Kuran Ahlaký
Pages: 1
Niyet ve Saikler By: meryem Date: 22 Aralýk 2010, 22:51:28
NÝYET VE SAÝKLER

Niyet, kelimenin geniþ anlamýnda kendisiyle bir þeye doðru, gerek onu yapmak için, gerekse onu elde etmek için iradenin yöneldiði bir harekettir.Etkin iradenin vasýtasýz mevzuu, tamamlamaya teþebbüs ettiði amel­dir. Fakat bu teþebbüs, tam iradî olarak ancak, amelin samimiyetinde ve­ya gerisinde insanýn onu gözünde haklý gösteren ve ondan varoluþ nede­ni oluþturan herhangi bir hayrý sezdiði takdirde mümkün olur. Son gaye­ye doðru akýllý ve þuurlu gayretin kastettiði ve insanýn elde etmek istedi­ði de vasýtalý gayedir.Ele geçirilmesi ve ulaþýlmasý gereken gelecek gerçek olarak, bu uzak konuya gaye veya hedef adý verilir; fakat teþvik eden ve iradî davranýþý ha­zýrlayan kavram veya fikir olarak ona sebep veya saik ismi verilir: Genel­likle tamamen eþ anlamlý olarak kabul edilen bu iki isim, aslýnda amelin bu hazýrlanýþýnda zihnimizdeki tasvirlerimizde yeterince farklý bir görev tahsis etmek için, oldukça derece ayrýmý ihtiva etmektedirler. Saik gibi gayeye deðin hayýr fikri, her þeyden önce zihnî bir rol oynamaktadýr; bu fikir, tasarlanan eylemi geçerli saymaya, makul kýlmaya ve haklý göster­meye yaramaktadýr. Fakat, geçmiþte kalan bu zihnî aþama, hedef fikri, bi­ze, davranýþýmýzý iten hareket ettirici bir kuvvet olarak kendini göster­mektedir; iþte irade üzerindeki bu etki açýsýndan yer aldýðýndan dolayý­dýr ki ona saik adý verilmektedir. Kant, bu ayrýmda özellikle "saik" ismi­ni verirken daha da ileri gitmektedir; sübjektif gayeler, yalnýz þahýs içinmuteberdir; halbuki ona göre "sâikler" objektif gayeleri belirlerler ve bü­tün makul varlýklar için muteberdirler[1] .Bu farklar ne olursa olsun, bu bölümde esas hareket noktamýz, irade­nin iki çeþit amacý arasýndaki kesin ayrýmdýr: Ne ve niçin. Normal ve ye­terince iyi düþünülmüþ bir kararda, biz, gerçekten uzlaþtýrýlmýþ olmasý için mutlaka iradenin bir çift bakýþýnýn var olmasmý düþünmekteyiz: Biri, eyleme dayanmakta, bir diðeri de gayeye dayanmaktadýr. Ýradenin bu gayeye ait bakýþý, ne kadar hafifletilmiþ olursa olsun, hiç bir zaman tama-miyle kapanmaz, onun tarafýndan gözetilen nesne açýk þuur alanmdan ne kadar uzaklaþýrsa uzaklaþsm, o vardýr; yalnýz o þuur altýnda veya þuur­suzluk içinde en derin ve en içten olarak bulunacaktýr. Hatta onu ilham eden ve onun hareketini eyleme doðru belirleyen ilk prensiptir. Ýradenin bu iki görünümü, çoktan beri ilimde araþtýrmanýn farklý iki konusu ol­maktadýr. Gayeye ait niyet, özellikle ahlâkçýlarda sýk sýk görülen bir kul­laným bulduðu halde, biz, niyetin incelenmesiyle meþgul olmuþ psikolog ve hukukçularý daha çok genel manada ve genel olarak tarafsýz görmek­teyiz. Öyle ki, onlarýn her birine ad koyarken bize niyetin bu iki çeþidini ayýrdetme imkâný verilecektir: Ahlâkî niyet ve psikolojik niyet. Ahlâkîlik, doðrudan olan nesnenin seçimine karþý ilgisiz olmasýndan deðil, (tam ter­sine, bu seçme, onun ilk þartýdýr); fakat bu birinci niyetin tamamiyle ey­lemde bulunmamasý sebebiyle bu eylem, ahlakdýþý durumuna geliyor, ya­ni ilgisiz; halbuki gayr-ý meþru gayelerin peþinden giden irade, ahlâka ay­kýrýdýr, yani suçludur. Psikolojik niyet, eyleme tam yaþama hakký verir; olsa olsa o eylemi geçerli, isnad olunabilir kýlar; ahlâk bakýmýndan iyi ni­yet, ona deðer saðlar.Hiç þüphesiz farklý adlandýrmalarla bu iki çeþidin ortak lisan içinde belirtilmiþ olmalarý arzu edilmiþtir. Yazýk ki, yanlýþ. Sözün geliþine veya içinde kullanýlan þartlara göre, bizim, onlardan gerçek anlamý ayýrdetme dikkatini terk etmemiz yüzünden onlar ayný lafýz altýnda, daima karýþtý­rýlmaktadýr. Þu halde, açýklýk ve belirginliðe düþkün olan bunlar, birinci veya ikinci, dolaysýz veya dolaylý, psikolojik veya ahlâkî, objektivist veya gayecÝ gibi ayýrdedici sýfatlara baþvurmak zorundadýr. Bununla beraber, bazý ahlâkçýlar, bu karýþýklýðý gidermek ve ayný zamanda sözü kýsaltmak için "niyet" ismini kendini eyleme baðlayanýnkine, "kasýtlýlýk" ismini de gayeliðe dayanamnkine vermektedirler.Bize gelince, daha çok açýklýk için, bu iki incelemeye "Niyet" ve "Sâ­ikler" adýný koymaktayýz.

 
[1] Bak. Kant, Fondcments de la Meta. des Moeýtrs, 2. section, s.148.



radyobeyan