Rahibi susturan soru By: sidretül münteha Date: 28 Kasým 2010, 22:14:08
Rahibi susturan soru
Rivâyet edilir ki:
Bâyezid-i Bistâmî Hazretleri, kýrkbeþ kez haccetmiþ ve pek çok kerâmeti zâhir olmuþ Allah dostlarýndan birisiydi. Bir gün Arafat tepesinde oturuyordu. Nefsi ona þöyle fýsýldadý:
“-Bâyezid! Senin bir benzerin var mýdýr? Kýrkbeþ defa haccettin ve binlerce defa Kur’ân-ý Kerîm’i hatim eyleme bahtiyarlýðýna eriþtin.”
Bu ses onu çok üzdü. Nefsinin hâlâ onu benlik ve kibir uçurumuna doðru sürüklemek istediðini anladý. Derhal toparlandý ve orada bulunan mahþerî kalabalýða dedi ki:
“-Kim benim kýrkbeþ defa yapmýþ olduðum haccý, bir ekmeðe satýn alýr?”
Bir adam baþýný kaldýrdý:
“-Ben alýrým.” dedi, ekmeði uzattý.
Bâyezid aldýðý ekmeði orada bulunan bir köpeðin önüne attý. Ve sonra iþini bitirip yol hazýrlýðý yaparak Rum diyarýna doðru yüzünü çevirdi. Günlerce yol aldýktan sonra bir rahip ile karþýlaþtý. Rahip, terbiyeli bir adama benziyordu. Hazretin elini tutup evine misafir olarak götürdü. Evinde ona bir oda ayýrdý. Bâyezid, kendisine ayrýlan bu odada ibâdete baþladý ve kalbini her þeyden çevirip Cenâb-ý Hakk’a yöneltti. Rahip, her gün onun yiyeceðini, içeceðini sabah akþam getirir önüne kor, sonra dýþarý çýkardý. Bu hâl, bir ay devam etti. Bâyezid bu kez nefsine dönerek dedi ki:
“-Ey nefis! Seni kýrmak istiyorum; fakat sen uðursuzluðunla kýrýlmýyorsun…”
Tam bu sýrada rahip içeri girdi ve Bâyezid’e:
“-Ýsmin nedir?” diye sordu:
O da:
“-Bâyezid.” diye cevap verdi.
Rahip:
“-Ne güzel adamsýn… Keþke Mesih’in kulu olmuþ olsaydýn!” dedi.
Bu söz, Bâyezid’e aðýr geldi ve evi terk etmek isterken rahip ona seslendi:
“-Bizim burada kýrk gününü tamamla, öyle git. Çünkü bizim büyük bir bayramýmýz var, onu görmeni arzu ediyorum. Ayný zamanda çok deðerli bir vâizimiz var, senede bir defa bize hitab eder, bir de onu dinlemeni diliyorum.”
Bâyezid Hazretleri, onun bu teklifini kabul etti ve kýrk gün kalmaya râzý oldu. Kýrkýncý gün olunca rahip içeri girdi ve:
“-Buyurun, ayaða kalkýn, bayram günümüz geldi!..” dedi.
Bâyezid ayaða kalktý; fakat rahip ona þöyle seslendi:
“-Sen bu kýyafet ve hâlde nasýl bin kadar rahibin arasýna girebilirsin? Doðrusu biraz endiþeliyim. Bu sebeple üzerindeki elbiseyi çýkar, þu üstlüðü giy, beline de þu zünnarý baðla, Ýncil’i de boynuna as!..»
Bu teklif, Bâyezid’e çok aðýr geldi. Fakat bunda bir hikmet ve esrar, Ýslâm’ýn da izzet ve þerefi gizlenmiþtir, onun dediðini yapayým, diye düþündü. Hemen üzerindeki elbiseyi çýkardý, onun verdiði üstlüðü giydi, beline de zünnarý baðladý. Ýncil’i de boynuna astý ve rahiple birlikte bine yakýn rahibin arasýna katýldý. Hiç kimse onu yadýrgamadý. Biraz ilerledikten sonra birdenbire kalabalýk durdu. Rahiplerin en büyüðü ve en saygýdeðeri geliyordu. Gözler ona çevrildi. Gelen rahipler, onun sessizliðine bir mânâ veremediler ve sordular:
“-Ey büyüðümüz! Neden konuþmuyorsunuz?”
“-Nasýl konuþabilirim ki aranýzda bir Muhammedî (Müslüman) var!..” diye cevap verdi. Halk ve rahipler galeyâna geldi ve:
“-Onu bize göster, parçalayalým!” diye baðýrdýlar. Baþrahip onlara dedi ki:
“-Hayýr, yemin ederim ki söylemem, ancak bir þartla onu size tanýtabilirim: Ona dokunmayacaðýnýza söz veriniz!..”
Bunun üzerine rahipler ve halk, Muhammedî olan adama dokunmayacaklarýna yemin ettiler. Baþrahip baþýný kaldýrdý ve þöyle seslendi:
“-Allah için ey Muhammedî! Ayaða kalk ve kendini göster..”
Bâyezid Hazretleri ayaða kalktý. Baþrahip:
“-Ýþte bu zât, ona dikkatle bakýn!” dedi. Sonra Bâyezid’e sordu:
“-Adýn ne?”
“-Bâyezid.”
“-Tahsil gördün mü?”
“-Rabbimin öðrettiði kadar bir þeyler biliyorum.”
“-O hâlde bana þu hususlarý cevaplandýr: Ýkincisi olmayan biri, üçüncüsü olmayan ikiyi, dördüncüsü olmayan üçü, beþincisi olmayan dördü, altýncýsý olmayan beþi, yedincisi olmayan altýyý, sekizincisi olmayan yediyi, dokuzuncusu olmayan sekizi, onuncusu olmayan dokuzu, on birincisi olmayan onu, on ikincisi olmayan on biri, on üçüncüsü olmayan on ikiyi söyle, bunlar nelerdir?”
Bâyezid -kuddîse sirruh- baþrahibe:
“-Beni iyi dinle, cevap veriyorum: Ýkincisi olmayan bir, eþi-ortaðý, dengi ve benzeri bulunmayan Allah’týr. Üçüncüsü olmayan iki, gece ve gündüzdür. Dördüncüsü olmayan üç, üç talâktýr. Beþincisi olmayan dört, Tevrat, Zebur, Ýncil ve Kur’ân’dýr. Altýncýsý olmayan beþ, beþ vakit namazdýr. Yedincisi olmayan altý, göklerin ve yerin yaratýldýðý altý gündür. Sekizincisi olmayan yedi, yedi kat göktür. Dokuzuncusu olmayan sekiz, kýyamet günü Arþ’ý taþýyacak olan sekiz melektir. Onuncusu olmayan dokuz, kadýnýn dokuz ay gebelik müddetidir. On birincisi olmayan on, Hazret-i Mûsâ’nýn Þuayb peygambere on yýl çobanlýk etmesidir. On ikincisi olmayan on bir, Yusuf peygamberin on bir kardeþidir. On üçüncüsü olmayan on iki, on iki aydýr.”
Rahip tebessüm etti ve:
“-Doðru söyledin. Þimdi de bana, havadan ne yaratýldý, havada ne muhafaza olundu, hava ile ne helâk oldu ve kim hava ile helâk edildi? Bunlardan haber ver!..” dedi. Bâyezid:
“-Îsâ peygamber havadan yaratýldý, havada muhafaza edildi. Süleyman peygamber de havada muhafaza edildi. Ad kavmi de hava ile helâk edildi.” diye cevap verdi. Rahip yine ona:
“-Doðru söyledin.” dedi ve devamla sordu: “Aðaçtan ne yaratýldý, aðaçta kim korundu ve aðaç ile kim helâk oldu?”
“-Mûsâ peygamberin asâsý aðaçtan yaratýldý, Nuh peygamber aðaç içinde (gemide) korundu ve Zekeriyya peygamber aðaç içinde testereyle biçilip helâk edildi.” diyerek cevabý hemen verdi. Rahip yine ona:
“-Doðru söyledin!..” dedi ve tekrar sordu: “Kim ateþten yaratýldý, kim ateþte korundu ve kim ateþ ile helak oldu?”
“-Ýblis ateþten yaratýldý. Ýbrahim peygamber ateþte korundu. Ebû Cehil ateþ ile helâk oldu.” diyerek gereken cevabý yine hemen verdi. Rahip tekrar sordu:
“-Taþtan kim yaratýldý, taþ içinde kim korundu ve taþ ile kim helâk oldu?”
“-Sâlih peygamberin devesi taþtan yaratýldý. Ashâb-ý Kehf taþ içinde korundu ve Ebrehe’nin filleri taþ ile helâk edildi.” diye cevap verince, rahip:
“-Doðru söyledin!” diye tasdik etti ve tekrar sordu:
“-Âlimler, cennette dört nehir vardýr, biri baldan, biri sütten, biri sudan, biri de þaraptandýr. Ayrý ayrý olan bu dört nehir, ayný kaynaktan akýyormuþ diyorlar, bunu açýklar mýsýn? Dünyada bunun bir örneði var mýdýr?”
“-Evet, vardýr: Ýnsanýn baþ kýsmýndan dört nehir akar: Kulak yaðý acýdýr. Gözyaþý tuzludur. Burun suyu ayrý bir tad taþýr. Aðýzdan gelen su tatlýdýr.” diye cevap verince, rahip yine ona:
“-Doðru söyledin!..” dedi ve sormaya devam etti; “Cennet ehli yer, içer, fakat abdest bozmaz, su dökmez. Bunun dünyada bir benzeri var mýdýr?”
“-Evet vardýr. Ana rahmindeki cenin, yer, içer, fakat dýþkýsý yoktur.”
“-Doðru söyledin. Cennette Tûbâ Aðacý vardýr. Cennette hiçbir saray, hiçbir köþk yoktur ki, bu aðacýn bir dalýna dokunmasýn. Bunun dünyada bir örneði var mýdýr?”
“-Evet, güneþ sabahleyin doðunca böyle deðil midir?”
“-Doðru söyledin. Þimdi de bana þunlarý cevaplandýr: Bir aðaç vardýr, on iki dalý bulunuyor, her dalýnda otuz yaprak var ve her yaprakta beþ çiçek yer almýþtýr; bunlardan ikisi güneþe, üçü karanlýða bakar, bu aðaç nedir?”
“-Aðaç bir yýlý temsil eder. On iki dalý on iki ayý, her daldaki otuz yaprak otuz günü, her yapraktaki beþ çiçek beþ vakit namazý temsil eder.”
“-Doðru söyledin. Bana þu kimseden haber ver ki: Hacca gitmiþ, tavaf yapmýþ ve o makamlarda bulunmuþtur; ama onun ne ruhu var, ne de hac kendisine vâcibdir?”
“-Nuh peygamberin gemisidir.”
“-Doðru söyledin. Peki, gece gelince gündüz, gündüz girince gece nereye gidiyor?”
“-Bu bir izâfî zaman meselesidir. Güneþin doðup batmasý bunun ölçüsü oluyor. Geri kalanýný Allah bilir.”
“-Doðru söyledin.”
Sorular bitince Bâyezid Hazretleri dedi ki :
“-Muhterem rahip! Birçok sorular sordun, cevaplandýrmaya çalýþtým. Müsaade edersen benim de birkaç sorum var. Ama sadece bir tanesini sormak istiyorum. Ne dersin?”
“-Tabii, istediðin þeyi sorabilirsin!”
“-Cennetin anahtarý nedir? Cennet kapýlarýnýn üzerinde ne yazýlýdýr?”
Rahip sustu, cevap vermekten çekindi. Diðer rahipler bozuldular ve:
“-Ey büyüðümüz, maðlûp mu oluyorsun?”
O da:
“-Hayýr, maðlûb olmak istemiyorum..” deyince:
“-Öyle ise neden cevap vermiyorsun?” diye serzeniþte bulundular. Bunun üzerine baþrahip:
“-Þayet cevap verirsem, benim cevabýma katýlýr mýsýnýz?” deyince, hepsi birden:
“-Ýncil hakký için, sana uyarýz.” diye söz verdiler. Rahip:
“-Dinleyin, þimdi cevap veriyorum: «Cennetin anahtarý ve kapýlarýnýn üzerinde yazýlý bulunan ibâre, La Ýlâhe Ýllallâh Muhammedün Rasûlullâh»’dýr.”
Bunun üzerine diðer rahipler de hep bir aðýzdan kelime-i þehâdet getirip müslüman oldular. Bâyezid Hazretleri de onlarýn yanýnda bir müddet kalýp Ýslâmiyet’i öðretti ve bu sýr da böylece çözülmüþ oldu.
Not: Hiçbir gereði yokken bir insanýn gönüllü olarak rahip kýyafeti giymesi ve rahiplere mahsus olan zünnar takýnmasý hoþ karþýlanmamýþ, hatta bunu dinden çýkma (irtidat) sebebi kabul edenler olmuþtur. Burada Bâyezid-i Bistâmî’nin, kendisine tavsiye edilen bu kýyafeti giymesi, bir hikmete mebnîdir ve gönüllü bir þekilde deðildir. Herhangi bir yanlýþ anlamaya sebep olmamasý için bu hususu bir kere daha ifade etmeyi uygun gördük.
Lütfiye Uzel