Ýz Býrakanlar
Pages: 1
Kainatta Her Ne Varsa By: Hadice Date: 20 Aralýk 2010, 10:57:47
Kainatta Her Ne Varsa



AYIN ÞIN KAF (AÞK) ِ ع ٍ ش ِ ق ِ


Neden mi üç harf beþ nokta. Çünkü aþk ya da ýþk kelimesi ayn, þýn ve kaf harflerinden ve bu harflerin üzerindeki üç noktadan müteþekkilde ondan.

Harflerle sýnýrlý, noktalarca sýnýrsýz…Dur-durak bilmeyen, engel tanýmayan. Girdiði her yerde baþ tacý. Sultanlar sultaný, gönüller ilacý. Hükümranlýðý ile dillere destan. Bütün canlar O’ndan, O’nunla, O’na hayran. Aþk deyince sarsýlýr âlem. Ne arþ kalýr, ne kürsî ne de levh u kalem. Serâpâ kaplamýþtýr her yaný. Görünen, görünmeyen ne varsa hepsine can.

Cana can katan ölümsüzlük iksiri, tüm canlara cânân. En kutsal yasa, en büyük tasa ve en küçük; devâsâ. Aþk; hareketsiz sükun, sükunetsiz hareket. Aþk; kelimelere sýmayan bereket. Aþk; dibi görünmeyen bir derya.

Yusuf’un güzelliðine tutulan Züleyha. Kimi zaman Ferhad, kimi zaman Þîrin, kimi zaman Mecnun ile Leylâ…Ne uzunluk, ne derinlik, ne de geniþlik. Noktanýn sonsuzluðu bu! Noktanýn sonsuzluðu kadar AÞK, AÞK’ýn sonsuzluðu kadar nokta.

Her þey bir noktadan sudur eder, her þey bir noktada sükun bulur. Varýný-yoðunu AÞK’a verdiren bir yoksulluk macerasý bu! AÞK’ýn hükmüne râm olan Aþk süvarilerin yolculuðu bu! Aþk’ýn Hükümranlýðý ile Aþk’ýn kýlavuzluðunda…

Âþýk maþukunun kulu, kölesidir. Aþýkýn sahip olduðu her þey sevgilisine aittir. Gerçek aþýk Mevlasý karþýsýnda hiçbir þeye malik olmadýðýný idrak edendir. Kul kendi varlýðýnýn gerçek sahibinin de Mevlasý olduðu þuuruna varýnca yokluk mertebesine ulaþýr. Yokluða eriþtiðinde ise geriye sadece Mevlâsý kalmýþtýr. Böyle bir yokluðun fânisi Ahmedî, cümle varýný dosta veren yoksullardandýr:
Bu dünya pazarýnda sermaye altýn, gümüþ ve paradýr. Bir kimsenin bunlar olmadan bir þey almaya gücü yetmez. Hakikat pazarýnda ise sermaye aþk, muhabbet ve bunun neticesinde elde edilen yokluktur. Bunlar olmaksýzýn da hakikat pazarýndan bir meta almak mümkün deðildir. Bu meydanda altýn, gümüþ ve ipek elbiselere kul olanlarýn, hakikat pazarýnda yeri yoktur.

Çünkü aþýklýk menzilinde varlýk, yolculuða en büyük engeldir. “Bütün alem bu sebepten yolu þaþýrdý.” buyuruyor Hz. Mevlana ve devam ediyor. “Çünkü yok olmaktan, varlýklarýný yok etmekten korktular. Halbuki o yokluk onlara felâh getirdi. Saadetle dirilmek isteyen kimseye iradesiyle ölmek lazým geldi.”

Mustafa Sâfî Hz.leri “Sen çýk aradan, Kalsýn seni Yaradan” diye terennüm ederek mahv-u periþan olmaya mahkum bulunan bu suret aleminde ölmeden evvel öl, yani bütün beþeri hallerinden ve emellerinden soyun “yaradan kalsýn” demek istiyordu. Nitekim “Ete kemiðe büründüm, Yunus oldum göründüm” diyen zat-ý þerif de koca kitaplarýn özünü iki cümlede tamamlamýþtý.

Gönüllerde aþk dalgalanmalý kabarmalý. Varlýk þehirleri yýkýlýp yaðmalanmalý. Yokluktan aþkla yola çýkan yolcunun gecesi her vakit vuslat lambasýyla aydýnlanýr. Ahmed Gazâli, þu sözlerle hakikat yolcusuna yol gösteriyor: “Bizim binitimiz yokluktan aþkla yürüdü. Gecemiz her zaman vuslat lambasýyla aydýnlýktýr.”

Gecesini vuslat lambasýyla aydýnlatanlarýn kalbi, o parlayan sonsuz ýþýk karþýsýnda týpký altýnýn civada erimesi gibi erimiþ, benliðini yok etmiþtir. “Yoldaki engel sensin Hafýz, kalk ortadan!” diyen þair Hafýz da içindeki varlýk duygusunu kovmak ve yoluna devam edebilmek için kendine seslenmektedir.

Hakikat yolcularý kendileri ile uðraþmaktan ve iç alemlerine yönelmekten dolayý etraflarýnda olup bitenlerden dahi habersizdirler. Maþuktan baþkasýyla ilgilenmekten haya ederler. Yâre giden yolda yolculuðu aksatacak, vuslatý geciktirecek her ne var ise ondan uzak durmaya çalýþýrlar.

O kimseler, Allah’ýn bütün hareket ve davranýþlarýný izlediðini bildikleri için Allah’tan utanýr, tevazu ile boyun eðerler. Allah’tan utandýklarý için bir kez olsun baþlarýný gökyüzüne doðru kaldýrýp bakamazlar.

Ýmam-ý Hasan bir meclis kurmuþ. Bir mesele üzerinde Hz. Ali’nin haklý hareketini haksýz bulanlara karþý müdafaaya geçmiþ. Nihayet karar verilmiþ “En bîtaraf hakem daðlarda gezen Mecnun’dur. Çaðýrýp onun hakemliðine müracaat edelim” demiþler. Çaðýrmýþlar, derinden derine meseleyi ona açmýþlar. Anlatmýþlar karar bekliyorlar. Mecnun etrafýna bakýnmýþ. “Vallahi demiþ bu meselede Leylâ haklýdýr.” Neden böyle söylemiþ Mecnun çünkü o hep Leyla’sý ile meþgulmüþ de ondan. Hep alýþveriþi Leyla’sý ile. Aþýklar böyledir iþte..

Bir meclise bir zatý davet etmiþler, bakmýþlar ki gömleði kirli. Birisi demiþ ki “yahu þu gömleðini bir yýkasana.” Cevap vermiþ “yýkýyorum yine kirleniyor.” Öteki “yine yýka” demiþ. O zat da “yine kirlenecek” demiþ. Öteki “yine yýka” deyince, “e birader biz bu âleme boyuna gömlek yýkamaya gelmedik ya yapacak baþka iþlerimiz de var” demiþ.

Hakikaten bu aleme boyuna gezmeye gelmedik, yiyip içmeye, yatýp kalkmaya gelmedik. Bu âlem de bir de huzur ve aþk neþesi var onu tatmadýktan, ona devam edip sevmeyi, sevilmeyi öðrenmedikten sonra dünyanýn ne kýymeti var deðil mi?

Hz. Mevlana’ya bir talebesi “aþk nedir?” diye soruyor. O da ayaða kalkýyor., sað avucunu semaya sol avucunu yere baktýracak þekilde uzatýyor, boynunu sola büküp saða bakýyor ve dönmeye baþlýyor. Kendisi mihverde dönerken talebeleri de hem kendi etraflarýnda, hem de Hz. Mevlana’nýn etrafýnda dönüyorlar. Güneþ manzumesini tanzir ediyorlar. Ve o kiþiye cevâben aþkýn tarifinde “Ben ol da gör” buyuruyor. Yani aþk, ancak yaþanýlarak anlaþýlabilen bir mefhum. Aþk öyle aðýr, öyle aðýr kurþundan bir yüktür ki, daðlara yüklesen daðlar kaldýramaz.

Aþk tarif edilmez. Ancak âþýk olmakla onun hakikati anlaþýlýr. Harfler ve kelimeler onu tarifte acizdir. Malum ya sözleri tanzim eden akýldýr. O aciz kalýnca sözün zuhuruna meydan kalýr mý? Yine Mevlana aþk aleminde “Akl-ý maaþ yani yemek içmek gibi maddi þeyleri düþünen akýl, çamura batmýþ eþeðe benzer” diyorlar. Diðer taraftan Fahr-i âlem Efendimiz: “Akýl, ubudiyyeti eda içindir. Rububiyyeti idrâk edemez.” buyuruyor.
Vedûd isminin sahibi dilerse, dilediði kimseye aþkýnýn kâsesinden öyle bir zevk sunar ki, onu içenlerin susuzluðu artar. Susuzluðu arttýkça O’na yakýn olma þevki ziyadeleþir. Ancak ne içtiði onu kandýrýr, ne de yakýnlýk gönlüne merhem olur.

Yine, "Biz aþkýn çocuðuyuz, aþk bizim annemizdir" diyen Mevlana, bakýn aþk acýsý hakkýnda neler söylüyor: "Allah'ýn aþký beni acýlarla viran etmiþ, yakmýþ yýkmýþ ne çýkar, nice sultan sarayý harabeleri altýnda, padiþah hazineleri gömülü deðil midir?" Aþk acýsý öyle ki, insaný olgunlaþtýrýyor, sabýr gücünü arttýrýyor, þükretmeyi ve tamah etmeyi saðlýyor. En önemlisi de gönlü geniþletiyor. Öyle geniþliyor ki gönül, aþkýn gücü acýyý yeniyor.

Aþk eðitimi ile nefsini terbiye eden insan, aþýrýlýklarýný yok ediyor. Adamýn bir çýraðý varmýþ. Çýrak, daima þikayet edermiþ. Adam gibi olan adam, bir avuç tuzu, bir bardak suya atýp çocuða içirmiþ. Çocuk büyük bir hiddetle aðzýndaki suyu püskürtmüþ. Bu sefer usta, ayný miktar tuzu tatlý suyu olan bir göle boþaltmýþ. Çocuk buradan bir bardak su içince ferahlamýþ. Adam demiþ ki, "gördün mü yavrum; iþ acý ve dünya sýkýntýlarýnda deðil. Belayý bela bilen dar bir gönüle sahip olacaðýna, aþkýn ile ruhunu öyle bir geniþlet ki acý ve sýkýntýlar, içinde yok olup, mutluluklar zuhur etsin."

Bu mevzuda temsili bir hikaye anlatýlýr; "Akýl" adlý ihtiyar, "Fikir" adlý çocuðunu, "Aþk" denilen bir mektebe yazdýrýr. Çocuk orada bir harf bile öðrenemez. Fakat bu mektebe bir gün fikir olarak deðil, gönül olarak gitme lüzumunu hissedince, kitap çantasýný elinden atar. Artýk aþkýn yolunu bulmuþtur. "Akýl ve zeka taslamak Ýblis'ten, aþk ise Adem'den" der Mevlana.Yanlýþ anlamayýn, akýl bir kenara itilmiþ veya önemini yitirmiþ deðil burada. Anlatýlmak istenen; din için akýl ne denli önemliyse, aþkýn da en az onun kadar, hatta ondan daha fazla önemli olmasý.

Nasýl mý? Çünkü aþk imana, ibadete tat verendir. Akýl, kapýnýn eþiðine kadar getirir, ama içeri koymaz. Eþikten içeriye aþkla girilir der sufiler; aþk potasýnda erimeyen, nefisten gelen iyiliðin iyilik, ibadetin ibadet, imanýn iman olmadýðýný, hatta aklýn bile akýl olmadýðýný anlatýrlar. Dahasý aþkýn, bir üst akýl, merkezi kalp olan bir akýl olduðuna inanýrlar.

Fahr-i âlem Efendimiz bir çok ibâdetlerden sonra kendi akýllarýyla arkadaþ olarak, yani mücadeleye son vererek gönül huzurunu elde ettikten sonra hakikat alemine miraç etmiþler, kul olarak Rabbin huzuruna gitmiþler. Fakat akýl, her þeyi görmek isteyen akýl, madde aleminden baþka bir þey bilmeyen akýl, aczini itiraf edince halkýmýzýn da refref diye tanýdýklarý aþk kýzaðýna binmiþler ve sonsuz bir aleme seyrana çýkmýþlardýr. Dönüþte Kur'ân-ý Kerîm dediðimiz Hakk’ýn kelâmýný bizlere hediye olarak getirmiþtir.

Ýçinde Cenâb-ý Hakk’ýn azametini gösteren ayetler, bizim iyiliðimiz için yapýlmamasý lazým gelen iþler, doðru yola gidenlere vaad olunan mükafatlar, kabahat yapanlara cezalar, ibretli kýssalar yazýlýdýr. Kur'ân-ý Kerîm bir bakýmdan aþýklarýn mâþûku olan Hz. Allah’tan kullara gönderilmiþtir. Yani maþuktan âþýða emir ve nasihatlerle oludur.

Bir baþka açýdan baktýðýmýzda Kur'ân-ý Kerîm âþýktan mâþuka gönderilmiþtir. Çünkü ana bana çocuklarýnýn üzerine titrerler ve iyi olmasýný isterler. Ressam, heykeltýraþ, mimar gibi herhangi bir sanatkar, eserinin hatasýz olmasýný ister. Cenâb-ý Allah da sevdiði, övdüðü, âþýk olduðu insanlarýn gayet tabiî ki çok çok iyi olmalarýný ister. “Kiþi sevdiðinin üzerine pervâne gerek” derler. Ýþte sevgili dostlar, biz mâþuk idik, sevgi ve muhabbet dolu olarak yaratýldýk. Allah ile kul arasýnda pek kuvvetli baðlar vardýr. Hepsi aþkla düðümlenir.

Aþýklýk, maþukun yaralý halidir. Ýþtiyakýn tahammül edilmez olduðu bir zamanda gurbetin ve hasretin son demleridir. Ýnsan da kendini yaratana, kendini ve alemleri yaratan ve bir nizam tahtýnda cereyan eden bu kainat manzumesin bir tek sahibine aþýk olmalýdýr. Vefakarlýk, sadakat ve olgunluk niþanesidir. Aþýk olmayanlar, olamayanlar tam devrini yapamayan varlýklardýr.

Ýþte aþk ehli, gönül ehli olanlar da o Kur'ân-ý Kerîm’i gönlünde bulmuþ, okumuþ, okutma yolunda gayret göstermiþ kimselerdir. Bu alemde onlar da gizlenmiþtir.

Aþýk olanýn da baþkalarýna aþk aþýlamalarý gayet normaldir. Ve kutsî bir arzudur bu. Aþk bütün vücudu istila ederse Allah’ýn ve Peygamberinin rengine boyanmýþ olur. O vücudun uzuvlarýndan iþleyen Cenab-ý Hak’týr. O vücut sahibine konuþan Kur’an derler. Çünkü sözü Kur’an’dan hariç deðildir.

Söylenebilecek en güzel þeyleri yine de aþýklar söylüyor. Mesela Yunus Emre. "Ölen hayvan imiþ, aþýklar ölmez" diyerek, aþkýn insaný nasýl diri tuttuðunu, aþka sarýlan ruhun nasýl ölümsüz olduðunu anlatýyor. Ýsterseniz tekrar Mevlana'ya kulak verelim ve aþkýn gücünü anlayalým, "Aþk, denizi bir çömlek gibi kaynatýr; aþk, daðý kum gibi ezer, daðýtýr; gökyüzünü çatlatýr, yüzlerce yarýk açar; aþk sebepsiz yere yeryüzünü bitirir."

Aþýklar kendilerinden geçerek maþukta fani olduklarý için onlar Hak’tan baþka varlýk bilmezler. Yüzünü gözünü maþuktan ayýrmayanlar baþkasýný görmezler ki; suretin güzelliðini, çirkinliðini, ayýbýný, kusurunu görsünler.


ALINTI

Ynt: Kainatta Her Ne Varsa By: Gulinur Date: 20 Aralýk 2010, 11:17:43


    Öncelikle Rep..Çok mükemmel sözler..iki kere okudum..Ama daha çok kere okunmalý..Herbir satýrýnda ayrý bir güzellik var..Rabbim hayýrlý hizmetlerinizi daim eylesin inþaallah..

Nasýl mý? Çünkü aþk imana, ibadete tat verendir. Akýl, kapýnýn eþiðine kadar getirir, ama içeri koymaz. Eþikten içeriye aþkla girilir der sufiler; aþk potasýnda erimeyen, nefisten gelen iyiliðin iyilik, ibadetin ibadet, imanýn iman olmadýðýný, hatta aklýn bile akýl olmadýðýný anlatýrlar. Dahasý aþkýn, bir üst akýl, merkezi kalp olan bir akýl olduðuna inanýrlar.



Aþýklýk, maþukun yaralý halidir. Ýþtiyakýn tahammül edilmez olduðu bir zamanda gurbetin ve hasretin son demleridir. Ýnsan da kendini yaratana, kendini ve alemleri yaratan ve bir nizam tahtýnda cereyan eden bu kainat manzumesin bir tek sahibine aþýk olmalýdýr. Vefakarlýk, sadakat ve olgunluk niþanesidir. Aþýk olmayanlar, olamayanlar tam devrini yapamayan varlýklardýr.


    RABBÝM bize de aþkýný lütfetsin,inþaallah..

radyobeyan