Resimli Konular
Pages: 1
Allah yolunda olana By: sumeyye Date: 12 Aralýk 2010, 16:38:36
Allah Yolunda Olana…


Hadis-i þerîfte varîd olmuþtur ki: “Cenâb-ý Allah, kýyâmet gününde mahlûkatý topladýðýnda bir münâdî þöyle seslenir:

    – Karþýlýksýz iyilik yapanlar nerede?
    Ýnsanlardan bir cemâat kalkar, süratle cennete doðru yürür ve melekler onlara yetiþip þöyle derler:
    – Biz sizin süratle cennete koþtuðunuzu görüyoruz, siz kimsiniz? Onlar da derler ki:
    – Karþýlýksýz iyilik yapanlarýz. Melekler tekrar:
    – Sizin karþýlýksýz iyi davranýþlarýnýz nelerdir, diye sorarlar. Onlar da:
    – Biz zulme uðradýðýmýzda sabrettik, bize bir kötülüðü dokunaný afvettik, derler. Onlara:
    – Giriniz cennete, denilir.
    Sonra bir münâdî daha:
    – Sabýr ehli nerede, der. Ve yine bir cemaat kalkar, süratle cennete doðru yürürler. Melekler onlara da yetiþir ve:
    – Sizin süratle cennete gittiðinizi görüyoruz. Siz kimsiniz, diye sorarlar. Onlar da:
    – Biz, ehl-i sabýrýz,derler. Melekler tekrar:
    – Sizin sabrýnýz neye karþýdýr, derler. Onlar da:
    – Biz Allah’a tâat hususunda sabrederiz, yine biz Allah’a isyandan kaçýnmada sabýrlýyýz. Onlara denilir ki:
    – Girin cennete!
   

Böyle hareket edenlere ne mutlu!..
    Hakk teâlânýn emirlerine sarýlmak ve yasaklarýndan kaçýnmaktan baþka çare olmadýðý gibi halkýn hukûkuna riâyet göstermek ve onlara ünsiyet etmekten baþka çýkýþ yolu da yoktur. Nitekim “Allah’a tâzim ve ibâdet, mahlûkata þefkat ve merhamet…” kâidesi bu hukûkun edâsýný beyân eder.

Bu iki emrin yalnýz biriyle yetinmek kusûrdur.

Zîra bütünün bir parçasý ile yetinmek kemal halinden uzaklýktýr. Halkýn ezâsýna tahammül zarûrî olduðu gibi onlarla iyi geçinmek de vâciptir.
    Allah yolunda olana lâzým olan devamlý sûrette fakr ve zillet duygusuyla mütevâziâne tazarrû ve ilticâyla kulluk vazîfelerini edâ, þer’î hudutlarý muhâfaza, sünnet-i seniyyeye tâbi olmak, hayýr yolunda niyetlerini sâlim kýlmak, zâhir ve bâtýnýný mâmur etmek, kendi ayýplarýný görmek, Cenâb-ý Hakk’ýn intikamýndan korkmak, kendi hasenâtý çok olsa bile az, seyyiâtý az ise de çok addetmek, þöhret âfetinden korkmak ve ürkmektir.
    Kiþi iþlerine ve iþlerindeki niyete -sabah aydýnlýðý gibi zâhir ve âþikâr olsa bile- ihtimam göstermeli ve iyi hallerine de asla güvenmemelidir. “Sadece din hizmetindeyim, þeriata teþvik ediyorum, halký Hakk’a dâvet ediyorum.” diye bu amellerine îtimad edip de kendi halini iyi ve hoþ görmemelidir.

Bu gibi haller ve fevkalâde durumlar zaman zaman kâfir ve fâcirden de zuhûr edebilir. Nitekim Peygamberimiz -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem-:
    “Allah bu dîni fâcir bir adamla da teyid eder.” buyurmuþlardýr. Bu duruma göre nefs terbiyesiyle meþgul olan mürîd, onu arslan gibi bilmeli ve ondan zuhûr edebilecek her türlü istidrâca hazýr olmalýdýr.

Çünkü bu neviden istidraçlar mürîdin ayaðýný kaydýrabilir.

    Kalbe ârýz olan zulmet ve kederin izâlesi tevbe, istiðfâr, nedâmet ve ilticâ ile mümkün olur. Dünya sevgisi sebebiyle kalbe düþen zulmet ve kederin izâlesi ise pek zordur. Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:
    “Dünya sevgisi her günâh ve hatânýn baþýdýr.” (Keþfü’l-Hafâ, I, 413) buyurmuþtur. Allah teâlâ cümlemizi dünya ve dünya ehline muhabbetten ve onlarla münâsebet ve ihtilattan kurtarsýn.

Zîra dünyayý ve ehlini sevmek öldürücü bir zehir, helâke götüren bir hastalýk, büyük belâ ve korkulu bir derttir. (Ýmam Rabbanî Mektûbat, I, 135)

    Allah Teâlâ buyuruyor ki:

    “Kâfirlerin müslümanlarý irtidâda icbar etmelerinin sebebi onlarýn dünya hayâtýný âhiret üzerine tercih etmeleridir. Allah teâlâ kâfir olan kavmi hidâyette kýlmaz.” (Nahl sûresi, 107)
    Kâfirlerin, bekâsý olmayan ve zevâle mâruz olan dünya hayâtýný, muhabbetleri sebebiyle âhiret üzerine tercih ederek hevâ-yý nefsaniyyelerine tâbî olmalarý, kendilerinin küfür üzerinde ýsrarlarýna ve baþkalarýný da küfre icbar etmelerine sebeb olmuþtur.

Binaenaleyh bu sûretle kâfirlerin irâdelerini küfre sarf etmeleri sebebiyle Allah teâlâ onlarý tarîk-ý necâta ulaþtýrmaz ve hidâyet etmez.



Alýntýdýr


radyobeyan