Ahmed Bin Musa El-Acil By: armaðan Date: 05 Mayýs 2009, 21:23:38
Evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi Ahmed bin Mûsâ bin Ali bin Ömer bin Acîl, künyesi Ebü'l-Abbâs'týr. Ýbn-i Acîl diye de bilinir. Yemen'de doðdu. Doðum târihi bilinmemektedir. 1291 (H.690) senesi Rebîulevvel ayýnýn yirmi beþinci günü Yemen'de Beyt-i fakih denilen yerde vefât etti. Cenâzesi yýkanýrken çok parlak bir nûr görüldü. Kabri ziyâret mahallidir.
Ahmed bin Acîl küçüklüðünde çocuklarýn oyunlarýna hiç karýþmazdý. Kendisinde büyüklük alâmetleri görüldü. Önce amcasý Fakîh Ýbrâhim'den, sonra baþka âlimlerden ilim ve edeb öðrendi. Ýlim öðrenmeye baþlayýnca sabahleyin erkenden evden çýkar, gittiði yerlerde ilim ve ibâdetle meþgûl olur ve eve yatsý namazýndan sonra dönerdi. Günlerinin ekserisini oruçlu geçirirdi. Bâzý günler eve geldiðinde ev halký onun farkýna varmaz ancak gece yatsýdan sonra görürlerdi.
Ahmed bin Mûsâ fýkýh, hadîs, nahiv, gramer ferâiz (mîrâs bilgileri) ilimleri yanýnda tasavvuf kalb bilgilerinde de yükselip evliyânýn büyükleri arasýna girdi. Zamânýnýn büyükleri onu peygamberler içinde Yahyâ aleyhisselâma benzetmiþlerdir.
Bir gün Ahmed bin Acîl hazretlerine Cebel beldesinden biri geldi bir topluluk içinde çeþitli ilimlere dâir meseleler sordu. Ahmed bin Acîl hazretleri suâllerin bir kýsmýný cevaplandýrýp, bir kýsmýna cevap vermedi. Sükût etti. Soran kiþi bunlarý bilmediðini sandý. Oradaki topluluk birer ikiþer daðýlýp kimse kalmayýnca Ahmed bin Mûsâ hazretleri odasýna çekildi. Hizmetçisine soru soran kiþinin yanýna getirilmesini emretti. Odaya girince; "Kardeþim bu sorularýnýn cevabýný herkes anlayamaz. Zihinler karýþýr. Fitne çýkar. Þimdi sana îzâh edeyim." buyurdu ve teker teker îzâh etti. Soru sâhibi gerçeði anlayýp kötü zannýna tövbe edip af diledi.
Ahmed bin Acîl hazretleri insanlardan çok hürmet ve îtibâr gördü. Devlet adamlarý gelir ziyâret eder meselelerini sorup duâsýný alýrlardý. Lâkin o makam sâhiplerinin yanýna gitmez mühim bir iþ çýkýnca mektup yazarak, yapacaklarý iþleri bildirir, hayýrlý ve doðru iþlere teþvik ederdi.
Bir defâsýnda Sultan Muzaffer haber gönderip, Fakîh Ýsmâil Hadramî, Fakih Muhammed Hermel ve Ahmed bin Acîl hazretlerini sarayýna dâvet etti. Maksadý onlardan birini kâdýlarýn, hâkimlerin baþkaný yapmaktý. Haber Fakih Ýsmâil ve Ýbn-ü Hermel'e ulaþýnca bunlar acele hazýrlanýp yola çýktýlar. Giderken Ahmed bin Acîl hazretlerine de uðradýlar. Onu da berâberlerinde götürmek istediler. Ahmed bin Acîl hazretleri; "Sultana mý gidiyorsunuz?" deyince, "Evet." dediler. Ahmed bin Acîl hazretleri; "Benim kanâatim, haberi iþitince böyle yapmayýp yerinizde kalmanýz, hizmetlerinize devâm etmenizdi. Mâdemki yola çýkmýþsýnýz gittiðinizde Sultâna benden bahsetmeyiniz. Þâyet konu açýlýp mecbur kalýrsanýz; o kendi hâlinde yaþayan biridir. Eðer zorlarsanýz bu diyârdan Habeþistan'a gider, deyiniz." buyurdu. Onlar varýnca öyle yaptýlar. Sultan da onun hâlini anlayýp daha çok takdîr etti.
Ahmed bin Acîl hazretleri her sene hacca giderdi. Hac yolculuðunda, hiç bir eþkýyâ ve düþman, kendisinin bulunduðu kâfileye hücûm edip zarar vermezdi. Eðer zarar vermek istese, cezâlarýný çok çabuk görürlerdi.
Ahmed bin Acîl hazretleri yine bir kâfile ile hacca gitti ve âdeti üzere Mekke-i mükerremeden, Resûlullah efendimizi ziyâret için, Medîne-i münevvere yoluna koyuldu. Medîne'ye yaklaþtýklarýnda bir eþkýyâ grubu ile karþýlaþtý. Kâfilede herkes korktu ve telâþa düþtü. Ahmed bin Acîl hazretleri sessiz olarak bir yerde edeble durdu. Kâfiledeki Ali bin Yaðnem adýndaki zât, Ahmed bin Acîl hazretlerinin yanýna gelerek, böyle sakin beklemesinin sebebini sordu. O da; "Ey Ali! Allahü teâlâya ve O'nun Resûlüne karþý edeb lâzýmdýr." deyip Medîne cihetini gösterdi. Daha sonra da kâfilenin ilerlemeyip konaklamasýný istedi. Herkes bineklerinden indi. Orada bir gün bir gece beklediler. Haydutlar bu beklemeyi fýrsat bilip, yaðma etmek için kâfileye daha çok yaklaþtýlar. Ýkinci gün güneþ doðunca, Medîne tarafýndan hýzla askerî bir kuvvet geldi ve eþkýyâyý kýskývrak yakaladý. Kâfiledekiler, bu yardýma çok sevindiler ve bizim bu durumumuzdan nasýl haberdâr oldunuz diye sordular. Onlar da; "Dün Medîne'de, öðle vakti bir ses duyduk. Þöyle diyordu: Eþkýyâ, Ahmed bin Acîl'in bulunduðu kâfileye hücûm edecek, hazýrlanýn, hazýrlanýn! Medîne vâlisinin emri ile hareket ettik." dediler. Kâfilede bulunanlar, bu vaktin, Ahmed el-Yemenî'nin; "Edeb lâzým." dediði vakit olduðunu anladýlar.
Ýmâm-ý Yâfiî anlatýr:
Yemenli birisinin elinde bir ur çýkmýþtý. Birçok beldeleri ve birçok kimseleri dolaþtý. Þifâ bulmasý için dolaþtýðý yerlerde gerekli ilaçlarý kullandýktan sonra, o yerin büyüklerinden duâ istedi. Fakat rahatsýzlýðý geçmedi. En sonunda Ahmed el-Yemenî hazretlerine gelerek, elindeki bu rahatsýzlýðýn geçmesi için duâ istedi. O da; "La havle velâ kuvvete illâ billâh, getir bakalým elini." dedi ve eliyle mesh edip bir bezle sardý. Sargýyý memleketine dönünceye kadar açmamasýný tenbih etti. Yemenli oradan ayrýldý ve arkadaþlarýyla birlikte yola koyuldular. Yol üzerinde bir köye uðrayýp alýþ-veriþ yaptýlar. Elinde ur olan Yemenli, sarýlý olan sað elinin sargýsýný unutarak açtý ve yemek yedi. Bir de baktý ki, elindeki yaradan hiçbir eser kalmamýþtý ve diðeri gibi sapasaðlamdý.
Ahmed bin Acîl hazretleri bir gün saralý bir hastanýn yanýna geldi. Ona Yûnus sûresi elli dokuzuncu âyet-i kerîmesini okudu. Hastaya musallat olan cin büyük bir çýðlýk koparýp ondan ayrýldý. Ahmed el-Yemenî hayatta olduðu müddetçe o cin bir daha geri gelmedi. Ne zaman ki Ahmed el-Yemenî vefât etti, cin tekrar ona musallat oldu. Ahmed el-Yemenî'nin talebeleri o hastanýn yanýna gidip, ayný þekilde hocalarýnýn okuduðu âyet-i kerîmeyi okudular. O zaman cin güldü ve; âyet bu âyettir. Lâkin okuyan, önce okuyan kiþi deðil deyip, ondan ayrýlmadý.
Ahmed bin Acîl hazretleri, bir gece herkes uykuda iken, abdest almak için elinde bir kova ile dýþarý çýktý. Kovayý kuyuya sarkýtýp su çekmek istedi. Kuyunun durumu îtibâriyle zorlandý. O esnâda birisi geldi ve kolaylýkla kovayý çekti, sonra ona; "Size yardým için gönderildim." diyerek kayboldu.
Ahmed bin Acîl hazretlerinin kerâmetleri pekçoktur. Kâbe'yi ziyârete gittiðinde, her tarafý nûr kaplar, Kâbe'nin nûru ziyadeleþirdi. Ýnsanlar etrafýna toplanýp kalabalýk ederlerdi.
Hac için Irak'tan biri Mekke-i mükerremeye gelmiþti. Bu zât Þeyh Ahmed Rýfâî hazretlerinin türbesi yakýnýnda otururdu. Mekke'de Ahmed Acîl hazretlerini gördü. Ýnsanlar etrafýna toplanmýþlardý. Çok þaþýrdý. Büyük bir izdiham vardý. Memleketine döndüðünde Ahmed Rýfâî hazretlerinin makâmýna hizmet eden birisi ondan gördüðü þeylerden sordu. O da Ahmed Acîl hazretlerini söyleyince Sâhib-i Makam olan zât; "O zamânýn kutbudur." diye onun üstünlüðünü haber verdi.
Ahmed bin Acîl hazretleri ömrü boyunca dünyâ malýna hiç raðbet etmedi. Ýbâdetle meþgûl olur, bunun yanýnda ilim öðretip talebe yetiþtirmekten geri durmazdý. Vefâtýna kadar bu hâl üzere yaþadý. Vefâtýndan az önce öðle namazýný ayakta kýldý. Sevdiklerinden bâzýlarýna âhirette þefâat edeceðine dâir bir þeyler yazmak için kâðýt-kalem istedi. Ýstedikleri getirildiðinde besmeleyi yazdý. Sonra kelime-i þehâdet getirip son nefesi Allah, Allah demek oldu. Ahmed bin Acîl hazretleri gasl edileceði sýrada her tarafý kaplayan bir nûr görüldü.
Ahmed bin Acîl hazretlerinin yedi oðlu vardý. Bunlar Muhammed, Ýbrâhim, Mûsâ, Ebû Bekr, Ýsmâil, Îsâ ve Yahyâ olup hepsi sâlih kimselerdi. Hepsi Allahü teâlâya ibâdetle meþgûl olup, insanlara faydalý olmaya çalýþtýlar.
Evet Öyledir
Büyük âlim Cemâleddîn el-Esnevî anlatýr:
Hicrî 1280 senesi Þâbân ayýnýn yirmi biriydi. Gece rüyâmda boþlukta bir topluluk gördüm. Yerden insanlar ona doðru koþuyorlardý. Ben bunlarýn kim olduðunu sordum. "Resûlullah efendimizin topluluðu." dediler. Hemen oraya koþtum. Resûlullah efendimizi gördüm. Bir yere oturmuþlar, saðýnda ve solunda iki zât vardý. Mübârek ayak ucunda da birisi, dizleri üzerine oturmuþ ve elindeki bir kitaptan Resûlullah efendimize okuyordu. Ben, Resûlullah'ýn mübârek elini öptüm. Resûl-i ekrem bana hafifçe duâ ettiler. Geri çekildim ve oraya gelenlerle birlikte durdum. Orada bulunanlardan birisine, Resûlullah'ýn yanýnda oturanlarýn kim olduðunu sordum. O da; "Resûlullah'ýn saðýnda oturan hazret-i Ebû Bekr, solunda oturan hazret-i Ömer, önünde diz çöküp oturmuþ olan zât da Ahmed bin Mûsâ el-Acîl'dir." dedi. Ben hayretle; "Yüksek dereceye çýkmýþ." dedim. O kiþi; "Evet, öyledir." dediði an uyandým.
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.312
2) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.2, s.189
3) Brockelman; Sup.1, s.461
4) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.78
5) Tabakât-ül-Havâs; s.13,17
Ynt: Ahmed Bin Musa El-Acil By: Bilal2009 Date: 10 Kasým 2020, 16:41:04
Esselamü aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Ahmed Bin Musa El-Acil By: Sevgi. Date: 13 Kasým 2020, 05:45:57
Aleyküm selam. Bu güzel faydalý bilgiler için Allah sizlerden razý olsun kardeþim