Uyan Gaflet Uykusundan By: reyyan Date: 19 Kasým 2010, 20:48:55
Uyan Gaflet Uykusundan
Ahmet Taþgetiren
Allah Teala, A’raf suresi, 179’da, “asýl gaflet içinde olanlar” diye tavsif buyurduðu, “hayvanlar gibi, hatta daha da þaþkýn” olarak nitelediði ve yollarý cehenneme çýkacak olanlarý þu özellikleriyle bildiriyor:
“Onlarýn kalbleri vardýr, onlarla kavramazlar. Gözleri vardýr, onlarla görmezler, kulaklarý vardýr, onlarla iþitmezler.”
Nahl Suresi, 108’de ise, “gafil olanlarýn ta kendileri” diye tanýmlanan insanlar için “Allah’ýn, kalplerini, kulaklarýný ve gözlerini mühürlediði kimseler” ifadesi kullanýlýr.
Demek gaflet, Yaratan nazarýnda, bir kalb, kulak ve göz mühürlenmesidir. Dolayýsýyla kalbin kavrama, gözün görme, kulaðýn iþitme kabiliyetini kaybetmesidir.
Kur’an bilgisine göre, bunun en aþaðý derecesi, “hayvandan aþaðý olmak”týr, bir üstü “hayvanlar gibi” olmaktýr.
Ama her halükarda insanlýk haysiyeti ile baðdaþan bir iþ deðildir gaflet.
Kur’an’a baktýðýmýzda, hayvanýn bile, bir ölçüde gördüðü, bir ölçüde iþittiði, hatta belki bir ölçüde hissettiðini anlýyoruz.
Gaflet içindeki insan, bütün bu melekelerinde mühürlenme yaþýyor demektir bu.
Peki gaflet halindeyken neyi görmüyor, duymuyor ve hissetmiyor insan?
Neyi akletmiyor?
Kendini öncelikle... Nereden geldiðini, nereye gittiðini... Hayatý, ölümü... Elini, kolunu, gözünü, kalbini, dimaðýný, bütün bu kainatý... Göðü, yeri... Suyu, güneþi... Geceyi gündüzü... Anneyi, babayý, çocuðu.
Bütün bunlarý Yarataný...
Ölümden sonra ne olduðunu...
Yapýp ettiklerinin ne anlama geldiðini... Ýyi veya kötünün akýbetini...
Zulüm veya adaletin, hayýr ve þerrin, iyilikle kötülüðün farkýný...
Varoluþun anlamýný...
Peki ya insanýn varoluþ gayesi, tüm bunlarý anlamak ve hayatýný ona göre tanzim etmekten ibaretse...
O zaman gaflet içindeki insan, hayatýn gayesini anlamýyor ve ona göre bir hayat tanzimine gitmiyor demektir.
O zaman insan boþ yaþýyor demektir.
Ýþte Yaratan, insanýn boþ yaþamasýný istemiyor.
Boþu boþuna halkedildiðini düþünmesini istemiyor.
Varoluþuna bir anlam yüklemesini ve o anlamý, Yaratan’ýn halikiyet maksadýna uygun idrak etmesini istiyor.
Peygamberler ve kitaplar, insanda bu þuur halini inþa etmek için gelmiþ.
Çünkü insan, aldanma zaafý bulunan bir varlýk.
Ýnsan aldanmaya açýk ve hatta kendi kendisi tarafýndan bile aldatýlmaya açýk bir varlýk.
Onun için, ilahi kelam, sürekli uyarýyor insaný.
Ýçindeki bir ses de sürekli uyarmak üzere sesleniyor insana...
Gaflete düþme! Gaflete düþme! Uyan gafletten!
“Ýman hali”, yani varoluþun hikmetini idrak ve kalben ona baðlanma hali iþte bu.
Kuran’da müminlerin ahlaký tarif edilirken dünyadaki hiçbir þeyin onlarý Allah’ý anmaktan ve üzerlerine farz kýlýnan ibadetleri yerine getirmekten alýkoymadýðý bildirilir:
“(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alýþ-veriþ onlarý Allah’ý zikretmekten, dosdoðru namazý kýlmaktan ve zekatý vermekten ‘tutkuya kaptýrýp alýkoymaz’; onlar, kalplerin ve gözlerin dehþetten allak bullak olacaðý günden korkarlar. (Nur Suresi, 37)
Dünyevi hiçbir baðlantýnýn “Allah’ý anmaktan alýkoymadýðý” ve, Allah’a baðlýlýðýn gerektirdiði hayatý kuþanan insan... “Eynel mefer – Kaçýþ nereye?” gününün tedirginliðini, yüreðinde taþýyan insan...
Mü’min...
Allah’ýn “Adam gibi adam” diye tarif buyurduðu þahsiyet.
Allah Teala sesleniyor:
“Gafillerden olma!”
“Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek yüksek olmayan bir sesle sabah akþam Rabbini an.” (A’raf, 205)
Kopma O’ndan. Unutma O’nu. Yanýnda bil O’nu.
Kör olma bu dünyada, saðýr olma, kalbini devre dýþý býrakma.
Gör görmen gerekeni. Duy duyman gerekeni. Hisset, hissetmen gerekeni...
Deðilse ebedi hayatta hüsran var. (Nahl, 109)
Allah her an seninle beraber. Allah sana þah damarýndan yakýn. O biliyor. O görüyor. O iþitiyor her þeyi.
O’nu görüyormuþ gibi yaþa.
O’nun huzuruna gideceðini unutma.
Bir ebedi hayat olduðunu unutma.
Bu dünyanýn geçici olduðunu unutma.
Yapýp ettiklerinin bir yere yazýldýðýný ve yarýn “Oku kitabýný” diye senin eline verileceðini unutma.
Dünya seni oyun ve eðlence ile aldatmasýn.
Bu dünyada kalýþ yok, kalan yok.
“Sabah akþam Rablerine, O’nun rýzasýný dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatýnýn süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini bizi anmaktan gafil kýldýðýmýz, kötü arzularýna uymuþ ve iþi gücü aþýrýlýk olan kimseye boyun eðme.” (Kehf, 28)
Dünya hayatýný ahirete tercih etme.
“Ve gerçek vaad yaklaþýnca, birden, gözleri donakalan, “ Yazýklar olsun bize! Gerçekten biz, bu durumdan habersizmiþiz. Gaflet içinde imiþiz. Hatta biz zalim kimselermiþiz.” diyen inkarcýlardan olma. (Enbiya, 97)
Ýþin sýrrý, Halik-ý zülcelalin, bizimle iliþkisini idrakte...
O bizimle, biz kiminleyiz? O þu an bizimle, biz kiminleyiz. O bizi görüyor, bunu hissediyor muyuz? O bizim her halimizi biliyor, O’nun bildiðini bilerek yaþýyor muyuz?
Ve iþin sýrrý bu hayatýn sonlu olduðunu idrakte... Yolun sonu görünüyor... Ta baþtan görünüyor. Görmeyen, sadece gözlerini kapayandýr. Kalbini gaflet perdesi ile bürüyendir. Oraya gidiyoruz. Büyük muhasebe ortamýna... Mahþere... Rabbin huzuruna... Yol yürüyor, biz yürüyoruz. Dursak bile yürüyoruz. Þu anda bile oraya gidiyoruz. Oraya gitmediðimiz bir saniye, salise, bir nefeslik an yok... her nefesimizle oraya gidiyoruz.
Oraya giderken, temiz libaslarla gitmeli.
Temiz kalble.
Temiz gözle.
Temiz ellerle...
Temiz bir hayat defteri ile...
Bak bakalým, ellerin temiz mi?
Kalbinde kim var, bak bakalým. Kalbinde olanla Allah’ýn huzuruna çýkabilecek misin, bak bakalým.
Bak, Allah Rasulü nasýl uyarýyor bizi:
“-Nifakla karýþýk huþudan Allah’a sýðýnýn.”
Sordular:
-Nifakla karýþýk huþu nedir ya Rasulallah?
Buyurdu ki:
“-Beden huþu içerisinde bulunurken kalbde nifak olmasýdýr.”
Yaaa... Beden huþu içerisinde ama kalbde nifak. Nasýl bir þey bu? Amellerimize bir bakalým bakalým.
Bak, Rasulullah’ýn yar-ý ðarý, nasýl sesleniyor:
“-Allah rýzasý için söylenmeyen bir sözde hayýr yoktur. Allah yolunda harcanmayan bir malda hayýr yoktur.” (Ebubekir r.a.)
Bak, Rasulullah’ýn bir sahabisi nasýl sesleniyor:
“-Sizin en akýllýnýz ölümü en çok hatýrlayanýnýzdýr.. En ihtiyatlý ve tedbirli olanýnýz ise ölüme en çok hazýrlananýnýzdýr.” (Ebu’d-Derda, r.a.)
Ýþte þu da, bir sahabinin öteki sahabiye tavsiyesi:
“-Ey Amr. Gizli ve aleni her türlü davranýþýnda Allah’tan kork. Çünkü O seni ve yaptýklarýný görür.” (Hazreti Ebubekir’in Amr b. As’a tavsiyesi)
Hazreti Ali (r.a.) ‘nin ikazlarýný anlayan yürek, nasýl gaflet içinde kalabilir ki:
“-Ey Allah’ýn kullarý! Siz bu dünyadan göçüp gidenlerden farklý deðilsiniz. Onlar sizden daha uzun ömürlü, daha kuvvetli, daha mamur beldelere ve daha ölmez eserlere sahip idiler. Birkaç nesil sonra sesleri sakinleþti ve tamamen duyulmaz oldu. Cesetleri çürüdü, yurtlarý bomboþ kaldý ve eserleri yok oldu. Onlar muhteþem saraylarýný, konforlarýný ve atlastan dokunmuþ yatak-yastýklarýný üzerleri sapýtma taþlarýyla örtülü, toprak yýðýlý viranelere yapýlmýþ mezarlara deðiþtiler. Yerleri dar, sakinleri gariptir. Onlar orada yalnýzlarýn, kendi baþýnýn derdine düþenlerin ve birbirleriyle samimi olmayanlarýn arasýndadýrlar. Evleri yakýn ve duvar duvara olduklarý halde komþular birbirlerini ziyaret etmiyorlar. Nasýl ziyaret etsinler ki, zaman onlarý öðüttü, taþ ve topraklar da yedi. Hayattan sonra ölümü, refahtah sonra sýkýntýyý tattýlar. Dostlarýndan ayrýldýlar, topraðý mesken edindiler, dönüþü olmayan bir yolculuða çýktýlar.
Heyhat! Onlarýn, yarabbi beni tekrar dirilt, belki iyi ameller yapar ve býraktýklarýný tamamlarým, demeleri sadece kendi laflarýdýr. Onlarýn arkalarýnda, tekrar diriltilecekleri güne kadar geri dönmelerine mani olan engeller vardýr.”
Sýra sizde, bizde... Hazreti Ali (r.a.) ikaz ediyor:
“-Sizin de ölüler diyarýna varmanýz ve orada, yaptýklarýnýza karþýlýk rehin olarak kalmanýz yakýndýr. Sizi de kabir kucaklayacak. Ýþler bitince haliniz ne olur? Kabirdekiler diriltilir, gizli olanlar açýða çýkarýlýr, azametli bir hâkimin huzurunda hesap için durdurulursunuz. Dünyada iþlenen günahlarýn korkusundan dolayý kalpler ürperir, örtü ve perdeleriniz yýrtýlýr; ayýplarýnýz sýrlarýnýz ortaya çýkar. Orada herkes yaptýðýnýn karþýlýðýný alýr. Kötülük yapanlar yaptýklarý ile cezalandýrýlýr, iyilik yapanlar da iyilikle mükafatlandýrýlýr. Amel defterleri ortaya konur konmaz, günahkârlarýn defterlerinden olanlardan korktuklarýný görürsün. Onlar vah bize, eyvah bize! Bu defter nasýl olmuþ da büyük küçük bir þey býrakmadan hepsini muhafaza etmiþ, derler. Yaptýklarý herþeyi defterde görürler. Rabbiniz hiç kimseye zulmetmez.”
Hazreti Ali (r.a.), sonra “gaflet içindeki insan”ýn tarifini yapýyor bize, ve “Onlar gibi olmayýn” diyor:
“-Ey insanlar! Ahiret için çalýþmadan ahireti uman, uzun emeller peþinde olup tevbe etmeyi geciktiren, dünyayý sevmeyen kimselerin diliyle dünyadan bahseden ve fakat dünyayý sevenler gibi çalýþan, kendisine verilince doymayan ve verilmeyince sýzlanan kendisine verilene þükretmediði gibi daha da isteyen, kendi yapmadýðý þeyleri baþkalarýna emreden ve yaptýðý þeylerden de baþkalarýný yasaklayan, salih kimseleri sevdiði halde onlardan olmayan ve kötü kimseleri sevmediði halde onlardan olan, kesin bilgilerine uymadýðý halde zan ve tahminlerine uymaktan kendini alamayan, zenginleþince azýp baþtan çýkan, hastalanýnca sýzlanýp yakýnan, fakirleþince ümidsizliðe düþüp gevþeyen, Allah’ýn bol nimetlerine raðmen günahlar içinde yüzen, saðlýða þükür ve belaya sabretmeyen, öðüt ve ikazlardan hiç etkilenmeyen ve ölümle korkutulduðu zaman, sanki korkutulan kendisi deðil de baþkasý imiþ gibi davranan kimselerden olmayýn.”
Sonra “Gözümün nuru oðlum” diyerek oðlu Hazreti Hasan (ra.)’a sesleniyor:
“-Dünya, bazan seni arýyormuþ gibi yalancý bir iltifat gösterir. Sen onun bu gönül avlayýcý hilesine aldanma... Bazanda senden kaçýyormuþ gibi yüz çevirir, döner, dolaþýr, buna da ehemmiyet verme...
“Dünya, çok acaib bir tanýdýkdýr; yâr olmaz. Visali aceleci ve korkak adamlarýn visaline benzer: telaþlýdýr.
“Ayrýlýðý da sevimsiz kimselerin ayrýlýðýna benzer: gönül kýrýcýdýr.
“Hülâsa: hayrý az, dirliði kýsa; güler yüzle gösteriþ, yüz çevirmesi fecîa; lezzet ve visali geçici, nimet ve ihsaný fâni, günah ve vebali ise bakîdir Dünyanýn...
“Þu halde: Müddet bitmeden, kudret elden gitmeden, perde-i gaflet açýlmadan, zamanýn müsaadesini, imkanýn fýrsatýný ganimet bil de ahiretin için erzak tedarikine bak!...”
Bak iþte, yine Hazreti Ali, valisi Malik bin Eþter’e, yani bir dünyevi iktidar sahibine sesleniyor:
“-Hâiz olduðun makam sende azamet ve tekebbür hasýl ederse, üzerindeki Allah’ýn kudretini düþün.. Kendiliðinden kadir olamayacaðýn þeylerde O’nun kudretini hatýrla ki, bu düþünce senin yükseklerde uçan bakýþýný yere indirir, þiddetini giderir. Seni býrakýp giden akimi baþýna getirir.
Sakýn Allah ile azamet yarýþýna kalkýþma. Sakýn Kibriya ve Ceberûtunda Allah’a benzemeðe özenme. Çünkü Fâtýr-i Zülcelal her cebbarý zelii, her mütekebbiri hakîr eder.”
Yaaa...
Bak iþte þu da bir baþka sahabe sözüdür:
“-Piþmanlýðýn en kötüsü ölüm anýndaki piþmanlýktýr. En kötü körlük kalp körlüðüdür.” (Abdullah bin Mes’ud, r.a.)
Þu da, Rasulullah’ýn “seni seviyorum” sözüne mazhar olan Muaz bin Cebel’in ikazý:
“-Ey oðlum! Bir namazýný kýldýðýn vakit, o namazýn senin kýldýðýn son namazýn olacaðýný düþün! Bir daha böyle bir namaz vaktine yetiþeceðini ümit etme!”
“Ey oðlum! Mü’min olan bir kimsenin iki hayýrlý iþ arasýnda ölmesi lazýmdýr. Yani , bir hayýrlý iþi yaptýðýn zaman, ikinci hayýrlý iþi yapmak niyetinde ve kararýnda olmalýdýr.”
Gaflet uykusuna karþý zýrhlanmýþ bir insan görmek isteyen Muaz bin Cebel’in, Rasulullah (s.a.) Efendimiz’le þu mülakatýna baksýn:
Muaz bin Cebel (r.a) þöyle anlatýyor:
“-Bir gün Resûlullah’ýn (s.a) huzuruna varmýþtým. Bana: “Ey Muaz! Sen, bu akþam nasýl sabahladýn?” buyurdu. Ben de: “Ya Resûlallah! Allahü Teâlâ’ya iman etmiþ olarak sabahladým” dedim. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz: “Ey Muaz! Senin her sözünün doðruluðuna bir delilin vardýr. Bu sözünün doðruluðunun delili nedir?” buyurdular. Ben de þöyle cevap verdim: “Ya Rasûlallah! Ben, geceden, gündüze çýktýðým zaman, bir daha akþamý beklemem. Akþam olduðu zaman da, sabaha kadar yaþayacaðýmý hiç ümit etmem. Bir adým attýðým zaman, Ýkinci adýmý atacaðýmý sanmam. Her insanýn bir eceli olduðunu bilirim. Ecelinin saati geldiði zaman, o anda ecelinin ona yetiþeceðini bilirim. Bütün insanlar mahþerde haþr olunurlar. Kimisi Peygamberi ile beraberdir kimisi de tapdýklarý ile beraber olacaktýr. Ben ise,’kendimi sanki cehennemdeki insanlarýn azaplarýný ve cennetteki insanlarýn nimetlerini her an görüyorum gibi düþünürüm.” Bunun üzerine Rasûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ey Muaz! Sen çok iyi yapmýþsýn. Böyle düþünmeye devam et ve bundan hiç ayrýlma!”
Ýþte bu Muaz bin Cebel (r.a)’in içindeki huzur arayýþý:
“-Sýrat köprüsünü geçinceye kadar müminin huzuru olmaz” buyurdu.
Rasulullah (s.a.) Efendimiz’den kalbi dirilik dersi almýþ nesilden, bu defa Selman-ý Farisi söylüyor:
“-Üç þey beni güldürür, üç þey de aðlatýr. Ölüm onu istediði halde kendisi dünyayý isteyen, kendisinden gafil olunmadýðý halde gafil olan ve Rabbinin kendisine kýzdýðýný mý yoksa hoþnut mu olduðunu bilmeden kahkaha ile gülen kimse beni güldürür.”
Sahabe sözünü, Abdullah bin Abbas (r.a.)’ýn içimizi dýþýmýzý okuyan þu sarsýcý ikazý ile tamamlayalým:
“-Ey günahkâr! Kötü sondan emin olma. Ýþlediðin günahý daha büyük bir günah takip eder. Günah iþlerken sað ve solundaki meleklerden hayanýn azlýðý o günahtan daha büyük bir günahtýr. Allah’ýn sana ne yapacaðýný bilmiyorken gülmen daha büyük bir günahtýr. Yaptýðýn bir günaha sevinmen daha büyük bir günahtýr. Yapamadýðýn bir günah için üzülmen daha büyük bir günahtýr. Senin günah iþlerken kapýnýn örtüsünü hareket ettiren (kaldýran) rüzgardan korkman, Allah seni gördüðü halde kalbinin ürpermemesinden daha büyük bir günahtýr.”
Ve sonra, sahabi damarýndan beslenen Allah dostlarýndan birkaç söz alalým:
Bak iþte, bir Allah dostu nasýl uyarýyor bizi:
“-Ey kardeþim, Allah Teala’nýn seni yasakladýðý yerlerde görmesinden kendini koru. O’nun haram kýldýðý iþleri yapmayasýn. Emrettiði hususlarý da ihmal edip terketme.
“Allah’tan baþka kimsenin muttali olmayacaðý güzel amelleri çoðaltmaya çalýþ. Amellerini saklayacaðýn bir depo edinmeye bak. Güzel ameller iþle, fakat bunlara Allah’tan baþkasý muttali olmasýn. Böyle yapmak amelin saðlam ve ihlaslý olmasýna vesile olur.” (Muhyiddin Arabi, Fütuhat-ý Mekkiye’den Öðütler Pýnarý, s. 213)
Ve bak iþte, Hasan Basri Hazretleri (rh. a.) sesleniyor:
“-Ey insanoðlu! Sakýn, kendini aldatma! Çünkü Cenâb-ý Hâk cehennemden kurtulacaðýna dair sana ne bir eman ne de bir kurtuluþ beratý vermiþtir. Büyük korku ve en büyük iþ önünde duruyor. Senin kabirdeki yastýðýn dünyadaki amellerin olacaktýr. Salih amel iþlemiþsen orada hayýr ðörecek, kötü iþler yapmýþsan þerle karþýlaþacaksýn. O halde fýrsatý ganimet bilerek, vaktini deðerlendir. Sakýn, yarýn çalýþýr, ibadette bulunurum deme. Zira sen mes’ul bir kulsun ve bir gün yaptýklarýndan hesaba çekileceksin. Onun için þimdiden o suale cevap hazýrla.
“Sizler kalblerinize çok dikkat edin. Ve artýk onlarý yenileyin. Zira kalp çabuk paslanýr. Nefisleri de dizginleyin. Çünkü o çok azgýndýr. Eðer siz nefislerinizin kötü isteklerine mani olmazsanýz, o bir gün sizi korkunç bir uçuruma yuvarlar.”
Bir unutulmaz menkýbe ile “Gafletten uyanma” çaðrýmýzý tamamlayalým:
Hasan el-Basrî (r.a.) bir gün yolda giderken gülen bir adamla karþýlaþýr. Ona þöyle sorar:
“-Ey kardeþim! Sýratý geçtin mi?” Adam, “Hayýr” cevabýný verince, tekrar sorar: “Peki cennete mi, yoksa cehenneme mi gideceksin? Bunu biliyor musun?” Adam yine, “Hayýr” diye cevab verir. O vakit Hasan (r.a.) o adama þunlarý söyler: “Allah sana afiyet versin! O halde sen niçin gülüyorsun? Unutma ki, o günün iþi çok çetindir”
Rasulullah Efendimiz, “Benim bildiðimi bilseydiniz az güler çok aðlardýnýz” buyuruyor.
Ýþin sýrrý, Rasulullah Efendimiz (s.a)’in bildiðini bilemesek de, O’nun zaman zaman topraðý ýslatan göz yaþlarýna bakarak ibret almakta... O, “Þükreden bir kul olmayayým mý?” diyorsa, bize ne düþüyor, bin kere düþünmek lazým.
Ey nefsim, gafletten uyan! Gafletten uyan. Gafletten uyan!
Allah’ý unutma!
Ölümü unutma!
radyobeyan