Yolcu By: sidretül münteha Date: 27 Kasým 2010, 17:40:42
Yolcu
Ýnsaný en güzel anlatan kelimelerden biridir, «yolcu».
O, ruhlar âleminden, kalû belâdan yola çýktý, hâlâ yürüyor.
Dur-durak bilmeden, coþkun bir ýrmak misali akýp gidiyor. Kim bilir hangi güzergâhlardan geçiyor, hangi taþlara baþýný vuruyor, hangi koylara, kuytulara uðruyor, nerelerden kývrýlarak akýyor?
Necip Fazýl, bu yolculuðu ne güzel tasvir eder:
Ýnsan bu su misâli kývrým kývrým akar ya,
Bir yanda akan benim öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuþlardan hep basamak basamak,
Benimse alýn yazým yokuþlarda susamak.
Ýnsanlýða bir yol gösterici, bir nûrânî kýlavuz olarak indirilen Kur’ân-ý Kerîm, insanýn yol güzergâhýný þu çizgilerle gösterir:
"Bir zamanlar insan; hiçbir þey deðil iken üzerinden uzun devirler geldi geçti."
(Ýnsan 76/1)
Sonra bir vakit, ruh hâlinde var edildi, ademden çýkýp Âdem oldu, Allâh’ýn huzurunda durdu, O’nun Rabliðini ikrar etti. Ulvî âlemlerin varlýðýna þâhit oldu.
(A’raf 7/172)
Sonra kendisi gibi milyarlarca ruh ile vazifesini bekleyen askerler gibi bekledi imtihan saatini.
Bir zaman sonra dünya evinin kapýsýndan girdi, ana rahmine misafir oldu: Bir damla atýlmýþ su, bir nutfe idi. Önce rahme yapýþtý, asýldý kaldý. Bir çiðnem et parçasýna dönüþtü. Belli belirsizdi. Hoþa giden bir görünümü yoktu. O ete kemikler giydirildi, kemiklere et sarýldý. Mükemmel ve en güzel bir varlýk olarak dünyayý þereflendirdi. En güzel yaratýcý olan , ne yücedir, ne mübarektir.
(Mü’minûn 18/12-14)
Bir sesi yerde, bir sesi gökte yere düþtü. Aðlýyordu. Hangi ulvî âlemlerden ayrýlmýþ, kopmuþ, hangi süflî âlemlere inmiþti. Ýçli içli, yanýk yanýk aðlýyordu. Annesinin sýcacýk göðsünde, ilâhî merhametin nâzenin ikramýný yudumlayarak sükûn buldu.
Bu kez baþka bir yolculuk baþladý.
Kalp çalýþýyor, göz kýpýrdýyor, el ayak oynuyor, yolcu yoluna devam ediyordu. Bebeklik, emekleme, kekeleme, yürüme, konuþma…
Çocukluk, gençlik, olgunluk… Her kademe yolculuðun mühim birer safhasýný teþkil ediyordu.
Aklý baþýna gelince karþýsýna iki yol çýkacak; iki yoldan birisini seçip onda yürüyecek. Ya kulluðunun þuurunda bir þâkir olacak, Rabbine þükredecek. Veya nankör olup çýkacak.
(Ýnsan 76/3)
Gerçeði görmek için gözler, onu duymak için kulaklar, hakký konuþmak için dil ikram edilen insan iki caddeden birinde ilerleyecek. Ya sarp yokuþu aþacak veya yokuþun dibinde kalakalacak.
(Beled 90/8-20)
Otuz yaþý, kýrk yaþý, elli yaþý ve ihtiyarlýk baþlýyor. Ömrü uzun olanlara erzel-i ömür geliyor. Ýnsan tekrar baþa dönüyor. Âzâlar güç ve kuvvetten düþüyor. Ölüm yaklaþýyor. Yolculuk nereye?
(Yasin 36/68 )
Ölümle iþ bitiyor mu sandýnýz? Hayýr, ölüm sonsuz bir yolculuðun sonu deðil baþlangýcýdýr. Kabir, mahþer, cennet veya cehennem… Hazýrlýðýnýz var mý? Bu sebeple Rabbimiz soruyor: “Nereye gidiyorsunuz?”
(Tekvir 81/26)
Ýbn-i Ömer -radýyallâhu anh- þöyle anlatýyor: Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- benim iki omuzumu tuttu ve: “Dünyada sanki bir garip veya bir yolcu gibi ol.” buyurdu. Ýbn-i Ömer þöyle derdi:
“Akþama ulaþtýðýnda sabahý gözetme, sabaha kavuþtuðunda da akþamý bekleme. Saðlýklý anlarýnda hastalýk zamanýn için, hayatýn boyunca da ölümün için tedbir al.”
(Buhârî, Rikak, 3)
Filibeli Ahmed Hilmi Efendi insanýn bu yolculuðunu ve hayat macerasýný ne güzel dile getirir:
Yâ Rab! Hayatta nedir bu lezzet?
Hayata rapteden bu garip kuvvet?
Hayat ki bî-bekā, pür derd ü keder,
Yine emel o; nedir bu hikmet?
Bir an býrakmaz insaný rahat,
Bin türlü âlâm derd-i maîþet.
Çocukluðunda aðlar beþikte,
Feryatla geçer o vakt-i ismet.
Civanlýðýnda bin türlü âmâl,
Þeyhûhetinde bin türlü mihnet.
Vakt-i ecelde mâzi, bir an.
Bir an için mi bunca sefâlet?
Hâtifî bir ses verdi cevâbý,
Dedi: Hayatta bu zevk u kýymet,
Ākiller için seyr-i bedâyi‘,
Câhiller için yemekle þehvet.
Ne mutlu yolcu olduðunun farkýnda olanlara!
Ne mutlu nereye doðru yol aldýðýný bilenlere!
Ne mutlu akýllý olup güzellikleri seyredebilenlere!
Ne mutlu yüce Allâh’ýn: «Nereye?» sualine:
«Sana geliyorum, dönüþüm ancak Sanadýr!» cevabýný verebilenlere!
Alýntý...