Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Fikir ve aydin fikir By: sumeyye Date: 07 Aralýk 2010, 16:07:03
FÝKÝR VE AYDIN FÝKÝR


Her akide fikirle, doðru akide ise aydýn fikirle oluþur.

Fikir olmadan akide, akide olmadan ise iman olamaz. Fikir iman konusunda daha esastýr.

Akledip fikredemeyenler iman etmekten sorumlu deðildirler. (Çocuklar, deliler, mecnunlar ve hayvanlar gibi).

Akletme, fikretme, idrak olgusu sadece insanlara mahsustur. Hitab-ý Ýlahi’de, akledip, fikredip idrak edebilen insanlaradýr.

Allah (c.c.) insanlarýn yanlýþ inanç, düþünce ve zihniyette olanlarýn hatalarýný fikirle düzeltmelerini istediðinin iþaretleri bazý ayetlerde;

“Tefekkür edip düþünen bir kavim için biz ayetlerimizi böyle açýklarýz” (En’âm 126)

“Bu böyle tefekkür edip düþünen bir kavim için bir ayet bir ibrettir” (Nahl 11)

“Umulur ki onlar tefekkür edip düþünürler” (En’am 151) ayetlerinde açýkça görülmektedir.

Yanlýþ anlayýþ ve düþüncelerin fikirle düzeltilme yoluna gidilmesini de vurguluyor. (Araf 176) cý ayette dünyaya meyledip hevai heveslerine uyup Allah’ýn ayetlerini yalanlayanlarýn durumu bir köpeðin durumuna benzetiliyor. Bu kötü duruma düþmemeleri için kýssa anlatýlarak tefekkür etmeleri vurgulanýyor. Konu ile ilgili tüm ayet ve hadisi þeriflerden fikrin temel bir þey olduðu anlaþýlýyor. Ýþlerini yapýp yürütmeleri, tutum ve davranýþlarý, insanlarýn taþýdýklarý fikirlerin belirtileridir. Ýnsanýn yaþantý tarzýný þekillendiren taþýdýðý fikirlerdir. Fikri yapýsýnýn deðiþmesi ile yaþantý tarzý da deðiþecektir. Örneðin gayri Ýslami fikirde olup, Ýslam hayatýnýn dýþýnda bir yaþantý sürdürenler, zihnen Ýslama yönelince yaþantýlarýný da tabiî olarak kolayca deðiþtirip, Ýslama göre bir þahsiyet kazanmaya baþlayacaklardýr. Meþhur bir örnek, Hz. Ömer’in durumu...

Hz. Ömer Müslüman olmadýðý zamanlar bütün gücü ve her yönüyle Ýslam dýþý hayatýný sürdürüyor, diðer insanlarý da kendi inanç ve zihniyeti doðrultusunda yaþamaya zorluyordu. Ýþte bu hiddetli, þiddetli, heybetli Ömer zorla Müslümanlarý deðiþtirip, kendilerine çevirme amacýyla, peygamber efendimizi öldürmeye giderken kýz kardeþi Fatýma ile eniþtesi Sait Bin Zeyd’in de Müslüman olduklarýný öðrendi. Ve onlarýn evine gitti. Onlarý çevirmek için zorladý. Onlarý tokatlayýp el ve yüzlerini kan içinde býraktý. Yere düþürdü. Bu durumda kýz kardeþi Fatýma: “Ey þiddetli ve cesâretli kardeþim Ömer, sakin ol. Þöyle bir oturuver. Kýz kardeþin ve eniþteni niçin tokatladýðýný düþün. Biz hakka hukuka tecavüz etmedik. Hiçbir kimseye de zarar vermedik. Biz bu varlýðýn sahibi olan Allah’a (c.c.) inandýk. Senin de bizim gibi inanman gerektiðini iyice bir düþün.” derler. Yani Ömer’i düþünmeye davet ederler. Kuran’dan özellikle Taha suresinin bazý ayetlerini ona okurlar. Bu ayetler Ömer’i düþünmeye sevk eder. Ýyice düþündükten sonra Ýslâm’ý kabul eder.

Hz. Ömer’in þirke dayanan inanç ve yaþantýsýndan deðiþtiren fikir olmuþtur. Tüm insanlarý kapitalist, ateist, hayatý yaþamaktan Ýslâm’a döndürecek olan da ancak fikirdir.

Ýnsanýn fikri yapýsý deðiþmeden hayat tarzý da deðiþmez. Allah (c.c.) þöyle buyuruyor:

“Gerçek þu ki bir topluluk kendi nefsinde (fikirlerini) olaný deðiþtirmedikçe Allah da onlarýn hallerini deðiþtirmez.” (Ra’d 11)

Ýnsan dünyaya geldiði günden bu güne kadar bu hep böyle olmuþtur. Ve tabii olarak da böyle devam edecektir. Yani insanlarýn görünen hayat tarzlarý, taþýdýðý fikrî yapýsýnýn bir kopyasýdýr.

Ýnsanlarýn fikrî yapýlarý deðiþmeden, yaþantýlarýnýn deðiþmeyeceði Kitap ve Sünnetin bildirdiði deðiþmeyen bir gerçek, yani Sünnetûllahtýr.

Yaptýrým gücü yani otoritenin elde olmadýðý zaman insanlarý deðiþtirmenin yolu da, (metodu da) budur, fikri metoddur.

Ýnsanlarýn önce fikri yapýlarýný deðiþtirmeye çalýþmak; hem toplumu deðiþtirme metodunun aslý, hem de daha etkilidir.

Resûlullah (sav) ve ashabý kiram Mekke döneminde 13 yýl, otorite, yaptýrým gücü ellerinde olmadýðý zamanlar, þirk düzenini deðiþtirmede fikrî metodu kullanmýþlardýr.

1. Hayat, kâinat ve insanýn ne ve nasýl oluþtuklarý,

2. Bunlarýn öncesi ve sonrasýnýn ne olduðu,

3. Bunlarýn öncesi ve sonrasý ile insanýn alakasýnýn ne olduðu hakkýnda fikir ortaya koyup, insanlarý bu hususta düþündürme ve ikna etme yoluyla hareket etmiþlerdir. Resûlullah gerek Mekke sakinlerine, gerek panayýrdaki insan topluluklarýna ve gerekse kabile baþkanlarýna korumasýz ve silahsýz gitmiþ, yüklediði mesajý, fikri sunmuþ ve düþünmelerini teþvik etmiþtir.

Ýslamý tanýtýp, otoriteyi ele geçirmek için Medine’ye gönderdiði Mus’ab Ýbni Umeyr de ayný þekilde harekat etmiþtir. Bu cümleden olarak Medine’de kabile reisi Sa’d’a Ýslamý tanýtmak için, þehrin dýþýndaki hurma bahçesine gidip, orada sohbet ederken kendisini ve yanýnda bulunan Esad Ýbni Zürareyi ölümle tehdit eden Sa’d’a: “Hele bir otur, sakin ol. Bizi bir dinle, düþün. Yanlýþ, hatalý bir þey yapýyorsak bizi ikaz et. Hata üzerinde ýsrar edersek o zaman gerekli gördüðünü yap. Dinle, düþün. Söylediklerimiz doðru ise kendi iradenle al kabul et” diyorlardý. O da oturup dinledi, düþündü. Doðru olduklarýný kabul etti. Ve kabile fertlerine ayný þekilde serbest, hür iradeleriyle düþünüp, aklederek kabul etmeleri tavsiyesinde bulundu. Rivayete göre 70 kiþi Ýslâm’ý kabul etti. Ýþte o ortamda bu metodu yani düþündürerek ikna metodu sonucu, zafere ulaþýldý.

Resûlullah, deðiþmesi istenen yanlýþlarý olduðu gibi ortaya koyup dile getiriyordu. Müþriklerin en çok deðer verdiði, kutsal saydýðý deðerlerin üzerlerine gidiyor, ilah diye taptýklarý, kutsadýklarý put ve þekillerin boþ þeyler olduðunu, bunlara inanýp takdis etmenin saçmalýðýný, liderlerinin insanlarý kandýrýp sömüren, haksýzlýk yapan, yalancý kimseler olduðunu söylüyordu. Düþünerek ve anlayarak hareket etmelerini söylüyordu. Deðiþtirme misyonunu yürütürken yanlýþlarý, geçici olsa dahi, doðru demiyordu. Çünkü deðiþmesi gereken yanlýþa, geçici niyetiyle de olsa doðru denirse, o yanlýþ deðiþmeyeceði gibi meþrûluk kazanarak daha da güçlenir.

Hayrýn Allah’ýn hayýr, þerrin ise Allah’ýn þer olarak nitelendirdikleri olduðunu net ve tavizsiz olarak gösteriyordu. Allah (c.c.) hayýr dediði hayr, þer dediði ise þerdir. Allah’ýn müsaade ettikleri dýþýnda hiçbir þer ile ilgili, insanlarýn deðerlendirmesine dayanan, ehveni þer düþüncesini sünnetinde göstermemiþtir. Ýnsanlarýn deðerlendirmesi ile ehven de olsa, galiz de olsa, þerrin hiçbirini asla almýyor ve kabul etmiyordu.

Eþya ve fiillerin hayýr, þer, ehveni þer oluþlarýný belirleyenin Þari olduðuna itikat etmek doðru, bunlara bu sýfatlarý veren insanlar olduðuna inanmak ise yanlýþ akide sonucudur. Binaenaleyh þiddetli þerrin karþýsýnda ehven olaný alýnýr inancý yanlýþ akideden gelmektedir. Ancak “Zaruretler mahzurlarý (haramlarý) mübâh kýlar” þer-i kâidelerdendir. Bunlarýn neler olduklarý, hangi hallerde kullanýlabileceðinin sýnýrlarý da belirlidir.

Her zaman, yanlýþ ve çirkin yaþantýlarý deðiþtirmede de Resûlullah örnek alýnmalý ve O’nun deðiþtirme metodu kullanýlmalýdýr. Hiçbir nedenle çirkin yaþantýya þimdilik kaydýyla da olsa doðru dememeli. Þerrin hiçbir þekli, ehveni de dahil kabul edilmemeli, doðru akîde yerine yanlýþ fikirler konmamalýdýr. Doðru inanç ve akîdeye aydýn düþünmeyle ulaþýlabilir. Akýl balið ve hisleri saðlam her insan doðru düþünme yeteneðindedir. Doðrularý bulabilir ve hesap günü kendini sorumluluktan kurtaracak bir tarzda yaþayabilir. Ýnsan bu yeteneðini gerektiði gibi kullanmadýðý için gerçeklere ulaþamaz. Üstün deðerli nimetleri kaybeder. Bu konuda Allah (c.c.) þöyle buyuruyor:

“Bunun sebebi þudur. (günahlarý sebebiyle yakalanmalarýnýn) bir kavim (topluluk) nefeslerinde (içlerinde olaný deðiþtirmedikçe) Allah onlara ihsan ettiði nimeti deðiþtirici deðildir. Þüphesiz ki Allah her þeyi iþiten ve bilendir” (Enfal 53)



Muhammed E. ZÝYA


radyobeyan