Tembel Nefsim By: Hadice Date: 02 Aralýk 2010, 21:11:02
Tembel Nefsim
Resul-i Âliþan Efendimiz sýk sýk nefsinden yakýnýr, nefisle mücadeleyi "büyük cihad" sayar ve "Bir an bile beni bana býrakma Allah'ým" diye dua eder...
Bediüzzaman, derslerinde muhataplarýný deðil, çoðunlukla kendi nefsini hedef alýr, nefsinin hevesatýndan yakýnýr:
"Tembel nefsim-kemter nefsim-bihemta nefsim" gibi ifadelerle nefsini aþaðýlar.
Biz ise âdeta nefsimizi ödüllendirmek için yaþarýz. Nefsimize dönük yaþadýðýmýz için de ne tatmin oluruz, ne de aza kanaat ederiz. O zaman mutluluðu da ýskalarýz. Fuzuli gibi yanmadayýz:
"Dost bi perva, felek bi rahm, devran bi sükûn,
"Dert çok, hemdert yok, düþman kavi, tali zebun."
Bazýlarýmýz Bosna'da olanlardan çok borsada olanlarla ilgili. Dolarýn iniþ çýkýþlarýyla, Çeçenistan'daki hicrandan daha çok alakadar. Afganistan'daki ve Filistin'deki dindaþlarýmýzýn ne yediðinden ziyade, Hüton'daki trilyonluk düðünde ne naneler yendiðini tartýþýyor.
Çoðumuz hiçbir ciddi oluþumun içinde yer almadýðýmýz halde, oturduðumuz yerden dünyaya nizam vermeye kalkýþýyoruz.
Özlemlerimizin de sonu hiç yok...
Sýrtýmýzý sýcak radyatörlere (yaz ise klimalý salon) dayayýp ahkam kesmekle zaman öldürüyoruz.
Kötü bir de alýþkanlýðýmýz var: Ya oturduðumuz yerden dünyayý kurtarýr, ya da oturup kurtarýcý bekleriz...
Kendi gayretimizle, kendi çalýþmamýzla bir þeyleri düzeltmek dururken, görev ve sorumluluðu baþkasýnýn sýrtýna yýkar, arkasýndan da tenkit ederiz...
Bazen iki paragraf yazýyla, yahut iki satýr lafla tüm görevlerimizi eksiksiz yaparýz!
Nasreddin Hoca fýkralarýndan bile ders alamamamýz ne kadar hazin!
Hoca, komþusunun evinin önünden geçerken, sesini duymuþ:
"Ya Rab, bana cennetini ver" diye dua ediyormuþ, adam. Baþýný pencereden uzatýp bakmýþ ki, ne görsün? Komþusu kuþtüyü yatakta sýrtüstü yatýyor. Bir ders verme kararýyla (bize de tabiî) komþusunun çatýsýna týrmanmýþ. Baþlamýþ gürültü yapmaya.
Adam yattýðý yerden seslenmiþ:
"Kim var orada?"
"Benim" diye cevap vermiþ, Nasreddin Hoca.
"Çatýda ne arýyorsun be adam?"
"Eþeðimi kaybettim" diye cevap vermiþ, Hoca, "onu arýyorum."
"Bre akýlsýz Hoca, çatýda eþek aranýr mý?"
Hoca sözün burasýnda patlamýþ:
"Bre akýlsýz komþum, yatakta cennet aranýr mý?"
Cennetin bedeli iman ve ibadet, sosyal düzelmenin bedeli ise gayrettir. Bedel ödemeden hiçbir þey kazanýlmaz.
Bugün için en büyük ihtiyacýmýz, bence, ilmiyle amel edip gücü ve kabiliyeti ölçüsünde elinden geleni yapacak bilinçli insandýr...
Onlar kendiliðinden yetiþmez. Anne-babalar yetiþtirecek.
Peki nasýl? Bari anne-babalar yetiþmiþ mi?
"Bu yaþtan sonra âlim mi olacaðýz?" düþüncesiyle, belli yaþa gelmiþ olanlar kitabý boykot ediyor.
Kalemle savaþýyor.
Kendimizi yetiþtirmek zor geldiði için çocuklarýmýza söyleyenerek, kýzarak, bazen de onlarý döverek Türkiye'ye "adam" yetiþtiriyoruz! Ya da bol bol yakýnýyoruz.
"Zaman bozuldu efendim, sistem canavar üretiyor."
Yakýnmak yerine harekete geçsek nasýl olur? Karanlýða sövmek yerine mum yaksak ha!..
Baþkasýnýn çocuklarýný öveceðimize, (ayný sistemde yetiþmemiþler gibi) kendi çocuklarýmýzý doðru düzgün yetiþtirsek...
Bu konularda herkes, baþkasýndan beklediðini yapsa yeter...
Bilirsiniz, þehri temiz tutmanýn yolu belediyeye kýzýp köpürmek deðil, kendi evimizin önünü süpürmektir. Daha da doðrusu hiç kirletmemektir.
En azýndan, yüreklerimizi kirletmeyelim.
Yavuz Bahadýroðlu