Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Arafat ve Dua By: reyyan Date: 13 Kasým 2010, 14:59:21
Arafat ve Dua


Ali Rýza Temel


Dilleri, renkleri, ýrklarý, ülkeleri ayrý olduðu halde dinleri, dilekleri ve yürekleri bir olan milyonlarýn dünyada mahþerin provasýný yaþadýklarý Arafat vakfesi, haccýn en canlý ve çarpýcý tablosudur. Bundan dolayý Hz. Peygamber (s.a.v.) “Hac Arafattýr” buyurmuþtur. Arafat “Ma’rifet”tan gelir. Hacý adayý Arafat’ta marifetle bütünleþir, Marifetullah’a eriþir, dirileþir, mahþeri, mahkeme-i kübra öncesini, büyük duruþmayý idrak eder. Zaten vakfe duruþ, bekleyiþ demektir. Aynen mahþerdeki gibi korku ve ümid arasýnda en zor ve en heyecanlý duruþmayý temsil eden Arafat vakfesi içimizde bu duygularý çaðrýþtýrmýyorsa, marifetsiz vakfe yapmýþ, haccýn ruhunu kavramamýþýz demektir.

Kadýn-erkek, yaþlý-genç, bembeyaz kefenlere bürünmüþ, tepede güneþ, gözlerde yaþ, gönüllerde telaþ, alýnlarda ter, dünyada mahþer olan Arafat ahiretteki büyük mahþeri dünyada yaþama olayýdýr. Bu atmosfer içinde insanýn en büyük ihtiyacý ve arzusu bir sýðýnak, bir barýnak bulmaktýr. Büyük mahþerde insanlar, yaþadýklarý büyük sýkýntýdan kurtulmak için þefaatçi ararlar. Hz. Adem’e, Hz. Nuh’a, Hz. Ýbrahim’e, Hz Musa ve Hz. Ýsa’ya giderler. Bu peygamberler kendilerine özel mazeretler ileri sürerek þefaatci olamayacaklarýný söylerler. Çaresiz kalan insanlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek: “Ey Muhammed! Sen Allah’ýn elçisi, peygamberlerin sonuncususun, senin gelmiþ gelecek günahlarýn baðýþlanmýþtýr. Bizim için Rabbinden þefaat dile. Bulunduðunuz sýkýntýlý hali görmez misin?” derler. Bunun üzerine

Allah Rasulü secdeye kapanýr. Rabbine niyazda bulunur. “Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!” diye yakarýr. Neticede þefaat gerçekleþir. Kalbinde hardal tanesi kadar imaný olanlar için cennet kapýlarý açýlýr. Hadis-i þeriflerde detaylý olarak anlatýlan mahþer tablosu Arafatta da ayný canlýlýkla hissedilip yaþanmalýdýr.

Arafat; günah kirlerinden arýnmak, temizler yurdu olan cennete aday olmak, ilahi rýzaya ermek için en büyük fýrsattýr. Burada yapýlacak en önemli ibadet duadýr. Zaten dua bütün ibadetlerin özüdür.

Dua tamamýyla Allah’a sýðýnma ve O’nu imdada çaðýrmadýr. Kulun deðeri Allah’a ilticasý nisbetindedir. Yüce Mevla þöyle buyurmaktadýr: “Deki: Eðer duanýz olmasaydý Rabbim size niçin deðer verecekti ki?” (Furkan, 77) peygamber efendimiz de þöyle buyurmuþlardýr: “Allah katýnda duadan daha hayýrlý bir þey yoktur.” (A. b. Hanbel, Müsned 2/362) Arefe günü yapýlan dualar ise dualarýn en hayýrlýsýdýr. Öyle ki bu dualarýn kabûlû konusunda þüphe etmek bile caiz görülmemiþtir.

Dua; kendi kendine yetmeyen kulun, yüce Allah karþýsýnda aczini, tevazusunu, arzusunu ortaya koymasý, önce gönlünü, sonra ellerini açarak O’na arzu halde bulunmasýdýr. Dua edebilmek bir lutuftur, bir nevi huzura kabul edilmektir. Allah, kabul etmeyeceði duayý ettirmez. Mevla ile baðý koparmama halidir. Bize bizden, þahdamarýmýzdan daha yakýn olan Rabbimiz kendisine dua etmemizi emrediyor. “Bana dua edin ki, duanýzý kabul edeyim.” (Mü’min, 60)

Samimi yapýlan dua iþlenen kötülüðün terkine, istenen þeyin fiiline dair irade beyanýdýr. Bir kötülük terk edileceði veya bir iyilik yapýlacaðý zaman dua edilir. Kul yola çýkarken, bir iþe baþlarken Rabbini yardýma çaðýrýr. “Ben âcizim, kendi kendime yetmiyorum. Senin himaye ve desteðine ihtiyacým var” der. Dua bir ümit çýðlýðýdýr, bir güç toplama, bir toparlanma hamlesidir.

Dua musibetlere karþý bir paratonerdir. Kötülüklerle savaþta kullanýlan en güçlü silahtýr. Zira Allah’a dayanmak, O’ndan güç almaktýr. Duasýz hayat sürdürmek silahsýz harber çýkmak gibidir.

Ýþ yapma iradesi olmayan kiþinin duasý abestir. Kul olarak yapabilecekleri varken kendisini büsbütün devreden çýkarmasý öncelikle kendisine saygýsýzlýktýr. Ýnsan hiç bir þey yapmama konumunda olduðu takdirde ancak sorumluluktan kurtulur.

Dua emir deðildir. Zira Allah’a emderilmez. Allah’tan emir alýnýr. Ondan yalvararak istekde bulunulur. Duada elleri açmanýn anlamý: Ya Rab! Elinden gelen budur, elimden gelmeyen için sana el açýyorum, demektir.

Duanýn kabulu için bir takým þartlar vardýr. Öncelikle kulluðumuzun gerçeklerini yaparýz, istemeye yüzümüz oluruz. Sonra tevazu içinde talebimizi arzederiz. Her namazda okuduðumuz fatiha sûresinde: Yalnýz Sana kulluk eder, yalnýz Senden yardým dileriz, bizi doðru yola ilet” derken önce ibadet, sonra yardým talebi ortaya konuyor. Bunun anlamý; önce kulluk görevimizi yapacaðýz. Sonra ondan yardým dileyeceðiz demektir.

Mevlanýn hoþnutluðunu celbedecek söz ve davranýþlar dualarýn kabulüne vesile olur. Hz. Peygamber þöyle buyurmuþtur: “Duasýnýn kabul edilmesini, sýkýntýsýnýn giderilmesini isteyen kimse zorda bir kimsenin sýkýntýsýný gidersin.” (A. b. Hanbel Müsned, 2/23) Duasýnýn kabulu için aðzýn temiz, gönlün temiz, yiyecek, içecek ve giyeceklerin helal ve temiz olmasý gerekir. Allah Rasûlünün þu sözlerine kulak verelim: “Üstü baþý daðýnýk toz toprak içinde yollara düþen, ellerini göðe açýp: Ya Rabbi! Ya Rabbi! Diye yalvaran, buna karþýlýk yediði, içtiði, giydiði haram olan, haramla beslenen bir kimsenin duasý nasýl kabul edilir.” (Müslim, Zekât, 65)

Hz. Peygamberin hayatý baþtan sona fiili ve kavli duadan ibarettir. O bu dualardan aldýðý güçle dünyanýn en büyük inkilabýný gerçekleþtirmiþtir. Allah’a sýðýnan, O’nu yardýma çaðýran kimse en saðlam kapýya, en güçlü merciye müracat etmiþ demektir.

Dualarýn en çok kabul edildiði Arafat, Müzdelife, Mina ve Kâbe-i Muazzama’da yapacaðýmýz dualarla kendimizi þarj etmiþ, isteklerimizi aksiyona döndürmek için Rabbimize söz vermiþ, irade beyanýnda bulunmuþ oluyoruz. Zaten amele, hizmete, aksiyona dönüþtürülmeyen istekler boþ temennilerden ibarettir. Arafattaki toplu dualar toplu amellere dönüþtürülmelidir. Burada yapýlan toplu dualar, ortaya konan toplu isterler baþta bütün müslümanlarýn ve bütün insanlýðýn ortak dertlerini çözmeye yönelik bir tavra dönüþmelidir. Ayrýca bu dualar, yeniden yapýlanmanýn, toparlanmanýn, müslümanlara yakýþýr onurlu ve izetli bir hayat inþasýnýn alt yapýsýný oluþturmalýdýr. Dünya müslümanlarýnýn en geniþ katýlýmlý kongresi mesabesindeki hac ibadeti uhrevi kazançlar yanýnda dünyevi faydalara da vesile kýlýnmalýdýr. Zaten insanlarý hacca davetin bir sebebi de “Kendisine ait menfeatleri fark etmeleridir.” (Hac, 28)

Her safhasý dua olan hac ibadeti hacda ferdi anlamda yeni bir kimlik oluþturmasý yanýnda, genel manada ola ümmetimize “en hayýrlý ümmet” kimliði kazandýrmalýdýr. Yýllar boyu yapýlan bu toplu dualar, göz yaþlarýyla sulanan talepler elbette boþa gitmeyecek, samimi arayýþlar inþaallah mutlu buluþlarla sonuçlanacaktýr. Yeter ki eller gönüllerle, diller fiillerle örtüþsün. Mahþerde olduðu gibi Arafatta da insanlýðýn rehberi olan Hz. Peygambere, onun getirdiði prensiplere, onun önderliðine ve þefaatine baþ vurulsun. Dua ve ibadetler formalite olmaktan çýkarýlsýn.
Hz. Peygamber Arafat duasýna çok önem vermiþtir. Üsame b. Zeyd hazretleri bunu þöyle haber veriyor: Ben Arafatta Rasûlullah’ýn terkisindeydim. Ellerini kaldýrýp dua etti. Devesi onu düþürür gibi yaptý, yularý yere döþtü. Rasulullah bir eliyle yularý almaya çalýþýrken diðer elini duadan indirmedi. (Nesai, 2/205) Dünyamýzý kirleten bunca günahlara, bunca isyana raðmen Rabbimizin insanlardan rahmetini esirgememesi belki de buralarda yapýlan dualar, yalvarmalar hatýrýnadýr. Bu dualarýn topyekün insanlýk için ilahi bir sigorta olduðunu unutmayalým. Arafat mahþerinde yapýlan dualarýn fiile dualara dönüþmesini, hac adaylarýmýzý tepeden týrnaða dönüþtürmesini, anadan doðmuþ gibi temizlemesini, fert ve ümmet çapýnda yeni bir milat oluþturmasýný niyaz eder, bu duaya yeri göðü titretecek bir sada ile hep birlikte “Amin” deriz.

Ynt: Arafat ve Dua By: bahriþan 8/b Date: 23 Aralýk 2014, 20:24:47
duayý aðzýmýzdan hiç eksik etmememiz lazým her iþi yaptýðýmýzda dua etmeliyiz allah razý olsun paylaþýmdan

radyobeyan