Alvan Hamevi By: armaðan Date: 27 Nisan 2009, 22:45:42
Evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi, Ali bin Atiyye bin Hasan bin Muhammed bin Haddâd Heytî Hamevî Þâzilî olup, Alvân diye meþhûrdur. 1468 (H.873) senesinde doðdu. Doðum yeri belli deðildir. 1530 (H.936) senesi Cemâzilevvel ayýnda Hama'da vefât etti. Vâz ettiði yerin civârýnda defnedildi. Þâfiî mezhebinden ve Þâziliyye tarîkatýndandýr.
Alvân Hamevî, Buhârî ve Müslim'deki hadîs-i þerîfleri Þemsüddîn Muhammed bin Dâvûd Bâzilî'den okudu. Hama þehrinde Nûreddîn Ali bin Zühre Hýmsî'den Buhârî'nin bâzý bölümlerini dinledi. Kutb-ül-Haydarî, Burhâneddîn Nâcî, Bedreddîn Hasan bin Þihâbüddîn Dýmeþkî, Ýbn-üs-Selâmî Halebî, Ýbn-ün-Nâsih Trablusî, Fahreddîn Osman Deymî Mýsrî, Mahmûd bin Hasan bin Ali Bezûrî ve baþkalarýndan ilim öðrendi. Tasavvuf yolunu, Seyyid Ali bin Meymûn Magribî'den öðrendi.
Alvan Hamevî 1518 senesinde Hama þehrinde vâizlik yaptý. Diðer vâizler gibi vâzýný kâðýttan okuyordu. Bir gün vâz ettiði câmiye Ali bin Meymûn uðradý. Bir müddet dinledikten sonra; "Ey Alvân! Bundan böyle kâðýda bakmadan anlat!" buyurdu. Alvân buna aldýrmayýp tekrar kâðýttan okudu. Ali bin Meymûn yine önceki sözünü tekrar etti. Üçüncü defâ da söyleyince, onun Allahü teâlânýn evliyâsýndan birisi olduðunu anladý. Ona; "Efendim! Ezberden güzel vâz edemiyorum." dedi. O da; "Hele bir ezberden anlatýn!" buyurdu. Alvân Hamevî; "Efendim! Allahü teâlânýn izni ile siz himmet eder, yardým ederseniz, yapabilirim." dedi. O; "Allahü teâlâya tevekkül edip böyle yap." buyurdu. Ertesi gün, yine vâz etmeye gitti. Fakat ihtiyat olarak yine yanýna kâðýd aldý. Vâz etmek üzere yerine oturduðunda Ali bin Meymûn hazretlerinin karþýsýnda oturduðunu gördü. Vâzýný kâðýda bakmadan yaptý. Ali bin Meymûn hazretlerinin bereketiyle Allahü teâlâ, Alvân Hamevî'ye kâðýda bakmadan konuþma kâbiliyeti ihsân etti.Vâzdan sonra hocasý ona Ýmâm-ý Gazâlî'nin Ýhyâ kitabýný mütâlaa etmesini emretti.
Alvân Hamevî, 1518 senesiÞevvâl ayýnda,Mekke-i mükerremede Temîm Medresesinde Þeyh Tâcüddîn'den ilim ve edeb öðrenip, icâzet aldý. Âlimler onu methettiler. Alvân Hamevî, ilim ile amelin berâberce yapýlmasýný bildirir, amelsiz ilmin insanlara yük olacaðýný anlatýrdý. Çok kimse ondan ve eserlerinden istifâde etti. Alvân Hamevî, Þeyh Zeynüddîn bin Þemma'ýn hadîs-i þerîf derslerinde de bulundu ve üstün bir dereceye yükseldi.
Alvân Hamevî, Þam civârýnda yetiþen evliyânýn büyüklerinden ilim, amel ve irþâd, insanlara doðru yolu gösterme bakýmýndan zamânýnýn en meþhurlarýndan oldu. Çok kerâmetleri görüldü. Bu kerâmetleri oðlu Muhammed Þemsüddîn, Tuhfet-ül-Habîb adlý kitâbýnda yazýp istifâdeye sundu.
Alvân Hamevî'nin talebelerinden birisinin çocuðu olmuyordu. Bu durumu hocasýna arzetmiþti. Alvân Hamevî hazretleri bir gün o talebeyi çaðýrýp, beline eliyle vurdu. Ondan sonra birkaç tâne erkek çocuðu oldu.
Alvân Hamevî, bir gece yatsý namazýndan sonra talebeleriyle sohbet ederken, lâmbanýn yaðý bitti. Bir talebe kalkýp yað koymak istedi. O esnâda lâmba söndü.Alvân Hamevî, talebesine; "Yavrum, sen yerine otur. Allahü teâlânýn öyle kullarý vardýr ki, yaðý olmayan bir lâmbanýn yanmasýný isteseler, derhâl yanar." buyurmasýyla, lâmba yandý ve sabaha kadar ýþýk verdi. Ancak Alvân hazretlerinin söndürmesiyle söndü.
Talebelerinden biri, kâfileyle Mýsýr'a giderken, hayvaný yoruldu. Kâfiledekiler onu beklemeyip, yollarýna devâm ettiler. O talebe yalnýz kaldý. Üstelik yaðan yaðmurdan iyice ýslandý. Sýkýntýlý zamanlarda Allahü teâlânýn sevgili kullarýndan yardým istemeyi hatýrladý ve hocasý Alvân'ýn ismini söyleyerek Allahü teâlâya yalvardý. Hemen hocasýný karþýsýnda gördü. Hocasý ona; "Seni kâfileden geri býrakan nedir?" diyerek hâl ve hatýrýný sordu ve yere çöken bineði tutup ayaða kaldýrdý. Eþyâsýný yükledi. Kendisini de üzerine bindirdi. Onu en kýsa zamanda kâfileye yetiþtirdi. Sonra gözden kayboldu ve nereye gittiðini göremedi.
Ticâretle uðraþan bâzý talebeleri gemiyle yola çýktý. Yolculuk esnâsýnda fýrtýna çýkýp, gemi batma tehlikesi ile karþý karþýya kaldý. Gemidekiler çok korktular. Gemide bulunan talebeleri, hocalarý Alvân Hamevî'yi vesîle edip yardým istediler. O esnâda Alvân Hamevî hazretleri denizden bilinen þekli ile çýktý. Üzerinde her zaman giydiði elbiseleri vardý. Herkesin gözü önünde gemiyi fýrtýna zarar vermeden sâhile götürüp kayboldu.
Sultân Süleymân Han, Rodos'u fethe karar vermiþti. Adanýn fethi sýrasýnda,Alvân Hamevî'nin beyaz bir at üzerinde harbe katýlýp yardým ettiði, kale kapýsýný açtýðý görüldü. Bu durum, vezir ve ileri gelenlere haber verilince, gerçekten kapýnýn açýk olduðunu gördüler. Hep birlikte kapýdan içeri girdiklerinde, Alvân Hamevî'nin, bir toplulukla namaz kýldýðýný gördüler. Sonra hâdiseyi gören birisi Hama'da Alvân Hamevî ile karþýlaþýnca aðladý. Alvân Hamevî ona; "Yavrum, gördüðün þeylerden kimseye bahsetme, yoksa helâk olursun." buyurdu. Fakat o þahýs bu durumu gizlice baþkalarýna söyleyince, Alvân Hamevî ona birini gönderip, bunlarý anlatmaktan men etmesini söyledi. Gönderdiði þahýs, gidip, "Niçin herkese anlatýyorsun? Kiþinin kendisini ilgilendirmeyen þeyleri terketmesi müslümanlýðýn güzelliðindendir. Bunu bilmiyor musun?" dedi.
Hýrsýzlardan bir grup gece karanlýðýndaAlvân Hamevî'nin bulunduðu dergâha girdiler. Niyetleri ona eziyet etmek idi. Alvân hazretlerini namaz kýlar buldular. Etrâfýnda göz kamaþtýran bir nûr parlýyordu. Ortalýkta kandil ve lâmba gibi bir aydýnlatýcý yoktu. Bunu gören hýrsýzlar, yanlýþ bir iþ yaptýklarýný anlayýp tövbe ettiler.
Alvân Hamevî'nin talebelerinden birini zorla alýp uzaklara götürdüler. Hapse atýp boynuna demir halka geçirdiler, ellerini, ayaklarýný zincirle baðladýlar. Akþam olunca hocasýnýn rûhâniyetinden yardým istedi. Bu esnâda ellerinde ve ayaklarýndaki zincir ve boynundaki demir halka kýrýlýp yere düþmüþ, hapishânenin kapýsý açýlývermiþti. Kapýdaki nöbetçilerin de uyuduðunu görerek, rahatça oradan çýkýp, memleketine gitti.
Alvân Hamevî, bir Ramazan ayýnda talebelerinden birine buyurdu ki: "Ben yarýn vâz için mescide gittiðimde, üç yahûdî, mescid kapýsýna gelir. Ýkisi gider, biri kalýr. O, kapýdan vâz dinler ve netîcede müslüman olur. Kalbime, bu meclisteki birinin vefât edeceði ve bir yahûdînin de müslüman olacaðý geldi. Ben, Allahü teâlâdan o müslümanýn da yaþamasýný ve o yahûdînin de müslüman olmasýný istedim." Sabah olduðunda, Alvân Hamevî mescide geldi. Vâz baþladý. Akþam buyurduklarý aynen oldu.
Alvân Hamevî, Bursa'ya hocasý Ali bin Meymûn'u ziyârete geldiðinde, hocasý, talebelerini yetiþtirme vazîfesini ona verdi. Talebeler, ilim sâhipleri, ileri gelenler mescide toplandýlar. Ali bin Meymûn, mescidin kapýsýnda durup gelenlere; "Ýçeri giriniz; ilim, irfân ve hakîkat bilgilerini ondan dinleyiniz. Evet, iþte bu, ilim öðreneceðimiz kiþidir!" buyurup, sevinç ve neþe ile ellerini dizlerine vurdu.
Ali bin Meymûn, baþka bir zamanda Alvân Hamevî hakkýnda; "Bu zâta baðlanýnýz, sultanlar onun kapýsýna gelir, saygý ve hürmet gösterir. Allahü teâlâ onun þânýný her yere yayar. Kalplere onun sevgisini yerleþtirir." buyurdu. Aynen söylediði gibi oldu.
Bir vâzýnda þöyle buyurdu:
"Ey kardeþim! Bir rehber ara. Bâzý kimselerin o büyükler hakkýndaki sözlerine deðer verme. Bunu bulamazsan, âlimlerden, Resûlullah efendimizin mübârek hayâtýný, Eshâbýnýn, Tâbiîn ve bu büyüklerin yolunda gidenlerin hayatlarýný öðren. Onlarýn yürüdüðü yolda yürü. Bu sûretle onlarýn kavuþtuklarýna kavuþursun. Mezhebinin imâmý olan zâtýn yolunda yürü ve ona uy. Zamânýmýzdaki âlim geçinen bozuk îtikât sâhiplerine aldanma. Onlara uyma ve yaklaþma. Onlarýn meclisinde bulunma. Ýbn-i Atâ, Hikem isimli eserinde buyurdu ki: "Kendi nefsinden râzý olmayan câhille berâber bulunman, nefsinden râzý olan âlimle berâber olmaktan hayýrlýdýr, iyidir." Yine þöyle buyurdu: "Hâli ile sana fayda vermeyen kimseyle arkadaþ olma. Takvâ ehlinin, haramlardan kaçanýn kölesi, hizmetçisi ol. Onu sev. Belki, Allahü teâlâ bu vesîle ile seni onlarýn arasýna katar. Allahü teâlâ Kur'ân-ý kerîmde meâlen buyuruyor ki: "Biliniz ki, Allahü teâlânýn evliyâsý için azap korkusu yoktur. Nîmetlere kavuþmamak üzüntüsü yoktur. Onlar îmân edip takvâya ermiþ olanlardýr. Dünyâ hayâtýnda da âhirette de onlar için müjdeler vardýr." (Yûnus sûresi: 62-64).
Ey kardeþim! Devamlý Rabbini zikret, an, hatýrla. Allahü teâlâ Kur'ân-ý kerîmde meâlen buyuruyor ki: "Rabbini çok an." (Âl-i Ýmrân sûresi: 41), "Ey îmân edenler! Allahü teâlâyý çok zikr ediniz. Her zaman hatýrlayýnýz. Hiç unutmayýnýz." (Ahzâb sûresi: 41), "Ýyi biliniz ki, kalpler, Allahü teâlânýn zikri ile itmînâna, râhata kavuþur." (Ra'd sûresi: 30). Zikirde çok faydalar vardýr. Zikreden kimsenin kalbi parlar. Nûru artar. Zikrin, tesbih (Sübhanellah), tahmid (Elhamdülillah), tekbir (Allahü ekber), tehlîl (La ilâhe illallah) gibi çeþitleri vardýr. En üstünü tehlîldir. Çünkü Peygamber efendimiz; "Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illallahtýr." ve"Lâ ilâhe illallah sözü Cennet'in anahtarýdýr." buyurmuþtur. Ýnsan ona Peygamber efendimize þehâdeti de ekleyerek söyleyip mânâsýna inanmakla müslüman olur. Onunla ebedî Cennet'te kalýr. Onun sebebi ile kul Cehennem'den kurtulur. "Zikretmek sebebiyle insanda Rabbinin sevgisi hâsýl olur. Bir þeyi çok anan, onu çok sever." buyrulmuþtur."
Hanýmýn hakkýný gözetmek konusunda þöyle buyurmuþtur:
"Hanýmýna zorla bir iþ gördürürsen, Allahü teâlâya âsî olursun. Yemek piþirmek, hamur yoðurmak, çamaþýr yýkamak, ekmek yapmak, ev süpürmek, dikiþ dikmek vs. onun vazîfesi deðildir. Çocuðu emzirmesi ve bakmasýna kadar onun bütün bunlarý yapmasý ihsânýdýr. Eðer o yaptýðý iþe karþýlýk ücret isteseydi, onun kýymetini daha iyi anlardýn. O hâlde, onu sana itâat ettirdiði ve iþlerini gördürdüðü için Allahü teâlâya þükret. Allahü teâlâ, Kur'ân-ý kerîmde meâlen buyuruyor ki: "Þükrederseniz nîmetimi arttýrýrým." (Ýbrâhim sûresi: 7). Peygamber efendimiz de; "Müslümanlarýn en iyisi, en faydalýsý, zevcesine karþý iyi ve faydalý olandýr." buyurmuþtur.
Oðlu Muhammed, Tuhfet-ül-Habîb kitabýnda dedi ki: "Pek çok kimse babamdan ilim ve edeb öðrendi. Bunlarýn her biri âlim, kâmil oldu." Oðlu Muhammed Ebü'l-Feth ve Muhammed Ebü'l-Vefâ da bu âlimlerden idi. Ömer Hamevî Eskaf el-Akîbî de ondan ilim öðrendi.
Alvân Hamevî ölüm hastalýðýna tutulmazdan önce vefât edeceðini, sonra talebeleri ile bir kýsým insanlarýn yapacaklarý iþleri haber verdi. Zamâný gelince dediði ortaya çýktý. Vefâtýndan az önce de teyemmüm etti. Sonra namaza baþladý. Fâtiha-i þerîfeyi okurken; "Ýyyâkena'büdü ve iyyâke-nesteîn" âyet-i kerîmesini okurken vefât etti. Vefâtý Þam'da duyulunca, Emevî Câmii hatîbi hutbede onun fazîletlerini söyledi.Herkes aðladý.
Alvân Hamevî, çok eser yazdý. Bunlardan bâzýlarý þunlardýr: 1) Üss-ül-Mekâsýd fî Ta'zîm-il-Mesâcid, 2) El-Emr-üd-Dirâsi fil-Ahkâm-i-Müte'allikâti bil Medâris, 3) Bedî-ul-Me'ânî fî Þerhi Akîdet-iþ-Þeybânî, 4) Tuhfet-ül-Ýhvân fî Mesâil-il-Îmân, 5) Tuhfet-ül-Ýhvân min-es-Sûfiyyeti bil-Keþf, 6) Tuhfet-ül-Habîb, 7) Takrîb-ül-Fevâid ve Teshîl-ül-Mekâsýd.
1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.7, s.150
2) Þezerât-üz-Zeheb; c.8, s.217
3) Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.742
4) El-Kevâkýb-üs-Sâire; c.2, s.206
5) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.191
6) Keþf-üz-Zünûn; c.1, s.266,616,997, c.2, s.1142, 1234, 1596, 1968
7) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.286
8- Brockelman; Gal.2, s.333
9) Nesemât-ül-Eshâr
Ynt: Alvan Hamevi By: Bilal2009 Date: 10 Ekim 2020, 13:48:34
Esselamu aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Alvan Hamevi By: Sevgi. Date: 11 Ekim 2020, 05:09:41
Aleyküm Selâm. Bu faydalý bilgileri bizlerle paylaþtýðýnýz için Allah razý olsun kardeþim