Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Muhammed Urre By: armaðan Date: 07 Mayýs 2009, 22:52:40
Þam’da yetiþen Þâfiî mezhebi âlimlerinden ve evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi, Muhammed babasýnýnki de Muhammed’dir. El-Bikâ’î el-Hammârî nisbeleri vardýr. Urre diye tanýnýr. Tasavvufta Düsûkiyye koluna mensub idi. Þam yakýnlarýnda bulunan Bikâ’ beldelerinden Hammâre’de yetiþen Muhammed Urre’nin, doðum târihi bilinmemektedir. 1590 (H.999) senesinde bir salý günü vefât etti.

Muhammed Esed es-Safdî gibi zâtlarýn sohbetlerinde ve derslerinde yetiþen Muhammed Urre, zamânýnda bulunan evliyânýn en büyüklerinden oldu. Her ân Allahü teâlâyý zikrederdi. Göz açýp kapayacak kadar zamandan daha az zaman da olsa, hiçbir ân Allahü teâlâdan gâfil olmaz ve O’nu zikretmekten geri kalmazdý. Çok ibâdet eden ve Allahü teâlâyý çok zikreden evliyâya mahsus olan nûra, mânevî güzelliðe sâhip idi. Bu nûr, onun yüzünde her zaman belli olurdu. Mübârek yüzü gül gibi olup, ay gibi parlardý ve etrâfa nûr saçardý.

Bir gün Þam civârýnda, Bikâ’ beldelerinden olan Gazze beldesinden bir grup kimse, odun toplamak üzere Lübnân Daðýna gitmiþlerdi. Bu toplulukta Ömer bin Hýdr isminde bir kimse vardý ve bu kimse cünüb olarak yola çýkmýþtý. Gazzeliler daðda odun keserlerken, gizliden gelen hafif bir sesin kendilerine hitâb ettiðini ve; “Ey Gazze ehli! Size âsîler, yol kesici eþkýyâlar geliyor.” dediðini duydular. Bu sesi duyar duymaz paniðe kapýlan insanlar, hemen kaçarak Gazze’ye döndüler. Fakat Ömer bin Hýdr gitmemiþ, olduðu yerde kalakalmýþtý. Bu arada, birden bire karþýsýnda Muhammed Urre’yi gördü. Orada yüksekçe bir yerde, heybetli bir þekilde duruyordu. Ömer bin Hýdr onu görünce, biraz önce kendilerine seslenip îkâz eden zâtýn o olduðunu anladý. Muhammed bin Urre, Ömer bin Hýdr’a bakarak; “Yâ Ömer! Hem cünüb olarak daða gidiyorsun, hem de eþkýyâlardan korkmuyorsun öyle mi? biraz önceki sesi duymadýn mý? Arkadaþlarýnla birlikte sen niye Gazze’ye dönmedin?” dedi. Bunlarý hayretle dinleyen Ömer bin Hýdr çok utandý. O hâlde bulunduðuna çok piþmân oldu. Mahcub bir þekilde aðlýyarak; “Ey Efendim! Bu hâlime piþmân oldum. Allahü teâlâya tövbe ediyorum.” diyordu.

Muhammed Urre’yi sevenlerden, onun büyüklüðünü tanýyanlardan bir kimse, bir yolculuða çýkmýþtý. Geçeceði yollar gâyet tehlikeli idi. Bu kimse kendi kendine niyet edip, eðer sað sâlim Þam’a geri dönersem, Muhammed Urre hazretlerine Allah rýzâsý için elbise vereceðim diye nezretti. Fakat bu niyetini kimseye söylememiþ idi. Nihâyet, hiçbir sýkýntýya uðramadan Þam’a döndü. Sabah olduðunda, Muhammed Urre o kimsenin kapýsýný çaldý ve; “Haydi nezrini ver.” dedi. O da hemen nezrettiði þeyi ona verdi. Muhammed Urre’nin bu apaçýk kerâmeti karþýsýnda çok hayret etti. Niyetini kimseye söylemediði hâlde, o büyük zâtýn, kerâmet olarak bunu bildiðini anladý. Bu hâdise sebebiyle ona olan muhabbet ve baðlýlýðý daha da arttý. Bu baðlýlýðýndan dolayý da çok istifâde etti.

Rivâyet edilir ki, Muhammed Urre’nin talebelerinden, sevdiklerinden birisinin, çarþýda bir dükkâný vardý. Muhammed Urre, bu talebesini sever, arasýra dükkânýna uðrardý. Bir gün bu talebesine buyurdu ki: “Bu dükkâný boþalt. Buradan çýk. Burada birþey olacak. Burasý birkaç gün içinde yýkýlacak.” O talebe, hocasýnýn bu emir ve îkâzýna uyarak derhâl dükkâný boþalttý. Bundan boþalan dükkâna da baþka bir kimse girdi. Aradan birkaç gün geçmiþ idi ki, Muhammed Urre yine o dükkânýn bulunduðu yere uðramýþ idi. O dükkân herkesin gözü önünde çöktü. O zâtýn bereketi ile, hiçkimseye bir þey olmadý. O talebe, hocasýnýn bu açýk kerâmetine þâhid olmakla, hocasýna olan muhabbet ve baðlýlýðý daha da arttý.

Muhammed Urre’nin zamânýnda bulunan bir kimse þöyle anlatýr: “Muhammed Urre’yi ilk tanýdýðým zamanlar, kendi kendime derdim ki: “Keþke þu zâtýn durumuna, hâline muttali” olsaydým. Hâlini iyice anlasaydým. Nasýl biridir? Namazlarýný edâ ediyor mu? Cumâ ve cemâate devâm ediyor mu?” Bu düþünceler içindeydim. Çünkü çok gizli, kapalý bir hâli vardý. Hiç konuþmazdý. Ýnsanlarla pek sohbet etmezdi. Fakat kendisinde gördüðüm bir hâl sebebiyle, onun evliyânýn seçilmiþlerinden ve Þam’ýn ileri gelenlerinden olduðunu anladým. Kendisinde gördüðüm hâl þöyleydi: 1586 (H.994) senesinde bir Cumâ günü Cumâ namazý için erkenden câmiye gitmiþtim. Bir de baktým ki, Muhammed Urre yanýmda duruyor. Câmiye girince, önce tehýyyet-ül-mescid namazý kýldý. Sonra oturdu. Namaz vakti oluncaya kadar bekledi. Dikkat ettim. Hep zikir ile meþgûl oluyordu. Onun zikretmesi, hatîb hutbeye çýkýncaya kadar devâm etti. Hutbe baþlayýnca zikri kesip hutbeyi dinledi. Ben onun bu hâlinden anladým ki, baþkalarýyla çok lüzum olmadýkca konuþmamasýnýn sebebi, dilinin hep zikir ile meþgûl olmasý idi. Kendisini tâkib ettim. Bütün edeblerine riâyet ederek namazýný çok güzel bir þekilde kýlýyordu. Namazdan sonra herkes çýktýðý hâlde, o çýkmadý. Ben de kendisini bekledim. Ýmâm da çýktýktan sonra, câmide ikimiz yalnýz kalmýþtýk. Kalktý, ben de kalktým. Benimle müsâfeha etti. Tebessüm ederek; bana bakýyor ve sanki; “Bende görmek istediðin hâli iyice tahkik ettin deðil mi?” diyordu. Ýþte onda gördüðüm bu hâl sebebiyle, büyüklüðünü ve üstünlüðünü kavradým. Onun, muhabbet ve üstünlüðünü kalbime yerleþtirmesini Allahü teâlâdan istedim ve yüksek velîlerden olduðunu böylece anlamýþ oldum.”

Acaba  Nerededir

Necmüddîn-i Gazzî þöyle anlatýr: “Muhammed Urre, birgün câmisinde zikir ile meþgûl olurken, Allahü teâlânýn aþký ve kendisini kaplayan tasavvufî hâl sebebiyle kendinden geçerek ve elinde olmayarak “Allah” diye bir sayha etti. Câminin hemen yakýnýnda bir yerde de, bâzý kimseler toplanmýþlar, sohbet ediyorlardý. Bu kimseler arasýnda, Anadolu’dan gelmiþ olan biri de bulunuyordu. O toplulukta bulunanlar, Muhammed Urre’nin sayhasýný iþittiler. Birisi dedi ki: “Bu sayha kimindir.” Baþka birisi de; “Muhammed Urre’nindir.” dedi. Anadolu’dan gelen zât, bu ismi duyunca hayretle; “Muhammed Urre bu beldeden midir?” diye sordu. diðerleri “Evet.” dediler. Anadolulu; “Allahü teâlâ ona uzun ömürler versin.” dedi. Bu sefer diðerleri hayret edip; “Sen onu nereden tanýyorsun?” dediler. Bunun üzerine o kimse yemin ederek; “Ben onu Rodos vak’asýndan tanýyorum. Rodos’un fethi sýrasýnda, Muhammed Urre’yi Kânûnî Sultan Süleymân Hânýn önünde, iþte bu gözlerim ile görmüþtüm. Þimdi acabâ nerededir. Yerini bilseydik gidip kendisini ziyâret ederdik.” dedi. Onlar da; “Ýþte þu yakýndaki câmidedir.” dediler. Anadolu’dan gelen zât, hemen o câmiye gidip Muhammed Urre’nin elini öptü. Duâsýný ve gönlünü aldý.”

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.193
2) Þezerât-üz-Zeheb; c.8, s.440
3) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.14, s.246

Ynt: Muhammed Urre By: Bilal2009 Date: 17 Kasým 2020, 15:19:19
Esselamü aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Muhammed Urre By: Sevgi. Date: 19 Kasým 2020, 02:19:57
Aleyküm Selâm. Faydalý bilgiler için Allah sizlerden razý olsun kardeþim

radyobeyan