Cemaleddin Ezheri By: armaðan Date: 27 Nisan 2009, 23:03:33
Ýslâm âlimlerinden ve evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi, Muhammed, künyesi Ebü'l-Hasan ve lakabý Cemâleddîn'dir. Mýsýr'da Câmi'ul-Ezher Medresesinde ilim tahsîlinde bulunduðu için, Ezherî diye nisbet edilmiþtir. Daha çok Cemâleddîn-i Ezherî diye tanýnýr. Seyyid olup, nesebi Peygamber efendimizin torunu hazret-i Hüseyin'e dayanmaktadýr. Þîrâz nâhiyelerinden Kalincâr'a baðlý Yenkenler köyünde doðup büyüyen Cemâleddîn-i Ezherî'nin doðum târihi tesbit edilememiþtir. 1358 (H.760) senesinde Geylân þehri civârýnda bulunan Lenger-Künân mevkýinde vefât etti. Kabri oradadýr.
Çocukluðu, doðum yeri olan Yenkenler köyünde geçen Cemâleddîn Muhammed, ilim öðrenme çaðýna gelince, Mýsýr'da bulunan meþhûr Câmi'ul-Ezher Medresesine gitti ve zamânýn âlimlerinden dînî ilimleri okudu. Tahsîlini tamamladýktan sonra, Tebrîz'e yerleþti. Orada, tasavvuf yolunda ilerlemek için, Þihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin oðlu Þihâbüddîn-i Tebrîzî'nin talebeleri arasýna girdi. O büyük zâtýn huzûrunda, sohbet ve hizmetlerinde bulunarak kemâle geldikten sonra, insanlara doðru yolu göstermek için, hocasý tarafýndan Geylân taraflarýna gönderildi.
Geylân yakýnlarýnda bulunan Poteste isimli köyde yerleþen Cemâleddîn-i Ezherî için, âlimleri ve evliyâyý sevenler, bir tekke ve mescid yaptýrdýlar. Burada uzun seneler hizmet edip, insanlarýn saâdete kavuþmalarý için çok gayret gösterdi. Çok talebe yetiþtirdi.
Ýslâmiyetin bütün emir ve yasaklarýna riâyet ettiði için, söylediði sözler insanlara çok tesir eden Cemâleddîn-i Ezherî, birçok kimsenin saâdete kavuþmalarýna vesîle oldu. Riyâzet ve mücâhedede yâni nefsin istediði, hoþlandýðý þeyleri yapmamakta ve ona zor gelen istemediði beðenmediði þeyleri yapmakta çok ileri idi. Yemesi ve içmesi çok az idi. Bâzan günlerce evinde yemek piþmediði olurdu. Fakat bu hâllerini kimseye bildirmez, kimsenin de bilmesini istemezdi. Hattâ bu hâllerin baþkalarý tarafýndan anlaþýlmamasý için, evde yemek piþiriliyormuþ ve yemek yeniyormuþ gibi sesler çýkarýrdý.
Ufak bir arâzisi vardý. Orayý kirâya verir, geliri ile yetinirdi. Oradan gelen mahsûl gâyet bereketli olur ve kendilerine yeterdi. Ýlim ve velîlik yolundaki derecesi pek üstün olan Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî, yüksek dedelerine lâyýk bir evlâd idi. Kendisi, bedenen, görünüþ îtibâriyle çok zayýf olmasýna raðmen, Allahü teâlânýn emirlerini yapmakta hiç gevþeklik göstermezdi. Pek güzel olan Dâvûdî sesi ile çok güzel Kur'ân-ý kerîm okurdu.
Cemâleddîn-i Ezherî'nin talebelerinden biri anlatýr: "Bir sene, bir kâfile ile hacca gitmek üzere yola çýktým. Yanýmda babam vardý. Haccýmýzý tamamlayýp geri dönerken, ihtiyâc için, bindiðim deveden indim. Tenhâ bir yere gittim. Bu sýrada çýkan bir kum fýrtýnasýndan etraf görünmez oldu. Nerede olduðumu þaþýrdým. Kâfile gitmiþti ve ben çölün ortasýnda yalnýz baþýma kalmýþtým. Aðlayarak, þaþkýn vaziyette saða sola koþtum. Issýz çölde hiç kimse yoktu. Sonunda biraz yüksekte bulunan bir kayanýn kovuðuna sýðýndým. Aç susuz, yorgun ve çâresiz bir hâlde idim. Burada aðlaya aðlaya uyumuþum. Uykumun arasýnda, kulaðýma bâzý seslerin geldiðini hissettim. Hemen ayaða kalktým. Bâzý kimselerin bulunduðum yere doðru gelmekte olduklarýný anladým. Hemen aþaðýya indim.
Her birisi bir arslana binmiþ, heybetli ve nûrânî yüzlü yedi tâne zâtýn bana doðru yaklaþtýðýný gördüm. Önlerine çýkýp, onlara selâm verdim. Selâmýmý aldýlar. Aðlýyarak onlara durumumu bildirdim. Bana yardýmcý olmalarý, beni de berâber götürmeleri için yalvardým. Ýçlerinden birisi bana; "Bizim mühim bir hizmetimiz vardýr. Onu görmeye gidiyoruz. Sen bizimle birlikte bulunmaya tahammül edemezsin. Fakat sabaha doðru, olgun ve kâmil bir zât buradan geçer, sen ona durumunu arzet. O, Allahü teâlânýn izni ile seni dilediðin yere ulaþtýrýr." dedi. Bundan sonra o yedi zât gözden kayboldu.
Geceyi orada geçirdim. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Hep o gelecek zâtýn yolunu gözetliyordum. Sabah namazýna yakýn, akþamki kimselerin bildirdiði vasýflarda, kâmil bir zâtýn, yürüyerek vekar ve heybetle bulunduðum yere doðru geldiðini görüp, çok sevindim. Hemen yoluna çýktým. Hürmet ve edeble kendisine selâm verip, hâlimi ve baþýmdan geçenleri anlattým. Bana; "Üzülmeyin, haydi benimle geliniz." deyince, kendisini tâkib ettim. Giderken beni bir uyku bastýrdý. Uyuklamýþým. Gözümü açtýðýmda, kendimi memleketim olan Minâyin þehrinde, evimizin önünde buldum. Hâlbuki, arada günlerce yürümekle bitmeyecek uzak bir mesâfe vardý. Sevincimden aðlýyordum. Beni kaybetmekle üzüntü içinde olan babama baþýmdan geçenleri anlattým. O da çok sevinip Allahü teâlâya þükretti.
Aradan uzun zaman geçti. Babam vefât etmiþ, ben de genç yaþta kimsesiz kalmýþtým. Bir yandan da, senelerce önce, çölden kurtulmama vesîle olan o büyük zâtý görmek arzusuyla yanýyordum. Nihâyet bir gece rüyâmda bana; "Yârýn maksadýna kavuþuyorsun." denildi. Uyandýðýmda çok hayret ettim ve çok meraklandým. Sabah olduðunda, yakýn tanýdýklarýmdan biri bana; "Köyümüze evliyâdan bir zât gelmiþ. Gel yanýna gidelim. Sohbetinde bulunalým. Hayýr duâsýný alalým." dedi. Bu söz üzerine onlarla birlikte o zâtýn bulunduðu yere gittim. Herkes; "Hoþ geldiniz!" diyerek müsâfeha ettiler. Sýra bana geldiðinde, müsâfeha ederken; "Hac yolunda çok sýkýntý çektin ve çok üzüldün deðil mi?" dedi. Kendisine dikkatle baktýðýmda, bu zâtýn, seneler önce beni çölde kurtaran kimse olduðunu gördüm. O hâdiseyi hatýrlayýnca, tekrar ellerine sarýlýp bir þeyler söylemek istedim. Hemen beni susturdu ve; "Ben sað olduðum müddetçe, bunu hiç kimseye anlatma!" buyurdu. "Efendim! Benim bulunduðum yere sizden önce gelen, herbirisi bir arslanýn sýrtýna binmiþ olan ve bana sizin geleceðinizi müjdeleyen o nûrânî yüzlü zâtlar kimler idi? Ben onlarý anlýyamadým." dedim. Bunun üzerine; "Onlar, kendilerine yediler denilen velîlerdir. Zamânýn kutbu olan, âlim ve velî zât ile görüþmek üzere Kâbe-i muazzamaya gidiyorlardý." buyurdu. Ben, bu hâli, o hayatta olduðu müddetçe kimseye anlatmadým. Cemâleddîn-i Ezherî'ye talebe olmam böyle oldu. Bundan sonra onun yanýndan hiç ayrýlmadým ve talebelerinden oldum. Sohbet ve hizmetlerinde bulunmakla birçok mânevî nîmetlere ve olgunluk derecelerine kavuþtum."
Bir defâsýnda meclisinde bulunanlara vâz ederken kendisini bilmez biri gelip, Seyyid Cemâleddîn'e edepsizce bâzý sözler sarfetti. O da bu sözlere üzüldü. Fakat cevap vermedi. O kimse, çýkýp gitmek üzere kapýdan adýmýný atar atmaz, dýþarýda bulunan bir köpek ayaðýný öyle bir ýsýrdý ki, etraftan yetiþenler ne kadar uðraþtýlar ise de, köpek, o kimsenin ayaðýný býrakmadý. Üstelik sürüyerek oradan uzaklaþtýrdý. Baþý taþtan taþa çarpan o edepsiz kimse, feryâd ederek fecî þekilde can verdi. O köpek, o kimsenin ayaðýný ölmedikçe býrakmadý. Bu hâdiseyi ibretle seyredenler, büyüklere dil uzatmanýn ne kadar tehlikeli olduðunu daha iyi anladýlar.
Bir defâsýnda Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî, traþ olmak üzere bir berber dükkânýna gidip, orada boþ olan baþberberin sandalyesine oturdu. Berber tam traþ edeceði zaman, zengin bir müþteri geldi. Seyyid hazretleri fakir görünüþlü olduðu için, berber onu býrakýp, yeni gelen müþteriyi traþ etmeye baþladý. Seyyid hazretleri birþey söylemeyip bekledi. O kimsenin traþý bitip, berber hazret-i Seyyid'i traþ etmeye baþlayýnca, önceki gibi, zengin bir müþteri daha geldi. Berber yine traþý býrakýp, yeni gelen kimseyi traþ etti. Bu hâl üç defâ tekrarlanýnca, Seyyid hazretlerinin gayretine dokundu. Bunlarýn paraya düþkün olduklarýný, insanlara ona göre muâmele ettiklerini düþünüp üzüldü. Ortada bulunan biley taþýna; "Ey taþ!Altýn ol ki, bu kimsenin gözü doysun ve gönlü zengin olsun." buyurdu. O taþ, Allahü teâlânýn izni ile o anda som altýn hâline dönüþtü. O altýný alýp, hayretler içinde kalan berberin avcuna koydu. Berber bunun velîlerden olduðunu ve ona karþý büyük hatâ ettiðini anlayýp, çok üzüldü. Piþmân oldu. "Efendim! Özür dileriz. Sizi tanýyamadýk. Sizi üzdük. Bizi affedip, hakkýnýzý helal ediniz." dedi. Seyyid hazretleri buna cevâben; "Ben hakkýmý helâl ettim. Ama sakýn ola ki bir daha, zengin biri geldi diye, traþýna baþladýðýn birini býrakýp da yeni gelen kimseye gitme. Bir kimsenin gönlünü almak, birçok altýn almaktan daha kýymetlidir. Fakirleri de hor görme. Senin, fakir görünüþlü olduðu için hakîr gördüðün o kimse, Allahü teâlânýn, hürmetine taþý altýna çevirdiði makbûl ve velî bir kulu olabilir. Böylece sen de, gelip geçici olan bir parça altýn için, o makbûl zât hürmetine kavuþacaðýn hakîkî ve ebedî birçok nîmetten mahrûm olabilirsin." diye nasîhat edip, oradan ayrýldý. Berber ise, yaptýðýna çok piþmân olup, mahcub bir þekilde Seyyid hazretlerinin arkasýndan bakakaldý.
Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî hazretlerinin yetiþtirdiði talebelerin sayýsý pekçok, olup, en büyüklerinin ve kendisinden sonra halîfesi olan dört tânesinin isimleri þöyledir: Tâcüddîn Ýbrâhim Zâhid-i Geylânî, kendi oðlu Seyyid Ali, Seyyid Ebü'l-Kâsým ve Seyyid Muhammed el-Kesîre.
Çaresizlerin Çaresi
Seyyid Cemâleddîn-i Ezherî hazretleri anlatýr: "Bir sene hacca gitmiþtim. Çölün ortasýnda suyum bitti, susuzluktan çok bunaldým. Susuzluk sebebi ile takatim kesiliyor, fakat sabrediyordum. Nihâyet yürüyemeyecek hâle gelip, bir aðacýn altýna çöktüm. Sýrtýmý aðaca verip, öylece kalakaldým. Gözlerimi kapamýþ, kendimden geçmiþ vaziyette idim. Bu arada elime bir su damlasý düþtüðünü hissettim. Hemen gözüm açýldý. Görünürlerde hiçbir þey yoktu. Yine gözlerim kapandý ve yine kendimden geçtim. Biraz sonra, tekrar bir su damlasýnýn elime düþtüðünü hissettim. Gözümü açýp yukarýya baktýðýmda, tam üzerimde, aðacýn dalýnda asýlmýþ vaziyette bir matara gördüm. Su ondan damlýyordu. Hemen matarayý aldým ve sudan içtim. O suyun tadý, þimdiye kadar içtiðim sularýn hepsinden fazla idi. Elimi yüzümü de yýkayýp serinledikten sonra aldýðým yere tekrar astým.
Bir taraftan yola devâm etmek üzere hazýrlanýrken diðer taraftan da bu su matarasýný buraya kimin býrakmýþ olabileceðini merak ettim. Sonra da, buradan geçen hacýlardan birinin býrakabileceðini düþündüm. Tam bu sýrada, gizliden bir ses; "Ey Cemâleddîn! Sen þu ânda yalnýz baþýnasýn ve bir ân Allahü teâlâyý unutmuyorsun. Her ân O'nu zikrediyor ve O'na ibâdette gevþeklik yapmýyorsun. Cenâb-ý Hak, her emrine ihlâs ile sarýlýp yerine getiren kimseyi sever, sýkýntý ve zarûret içine düþüp, hiç kimseden yardým almak ümîdi olmadýðý zamanda da onun imdâdýna yetiþir." diyordu. Gönüllere tesir eden bu tatlý sözleri dikkatle dinleyip, çok sevindim. Allahü teâlâya çok þükrederek yoluma devâm ettim. Bundan sonra yolculuðum boyunca hiç susuzluk çekmedim."
1) Lemezât (Süleymâniye Kütüphânesi Hâlet Efendi kýsmý, 281 nolu kitap.)
Ynt: Cemaleddin Ezheri By: Bilal2009 Date: 12 Ekim 2020, 14:11:12
Esselamu aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Cemaleddin Ezheri By: Sevgi. Date: 13 Ekim 2020, 03:12:19
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri doðru yoldan ayýrmasýn. Bizleri güzel kul eylesin.. Aminn
Ynt: Cemaleddin Ezheri By: ceren Date: 14 Ekim 2020, 21:26:35
Esselamu aleyküm.islam yolunda hakkýyla ilim alan Allah dostlarýnýn yolunda giden kullardan olalým inþallah...
Ynt: Cemaleddin Ezheri By: Sevgi. Date: 15 Ekim 2020, 01:06:13
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri rýzasýna uygun þekilde güzel ameller iþlemeyi nasip etsin inþaAllah