Peygamberimizin Hayatý
Pages: 1
Peygamberimizin ikinci hutbesi By: hafiza aise Date: 04 Ocak 2011, 18:00:40
Peygamberimizin Ýkinci Hutbesi
 
Resûli Ekrem Efendimiz, fethin ikinci günü, öðle namazýndan sonra Kabe kapýsý merdivenine çýkýp, arkasý Kabe'ye dayalý bir hâlde Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra halka þöyle hitab etti:

"Ey insanlar!..

"Þüphesiz, Allah, göklerle yeri, güneþ ile ayý yarattýðý gün Mekke'yi haram ve dokunulmaz kýlmýþtýr; Kýyamet Gününe kadar da haram ve dokunulmaz olarak kalacaktýr.

"Allah'a ve âhiret gününe inanan bir kimse için, Mekke Hareminde kan dökmek, aðaç kesmek helâl olmaz! Mekke'de kan dökmek benden önce hiçbir kimseye helâl olmadýðý gibi, benden sonra da hiçbir kimseye helâl olmayacaktýr!

"Bu söylediklerimi burada dinleyenler, hazýr bulunmayanlara duyursun!

"Þu bulunduðum andan itibaren kim öldürülürse, öldürülenin ailesi için þu iki þeyden birini tercih etmek hakký vardýr: Ya öldürenin kýsas olarak öldürülmesini ya da öldürülenin diyetini, kan bedelini ister.

"Muhakkak ki, insanlarýn Cenâbý Hakk'a karþý en hürmetsizi, en taþkýný ve azgýný, Allah'ýn Hareminde adam öldüren, yahut kendi katilinden baþkasýný öldüren, veya Câhiliyye intikamýný almak için adaný öldürendir.

"Ýslâm'da, insanýn babasýndan veya baba tarafýndan akrabasýndan baþkasýna intisab etmesi diye bir þey yoktur. Doðan çocuk, döþeðin sahibine aittir.

"Ýddiasýný ispatlamak için delil getirmek davacýya, yemin de inkâr edene düþer!

"Ýslâmiyette, ne Câhiliyyet andlaþmasý vardýr, ne de fetihten sonra hicret!.. Fakat, cihad ve cihada niyet vardýr.

"Müslüman, Müslüman in kardeþidir; bütün Müslümanlar kardeþtirler. Müslümanlar, kendilerinden olmayanlara (düþmanlara) karþý tek bir eldirler, el birliðiyle harekete ederler!

"Müslümanlarýn kanlarý birbirine eþittir. Zimmetlerini, onlarýn en hafifleri, en uzaktakileri bile yerine getirme gayretini gösterirler.

"Ýyi bilmelisiniz ki, ne bir kâfir için bir mü'min, bir Müslüman öldürülür, ne de onlardan taahhüd sahibi olanlar, taahhüdlerinden dolayý harbî olan kâfirler için öldürülürler.

"Ýslâm'da, deðiþ tokuþ yoluyla mehirsiz evlenme yoktur.

"Kadýn, ne halasýnýn, ne de teyzesinin üzerine nikahlanýp bir araya getirilebilir.

"Kocasýnýn izni olmadýkça, kadýnýn onun malýndan bir þey daðýtmasý, vermesi helâl ve caiz deðildir.

"Kadýn, yanýnda bir mahremi bulunmadýkça üç günlük yola gidemez.

"Ýyi biliniz ki, vâris için vasiyete lüzum yoktur. Ayrý din sahipleri birbirlerine vâris olamazlar.

"Parmaklarýn her birisinde diyet, 10'ar 10'ar devedir. Kemiði görünen derin yaralardan her birisinde diyet, beþer beþer devedir.

"Sabah namazý kýlýndýktan sonra güneþ doðuncaya kadar baþka namaz kýlýnmaz. Ýkindi namazýndan sonra güneþ batýncaya kadar da bir baþka namaz kýlýnmaz.

"Sizi, iki günün orucundan nehyederim: Biri Kurban Bayramý günü, diðeri de Ramazan Bayramý günü orucudur.

"Ben size ancak anlayacaðýnýz, tutacaðýnýz yolu gösterdim!"836

SÝKAYE VE HÝCABE VAZÝFELERÝNÝN AYNI ELLERDE BIRAKILMASI

Resûli Ekrem, Fetih Hutbesinde Sikaye ve Hicabe hizmetleri dýþýnda kalan, Câhiliyye devresine âit bütün iþ, muamele ve dâvalarýn ortadan kaldýrýldýðýný beyan buyurmuþtu.

Hacýlara su daðýtma vazifesi olan Sikaye, o sýrada Peygamberimizin amcasý Hz. Abbas'ýn uhdesinde idi.

Kabe'ye hizmet vazifesi olan Hicabe ise, Osman b. Talha'da bulunuyordu.

Hz. Abbas, Peygamberimize müracaat ederek, bu iki vazifenin de kendilerine verilmesini istedi. Ancak, Resûli Ekrem, eskiden olduðu gibi sâdece Sikaye vazifesinin kendilerinden kalmasýný uygun gördü.

Resûli Kibriya, Kabe'nin anahtarýný elinde tutuyordu. Birçok Müslüman bu þerefli vazifeyi üzerine almak arzusunu taþýyordu. Fakat Efendimiz, Osman b. Talha'yý huzuruna çaðýrdý ve, "Þüphe yok ki Allah size emanetleri ehil (ve erbab)ýna vermenizi, insanlar arasýnda hükmettiðiniz zaman adaletle hükmeylemenizi emreder." mealindeki âyeti kerîmeyi okuduktan sonra, "Ey Osman!.. Ýþte anahtarýn, al! Bugün, iyilik ve ahde vefa günüdür!"837 dedi ve Kabe'nin anahtarýný yine ona teslim etti.838

Osman b. Talha anahtarý alýp giderken, Resûli Ekrem, "Sana zamanýnda söylemiþ olduðum þey, vuku bulmadý mý?" diye sordu.

Hz. Osman b. Talha, aralarýnda geçen hâdiseyi hatýrlayarak Resûlullah'ý tasdik etti.

"Evet, þehâdet ederim ki sen, þüphesiz Allah'ýn Resulüsün!"839

Peygamber Efendimizin, Osman b. Talha'ya hatýrlatmak istediði hâdise þuydu:

Hicret'ten önceydi. Osman b. Talha henüz Müslüman olmamýþtý. Peygamberimiz bir gün Kabe'ye girmek istemiþ, fakat Osman b. Talha buna mâni olmuþtu. Mâni olmakla da kalmamýþ, Efendimize kaba, katý ve nahoþ davranmýþtý. Resûli Ekrem ise, bundan dolayý asla hiddete kapýlmamýþ ve istikbâl semâlarýnda Ýslâm'ýn gür sedasýnýn pek yakýnda hâkim olacaðýný görür gibi sükûnet ve mülayim bir eda ile, "Ey Osman!.. Ümit ederim ki, bir gün gelecek sen, beni, bu anahtarý elde etmiþ ve istediðim yere koymakta, arzu ettiðim kimseye vermekte serbest olacaðým bir mevkide bulursun!" demiþti. Osman b. Talha, "O zaman Kureyþ kuvvetten düþmüþ, yok olmuþ demektir!" cevabýný verince de, Peygamberimiz, "Hayýr, ey Osman!.. Asýl o gün Kureyþ hakikî kuvvet ve þerefe kavuþacaktýr!"840 buyurmuþtu

838       Bazý tefsirlerde Hz. Osman b. Talha'nýn Mekke'nin fethi günü Müslüman olduðundan bahsedilir. Fakat bu, tarihçiler tarafýndan muteber sayýlmamýþtýr. Kuvvetli rivayet, daha önce anlattýðýmýz gibi, Hz. Osman b. Talha'nýn Hicret'in 7. yýlý Muharrem ayýnda Medine'ye gelerek Peygamber Efendimizin huzurunda Müslüman olduðuna dair olan rivayettir.

MEKKELÝLERÝN PEYGAMBERÝMÝZE BEY'ATI

Resûli Kibriya Efendimiz, umumî af ilân ettikten sonra, Safa Tepesine çýkýp orada Kureyþlilerin bîatýný kabul etti. Seneler önce ayný tepede peygamberliðini açýktan ilân edip muhalefetle karþýlaþýrken, þimdi ayný tepe üzerinde ayný kimselerden Ýslâmiyet üzere bîat alýyordu.

Erkeklerin Allah'a îman, Allah'tan baþka ilâh bulunmadýðýna ve Muhammed'in (s.a.v.) O'nun kulu ve Resulü olduðuna þehâdet ederek Ýslâmiyet ve cihad üzerine yaptýklarý bîatý, kadýnlarýn bîatý takib etti.

Kadýnlarýn Bîatý

Kadýnlar, "Allah'a hiçbir þeyi ortak koþmamak, hýrsýzlýk yapmamak, kýz çocuklarýný öldürmemek, zina etmemek ve iffetini korumak, herhangi bir iyilik hususunda Allah Resulüne isyan etmemek"841 üzere Peygamber Efendimize bîatta bulundular.

Kadýnlar Taifesinin baþýnda, Hz. Ali'nin hemþiresi Hz. Ümmühanî, Âs b. Ümeyye'nin kýzý Ümmü Habib, Attab Ýbni Esid'in halalarý Erva, Ebû As kýzý Âtika, Haris b. Hiþam'ýn kýzý ve Ebû Cehil'in oðlu Ýkrime'nin karýsý Ümmü Hakim, Hâlid b. Velid'in kýz kardeþi Fatiha gibi Kureyþ kadýnlarýnýn meþhurlarý bulunuyordu. Aralarýnda Resûli Ekrem'in haklarýnda "Nerede görülürse görülsünler öldürülsünler." diye buyurduklarýndan biri olan, Ebû Süfyan'ýn karýsý Hind de vardý. Tanýnmamak için kýyafet deðiþtirerek kadýnlar arasýna katýlmýþtý. Geçmiþte, Peygamberimize ve Müslümanlara karþý giriþtiði hareketlerden piþmanlýk duyar hâli vardý. Yaptýðý her þeye raðmen, Kâinatýn Efendisi, Ýslâmiyetle þereflendiðini duyduðu Hind'i affetti ve onun da bîatýný kabul etti.

Ebû Kuhafe 'nin Müslüman Olmasý!

Saadete kavuþan insan, sevdiklerinin de kendisiyle ayný saadet lezzetini paylaþmasýný gönülden arzu eder. Bu, insanoðlunun mahiyetinde var olan bir duygudur.

Hz. Ebû Bekir, îman edip bu saadeti yaþayanlardan biri idi. Ama babasý Ebû Kuhafe henüz bu saadetten mahrumdu. Mes'ud oðul, babasýnýn da bu nimeti, bu huzur ve saadet lezzetini kendisiyle paylaþmasýný istiyordu. Bu maksatla elinden tutarak onu Efendimizin huzuruna getirdi.

"Beni Rabbim terbiye etti. O ne güzel bir terbiyedir!" buyurarak Cenâbý Hakk'ýn müstesna terbiyesi altýnda ahlaken kemâle erdiðini ifade eden Nebîyyi Muhterem Efendimiz, Hz. Ebû Bekir'in ihtiyar babasýný alýp yanýna getirmesinden müteessir oldu ve, "Ýhtiyara, getirme zahmeti vermeseydin de, onu evinde ziyaret etseydik, olmaz mýydý?" buyurarak nezaket ve tevâzuunu izhar etti.

Ýlâhî terbiyeyle yetiþen kaynaktan ders alan Hz. Ebû Bekir ise, "Yâ Resûlallah!.. Senin onun yanýna gitmenden, onun senin yanýna gelmesi daha muvafýktýr!" dedi.

Bu kýsa konuþmadan sonra Resûli Ekrem Efendimiz, mübarek ellerini âmâ Ebû Kuhafe'nin göðsüne koyup sýðadýktan sonra, "Müslüman ol, ey Ebû Kuhafe!.." dedi.

Bu söze muhatab olan Ebû Kuhafe, derhâl Müslüman olup oðlunun saadetine saadet kattý.842

KANI HEDER EDÝLENLERÝN MÜSLÜMAN OLMALARI

Ýslâm'ýn amansýz düþmanlarýndan, Ebû Süfyan'ýn karýsý Utbe kýzý Hind'in affedilmesi, nerede görülürlerse görülsünler öldürülecekler listesine alýnanlar için bir ümit kapýsý açtý. Vakit geçirmeden onlar da bu ümit kapýsýndan girerek Ýslâmiyetle þereflendiler, Hz. Resûlullah'ýn geniþ affýna uðradýlar. Ýkrime b. Ebî Cehil, Abdullah b. Ebî Sarh (irtidat etmiþti), Safvan b. Ümeyye, Süheyl b. Amr, Hz. Hamza'nýn katili Vahþî, Þâir Abdullah b. Zebarî, Haris b. Hiþam, Enes b. Züneym, bunlar arasýnda yer alýyorlardý.

Dünya tarihinde acaba, en amansýz düþmanlarýna karþý böylesine lûtufkâr ve merhametli davranýp onlarý affeden, onlara kalbinde yer verip safýna alan bir baþka þahsiyete rastlanabilir mi?

Bedevinin Titremesi

Mekke artýk fethedilmiþti.

Yüzlerde, gönüllerde sevinç vardý. Þehirde müstesna bir bayram havasýnýn neþesi hâkimdi.

Bu sýrada bir bedevinin Peygamberimizin yanýna yaklaþtýðý görüldü. Bir peygamberin karþýsýnda bulunmanýn heyecan ve haþyeti altýnda bedevi tir tir titriyordu.

Durumu fark eden Resûli Kibriya, "Ne oluyor sana?.. Kendine gelsene! Ben bir hükümdar deðilim; ben, güneþte kurutulmuþ et parçalarý yiyerek geçinmiþ olan Kureyþli bir kadýnýn oðluyum."843 buyurdu.

Bu sözleriyle Peygamber Efendimiz, eþsiz bir tevazu örneði veriyordu. O, hükümdar bir peygamber olmak ile kul bir peygamber olmak arasýnda muhayyer býrakýldýðýnda da "kul bir peygamber" olmayý tercih etmiþti.844

Gönül deryasýnda her zaman hâkim olan, tevazu idi.

Resûli Kibriya'nýn bu mübarek sözlerine muhatab olan bedevî, rahatladý ve titremesi geçti.

BÝR ADALET ÖRNEÐÝ

Mekke fethedilmiþti; Resûli Ekrem ise, henüz bu mübarek beldeden ayrýlmamýþtý.

Her nasýlsa, Mahzum Oðullarý Kabilesinden Fâtýma binti Esved adýndaki kadýn, bir hýrsýzlýk yapmýþtý. Kadýn, itibarlý, soylu biriydi ve Kureyþ yanýnda da hatýrý sayýlýyordu.

Haliyle, Peygamberimiz durumdan haberdar oldu. Hýrsýzlýkta bulunanýn elinin kesileceðini herkes biliyordu. Ama düþünüyorlar ve birbirlerine soruyorlardý: "Yüksek mevkiye sahip bu kadýnýn eli nasýl kesilebilir?"

Aile halký, Fâtýma'nýn elini kesmeden kurtarmak için bir ümit ýþýðý arýyorlardý; birinin, Hz. Resûlullah katýnda þefaatçi olmasýný istiyorlardý. Ne var ki, kimse buna cesaret edemiyordu.

Sonunda, Üsame b. 2'eyd Hazretleri bu vazifeyi üzerine aldý. Üsame, Peygamberimiz tarafýndan fazlasýyla sevilen bir sahabî idi. Bu sevgiye güvenmiþ olacak ki, bu görevi üzerine almaya yanaþmýþtý.

Hz. Üsame, kadýnýn affedilmesini dileyince, Resûli Ekrem Efendimizin rengi birden deðiþti.

"Sen, kötülüðün önüne geçmek için Allah'ýn koymuþ olduðu cezalardan bir cezanýn affedilmesi hakkýnda mý benimle konuþuyorsun?" diye buyurdu.

Hz. Üsame, üzgün bir eda içinde, "Yâ Resûlallah!.. Bu uygun olmayan hareketimden dolayý Allah'tan affým için dua et!" dedi.

Hz. Üsame'ye dersini veren Resûli Ekrem, akþam olunca da, ayaða kalktý ve Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra halka dersini þöyle verdi:

"Sizden evvelkileri þu davranýþlarý mahvetmiþtir:

"Onlar, asil, soylu birisi hýrsýzlýk ettiði zaman onu serbest býrakýrlardý; zaîf, güçsüz birisi hýrsýzlýk edince de ona hemen ceza verirlerdi.

"Muhammed'in varlýðý kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Fâtima binti Muhammed, hýrsýzlýk edecek olsaydý, muhakkak onun da elini keserdim!"

Bundan sonra, kadýnýn elinin kesilmesini emretti. Kadýnýn eli kesildi.

Kadýn da güzelce tevbe etti ve evlendi. Ondan sonra sýk sýk Hz. Aiþe'nin yanýna gelir giderdi.845

Bu davranýþýyla Peygamber Efendimiz, milletlerin bekasý için vazgeçilmez bir þart olan adaletin eþsiz bir örneðini sergiliyordu.

MEKKE ÇEVRESÝNÝN PUTLARDAN TEMÝZLENÝÞÝ

Peygamber Efendimiz, Kabe ve Mekke'nin içini putlardan temizlediði gibi, þehrin etrafýndaki putlarý da yok etmek istiyordu.

Bu maksatla Hz. Hâlid b. Velid'in 30 kiþilik bir birlikte Nahle mevkiinde bulunan Uzza putunu yýkýp parçalamaya gönderdi. Kureyþ yanýnda en büyük put sayýlan Uzza'yý Hz. Hâlid emir gereði gidip yýktý.846

Efendimiz, Müþellel adýndaki daðýn tepesinde bulunan Menat putunu yýkmak için de Sa'd b. Zeyd elEþhel'i gönderdi. Menat, Evs ve Hazreç Kabilelerinin putu idi. Emri alan Sa'd b. Zeyd, beraberindeki Müslümanlarla giderek Menafi yýkýp geri döndü.

Yine, müþriklerin taptýklarý meþhur putlardan biri de Süva idi. Bu put, Mekke'ye üç mil uzaklýkta bir yerde bulunuyordu.

Kinane Oðullarý, Hüzeyliler ve Müzeynelerin bu putunu yýkmak için Resûli Ekrem, Amr b. As Hazretlerini gönderdi. Amr, verilen vazifeyi yerine getirerek Mekke'ye geri döndü.847

Mekke'nin fethiyle böylece, hem Mekke'nin içi dýþý putlardan temizlendi, hem de Kureyþ'in gönlü þirkten kurtarýlýp tevhid nuruyla tertemiz hâle geldi.

 
 


radyobeyan