý halde býrakýrýz.'
EbûBekr þöyle dedi: 'Ey Allah'ýn Resulü! Sen kimse Ýle savaþmak Ýçin deðil Allah'ýn Evini kasdederek, yola çýktýn. Doðruca, Beyt-Ý Þerife yonel! Kim bizi ondan alýkoymaya kalkýþýrsa onunla savaþýrýz.' Bunun üzerine 'Allah'ýn adýyla haydi yürüyün!' buyurdu."
6611- Onun rivayetlerdendir:
"Onlar (HudeybÝye'de) on senelik barýþ imzaladýlar. Bu müddet zarfýnda herkes güven içinde olacak, kimse kimseye karýþmayacak. Bu müddet zarfýnda ne kýlýç çekme olacak ve ne de hýyanet." [Buhârî ve Ebû Davud]
6612- Rezîn þu lafzý ekledi:
"Bunu nasýl yazalým?" Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: "Evet, kim bizden onlara giderse, Allah onu uzaklaþtýrsm. Onlardan kim kaçarak bize gelirse onu geri çeviririz. Sonra da Allah, ona bir kurtuluþ yolu ihsan eder."
6613- Bîr baþka rivayette (Rezîn) Þunu da ekledi:
Ömer dedi ki: "Babasýna darbe indirmesi için eline kýlýç verdim. Fakat ona kýyamadý. Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem anladý ve þöyle buyurdu: "Ömer! Kim bilir belki o, Allah yolunda senin de memnun olacaðýn bir makama, sahip olacaktýr'."
6614- Tirmizî, Ali radiyallahu anh'dan: "Süheyl bin Amr ile müþriklerden bir kýsým insanlar þöyle dediler: 'Ey Allah'ýn Resulü! Çocuklarýmýzdan, kardeþlerimizden ve kölelerimizden birtakým insanlar çýkýp (kaçýp) sana geldiler. Onlarýn din hususunda en ufak bir bilgileri dahi yoktur. Sýrf mallarýmýzdan
ve topraklarýmýzdan (iþlen) firar elmek için sana geldiler, bu nedenle onlarý haydi bize geri ver! Eðer onlarýn dinde bilgileri yoksa onlara biz birþeyler öðretiriz.' Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: 'Ey Kureys topluluðu! Ya bundan (kötü davranýþlardan) vazgeçersiniz, ya da din hususunda Allah boyunlarýnýza kýlýç vuracak birini gönderir. Allah, onlarýn (bilgisiz olduklarý iddia edilenlerin) kalplerini iman üzerinde imtihan etmiþtir'
'Kimdir o ey Allah'ýn Resulü?' diye sordular. Ebû Bekr- ile Ömer:
'Ey Allah'ýn Resulü! O kimdir?'
'Pabuç tamir eden kiþidir" buyurdu. O anda Ali'ye tamir etmesi için pabucunu vermiþti. Sonra Ali bize dönüp þöyle dedi: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurmuþtur:
'Kim benim hakkýmda kasýtlý olarak yalan uydurursa cehennemdeki yerine hazýrlansýn.'
6615- Ma'kil bin Yesâr radiyallahu anh'-dan:
"Þecere günü Ýnsanlarýn Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e biat ettiklerini gördüm. Ben o aðacýn dallarýndan bir dalý onun baþýndan kaldýrýyordum. Biz bindörlyüz kiþi, ona ölüm üzerine deðil, lâkin kaçmamak üzere biat ellik." [Müslim)
6616- Târik bin Abdirrahman'dan: "Hac yapmak üzere yola çýktým. Namaz kýlan bir topluluða uðradým, dedim ki:
'Bu mescid nedir?' Þöyle dediler: 'Bu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e Rýdvan bey'atmýn yapýlmýþ olduðu aðac(ýn bulunduðu yerdir) mesciddir.' Gelip bu durumu Ýbnü'l-Müseyyeb'e bildirdim; þöyle dedi: 'Babam da o aðacýn altýnda biat edenlerdendi.' Gelecek yýl gene hac yolculuðuna çýktýðýmýzda onu (aðacýn yerini) unuttuk, göremedik, bulamadýk.' Saîd dedi ki:
"Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabý onu (aðacý) bilemediler de, siz mi bildiniz'? Siz daha bilgili misiniz?'" IBuhârî ve Müslim.]
6617- Câbir radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Aðacýn altýnda biat edenlerden hiç kimse cehenneme girmeyecektir.''
[Müslim, Ebû Dâvud veTirmizî.]
6618- Onun (Tirmizî'nin) diðer rivayeti: "Kýrmýzý erkek devenin sahibi hariç, aðacýn altýnda biat edenlerin tümü cennete girecektir."
6619- Seleme bin el-Ekva' radiyallahu anh'dan:
"O, Hudeybiye'ye gelip herkesten evvel Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e biat etti. Nihayet Ýnsanlarýn ortasýnda kalýnca, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem þöyle dedi: 'Ey Seleme, biat et!'
'Ey Allah'ýn Resulü! Sana ilk önce ben biat ettim.'
Devamla anlatýyor: Ayrýlýrken beni silahsýz olarak görmüþtü. Bu nedenle bana sýðýr derisinden yapýlmýþ bir kalkan verdi. Ýnsanlarýn sonuncusu da gelince bana dedi ki:
'Ey Seleme, bana biat etmiyecek misin?'
Dedim ki:
'Ey Allah'm Resulü! Ýnsanlarýn baþýnda ve ortasýnda sana biat ettim.'
Dedi ki: Üçüncü kez de ona biat ettim. Sonra bana hitaben:
'Ey Seleme! Sana verdiðim sýðýr derisinden yapýlmýþ kalkan nerede?' buyurdu.
'Ey Allah'ýn Resulü! Bana amcam uðradý, silahsýzdý ben de onu ona verdim' dedim.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve þöyle buyurdu: 'Sen vaktin birinde Söyle söyleyen gibisin:
"Alladým! Bana kendi nefsimden daha sevimli olan bîr'sevgHî ihsan et.'"'
Sonra müþrikler barýþ yapmak üzere bize haberciler gönderdiler. Ve barýþ yaptýk. Ben, Talha bin Ubeydillah'm hizmetçisi idim; alýný sular, bakar ve ona hizmet ederdim. Onun yemeðinden yerdim. Müþriklerle barýþ yapýldýktan sonra bir aðacýn altýna gidip yattým, müþriklerden dört kiþi geldi ve Peygamber sallal-
lahu aleyhi ve sellem hakkýnda ileri geri konuþtular. Onlara kýzdým, baþka bir aðacýn altýna gittim. Daha sonra onlar silahlarýný asýp yattýlar. O esnada biri þöyle seslendi: 'Ey Muhacirler nerdesiniz? Ýbn Züneym Öldürüldü.' Hemen silahýmý kuþandým ve onlarýn (aðacýn altýndakilerin) yanma vardým. Kýlýçlarým aldým; sonra onlara þöyle dedim: 'Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzünü þerefli kýlan Allah'a yemin ederim ki baþým kaldýranýn boynunu vururum! Sonra onlarý önüme katýp doðru Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e getirdim. Sonra amcam alýna binmiþ bir halde Kureyþ'li Abelâl oðullarýndan Mük-riz adýnda birini yetmiþ müþrikle birlikte önüne katmýþ getirdi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem onlarý gördü ve þöyle buyurdu: 'Onlarý býrakýn! Fücurun baþlangýcý onlarýn olsun, sonu da!' Sonra onlarý baðýþladý. Bunun üzerine 'Ellerinizi onlardan alýkoyan O'dur' mealindeki âyel (Fetih, 24) nazil oldu.
Sonra Medine'ye dönmek üzere yola koyulduk. Nihayet Benû Lihyân ile aramýzda bir dað bulunan bir yerde konakladýk. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem gözcü olarak o daða týrmanacak kimsenin günahlarýnýn baðýþlanmasýný (Allah'tan) diledi. Ben bunun üzerine o gece iki ya da üç kere o daða gözcü olarak týrmandým.
Sonra Medine'ye geldik, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yük devesini kölesi Rabah'la gönderdi. Ben de onun maiyetinde Talha bin Ubeydillah'm atý ile çýkmýþtým.
Sabah olunca, Abdurrahman el-Fezârî Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in develerine hücum etmiþ hepsini alýp götürmüþ. Üstelik çobanýný da öldürmüþ. Dedim ki:
'Ey Rabah! Bu atý al, Talha'ya ulaþtýr! Peygamber sallallahu aleyhi ve selfem'e de durumu bildir!'
Sonra bir tepeye çýkýp Medine'ye dönerek üç kere 'Ne kötü bir sabah!' diye seslendim
Sonra düþmanýn izini takip ederek, yola çýktým. Onlara ok atýyor bir yandan da þunlarý terennüm ediyordum:
'Ben el-Ekva'nin oðluyum! Bugün alçaklarýn (ceza) günüdür.
Sonra onlardan bir adama yetiþtim ve bir ok allým semerine isabet elti, okun yüzü omu-zuna eriþti. Ve þöyle dedim: 'Al sana! Ben el-Ekva'ýn oðluyum. Bugün, alçaklarýn (ceza) günüdür.'
Vallahi onlarý devamlý olarak ok yaðmuruna tutuyor ve yaralýyordum.
Bana bir süvari yöneldiði zaman, hemen bir aðacýn dibine oturup siper alýyor, hayvanýný vuruyordum. Hatta dað onlara dar gelip de kuytulara sýðýndýklarý zaman daða týrmanýp oradan üzerlerine taþ yaðdýrýyordum. Onlarý böyle devamlý olarak takip ettim. Artýk Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in devesi dahil ne kadar deve elime geçirdimse arkama almaya baþlamýþtým. Gene okumu almaya devam eltim. Yüklerini hafifletmek için belki otuzdan fazla elbise ve otuz da mýzrak býraktýlar. Ne attýlarsa onlara bir iþaret koyuyordum ki Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem ile ashabýna bir iþaret olsun.
Bir tepede sýkýþýnca, onlarýn yanýna Bedr el-Fezârî'nin falanca oðlu geldi. Kuþluk kahvaltýsý yapmak için oturdular, konuþuyorlardý. Ben de bir höyüðün tepesine oturmuþtum.
el-Fezârî dedi ki: 'Nedir þu benim gördüklerim? '
'Bununla baþýmýz belada. Sabahýn erken saatinden beri durmadan bize ok atýyor. Neyimiz varsa hepsini elimizden aldý' dediler. O da þöyle dedi: 'Haydi Ýçinizden dört kiþi yukarýya çýkýp (onunlakonuþsun).' Hemen çýkýp yanýma geldiler ve bana konuþma fýrsatý verdiklerinde þöyle dedim:
'Beni tanýyor musunuz?'
'Hayýr; sen kimsin?'
'Ben Seleme bin el-Ekva'ým. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzünü þerefli
kýlan Allah'a yemin ederim ki, sizden kimi istersem ve kimin ardýndan düþersem onu mutlaka yakalarým. Sizden beni kimse yakalayamaz' dedim. Onlardan biri þöyle dedi: 'Ben bunu biliyorum.'
Sonra dönüp gittiler. Daha henüz yerimden ayrýlmadan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in süvarilerinin aðaç aralarýndan geldiklerini gördüm. Onlardan ilk gelen el-Ahram el-Esedî idi. Sonra onu Ebû Katâde ile el-Mikdâd bin el-Esved takip ettiler. Sonra el-Ahram'm dizgininden tuttum; bu sýrada (kâfirler) arkalarýný dönüp kaçtýlar. Dedim ki:
'Ey Ahram! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabý buraya yeüþinceye dek onlardan (kâfirlerden) uzak dur, yolunu kesmesinler.' Þu cevabý verdi:
'Ey Seleme! Allah'a ve âhiret gününe inanýyorsan ne olur beni þehitlikten alýkoyma!' Bunun üzerine onu býraktým. Abdurrahman (el-Fezârî) ile karþý karþýya geldiler. Abdur-rahman'ýn atýný öldürdü. Fakat Abdurrahman
ona bir darbe indirip, öldürdü. Ve tekrar (Ah-ram'ýn) atma bindi. Kaçarken, Ebû Katâde ona yetiþip onu yaraladý ve öldürdü.
Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in yüzünü mükcrrem kýlan Allah'a yemin ederim ki, yaya olarak koþarak onlarýn peþine düþtüm. O kadar hýzlý gidiyordum ki arkamda ne Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabýný, ne de kaldýrdýklarý tozu görebiliyordum.
Nihayet güneþ batmadan su içmek için içinde su bulunan 'Zû Karad' adýndaki bir vadiye indiler. Çok susamýþlardý. Peþlerinden koþtuðumu görünce, bir damla bile içmeden gittiler ve sarp bir tepeye çýkmaya çalýþtýlar. Bu arada onlardan birine yetiþtim omuzunu hedefleyerek bir ok attým ve þöyle dedim: 'Al sana! 'Ben Ýbnü'l-Ekva'ým. Bugün, alçaklarýn (cezalandýrýlma) günüdür.' Dedi ki:
'Hay anasýz kalasýca! Þu sabahki Ekvâ mý?'
'Evet ey kendi nefsinin düþmaný, sabahki Ekvâ' dedim.
Dað yoluna iki at býraktýlar, onlan alýp Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e götürdüm. (Amcam) Âmir bana yetiþti, içinde sulandýrýlmýþ süt bulunan bir tulum ile içinde su bulunan bir tulum getirdi. Abdest aldým, içtim. Sonra onlarý (müþrikleri) kovmuþ olduðum suyun baþýnda oturan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldim. Baktým ki o, deveyi, (müþriklerin) ellerinden kurtardýðým her þeyi. her mýzrak ve elbiseyi almýþ toplamýþ.
Baktým, Bilâl o develerden bir tanesini kesmiþ, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e onun ciðer ve hörgücünü kýzartýyordu.
Dedim ki: 'Ey Allah'ýn Resulü, býrak beni kavimden yüz kiþi seçeyim, düþmanýn ardýna düþüp, onlardan öldürmedik hiçbir haberci býrakmayalým.'
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü ve þöyle buyurdu: 'Ne dersin, sen bunu yapabilir misin?'
'Evet. Seni mükerrem kýlan Allah'a yemin olsun ki yaparým' dedim.
'Þüphesiz þimdi onlara Gatafân topraklarýnda ziyafet verilmektedir.' buyurdu.
Daha sonra Gatfân'dan bir adam geldi. 'Onlara (müþriklere) falan kiþi bir deve kesmiþti, derisini yüzer yüzmez bir toz bulutu gördüler ve hemen 'düþman size gelmiþ' diyerek, býrakýp kaçlýlar' dedi. Sabah olunca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu: 'Bugün süvarilerimizin en iyisi Ebû Katâde'dir. Piyadelerimizin en iyisi ise Seleme'dir.' Sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana biri piyade, öbürü süvari hissesi olarak iki hisse verdi. Sonra devesi el-Adbâ'mn üstünde beni terkine alýp Medine'ye dönmek üzere yola revan olduk.
Biz Medine'ye doðru yürürken, En-sâr'dan bir adam: 'Var mýdýr koþu yapacak? Var mýdýr Medine'ye kadar koþu yapacak? diyordu. Bunu bir kaç kez tekrarlayýnca, dedim ki: 'Sen hiç bir Ýyiye ikram etmez, hiçbir þerefliyi saymaz mýsýn?' Þu cevabý verdi: Allah Resulü hariç, ne bir iyiye kýymet veririm, ne de þerefliyi sayarým.'
Dedim ki: 'Ey Allah'ýn Resulü! Bana müsaade et de þu adamla bir yarýþ yapayým.'
Ýstersen yap!' buyurdu.
Adama: 'Geliyorum' dedim. Ayaðýmý ayarlayarak bir sýçradým, bir koþtum. Nefesim tükenmesin diye bir ya da iki bayýrda kendimi tuttum (dinlendim). Sonra yine onun peþinden koþtum. Yine bir iki bayýrda dinlendim. Nihayet ona yetiþmek ve omuzlarý arasýna dokunmak için (tabanlarý) kaldýrdým ve:
'Seni geçtim, vallahi' dedim.
'Biliyorum' dedi. Hülasa Medine'ye ondan önce vardým.
Vallahi, orada ancak üç gün kaldýk, ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile Hayber'e gittik. Amcam askerler içinde þunu terennüm etti:
'Allah olmasaydý, ne hidayete ererdik, ne zekat verirdik ve ne de namaz kýlabilirdik. Biz senin fazlýndan müstaðni deðiliz. Düþmanla karþýlaþtýðýmýz zaman ayaklarýmýzý kaydýrma (sabýr ver) Üzerimize sekinel indir!"
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem: 'Bu kimdir?' diye sordu.
'Âmir" dedim.
'Rabbin seni baðýþlasýn!' dedi.
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, kimin için özellikle maðfiret dilediyse o mutlaka þehit düþmüþtür.
Ömer seslendi: 'Ey Allah'ýn Resulü! Âmir'le bizi faydalandýrsan.'
Hayber'e varýnca, krallarý Merhab çýkýp kýlýcýný çekti ve þöyle terennüm etti:
'Hayber benim kim olduðumu biliyor; harp baþladýðýnda, ben silahý tamam, deneyimli bir kahraman oluveririm.'
Ona karþý hemen amcam Âmir çýktý ve þöyle nara attý:
'Hayber beni de tanýyor; ben Âmir'im. Silahý tamam, yiðit kahramaným.'
Derken karþýlýklý birer darbe indirdiler. Merhab'm kýlýcý Âmir'in kalkanýnýn içine isabet elti. Âmir kýlýcýyla ona alttan vurmaya çalýþýrken kýlýcý kayýp kendi can damarýna isabet etti ve cansýz olarak yere düþüp þehit oldu.
Bir ara çýkýp baktým, (ashâbtan) bir takým insanlarýn þöyle dediðini duydum: 'Âmir'in ameli boþa gitti, çünkü kendisini öldürdü.'
Bunu duyunca aðlayarak Allah Resulü sallal-lahu aleyhi ve sellem'e koþtum; 'Ýnsanlar Âmir'in ameli batýl oldu, çünkü o kendisini öldürdü' diyorlar.
'Kim dedi bunu?' diye sordu.
'Ashabýndan birtakým insanlar.
'Bunu söyleyen yalan söylemiþtir. Tam aksine, onun için iki ecir vardýr' buyurdu.
Sonra beni gözleri aðrýyan Ali'ye gönderdi. Ve þöyle buyurdu: 'Ben, bugün sancaðý öyle bir adama vereceðim ki, o, Allah'ý ve Resulünü sever, Allah ve Resulü de onu severler.' Hemen Ali'ye geldim, onu alýp Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e getirdim. Onun gözüne mübarek tükürüðünü sürerek okudu, hemen iyileþti, hiç bir aðrýsý kalmadý.
Merhab, yine mübareze maksadýyla çýkýp þöyle bir nara attý:
'Ben Merhab'im.' (Daha sonra söylediklerini tekrarladý.)
Ali de karþýsýna çýkýp þöyle nara attý: 'Ben o kimseyim ki annem bana 'Haydar' (arslan) ismini koymuþtur. Ormandaki korku saçan arslan gibiyim.
Düþmanlara küçük ölçekle Sendera kilesi ölçerim.' (Yani sanýldýðýndan çok daha kolay bir þekilde düþmaný tepelerim.)
Bunu der demez hemen Merhab'm baþýna bir darbe vurdu ve onu cansýz yere serdi. Böylece Hayber'in fethi onun sayesinde olmuþtu."
[Müslim ve bir bölümünü Ebû Dâvud.|
6608-Bu lafzý Buhârî (þurt 15, III, 178-184), Abdullah b. Muh. an Abdirrezzâk an Ma'mer ani'z-Zührî an Urve ani'l-Misver senedi ile tahrîc etti.
6609-Bu lafzý Buhârî (maðâzî 35, V, 68), Ýshâk an Ya'kb an Ýbn ahî Þihâb an ammihî'z-Zührî an Urve ani'l-Misver senedi ile;
6610-Bu lafzý Buhârî (maðâzî 35, V, 67), Abdullah b. Muh. an Süfyân ani'z-Zührî an Urve ani'l-Misver senedi ile;
6611-Bu lafzý Ebû Dâvud (no. 2766), Muh. b. el-Alâ an Ýbn idrîs an Ýbn Ýshâk ani'z-Zührî... senedi ile tahrîc etti.
6614-Bu hadisi Tirmizî (no. 3715), Süfyân b. Vekî an ebîhî an Þüreyk an Mansûr an Rib'î b. Hirâþ an Ali senedi ile tahrîc etti ve isnâdý hakkýnda "hasen sahîh garîb" hükmü verdi.
6615-Bu hadisi Müslim (imâret no. 76, s. 1485), el-Hakem b. Abdillah an Ma'kil asl-ý senedi ile tahrîc etti.
6616-Lafýz Buhârî'ye aittir. Bu hadisi Buhârî (maðâzî 35/14-6, V, 64-5) ve Müslim (imâret no. 77-9, s. 1485-6), Târik b. Abdirrahman an Saîd asl-ý senedi ile tahrîc ettiler.
6617-Bu hadisi Müslim (fadâlu's-sahâbe no. 162, s. 1942), Ebû Dâvud (4653) ve Tirmizî (3860), Leys b. Sa'd an Ebî'z-Zübeyr an Câbir asl-ý senedi ile tahrîc ettiler.
6618-Bu hadisi Tirmizî (no. 3863), Mahmûd b. Gaylân an Ezheri's-Semmân an Süleymân et-Teymî an Hidâþ an Ebî'z-Zübeyr an Câbir senedi ile tahrîc etti ve isnâdý hakkýnda "hasen garîb" hükmü verdi.
Kýrmýzý devenin sahibinin Ced bin Kays isminde bir münâfýðýn olduðu söylenmiþtir. Anlatýldýðýna göre biat sýrasýnda kaybolan devesini aramayý bey'ata tercih etmiþtir.
Ynt: Hudeybiye gazveleri By: Bilal2009 Date: 01 Temmuz 2019, 15:39:43
Esselamu aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Hudeybiye gazveleri By: ceren Date: 01 Temmuz 2019, 16:46:05
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun paylasimdan kardeþim. ..