Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ne mutlu o gariplere! By: sumeyye Date: 22 Kasým 2010, 14:24:13
Ne Mutlu O Gariplere!


Gece tüm sessizliði ile þehri kuþatmýþtý. Sokaklarda koyu ve ürpertici bir karanlýk hâkimdi. Gökyüzü gecenin en koyu rengine bürünmüþ,  heybetine heybet katmýþtý sanki…

O, yorgun gözlerle göðü izliyor, karanlýðýn içinde kaybolup gidiyordu. “Yýldýzlar da bir garip bu gece” diye düþündü fersiz ýþýklarýyla varlýklarýný gizlemeye çalýþan yýldýzlara bakarak… Kendisine eþlik edecek birilerini arar gibi, gökyüzünde de buldu o garipliði,  sokaklarda da. Sanki gece de dâhil her þey onunla dert ortaðý olmuþ,  yalnýzlýðýný paylaþýyorlardý içten bir þekilde.

Uyku tutmamýþtý bir türlü. Ne kadar çabalasa da kendisini teslim edememiþti rüyalara. Zihnini bu kadar yoran,  yüreðini bu denli meþgul eden neydi acaba?

O gün yaþadýklarýný düþündü. Bir arkadaþý ýsrarla davet etmiþti evine. Uzun zamandýr görüþmediði birkaç arkadaþýnýn da geleceðini söylemiþti devamla. Kendini bildi bileli sevmezdi çaylý-pastalý oturmalarý. Dertsiz,  tasasýz yeme-içmeleri, þen kahkahalarý, boþ ve anlamsýz konuþmalarý. Gitmemeye çalýþýrdý. Zamanýn öyle amaçsýz oturmalarla kaybedilmeyecek kadar deðerli olduðunu düþünürdü. Bu kez birlikte olacaðý kimseler ayný yola baþ koyduklarý,  ayný davayý paylaþtýklarý-en azýndan öyle zannettiði- kardeþleriydi. Son zamanlarda duygularýný,  üzüntülerini,  tasalarýný paylaþamamýþtý kimseyle. Anlayan pek çýkmazdý zaten.  “Belki anlayabilirler” düþüncesinin verdiði sevinçle kabul etmiþti daveti. Ve buluþmuþlardý uzun bir aradan sonra. Özlediðini fark etti sadece Allah için bir araya gelinen buluþmalarý. O’nun ayetlerinin tezekkür edildiði, Rasulü’nün (s.a.v) hayat biçiminin konuþulduðu, Ýslam’ý dert ederek, yaþayan Kur’an’lardan olma çabasý ile yapýlan toplantýlara hasret kalmýþtý nicedir. Böyle umuyordu bu seferkini de. Ama ilk baþtan büyük hayal kýrýklýðýna uðramýþtý. Görüþemedikleri zaman içerisinde neler deðiþmiþti,  zaman arkadaþlarýndan ne parçalar alýp götürmüþtü? Þaþýrmýþtý. Yeme-içmeler, kýyafetler,  konuþmalar… Hiçbirinin farký kalmamýþtý diðerlerinden. Sarf edilen tüm sözler dünyaya yönelikti. Okul,  iþ, ev, gezmek… Arada bir sýkýþtýrýlan namaz, oruç gibi ibadetler… Bunlardan ibaret olmamalýydý hayat. Dava, sevda, Ýslamî kaygýlar, ümmetin sorunu atýlamazdý bir kenara. Üzülmüþtü…

Ahiret için bir araç mesabesinde olan dünyanýn amaç haline gelmesi, toplumun deðer yargýlarýnýn Yaradanýn deðer yargýsýnýn önüne geçirilmesi, makam-meslek için imandan tavizler verilmesi derinden sarsmýþtý onu. Hedeflerinin tamamen farklýlaþtýðýný hissetmesi, kiþisel geleceðin Ýslam’ýn geleceðinden üstün tutulmasý fena halde dokunmuþtu yüreðine. Çünkü karþýsýndaki ayný dini, ayný inancý paylaþtýðý kimselerdi. Ayný þeye sevinmeli, ayný dertten muzdarip olmalýydýlar. Oysa çok farklý dille konuþuyordu gönülleri. “Ayet” demiþti,  sessizce dinlemekle yetinmiþlerdi. Peygamberin (s.a.v) yaþama biçiminden bahsedecek olmuþtu, “daha oralarda mýsýn” gibisinden bakmýþlardý yüzüne. Ümmetin durumundan, müslümanlarýn ahvalinden söz açmýþtý, garipsemiþlerdi. “Filistin, Çeçenistan, Irak, savaþ, zulüm…”demiþti, ilk defa duymuþçasýna þaþýrmýþlardý. Afrika’ya, açlýktan ölen çocuklara getirmiþti sözü, birkaç ah-vahdan sonra devam etmiþlerdi yemek tarifi muhabbetlerine. Garip hissetmiþti kendisini. Öylesine yalnýzlaþmýþ, öylesine mahzunlaþmýþtý. Susmuþtu. Amaçsýz kalabalýklar içinde garipliðe tutunurdu zaten. Aykýrý kaçardý çoðu zaman. Ama  “kardeþim” dediði, bir vücudun azalarý gibi olmalarý gereken müslümanlar arasýnda yalnýzlýða soyunmak yüreðini daðlamýþtý. Esefli bakýþlar yüklemiþti gözlerine, sitemli sözcükler bozmuþtu sükûnetini… Hüznünü, tükenmiþliðini, içine attýðý yýpranmýþ duygularý, yüreðini dökmüþtü cümlelere… Sessizliðe bürünmüþtü arkadaþlarý. Baþlarýný öne eðip hak verircesine kaldýramamýþlardý bir zaman. Buruk bir gönülle dönmüþtü evine.

 

***

Sabah ezanýyla sýyrýldý düþüncelerinden. Ne kadar da zaman geçmiþti yüreðinin derinliklerine daldýðýndan beri. Namaz için kalkmaya davranýyordu ki, birkaç gün önce not ettiði bir hadis iliþti gözüne: “Ýslam garip baþlamýþtýr. Baþladýðý gibi de garip bitecektir. Ne mutlu o gariplere!”

Ýçine sýcacýk bir þeyler yayýldýðýný hissetti. Bir daha, bir daha okudu Allah Rasulü (s.a.v)’in buyruðunu. Yüreði ferahlamýþ, sýkýntýlarý yok olup gitmiþti birden. Ýslam’ýn ilk yiðitlerini, ilk gariplerini düþündü bir an… Zorluklar karþýsýnda Allah’a teslimiyetlerini, Rasul’e tâbi olmalarý ile yakýnlarý tarafýndan terk edilip yalnýzlýða itilmelerini hatýrladý. Onlara benzemek, onlarla ayný yolu paylaþmýþ olmak düþüncesi bile ne kadar güzeldi. Ve Hz. Peygamber (s.a.v) tarafýndan müjdelenmek ne büyük bir þeref… Hem, ayný mekânlarda farklý iklimlerde olan yürekler olduðu gibi, uzak yerlerde ayný garipliði yaþayan müminler de vardý. Onlarla Cennette buluþma ümidi iyiden iyiye rahatlatmýþtý. Abdest almaya giderken dilinden, Rabbinin kendisini razý olduðu gariplerden kýlmasý için dualar dökülüyordu.

***

Güneþ heyecanla ilk ýþýklarýný yayýyordu yeryüzüne. Kuþlar coþkuyla þakýyarak yeni bir sabahýn mutluluðunu yansýtýyorlardý insanlara. “Her gecenin bir sabahý vardýr” diye mýrýldandý umutlu bakýþlarýný doðan güneþe yönelterek. Güneþle birlikte yeþermiþti yüreðindeki soldurulmuþ duygular. Sevinci sýcak bir tebessüme dönüþtü dudaklarýnda. Selamladý güneþi, selamladý yeni bir günü, selamladý yeni bir sabahý. Ve hamdetti gecenin, gündüzün, karanlýðýn, aydýnlýðýn, güneþ ve ayýn Yaradanýna, evrenin sahibine. Yüreðine yerleþtirdiði güzel duygular için… Kendisini dünyanýn mutlu varlýklarýndan, gariplerinden, müminlerden kýldýðý için… Þükürler etti…


Hamide Hicret Tuna

 

 

radyobeyan