Necisin nereden gelip nereye gidiyorsun By: Hadice Date: 17 Aralýk 2010, 15:10:17
Necisin, nereden gelip nereye gidiyorsun?
“Þu üç soru herkesin boðazýnda düðümleniyordu. Hiç kimse bu sorulara cevap bulamýyordu. Bütün akýllar bu sorular karþýsýnda suskun kalmýþtý.
Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” Gerçekten insan nasýl bir varlýktý, nereden geliyordu, nereye gidiyordu? Çaðlar boyu zihinlerde çalkalanan bu hayati sorular, cevabýný Peygamberimizin teþrifiyle buldu. O geldi, ezilen, horlanan, itilen, kakýlan ve köleleþtirilen insanlýk baþýboþluktan kurtuldu, þerefli ve mükemmel bir varlýk olarak yüceldi, gerçek özgürlüðüne kavuþtu, Yüceler Yücesinin aziz bir misafiri oldu.
Peygamberimizin doðumu, insanlýðýn yeniden kendine gelmesi, kendini bulmasý, kendini tanýmasý, dünyaya geliþini fark etmesi ve öðrenmesiydi. Onu dünyaya getiren bahtiyar anne, nur bebeðe hamileyken rüyasýnda ona þöyle seslendiler: “Sen, insanlarýn en hayýrlýsýna ve bu ümmetin efendisine hamile oldun.
Onu dünyaya getirdiðin zaman ‘Her hasetçinin þerrinden korumasý için bir ve tek olan Allah’a sýðýnýrým’ de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver.” Ayný gece Hz. Âmine’nin yanýnda bulunan Osman ibnâs’ýn annesinin gördükleri de çok anlamlýydý: “O gece evin içi nurla doldu, yýldýzlarýn sanki üzerimize dökülecekmiþ gibi sarktýklarýný gördük.” Evet, bu müstesna aný dile getiren Mevlid yazarý Süleyman Çelebi bu aný þu beytiyle dile getirmiþti: “Hem Muhammed gelmesi oldu yakin Çok alâmetler belürdi gelmedin”
Dünyayý þereflendiren Sevgili Peygamberimizin üzerini o günün bir âdeti olarak büyükçe bir çanakla kapattýlar. Araplara göre o devirde, gece doðan çocuðun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Nur bebeðin üzerine de bir çanak koydular. Fakat bir de baktýlar ki, onun üzerine konulan çanak yarýlarak ikiye ayrýlmýþ, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiþ, baþparmaðýný emiyordu. Bütün bunlar bir hedefi iþaretliyordu.
Onun teþrifiyle her türlü küfür ve zulüm, düþmanlýk ve kin üzerine kurulan sistemler, her çeþit bâtýl inanç ve âdetler parçalanýp yok olacak; imanýn nuru öne çýkacak, barýþ ve kardeþlik gönüllerde taht kuracaktý. Ayný gece Kâbe’de tapýlmakta olan putlarýn çoðunun baþ aþaðý devrildiði görüldü. Ayný gece Kisra sarayýnýn beþik gibi sallanýp on dört balkonunun parçalanýp yerlere düþtüðü öðrenildi.
Sava’da mukaddes tanýnan gölün suyunun çekilip gittiði görüldü. Bin senedir yakýlan ve söndürülmeyen Mecusi ateþinin söndüðü müþahede edildi. Bütün bunlar iþaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen bu zat ateþe ve puta tapýnmayý kaldýracak, Allah’ýn izni olmadan kutsal tanýnan þeylerin kutsallýðýný ortadan kaldýracaktýr.
Peygamberimiz Hicri takvime göre Rabiülevvel ayýnýn 12. gecesi sabaha karþý dünyaya teþrif etti. Rabiüevvel ilkbahar demektir. O gelince insanlýðýn zifiri karanlýðýný ve dondurucu soðuðunu ilkbahara çevirdi. Ve her sene bugün inanan gönüllere baharý yeniden yaþattý. Onun getirdiði sevgi ve þefkat iklimine her zamankinden daha çok muhtaç hale geldik. Hakkýn ve hakkaniyetin hâkimiyetine olan ihtiyacýmýzýn daha da önem arz ettiðini gördük.
Mehmet Paksu