Kibir By: reyyan Date: 21 Kasým 2010, 15:50:28
Kibir
Sâdýk Dânâ
"Allah, büyüklük taslayan her zorbanýn kalbini mühürler" (Mü'min/35)
Allah Teala ve tekaddes hazretleri buyurur:
- Bana kulluk etmeði büyüklüklerine yediremeyenler (kibirlenenler) alçalmýþ olarak cehenneme gireceklerdir. (Mü'min/60)
- Allah büyüklük taslayan her zorbanýn kalbini mühürler. (Mü'min/35)
- O büyüklük taslayanlarý (kibirlileri) sevmez. (Nahl/23)
- "(Peygamberler hep) fütuhat istediler (Buna kavuþdular. Hakka karþý alabildiðine) inad eden her zorba ise nihayet naib ve hasir oldu" (Sure-i Ýbrahim/15)
"Andolsun ki kendi kendilerine kibirlenmiþler, azgýnlýkda pek ileri gitmiþlerdi." (Sure-i Furkan/ 21)
Rasûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurur:
- Ucub yani bir insanýn kendisini beðenib, diðerlerini beðenmemesi, yetmiþ senelik ibadetini ifna ve imha eder. (Camiü's saðîr)
- Þu kimse ne fena bir kuldur ki kendisini faziletli bilib kibirlenir. Ve azameti kibriyanýn Cenab-ý Hakk'a mahsus olduðunu düþünümez. Keza þu kimse ne kadar kötüdür ki, tecebbür ve teaddi ile hukuk-u ibada tecavüz eder. Cebbar olan Cenab-ý Aliyyül ala'yý unutur. (Camiü's saðîr)
- Kibirden hazer ediniz, kaçýnýnýz. zira Ýblis'i Adem aleyhisselama secde etmemeðe kibir sevk etmiþdi. (Camiü's saðîr)
Cenab-ý Allah buyurmuþdur ki: Büyüklük kendime mahsus bir sýfat-ý Subhaniyemdir. Bunda benimle iþtirak eylemek fikrinde bulunan mütekebbirleri yevm-i kýyamette zelil ve helak ederim. (Münavi)
Musa aleyhisselam Allahu Teala'ya münacaat etti:
- Ya rabbi! Mahlûkatýn içinde en çok öfkelendiðin kimdir? Allahu Teala buyurdu:
- Ya Musa! en çok öfkelendiðim kimse, kalbi kibirli, dili haþin, imaný zayýf, eli cimri olandýr.
Rasûlü ekrem sallahü aleyhi ve sellem buyurur:
- Alçak gönüllüleri gördüðünüz zaman onlara tevazu gösteriniz. Kibirlileri gördüðünüz zaman siz de onlara karþý kibirleniniz. Zira kibirlilere karþý kibirlenmeniz onlar için bir küçüklük, bir zillettir. Ayný zamanda onlara karþý bu davranýþýnýzla siz de bir sadaka vermiþ olursunuz. buyurdular:
- Kalbinde hardal danesi kadar kibir bulunan cennete giremez. Kalbinde hardal danesi kadar imaný olan cehenneme giremez. (Müslim, Ýbni Mes'ud)
- Böbürlenen mütekebbirler kýyamet günü zerreler gibi ayak altýnda haþrolunurlar. Herkes onlarý çiðner geçer. Her küçük, onlarýn üstünde ve onlardan büyüktür. Sonra cehennemde bir zindana atýlýrlar. Cehennem ateþi onlarý kaplar. Cehennem halkýnýn yanýb eriyen cesedlerinden sulanýrlar. (Tirmizi, Amr b. Þuayb)
- Ne kötü kuldur o kul ki, cebbarlýk taslar, hududu aþar. Ve Cebbar-ý A'la olan Allahü Teala'yý unutur. Ne kötü kuldur o kul ki kibreder ve sallanýr da Kebîri müteal olan Allah'ý unutur. Ne kötü kuldur o kul ki gaflete dalar da çürüyüp yok olacaðý mezarý unutur. Ne kötü kuldur o kul ki, azar tuðyan eder de baþlangýcý ile sonunu unutur. (Tirmizi, Esma binti Amis)
- Cehennemden bir boyun çýkar; gören iki gözü, iþiten iki kulaðý ve konuþan bir dili vardýr. Der ki, ben üç kimseye gönderildim: Zalim mütekebbirler, Allah'a ortak koþanlar ve suret yapanlara. (Tirmizi, Ebu Hureyre r.a.)
Rasûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:
-"Cehennem ehli, her kaba ve çirkin sözlü, þiþman, sallana sallana ve kibirli kibirli yürüyen, arkadaþlarýna karþý kibredib böbürlenen, istihfaf eden, hakký men'eden kimselerdir. Cennet ehli de her zayýf ve aza kanaat eden kimselerdir.
Gene buyurdular:
- "Bize en sevimli ve ahiretde en yakýn olanýnýz, ahlaký güzel olanýnýzdýr. En sevimsiz, en çok uzak olanýnýz da çok konuþup, hezeyan eden, aðzýný zorlayýp yayarak konuþan, konuþmasýnda kendisini öven ve lüzumsuz sözler söyleyen mütekebbirlerdir. (Ahmed Sa'lebe'den)
Bir defasýnda Mitrab, Muhalleb'i iþlemeli bir cübbe içinde kibrederek yürürken gördü:
- Ýþte bu yürüyüþ, Allahü Teala'nýn sevmediði bir yürüyüþdür, dedi. Muhalleb:
- Sen galiba beni tanýyamadýn? dedi. Mitrab cevaben:
- Tanýrým. Nasýl tanýmam? Evvelin nutfe, ahirin ise cîfe; bu iki hal arasýnda ise karnýný yarsak, baðýrsaklarýndan bir sepet pislik çýkar, dedi.
Bunu dinleyen Muhalleb, sallanmayý býrakarak tabiî halde yürüyüþle oradan ayrýldý.
Büyüklük; yalnýz Allahü azze ve celle hazretlerine mahsusdur. Aklý baþýnda olan kimse kibirlenmez, haddini bilir. Halik Teala ve tekaddes hazretleri kibirlenenleri sevmez.
Rasûlü ekrem sallalahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
- "Allahü Teala bana vahy ile bildirdi ki, tevazu et, kimse kimseye övünmesin.
Aklý selim sahibi, hiç kimseye hakaret nazarýyla bakmaz. Çünkü bilir ki o hýrpanî, fakir kýyafetli insanlar asýrasýnda nice Allah'ýn dostlarý vardýr.
Nuh aleyhisselam ölüm döþeðine yattýðý vakit iki oðlunu yanýna çaðýrarak:
- Oðullarým size iki þeyi emreder ve iki þeyden nehyederim. Sizi men' ettiklerim: Þirk ve kibirdir.
Emreddiklerimin biri "La ilahe illallah" demektir. Zira yerler ve gökler bütün varlýklarý ile terazinin bir gözüne; kelime-i tevhîd, diðer gözüne konsa, kelime-i tevhîd aðýr gelir. Yer gökler ve bunlardaki varlýklar bir araya gelip kelime-i tevhîd bunlarýn üzerine konsa bunlarý kýrar ve çökertirdi. "Subhaneke ve bi hamdihi" demekle size emrederim; Zira o her þeyin duasýdýr. Herþey o sayede merzuk olur... demiþtir, (Ýhya-u Ulumid-dîn)
Ýsa aleyhisselam:
- Müjde o adama ki, Allahü Teala ona kitabýný öðretdi de sonra bu adam mütekebbir ve cebbardan olmadý, demiþtir, (Ýhya-u Ulumid-din)
Hazreti Ömer radýyallahu anh buyurur ki:
- Alçak gönüllülüðün baþý, karþýlaþdýðýn her müslümana selam vermek, meclisde en deðersiz yere oturmaða razý olmak, kendisinden iyi insan ve takva sahibi diye bahsedilmesinden hoþlanmamakdýr.
Þunu iyi bilmelidir ki, kibir, kendini büyük görme imansýzlarýn, firavunlarýn ahlakýndandýr. Tevazu, mahviyet ise peygamberlerin, salihlerin ahlakýndandýr.
Hazreti Ali radýyallahu anh buyurmuþdur ki:
- Kiþinin kendisini beðenmesi, aklýnýn zaif olduðuna delalet eder.
Muhammed Bakýr kuddise sirruh buyurmuþtur:
- Bir kimsenin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklýnda da o kadar noksanlýk var demektir.
Rasûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
- Bir kimse kendini büyük, zannedib halký küçük görürse, Cenabý Allah o kimseyi hakîr eder. (Münavi)
Gene buyurur:
- Kalbinde pek küçük bir kibir bulunan kimse azab görmedikçe cennete dahil olamaz. (Münavi)
Bistam'da bir zahid, Bayezid'e dedi ki:
- Otuz yýldýr oruç tutar, namaz kýlar ve geceleri uyumam, bana hiç bir nesne keþfolmaz.
Bayezid dedi ki:
- Üçyüz yýl böylece çalýþsan sana nesne keþfolmaz. Zahid:
- Niçin? Dedi.
- Nefsin sana perde olmuþdur, dedi.
- Dermaný nedir? dedi:
Bayazid kuddise sirruh:
- Bu saat saçýný sakalýný yol, bu elbiseyi çýkar, bir kilim parçasýna sarýl. Boyuna bir torba asýp, içine ceviz doldur. Pazara gir. Çocuk ve büyükler baþýna üþüþeler. Onlara: Her kim benim enseme bir sille vurursa bir ceviz veririm de. Bu suretle halký ve þehri gez ve seni bilenlerin katýna var, sana gülüþeler. Senin ilacýn; budur, dedi.
Zahid bunu iþitince "Sübhanellah La ilahe illallah" dedi. Bayezid kuddise sirruh dedi ki:
- Bu kelimeyi bir kafir derse müslüman olur. Sen dedin, müþrik oldun. Zahid:
- Niçin? dedi.
Bayezid:
- Kendini ulu tutarsýn. Bu kelimeyi sen nefsini ululamak için ettin. Allah'ý ululamak, için etmedin, dedi.
Zahid: "Ben bu iþi edemem" dedi, çýktý gitti. (Tezkiret'ülEvliya)
Abdurrahman Taðsunci kuddise sirruh derdi ki:
- Ýçinde kibir kokusu olduktan sonra, ne iyi bir iþ netice verir, ne de tahsil edilen Ýlim bir semere. (Tabakat'ül-Kübra)
Baðdat'da Seyyid Musa'l Cebbürî isminde bir zat onbeþ sene müddetle uzlet ve riyazat ederek yirmi dört saatde bir parça arpa ekmeði yiyerek vakit geçirirmiþ. O sýrada Halid-i Baðdadî kuddise sirruh irþad ile þöhret bulmuþtu. Seyyid Musa sohbetinde bulunmak üzere hazreti Halid Kuddise sirruh'un huzuruna gitmiþ. Ahvalinde hiç bir manevî istifadeye nail olmadýðýný arzetmiþ.
Hazreti Halid, bu Ýþin gayet kolay olduðunu ve on gün teslim olarak emirlerinin harfiyyen icrasýný emretmiþler. Seyyid Musa, kendisine daha ziyade riyazet emrolunacaðýný zannetmiþ ise de, on gün için her müþkülata katlanma göze alarak teslim olmuþ. Hazret-i Halid emir buyurmuþlardýr ki:
- Daha önceki evrad ve ezkarýný kamilen terk et. Güzel yemekler ye, gece güzel uyu. Gündüz akþama kadar çarþýda gez.
Bu emir karþýsýnda Seyyid Musa, fukaralýktan bahsederek dert yanmýþdý.
Hazreti Halid, para vereceðini söyleyerek, burada otur yemek ye buyurmuþlardýr. Adam ailesinin zurüreti karþýsýnda yalnýz kendisinin nefis yemek yemesini uygun görmediðini söylemesi üzerine, daha sonra erzak ve sairenin evine gönderilerek ailesiyle yemesini emretmiþler. On gün bu suretle hareket ederek kendisindeki varlýðýn, kibirin gittiðini hissetmiþ. Hazreti Halid'in huzuruna gelerek halini arz etmiþ.
Hazreti Halid kuddise sirruh da:
- Sizin on beþ senelik seyyidliðinizden, ibadetinizden ve riyazatýnýzdan dolayý sizi bir varlýk (büyüklenme duygusu) istila etmiþti. Þimdi bu hal geçti, demiþ ve teveccüh buyurarak keþfi açýlmýþ. Ýþte insan böylece kendisinde bir þey olmadýðýný düþünmelidir. (Musahabe-6)
Ebu Haþim kuddise sirruh buyurur:
- Daðlarý iðne ile oyarak toz etmek, kalblerden kibri çýkarmakdan kolaydýr.
Halid Baðdadî kuddise sirruh:
Muhtelif zamanlarda yazdýðý mektublarýnda þöyle demektedir:
- Allahü Teala'ya hamd, Muhammed aleyhisselama O'nun aline ve seçkin ashabýna selat ve duadan sonra biliniz ki:
Bir kimse kendisini iyi sýfatlarla süslenmiþ, güzel ahlakla bezenmiþ bilir ve görür, kendini bir baþkasýndan üstün tutarsa, bu ulühiyet davasýna kalkýþmak olub sonsuz olarak tard olmasýna sebeb olur. Nitekim Ýblis (þeytan) "Ben ondan (Adem aleyhisselamdan) iyiyim'' dedi. Bu sözü onun kovulmasýna sebeb oldu.
O halde son derece korkmalý ve titremelidir. Ki hiç bir talebeyi, hiç kimseyi, hatta içki içeni dahi kendinden aþaðý bilmemelidir. Bunu, içki içmek haram ve kötü deðildir manasýna düþünülmemelidir. Böyle itikaddan Allahü Teala'ya sýðýnýrýz. Belki son nefeste kimin imanla gidip gidemeyeceðinin bilinmediðindendir.
Çok içki içenler vardýr ki, sonunda piþman olup, titreyen elleriyle Hakimi mutlakýn dergahýnýn istiðfar, peþimanlýk ve tevbe ettiklerine sýkýca tutunmuþ, iyiler defterine kayd olmuþlardýr. Çok riyazat çeken zahidler vardýr ki, sonunda tacirler tarafýna kaymýþ, belki küfür alametleri iþlemiþlerdir. Allahü Teala'dan dünya ve ahiretde afiyet vermesini dileriz:
Abdülkadir Geylani kuddise sirruh buyurur:
- Ey Ahali! Allahü Teala ve tekaddes hazretlerine ve O'nun mahlukatýna karþý kibirlenmeyi býrakýnýz. Seviyenizi biliniz. Kendi benliðinizde mütevazý olunuz. Alçak gönüllü olunuz. Neyinize kibirleniyor, neyinize büyükleniyorsunuz ki, ilk haliniz, alelade bir sudan meydana gelmiþ necis ve murdar bir meniden ibarettir. Sonunuz ise toprak altýna gömülmüþ bir leþtir. O halde bu ikisinin arasýnda ne diye kibirli bir tavýr takýnýyorsunuz?
Ýsa aleyhisselam buyurdu ki:
- Mahsul, ovadaki, sulu ve yumuþak toprakta yetiþir. Daðlarda, sert topraklarda yetiþmez. Bunun gibi hikmet de mütevazý olanlarýn kalplerinde geliþir. Kibirlilerin gönüllerinde geliþmez. Bir kimse baþýný yükseðe kaldýrýrsa, tavana deðer ve yaralanýr. Eðer eðerse tavan ona gölgelik olur, kendisini korur.
Bayezid Bestamî kuddise sirruh buyurur:
- Kul, insanlar arasýnda, kendisinden, daha kötü kimselerin bulunduðuna inandýkça kibirlidir.
Yahya bin Halil kuddise sirruh buyurur:
- Þerefli insan, ibadet edip, yükseldikçe tevazu gösterir, fakat adi insan, ibadet ettikçe böbürlenir.
Ancak kibirliye karþý, böbürlenmek caizdir. Sadaka vermek gibi sevaptýr. Kibir sahibine karþý tevazu eden kimse, kendisine zulm etmiþ olur. Bid'at sahibine ve kibirli zenginlere karþý kibirlenmek caizdir. Bu kibirlenmek kendini yüksek göstermek için deðil, onlara ders vermek, gafletten uyarmak içindir.
Hazreti Katade kuddise sirruh buyurur:
- Elbise, servet, güzellik ve ilim nimetleri kendisine verilip de tevazu göstermeyip, kibirlenenlerin bu varlýklarý kýyamet gününde, kendilerine vebaldir.
Rasûlü ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurur:
Allahü Teala buyuruyor ki: Kibriya, üstünlük ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde ortaklýða kalkýþaný hiç acýmadan cehenneme atarým.
Gene buyurdular ki:,
- Ýlk cennete girecek üç kiþi ile, ilk cehenneme girecek üç kiþi bana gösterildi. Cennete ilk girecek olanlar:
Þehidler ve efendisine hizmet ile Allah'a güzel ibadet eden köleler, ve kalabalýk aileye malik yoksul ve fakat iffet sahibi fakirlerdir.
Cehenneme girecek üç kiþi de:
Zalim emirler, zekatýný vermeyen zenginler ve kibirli yoksullardýr. (Tirmizi, Ýbni Hibban)
Ebubekir-i Hüzelî anlatýyor:
- Hasan Basrî ile bulunuyorduk. Amr b. el Ehtem geldi. Ve Emevilerin fesadý olan mihrabýn yan tarafýndaki, maksüreye geçmek istedi. Üzerine topuk döven, sýra ile altýn iþlemeli bir Çar'ý vardý. Sallana sallana yürüyordu. Hasan basri: "Aman aman, bu ne kibir, kibrinden kimseyi görmüyor. Kendi saðma, soluna bakarak gidiyor. Sen ne ahmaksýn, hakký ödenmemiþ, gayri meþru kazancýna bakar da böbürlenirsin. Vallahi sizin bu yürüyüþünüz delilerin yürüyüþü gibidir. Her uzuvda Allah'ýn bir nimeti ve þeytanýn da bir lokmasý vardýr.'' dedi.
Bunu duyan Ýbni Ehtem, kendisine özür dilemeðe gelince: "Bana özür dileme, Rabbine tevbe eyle, sen Allahü Teala'nýn:
- "Ýnsanlarý küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme, Allah, kendini beðenip övünen hiç bir kimseyi þüphesiz ki sevmez." (Sûre-i Lokman, 18) buyurduðunu duymadýn mý?" dedi.
Sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular:
- Üç þey helak edicidir: itaat edilen cimrilik, uyulan heva-i nefs kulun kendisini beðenip böbürlenmesi.
Bir hadis-i kudsî'de Allahü Teala þöyle buyurur:
- Kibir ve yücelik benim gömleðim, azamet ve ululuk da benim cübbemdir. Bunlarla benimle münazaraya kalkaný kýrarým. (Hakim Müstedrek)
Cennet ile cehennem biribirine üstünlük tasladý.
Cehennem:
- Bütün kodamanlar, mütekebbir ve cebbarlar bendedir, dedi,
Cennet de:
- Ya rab! Bana ne oluyor ki, hep zayýflar, düþükler ve acizler bana giriyor, deyince, Allahü Teala ve tekaddes hazretleri cennete;
- Sen benim rahmetimsin! Seninle kullarýmdan dilediðime rahmet ederim, buyurdu. Cehenneme de:
- Sen benim azabýmsýn, seninle de dilediðime azab ederim. Her ikinizi de dolduracaðým, buyurdu. (Buharî ve Müslim)
Kibir, büyüklenme; bütün kötü sýfatlarýn köküdür, anasýdýr. Mezmum ve habis sýfatlarýn baþkanýdýr. Þeytan kibiri ve hasedi yüzünden huzurdan tard edildi, kovuldu, mel'un oldu. Ve bir çok kötü huylarýn merkezi, menba'ý oldu. Kibir, cimrilik, hased, kin, acelecilik, korkaklýk ve her türlü þekavet gibi, daha nice kötü sýfatlarýn sahibi oldu.
Kibriya; Allahü Teala ve tekaddes hazretlerinin, kendisine has, mümtaz sýfatlarýndandýr. O sýfatýný, hiç bir mahlukunda, kulunda görmek istemez, insanýn baþlangýcý, kirli bir su, sonu da çürümüþ bir cife olduðuna göre, insana düþen, yakýþan, haddini bilip, Rabbisine itaat etmektir.
Yalnýz nefsinin arzusu peþine yönelirse, þeytan onun bu gafletinden, istifade ederek, kibir, hased, kin, þekavet, merhametsizlik, ahmaklýk gibi, kötü huylarýný ona giydirir. Sonunda o kiþi dünyaya hiç ölmeyecekmiþ gibi sýmsýký sarýlýr. Nefsi azdýkça azar, kendisini, her cihetle insanlarýn en deðerlisi, en bilgili ve akýllýsý, hülasa en büyüklerinden olarak görmeye baþlar. Þeytanýn maskarasý olur. Bu hale düþünce Allahü Teala'nýn nusretinden mahrum olur. Daima içi sýkýlýr. Hiç bir dünyevî þey onu tatmin edemez. Ne zenginlik, ne sýhhat, hiç biri...
Dikkat edilirse her kibirli ayný zamanda ahmakdýr. Ahmak olmasa, haddini bilir, kendisini diðer fertlerden üstün görmez, bilakis tevazu haline gelip onlara her hususta yardýmcý olur.
Ahmed er-Rufaî Kuddise sirruh hazretleri:
- Bizim yolumuzdan, kibirliler, ahmaklar ve cimriler istifade edemez, buyurmuþlardýr.
Her kibirli ayný zamanda hasud ve kincidir. Çünkü yalnýz kendisini gördüðü, büyüklendiði için, baþkasýnýn, baþkalarý tarafýndan iltifat gördüðüne üzülür, iltifat gören þahsa karþý kini, hasedi, düþmanlýðý artar. Çünkü onun yoldaþý rehberi þeytanü'l-laîn olmuþtur.
Gene dikkat edilirse kibirli kimse, katiyyen baþkasýnýn yardýmýnda bulunmaz. Cimridir, baþkasýnýn diðer baþkasýna yardým etmesini dahî iyi görmez. Ýster ki o þahýs sýkýntýda olsun, keder, üzüntü içinde bulunsun, kendisine bu gibi yardýmlaþmalar nasib olmadýðý için, bunlarý düþündükçe öfkesi kederi artar. Ukbasýný kaybettiði gibi, dünyasýný da kendine zehir eder.
Mümkün olduðu kadar, bu kötü sýfatlarla muttasýf olan kimselerden uzaklaþmalý. Zaruret ve akrabalýk halleri varsa, kýsaca görüþüp, konuþup iyi ahlak sahibi, saliklerin yanýna dönmeli. Kalbi kasvetli kimselerle ihtilaf etmekten katiyyetle sakýnmalý. Kerhen dahi ülfet edilse bile kalb, dolayýsýyla gene katýlaþýr, bulanýr, gönül revnaklýðini kaybeder.
Allahü Teala'nýn izzetlediði, doðuþtan, hilkaten güzel ahlaklarla ziynetlediði kullarý ve arifi billahlar hariç; bu kötü huylar halkýn kýsmý azamýnda, az da olsa mevcuttur. Bundan tamamen sýyrýlabilmek için kuvvetle nefis mücadelesine giriþmek gerekir. Bunun da ilacý, bol bol istiðfar çekmek, ve Allahü Teala ve tekaddes hazretlerinin, Kur'aný Kerim'indeki emir ve yasaklarýna, haram ve helal mevzularý üzerinde hassasiyetle durmak, bilhassa ibadetlere devam etmek, her hususta ihlas ve istikamet üzere bulunmak iktiza eder.
Bunlarý kemaliyle ifa ettikten sonra, ikinci olarak da bulunduðu takdirde bir mürþid-i kamil'e teslim olmak suretiyle nefsin serkeþliðinden kurtulmaða gayretli olmak gerekir.
Ayrýca ucûb, vardýr ki, kiþinin amellerini, her hattý hareketini noksansýz görüb, kendini beðenip böbürlenmesidir. Bu da sahibini kibre sevk eder. Bu suretle ucûbdan da kibir doðar.
Ucûb sahibi günahlarýný unutur, ibadetlerinin hepsinin kabul olduðunu zanneder. Katiyyen ibadetindeki noksanlýðý görmez.
Üstelik ibadet yapýyorum diye övünür, Allah'ýn nusret ve yardýmý ile ibadet ettiðini unutur. Ucûb sahibi kendisini, hem de amellerini beðenir. Allahü Teala'nýn has kulu olduðunu zanneder, bu suretle mekrinden de emin olur.
Ucûb, kiþinin Allahü Teala'nýn vermiþ olduðu nimeti, Allahü Teala'ya nisbet etmeyip, kendinin eseri, olarak görmesidir.
Haberde gelmiþtir ki:
- Ameli ile nazlananýn, namazý baþýndan yukarý geçmez. Yani, Allah'a yükselmez. Günahýný kabul ve müterif olduðun halde gülmen, amelinde nazlandýðýn halindeki aðlamandan senin için daha hayýrlýdýr." diye varid olmuþtur.
radyobeyan