Dini Hikayeler
Pages: 1
Dilenci kim By: sidretül münteha Date: 28 Kasým 2010, 19:28:09
Dilenci Kim


Saltanatýnýn sýnýrlarý geniþ diyarlara uzanan bir hükümdardý. Kibrinin ve gururunun ise sýnýrý yoktu. Elinden gelse bütün dünyayý eline geçirmek ve mülküne dahil etmek istiyordu. Sürekli “daha, daha” diyordu. Hiç kimse ondan bir gün olsun “yeterli” veya “Buna da þükür” sözünü duymamýþtý. Yeme-içmede, eðlenmede, hakarette, haksýzlýkta hep dünden bir adým ileriye gidiyordu. Öyle bencildi ki, iyilik yaparken bile baþkalarýna ne kadar cömert olduðunu sergilemek isterdi.
Ýþte bu hükümdar, bir gün sarayýnýn önündeki bahçede yürüyüþe çýkmýþ gezinirken, yanýna baþý önünde eðik, elinde dilenci kabý taþýyan bir adam yaklaþtý. Muhafýzlar, dilencinin hükümdarýn yanýna sokulmasýnýn engellediler.

Hükümdar, adamlarýna o ana dek hiç konuþmayan dilenciyi býrakmalarýný emretti.

“Ne istiyorsun?” diye büyüklenerek sordu hükümdar. Adamýn onun yanýna dilenmek için geldiði besbelliydi, ama o bu soruyu yine de sordu, çünkü karþýsýndakinin kendisine yalvarmasýný istiyordu. Bu hep böyle olurdu.

Fakirler, dilenciler birþeyler ister, o onlara fazlasýyla ihsanda bulunur, adamlar binbir teþekkürle ve minnetle yanýndan ayrýlýrken o “Var mý benim gibi cömert?” dercesine saðýna soluna bakýnýr ve etraftaki yaðcýlarýn övgü dolu sözlerini kendinden geçerek dinlerdi.

Ama bu defa öyle olmadý!

Dilenci güldü ve baþýný kaldýrýp hükümdarýn gözlerinin içine bakarak þöyle dedi:

“Sultan hazretleri yoksa benim arzumu yerine getirebileceklerini mi sanýyorlar?”

Böylesine küstahça bir söz karþýsýnda önce ne yapacaðýný bilemedi hükümdar. Ýstese oracýkta dilencinin kafasýný vurdurabilir ya da onu zindanlarda çürütebilirdi. Ama, bu dilenci kendisine meydan okumaya kalkmýþtý ve bu söz ne kadar aðýrýna giderse gitsin, ona dersini baþka bir þekilde vermeliydi. Evet, kararýný vermiþti: Onu cömertliðiyle ezecekti.

“Elbette ki senin arzunu yerine getirebilirim ey dilenci! Ne olduðunu söyle yeter.”

“Çok basit,” dedi dilenci ve dilenirken kullandýðý kabý uzattý:

“Bu kabý birþeyle doldurmanýn istiyorum.”

Bu kadar basit bir isteði duyunca rahatlayan hükümdar kahkahalarla güldü:

“Bundan kolay ne var?”

Yanýndaki vezirlerden birisine dönüp emretti:

“Bu adamýn kabýný parayla doldurun.”

Vezir saraya gitti, dönüþte getirdiði büyükçe bir kese altýný dilencinin kabýna boþalttý. Normalde kabý doldurup taþmasý gereken altýnlar kaba dökülür dökülmez yok oldu ve dilencinin kabý biraz önceki gibi bomboþ kaldý.

Hükümdar ve etrafýndakiler gördüklerine inanamadýlar. Dilencinin hiç de öyle büyücü bir görünümü yoktu, ama yine de ondan ürkmeye baþladýlar. Hükümdar, adamlarýný daha fazla altýn getirmeleri için saraya yolladý. Ancak, her gelen kesedeki altýnlar ayný akýbete uðradý. Dilencinin kabýna boþanýr boþanmaz, uçup gittiler. Bu kap sanki kara delik gibi altýnlarý yutuyordu. Önce saraydakiler, sonra da olup biteni duyan þehir ahalisi toplandý etraflarýna.

Ne kadar altýn ve gümüþ boþaltýrsa boþalsýn, hükümdar dilencinin küçük kabýný dolduramýyordu. Þaný, þöhreti, tibarý elden gitmek üzereydi. Ama o “Bütün hazinemi gözden çýkarýrým da bu dilenci parçasýna maðlup olmam” diye homurdanýyordu.

Gerçekten de, altýnlar, gümüþler, elmaslar, yakutlar... hazinesinde ne varsa dilencinin kabýna boþaltýldý. Ama sonuç deðiþmiyordu: Dilencinin uzattýðý kap bomboþtu. Saatler geçiyor, insanlar hayret ve þaþkýnlýkla hükümdarýn hazinesinin avuç avuç kabýn içinde eriyiþini seyrediyordu.

En sonunda, hükümdar dilencinin ayaðýna kapandý ve maðlubiyetini ilan etti: “Sen kazandýn, ama gitmeden önce bana tek bir þey söyle. Bu kabýn sýrrý nedir?” Hýrsýyla, kibriyle ün salan koca hükümdar, sýradan bir dilencinin önünde böyle yalvarýyordu.

Gerçekte, bir dilenci deðildi karþýsýndaki. Ona ders vermek için gönderile dilenci görünüþündeki bir melekti. Melek “Bu kap” dedi, “insan hýrsýndan yapýlmýþtýr. Ve hiçbir þey onu dolduramaz. Hýrsýna maðlup olan insan, ister senin gibi sultan olsun ister köylü, kabý hiç dolmayan dilenciye benzer. Dünyanýn en güzel saraylarý, dünyanýn en güzel atlarý, dünyanýn en büyük hazineleri onu doyurmaz. Hatta dünyayý da yutsa tok olmaz. Elindeki kabý, dilenir durur.”


Alýntý


radyobeyan