Sultan Davetini Reddeden Alim By: Gulinur Date: 31 Aralýk 2010, 17:14:19
SULTAN DAVETÝNÝ REDDEDEN ALÝM
Sultan dâvetini reddeden âlim: Bahaeddin Veled
Mevlâna’nýn babasýný konuþuyorduk…
Hani ilmi kifayetini duyan Melikþah, Bahaeddin Veled’i Konya’ya davet etmiþti. Mevlâna’nýn babasý ne cevap verdi dersiniz? Ýþte cevap: “Biz derviþiz, Sultan sofralarýna lâyýk deðiliz, belli ki bizi Sultanýmýza yanlýþ tanýtmýþlar.”
Gitmedi. Ancak dâvetler ýsrarla sürünce, kalkýp Karaman’dan Konya’ya geçti ve Selçuklu’nun Baþkent’ine yerleþti.
Bir hocanýn sultan dâvetini reddetmesi, þimdiki aklýmýza kolayca sýðan bir olay deðildir. Ne var ki eski asýrlarda bu defalarca tekrarlanmýþ, padiþahlar defalarca dergâhtan geri dönmüþtür.
Ýþte Fatih ve oðlu Sultan II. Bayezid: Ebul Vefa lâkabýyla meþhur Mustafa bin Ahmed’in dergâhýna girememiþ, görüþemeden dönmek zorunda kalmýþlardýr.
Gerekçe çok enteresandýr: “Padiþahýmýz dergâhtaki gönül sohbetlerinin cazibesine kapýlýp asýl iþini unutur diye korktuk. Mizacý istikametinde derviþliðe meyledip devlet umurunu göz ardý eder diye endiþeye kapýldýk. O zaman maazallah Devlet-i Osmaniye zevale uðrar. Oysa bu âleme gönül sultanlarý kadar cihan sultanlarý da lâzýmdýr.”
Uyduruk “þeyh”lerin Baþbakan’la görüþmek için takla üstüne takla attýklarý bir devirde, gelin de çýkýn bakalým iþin içinden, çýkabilirseniz. Ýyisi mi, “Onlar böyleydi” deyip geçelim…
Ýlme âþina Konyalýlar Bahaeddin Veled’in farkýný hemen anlarlar ve ailesiyle birlikte baðýrlarýna basarlar. Sultan Melikþah da minnetinin niþanesi olarak ona büyük bir medrese yaptýrýr.
Bahâeddin Veled, devrinin tüm ilimlerine vakýf bir âlim, maddî varlýðýyla birlikte, bilgisini de herkesle paylaþacak kadar cömert bir insandý; daha da önemlisi bir “ehl-i hâl” idi…
Vefatýndan sonra, eski talebelerinden Seyyit Burhaneddin Tirmizi, Sultan-ul ulema Bahaeddin Veled’i rüyasýnda görür. Ondan Konya’ya gitmesini ve oðlu Celâleddin’i ruhen olgunlaþtýrmasýný ister.
Seyyit Burhaneddin Tirmizi tam bir “Gönül Sultaný”dýr. Namaz kýlarken kendini unutmakta, ya secdeden kalkmamakta, ya da selam vermeyi aklýna getirememektedir.
Kayseri’de zaman zaman ziyaretine gelen Þehabeddin Sühreverdi ile saatlerce karþý karþýya oturduklarý halde tek kelime konuþmadan ayrýldýklarýný gören müritleri, Tirmizi’ye bunun sebebini sordular. “Hâl ehli yanýnda, hâl dili gerekir” dedi, “hâl olmadan, kâl ile müþkülleri çözmek mümkün deðildir.”
Celâleddin’den bir Mevlâna çýkaran isimlerden biri olarak selamladýðýmýz bu zat, ayný zamanda, Mevlâna’nýn Belh’ten de hocasýdýr.
Tirmizi, iþte bu rüya üzerine Konya’ya gidip Celaleddin’le buluþtu. Eski öðrencisinin bilgisini ölçmekle iþe baþladý. Bilgisini mükemmel bulunca, “Bilgide dengin yok” dedi, “ama baban hem hâl ilmi sahibiydi, hem kâl ilmi sahibiydi. Yalnýz söz ile deðil, yaþayarak olgunluða ermiþti. Sen kâl ilmine önem vermiþsin. Artýk kalden hâle geç. Ancak o zaman baba mirasýna sahip çýkabilirsin...”
Mevlâna Celaleddin iþte böyle bir babanýn oðludur. Baba, oðlundaki diriliþ nefesini ilk fark eden adamdýr. Bunu evrenselleþtirmek için de oðlunu, mânevî bir meþale gibi Belh’ten Konya’ya taþýmýþtýr.
Çünkü o tarihte Anadolu hem dünyanýn kapýsýdýr, hem de ilmin kýblesi; Celâleddin, Anadolu’nun ruhuyla buluþamasaydý, büyük ihtimalle Mevlâna’ya dönüþemeyecekti…
Babasý Sultan-ul Ulema Bahaeddin Veled bu gerçeði sezmiþ olmalýdýr ki, gidecek onca Ýslâm ülkesi varken, Anadolu’yu seçmiþ, Konya’ya yerleþmiþtir.
Arkasýnda iyi bir evlât ve hayatýndan yüzlerce örnek býrakarak…
Hep söylerim ya, hiçbir çocuk kendiliðinden yetiþmez. Hangi anne “Mevlâna” yürekli çocuk yetiþtirmek istiyorsa, önce kendi yüreðini Mümine Hatun (Hz. Mevlâna’nýn annesi) yüreðine, baba da kendini Bahaeddin Veled’e benzetmeye çalýþmalýdýr.
Yavuz BAHADIROÐLU
radyobeyan