Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kuran nesli zenginler By: sumeyye Date: 18 Kasým 2010, 16:13:27
Kur’an Nesli Zenginler


Kur’an, insanlarý bilgilendirerek ve yönlendirerek yetiþtirirken hem dünya hayatý için, hem ahiret hayatý için hazýrlar. Dünya hayatý ile ahiret hayatýný karþý karþýya getirerek ikisinden birini seçmeyi öngörmez. Ýnsanlara, “Rabbimiz, bize dünyada da güzellik, ahirette de güzellik ver, ateþin azabýndan koru”(2 Bakara/201) demesini öðretir. Ýslam anlayýþýnda birbirinin devamý olan iki hayat arasýnda bir çatýþma olmamasýna karþýn, yanlýþ bilgi, yanlýþ eðitim ve yönlendirmenin etkisiyle iki hayat karþý karþýya getirildiðinde en mükemmel ve kalýcý yurt olmasý nedeniyle ahiret hayatýnýn öncelenmesini öðütler.

Ýslam’ýn dünya ve ahiret deðerlendirmesini doðru kavramýþ olan  insanlar, dünya hayatýnda üstün olarak yaþamanýn ve âhiret hayatýný kazanmanýn, dünyada çok çalýþmaktan geçtiðini bilirler. Çünkü dünya hayatýnda çok çalýþarak elde edilen bütün imkanlarý Ýslam’ýn öðretileri doðrultusunda kullanýp burada üstün olmayanlarýn ahiret hayatýnda üstün olmalarý sözkonusu deðildir. “Bu dünyada kör olan, ahirette de kör ve daha þaþkýn olur “(17 Ýsra/72).

Ýslam, insanlara dünya hayatýnda imanla üstün olmayý öðrettiði gibi, maddi imkanlara sahip olarak güçlü olmayý da öðretir. Müminlerin cahiliyyenin boyunduruðu altýnda zillet hayatý yaþamalarýný onaylamadýðý gibi, inançlarýndan ve deðerlerinden ödünler vererek ele güne muhtaç yoksul ve sefil yaþamalarýný da onaylamaz. Aksine, “Ýzzet Allahýn, Resulünün ve müminlerindir...”(63 Münafikun/8) diyerek inançta ve sosyal hayatta izzet içinde yaþamalarýný öðretir. Dünya hayatýnda üstün olmak için müslümanýn çok çalýþmasýnýn dünyaperestlikle ilgisinin  bulunmadýðýný Muhammed Gazali þöyle belirtir:

“Dünyaya perestiþ/kulluk etmenin öncekileri ve sonrakileri nasýl helak ettiðini ben de biliyorum, baþkalarý da biliyor. Yine biliyoruz ki gaflete düþüren her türlü suçun arkasýnda bu tür bir perestiþ vardýr. Bu suçlarý halktan önce entelektüel kiþiler, uyan kiþilerden önce önderler, ahmaklardan evvel zekiler iþliyor. Fakat bu müzmin hastalýðýn doðru tedavisi, dünyaya hakim olmakla ve onun basitliklerini küçümsemekle olur.

 

Karun’un sahip olduðu maldan daha çoðuna sahip ol, süleyman’ýn ulaþtýðý saltanattan daha geniþine hakim ol ve bunlarý elinde bulundur ki hakkýn bir desteðe ihtiyacý olduðu zaman bunlarla onu destekleyesin, ölüm geldiðinde, fedakârlýk anýnda onu allah için býrakasýn!

Fakirliðin cennete götüren bir yol olduðunu sanarak fakir bir þekilde yaþamak, delilikten baþka bir þey deðildir!

Küfür, elindeki imkanlarla yeryüzüne hakim olarak saltanýtýný sürerken, senin maddi imkanlardan yararlanarak yeryüzüne hakim olmaktan yüz çevirmen, bilki zina ve faizden daha büyük bir günahtýr!”1 .

Evet, islamýn ve hayat gerçeklerinin doðru algýlanmasý açýsýndan Gazali yerden göðe kadar haklýdýr. Unutulmamalýdýr ki cennet, tembellerin, beceriksizlerin, zilletle yaþamayý içlerine sindirenlerin, asalaklarýn, inancýna hayat hakký tanýmayan baþkalarýnýn boyunduruðu altýnda sefil  olarak, yardýmýna ve sadakasýna muhtaç olarak yaþamaktan utanmayanlarýn, Ýslam’ýn üstünlük ve onurunu, özgürlük ve baðýmsýzlýðýný, yücelik ve izzetini, yalnýz Allah’a kulluðu gözardý edenlerin, iman ve Ýslam fukarasý yaþamayý hayat tarzý edinenlerin yeri ve yurdu deðildir. Vahiyden, ahlak ve faziletten, izzet ve onurdan, üstünlük, özgürlük ve baðýmsýzlýktan nasipsiz, hasmý veya düþmaný kendisine ne verirse ona kanaat getiren ve rakiplerinin sadakalarýyla asalak yaþayan, din ve imanýný, Ýslam ve ahlakýný, erdem ve deðerlerini hasmýnýn oluþturmasýna, þekillendirmesine, belirlemesine, yönlendirmesine razý olanlarýn, gönlünü ve baðrýný müstekbirlere açarak onlardan sadaka dilenenlerin, kýsaca izzeti ve onuru Allah yerine, baþkalarýnýn yanýnda arayanlarýn ve bunu kader olarak belleyenlerin yeri hiç deðildir.

Unutmayalým ki her iki hayatta üstünlük veya aþaðýlýk, doðru orantýlýdýr. Burada üstün olanlar orada da üstün, burada aþaðýlýk olanlar orada da aþaðýlýk olurlar.“Bu dünyada kör olan, ahirette de kör ve daha þaþkýn olur “(17 Ýsra/72). Çünkü ahirette mutluluk veya bedbahtlýk, cennetlik veya cehennemlik olmak, dünya hayatýnda savunulan deðerlerden ve yaþanan hayat þeklinden geçer. Baþka bir deyiþle, her iki hayat için ödenen bedel ve harcanan emekten geçer.

Müslümanlarýn bir islam toplumunda varlýklarýný koruyup geliþmesi, güçlenmesi ve  düþmanlarýyla rekabet edebilmesi için güçlü olmasý, bunun için de gerekli yatýrýmlarý yapmasý lazýmdýr. Zincirin halkalarý gibi birbirine baðlý olan eðitim öðretim, saðlýk, ulaþým, iletiþim, tarým, savurma sanayii baþta olmak üzere bütün þekilleriyle sanayi alanýnda yatýrým ve üretim yapmasý gerekir. Deðilse, öteki toplumlara muhtaç ve baðýmlý olmaktan kurtulamaz. Týpký günümüzde sayýlarý bir milyarýýn üstünde olan müslüman halklarýn bu alanlarda baþka  toplumlara baðýmlý olduðu ve saldýrýlarýna maruz kaldýðý gibi. Týpký çoðunun ekonomilerini ayakta tutabilmek için faizle onlarýn –þartlý- kredilerine, kendilerini savunmak için onlarýn silahlarýna, toplumlarýný düzenlemek için onlarýn yönetim sistemlerine ve hukuklarýna, hayatlarýnýn diðer alanlarýný düzenlemek için onlarýn yönlendirmelerine, ürünlerine ve desteklerine muhtaç olduðu gibi. Bunlarý elde etmenin karþýlýðýnda da inanç ve yaþayýþ, eðitim ve öðretim, güvenlik ve savunma, gibi en hayati alanlarda bile öteki toplumlarýn istek ve arzularýna nasýl boyun eðdiklerini ve onlara  baðýmlý olduklarýný biliyoruz.

Þüphesiz yatýrým ve üretim para ile olur. Paranýn olmasý için de çalýþýp kazanmak gerekir. Çalýþýp kazanarak zengin olan kiþi servetini korumak ve  geliþtirip çoðaltmak için de piyasa ile rekabet ederek ayakta kalmak zorundadýr. Bu da bu iþ için daha çok zaman ayýrmasý ve emek vermesi demektir.

Gerek maddiyat sevgisi ve konfora düþkünlüðü, gerekse sosyal hayat ve piyasa þartlarýnýn baskýsý ister istemez insaný zenginliðe boyun eðme sonucuna götürür. Yüce Allah, insanýn  içinde bu þeylere karþý aþýrý bir sevginin bulunduðunu belirterek þöyle der: “Kadýnlara, oðullara, kantar kantar altýn ve gümüþe, niþanlý atlara ve develere, ekinlere karþý aþýrý sevgi beslemek insanlara güzel gösterilmiþtir. Bunlar dünya hayatýnýn nimetleridir, oysa gidilecek yerin güzeli Allah katýndadýr”(3 Âli Ýmran/14). Kadýnlar, çocuklar ve para pulun yanýnda bugün için ulaþým, iletiþim ve her türlü araç gereci koyabiliriz.

Zenginleþen kiþiler bu süreçte servetlerini korumak veya daha çok zenginleþmek için daha fazla emek ve zaman sarfederken, Kur’an’ý anlamak için okuma ve yaþama mesaileri ters orantýlý olarak azaldýkça azalýr veya bitme noktasýna gelebilir. Çünkü malý koruma ve çoðaltma hýrsý,  Ýslam’ýn gereklerini yerine getirme zamanýndan ve mesaisinden çalmaya devam eder. Böylece zenginliði koruma ihtiyacý ve çoðaltma hýrsý kendilerini bir bakýma esir alýr veya kölesi gibi çalýþtýrýr. Zengin olup eðitim öðretimden, muhtaçlara iþ ve aþ saðlamaya, hayýr hizmetlerde bulunmaya, sosyal ve siyasal alanda müslümanlarý güçlendirmeye kadar, Allah yolunda daha çok hizmet etmek düþüncesiyle yola çýkarak çalýþýp zengin olan veya zenginliðini artýrmaya çalýþan nice kiþilerin bu girdaba kapýldýktan sonra soluðu abdestli/abdestsiz kapitalistler arasýnda aldýðýný hepimiz biliriz. Dünya hayatýnda üstün olmak ve ahireti kazanmak için çok çalýþmak gerektiðini söylerken, ayaklarýn kaydýðý bu çamurlu kaygan zeminde dik durmanýn önemini gözden uzak tutmamak gerekir.

Onun için zenginleþme ile paralel olarak anlamak için Kur’aný okuyup imaný ve islam bilgisini devamlý beslemek, güçlendirmek ve sorumluluk bilincini geliþtirmek lazýmdýr. Bunun için zenginleþmeye veya zenginliðini koruyup geliþtirmeðe çalýþan insanlarýn diðer müslümanlar gibi bireysel veya grup içinde Kur’aný okuyup anlama ve anlatma görevlerini yerine getirmeyi ihmal etmemeleri, bunun için gerekli zamaný ve zemini ayarlamalarý gerekir. Aksi halde kaþ yapacaðýz derken, göz çýkarmak, yani dünyada üstün olmaya çalýþýrken dünya hayatýný ahirete tercih eden maddeci kapitalistlerden olmamak elde deðildir. Bu süreçte ayaklarýn kaymasý tehlikesi her zaman kapýda beklemektedir2 .

Bunun önüne geçmek için zengin müslümanlarýn çalýþma ve büyüme çabalarýna paralel olarak Kur’aný anlamak için günlük çabalarýnýn/programlarýnýn da olmasý gerekir. Gerek ekip halinde birilerinin rehberliðinde, gerekse kendi baþlarýna, Kur’anýn metnini anlýyorlarsa metninden, anlamýyorlarsa çevirisinden mutlaka günlük olarak okumalarý, anlayýþ ve yaþayýþlarýný ona göre düzenlemeleri ve sürdürmeleri gerekir.

Zenginlerin-diðer insanlar da böyledir-bu ihtiyacý veya sorumluluðu kendi baþlarýna farketmeleri ve yerine getirmeleri çok azdýr veya zordur. Bu konuda onlarý uyarmak, ellerinden tutmak ve yönlendirmek Ýslamý bilen kiþilerin/ulemanýn sorumluluðudur. Anlamak ve anlatmak için Kur’aný okuyan insanlar bu konuda diðer kesimlerle ilgilenip rehberlik etmek zorunda olduðu gibi, zenginlerle de ilgilenmesi, Kur’anla tanýþtýrmasý ve günlük programlarla yardýmcý olmasý gerekir. Kur’an nesli zenginler böyle oluþur ve islam toplumu ancak böyle kalkýnýp güçlü olabilir. Zenginlikle islamýn yahut dindarlýkla servet sahibi olmanýn çeliþmediðini, yani Ýslamýn gerçek tabiatýný göstermek ancak böyle mümkün olur. Ulemanýn zenginlere bu öncülüðü yapmasý gerektiði gibi, zenginlerin de bunu kendilerine sunacak kiþileri arayýp bulmasý ve rehberliklerinden yararlanmasý gerekir. Bu görev ayný oranda her iki kesimin üzerine düþmektedir.

Zengin müslümanlarýn zenginlik girdabýnda inançlarýný ve islami duyarlýlýklarýný yitirmemeleri için ulema onlara kýlavuzluk ederken bunun karþýlýðýný da onlardan maddi çýkar beklemeleri gerekir. Bu hizmetten dolayý zenginlerin de onlara karþý bir borçluluk hissetmeleri veya ihtiyacý olanlar dýþýnda, maddi çýkar saðlamaya çalýþmalarý doðru deðildir. Çünkü her iki taraftan yapýlacak böyle bir þey, teblið etmenin amacýný gölgeler ve baþarýsýný engeller. Bundan dolayý yüce Allah, vahyi teblið etmeleri karþýlýðýda peygamberlerin insanlardan bir ücret istemediklerini ve ücretlerini kendisinin vereceðini belirterek þöyle der:

“Ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi ancak Allah verir”(Yunus/72, Hud/29, 51,  Þuara/109, 127, 145, 164, 180, Sebe’/47)

Zenginliði koruma ve geliþtirme girdabýna kapýlarak anlayýþ ve yaþayýþ olarak dinden uzaklaþmaktan, hatta kopmaktan zenginlerin kendilerini korumalarýnýn tek yolu budur. Bunu yapmak her müslüman için zorunlu olduðu gibi, zenginlik sahibi müslümanlarýn yapmasý daha çok zorunludur. Çünkü fakirlik sebebiyle sapmak ve dinin dýþýna çýkmak nadir olarak sözkonusu olmakla birlikte, zenginlik sebebiyle sapma ve dinin dýþýna çýkma tehlikesi daha çoktur. Hatta Kur’an, fakirlik sebebiyle sapýtan veya dinin dýþýna çýkanlardan örnek vermezken, baþta Karun olmak üzere zenginlik sebebiyle sapýtan ve dinin dýþýna çýkanlardan çok örnekler verir. Nitekim peygamberlere en baþta  mutrefun/þýmarýk zenginlerin karþý çýktýklarýný ve onlarý yalanladýklarýný, böylece içinde yaþadýklarý toplumun helak olmasýna sebep olduklarýný anlatýr.

“Þüphesiz uyarýcý göndermiþ olduðumuz her kasabanýn þýmarýk varlýklý kimseleri, elçilere "Sizinle gönderilen þeyleri kabul etmiyoruz, mallarý ve çocuklarý en çok olan bizleriz, azaba uðratýlacak da deðiliz, derlerdi”(34 Sebe’/34).

“Senden önce, her hangi bir kasabaya gönderdiðimiz uyarýcýya, o kasabanýn þýmarýk varlýklarý sadece: "Þüphesiz babalarýmýzý bir din üzerinde bulduk, biz de onlarýn izlerini izlemekteyiz" derlerdi. Gönderilen uyarýcý: "Eðer size, babalarýnýzý üzerinde bulduðunuz dinden daha doðrusunu getirmiþ isem de mi bana uymazsýnýz?" derdi. Onlar: "Doðrusu sizinle gönderilen þeyi inkar ediyoruz" derlerdi. Bunun üzerine Biz de onlardan öc aldýk. Yalancýlarýn sonunun nasýl olduðuna bir bak!”(43 Zuhruf/23-25).

Geçmiþ zamanlarda böyle olduðu gibi, Hz.Muhmmed zamanýnda da  böyle olmuþtur. Kur’an, o þýmarýk zenginlerden birinin Hz.Muhammed’in çaðrýsýna karþý çýkýþýný þöyle anlatýr:

“Tek baþýma yaratýp ona bol bol mal, çevresinde bulunan oðullar verdiðim ve nimetleri yaydýkça yaydýðým o kimseyi bana býrak. Bir de verdiðim nimetten artýrmamý umar; Hayýr, hayýr! Çünkü o, ayetlerimize karþý son derece inatçýdýr. Onu sarp bir yokuþa sardýracaðým. Çünkü o, düþündü, ölçtü biçti; Caný çýksýn, ne biçim ölçüp biçti! Yine caný çýksýn, ne biçim ölçüp biçti! Sonra baktý. Sonra kaþlarýný çattý, suratýný astý. Sonra da sýrt çevirip büyüklük tasladý. "Bu sadece öðretilegelen bir sihirdir. Bu yalnýzca bir insan sözüdür" dedi. Ýþte bu adamý yakýcý bir ateþe yaslýyacaðým. Yakýcý ateþin ne olduðunu sen nereden bilirsin? O, ne geri býrakýr ne de azaptan vazgeçer. Ýnsanýn derisini kavurur”(74 Müddessir/11-29).

Nitekim, halký fakir olan herhangi bir kentin fakirlikten dolayý saptýðýný veya peygamberleri yalanladýklarý için helak edildiðini Kur’an söylemezken, þýmarýk zenginlerinin elçileri yalanladýðý ve karþý çýktýðý için kentlerin helak edildiðini belirtir:

“Bir kenti yok etmek istediðimiz zaman, þýmarýk zenginlerine yola gelmelerini emrederiz, ama onlar yoldan çýkarlar. Artýk o þehir yok olmayý hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz”(17 Ýsra/16).
……………………………………………….

 

1 Muhammed Gazali, es-Sunnetu’n-Nebeviyye, 114, (Fýkýhçýlara ve Hadisçilere Göre Nebevi Sünnet, 154, çeviri, Prof.Dr.Ali Özek, Ekin Yayýnlarý, Ýstanbul, 2005).

 

 2 Fakirliðin yoldan çýkarma riski olduðu kadar zenginliðin de insaný baþtan çýkarma riski sözkonusudur. Genelde fakirliðin bir erdem olduðu ve zengin olmanýn mutlak olarak baþtan çýkardýðý gibi yanlýþ bir anlayýþý seslendirmek için örneðin Tevbe/75.ayetin iniþ sebebi baðlamýnda ashaptan sözde Salebe b.Hâtýb kýssasý anlatýlýr. Kýssaya göre beþ vakit namazý camide kýlan Salebe, Resulullahýn huzuruna gelir ve fakirlikten yakýnarak mal vermesi için Allaha dua etmesini ister, Resulullah “hakkýný verdiðin az, hakkýný veremeyeceðin çoktan iyidir” diyerek uyarýr, ama ýsrar etmesi karþýsýnda onun için dua eder, böylece vadiyi dolduracak kadar sürüleri çoðalan Salebe, kalbini mal sevgisi doldurduðu ve gece gündüz onunla meþgl olduðu için beþ vakit namazla beraber cuma namazýný da býraktýðý gibi malýnýn zekatýný vermeyi de reddeder, daha sonra piþmanlýk duyarak zekatýný vermeye çalýþýrsa da Hz.Peygamber, Ebu Bekir ve Ömer ondan almayý kabul etmez, nihayet Hz.Osman zamanýnda helak olur gider. Oysa maldan ve zenginlikten sakýndýrmak ve fakirliði terviç etmek için anlatýlan ve ne yazýk ki pek çok klasik kaynakta yer alan Salebe olayýnýn tamamen uydurma olduðunu görüyoruz. Bu konuda geniþ bilgi için bakýnýz. Dr.Ahmet Nedim Serinsu, Sa’lebe Kýssasý, Esba-ý Nüzul’e Yeni Bir Yaklaþým, Þule Yayýnlarý, Ýstanbul, 1975

                 

 Prof.Dr.Ýbrahim Sarmýþ

radyobeyan