Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Mazlum olmak By: Hadice Date: 15 Aralýk 2010, 12:14:06
Mazlum olmak

Mazlum, zulüm görmüþ, zulme uðramýþ, hâlim, selim, sakin, sessiz kimse demektir. Zâlim ise, zulmeden kimseye denmektedir.

Dünya hayatýnda insan, ya zâlim veya mazlum olmaktadýr. Malýna, mülküne, canýna, namusuna tecavüz edilen mazlumdur. Kalbi kýrýlan, mazlumdur. Haklarý gasp edilen, mazlumdur. Dövülen, hakaret edilen, mazlumdur. Ýtilen, kakýlan, hor görülen, ezilen, kýymet verilmeyen hep mazlumdur.

Dünyaya milyarlarca insan gelmiþ. Bir müddet yaþamýþlar. Sonra, ölüp gitmiþler. Bunlarýn bazýlarý zengin imiþ, bazýlarý fakir. Kimi güzel imiþ, kimi çirkin. Kimi zâlim imiþ, kimi mazlum. Ama o hâllerinin hepsi de geçti ve unutuldu.

Ezilmenin, zulme uðramanýn verdiði mahcubiyet, boyun büküklüðü, kalbin kýrýklýðý, mazlumun duasýnýn kabulüne, zâlimin de felaketine sebep olmaktadýr. Çünkü hadis-i þeriflerde buyuruldu ki:
(Mazlumun duasý kabul olur)
(Üç kimsenin duasý muhakkak kabul olur: Mazlumun, misafirin ve ana babanýn)
(Kâfir olsa da, mazlumun bed duasý red edilmez)
(Ýnsanlara zulmeden, Kýyamette bunun azabýný çekecektir)
(Gayrý müslime zulmedenden, Kýyâmet günü, onun hakkýný ben isteyeceðim)

Aklý olan kimse, zevklerini Allahü teâlânýn gösterdiði yoldan temin eder. Ýslam’ýn güzel ahlaký ile süslenir. Herkese iyilik eder. Kendisine kötülük yapanlara iyilikle karþýlýk verir. Ýyilik yapamazsa, hiç olmazsa sabreder. Bölücü olmaz. Yapýcý olur. Böylece, kendisi de hem zevklerine, hem de rahata, huzura kavuþur. Hem de, ahiretin sonsuz azaplarýndan kurtulur.

Bütün rahatlýklarýn, saadetlerin baþý, iman etmekte, Müslüman olmaktadýr. Ýman etmek de, çok kolaydýr. Ýman etmek için, bir yere para vermek, mal vermek, zor bir iþ yapmak, birisinden izin almak gibi, bir þey yapmak lazým deðildir. Hatta, imanlý olduðunu kimseye bildirmek, belli etmek bile lazým deðildir. Ýman, altý þeyi öðrenip, bunlara kalbinden inanmak demektir. Ýman eden, Allahü teâlânýn emirlerine teslim olur. Yani seve seve yapar. Böylece, Müslüman olur.

Zâlimin biri, büyüklerden birine zulmederdi.
-Buna beddua et dediklerinde,
-O, bana deðil, kendine düþmanlýk etmektedir. Kendine yaptýðý bu zarar ona yetiþir. Ayrýca bir zarar ilave edemem buyurdu. Hadis-i þerifte buyuruldu ki,
(Ýnsan, kendine zulmedene beddua eder. Böylece, hakkýný, dünyada almýþ olur. Belki, zâlimin hakký da, kendine geçmiþ olur.)

Ýbadetleri yaptýðý halde, zulmeden ve tevbe etti ise de, mazlumu bulamayan, bununla dünyada helalleþmeyen bir kimse hakkýnda hikaye olundu ki:

Allahü teâlânýn huzuruna götürülür. Dünyada helalleþemediði kul haklarý varsa, meydana çýkarýlýr. Mazlum onun boynuna sarýlýr. Allahü teâlâ mazluma;
-Ey mazlum! Yukarýya bak buyurur. O mazlum baktýðý vakit görür ki, bir köþk var. Gayet büyüktür. Ziyneti ve büyüklüðü akýllara hayret verir. O mazlum:
-Yâ Rabbi! Bu nedir? der. Allahü teâlâ:
-Bu satýlýktýr. Benden satýn alýr mýsýn? buyurur. O mazlum ise:
-Yâ Rabbi! Bunun kýymetini ödeyecek benim bir þeyim yoktur der. Allahü teâlâ buyurur ki:
-Kardeþini zulümden af edip halâs edersen, köþk senindir. O kul da:
-Yâ Rabbi! Emr-i ilâhin sebebiyle ondaki hakkýmdan vazgeçtim der.

Allahü teâlâ tevbe eden zâlimlere böyle muamele eder. Nitekim Ýsrâ suresinin yirmi beþinci âyetinde mealen, (Ben azim-üþ-þân, tevbe eden kimseleri maðfiret ederim) buyurur.

Tevbe eden, zulümden, günahtan ayrýlýp da, ebediyen bir daha o günahý iþlemeyendir.

Hazret-i Ömer Irak memleketlerinden birine cihad için ordu göndermiþti. Bir gün Medine’de otururken, birdenbire;
-Efendim buradayým! buradayým! diye seslendi.
Hiç kimse neden böyle seslendiðini anlayamadý. Nihayet ordu zaferler kazanarak döndü. Kumandan hazret-i Ömer’e kazandýklarý zaferleri anlatmaya baþladý. Hazret-i Ömer;
-Bunlarý býrak, kendisine zorla suya gir dediðin kimsenin hâli ne oldu, diye sordu. Kumandan,
-Yâ Emir-el müminin! Bu iþte benim kötü bir niyetim yoktu. Bir suya ulaþtýk. O sudan geçmek için derinliðini öðrenmek istedik. O kimseyi soyup, suya koyduk. Hava soðuk idi. Yâ Ömer, yâ Ömer diye feryat eyledi. Sonra þiddetli soðuk sebebiyle vefat etti, dedi.

Komutanýn anlattýklarýný dinleyenler, daha önce hazret-i Ömer’in Lebbeyk, Lebbeyk diye söylemesinin, “Ey Ömer, nerdesin” diye seslenmesine cevap olduðunu anladýlar. Hazret-i Ömer, o kumandana
-Eðer bundan sonra usul olarak kalmayacaðýný bilseydim, senin boynunu vururdum, dedi. Haydi þimdi git, o mazlumun diyetini ailesine ver. Bir daha böyle bir þey yapma, dedi.

Mazlum, hakkýmdýr diyerek baþkasýna zulmedemez. Mecelle’de bir kaide var. Madde 921:
“Mazlum olanýn, baþkasýna zulmetmeye hakký yoktur. Her ikisi de öder. Mesela sahte para alan, bunu baþkasýna veremez.”

Bir zaman iftira sebebiyle Zünnun-i Mýsri hazretlerini hapsettiler. Günlerce aç kaldý. Bir kadýn iplik parasý ile hazýrladýðý yemekten ona gönderdi.

Zünnun-i Mýsri hazretleri o yemekten yemedi. Kadýn bunu iþitince, üzüldü.
“Helal para ile yaptýðýmý biliyorsun, niçin yemedin?” dedi.
“Evet yemek helaldi. Fakat zâlimin tabaðý içinde getirdiler” buyurdu. Yemeði zindancýlarýn tabaðýnda getirmiþlerdi.

Ýbn-i Vefâ hazretleri de buyurdu ki:
"Bir zâlime kalben meyleden kimseyi fitne ateþi sarar. Böyle kimse, ancak Allahü teâlânýn yardýmý ile kurtulur."

Osman Ünlü


radyobeyan