Kaza umresi By: hafiza aise Date: 05 Ocak 2011, 18:46:27
Kaza Umresi
(Hicret 'in 7. senesi Zilkade ayý / Milâdî 628)
Bu tarihten bir sene önce, Peygamber Efendimiz ve Ashab-ý Kiram'in Kabe'yi ziyaret edip umre yapmalarýna, Kureyþ müþrikleri mâni olmuþlar ve imzalanan Hudeybiye Anlaþmasýyla Resûl-i Ekrem ve Müslümanlarýn bu niyet ve arzularýnýn tahakkuku bir sene sonraya býrakýlmýþtý.
Cenâb-ý Hakk'ýn yardýmýyla, Peygamber Efendimiz, bu bir sene zarfýnda birçok muvaffakiyet elde etmiþti. Devrin hükümdarlarýný Ýslâm'dan haberdar etmiþ ve onlarý Ýslâm'a davette bulunmuþtu. Bunlardan bir kýsmý Ýslâmiyetle müþerref olmuþlardý. Ayrýca Hayber'i fethederek, hemen hemen Arabistan Yarýmadasýnda bulunan bütün Yahudileri tesirsiz hâle getirmiþti. Yine, Ýslâmiyetin gittikçe güç kazandýðýný, kuvvet elde ettiðini göstermek babýnda da birçok kabîleye askerî birlik göndererek onlarý itaat altýna almýþtý.
Bütün bunlardan sonra, Kabe'yi ziyaret ve umrenin îfasý zamaný gelmiþ bulunuyordu.
Resûl-i Kibriya Efendimiz, Zilkade ayý girince, ashabýna umre için hazýrlanmalarýný emretti. Bu emre göre, Hudeybiye Seferine katýlmýþ bulunanlardan hayatta olanlarýn hiçbiri geri kalmayacaktý.645
O sýrada Medine'ye taþradan gelmiþ kimsesiz ve yardýma muhtaç birçok Müslüman vardý. Efendimize baþvurarak, "Yâ Resûlallah!.. Bizim ne azýðýmýz, ne de bizi doyuracak bir adamýmýz var." diyerek durumlarýný arzettiler.
Resûl-i Ekrem, ihtiyacý olanlara yardým etmelerini, onlara bakmalarýný Medine halkýna duyurdu. Bunun üzerine Ashab-ý Kiram, "Yâ Resûlallah!.." dediler, "Biz, sadaka olarak neyi verelim? Verecek hiçbir þey bulamýyoruz ki!.."
Resûl-i Zîþan Efendimiz, "Ne olursa... Ýsterse yarým hurma olsun!" buyurdu.
MEDÝNE'DEN AYRILIÞ
Server-i Kâinat Efendimiz, yerine Uveyf b. Azbat'ý vekil býrakýp, umre için hazýrlanmýþ bulunan iki bin civarýndaki Müs-lümanla Medine'den Mekke'ye, Beytullah'a doðru yola çýktý.646 Müslümanlar yanlarýnda 60 kurbanlýk deve sürüyorlardý. Peygamber Efendimiz, kendi kurbanlýk devesini bizzat mübarek elleriyle iþaretlemiþti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ayrýca, Kureyþ müþrikleri tarafýndan herhangi bir saldýrý ve karþý koymaya mâruz kalabilirler düþüncesiyle 100 at ve miðfer, zýrh gömlek ve mýzrak gibi harb silâhlarý da almýþtý. Hâlbuki, yapýlan anlaþma gereði, beraberinde sâdece yolculuk silâhý sayýlan kýlýç olacak ve o da kýnýna sokulu vaziyette bulunacaktý. Öyle ise va'dinde hiçbir zaman hulf etmeyen Hz. Resûlullah, neden böyle hareket ediyordu? Bu husus, sahabîlerin nazarýndan kaçmadý. Sordular: "Yâ Resûlallah!.. Müþriklerle, sâdece kýnýna sokulu kýlýçla geleceðine dair ahdin vardý. Hâlbuki, sen silâh taþýmaktasýn!"
Hz. Fahr-i Âlem, sebebini izah etti: "Biz, bu silâhlarý Ha-rem'e, Kureyþlilerin yanýna götürmeyeceðiz; fakat her ihtimale karþý yanýmýzda bulunduracaðýz!"647
Peygamberimizin Ýhrama Giriþi
Müslümanlarýn kalbi heyecan ve sevinçle atýyordu. Muhacirlerin duyduklarý sevinç ve heyecan ise tarife sýðacak gibi deðildi: Yedi sene önce terk etmek zorunda kaldýklarý baba ocaðýna kavuþacaklar, Kâbe-i Muazzama'yý ziyaret edeceklerdi! Hepsinden de mühimi, kendilerini hakir gören, kendilerine olmadýk eziyet ve iþkencelerde bulunan Kureyþ müþriklerine Ýslâm'ýn izzet, þeref, azamet ve haþmetini göstereceklerdi. Bu sebeple gönülleri heyecan doluydu!
Zülhuleyfe mevkiine varýlýnca, Resûl-i Ekrem Efendimiz, Muhammed b. Mesleme'nin kumandanlýk ettiði süvarilerle birlikte silâh yüklerini ve kurbanlýk develeri önden gönderdi ve orada ihrama girdi.648
Artýk, etraf Allah Resulü ve Müslümanlarýn telbiye sadâla-rýyla âdeta sarsýlýyordu:
"Lebbeyk, Allahümnne Lebbeyk! Lebbeyke lâ þerike leke Lebbeyk! Ýnnel Hamde venni'mete leke ve'l-Mülk! Lâ þerike leke."649
Müþriklerin Korku ve Telâþý
Önden giden Muhammed b. Mesleme komutansýndaki 100 atlý birliði ve beraberinde götürdükleri silâhlar, Merruzzehran mevkiinde müþriklerin birkaç adamý tarafýndan görüldü.
"Nedir bunlar?.." diye sordular.
Muhammed b. Mesleme, "Resûlullah'ýn (a.s.m.) süvarileridir." dedi ve devam etti: "Kendileri de inþallah yarýn sabah burada olacaklardýr!"650
Ýhrama girme yerleri þunlardýr: Medinelilerin Zülhuleyfe, Þamlýlarýn Cuhfe, Iraklýlarýn Zât-ý Irk, Necidlilerin Karn, Yemenlilerinki ise Yelemlem...Adamlar þaþkýna döndüler ve son sür'at yol alarak haberi Mekke'ye ulaþtýrdýlar. Müþrikleri, bir korku ve telâþ sardý. "Muhammed, üzerimize yürüyor!" diyerek durumdan birbirlerini haberdar ettiler.
Gerçi Hz. Resûlullah, Hendek Harbinden sonra, "Artýk, onlar bizim üzerimize deðil, biz onlarýn üzerine yürüyeceðiz!" buyurmuþlardý; ama bu sefer, o gayeyle tertip edilmiþ deðildi. Sâdece, anlaþmada da belirtildiði gibi, Kabe'yi tavaf etmek, umrelerini yapmak maksadýyla yola çýkmýþlardý.
Buna raðmen müþrikler fazlasýyla endiþeye kapýldýlar. Derhâl Resûl-i Ekrem Efendimize iþin gerçek mahiyetini öðrenmek için adamlarýný gönderdiler.
Peygamber Efendimiz, Merruzzehran 'da
Telbiye sadâlarýyla Zülhuleyfe'den ayrýlan Peygamber Efendimiz, Müslümanlarla birlikte Merruzzehran'a geldi. Oradan bütün silâhlan Batn-ý Ye'cec mevkiine gönderdi. Silâhlan beklemek üzere de Evs b. Havlî baþkanlýðýnda 200 kiþiyi vazifelendirdi.651
Resûl-i Ekrem, Batn-ý Ye 'cec 'de
Daha sonra Peygamber Efendimiz, ashabýyla yol alarak oradan Mekke'nin rahatlýkla görüldüðü Batn-ý Ye'cec mevkiine vardý.
Bu sýrada Kureyþ temsilcileri çýkýp geldi. "Yâ Muhammed!.." dediler, "Herhalde sana, bizim küçük veya büyük herhangi bir hýyanetimiz, vefasýzlýðýmýz haber verilmiþ deðildir. Buna raðmen, Harem'e, kavminin yanýna, böyle silâhlý mý gireceksin? Hâlbuki, oraya, yolcu silâhý olan kýnlarýna sokulu kýlýçlardan baþka bir þeyle girmemek þartýný kabullenmiþtin." Peygamber Efendimiz, meseleyi izah etti: "Harem'e kýnlarýnda sokulu kýlýçlardan baþka silâhla girecek deðiliz! Ben çocukluðumdan beri hayatýmýn her safhasýnda ancak verdiðim sözde durmakla, vefakârlýkla tanýnmýþ, bilinmiþimdir! Fakat, silâhlarýn bana yakýn bir yerde bulunmasýný isterim!"
Kureyþ Baþtemsilcisi Mikrez b. Hafs, ayný sözleri tasdik etti: "Senden beklenen, sana yaraþan da iyilik ve vefakârlýktýr!"652
Mekke 'nin Boþaltýlmasý
Durum, temsilciler tarafýndan sür'atle Kureyþlilere ulaþtýrýldý. Ýçlerini kemiren düþmanlýk duygusunun eseri olarak, Müslümanlarýn bu muhteþem sevinç ve nurânî bayramlarýný yakýndan temâþâ etmemek için, Kureyþliler, Mekke'yi boþalttýlar.653
PEYGAMBER EFENDÝMÝZ, MEKKE'DE
Hz. Resûlullah, müstesna bir ihtiþam ve vekarla, devesi Kasva'nýn üzerinde Mekke'ye girdi. Müslümanlar, etrafýnda tecessüm etmiþ nurdan yýldýzlarý andýrýyorlardý. Bu yýldýzlarýn arasýnda Server-i Kâinat Efendimiz, bir güneþ gibi parlýyordu. Tam bir intizam ve haþmet içinde adým adým Kâbe-i Muazza-ma'ya, Beytullah'a yaklaþýyorlardý. "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!" nidalarý Mekke'nin her tarafýna yayýlýyor, daðlar, taþlar bu nurânî sadâya cevap veriyorlardý. Müþrikler ise bu kuydu yerlerde, dað baþlarýnda âdeta bu ulvî sadâya kulaklarýný týkamýþ, bu haþmetli manzara karþýsýnda gözlerini kapatmýþlardý.
Kasva'nýn yularý Þâir Abdullah b. Ravaha'nýn elindeydi. Hz. Resûlullah'ýn önünde gidiyor ve þu þiirini söylüyordu:
"Ey kâfir oðullarý!.. Resûlullah'ýn yolundan çekiliniz! "Rahman olan Allah, onun hak peygamber olduðuna dair â-yetler indirdi.
"Bütün hayýr ve iyilik Allah Resulünde ve onun yolundadýr.
"En hayýrlý, en þerefli ölüm de onun yolunda çarpýþarak ölmektir!"654
Bu ulvî ve nurânî manzara arasýnda Resûl-i Ekrem ve Müslümanlar, telbiyelerle Beytullah'a vardýlar. Resûl-i Ekrem, Mescid-i Haram'a girince, omuz ihramýnýn bir ucunu sað koltuðunun altýndan alýp sol omuzunun üzerine atarak sað omuzunu açtý ve, "Bugün, kendisini, þu þirk ehline kuvvetli ve zinde gösterecek olan kahramanlarý, Allah rahmetiyle yargýlasýn, esirgesin!"655 buyurdu.
Sonra, sahabîlere, Kâbe-i Muazzama'yý üç kere koþa koþa ve omuzlarýný silke silke tavaf etmelerini emretti*656 Zîra, Kureyþ müþrikleri, "Yanýmýzdan çýkýp gittikten sonra Muhammed ve ashabý hastalýk ve yoksulluða uðramýþtýr!" þeklinde dedikoduda bulunarak, bir nevi kendilerini teselli etmeye çalýþýyorlardý.
Cenâb-ý Hakk, bütün bu dedikodularýný sevgili Resulüne bildirdiði için, o da Ashab-ý Kiram'a güçlü ve kuvvetli görünmelerini emrediyordu.
Kabe 'yi Tavaf
Hâtemû'l-Enbiya Efendimiz, Kasva'nýn üzerinde idi. Kas-va'nýn yularý ise Abdullah b. Ravaha'nýn elindeydi. Sahabîler de sað omuzlarýný açmýþ, tavaf için bekliyorlardý.Peygamber Efendimiz, Hacerü'l-Esved'in yanýna vardý ve elindeki deðnekle dokunarak onu istilâm etti; sonra da deðneði öptü. Ashab-ý Kiram da ayný þeyi yaptý.
Ashab-ý Güzin, tavafýn ilk üç devresinde, Peygamberimizin emri gereði, hýzlý hýzlý ve çalýmlý yürüdüler. Üç tavafý böylece tamamladýlar.
Abdullah b. Ravaha, hem Kabe'yi tavaf ediyor, hem de þiir söylemeye devam ediyordu:
"O Allah'ýn ismiyle baþlarým ki, dininden baþka gerçek din yoktur O'nun...
"O Allah'ýn ismiyle baþlarým ki, Muhammed Resulüdür O'nun!..
"Çekilin, ey kâfir oðullarý, Resûlullah'ýn yolundan!.."657 Hz. Ömer, bu hareketinden hoþlanmadý:
"Ey Ýbn-i Ravaha!.. Sen, Resûlullah'ýn önünde, Allah'ýn Ha-rem'inde bu þiiri söyleyip duracak mýsýn?" diyerek susmasýný istedi.
Hz. Ömer'e þâirine bedel Resûl-i Zîþan Efendimiz, "Ey Ö-mer!.. Ona mâni olma! Vallahi, onun sözleri, bu Kureyþ müþriklerine ok yaðdýrmaktan daha çok tesirlidir."658 diyerek cevap verdi; sonra da Abdullah b. Ravaha'ya dönerek, "Devam et, devam et, ey Ýbn-i Ravaha!.." dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer sustu.659
Aradan bir müddet geçtikten sonra Resûl-i Zîþan Efendimiz, Abdullah b. Ravaha'ya, "Allah'tan baþka ilâh ve mâbud yoktur, bir olan O'dur, va'dini gerçekleþtiren O'dur, Bu kuluna nusret veren O'dur, askerlerine kuvvet veren O'dur, toplanmýþ bulunan kabîleleri bozguna uðratan da yalnýz O'dur."660 mealindeki duayý okumasýný emretti.
Ashab-ý Kiram da, Hz. Resûlullah'ýn öðrettiði bu duayý hep bir aðýzdan söylemeye baþladýlar.
Müþriklerin Þaþkýnlýðý
Yürekleri düþmanlýk, hýnç ve kýskançlýk dolu müþrik ileri gelenleri, Hz. Resûlullah Efendimizle Ashab-ý Kiram'ý gözetlemek maksadýyla dað baþlarýna çýkmýþlardý.
Müslümanlarýn, koþa koþa ve omuzlarýný silke silke Kâbe-i Muazzama'yý üç kere tavaf ettiklerini görünce, "Demek, Medine'nin hummasý, sýtmasý onlarý zaîf düþürmemiþ! Baksanýza, yürümeye kanaat etmeyip, silkine silkine koþuyorlar!" (16) diyerek þaþkýnlýk ve hayretlerini izhar etmekten kendilerini alamadýlar.661
Sa 'y Yapýlmasý
Peygamber Efendimiz, Kabe'yi yedi kere tavaf ettikten sonra Makam-ý Ýbrahim'de iki rekât tavaf namazý kýldý; daha sonra sa'y yapmak üzere Safa Tepesine çýktý. Yine, devesi Kasva'nýn üzerinde olduðu hâlde, Safa ile Merve Tepeleri arasýnda yedi kere sa'y yaptý. Merve'de, sa'y tamamlandýktan sonra da kurbanlarýn kesilmesine geçildi. Müslümanlar da Merve'de Hz. Resûlullah'la birlikte kurbanlarýný kestiler. Yine, burada, as-habtan Hýraþ b. Ümeyye, Resûl-i Ekrem Efendimizin baþýný kazýdý. Sahabîler de baþlarýný týraþ ettiler.662
Böylece, Hz. Fahr-i Âlem Efendimizin Hudeybiye Seferinden önce görmüþ olduðu rüya aynen çýkmýþ oluyordu!
Hz. Bilâl 'in Ezan Okumasý
Umre tamamlandýktan sonra, Hz. Fahr-i Kâinat, Kabe'nin i-çine girmek istedi. Ancak müþrikler, "Bu, anlaþmamýzda yoktu!" diyerek müsaade etmediler.
Öyle vakti girmiþti. Kabe'ye girmesine müsaade edilmeyen Resû!-i Ekrem, Hz. Bilâl'e Kabe'nin üzerine çýkarak öðle ezanýný okumasýný emretti. Peygamber Efendimiz ve Müslümanlar, Hz. Bilâl'in yanýk sesiyle okuduðu ezaný huþu ve huzur içinde dinlerken, müþrik ileri gelenleri tedirgin ve üzgün görünüyorlardý. Her birinin aðzýndan çeþit çeþit nahoþ lâflar çýkýyordu: Ebû Cehil'in oðlu Ýkrime, "Allah, Ebû Cehil'e, bu kölenin söylediðini iþittirmemek ihsanýnda bulunmuþtur!" dedi. Müþrik Safvan b. Ümeyye, "Þükür ki Allah, bunlarý görmeden babamý aldý, götürdü!" diyerek tedirginliðini ifade ediyordu. Hâlid b. Esid ise, hâdiseden duyduðu üzüntüyü, "Þükürler olsun Allah'a ki, babamý öldürdü de, Bilâl'in Kabe üzerine dikilip baðýrdýðý bu zamaný görmedi!" diyerek ifade ediyordu. Bu arada, ezaný iþitince hiçbir þey söylemeden yüzünü kapayanlar da görülüyordu.663
Onlar kin, düþmanlýk ve kýskançlýklarýndan dolayý böyle çirkin lâflar ederken, Ashab-ý Kiram ise saf baðlamýþ, Âlemlerin Rabbi olan Allah'ýn huzurunda el pençe namaza duruyorlardý. Öðle namazý burada eda edildi.
HZ. MEYMÛNE'NÝN PEYGAMBERÝMÝZE NÝKAHLANIÞI
Asýl ismi "Berre" olan Hz. Meymûne, Peygamber Efendimizin amcasý Hz. Abbas'ýn hanýmý Ümmü'1-Fadl ile Hz. Cafer'in hanýmý Esmâ'nýn kýz kardeþi idi. Kocasýnýn ölümüyle dul kalmýþtý.664
Hz. Abbas, Peygamber Efendimizin onu almasýný arzu ediyordu. Bu sebeple Efendimizi her gördüðünde ondan medih ve takdirle bahsederdi. Son olarak Resûl-i Ekrem Efendimiz, umre için Medine'den yola çýkýp Cuhfe'ye gelip konduðu sýrada, Hz. Abbas gidip orada kendisiyle buluþmuþtu. O arada Efendimize, "Yâ Resûlallah!.. Meymûne bint-i Haris, dul kaldý. Onu kendine zevceliðe kabul buyursan olmaz mý?" diye teklifte bulundu. Peygamber Efendimiz de bu teklifi kabul etti.665
Resûl-i Ekrem, henüz Mekke'den ayrýlmamýþtý. Hz. Resü-lullah'ýn kendisine dünür olduðu haberini devesinin üzerinde iken alan Hz. Meymûne, "Deve de, üzerindeki de Resûlullah'-ýndýr!" diyerek memnuniyet ve sevincini izhar edip kendisini Efendimize baðýþladý.666
Hz. Abbas da, bunun üzerine, Peygamberimizden 400 dirhem mehir alan Hz. Meymûne'yi ona nikahladý.667
PEYGAMBERÝMÝZÝN, MEKKE'DE BÝRAZ DAHA KALMAK ÝSTEYÝÞÝ
Peygamber Efendimizin, Hz. Meymûne'yle evlenmesinde Kureyþ müþrikleriyle arasýnda bulunan gerginliði bir derece yumuþatmak maksadýný güttüðü de söylenebilir. Zîra, bir müddet daha kalýp Kureyþlilerle konuþma fýrsatýný elde etmek için bunu vesile kýlmak istediðini görüyoruz. Hudeybiye Muahedesine göre tesbit edilen kalma müddeti üç gündü. Üç gün dolunca Efendimiz, Kureyþ ileri gelenlerine, "Ýsterseniz, ailemle evlenme merasimini yapmak üzere burada üç gün daha kalayým ve tertipleyeceðim düðün ziyafetine sizi de davet edeyim" diye teklifte bulundu. Fakat, Kureyþ ileri gelenleri bunu kabul etmediler. Temsilci göndererek, Peygamberimizden Mekke'den çýkýp gitmesini istediler.
O sýrada Efendimizin yanýnda Medineli Müslümanlarýn ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubade vardý. Kureyþ temsilcilerinin Re-sûl-i Kibriya Efendimize sert konuþtuklarýna tahammül edemedi ve onlardan biri olan Süheyl b. Amr'a, "Burasý ne senin, ne de babanýn topraðýdýr. Vallahi, Resûlullah (a.s.m.) buradan ancak anlaþma hükmü gereði kendi rýzasýyla çýkar. Yoksa zorla çýkýp gitmez." diyerek çýkýþtý.
Bunun üzerine Kureyþ'in iki temsilcisi seslerini kestiler.
Peygamber Efendimiz ise, bu manzaraya tebessüm buyurdular.668
Mekke 'de Kalma Müddeti Dolunca!
Hudeybiye Anlaþmasý gereðince, Mekke'de kalma müddeti olarak tâyin edilen üç gün dolmuþtu.
Hayatý boyunca düþmanýyla dahi ahdini bozmamýþ bulunan Hz. Fahr-i Âlem Efendimiz, gönülden kalmayý arzu ettiði hâlde, ahdine muhalif düþmemek için Mekke'yi, Kâbe-i Muazza-ma'yý terk etmek zorunda kalýyordu. Aslýnda bu bir mânâda uzaklaþmak deðil, Mekke'yi fethetme zamanýna günbegün yaklaþmaktý. Bundan sonraki her gün, her saat Mekke'nin fethini, onunla birlikte gönüllerin fethini de yakýnlaþtýracaktý.
Bu üç gün zarfýnda Müslümanlar, Mekke'deki birçok akra-basýyla görüþme imkânýna da kavuþmuþlardý. îman hakikatlerini ve Ýslâm ahlâkýnýn güzellik, yücelik, nezaket ve nezahetini dürüst davranýþlarýyla ortaya koyma fýrsatýný bulmuþlardý. Doðru îslâmiyeti ve Ýslâmiyete lâyýk doðruluðu müþriklerin de gözleri önünde nurânî bir manzara hâlinde sergilemiþlerdi. Bunun neticesinde müþrik azýlýlarý hâriç, halktan birçok kimsenin gönlünde îman ve Ýslâm'a karþý sýcak bir ilgi, samimî bir istek uyanmýþtý. Âdeta, mekke fethedilmeden evvel, halkýndan birçoðunun gönlü fethe hazýr hâle gelmiþti!
"Amca!.. Amca!.. "
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabýyla Mekke'den ayrýldýðý sýrada, arkasýndan masum bir ses duydu: "Amca!.. Amca!.."
Dönüp baktýlar. Sesin sahibi, "Þehidlerin Efendisi" Hz. Hamza'nýn biricik kýzý Ümame idi. Mekke'de bulunuyordu. Sesinde bir imdat, bir "Beni kurtarýn bu þirk diyarýndan!.." ifadesi ve mânâsý vardý! Ve sanki, bütün Mekke, bir aðýz olmuþ, "Beni býrakma!" diye bu biricik yavruyla birlikte imdat ditiyordu.
Kalbi þefkat ve merhamet deryasýný andýran Resûl-i Ekrem, döndü, minicik yavrunun elinden tutup Medine'ye beraberinde getirdi.669
Peygamberimiz, Þerifte Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabýyla Mekke'den ayrýldýktan sonra Þerif mevkiinde konakladý. Orada Hz. Meymûne'yle evlendi.670
MEDÝNE'YE DÖNÜÞ
Peygamber Efendimiz, akþamleyin Þeriften ayrýlýp geceleri yola devam etti. Zilhicce ayý içinde Medine'ye geldi.671
Hz. Hamza'nýn Kýzý Ürname 'nin Hz. Cafer'e Teslim Edilmesi
Hz. Hamza'nýn Selma bint-i Ümeys'ten doðan kýzý Ümame, Mekke'ye getirilince, üzerinde münakaþa çýktý.
Peygamber Efendimiz, Hz. Zeyd b. Harise ile Hz. Hamza'yý birbirine kardeþ yapmýþtý. Hz. Zeyd buna istinaden þehâdetin-den sonra Hz. Hamza'nýn çocuklarýnýn velisi ve vasisinin kendisi olduðunu söyledi ve, "Kardeþimin kýzýný görüp gözetmeye, ben daha lâyýk ve haklýyým!" dedi.
Hz. Cafer bunu duyunca itiraz etti: "Teyze de bir annedir. Zevcem Esma bint-i Ümeys, Ümame'nin teyzesidir. Bu bakýmdan onu görüp gözetmeye ben daha lâyýk ve haklýyým!"
Hz. Ali ise, buna kendisinin daha lâyýk olduðunu iddia etti. "Amcamýn kýzýný müþriklerin arasýndan çýkarýp getiren benim." dedi, "Siz ona, neseben benim kadar yakýn deðilsiniz. Onu görüp gözetmeye ben, sizden daha haklý ve lâyýkým!"
Meseleyi neticeye baðlamak, Hz. Resûlullah'a kalmýþtý:
"Ey Zeyd!.. Sen, Allah'ýn ve Resulünün dostusun! Ey Ali, sen de benim kardeþim ve arkadaþýmsýn! Ey Cafer, sen de bana yaratýlýþ ve huyca en çok benzeyensin!" dedikten sonra, kararý þöyle verdi:
"Ey Cafer!.. Ümame'yi görüp gözetmeye, sen daha lâyýk ve haklýsýn; çünkü, onun teyzesiyle evli bulunuyorsun! Kadýn ne teyzesi, ne de halasý üzerine nikahlanýp gelemez!"672
Hz. Resûlullah bu hükmü verince, Hz. Cafer sevincinden birden ayaða kalktý; Peygamber Efendimizin çevresinde tek ayak üzerinde seke seke yürümeye baþladý.
Resûl-i Ekrem, "Ey Cafer!.. Nedir bu yaptýðýn?.." diye sorunca, Hz. Cafer izah etti: "Yâ Resûlallah!.. Habeþliler, sevinçlerinden, krallarýna böyle yaparlardý. Necâþî de bir kimseden hoþlandý mý kalkýp böyle hareket ederdi!"673
646 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 120.
647 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 121.
649 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 121; Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 435.
650 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 121.
651 ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 121.
652 Taberî, Tarih, c. 3, s. 101; Ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 436.
653 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 121; Ibn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 436; Halebî,Insanû'l-Uyûn, c. 2, s. 780.
654 Ýbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 432. M5 ibn-i Hiþam, Sîre, c. 4, s. 12-13. Þeriat örfünde buna "remi" denir.
656 ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 123; Ahmed Ýbn-i Hanbel, Müsned, c. 1, s. 306; Müslim, Sahih, c. 2, s. 923.
657 Ýbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 432.
658 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 123; Halebî, A.g.e., c. 2, s. 784.
659 Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 122.
660 Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 122.
661 Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 122.
662 Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 122.
663 Vakidî, Megazi, c. 2, s. 738.
664 Ýbn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 137; ibn-i Abdi'l-Berr, el-istiab, c. 4, s. 1915-1916.
665 Ýbn-i Abdi'l-Berr, A.g.e., c. 4, s. 1916.
666 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 132; ibn-i Kesir, Sîre, c. 3, s. 439.
667 Ýbn-i Kesir, A.g.e., c. 3, s. 439.
679 Ibn-i Kayyim, Zâdû'l-Maad, c. 2, s. 171; ibn-i Kesir, Sîre, c. 2, s. 443.
670 ibn-i Hiþam, Sîre, c. 4, s. 14; Ibn-i Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 122, c. 8, s. 133- 134.
671 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 122.
672 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 159-160.
673 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 8, s. 160.
radyobeyan