Minhacut Talibin
Pages: 1
Vekalet By: Gulinur Date: 21 Kasým 2010, 14:29:25
VEKALET

L.VEKALET


 

Kiþinin vekil tayin ettiði iþleri, mülkiyet veya velayeti sebebiy­le bizzat kendisinin yapmasý sahih olmasý þarttýr. Buna göre çocu­ðun, delinin, kadýnýn ve ihramlýnm nikah akdi için vekil tayin etme­si sahih deðildir. Çocuðun mal, nikah ve vasiyet gibi haklarý husu­sunda velisini vekil tayin etmesi sahihtir. Gözleri görmeyen kiþi, alým satým akdi konusunda bu hükümden müstesna olup vekil tayin etmesi sahihtir.

Kiþinin vekalet yoluyla yapacaðý iþin bizzat kendisi için sahih olmasý þarttýr. Bu bakýmdan çocuðun ve delinin vekil olmasý sahih deðildir. Keza kadýn ve ihramlmm nikah akdi için vekil olmasý sahih deðildir. En sahih kavle göre, eve girmeye izin vermek ve hediyeyi sahibine ulaþtýrmada güvenilir çocuðun sözüne itimat edilir. En sa­hih kavle göre köle, nikahý kabul etme hususunda vekillik yapabilir. Ama nikahý teklif etmede vekil olamaz.

Vekalet konusu olan þeyin müvekkilin mülkünde olmasý þart­týr. Þu halde kiþinin ileride mülkiyetine alacaðý köleyi satmak üzere vekil tayin etmesi ve evlenecek bir kadýný boþamak için baþkasýna vekalet vermesi en sahih kavle göre geçersizdir.

Vekalet konusu olan iþ vekalete elveriþli olmalýdýr. Bu itibarla, ibadetleri ifa etmek için baþkasýný vekil tayin etmek sahih deðildir. Ancak hac ibadetini eda etmek, zekâtý hak sahiplerine daðýtmak ve kurbaný kesmek için vekil tayin etmek caizdir. Þahitlik, ilâ, lian gibi yeminlerde vekil tayin etmek caiz olmaz. En sahih kavle göre zihar akdi için vekil tayin etmek sahih deðildir.

Alýþveriþ yapmak, hîbe, selem, rahin, nikah, talâk gibi sair akidler ile akdi bozmak, borçlarý teslim almak ve teslim etmek, mah­kemede dava açmak ve davaya cevap vermek gibi hususlarda vekil tayin etmek sahihtir. Keza Ölü araziyi ihya etmek, av avlamak ve odun toplamak gibi herkese mubah olan þeyleri mülk edinmek için vekil tayin etmek, en zahir kavle göre sahihtir. En sahih kavle göre, ikrar akdinde vekil tayin etmek sahih deðildir. Kýsas, had ve kazif gi­bi insan haklarýna taallûk eden cezalarýn îfasý için vekil tayin etmek sahihtir. Zayýf kavle göre, müvekkil hazýr da olsa vekilin ifadesine göre cezalarý ifa etmek caizdir.

Vekalet konusu olan iþin bazý yönleri bilinmelidir. Fakat her yönünün bilinmesi þart deðildir. Bir kimse baþkasýna: "Az veya çok iþlerde veya bütün iþlerimde seni vekil tayin ettim veya her þeyi sa­na havale ettim." derse, vekalet belirsiz olduðundan sahih deðildir. Þayet: "Mallarýmý satmak veya kölelerimi azad etmek için seni vekil tayin ettim." derse, böyle bir vekalet sahihtir. Kiþi kendisine bir köle satýn almak için birisini vekil tayin ederse, kölenin türünü, bir ev satýn almak isterse, mahalle ve sokaðýný belirtmesi vacibtir. En sa­hih kavle göre paranýn miktarýný belirtmesi vacib deðildir.

Müvekkilin vekalet vermeye razý olduðunu hissettiren bir lafzý söylemesi þarttýr. Müvekküm vekiline: "Þu hususta seni vekil tayin ettim, onu sana havale ettim veya o hususta sen veküimsin." deme­si gibi. Þayet müvekkil sadece: "Sat, azad et" derse bununla da izin gerçekleþmiþ olur. Vekilin lafzen: "Kabul ettim." demesi ise þart de­ðildir. Zayýf kavle göre kabulün lafýzla olmasý þarttýr. Bir baþka zayýf kavle göre ise: "Seni vekil tayin ettim." gibi akid lafýzlarýna karþýlýk kabulün lafýzla olmasý þarttýr. Ancak: "Sat, azad et." gibi emir lafý­zlarýna karþýlýk kabulün lafýzla olmasý þart deðildir. En sahih kavle göre, vekaleti bir þarta baðlamak sahih olmaz.

Vekaleti þarta baðlamanýn caiz olmasýný kabul etmemiz halin­de müvekkilin tasarruf için bir þart ileri sürmesi caizdir. Müvekkil vekiline: "Seni vekil tayin ettim ve seni azlettiðim zaman vekilim-sin." derse, en sahih kavle göre: "Seni vekil tayin ettim." lafzý ile ve­kalet derhal geçerli olur. Þarta baðlanan vekaletten azledildikten sonra vekilin vekaletinin kendiliðinden iade olunup olunmadýðý, ko­nusunda iki vecih vardýr. Bu iki vecih görevden almayý þarta baðla­ma hakkýnda da geçerlidir.

 

1. Mutlak ve Mukayyed Satýþta Vekilin Uyacaðý Hususlar

Müvekkil mutlak satýþ akdi için vekil tayin ederse, vekil malý akdin yapýldýðý beldenin parasýndan baþka bir para ile veya vadeli veya aþýrý bir aldanma ile satamaz. Aþýrý aldanmadan maksat, genel­likle olmasý ihtimal dahilinde olmayan fazla bir aldanmadýr. Vekil bu üç þekilden birine göre malý satar ve müþteriye teslim ederse malý tazmin eder.

Müvekkil malý vade ile satmak üzere vekil tayin eder ve vade­yi belirtirse, vekilin bu þarta uymasý lazýmdýr. Vadeyi belirtmeksizin tayin ederse, en sahih kavle göre böyle bir vekalet sahihtir. Misli olan mallarda vade, halk arasýndaki örfe göre takdir edilir.

Vekil, malý kendi adýna satýn alamaz ve küçük çocuðuna sata­maz. En sahih kavle göre babasýna veya balið olan çocuðuna satabi­lir. Satýþ akdi yapan vekil bedeli teslim alýr ve malý teslim eder. Be­deli almadan malý teslim edemez. Bu þekilde davranmazsa malý taz­min eder.

Bir malý satýn almak için tayin edilen vekil, ayýplý malý satýn alamaz. Malý zimmetine baðlý olarak satýn alýr da malýn ayýbýný bil­mezse ve bedele denk ise, mal müvekkile ait olur. Ancak malýn ayý­plý olduðunu bilirse, en sahih kavle göre mal müvekkilin olmaz. Aypýlý mal bedele denk olmayýp, vekil ayýbý biliyorsa mal kendisinin olur. Þayet ayýplý olduðunu bilmiyorsa ve paraya denk deðilse, en sa­hih kavle göre müvekkilin olur. Ayýplý olduðunu bilmeden malý satýn almýþ ve müvekkil adýna olmuþsa, bu takdirde hem vekil hem de müvekkil malý geri verebilir.

Vekil tayin edildiði iþi yapabilecek durumda ise, müvekkilden izin almadan tayin edildiði iþ için vekil tayin edemez. Ýþi güzel bir þe­kilde yapabilecek durumda deðilse veya ona layýk deðilse müvekkil­den izin almadan vekil tayin etmesi sahihtir. Þayet iþ çok olur ve ve­kil tümünü yapmaktan aciz kalýrsa, mezhep alimlerince kabul edi­len rivayete göre yapmasý mümkün olanýn dýþýnda kalan kýsým için vekil tayin eder.

Müvekkil vekiline izin verip: "Kendine bir vekil tayin et." der­se ve o da bir vekil tayin ederse, bu ikinci vekil birinci vekilin vekili olur. En sahih kavle göre ikinci vekil, birinci vekilin azledilmesi ve­ya ölmesi gibi bir sebeple azlolmasý ile azlolur.

Müvekkil vekiline: "Benim için bir vekil tayin et." derse, bu ikinci vekil müvekkilin vekili olur. Keza hiçbir þart belirtmeksizin: "Bir vekil tayin et." derse, en sahih kavle göre müvekkil adýna tayin edilmiþ olur. Ben diyorum ki; bu iki durumda bir vekil, diðer vekili azledemez veya birinin azlolmasý ile diðeri azlolamaz.

Vekilin bir baþkasýný vekil tayin etmesini kabul etmemiz halin­de, güvenilir birisini tayin etmesi þarttýr. Müvekkil güvenilir birinin tayin etmezse, vekil baþkasýný tayin eder. Vekil, güvenilir birisini ta­yin eder de sonradan fasýk olduðu anlaþýlýrsa, en sahih kavle göre onu azledemez. Allah daha iyi bilir.

 

2. Vadeli Mukayyed Satýþta Vekilin Uyacaðý Hususlar
 

Müvekkil vekiline: "Malýmý falan þahsa veya þu günde veya þu pazarda sat." diye bir kayýt koyarsa vekilin müvekkilin emrine uy­masý lazýmdýr. Pazarý tayin etme konusunda bir vecih vardýr: Belirtilen pazarla ilgili özel bir maksat yoksa, vekil malý baþka bir pazar­da satabilir.

Müvekkil: "Malýmý yüz liraya sat." derse, vekil bu bedelden da­ha aþaðý bir bedelle satamaz. Müvekkil vekiline: "Þu dinarla þu ev­safta bir koyun satýn al." der, vekil ayný evsafta iki koyun alýr da bir koyun bir dinar deðerinde deðilse, müvekkil adýna sahih bir akid ol­maz. Her bir koyun mevcut dinara eþit ise, en zahir kavle göre akid sahihtir. Mülkiyet hakký müvekkilindir.

Müvekkil, malýnýn belli bir kýsmý ile bir þeyi satýn almayý em­reder de vekil zimmetine baðlý olarak satýn alýrsa, alman mal müvekkilin olmaz. Keza müvekkil malý vadeli almasýný emreder de vekil peþin satýn alýrsa, en sahih kavle göre müvekkil için geçerli sayýlmaz. Vekil müvekkilin emrine muhalefet ederek malýný satar veya ayný malla satýn alýrsa, böyle bir tasarruf geçersizdir.

Vekil müvekkilin ismini zikretmeden zimmetine baðlý bir malý satýn alýrsa, bu malý kendi þahsýna satýn almýþ sayýlýr. Müvekkilinin ismini zikreder de satýcý: "Bu malý sana sattým." derse, vekil ise: "Falan için satýn aldým." diye cevap verirse, keza en sahih kavle göre mal vekil için olur. Eðer satýcý: "Müvekkilin Zeyd'e sattým." der, ve­kil de: "Onun için aldým." derse, mezhep alimlerince kabul edilen ri­vayete göre akid geçersizdir.

Vekil, müvekkilin malý üzerinde güvenilir bir emanetçi hükmündedir. Her ne kadar ücret karþýlýðý tayin edilmiþ ise de hüküm böyledir. Þayet vekil mala karþý kusur gösterirse, malý taz­min eder. Ancak en sahih kavle göre, bununla azledilmiþ sayýlmaz. Akdin hükümleri müvekkile deðil vekile taallûk eder.

Malýn görülmesi ve akdin geçerli sayýlmasý akid meclisinden ayrýlmaya göre dikkate alýnýr. Müvekkil deðil de vekil bedelin mec­liste teslim edilmesini þart koþmuþsa vekilin sözü geçerlidir.

Vekil bir malý satýn alýr da malýn bedelini müvekkilden almýþ ise, satýcý bedeli vekilden ister. Müvekkil bedeli vekile ödememiþse ve bedel belli bir mal ise, satýcý vekilden talep edemez. Bedel vadeli olup zimmette zikredilmiþ ise, satýcý vekilden talep eder.

Müvekkil vekilin vekaletini inkar eder veya onu tanýmadýðýný söylerse, satýcý hakkýný vekilden talep eder.Vekilin vekaletini itiraf

ederse, müvekkilden isteyebildiði gibi en sahih kavle göre vekilden de talep edebilir.

Vekil zamin, müvekkil ise asýl hükmündedir. Vekil malý satýp bedeli alýr ve bedel henüz eli altýnda iken telef olur da satýlan malýn bir baþkasýna ait olduðu anlaþýlýrsa, vekil de vekaletim itiraf ederse en sahih kavle göre, müþteri vekile müracaat eder. Sonra vekil müvekkile baþvurur. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, müþteri ilk baþta müvekkile baþvurur. Doðusunu Allah bilir.

 

3. Vekalet Akdi Caiz Olan Bir Akiddir

Vekalet akdi, hem vekil için hem de müvekkil için caiz olan bir akiddir. Müvekkil, vekil hazýr iken onu azlederse veya "Vekaletini kaldýrdým veya iptal ettim veya seni vekaletten çýkardým." derse ve­kil azledilmiþ sayýlýr. Vekil hazýr deðilken azledilse hemen azledilmiþ olur. Bir kavle göre, vekil azledildiðini Öðrenmedikçe azledilmiþ ol­maz. Þayet vekil: "Kendimi azlettim veya vekaleti geri verdim." der­se azledilmiþ sayýlýr.

Vekil veya müvekkil ölüm veya delilik gibi keza en sahih kavle göre, devamlý baygýnlýk gibi bir sebeple tasarruf ehliyetini kaybeder­se, azledilmiþ sayýlýr. Müvekkilin tasarruf hakkýnýn mülkiyetinden çýkmasý ile de vekil azledilmiþ olur. Vekil, vekaletini unutarak veya zalimin zulmünden korkmasý gibi gizli bir maksatla vekaletini inkar ederse, azledilmiþ olmaz. Fakat bir maksat olmaksýzýn vekaletini in­kar ederse azledilmiþ olur.

Vekil ve müvekkil vekaletin aslýnda veya sýfatýnda anlaþ­mazlýða düþerlerse; örneðin vekil: "Malý borca satmak için veya yir­mi liraya satmak için beni vekil tayin etti." der, müvekkil de; "Peþin satmak üzere veya on liraya satm almak üzere vekil tayin ettim." derse, müvekkil yemini ile birlikte tasdik edilir.

Vekil, müvekkilin kendisine emrettiðini zannederek bir cariye­yi yirmi liraya satm alýrsa, müvekkil de, "On liraya satm almasý için izin vermiþtim." diyerek ve yemin ederse, bu durumda bakýlýr: Vekil müvekkilin malýnýn aynýsý ile satm almýþ ve akid esnasýnda müvek­kilin ismini zikretmiþse veya malý falan kiþi adýna onun malý ile satm aldýðýný akidden sonra söylerse ve satýcý onu bu sözünde tasdik ederse her iki durumda da akid batýl sayýlýr. Þayet satýcý onu tekzip eder ve vekil tayin edildiðinden habersiz olduðuna yemin ederse, satýn alma akdi vekil adýna gerçekleþmiþ olur. Keza malý borca satýn almýþ ve müvekkilin ismini zikretmemiþ veya zikretmiþse ve satýcý onu müvekkilin ismini zikrettiðini tekzip ederse, en sahih kavle göre akid vekil adýna gerçekleþmiþ olur.

Satýcý, müvekkilin adýný zikrettiði konusunda vekili tasdik ederse, akid batýl sayýlýr. Akdin vekil adýna gerçekleþtiðine karar ve­rirsek müvekkilin: "Þayet yirmi liraya satýn almak üzere sana em-retmiþsem onu sana yirmi liraya satýyorum." þeklinde vekile teklif­te bulunmasý için hakimin müvekkile ricada bulunmasý müste-habtýr. Akdin kendisine helal olmasý için vekilin de: "Satýn alýyo­rum." demesi lazýmdýr. Þayet vekil, "izinli kýlýndýðým konuda tasar­rufta bulundum." der ve müvekkil de bu iddiayý inkar ederse, müvekkil yemini ile birlikte tasdik edilir. Bir kavle göre, vekil tasdik edilir.

Malýn telef olmasý konusunda yemini ile birlikte vekilin sözü kabul edilir. Keza malýn müvekkile iade edildiði hususunda da veki­lin sözü kabul edilir. Zayýf kavle göre ise, ücret karþýlýðý tayin edilen vekilin malý iade ettiði hususundaki sözü kabul edilmez. Þayet vekil, müvekkilin elçisine malý teslim ettiðini iddia eder de elçi bunu inkar ederse, elçinin sözü tasdik edilir. En sahih kavle göre müvekkilin, vekilin sözünü tasdik etmesi gerekmez. Eðer vekil: "Parayý aldým ve telef oldu." der, müvekkil de bu iddiayý inkar eder ve ihtilâf malý tes­lim etmeden önce olmuþsa müvekkilin sözü kabul edilir. Aksi halde (ihtilâf, mal teslim edildikten sonra olmuþ ise) mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, vekilin sözü geçerli sayýlýr.

Borcun edasý için tayin edilen vekil borcu ödediðini söyler de hak sahibi bu iddiayý inkar ederse, yemini ile birlikte hak sahibinin sözü kabul edilir. En zahir kavle göre, delili olmadýkça vekilin sözü, müvekkilin aleyhine tasdik edilemez.

Yetimin iþlerine bakan kiþi, yetim buluða erdikten sonra malý kendisine teslim ettiðini iddia ederse, en sahih kavle göre delil göstermesi gerekir. Vekil (kendisine emanet býrakýlan kiþi) mal sahi­bi malýný talep ettiðinde en sahih kavle göre: "Þahit getirmedikçe malým veremem." diyemez. Malý gasp eden kiþi ile malý geri vermede sözü geçerli olmayan kiþi, mal sahibi þahit göstermedikçe malý kendisine vermeyebilir.

Bir kimse borçluya gelerek: "Alacaklý sende bulunan borç malýný veya malýný almam için beni vekil tayin etti." der ve alacaklý onu bu sözünde tasdik ederse, malý ona teslim edebilir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, vekil tayin edildiðine dair þa­hit göstermedikçe borçlunun malý ona teslim etmesi gerekmez.

Bir kimse borçluya, "Hak sahibi beni sana havale etti." der, borç­lu onu bu sözünde tasdik ederse en sahih kavle göre, malý ona teslim etmesi gerekir. Ben diyorum ki þayet: "Ben hak sahibinin varisiyim." der ve borçlu onu tasdik ederse, mezhep alimlerince kabul edilen riva­yete göre, malý ona teslim etmesi vacibtir. Allah daha iyi bilir.

 

M. ÝKRAR (ÝTÝRAF)

(Þer'i ýstýlahta ikrar, kiþinin baþkasýna ait olup kendisi üzerin­de bulunan bir hakký haber vermesidir. Ýkrarýn rüknü dörttür: Ýkrar eden, lehine ikrar edilen, lafýz ve ikrar edilen þey.)

Mutlak tasarruf ehliyetine sahip olan kimsenin ikrarda bulun­masý sahihtir. Çocuk ve delinin ikrarý ise geçersizdir. Çocuk, dokuz yaþýnda iken ihtilâmla buluða erdiðini iddia ederse, kendisine yemin verdirmeden iddiasý tasdik edilir. Ancak yýl itibarýyla buluða erdiði­ni iddia ederse, delil göstermesi istenir.

Sefih ve müflisin ikrarý ile ilgili hükümler yukarýda hacr ve if­las bölümünde açýklandý.

Kölenin ikrarý, cezayý gerektiren durumlarda kabul edilir. Köle, cezayý gerektirmeyen bir cinayet sebebi ile borçlu olduðunu itiraf eder de efendisi bu konuda onu yalanlarsa, borç kölenin zim­metine geçer, bedenine taallûk etmez.

Köle, bir akid sebebi ile borçlu olduðunu ikrar eder ve ticaret için kendisine izin verilmemiþse, bu ikrarý efendisi hakkýnda geçerli olmaz. Ticarette izinli kýlmmýþsa, ikrarý efendisi için geçerli olur. Ýkrar edilen borçlar, kölenin kazancýndan ve elinde bulunan maldan ödenir.

Kiþinin ölümcül hastalýðýnda yabancý bir kimse hakkýnda yap­týðý ikrar, keza mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre mi­rasçýlarý hakkýndaki ikrarý sahihtir. Sýhhatli iken bir kimseye borcu olduðunu ikrar eden kiþi, hastalýðýnda baþka bir kiþiye daha borçlu olduðuna ikrar ederse bu, birinci kiþinin borcunun ödenmesi için öncelik sebebi olamaz.

Bir kimse sýhhatli iken veya hasta iken bir kiþiye borçlu oldu­ðunu ikrar eder de öldükten sonra mirasçýlarý bir baþkasýna borçlu olduðunu söylerse, en sahih kavle göre bu birinci kiþinin borcunun ödenmesinde öncelik sebebi olamaz. Zorlanan kiþinin ikrarý sahih deðildir.

Kendisi adýna ikrar yapýlan kiþinin, ikrar edilen mala sahip ol­ma ehliyeti bulunmalýdýr. Örneðin bir kimse: "Þu hayvanýn bende þu kadar borcu var." derse bu sahih olmaz. Ancak hayvaný kiralamak gibi bir sebeple sahibine karþý borçlu olduðunu söylerse sahihtir.

Bir kimse, Hind'in karnýndaki ceninin veraset veya vasiyet yo­lu ile, "Bende þu kadar borcu var." diye ikrar ederse bunu ödemesi gerekir. Eðer borç kiþinin mümkün olmayan bir yönüne isnat edile­rek söylenirse bu ikrar boþ sözden ibaret olur. (Kiþinin, "Hind'in karnýndaki cenin, bana borç verdi veya bana þu malý sattý." demesi gibi. Burada ikrarýn yalan olduðu kesindir). En zahir kavle göre mutlak þekilde yapýlan ikrar sahihtir.

Kendisi adýna ikrar yapýlan kiþi, ikrar edeni yalanlarsa en sa­hih kavle göre, mal ikrar edenin elinde kalýr. Ýkrar eden kiþi tekzip edildiðinde ikrarýndan döner ve: "Ben ikrarýmda hata ettim." derse, en sahih kavle göre sözü kabul edilir.

 

1. Ýkrar Lafzý

Lafýz ikrarýn bir rüknüdür. Bir kimse: "Zeyd'in bende þu kadar malý vardýr." derse, bu ikrar olur. Kiþi borcu için: "Üzerimde veya zimmetimde." veya her hangi bir mal için: "Beraberimde veya yanýmda." derse, bu da ikrar olur. Ancak bir kiþi bir baþkasýna: "Be­nim sende bin liram vardýr." der o da cevap olarak: "Ölç, al, onu al, üstünü mühürle veya kesene koy." derse, ikrar olmaz. Þayet ona: "Bela, evet, doðru söyledin, beni ondan kurtardýn, onu ödedin veya ben onu ikrar ediyorum." derse ikrar olur. Sadece: "Ben ikrar ediyo­rum veya ben onu ikrar ediyorum." derse ikrar olmaz. Þayet: "Þu kadar borcum sende deðil midir?" der o da: "Bola veya evet" derse, bu ikrar olur. "Evet" lafzý hakkýnda bir vecih vardýr: Bu lafýzla ikrar olmaz.

Þayet alacaklý borçlusuna: "Sendeki bin liramý öde." der, borç­lu da: "Olur, yarýn öderim; bana bir gün veya oturuncaya kadar, ke­seyi açýncaya kadar veya anahtarý buluncaya kadar mühlet ver." derse, en sahih kavle göre bu bir ikrardýr.

 

2. Ýkrar Edilen Mal
 

1- Ýkrar edilen mal, ikrar edenin mülkü olmamalýdýr. Eðer ki­þi: "Zeyd'de olan evim veya elbisem veya borcum Amr'mdýr." derse, bu geçersiz bir sözdür. Þayet kiþi þu mal, falan kiþinindir ve onu ik­rar edinceye kadar mülkümdür derse; ilk sözü ikrar, ikinci sözü ise boþ sözden ibarettir.

2- Ýkrar edilen malý, ikrar edilene teslim etmek için ikrar ede­nin elinde bulunmalýdýr. Þayet kiþi, elinde olmayan bir malý ikrar eder de sonra eline geçerse, ikrarýn gereði yerine getirilir. Bir kimse bir baþkasýnda bulunan kölenin hür olduðunu ikrar eder de sonra onu satýn alýrsa 6 kölenin hür olduðuna hüküm verilir. Sonraki ik­rarýnda: "Onun aslý hürdür." derse, satýn almasý köle için fîdye yeri­ne geçer.

Köleyi elinde bulunduran kiþi, onu azad ettiðini söylerse, mez­hepçe kabul edilen rivayete göre, müþteri açýsýndan satýþ akdi fidye, satýcý açýsýndan ise satýþ muamelesi olur. Bu takdirde sadece satýcý için meclis muhayyerliði ve þart muhayyerliði sabit olur.

Kiþi üzerinde bulunan meçhul bir hakký ikrar ederse, bu sahih­tir. Meselâ, "Onun bende bir þeyi vardýr." dediði zaman, o az da olsa mal olabilecek her hangi bir þey ise, yapacaðý açýklama kabul edilir, ikrar edilen hak mal olacak durumda olmayýp mal olabilecek cins­ten, mesela; bir buðday habbesi veya talim edilmiþ köpek veya tezek gibi faydalanýlmasý helal olan necis bir þey ise, en sahih kavle göre açýklamasý kabul edilir. Fakat ikrar edilen hak domuz veya istifade edilmeyen veya köpek gibi mal edinilmesi caiz olmayan bir þey ise,açýklamasý kabul edilmez. Kiþi açýklamasýnda hastayý ziyaret etmek veya selâmý almak gibi bir hakký kastederse, ikrarý kabul edilmez.

Bir kimse üzerinde herhangi bir malýn veya deðerli bir malýn veya büyük bir malýn veyahut çok malýn olduðunu söylerse, ikrar edeceði þeyin en az miktarý kabul edilir. Keza ikrar edeceði þey ümmü veled olursa, en sahih kavle göre bu konudaki açýklamasý ka­bul edilir. Ýtiraf edeceði þey köpek ve meytenin derisi gibi necis bir þey ise, ikrarý kabul edilmez.

Bir kimse: "Üzerimde böyle bir hakký vardýr." derse, bunun hükmü yukarýda geçtiði gibi: "Üzerimde bir þey vardýr." demesinin hükmü gibidir. "Üzerimde bir þey, bir þey veya böyle böyle bir malý vardýr." derse, tekrar yapmamýþ gibidir. Þayet: "Üzerimde bir þeyi ve bir þeyi veya þöyle ve þöyle bir hakký vardýr." derse, iki þey vermesi vacib olur. Eðer dirhem kelimesini nasp ile yani "dirhemen" veya ref ile "dirhemün" veya cer ile "dirhemin" þeklinde telaffuz ederek: "Üzerimde bir dirhemi vardýr." diye itiraf ederse, bir dirhem ödeme­si lazýmdýr. Þayet dirhem kelimesini "dirhemen" þeklinde nasp ile söyleyerek: "Üzerimde þöyle þöyle dihemi vardýr." derse, mezhepçe kabul edilen rivayete göre, iki dirhem vermesi vacibtir. Ref veya cer haliyle söylerse bir dirhem vermesi gerekir. Eðer ref, nasp ve cer de­nilen her üç halde "vav" harfini zikretmeden itirafta bulunursa bir dirhem ödemesi lazým gelir. Eðer: "Üzerimde bin ve bir dirhemi vardýr." derse, dirhem dýþýnda elf (bin) hakkýndaki açýklamasý kabul edilir. Þayet üzerimde yirmi beþ dirhemi vardýr derse, en sahih kav­le göre tümü dirhem olarak kabul edilir.

Bir kimse: "Ýkrar ettiðim dirhemlerin ölçüsü eksiktir." derse, bu durumda beldenin dirhemleri tam olur ve "eksik" lafzýný ikrarý ile birlikte söylemiþse açýklamasý kabul edilir. Ýkrarýndan ayýrarak söylerse açýklamasý kabul edilmez. Beldenin dirhemlerinin ölçüsü eksik olur da "eksik" lafzýný ikrarý ile birlikte söylerse, açýklamasý yine kabul edilir. Keza Ýmam'm kesin beyanýna göre ikrarýndan ayrý söylemiþse de açýklamasý kabul edilir.

Dirhemlerin bozuk olduðunu beyan ederse, bunun hükmü az önce geçen noksan dirhemlerin hükmü gibidir. Þayet: "Onun üze­rimde birden ona kadar dirhemi vardýr." derse, en sahih kavle göre dokuz dirhem vermesi lazým gelir. Þayet, "f " harfini beraberlik anlamýnda kullanarak, "Üzerimde on ile beraber bir dirhemi vardýr." derse on bir dirhem, hesap yapmayý kastederse on dirhem vermesi lazýmdýr. Ancak "beraberlik veya hesabý" kastetmezse bir dirhem ödemesi gerekir.

 

3. Ýkrarýn Bazý Nevileri

Bir kimse: "Kýndaki kýlýcý veya sandýktaki elbisesi yaným-dadýr." derse, km ve sandýðý vermesi gerekmez, "içinde kýlýç olan kýný veya elbise olan sandýðý yanýmdadir." þeklinde ikrar ederse, yal­nýz km ve sandýðý vermesi gerekir. "Baþýnda sarýk olan kölesi yammdadýr." derse, en sahih kavle göre sarýðý vermesi gerekmez. Þayet: "Yanýmda eðeri ile birlikte hayvaný veya nakýþlý elbisesi vardýr." derse, bunlarýn tümünü, (hayvaný eðeri ile ve elbiseyi nakýsý ile birlikte) vermesi lazýmdýr.

Bir kimse: "Babamýn mirasýnda bin lira borç vardýr." derse, bu babasýnýn borcu bulunduðunun ikrarýdýr. Eðer: "Babamdan aldýðým mirasta bin lira borç vardýr." derse bu, bin lirayý hîbe etmek üzere verilen sözün ikrarýdýr. Þayet: "Onun bende bir dirhemi, bir dirhe­mi vardýr." derse, bunu tekit için söylediðini kabul etmemiz halinde bir dirhem vermesi lazýmdýr. Ama, "Onun bende bir dirhemi ve bir dirhemi vardýr." derse, iki dirhem vermesi gerekir. Eðer, "Bende bir dirhemi ve bir dirhemi ve bir dirhemi vardýr." derse, ilk iki ikrar için iki dirhem vermesi lazýmdýr. Üçüncü ikrara gelince, bununla ikinci­sini tekit etmeyi kastederse bir þey vermesi gerekmez. Eðer bunun­la söze baþlamaya niyet ederse, üçüncü bir dirhem vermesi gerekir. Keza üçüncü lafýzla birinci lafzý tekit etmeye niyet ederse veya hiç­bir þeyi kastetmeden söylerse, en sahih kavle göre, üçüncü bir dir­hem vermesi lazým gelir.

Bir kimse müphem bir hakký ikrar ederse, meselâ: "Onun bir þeyi veya bir elbisesi bendedir." derse, kendisinden bu hakkýn ne ol­duðunu açýklamasý istenir. Açýklama yapmamakta ýsrar ederse en sahih kavle göre açýklama yapýncaya kadar hapsedilir. Þayet müphem olaný açýklar da kendisi lehine ikrar yapýlan kiþi onu tek­zip ederse, hakkýný açýklamalý ve iddia etmelidir. Reddetmekte ikrar yapanýn sözü geçerlidir. Bir kimse: "Onun bende bin lirasý var." der, ikinci günde yine: "Onun bende bin lirasý var." derse sadece bin lira vermesi lazým gelir.

Ýkrar edilen hakkýn miktarý ayrý ayrý olursa, az miktar çok miktara dahil edilir. Þayet üzerindeki hakký kýrýk ve saðlam lira gi­bi ayrý ayrý iki sýfatla nitelendirir veya satýþ ve borç gibi ayrý ayrý iki cihete dayandýrýr veya: "On lirayý cumartesi günü aldým ve pazar günü de on lira aldým." derse, her üç halde de zikrettiði iki hakký ödemesi lazýmdýr. Yani biri diðerine dahil olmaz. Þayet: "Onun ben­de içki veya köpek ücretinden bin lirasý vardýr veya bin lirasýný öde­dim." derse en zahir kavle göre bin lira vermesi gerekir.

Ýkrarý yapan kiþi: "Henüz teslim almadýðým kölenin pa­rasýndan onun bende bin lirasý vardýr. Köleyi bana teslim ettiði za­man bin lirasýný teslim ederim." derse, mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, itirafý kabul edilir ve bu para o malýn bedeli

olur.

Bir kimse: "Allah dilerse onun bende bin lirasý vardýr," derse, mezhepçe kabul edilen rivayete göre, bir þey vermesi gerekmez. Þa­yet: "Onun bende kendisine lazým olmayan bin lirasý vardýr." derse, bin lira vermesi lazýmdýr. Þayet kiþi: "Onun bende bin lirasý vardýr." diyerek bin lirayý getirir ve: "Bu bin liradan kastým onun bendeki emanetidir." der, lehine ikrar yapýlan kiþi de: "Benim onda baþka bin liram vardýr." derse, en zahir kavle göre ikrarý yapan kiþinin sözü yemini ile birlikte kabul edilir. Eðer: "Onun bin lirasý zimmetimde-dir veya bende bin lira borcu vardýr." derse, mezhep alimlerince ka­bul edilen rivayete göre, lehine karar verilen kiþinin sözü kabul edi­lir. Ben diyorum ki; belirtilen hakký vedia (emanet) kabul etmemiz halinde, en sahih kavle göre bu bir emanettir.

Ýkrarý yapan kiþi, ikrardan sonra: "Bu emanet telef oldu veya emaneti geri verdim." diye iddia ederse, iddiasý ve reddetme konu­sundaki iddiasý kabul edilir. Þayet: "Bin lirasý yammdadýr veya ben­dedir." derse, bin liranýn emanet olduðu, geri verdiði ve ikrardan sonra telef olduðu konusundaki iddiasý kesin olarak doðrulanýr. Al­lah daha iyi bilir.

Ýkrarý yapan kiþi, satýþ akdi veya hîbe akdi yaptýðýný ve malý teslim aldýðýný ikrar eder de sonra bu akidlerin fâsid olduðunu ve akidlerin sahih olduðunu zannettiðini söylerse, akidlerin fâsid oldu­ðu hakkýndaki iddiasý kabul edilmez. Ancak lehine ikrar yapýlan kisiye yemin ettirebilir. Yemin etmekten çekinirse, ikrarý yapan kiþi yemin eder ve akidlerden ibra etmiþ olur.

Ýkrarý yapan kiþi, "Bu ev Zeyd'indir, hatta Amr'mdýr veya bu evi Zeyd'den gasp ettim hatta Amr'dan gasp ettim." derse ev Zeyd'e teslim edilir. En zahir kavle göre evin Amr'a ait olduðunu ikrar ederse, evin deðerini Amr'a vermek üzere borçlu olur.

 

4. Ýkrarda Ýstisna Yapmak

Ýkrar edilenin tümünü kapsamasý ve istisna ile müstesnanýn ard arda söylenmesi þartýyla ikrarda istisna yapmak caizdir. Bir kimse: "Zeyd'in bende on lirasý vardýr, ancak dokuz lirasý, ancak se­kiz lirasý müstesna." derse dokuz lira vermesi lazýmdýr.

Müstesnayý, cinsinden olmayan bir þeyden istisna etmek de sa­hihtir. "Onun bende bin lirasý vardýr, ancak elbise müstesna." de­mek gibi. Elbisenin de kýymetini bin liradan az bir deðerle beyan et­mesi lazýmdýr.

Belli olan bir þeyden istisna yapmak caizdir. "Bu ev onundur ancak þu oda müstesna veya þu dirhemler onundur ancak þunlar müstesna." demek gibi.

Belli olan eþyada kaide dýþý bir vecih vardýr: Belli eþyada istis­na yapmak caiz deðildir. Ben diyorum ki kiþi: "Þu köleler Zeyd'indir ancak bir tanesi müstesnadýr." derse, bu ikrarý kabul edilir ve istis­na ettiði köleyi açýklamasý istenir. Henüz açýklama yapmadan köle­ler ölür de bir tanesi sað kalýr ve o da sað kalaný istisna ettiðini zan­nederse, en sahih kavle göre yemini ile sözü tasdik edilir. Allah da­ha iyi bilir.

 

5. Nesebi Ýkrar Etmek
 

Bir kimse; "Þu benim oðlumdur." diye birini kendine nispet ederek nesebi ikrar ederse, böyle bir ikrar þu þartlarla caiz olur:

1- Ýkrar edilen, ikrar edeni hissen ve þer'an tekzip etmemelidir. Onu tekzip etmesi demek, baþkasýnýn soyundan olduðunun bilinme­si demektir.

2-
Ýkrar edilen kiþi tasdik etmeye ehil ise, itiraf edeni tasdik et­melidir. Þayet ikrar edilen kiþi buluð çaðýnda olur da onu tekzip ederse, ikrarý yapanýn delili olmadýkça neseb tespit edilmiþ olmaz. Ýkrar edilen küçük ise, ikrarý yapanýn soyundan olduðu sabit olur. Þayet buluð çaðma gelir de ikrarý yapaný tekzip ederse, en sahih kavle göre nesebi geçersiz sayýlmaz.

Bir kimsenin, küçük yaþta ölmüþ çocuðun kendi soyundan ol­duðunu ikrar etmesi sahihtir. En sahih kavle göre, büyük yaþta ölmüþ olanýn da hükmü böyledir. Ýkrarý yapan kendine nispet ettiði ölü kiþiye mirasçý olur.

Ýki kiþi balið bir kiþinin kendi soyundan olduðunu ikrar eder­se, çocuðun kendisini tasdik ettiði kiþinin soyundan olduðu sabit olur. Ýki kiþinin neseplerine ilhak ettikleri küçük çocuk ile ilgili hükümler, Allah'ýn izni ile ileride "lakid" bölümünde açýklanacaktýr.

Bir kimse, cariyesinin çocuðu için, "Bu benim oðlumdur." der­se, onun soyundan olduðu sabit olur, ama en zahir kavle göre; "ümmü velet" sabit olmaz. Keza, "Bu kadýn çocuðumu mülkümde doðurdu." derse bununla ümmü veled sabit olmaz. Eðer, "Bu kadýn mülkümde hamile oldu." derse, bununla istilât sabit olur. Þayet kiþi cariyesi ile yattýðýný ikrar ederse, çocuðun kendisine ait olduðunu ikrar etmesine gerek kalmadan yatak sebebi ile çocuk ona nispet edilir. Cariyesi evli ise, çocuk kocasýna aittir. Bu durumda efendisi­nin, "Bu çocuk benim çocuðumdur." demesi geçersizdir.

Nesebi baþkasýna ilhak etmenin hükmüne gelince kiþinin: "Bu kardeþimdir veya amcamdýr." derse, az önce geçen þartlara göre il­hak edilenin nesebi sabit olur. Kendisinin nesebine ilhak edilen kiþi þu þartlarý taþýmalýdýr:

1-
Nesebe dahil edilen ölmüþ olmalýdýr.

2-
  Nesebe dahil edilen kiþinin ilhak edileni reddetmemesi en sahih kavle göre þart deðildir.

3-   Ýkrarý  yapan  kendisinin  nesebine  ilhak  edilen  kiþinin malýnýn tümüne mirasçý olmalýdýr. En sahih kavle göre nesebe ilhak edilen ikrarý yapanýn hissesine mirasçý veya ortak olamaz.

Akil ve balið olan mirasçý, beraberinde baþka mirasçýlar olursa, yalnýz baþýna ikrarda bulunamaz. Mirasçýlardan biri nesebi ikrar eder de diðeri ikrarda bulunmaz ve ölürse ve bu durumda ikrar edenden baþka mirasçý da yoksa, ikrar ettiði kiþinin nesebi sabit olur.Malýn tümüne mirasçý olan çocuk bilinmeyen kardeþlerinin ol­duðunu ikrar eder, kardeþleri ise onun nesebini inkar ederlerse; bu inkarýn bir faydasý olmaz ve kardeþlerinin de nesebi sabit olur. Za­hir olan mirasçý nesebe dahil edileni mirastan men ederse, mesela; ölünün kardeþi: "Þu çocuk ölen kardeþimin oðludur." derse, çocuðun nesebi tespit edilmiþ olur fakat çocuk mirasçý olamaz.

 

N. ÂRIYE (ÝÐRETÝ)

Muirin (ödünç verenin) teberru yapma ehliyetine ve ödünç malýn menfaatine sahib olmasý þarttýr. Kiracý, kiraladýðý malý ariye (ödünç) olarak baþkasýna verebilir. En sahih kavle göre ödünç alan kiþi malý Ödünç veremez. Müstair (ödünç alan), bir vekil vasýtasýyla maldan istifade edebilir. Meselâ ödünç aldýðý hayvana kendi aðýr­lýðýnda olan eþini veya hizmetçisini bindirebilir.

Mustaar (ödünç mal), aslý baki kalarak kendisinden yarar­lanýlan bir mal olmalýdýr. Cariyeyi, bir kadýna veya mahremi olan bir erkeðe hizmet için ödünç vermek caizdir. Müslüman köleyi kafire ödünç vermek ise mekruhtur.

En sahih kavle göre ariye akdinin muir tarafýndan: "Þunu sa­na iare olarak verdim." veya müstair tarafýndan: "Þunu bana iare olarak ver." gibi bir lafýzla söylenmesi þarttýr. Ýkisinden birinin telaf­fuz ettiði lafza diðerinin uygun bir davranýþla karþýlýk vermesi lafýz için yeterli sayýlýr.

Bir kimse baþkasýna: "Ona yem vermen veya atýný bana ödünç vermen þartý ile atýmý sana ödünç veriyorum." derse, bu fâsid bir icare akdi olup ücret-i misli gerektirir.

Ariye iade edilirken bir masraf gerektiriyorsa, bu masrafýn müstair tarafýndan ödenmesi lazýmdýr. Ödünç mal kullanmak sebe­biyle deðil de baþka bir sebeple -kusur göstermeksizin olsa bile- te­lef olursa, müstair onu tazmin eder. En sahih kavle göre ödünç mal izin verilen iþlerde kullanýlmasý nedeniyle telef olur veya bir kýsmý eksilirse, müstair zamin olmaz. Üçüncü bir kavle göre ise, ödünç malýn tümü telef olursa müstair zamin olur.

Bir kimse kiracýdan kiraladýðý malý iðreti olarak ister de eli altýnda iken telef olursa, en sahih kavle göre zamin olmaz.

Bir kimsenin hayvaný iþine gönderdiði vekilinin elinde veya terbiye etmek üzere verdiði kiþinin elinde telef olursa, o kiþi zamin olmaz. Müstair, verilen izne göre ödünç maldan istifade edebilir. Me­selâ; bir kimse buðday veya benzeri bir tahýl ekmek için tarlayý ari­ye alýr ve muir baþka bir þey ekmesini yasaklamamýþsa, ekebilir. An­cak arpa ekmek için ariye almýþsa, bundan üstün olan buðdayý eke­mez. Fakat mutlak bir tahýlý ekmek için ariye almýþsa en sahih kav­le göre akid sahih olup dilediði tahýlý ekebilir.

Bir kimse, bina yapmak veya fidan dikmek üzere bir tarlayý ödünç alýrsa sadece ziraat yapabilir. Bunun aksini yapamaz. En sa­hih kavle göre müstair, bina için Ödünç aldýðý tarlaya fidan dikemez. Keza fidan dikmek için aldýðý tarlaya da bina yapamaz. En sahih kavle göre, bir tarlayý mutlak þekilde ödünç akdi ile almak caiz de­ðildir. Bilakis tarladan faydalanma þeklini belli etmek þarttýr.

 

Ýðreti Akdi Caiz Olan Bir Akiddir

Ödünç akdi vekalet akdi gibi caiz olan bir akiddir. Taraflar di­ledikleri zaman emanet malý geri verebilirler. Ancak bir kimsenin mezarlýk için ödünç verdiði tarlasýný, oraya gömülen cenaze çürüme-dikçe geri istemesi caiz deðildir.

Üzerine bina yapmak veya aðaç dikmek için tarlasýný ödünç ve­ren kiþi belli bir zaman tayin etmemiþse ve müstair binayý yaptýktan veya fidan diktikten sonra tarlasýný geri isterse, muir de aðaç veya binanýn meccanen söküp çýkarýlmasýný þart koþmuþsa, müstairin bu þarta uymasý lazýmdýr. Tarladaki bina ve aðaçlarýn sökülmesini þart koþmamýþsa, müstair isterse, aðaç veya binayý söküp çýkarýr. Söküm veya yýkým nedeni ile tarlada meydana gelen çukurlarý tesviye etme­si en sahih kavle göre gerekmez. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, müstairin tarlada meydana gelen çukurlarý tesviye etmesi ge­rekir. Allah daha iyi bilir.

Müstair arzusu ile söküm veya yýkým iþini yapmazsa, mecca­nen yapmaya zorlanamaz. Bu durumda tarla sahibi þu hususlardan birini yapmakta muhayyerdir: Bir ücret karþýlýðýnda fidanlarý tarla­da býrakýr veya fidanlarý söküp noksanlýk farkýný öder. Zayýf kavle göre ise, fidanlarýn deðerini ödeyerek mülkiyetine geçirir.

Muir yukarýda zikredilen hususlardan birini tercih etmezse, meccanen fidanlarý sökemez. Müstair tarla için bir ücret ödesin ke­za ödemesin en sahih kavle göre hüküm böyledir. Zayýf kavle göre ise, hakim tarlayý ve tarlada bulunaný satar ve bedeli hisseler nisbe-tinde taksim eder. En sahih kavle göre, taraflar muhayyer olduklarý þýklardan birini tercih edinceye kadar hakim onlarý serbest býrakýr.

Muir, ihtilâf giderilinceye kadar tarlaya girebilir ve ondan fay­dalanabilir. Müstair ise muirden izin almadan bakýp gezmek için tarlaya giremez. En sahih kavle göre sulama ve bakým iþleri için tar­laya girebilir.

Taraflardan her biri kendilerine ait malý diðerine veya üçüncü bir þahsa satabilir. Zayýf kavle göre ise, müstair kendisine ait olan malý üçüncü bir þahsa satamaz.

Süreli olan iðretinin hükmü, mutlak iðretinin hükmü gibidir. Bir kavle göre süresi dolup muir tarlasýný isteyince, noksanlýk farkýný ödemeden söküm iþlerini yapabilir.

Bir kimse tarlasýný ziraat için ödünç verir de henüz ziraat ol­gunlaþmadan geri isterse, en sahih kavle göre, ürün hasat zamanýna kadar tarlada kalýr. Bu durumda tarla sahibi istediði andan itibaren hasat vaktine kadar geçen süre için tarlanýn ücretini alabilir.

Tarla belli bir süre için ödünç verilmiþse, tarlayý alan kiþi sözgelimi tohumu geç atmak gibi bir kusur iþler de bu sebeple ürün belirtilen sürede biçilecek hale gelmezse, muir deðer farkým Ödeme­den ürünü söküp çýkarabilir.

Sel suyu tohumu baþkasýnýn tarlasýna taþýr da tohum orada ye-þerirse, mahsul tohumun sahibine ait olur. En sahih kavle göre, mahsûlü toplamasý için tohum sahibi icbar edilir.

Bir kimse bir hayvana biner ve sahibine: "Onu bana ödünç ola­rak verdin." der, mal sahibi ise: "Hayýr sana ücretle verdim." derse veya tarla sahibi ile ekin sahibi ayný þekilde anlaþmazlýða düþerlerse; mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre mal sahibinin sözüne itibar edilir. Keza kiþi, mal sahibine; "Sen onu bana iðreti verdin." der, mal sahibi de: "Hayýr onu gasbettin." derse ve bu durumda mal telef olursa, ikisi tazminat konusunda anlaþýrlar. En sahih kavle göre ise, ödünç mal telef olduðu günün deðerine göre tazmin edilir. En fazla deðerine veya teslim alýndýðý günün deðerine göre tazmin edilmez se

 Mal sahibi gasp edilen malýnýn daha fazla olduðunu iddia eder-, iddia ettiði ziyadelik için kendisine yemin ettirilir.

 

O. GASP

Gasp, haksýz yere baþkasýnýn malýný ele geçirmektir. Meselâ, bir kimse bir baþkasýnýn atma biner veya sergisine oturursa, her ne kadar bunlarý yerlerinden ayýrmasa da gasp etmiþ sayýlýr. Bir kimse bir baþkasýnýn evine girer ve onu evinden çýkarýr veya eve girmese bile zor kullanarak onu evden çýkarýr ve ona karþý zor kullanýrsa evi gasp etmiþ sayýlýr. Sonuncu meselede zayýf bir vecih vardýr, yani gasp etmiþ sayýlmaz.

Bir kimse bir evin bir odasýnda oturur sahibini sadece oturdu­ðu odadan men ederse, yalnýz o odayý gasp etmiþ olur.

Bir kimse istilâ etmek maksadý ile bir eve girer de sahibi evde yoksa, evi gasp etmiþ sayýlýr. Þayet ev sahibi evde olur ve onu evden çýkarmazsa evin yarýsýný gasp etmiþ olur. Ancak gâsýp ev sahibinden güçlü deðilse, bir þey gasbetmiþ sayýlmaz.

Zorla alman mal mevcut ise, gâsibin derhal sahibine iade etme­si lazýmdýr. Ýade etmeyip eli altýnda iken telef olursa malý tazmin eder. Sahibinin elindeki malý itlaf eden kiþi de onu tazmin eder.

Bir kimse yerdeki torbanýn aðzýný açarak içindekilerin dökülmesine sebebiyet verir veya torbayý açýp da düþürür ve içinde­ki dökülürse, malý ödemek zorundadýr. Fakat torbanýn aðzýný açtýk­tan sonra rüzgar sebebiyle yere düþerse zamin olmaz.

Bir kimse kafesi açýp içerisindeki kuþ uçarsa zamin olur. Sade­ce kafesin kapýsýný açar da kuþ derhal uçarsa en zahir kavle göre yi­ne zamin olur. Þayet bir süre geçtikten sonra uçarsa zamin olmaz.

Gasp edilmiþ malý, bir baþkasý gâsýpten alýrsa eli zamin eli olur. Malýn gasp edilmiþ olduðunu bilmez de sonra öðrenirse bunun hükmü gâsýbm, gâsýp kiþiden aldýðý malýn hükmü gibidir. Yani eli altýnda iken telef olursa zimmetinde kalýr. Keza malýn gasp malý oldu­ðunu bilmezse, ariye bahsinde olduðu gibi eli aslýnda zamin el olur. Eli vedia alanýn eli gibi eman eli ise, karar gâsýbm aleyhine olur.

Bir kimse bir malý gasp eden kiþiden yalnýz baþýna alýr da telef ederse, karar mutlak þekilde aleyhine olur. Yani malý tazmin eder.

Malý tazmin eden kiþi baþkasýna takdim etmek sureti ile onu telefe teþvik ederse, telef eden kiþi zamin olur. Bunun misali þudur: Kiþi zorla aldýðý malý ziyafet yolu ile baþkasýna yedirirse zamin olduðu gi­bi, keza en zahir kavle göre yiyen kiþi de zamin olur. Buna göre, gâsýp kiþi, gasp ettiði malý asýl sahibine takdim ederek yedirirse gasp eden borçtan kurtulmuþ sayýlýr.

 

1. Gâsýbýn Zimmetine Geçirdiði Mal
 
Bir kimse gasp ettiði köleyi telef eder veya semavi bir afetle adi (zamin) el altýnda iken telef olursa, o kölenin deðerini tazmin eder. Kölenin hür kiþide deðer farký takdir edilmeyen bir organýný telef ederse, kýymetinden noksan olan farký öder. Keza deðer takdiri yapýlan bir organý telef olur veya kendisi telef ederse, keza Ýmam'm ilk kavline göre noksanlýk farkýný öder. imam'm son kavline göre ise, kölenin telef edilen organýnýn kýymeti takdir edilir. Bu kýymet hür kiþinin organý için takdir edilen diyet gibidir. Kölenin elinin kesilme­si halinde kýymetinin yarýsý ödenir.

Telef edilen veya bir cinayet sonucu telef olan sair hayvanlarýn kýymetleri takdir edilir.

Hayvanlar dýþýnda kalan mallar ise, ya benzeri bulunan veya kýymetlerine göre deðerlendirilen mallardýr. En sahih kavle göre benzeri bulunan mallar ölçülen tartýlan ve üzerinde selem akdi yapýlmasý caiz olanlara münhasýr olan mallardýr. Meselâ su, toprak, bakýr, ham metal, misk, kafur, pamuk üzüm ve un gibi mallar ben­zeri bulunan mallardýr. Esans ve hamur benzeri olmayan mallardýr..

Misli bulunan mal telef edilir veya bir afet sonucu telef olursa, benzeri ödenir. Benzerini vermek mahzurlu ise kýymeti ödenir. .En sahih kavle göre gasp edildiði günden itibaren mislini vermenin mahzurlu olduðu güne kadar en yüksek deðeri dikkate alýnýr. Eðer benzeri bulunan mal bir baþka beldeye nakledilmiþse; mal sahibi is­terse geri getirilmesini teklif eder, isterse deðerinin peþin ödenmesi­ni talep eder. Mal geri getirildiðinde sahibine iade edilir. Þayet mal nakledildiði beldede telef olursa, mal sahibi benzerini iki beldeden birine göre (malm telef olduðu veya nakledildiði beldeye göre) talep edebilir. Benzeri mevcut deðilse, en yüksek deðeri takdir eden belde­ye göre gâsibi borçlandýrýr.

Mal sahibi gasp edeni malm telef edildiði belde dýþýndaki bir beldede görürse, en sahih kavle göre mal da para gibi nakli bir mas­raf gerektirmiyorsa, malýn benzerini talep edebilir. Nakil için bir masraf gerektiriyorsa benzerini talep etmeyebilir. Fakat malm telef edildiði beldenin raicine göre malm kýymeti ile gasibi borçlandýrýr.

Kýymetlerine göre deðerlendirilen mallara gelince, gasp edildi­ði günden telef edildiði güne kadar olan kýymetin en yükseði tazmin edilir. Mal, zorla alýnmadan telef olursa, telef olduðu günün kýyme­ti tazmin edilir. Zorla alýnmamýþ köleye karþý cinayet iþlenir ve bu­nun sirayetiyle telef olursa yine kýymetin en yükseði tazmin edilir.

Müslüman kiþiye ait içki telef edilirse tazmin edilmez. Zýmmi-ye ait içki ise dökülerek telef edilemez. Ancak alenen içer veya satýþým yaparsa döktürülür. Þayet alenen kullanmazsa geri kalaný iade edilir. Keza müslümandan gasp edilen muhterem malm geri ka­laný da sahibine iade edilir.

Put ve çalgý aletleri telef edilirse bunlar için bir þey ödemek ge­rekmez. En sahih kavle göre bu aletler aþýrý tarzda kýrýlmamalýdýr. Ancak, eski hallerine dönecek biçimde parçalarýný ayýrmak gerekir. Sahibinin zorluk çýkarmasý nedeniyle adaba uygun olarak kötülüðe mani olamayan kiþi, kötülüðü en kolay þekliyle ortadan kaldýr­malýdýr.

Gasp eden kiþi ev ve köle gibi bir malm menfaatini zamin el ile giderir veya gidermesine sebep olursa menfaati tazmin eder. Evde oturmasý, köleyi hizmetinde çalýþtýrmasý gibi. Bid'i menfaati giderir-se tazmin etmez. Cariye ile cinsel iliþkide bulunmasý gibi. Menfaatin gidermesine sebep olan zamin olur. Keza hür kiþinin bedeninin men­faatini gideren en sahih kavle göre zamin olur.

Gasp edilen mal kullanýlmaksýzýn eksilirse, noksanlýk farký ile birlikte bedelinin ödenmesi vacibtir. Keza kullanmak sureti ile men­faati noksanlaþýrsa, noksanlýk farký ile birlikte bedelinin ödenmesi en sahih kavle göre vacibtir. Elbiseyi giyerek eskitmek gibi.

 

2. Zorla Alanýn ve Mal Sahibinin Ýhtilâfý
 

Gâsýp, gasp ettiði malm telef olduðunu iddia eder, mal sahibi ise telef olmadýðým söylerse, en sahih kavle göre gâsýp yemini ile birlikte doðrulanýr. Gâsýp yemin ederse, en sahih kavle göre mal sahibi onu borçlandýrýr.

Malýn deðeri konusunda veya gasp edilmiþ kölenin üzerindeki elbise veya tabii bir ayýp konusunda ihtilâfa düþerlerse, gâsýp yemi­ni ile doðrulanýr. Yeni peyda olmuþ ayýp konusunda ise en sahih kav­le göre mal sahibi yemini ile birlikte doðrulanýr.

Gâsýp malýn aynýsýný iade ederken deðeri düþmüþse, bir þey ver­mesi gerekemez. Bir kimse deðeri on dirhem olan bir elbiseyi gasp eder fiyatýn düþmesi nedeni ile deðeri bir dirheme, sonra elbiseyi gi­yerek eskittiði için yarým dirheme inerse, elbiseyi iade ederken beþ dirhem vermesi lazýmdýr. Bu, telef olan kýsmýn (gasp edildiði günden itibaren telef edildiði güne kadar) en yüksek deðeridir. Ben diyorum ki; bir kimse deðeri on dirhem olan iki mesti gasp eder de bir tanesi telef olur ve geri kalanýn deðeri iki dirhem olup iade ederse veya bir tanesi gasp yolu ile veya sahibinin elinde telef olursa, en sahih kavle göre sekiz dirhem ödemesi lazýmdýr. Allah daha iyi bilir.

Malda peyda olan bir noksanlýk malýn telef olmasýna sirayet ederse, buðdayý öðütüp un haline getirmek gibi, bunun hükmü telef edilen malýn hükmü gibidir. Bir kavle göre malý noksanlýk farký ile iade eder.

Zorla alman köle cinayet iþler de zimmetine bir mal taallûk ederse, gâsýp kölenin deðeri ile telef edilen malýn deðerinden az olaný ile köleyi kurtarýr. Cani köle gâsýbm eli altýnda iken telef olur­sa, kölenin sahibi gasýbý en yüksek deðerle borçlandýrýr. Gasp edilen köle, birine karþý cinayet iþlerse maðdur kiþi, isterse gasibi borç­landýrýr, isterse hakkýný sahibinin alacaðý mala baðlar. Sonra köle sa­hibi hakkýný gâsýp kiþiden alýr. Gâsýp cani köleyi sahibine iade eder de sahibi onu satar ve maðdur da hakkýný bu ücretten alýrsa, köle sa­hibi bu parayý gâsýp kiþiden alýr.

Bir kimse bir araziyi gasp edip topraðýný baþka bir tarafa nak­lederse, topraðý veya benzerini iade etmesi veya tarlayý eski haline dönüþtürmesi için tarla sahibi gâsýp kiþiyi icbar eder. Topraðý iade etmede bir gaye varsa, tarla sahibinin talebi olmasa da topraðý alan kiþinin topraðý yerine iade etmesi gerekir. Ýade etmede bir gaye yok­sa en sahih kavle göre izin almadan iade edemez.

Kuyu kazmanýn ve tekrar doldurmanýn hükmü, tarlanýn hükmüne kýyas edilir. Kiþi gasp ettiði topraðý iade ederken tarlada bir noksanlýk olmazsa, deðer farkýný ödemez. Lakin gasp ettiði günden itibaren iade ettiði güne kadar geçen zaman için ücret-i misil öder. Eðer bir noksanlýk olmuþsa ücretle birlikte noksanlaþan kýsmýn be­delini verir.

Bir kimse yað gibi bir þeyi gasp eder, kaynatýr ve bu sebeple kýymetinde deðil de kendisinde bir eksilme olursa, malý ve en sahih kavle göre eksilen kýsmýn mislini; deðerinde bir noksanlýk olmuþsa sadece deðer farkýný ödemesi lazýmdýr. Þayet hem kýymetinde hem de kendisinde bir noksanlýk olmuþsa, eksilen kýsmý tazmin eder. Gasp edilen malýn deðerinde fazla noksanlýk olmuþsa gâsýp malýn geri kalaný ile beraber deðer farkýný da iade eder. En sahih kavle göre maldaki artýþ, kendinden önceki noksanlýðý karþýlayamaz. Bu­nun misali þudur: Gasp edilen cariye zayýflar, deðeri eksilir ve sonra kilo alýrsa; bu kilo önceki noksanlýk farkýný karþýlayamaz. Cariyeyi geri iade ederken noksanlýk farkýný da ödemesi lazýmdýr.

Gasp edilen kiþi gâsýbm elinde iken bildiði sanatýný unutur da sonradan tekrar hatýrlarsa, bu hatýrlama evvelki unutmanýn yerine geçer. Öðrendiði yeni sanat ise, alimlerin ittifaký ile unuttuðu sa­natýn yerine sayýlamaz.

Bir kimse þýrayý gasp eder de þýra rakýya dönüþür ve sonra da sirke olursa, en sahih kavle göre sirkeyi sahibine teslim eder. Sirke­nin deðeri düþük olursa, deðer farký ödemesi gerekir. Þayet rakýyý gasp eder ve sirkeye dönüþürse veya meytenin derisini tabaklarsa, en sahih kavle göre sirkeyi de deriyi de sahibine teslim eder.

 

3. Gâsýp Malda Meydana Gelen Artýþ
 

Gasp edilen maldaki artýþ kasaranýn yaptýðý gibi sadece bir iz þeklinde ise, bu sebeple gâsýbm bir þey ödemesi gerekmez. Mal sahi­bi -mümkün ise- malýnýn eski haliyle iadesini veya deðeri eksilmiþse deðer farkýný isteyebilir. Maldaki artýþ tarlada bina yapmak veya fi­dan dikmek gibi bir ayýn ise, binayý yýkmasý ve fidanlarý sökmesi için teklif edebilir.

Gâsýp, gasp ettiði elbiseyi ayný boya ile boyar ve boyayý gider­me imkaný varsa, en sahih kavle göre gidermesi için icbar edilir. Bo­yayý gidermek mümkün deðilse ve elbisenin deðeri boya sebebi ileartmamýþsa, bunda gâsýp için bir þey yoktur. Deðeri düþmüþse, de­ðer farkýný ödemesi lazýmdýr. Þayet deðeri yükselmiþse her ikisi de kâra ortak olur.

Gâsýp, malý bir baþka mala karýþtýrmýþsa ve onu ayýrmak mümkün ise -zor olsa bile- ayýrmasý lazýmdýr. Ayýrmasý mahzurlu ise, mezhepçe kabul edilen rivayete göre bunun hükmü malý telef edenin hükmü gibidir. Mal sahibi bu konuda gasibi borçlandýrabüir, Gâsib, ayný malý iade etmelidir.

Bir kimse bir direk gasp eder de üzerine bina yaparsa, direðin çýkarýlmasý lazýmdýr. Þayet geminin yapýmýnda kullanýlmýþsa sökülür. Ancak bir canýn veya masum olan iki kiþinin malýnýn telef olmasý korkusu varsa sökülemez.

Bir kimse gasp ettiði cariye ile cinsel iliþkide bulunur ve bunun haram olduðunu bilirse kendisine had cezasý verilir. Haram olduðu­nu bilmezse ceza verilmez. Fakat her iki durumda da gâsýbýh mehir ödemesi lazýmdýr. Ancak cariye rýza göstermiþse, en sahih kavle göre mehir vermesi vacib deðildir. Cariye bu fiilin haram olduðunu bilir­se kendisine had cezasý verilir.

Müþterinin gâsýp kiþiden satm aldýðý cariye ile cinsel iliþkide bulunmasýnýn hükmü, cariye ile cinsel iliþkide bulunmasý sebebi ile gasibe tatbik edilen had ve vermesi gereken mehrin hükmü gibidir. Mal sahibi müþteriyi mehir vermekle borçlandýrýrsa, en zahir kavle göre müþteri verdiði mehri gasp eden kiþiden alamaz.

Müþteri veya gâsýp cariye ile cinsel iliþkide bulunmanýn haram olduðunu bilerek cariyeyi hamile býrakýrsa, doðan çocuk nesebi bel­li olmayan köle olur. Haram olduðunu bilmiyorsa, çocuk nesebi bel­li ve hür olur. Ancak müþteri, çocuðun doðduðu gün bir kölenin de­ðeri ne ise o deðeri cariyenin efendisine vermelidir. Müþteri verdiði deðeri gâsýptan alýr.

Mal müþterinin eli altýnda iken telef olur ve mal sahibi onu borçlandýrýrsa, müþteri bunu gasp eden kiþiden alamaz. Keza en za­hir kavle göre mal müþterinin yanýnda iken ayýplý hale gelirse, deðer farkýný gâsýpten alamaz. En zahir kavle göre müþteri maldan bir men­faat elde eder ve menfaatin bedelini öderse bunu gâsýptan alamaz.

Müþteri bir kazanç elde etmeksizin elinde bulundurduðu malýn kazancý telef olursa, en sahih kavle göre ödediði bedeli gâsýtan alýr. Yine en sahih kavle göre mal sahibi tarlasýnda inþa edilmiþ binayý bozar veya dikilen fidanlarý söker ve müþteri deðer farkým öderse bu farký gâsýptan alýr.

Mal sahibinin müþteriyi borçlandýrdýðý þeyi gâsýbm da ödeme­si gerekiyorsa, müþteri bunu gâsýptan alýr. Þayet mal müþterinin elinde iken telef olur da mal sahibi onu gâsýptan alýrsa, gâsýp müþte­riden alamaz. Mal sahibi gâsýbm ödemesi gerekmediði þeyi gâsýptan alýrsa, gâsýb verdiði malý müþteriden alýr. Ben diyorum ki; gâsýbm elindeki mal baþkasýnýn eline geçerse bunun hükmü, müþterinin hükmü gibidir. Allah daha iyi bilir.

 

P. ÞÜF'A (ÖNCELÝK HAKKI)

Þüf a muamelesi, menkul mallarda olmaz. Ancak arsa ve içeri­sinde bulunan bina, aðaç ve bunlara baðlý olan þeylerde olur. Keza en sahih kavle göre, henüz belirlenmemiþ meyvelerde de þüf a hakký vardýr. Müþterek olmayan tavan üzerinde yapýlan odalarda, keza en sahih kavle göre müþterek olan tavanda yapýlan odalarda ve bölüþtürüldüðünde asýl amacý ortadan kalkan küçük hamam ve tek gözlü deðirmen gibi þeylerde en sahih kavle göre þüf a hakký olmaz.

Þüf a hakký sadece malda ortak olan kiþi için vardýr. Bir ev satýlýr da yoldan geçiþ hakkýna ortak olanýn þüf a hakký olmaz. En sahih kavle göre müþteri için eve giden bir baþka yol veya sokaða kapý açma imkaný varsa, geçiþte þüf a hakký vardýr. Böyle bir imkan yoksa þüf a hakký olmaz.

Eski þüf adarýn mülkiyetinden sonra yeni ortaðýn mehir, hul', can diyeti, mukâteb kölenin taksitleri, kira ve selem akdinin ana pa­rasý gibi bir bedelle lazýmî akid (taraflardan birinin izni olmadan di­ðerinin akdi feshetme hakký olmayan akid) ile mülk edindiði malda eski þüf adarýn þüf a hakký vardýr.

Þayet satýþ akdinde her iki taraf veya satýcý için muhayyerlik þartý koþulmuþsa, muhayyerlik müddeti bitmeyinceye kadar þüf a hakký olmaz. Muhayyerlik hakký yalnýz müþteri için þart koþulmuþsa ve mülkiyetin müþteriye ait olduðunu kabul etmemiz halinde, en za­hir kavle göre ilk ortak için þüf a hakký vardýr. Mülkiyetin satýcýya ait olduðunu kabul ettiðimiz takdirde, ilk ortak için þüf a hakký olmaz.

Müþteri satýn aldýðý ortak malda bir ayýp görüp malý geri iade eder de þüf a hakkýna sahip olan kiþi maldaki ayýba rýza göstererek malý almak isterse, müþterinin ona icabet etmesi lazýmdýr. Ýki kiþi bir evi veya evin bir kýsmýný satýn alýrsa, birinin diðerine karþý þüf a hakký olmaz. Müþteri, satýlan arazide hissesi varsa, en sahih kavle göre þüf a hakký ile satýlan hissenin tümünü deðil ancak payýna düþen miktarý satýn alabilir. Örneðin üç kiþi bir tarlada ortak olur da birisi hissesini satarsa onu almak isteyen ortak hepsini alamaz. An­cak payýna düþeni alabilir.

Þüf a hakký ile bir malý mülk edinmek için hakimin kararý, pa­ra ve müþterinin hazýr bulunmasý þart deðildir. Fakat þüf adarýn: "Bu malý þüf a hakký ile aldým veya mülk edindim." þeklinde bir lafýz kullanmasý þarttýr. Bu lafýzla birlikte þüf adar, þüf a hakký ile almak istediði þeyi üç þartla mülk edinir.

1-Þüf adarýn malýn bedelini müþteriye teslim etmesi. Müþteri bedeli teslim alýnca veya hakim bedeli müþteriye gerekli kýlýnca þüf adar malý mülk edinmiþ olur.

2-
Müþterinin malýn bedelini þüf adarýn zimmetinde kalmasýna rýza göstermesi.

3-
Þüf adar hakimin meclisinde hazýr bulunarak hakkýný ispat ederse, en sahih kavle göre hakimin kararý ile malý mülk edinmiþ olur. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre þüf adar görme­diði ortak malý mülk edinemez.

 

Ortak Malýn Bedeli

Bir kimse ortak olan malý misli olan bir mal ile satýn alýrsa, þüf a hakký olan kiþi de mislini vererek o malý satýn alabilir. Þayet müþteri deðer biçilen bir mal ile satýn almýþsa, þüf adar alýþ-veriþ günündeki deðeri ödeyerek satýn alýr. Zayýf kavle göre, muhayyerlik süresinin bitmesi ile akdin kesinleþtiði günkü deðeri dikkate alýnýr. Þayet müþteri malý borçla almýþsa, en zahir kavle göre þüf adar is­terse parayý peþin verip malý derhal alýr, isterse vade süresi gelince­ye kadar bekler ve malý o zaman alýr. Kiþinin þuf adar olduðu mal ile baþka bir mal birlikte satýlýrsa þuf adar, þuf a hakký ile payýna düþen malý, (satýþ vaktindeki) deðeriyle satýn alýr.

Bir kimse ortak olduðu malýný mehir olarak verir ve þüf adar o malý almak isterse, malý asýl deðeriyle deðil mehr-i misilin deðerine göre karþýlýðýný vererek satýn alýr. Keza hul' bedelinin hükmü de aynýdýr. Þayet müþteri, miktarý belli olmayan bir bedelle satýn alýr da henüz miktarý belli olmadan mal telef olursa, þüf adar malý alamaz. Þüf adar miktarý belli eder de müþteri paranýn miktarýnýn belli ol­madýðýný iddia ederse, müþteri miktarý bilmediðine dair yemin eder. Þüf adar, müþterinin fiyatý bildiðini iddia eder de miktarý be­lirtmezse, en sahih kavle göre davasý geçersiz sayýlýr. Müþterinin verdiði bedelin, bir baþkasýnýn olduðu anlaþýldýðýnda bedel akid es­nasýnda tayin edilmiþse, satýþ akdi ve þüf a hakký geçersiz sayýlýr. Malýn bedeli zimmette olup bir baþkasýnýn olduðu anlaþýlýrsa, bu be­delin karþýlýðýný verir ve satýþ akdi ile þüf a hakký devam eder. Þüf adar bilmeden baþkasýna ait olan bedeli müþteriye verirse, keza en sahih kavle göre bilgisi olsa da þüf a hakký batýl olmaz.

Müþterinin; satýþ, vakýf ve icare gibi bir muamele ile satýn aldýðý ortak malda tasarrufta bulunmasý sahihtir. Þüf adar, vakýf ak­di gibi þüf a hakký olmayan bir muameleyi bozup onu þüf a hakký ile alabilir. Þüf adar, satýþ akdi gibi þüf a hakký olan bir akdi isterse ikinci bir satýþla alýr, isterse akdi bozar veya ilk þüf a hakký ile alýr. Müþteri ile þüf adar paranýn miktarýnda ihtilâf ederlerse, ye­mini ile beraber müþterinin sözü tasdik edilir. Keza müþteri malý satýn aldýðýný inkar eder veya þüf a hakkýný talep edenin mala ortak olmadýðýný inkar ederse, yemini ile beraber müþterinin sözü tasdik edilir. Ýlk ortak (satýcý) malý sattýðýný itiraf ederse, en sahih kavle göre ortaklýk malý isteyen için þüf a hakký sabit olur ve satýcý bedeli aldýðýný itiraf etmezse, bedel kendisine teslim edilir. Bedeli aldýðým itiraf ederse, bedel þüf adarda mý kalacak yoksa hakim bedeli alýp muhafaza mý edecek? Bu konuda ihtilâf vardýr. Bunun benzeri "Ýkrar" bahsinde geçmiþtir. (Yani kendisine ikrar edilen, ikrar edeni tekzib ederse en sahih kavle göre mal onda kalýr.)

Þüf ayý hak eden birden fazla ise, her biri malý kendi hissesi nispetinde satýn alýr. Bir kavle göre þüf a hakkýna sahip olan her bi­ri malý satýn alabilir. Ýki ortaktan biri hissesinin yarýsýný birine, di­ðer yarýsýný da baþkasýna satarsa, ilk yarýsýnda þüf a hakký ilk or­taðýndýr. Þayet ilk ortak malýn ilk yarýsýndaki payýný almaktan vaz-geçerse, en sahih kavle göre ilk müþteri malýn ikinci yarýsýnda onun­la birlikte þüf a hakkýna sahip olur. Payým almaktan vazgeçmezse, ilk müþteri ikinci hissede ortak olamaz

Ýki þüf adardan biri þüf a hakkýndan vazgeçerse, en sahih kav­le göre þüf a hakký düþer. Diðer þüf adar isterse malýn tümünü satýn alýr, isterse satýn almaktan vazgeçer. Fakat sadece kendi hissesini alamaz. Þüf a hakký olanlardan biri hakkýnýn bir kýsmýndan vazge­çerse, tüm hakkýndan vazgeçmiþ sayýlýr.

Akid esnasýnda iki þüf adardan biri hazýr ise, bu þuf adar malýn tümünü derhal satýn alabilir. Hazýr olmayan þuf adar geldiði zaman isterse ona ortak olabilir. En sahih kavle göre hazýr olan ortak, diðe­ri hazýr oluncaya kadar almayý geciktirebilir. Ortak malý iki kiþi alýr­sa þüf a hakký olan kiþi isterse ikisinin payýný, isterse birinin payýný alabilir. Bir kimse iki kiþinin ortak olduðu malý satýn alýrsa, en sahih kavle göre þüf adar iki satýcýdan birinin hissesini alabilir.

En zahir kavle göre þüf a hakký acele üzere kullanýlýr. Þu hal­de þüf adar satýþ hakkýný öðrenince, hakkýný kullanmada örfe göre acele etmelidir. Þayet hasta veya müþterinin bulunduðu beldeden uzak olur veya bir düþmandan korkarsa, muktedir ise vekil tayin eder. Muktedir deðilse, þüf a hakkýný kullanmak istediðine dair þa­hit bulundurur. Muktedir olduðu halde vekil tayin etmez veya þahit bulunduramazsa en zahir kavle göre þüf a hakkým kaybetmiþ olur. Þayet namaz kýlmaktaysa veya banyoda veya sofrada ise, bu iþlerini bitirinceye kadar bekleye bilir. Eðer geciktirir ve haber verene inan­madým der de, haber verenler adil iki kiþi ise bu mazeret kabul edil­mez. Keza en sahih kavle göre haber veren güvenilir ise de mazere­ti kabul edilmez. Haberci haberi kabul edilmeyen bir kiþi ise mazur sayýlýr.

Satýþýn bin liraya yapýldýðý þüf adara söylenir de sonra akdin beþ yüz liraya yapýldýðý anlaþýlýrsa, þüf adarýn hakký bakidir. Bin liradan fazla bir ücretle satýlmýþsa, hakký batýl olur. Hak sahibi müþteri ile karþýlaþýr da ona selâm verir veya "Allah akdini mübarek eylesin" derse, hakký batýl olmaz. Dua konusunda iki vecih vardýr yani, bir veçhe göre hakkýný kaçýrmýþ olur. Hak sahibi þüf a hakkýnýn olduðu­nu bilmeden hissesini satarsa, en sahih kavle göre hakký batýl olur.



radyobeyan