Ahir zamanda olacak haller By: sumeyye Date: 05 Aralýk 2010, 11:53:54
Ahir Zamanda Olacak Haller
Prof. Dr. M. Es'ad COÞAN Rh.A
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! ALLAH'ýn selâmý, rahmeti üzerinize olsun. Râmûzül-Ehàdîs kitabýmýzýn bir cildinden, kur'a ile çekilmiþ bir sayfasýndan üç tane hadis-i þerif size okuyorum.
a. Mü'minin Kendini Gizlemesi
Birincisi Câbir RA'den, Ýbn-i Sinnî (Rh.A) tarafýndan kitabýna kaydedilmiþ. Bu hadis-i þerifte Peygamber SAS Efendimiz buyuruyor ki:
RE. 504/1 (Ye'tî alen-nâsi zemânün yestahfî fîhimül-mü'minü kemâ yestahfil-münâfiku fîküm elyevm.) Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.
Bu safyadaki bu hadis-i þerifler hep ayný þekilde baþlýyor. Elifbe sýrasýyla olduðu için, hep ayný ibareyle baþlýyor bu sayfanýn hadis-i þerifleri. Ýstikbâlde olacak þeyleri, beyan buyuruyor Peygamber Efendimiz:
(Ye'tî alen-nâsi zemânün) "Ýnsanlarýn üzerine bir zaman gelecek ki, gelir ki..." Yâni "Ýstikbâlde þöyle olacak..." demek. Sanki insanlar duruyor da, zaman üstlerine geliyormuþ gibi, ifade öyle: "Ýnsanlarýn üzerine öyle bir zaman gelir ki, (yestahfî fîhimül-mü'min) o zaman insanlarýn içinde mü'min kendisini saklamaya çalýþýr, gizlenir; (kemâ yestahfil-münâfiku fîkümül-yevm) þu gün, þu anda, bu asr-ý saadette sizin aranýzda münafýðýn kendisini gizlemeye çalýþtýðý gibi, saklandýðý gibi, o zaman da mü'min saklanmaya çalýþýr, kendisini gizler." buyuruyor Peygamber SAS Efendimiz.
Bu neden olacak?.. Ahir zamanda, yâni dünyanýn sonu geldiði zaman, kýyametin kopmasý yakýn olduðu zaman, toplum bozulacak. Ahlâkî deðerler tepe taklak olacak. Ahlâk küçümsenecek, ahlâksýzlýk yayýlacak... Ýyi insanlar horlanacak, ayaklar altýna alýnacak, ezilecek. Kötüler hakimiyeti ele geçirecek, baþa geçecekler... Ýyi þeyler aptallýk, yanlýþlýk, kötü gibi deðerlendirilecek. Kötü þeyler, günahlar vs. de açýkgözlülük ve iyiymiþ gibi deðerlendirilecek. Her türlü ahlâksýzlýk artacak, her þey bozulacak.
O zaman tabii, mü'minin de kýymeti bilinmeyecek. Mü'minin kýymeti bilinmediði için, toplum bozulduðu için, mü'min toplumun içinde garip olarak kalacak. Bir baþka hadis-i þerifte de, Peygamber SAS, tabii bu istikbâlde olacaklarý, ALLAH kendisine bildirdiði için yine naklediyor:
"--Ýslâm garip olarak baþladý, garip olarak sona erecek. Yâni tekrar garip hâle gelecek. Ne mutlu gariplere!" buyurmuþ.
Garip ne demek?.. Biliyorsunuz, kendi vatanýndan, ehlinden, akrabasýndan uzakta diyâr-ý gurbette olan kimse demek. Müslümanýn garip olmasý ne demek?.. Yâni kendisinin ehlî, ahbâbý, arkadaþý, kendisini anlayan, seven insanlar kalmadýðý için toplumda; diyâr-ý gurbetteki bir yolcu, yabancý gibi, o þehrin içinde az ve sevilmeyen, tanýnmayan bir insan durumunda kalacak.
Onun için, toplum bozulunca, kötü insanlar hakim olunca, bu sefer mü'min saklanacak. Ýmanýn izhar ettiði zaman çeþitli sýkýntýlara uðradýðý için, veya izhar edemediði için veya baþka sebeplerden dolayý...
Neye benzetiyor Peygamber Efendimiz? Asr-ý saadette münafýklarýn, yâni içi inanmayan insanlarýn mü'minlerden korktuklarý için mü'min gibi davranmalarýna benzetiyor, teþbih buyuruyor. Yâni münafýk içinden inanmýyor, dýþýndan mü'minmiþ gibi davranýyor, ALLAH'ýn ahkâmýna tam ihlâsla teslim olmuyor.
Tabii münafýklýðýn iki mertebesi var: Bir: Ýmanda münafýklýk... Ýmanda münafýk, kâfirlerin en azýlýlarýndan daha tehlikelidir. Kâfir çünkü, hiç olmazsa âþikâredir, biliniyor, tedbir alýnýr. Münâfýk insanlarýn içindedir. Bilinemediðinden zararý daha çok olabilir.
Bunlar hakkýnda buyruluyor ki Kur'an-ý Kerim'de:
(Ýnnel-münâfikìne fid-derkil-esfeli minen-nâr) "Münâfýklar cehennemin en aþaðý derekesinde, yâni tabakasýndadýr." (Nisâ: 145) buyruluyor. Demek ki cehennemlik olacaklar ve hem de en aþaðýsýnda, en çok azap olunan yerinde kalacaklar.
Bir de amelde münafýklýk vardýr. Yâni mü'mindir, iyi niyetlidir de bu tip insan. Ama arada, mü'mine yakýþmayan amelleri yapýyor. Günahlarý iþleyiveriyor. Sonra piþman oluyor vs. filân... Ýhlâslý bir mü'min gibi davranamýyor.
Sahabe-i kiram, kendilerinin zaman zaman hallerine bakýp, kusurlarýný gözlerinde büyütüp de Peygamber SAS Efendimiz'e gelip kendilerinden þikâyet ederlerdi:
"--Rasûlallah! Ben münafýk mý oldum, galiba münafýk durumuna düþtün yâ Rasûlallah!" diye dertlerini açarlardý.
"--Niye?.." diye sorduðunda Peygamber Efendimiz, durumlarýný anlatýrlardý:
"--Senin yanýnda olduðumuz zaman, ne güzel duygular içinde oluyor. Böyle manevî hazlar, zevkler, feyizler, bereketler içinde... Eve gittiðimiz zaman çoluðumuzla, çocuðumuzla düþüyoruz, kalkýyoruz derken dünyaya dalýyoruz." filân diye, kendi hallerini devam ettirememekten dolayý kendilerini münafýk sanýyorlardý.
Sonra, tabii bazý hatalý hareket ettikleri zaman, gerçek mü'mine yakýþmadýðý için kendilerini kýnýyorlardý, kendi kendilerini levm ediyordu. Bu çeþit hatalý durumlara, amelde münafýklýk deniliyor. Bu tip insanlar hatalarýndan döndüðü zaman, kusurlarý gördükleri, iyi hâle büründükleri zaman; Cenâb-ý Hak Gaffâr-ý zünûb'tur, Settârül-uyûb'tur, günahlarý baðýþlar, ayýplarý kusurlarý setreder, örter, göstermez, bildirmez, saklar. Cenâb-ý Hak onu cennete sokabilir yine. Yâni mü'mindir çünkü, hatalýdýr.
O devirde münafýk, meselâ aslýnda inanmamýþ, Peygamber Efendimiz'e kýzýyor, ashabýna kýzýyor. Bu kýzgýnlýðýný ortaya vursa toplum içinde vaziyeti fena olacak; saklýyor. Ona benzetiyor, onun durumuna benzetiyor.
Demek ki ahir zamanda da, toplum öyle bozulacak ki, mü'min hâlini izhar ettiði zaman çeþitli hücumlara maruz kalacak. Ýþte Çeçenistan, iþte Rusya, iþte Kosova, iþte Kýbrýs'ýn Rum kesimi... Yâni þöyle düþünün: Oralarda bir zaman Devlet-i Aliyye-yi Osmâniye'nin teb'asý olarak rahat, huzur içinde yaþarken dindaþlarýmýz, kardeþlerimiz, Boþnak veya Arnavut veya Pomak veya baþka... Sonra Bulgarlar geldiler, dinini deðiþtirmesini, ismini deðiþtirmesini istediler kiþilerden. Karþý koyanlarý öldürdüler.
Yâni Rusya'da ihtilâl olduðu zaman Türkistan'ý vs.yi istilâ ettikleri zaman, çok korkunç zulümler yaptýlar. Fergana vadisi diye bir vadi var þimdiki Özbekistan'da, hafýzlar diyarýymýþ. Hocalar yetiþen, çok ihlâslý insanlarýn olduðu yermiþ. Ruslar oralara girdikleri zaman, korkunç katliamlar yapmýþlar. Rus istilâsýnýn þiddetli olduðu zamanlarda da tabii dindarlýklarýný yapamadýlar, saklamak zorunda kaldýlar.
Ýspanya'da yedi asýr müslüman yaþadý, Endülüs... Ondan sonra siyasî çekiþmelerden, kýta katoliklerin, hýristiyanlarýn eline geçince, çok büyük katliamlar yaptýlar. Oradaki müslümanlar da, çok zor durumlara düþtüler.
ALLAH hürriyetimizi, istiklâlimizi kaybettirmesin... Çünkü hürriyet ve istiklâl olmayýnca, onunla beraber Ýslâm'ý yapabilme imkânlarý da kayboluyor ve mü'minler çok zor durumlara düþüyorlar.
ALLAH, alný açýk, göðüsünü gere gere mü'min olduðunu söyleyerek, inancýný gereðini her yerde, her zaman çekinmeden, tatlý tatlý duyarak, Cenâb-ý Hakk'a güzel kulluk ederek, tam bir serbestlik içinde, müslümanlýðý yaþamayý bize nasib eylesin...
b. Þeytanýn Evlâtlara Ortak Olmasý
Ýkinci hadis-i þerif bu sayfadan, yine ayný kelimelerle baþlýyor; Ebû Hüreyre RA'dan rivayet olunmuþ. Ebuþ-Þeyh kitabýnda kaydetmiþ ki, Peygamber SAS Efendimiz þöyle buyuruyor:
RE. 504/4 (Ye'tî alen-nâsi zemânün yüþârikühümüþ-þeyâtìnü fî evlâdihim. Kìle: E ve kâinün zâlike yâ rasûlallah? Kàle: Neam. Kàlû: Ve keyfe na'rifü evlâdenâ min evlâdihim? Kàle: Bikýlletil-hayâi ve kýlletir-rahmeh.) Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.
Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(Ye'tî alen-nâsi zemânün) Ýnsanlarýn üzerine bir zaman gelir ki, ileride, ahir zamanda öyle bir devir gelecek ki, (yüþârikühümüþ-þeyâtînü fî evlâdihim) evlatlarýnda þeytanlar insanlarla ortaklaþacaklar. Ýnsanlarýn evlâtlarýnýn bazýlarý þeytan evlâdý olacak.
Biliyorsunuz, meselâ sofra kuruldu. Sofrada yemeðe baþladý bir kimse, besmele çekmeden yedi. O zaman yemek yemesi besmelesiz olduðu için, þeytan da onun tabaðýndan yiyor. Su içti besmelesiz; onunla beraber su içiyor. Yâni yemesine, içmesine ortak oluyor.
Yemeðine ortak olduðu gibi, evlâtlarýna da ortak olabiliyor. Baþka hadis-i þeriflerden de biliyoruz. Bir zaman gelecek ki, þeytanlar insanlarýn evlâtlarýna ortak olacaklar. Yâni anne babasý ile ortak olacak.
Bunu söyleyince, dinleyenler hayret ettiler. (Kìle: E ve kâinün zâlike yâ rasûlallah?) Denildi ki: "Bu olacak mý yâ Rasûlallah?.." (Kàle: Neam.) "Evet, olacak." buyurdu Peygamber Efendimiz
(Kàlû) O zaman sordular: (Ve keyfe na'rifü evlâdenâ min evlâdihim?) "O zamanki müslümanlar olarak bizler, böyle bir durum olmuþsa, kendi evlâtlarýmýzý þeytanlarýn evlatlarýndan nasýl ayýracaðýz?.. Ortada çocuk var ama, 'Benden mi oldu, þeytandan mý oldu bu evlât?' diye bahis konusu olunca, þeytanýn evlâdýný, oðlunu, kýzýný kendi evlâdýmýzdan nasýl ayýrt edebiliriz?.. Alâmeti nedir?" diye sormuþlar.
(Kàle) Buyurmuþ ki Peygamber Efendimiz: (Bikýlletil-hayâi ve kýlletir-rahmeti) "Utanmasýnýn azlýðýndan ve merhametinin, acýmasýnýn azlýðýndan..."
Demek ki, þeytanýn çocuklarý hayâsýz oluyor; utanmasý, arlanmasý yok, ar damarý çatlamýþ oluyor ve merhametsiz oluyor, acýmasý olmuyor. Kýrýyor, döküyor, vuruyor, öldürüyor, baðýrtýyor, can yakýyor, can alýyor, iþkence ediyor... Arsýz, yüzsüz, edepsiz, hiç bir þeyden utanmasý yok... Yüzü Fransýz köselesi gibi derler, yâni yüzü kýzarmýyor. "O hayasýzlýðýndan ve merhametsizliðinden, þeytanýn çocuðu olduðu anlaþýlýr." buyuruyor.
Nasýl olmasý lâzým, bu durumla düþmemek için ne yapmak lâzým?.. Bir kere düðünün dînî bir düðün olmasý lâzým! Dînî olmayan bir düðün, þeytanýn katýlacaðý bir düðün; dînî esaslarý çiðneyerek, günahlara dalarak, haramlarý yiyerek, içerek yapýlan bir düðün, tabii böyle bir þeye sebep olur.
Ondan sonra namaz niyaz olmazsa, abdest olmazsa, besmele olmazsa, bu gibi durumlar olur. Ne yapmamýz lâzým gelir?.. Her iþimizi, yememizi, içmemizi, düðünümüzü, derneðimizi, gerdeðimizi, her iþimizi besmele ile, ALLAH'ýn adýný anarak, ALLAH'ýn rýzasýný düþünerek, dindarâne duygularla, hàlis duygularla, temiz duygularla, dualarla yapmamýz lâzým ki, iþimizde hayýr olsun, bereket olsun...
Hani, Avrupalýlar meselâ, gemi yapýyorlar, denize indirecekleri zaman geminin burnunda þampanya þiþesini kýrýyorlar. Ne düþünürler, niçin yaparlar? Kendilerinin örfleri, adetleri... Kendi dinlerinde bile zâten içki haram deðil; kutsal þarap filân diyorlar, þaraplý ekmek yiyorlar. Yâni halleri öyle...
Biz bir gemiye denize indirdiðimiz zaman, bir hayýrlý açýlýþ, bir fabrika vs. olduðu zaman, "Bismillâhi Allàhu ekber" diyerek kurban kesiyoruz. Etini fakirlere daðýtýyoruz, fukaranýn dualarýný alýyoruz. Hayýrlý bir þey yaparak baþlýyoruz.
Kur'an-ý Kerimler okuyoruz, hatimlerle baþlýyoruz bazý iþlere... Dükkânýmýzý açarken besmele ile açýyoruz. Levha asýyorlar hattâ, bir çok dükkânlarda görüyorum, hoþuma gidiyor:
Her sabah besmeleyle açýlýr dükkânýmýz,
Falanca zât-ý muhterem pîrimiz, üstâdýmýz!
Her esnafýn, her meslekten insanýn bir piri varmýþ. O pirinin adýný yazarak dükkânýna asýyor. Yâni besmeleyle açýyorlar. "Bismillâhir-rahmânir-rahîm" diyerek, "Yâ Rabbi hayýrlý rýzýk ver bize!" diyerek yapýyorlar. Ýþlerini böyle ibadetle, tâatle yapýyorlar. Yola çýkacaðý zaman iki rekât sefer namazý kýlýyor; dua ile, namazla, abdestli çýkýyor. Abdest alýp yapýyor, yaptýðý hayýrlý bir iþi... Gusül abdesti alýyor cumada, bayramda; hayýrlý bir iþ yapacaðým zaman temiz olayým diye...
O zaman, hayýrla baþlayan, ALLAH adýyla baþlayan, ALLAH'ýn rýzasý düþünülerek yapýlan þey hayýrlý oluyor. Bunu biz örfümüzden, tarihimizden, edebiyatýmýzdan biliyoruz. Süleyman Çelebi ne kadar güzel halka öðretmiþ, yaymýþ Mevlid'iyle:
ALLAH adý olsa bir iþin önü,
Hergiz ebter olmaya ânýn sonu!
"Bir iþin önü, baþlangýcý ALLAH adý olursa, yâni 'Bismillâhir-rahmânir-rahîm' diye baþlanýrsa; asla o iþin sonu ebter olmaz, güdük olmaz, kesik olmaz, bozuk olmaz, çürük olmaz; iyi olur." diye güzelce þiir halinde ifade etmiþ.
Her iþimizi besmeleyle yaparýz. Arabamýza besmeleyle bineriz, arabanýn anahtarýný besmeleyle çeviririz. Her iþimizi besmeleyle yaparýz, o zaman hayýr olur. Yemeði besmeleyle yersin, yediðin hayreder, faydasýný görürsün.
Düðünü besmeleyle, gerdeði besmeleyle yapan, hayrýný görür. Evlatlarý hayýrlý olur, annesine babasýna iyi bakar, hizmet eder, ihtiyarlýðýnda rahat ettirir. Çalýþkan olur, hayatta baþarýlý olur, anasýný babasýný sevindirir, yüzünü güldürür, iftihar ettirir. Vatanýna milletine faydalý olur.
Onun için, aman her yaptýðýnýz iþi ALLAH'ý düþünerek, ALLAH'ýn rýzasýný düþünerek, ALLAH'ýn adýyla, ALLAH namýna yapýn!.. Hani diyorlar ya, kapýyý çalýyor meselâ:
"--Kanun nâmýna kapýyý aç!" diyor.
Kanunu ifa etmek için geldim demek istiyor yâni. Biz de mü'minler olarak, her yaptýðýmýz iþi ALLAH adýna, ALLAH adýyle, ALLAH'ýn rýzasýný kazanmak maksadýyla yapalým!..
c. Niyetlerin Bozulmasý
Bu sayfadan üçüncü hadis-i þerif. Hazret-i Ali RA'dan, Ebû Abdurrahman es-Sülemî kaydetmiþ. Hazret-i Ali Efendimiz tarif edilmeyecek kadar, güneþ gibi aþikâr bir mübarek büyüðümüz, baþýmýzýn tâcý. Ebû Abdurrahman es-Sülemî, çok büyük bir âlim ve s�fî. Onun kitabýna yazdýðýna göre, Hazret-i Ali'den rivayet edildiðine göre Peygamber SAS Efendimiz buyurmuþ ki:
RE. 504/7 (Ye'tî alen-nâsü zemânün) "Ýnsanlarýn baþýna, üzerine bir zaman gelir ki, ilerde gelecek ki..." Ne olacak? (Hemmühüm butùnühüm ve þerefühüm metâuhüm ve kýbletühüm nisâühüm ve dînühüm derâhimihim ve denânîruhüm, ülâike þerrül-halký lâ halâka lehüm indallàh.) Kýyamete yakýn zamaný anlatan bir hadis-i þerif. Neler olacaðýný þöyle buyuruyor Peygamber Efendimiz: "O zamanda, (hemmühüm) insanlarýn tasasý, gayreti, (bütùnühüm) karýnlarý olacak." Yâni akýllarý, fikirleri karýnlarýnýn ihtiyaçlarýný gidermekle ilgili olacak demek. Tasalarý, karýnlarý...
Karýndan maksat iki þey olabilir: bir mide olur. Yâni akýllarý, fikirleri, "Ne yiyeceðim, ne içeceðim?" diye, yemek içmek. Bir de cinsel konular kasdedilmiþ olabilir. Yâni cinsî duygularý esir almýþ, cinsel manyak gibi; yâni akýllarý, fikirleri o... Tabii kötü bir durum.
Çünkü insanýn hemminin, gayretinin, tasasýnýn, fikrinin, düþüncesinin, amacýnýn yüksek þeyler olmasý lâzým!.. Böyle süflî, âdî þeyler olmamasý lâzým!.. Amaçlarýnýn yüksek olmasý lâzým, himmetinin âlî olmasý lâzým!.. Aksine insanlar kötüleþtiði için, o devrin insanlarý kötü olduðundan bu kötülüðü yapýyor. Zor olacak durumlarý... Akýllarý, fikirleri belden aþaðýsý, karýnlarý.
(Ve þerefühüm metâühüm) "Adamlarýn þeref telakkisi, anlayýþlarý da mallarý, mülkleri olacak." Yanýnda ne kadar metaý varsa; yâni emtia, mal mülk cinsinden varlýðý varsa... Yâni parasý kadar þerefi oluyor. Çok parasý olan, çok þerefli; parasý olmayan ****.
Halbuki Ýslâm'da böyle deðil: Takvâsý olan þerefli, takvâsý olmayan ****. Dindarlýðý, hâlis duygularý olan ALLAH indinde kýymetli; günahlarý, hatalarý olan, ne kadar zengin olursa, ne kadar makamý yüksek olursa olsun, ne kadar böyle dýþ maddî imkânlarý çok olursa olsun, kýymetsiz Ýslâm'a göre.
Ama artýk her þey maddîleþmiþ olduðundan o devirde adamlarýn þeref anlayýþlarý da deðiþtiðinden, insanýn malý mülkü þeref ölçüsü oluyor; insan zenginliðine göre itibar görüyor. Halbuki zengin olmadýðý halde, namuslu olduðundan; çok kazanamadýðý halde, çok iyi, melek gibi, altýn gibi, som altýn gibi, elmas gibi, pýrlanta gibi insanlar olabilir. Öyle düþünüyorlar. Çünkü her þey maddiyata sarmýþ, her þeyi maddeyle ölçüyorlar.
(Ve kýbletühû nisâühüm) "Kýbleleri de karýlarý..." Yâni Kâbe'ye dönmüyorlar, karýlarýna yönelmiþler. Yâni karýlarýna tapýyorlar, akýllarý fikirleri onlar olmuþ oluyor.
Bu da dindarlýðýn bozulmasý demektir. Amaçlarýn sapmasý demektir. Ýnsanlarýn süflîleþmesi demektir.
(Ve dînühüm) "Dindarlýklarý da, dinleri de (derâhimihim ve denânîruhüm) yâni altýn gümüþ paralarý..." Dinleri imanlarý para, para olmuþ oluyor o devirde.
Bu durum olunca, yâni maddecilik, þehvetperestlik, mideperestlik, her þeyi maddî, materyalist ölçülerle görmek, ölçmek... Bu durum olunca, insanlar artýk her þeyi unutmuþlar. Faziletleri, manevî deðerleri, yüksek erdemleri unutmuþlar. O zaman artýk çok kötü bir durum olmuþ oluyor. Ýnsanlarýn bu zihniyette olanlarý çok kötü olmuþ oluyor. Onlar için buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(Ülâike þerrül-halk) "Bunlar halkýn en kötüleridir." Halk, dar manasýyla insanlar demek, geniþ manasýyla ALLAH'ýn yarattýðý bütün varlýklar demek. Bütün varlýklarýn en kötüleri. Çünkü taþýn topraðýn, otun yapraðýn, aðacýn hiç olmazsa suçu, günahý yoktur. ALLAH ne için yaratmýþsa, o iþte bulunuyorlar, devam ediyorlar. Bir insana kýzdýk mý "Odun!" deriz ama, odunun bir kabahati yok... Ama adam çok kötü vasýflara düþmüþse, sahip olmuþsa, çok fena durumlara düþmüþse; o zaman tabii odundan, kütükten de daha fena...
Bazan bir hayvan ismi söylüyoruz kýzdýðýmýz adama; o hayvan mâsum, onun bir suçu günahý yok, nihayet bir hayvan, yaratýlýþý öyle... Ama insan, kötü sýfatlarla, kötü iþlerle ondan da daha aþaðýlara düþüyor.
(Þerrül-halk) "Halkýn, yâni mahlûkatýn en kötüleridir bunlar... (Lâ halâka lehüm indallàh) Onlarýn ALLAH yanýnda hiçbir nasipleri yoktur." Yâni hayýr, mükâfât, ecir, sevap gibi bir þey almalarý mümkün deðildir.
Nasýl olmamýz lâzým?.. Himmetimizin âlî olmasý lâzým! Aklýmýzýn fikrimizin, dünya ve ahiretimizin ALLAH'ýn rýzasýna göre olmasýna yönelmesi lâzým!.. Hem dünyamýz ALLAH'ýn istediði gibi tertemiz olsun; hem de ahiretimiz azabdan uzak, tam saadet olsun diye, himmetimizin o tarafa sarfedilmesi lâzým!.. Yâni insanlýðýn selâmeti, iyiliði için; ahirette de ALLAH'ýn rýzasýna erip, cennetiyle cemâliyle müþerref olmak için gayret etmeli, insan ona tasa çekmeli, onun için uðraþmalý!..
Ýnsanýn þerefi ilmiyle, irfanýyla, faziletiyle olmalý!.. Bir insan fakir olabilir. Yunus Emre hakkýnda anlatýlanlarý doðru kabul edelim; oduncu olabilir, fakir bir köylü olabilir... Ama Yunus Emre gibi olunca en þerefli insan oluyor. Ýnsan mânevî deðerleriyle, gönül zenginliðiyle, iman kuvvetiyle, kalbinin altýn gibi olmasýyla kýymetli olur. Ama parasý olmayabilir, kulübede oturuyor oturabilir, daðda bir maðarada yaþýyor olabilir. Ýþin doðrusu, asýl þerefin takvâda olmasý lâzým!..
(Ve kýbletühüm nisâühüm) Evet, çok tabii, Ýslâm da teþvik ediyor; elbette insan ailseni sever, sevmeli!.. Sevmeye de sevap veriyor ALLAH-u Teàlâ Hazretleri ama, insanýn kýblesi Kâbe olmalý, din olmalý; maddî, geçici, fâni bir þey olmamalý!..
Evet, insan annesini sever, kýzýný sever, hanýmýný sever, çoluk çocuðunu sever... Ýyi arkadaþlarýný sever... Ama bu sevgilerin hiçbirisi, tek baþýna hayatýn amacý olamaz. Çünkü onlar fâni...
Hayatýn asýl amacý, insanýn asýl yöneleceði yüksek þeyler olmasý lâzým! ALLAH indinde geçerli þeyler olmasý lâzým!.. Yönünün, kýblesinin ulvî þeyler olmasý lâzým!
Dininin, imanýnýn para olmasý, insanýn iyice materyalist olmasý demek. Para buldu mu babasýný bile satar, vatanýný satar, vatanýn sýrlarýný satar. Tabii, çok kötü bir þey...
Nasýl olmasý lâzým! Dünyalarý verseler, bazý faziletlerden, bazý güzelliklerden vazgeçmemesi lâzým; onlarý vermemesi lâzým!
Ne diyor Mehmet Akif:
Verme dünyalarý alsan da bu cennet vataný!
Ne kadar güzel!.. Dünyalarý alsan bile, dünya kadar rüþvet verseler; Amerika'dan rüþvet gelse, Rusya'dan rüþvet gelse, Avrupa'dan rüþvet gelse, bir karýþ topraðý verilmez!
Onun için ölür, canýný verir ama, vatanýný vermez. Ýþte bu, þerefli insanlarýn, hakîkî mü'min insanlarýn amaçlarýnýn çok yüksek olmasýndan... Maddeye tenezzül etmez, maddeyi teper, elinin tersiyle iter:
"--Ben böyle yakýþýksýz teklifleri kabul edemem! Ben böyle maddiyat için, çok deðer verdiðim mübarek, mukaddes þeyleri satamam!" diye söyleyecek saðlamlýkta olmasý lâzým!..
Dünyada çok zengin devletler var, parayla herkesi alýrlar. Herkese her þeyi yaptýrýrlar. Ýyi ki para ile satýn alýnamayacak insanlar var... Halen de ülkemizde var, baþka ülkelerde var.
ALLAH onlarý hakim eylesin, iþlerin baþýna onlarý getirsin... Sarsýlmayan, sapasaðlam, dürüst, dosdoðru insan olmak lâzým! "Öyle olmayan insanlar mahlûkatýn en kötüleridir. ALLAH onlara hiç bir mükâfât vermeyecek. ALLAH indinde hiçbir nasipleri yoktur." buyruluyor.
ALLAH-u Teàlâ Hazretleri bizi, dinimizden, güzel ahlâkýmýzdan, saðlam imanýmýzdan milletimizi, çoluk çocuðumuzu, nesillerimizi mahrum eylemesin... Ümmetimizi korusun... Düþmanlarýn topluca birlikler kurarak, ittifaklar kurarak yaptýklarý zulümleri karþýlamayý, yenmeyi ALLAH nasib eylesin...
Mazlum insanlarýn imdadýna koþmamýzý, onlarý zulümden kurtarmamýzý nasîb eylesin... Esir kardeþlerimizi esaretten, mazlum kardeþlerimizi zulümden, maðdur kardeþlerimizi gadirden kurtarmakta bizlere gayret versin, yardým eylesin; tevfikýný refîk eylesin...
Cümleten bizi her yönden mansur ve müeyyed, muzaffer ve gàlib eylesin... Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..