Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Ebu Ali Rodbari By: armaðan Date: 25 Nisan 2009, 16:58:24
Dokuzuncu asrýn sonlarýnda, onuncu asrýn baþlarýnda Baðdât'ta ve Mýsýr'da yaþamýþ evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi Ahmed bin Muhammed'dir. Künyesi Ebû Ali olup Rodbârî nisbesiyle meþhurdur. Doðum târihi bilinmemektedir. Baðdât'ta doðdu. 933 (H.321) senesinde Mýsýr'da vefât etti. Kabri, Karafe kabristanýnda Zünnûn-ý Mýsrî'nin kabri yakýnýndadýr.

Zamânýnýn ilim ve mârifet merkezlerinden olan Baðdât'ta dünyâya gelen Ebû Ali Rodbârî, küçük yaþýndan îtibâren ilim öðrenmeye baþladý. Âlim ve velîlerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulunarak kendini yetiþtirdi. Ebü'l-Abbas bin Süreyc'den fýkýh ilmini tahsîl etti. Hadîs ilmini Ýbrâhim Hasbî'den öðrendi. Tasavvufa karþý alâka duydu.

Ebû Ali Rodbârî'nin tasavvufa yöneliþinin sebebi þöyle nakledilir: Cüneyd-i Baðdâdî hazretleri

mescidde birisi ile sohbet ediyordu. Bir ara o kimseye; "Ey kardeþim, iyi dinle!" diye îkâzda bulundu. Bu îkâzýn kendine yapýldýðýný kabûl eden Ebû Ali Rodbârî, Cüneyd-i Baðdâdî hazretlerini dinlemeye baþladý. Cüneyd-i Baðdâdî'nin sohbeti o kadar tatlý ve tesirli idi ki, sözleri Ebû Ali Rodbârî'nin gönlünde yer etti. Bundan sonra kendini tasavvuf yoluna verip Cüneyd-i Baðdâdî'nin sohbetlerine devâm etti.

Uzun müddet Cüneyd-i Baðdâdî'nin hizmetinde ve sohbetlerinde bulunarak tasavvuf yolunda ilerledi. Ayrýca, Ebü'l-Hüseyin Nûrî, Ebû Hamza, Mes'ûd er-Remlî, Sa'leb, Ýbrâhim Ceyzî ve baþka zâtlarýn sohbetlerinde bulunup, yüksek ilimlerinden istifâde etti ve feyz aldý. Þam'da Ebû Abdullah Celâ ile görüþüp sohbet etti. Ebû Bekr ed-Dekkâk ile görüþtü. Fýkýh ilminde derin âlim, hadîs ilminde hâfýz olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, tasavvufta yüksek bir velî oldu. Tasavvufun inceliklerine vâkýf oldu. Mücâhede ve riyâzet yâni nefsinin istediklerini yapmamak ve istemediklerini yapmak sûretiyle mânevî derecesi git-gide yükseldi. Ýnsanlara Allahü teâlânýn emir ve yasaklarýný anlatarak onlarýn bu dünyâda ve âhirette saâdete, mutluluða kavuþmalarý için gayret etti. Sohbetlerinde bulunan birçok kimse, yüksek âlim ve evliyâlýk derecelerine ulaþtý. Muhammed bin Abdullah er-Râzî yetiþtirdiði âlimlerdendir. Nasrâbâdî ve Ebû Ali bin Kâtip gibi zâtlar da sohbetlerinde bulundular.

Bütün Baðdâtlýlar, Ebû Ali Rodbârî'nin ilimdeki ve tasavvuftaki derecesini anlayýp, etrâfýnda toplandýlar. O, vâz ve nasihatlarýyla insanlarýn saâdeti için gayret etti.

Bütün Bðdâtlýlar onun üstünlüðünü bilir, fazîletlerini anlatýrlardý. Ebû Ali Kâtib diyor ki: "Ben, Ýslâmiyeti iyi bilmekte ve tasavvufun yüksek derecelerine kavuþmakta Ebû Ali Rodbârî gibi birisini görmedim."

Bir sohbeti sýrasýnda þöyle buyurdu:

"Ýnsanlara felâket þu üç yoldan gelir. Hasta tabiat ve mîzac, alýþkanlýklara sýký baðlýlýk ve kötü arkadaþlýk."

"Hasta tabiatla neyi kasdediyorsun?" diye sorulunca;

"Haram yemeyi kasdediyorum." buyurdu.

"Alýþkanlýklara sýký baðlýlýk ile neyi kasdediyorsun?" diye sorulunca da;

"Harama bakmayý ve gýybet dinlemeyi kasdediyorum." buyurdu.

"Ýnsana felâket getiren kötü arkadaþlýktan maksad nedir?" diye sorulunca da;

"Nefiste þehvet coþunca ona uymayý, yâni nefisle dostluk yapmayý." diye cevap verdi."

Ebû Ali Rodbârî'ye; "Sofi kimdir?" diye sorulunca; "Nefsinin istek ve arzularýna karþý çýkan, ona eziyetin tadýný tattýran, dünyâyý arkasýna atan ve Muhammed Mustafa'nýn sallallahü aleyhi ve sellem yoluna sýký sarýlan kimsedir." buyurdu.

Bir baþkasý; "Tasavvuf nedir?" diye sorunca da; "Tasavvuf sevgilinin kapýsýna çökmektir. Ýsterse kovsun. Tasavvuf, uzaklýðýn kederlerini, acý tadýný tattýktan sonra yakýnlýðýn tadýna ermektir. Sâfiyetini saflýðýný, temizliðini bulmaktýr. Biz bu tasavvuf konusunda, kýlýcýn keskin tarafý gibi bir hadde ulaþtýk. Azýcýk meyl ve sapma göstersek ateþe düþeriz. Bizim bu mezhebimiz yâni tasavvuf yolu, baþtan sona ciddiyettir. Ona þaka nâmýna bir þey karýþtýrmayýz." buyurdu.

Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Allahü teâlâya çok ibâdet ve duâ eder, kendisine ihsân edilen nîmetlerin þükründen âciz olduðunu söyleyerek þöyle niyâzda bulunurdu: "Her âzâm ve organýmýn bir dili olsa da bununla verdiðin nîmetler için sana hamd ve senâ etsem, bu benim þükrümün ziyâdeleþmesinden çok, senin nîmet ve ihsânýnýn artmasýna delâlet ederdi. Zîrâ nîmetine þükretmeyi nasîb etmen de bir nîmettir."

Çok ibâdet ve tâatta bulunan, Allahü teâlâyý hatýrlamaktan bir an gâfil olmayan Ebû Ali Rodbârî hazretleri, nefsinin isteklerine karþý çýkar, riyâzet ve mücâhedede bulunurdu. Bu hususta buyurdu ki: "Kalp, rûh ve nefs dýþarýdan gelen kötü tesirlerden emin olunca, kalpten hikmet, nefsten hizmet ve ruhtan mükâþefe yâni gizli sýrlarýn açýlmasý zuhur eder. Bu üç þeyden sonra da Allahü teâlânýn sýfatlarýnýn tecellilerini görme, mânevî sýrlarýný mütâlaa etme ve O'na âit hakîkatleri anlamak nasîb olur. Söylediklerinizin alâmeti nedir? denilecek olursa deriz ki; saða sola bakmamak, Allahü teâlâyý hatýrlamaya mâni olan þeylerden kaçýnmaktýr. Nefsine bir defâ olsun lâyýk olduðundan fazla kýymet vererek bakan kimse, kâinâttaki eþyânýn hiçbirine ibret nazarýyla bakamaz."

Ebû Ali Rodbârî rahmetullahi aleyh çok cömertti. Dostlara olan ikrâmlarý fevkalâde idi. Allahü teâlânýn rýzâsý için, dostlarýna verdiði bir yemek ziyâfetinde, birçok kandil yakmýþtý. Birisi gelip kendisine; "Bu kadarý da isrâf olmuyor mu?" diye sorunca; "Ýçeri gir de bak. Allah rýzâsý için olmayýp, gösteriþ için yanan bir kandil varsa onu söndür." buyurdu. O kimse içeri girip, kandillerin hepsine baktý, herbirinin lüzumlu yerlerde yandýðýný, hiçbirisinin söndürülecek halde olmadýðýný gördü.

Kendisi tevâzu sâhibi olan Ebû Ali Rodbârî hazretleri;

"Yükselen ancak tevâzû ile yükselir, alçalan da ancak kibirle alçalýr." buyurdu.

Ebû Abdullah-ý Rodbârî Baðdat'ta bulunduðu bir gün Fýrat Nehri kenarýnda yürüyordu. Caný balýk çekti. Hemen kýyýya bir balýk çýktý. O sýrada bir kimse görünüp; "Ben balýðý kýzartýrým." dedi. Kýzarttý ve kendisine verdi. Sonra gözden kayboldu.

Zamânýndaki âlim ve velîlerle sohbet eden Ebû Ali Rodbârî hazretleri, Peygamber efendimizin, Eshâb-ý kirâmýn ve diðer âlim ve velî zâtlarýn hayatlarýný okur, insanlara anlatýrdý. Bir gün Amr bin Sinân'a, Sehl bin Abdullah-ý Tüsterî'den bir menkýbe naklet dedi. Amr bin Sinân dedi ki: "Sehl þöyle derdi: Tevekkülün yâni her þeyi Allahü teâlâdan beklemenin, O'na güvenmenin alâmeti üçtür. Kimseden bir þey istememek, dilenmemek, verileni reddetmemek ve ele geçeni biriktirmemektir."

Uzun müddet Baðdât'ta kalýp insanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatan ve onlarýn kurtuluþu için çalýþan Ebû Abdullah-ý Rodbârî, Mýsýr'a giderek yerleþti. Onun büyüklüðünü ve þöhretini duyan Mýsýr halký etrâfýnda toplanarak istifâde etmeye çalýþtýlar.

Bir sohbetinde; "Muhabbetin alâmeti muvâfakat, yâni emredilene uyup, peki demektir. Sevgi, kendini büsbütün sevgiliye hîbe ettiðin için sana senden hiçbir þeyin kalmamasýdýr." buyurdu.

Sohbet edilecek ve berâber bulunulacak kimseyle alâkalý olarak; "Ehil olmayan bir kimse ile oturmak; insaný, dar bir zindanda olmaktan daha çok sýkar." buyurdu.

Ebû Ali Rodbârî hazretleri havf, korku ve recâ, ümid arasýnda bulunur insanlarýn her yaptýklarý iþte Allahü teâlânýn rýzâsýný kasdetmelerini tavsiye eder, Allahü teâlâdan korkmalarý gerektiðini söylerdi. Bu hususta buyurdu ki:

"Havf, Allahü teâlânýn azâbýndan korkmak ve recâ, Allahü teâlânýn rahmetinden ümitli olmak, bir kuþun iki kanadý gibidir. Ýkisi birden bulunursa, hem kuþ, hem de uçuþ düzgün ve mükemmel olur. Kanatlarýn birisi bulunmazsa, kuþ da, uçuþ da noksan olur. Kanatlarýnýn ikisi de bulunmazsa kuþ ölüme terkedilmiþtir.

"Bir kimsenin Allahü teâlâdan korkmasýnýn hakîkî olduðunun alâmeti, Allahü teâlâdan baþka hiçbir þeyden korkmamasýdýr."

Tövbe husûsunda; "Tövbe; piþmanlýk ve günahý býrakmaktýr."

"Affa, maðfirete, müsâmahaya kavuþurum diyerek, günahlardan tövbe etmeyi terk etmek, o günahý iþlemekten daha beterdir. Tövbe ve piþmanlýkta Allahü teâlânýn hoþnûdluðu vardýr." buyurdu.

"Tefekkür nedir?" diye soran birisine ise;

"Tefekkür dört türlü olur: Allahü teâlânýn mahlûklarýndaki güzel sanatlarý, faydalarý düþünmek, O'na inanmaya ve sevmeye sebeb olur. O'nun vâd ettiði sevaplarý düþünmek, ibâdet yapmaya sebeb olur. O'nun haber verdiði azaplarý düþünmek, O'ndan korkmaya, kimseye kötülük yapmamaya sebeb olur. O'nun nîmetlerine, ihsânlarýna karþýlýk, nefsine uyarak günah iþlediðini, gaflet içinde yaþadýðýný düþünmek, Allah'tan hayâ etmeye, utanmaya sebeb olur." diye cevap verdi.

Sabýr husûsunda buyurdu ki: "Sýkýntýlara sabretmeyen kimsede rýzâ yoktur. Nîmetlere þükretmeyen kimsede kemâl yoktur. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ârifler, Allahü teâlâya muhabbet, O'nun takdirine rýzâ ve O'nun nîmetlerine þükür ederek vâsýl olmuþlardýr."

"Dünyâyý kazanmakta nefsler için zillet, âhireti kazanmakta ise nefsler için izzet vardýr. Acaba niçin insanlar, bâkî olan âhireti istemekteki izzetin yerine, fânî olan dünyâyý isteyerek zilleti seçerler?"

Tasavvuf yolunda bulunan bir mürîdin talebenin dikkat etmesi gereke hususlarý þöyle bildirdi:

"Mürid, Allahü teâlânýn kendisi için irâde etmiþ olduðu þeyden baþkasýný, nefsi için irâde etmez. Murâd ise iki cihânda O'ndan baþka bir þey irâde etmez.

Hakk'ýn irâdesine râzý olan kendi irâdesini terkettiði zaman mürîd olur. Sevenin ve âþýkýn kendi irâdesi yoktur ki, murâdý olsun. Hakký irâde eden, Hakk'ýn irâde ettiðinden baþka bir þey irâde etmez. Murâdý Hak olanýn Hakk'ýn murâdýndan baþka murâdý olmaz. Hak bir kimseyi irâde ederse, o kimse Hak'tan baþka bir þey irâde etmez. Hakk'ýn murâdý olan bir kimsenin murâdý sâdece Hak olur."

Ebû Ali Rodbârî hazretleri yüksek bir evliyâ olduðu halde kerâmet göstermekten çok sakýnýrdý. En büyük kerâmetin, Allahü teâlânýn emirlerine ve Peygamber efendimizin Sünnet-i seniyyesine uygun olarak yaþamak olduðunu bildirirdi. Bu hususta buyurdu ki: "Hak teâlâ mûcizeleri ve diðer delilleri açýklamayý peygamberler üzerine nasýl emretmiþse, yabancýlarýn gözü deðmesin, kimse görmesin ve bilmesin diye ayný þekilde evliyâda zuhûr eden halleri, makamlarý ve kerâmetleri gizlemeyi de velîlere emretmiþtir."

Ömrünü Ýslâm dînini öðrenmek, öðretmek, insanlara anlatýp onlarýn dünyâda ve âhirette kurtuluþa, saâdete ermeleri için çalýþan Ebû Ali Rodbârî, Mýsýr'da bulunduðu sýrada rahatsýzlandý. Hastalýðý sýrasýnda baþýný kýz kardeþiFâtýma'nýn dizine koydu. Ölüm hâli yaklaþmýþtý. Gözlerini açtý ve; "Ýþte semâlarýn, göklerin kapýlarý açýldý. Cennetler de süslenmiþ. Birisi de þöyle diyor: Ey Ebû Ali! Her ne kadar senin muradýn deðil idiyse de, iþte biz seni en yüksek ve en son rütbeye ulaþtýrmýþ bulunuyoruz, buyurdu." Sonra da þu meâldeki þiiri okudu: "Ulûhiyyetine yemin ederek söylüyorum. Seni temâþâ edene kadar hiçbir þeye severek bakmadým." Bu sözlerden sonra Kelime-i tevhîd getirerek rûhunu teslim etti ve hakîkî sevgilisine kavuþtu. Gerekli techiz ve tekfîn vazîfeleri yerine getirildikten sonra Karâfe kabristanýnda Zünnûn-i Mýsrî hazretlerinin kabri yakýnýnda defnedildi. Sevenleri tarafýndan kabri ziyâret edilmektedir.

Git Ýþine!

Þeyhülislâm Abdullah-i Ensârî (rahmetullahi aleyh) þöyle anlatýyor: "Ebû Ali Müþtevlî, hocalarýndan Ebû Yâkûb es-Sûsî'yi ziyâret için Basra'ya gitti. Bir mahalleden geçerken, talebe arkadaþlarýndan birini gördü. Ona hocalarýnýn bulunduðu yeri sordu. Talebe; "Hocamýz falan yerdedir. Yanýna vardýðýn zaman; "Git! Ýþine gücüne bak." diyecektir. Gelen herkese böyle demek âdetidir." dedi. Ebû Ali Müþtevlî, hocasýnýn bulunduðu yere varýp kapýsýný çaldý. "Gir" diye ses geldi. Ebû Ali içeri girince, hocasý: "Ýnsanlarýn çoðu, yanýma dünyâ meselelerini konuþmak için geliyorlar. Konuþmalarýndan, hâllerinden çok rahatsýz olduðum için, böyle kimselere, "Git! Ýþine gücüne bak!" diyorum. Sen ise Allah rýzâsý için, ilim ve edeb öðrenmek için geldin. Ben sana; "Git! Ýþine gücüne bak!" demem. Herkese ayný þey söylenmez." buyurup, yanýna oturttu. Çok ikrâm ve iltifâtta bulundu."

Evet! Cehennem'e Kavuþtu

Ebû Ali Rodbârî'ye; "Bir kimse günah iþler; meselâ çalgý dinler ve bunu dinlemek bana helâldir. Çünkü ben öyle bir dereceye yükseldim ki, günahlar bana zarar vermez, bana tesir etmez, benim kalbim temizdir, sen kalbe bak derse bu kimse hakkýnda ne dersiniz?" diye soruldu. Cevâbýnda; "Öyle bir makâma kavuþtuðunu söyleyen kavuþtu, fakat Cehennem'e kavuþtu. Yoksa Cennet'e ve Hakk'a kavuþmadý. Çünkü haram olan þeylerin helal olacaðý makam yoktur. Haram olan her makamda haramdýr. Her âlim kendi makâmýna uygun amel iþler. Yükselmeye mâni olan iþlerin yanýna uðramaz. Ýþte bir asýrdýr, âlemde hak ve doðru sûretinde bâtýl iþleri yapanlar meþhur oldu."

Ýkram  Sahibine  Ýkram Mý diyorsun

Birgün Ebû Ali Rodbârî'ye bir kimse misâfir gelmiþti. Fakat o gün vefât etti. Kefenlenip namazý kýlýndýktan sonra mezara konuldu. Ebû Ali Rodbârî; "Aziz ve celîl olan Allah, bu kimseye garipliði sebebiyle rahmet etsin." diyerek yüzünü açarak topraða koymak istedi. Bu sýrada vefât eden kimse gözünü açtý ve; "Ey Ebû Ali! Ýkrâmýna nâil olduðum zâtýn huzûrunda bana ikrâm mý ediyorsun?" dedi. Ebû Ali Rodbârî; "Efendim ölümden sonra hayat manzarasý mý görüyorum?" dedi. O kimse; "Evet ben hayattayým. Aziz ve Celîl olan Allahü teâlâya âþýk olan her insan hayattadýr, ölmez. Ey Rodbârî, elde ettiðim makamla yarýn sana yardýmcý olacaðým." dedi.

Senden Âfiyet Ýsterim

Ebû Ali Rodbârî, tahâret ve abdest konusunda çok titiz davranýrdý. Bâzan vesvese derecesine varan bu titizliði sebebiyle güç durumda kalýrdý. Bir defâsýnda tahâret husûsunda vesveseye kapýldý. Abdest almak için tam on bir kere deniz sâhiline indi. Güneþ batýncaya kadar orada kaldýðý halde sahîh bir abdest aldýðýna kalbi kanâat getirmedi. Bu durum sebebiyle göðsü daralýp sýkýldý. Üzüntülü ve incinmiþ bir halde ellerini kaldýrýp, Allahü teâlâya; "Yâ Rabbî! Senden âfiyet ve bu halden kurtulmayý dilerim." diye duâ ve niyâzda bulundu. Gâibden bir ses; "Âfiyet, ilimde ve Ýslâmiyetin hükümlerine riâyet etmektedir." dedi. Bu sesi iþiten Ebû Ali Rodbârî hazretleri kendinde bulunan hâlin vesveseden ibâret olduðunu anlayýp, kalbi rahatladý. Bu rahatlama sebebiyle Allahü teâlâya þükretti.

1) Hilyetü'l-Evliyâ; c.10, s.356
2) Sýfatü's-Safve; c.2, s.293
3) Risâle-i Kuþeyrî; s.170
4) Þezerâtü'z-Zeheb; c.2, s.296
5) Tabakâtü'l-Kübrâ; c.1, s.124
6) Ravdü'r-Reyyâhin; s.121
7) Tabakâtü'þ-Þâfiiyye; c.2, s.99
8Tabakâtü's-Sûfiyye; s.354
9) Hazînetü'l-Asfiyâ; c.2, s.204
10) Nefehâtü'l-Üns; s.193
11) Tezkiretü'l-Evliyâ; c.2, s.224
12) Firdevsü'l-Mürþidiyye; s.225
13) Târih-i Baðdâd; c.1, s.329
14) Teârruf Þerhi; s.107
15) Tabakâtü'l-Evliyâ; s.50
16) Meþrebü'l-Ervâh; s.180
17) Keþfü'l-Mahcûb Tercümesi; s.261, 358, 380, 428
18) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.20, c.17, s.16

Ynt: Ebu Ali Rodbari By: Bilal2009 Date: 05 Ekim 2020, 12:51:34
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri Ýslam yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Ebu Ali Rodbari By: ceren Date: 05 Ekim 2020, 20:55:26
Esselamu aleyküm.rabbim razý olsun paylaþým için kardesim...
Ynt: Ebu Ali Rodbari By: Sevgi. Date: 06 Ekim 2020, 01:51:13
Aleyküm Selâm. Anlýyoruz ki hak yolunda ilerlemek istersek eðer tüm samimiyetimizle Allah'ýn yasak ettiði þeylerden yüz çevirip, razý olucaðý her ne varsa tüm gayreti onlara vermeliyiz... Rabb'im bu güzel yolda yâr ve yardýmcýmýz olsun.. Amin Rabb'im
Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim

radyobeyan