Ona s.a.v. dost olunca By: sumeyye Date: 11 Kasým 2010, 16:24:06
Ona (asm) dost olunca..
“Ey Allah'ýn en sevgili kulu ve insanlarýn en hayýrlýsý senin müþtakýným. Susuzluktan yanarak dudaklarý kuruyanlar nasýl daima su isterlerse, ben de senin hasretini çekiyorum”
“Dostu ger zehr-i mâr içse olur âb-ý hayat
Hasmý su içse döner elbette zehr-i mâna su”
Peygamber Efendimize dost ve hasým olmanýn tezahürlerini Su Kasidesi'nde bu þekilde ifade eder Fuzulî.
“Onun dostu eðer yýlan zehri içse, içtiði zehir onun dostluðu sayesinde âb-ý hayat olur. Hasmý su içtiði zaman içtiði su ona yýlan zehri gibi tesir eder” derken onun eþya üzerindeki tesirini nazara verir.
Beyitte, Peygamberimizin (a.s.m.) elinden akan suyu içerek, elinin temasýna mazhar olarak veya baþka vesilelerle hasta iken iyileþenler veya görüp imana gelenler kadar, mucizeye muhatap olduðu halde inanmayan insanlarýn olduðunu da ima eder.
Fakat bu ifadelerle þairin asýl söylemek istediði þey, onun uðrunda çekilecek olan sýkýntýlar bile insana ebedî saadeti kazandýrýrken ona düþman olanlarýn yaþadýklarý hayatýn, zevk-i safa içinde geçse de ebedî hayatlarýný öldüren bir zehir olacaðýdýr.
“Eylemiþ her katreden min bahr-ý rahmet mevc-hiz
El sunup uðraç vuzû içün gül-i ruhsara su”
Bu beyit de “Hazret-i Peygamber abdest almak için gül gibi olan yüzüne eli ile su serptiði zaman o suyun etrafa saçýlan her damlasýnda binlerce rahmet denizi dalgalanýr” der.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ibadet ve kulluk cihetiyle olduðu kadar hâl ve hareketleriyle de insanlýða örnek olmuþtur. Bu itibarla insanlar, onun sünnetlerini örnek alýp hadislerini öðrenerek yaþayabilseler maddî, mânevî faydasýný görürler.
Onu gören sahabelerin, Hadis-i Þerifleri ve Sünnet-i Seniyyeleri gerek fetihler sýrasýnda, gerekse teblið hareketleri vesilesiyle gittikleri yerlere de götürmeleri oralarý da ihya etmiþtir.
“Hâk-i pâyine yetem dir ömürlerdir muttasýl
Baþýný daþtan daþa urup gezen âvâre su”
Bu beyitte de tabiî bir unsuru kullanýr þair. “Su, onun ayaðýnýn topraðýna eriþebilmek için ömürler boyu baþýný taþtan taþa vurarak ona doðru akar” derken hüsn-ü ta'lil san'atý yapar ve zahirî hâlden hakikate geçer.
Denizlerden, göllerden uzak yerlerde doðan sularýn, hassaten daðlarda olanlarýn taþtan taþa çarparak denizlere, göllere doðru akmalarýný göz önünde bulunduran þair, Peygamberimiz (a.s.m.) ve mü'minler arasýndaki sevgiyi onlara benzetir.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sevgisini kendi içinde hisseden mü'minlerin, onun ayaðýnýn topraðýný, yani türbesini ziyaret edebilmek için pek çok eziyete, zorluða ve sýkýntýya katlanarak ömür boyu mukaddes beldelere gitmeye çalýþtýðýný, gitse de o uhrevî hazza doyamayýp tekrar tekrar gitme iþtiyaký hissettiðini anlatýr.
“Zerre zerre hâk-i dergâhýna ister sala nur
Dönmez ol dergâhtan ger olsa pare pare su”
Bu mýsralar, bundan önce anlatýlan hâllerin ve taþýnan hislerin samimiyetini ifade etmek için söylenmiþtir. “Su onun türbesinin topraðýna ulaþýp oraya canlýlýk vermek, onun mahallinin þenlenmesine hizmet etmek ister. Eðer su bu yolda parça parça olsa da onun dergâhýna ulaþma çabasýndan vazgeçmez” der.
Þair bunlarý söylerken aslýnda kendisinin yapmak istediði þeyi, her yýl hacca ve umreye giden milyonlarca mü'minin, Ravza-i Mutahharayý ziyaret esnasýnda ibadetlerle, zikirlerle orayý þenlendirip ruhlarýný nurlandýrarak yaptýklarýný ifade eder.
Bu mýsralarda, hacca gitmek maksadýyla yola çýkan ve ulaþamayacaðýný bilse de o yolda ölmeyi göze alýp dönmeyen karýncanýn kararlýlýðýný telmih yoluyla hatýrlatma çabasý da var.
“Zikr-i nâtün virdini derman bilür ehl-i hata
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâre su”
Yani; “Ýçki içen insanlarýn humarlýktan ileri gelen baþ aðrýlarýný dindirmek için su içtikleri gibi günahkâr olanlar da devamlý senin nâtýný söylemeyi dertlerine derman sayarlar.”
Beyitte ifade ettiði bu mânâlarla beþerî zaaflardan birinden hareket eden Fuzulî, insanlarýn bütün o zaaflardan sýyrýlýp yanlýþ alýþkanlýklardan kurtulmalarýnýn yolunun peygamber sevgisi olduðunu anlatýr.
Þair, ayrýca, iman ve ibadet sevgisini içine yerleþtiremeyen insanlarýn nât, mevlid, ilâhî gibi ibadet olmasa da yapýldýðý takdirde ruhu rahatlatan hâller yaþadýklarýný nazara verir.
Aslýnda buna benzer sözlerin ve hareketlerin iman zaafýndan ileri geldiðini, insanlarýn her hareketlerinde ibadete niyet etmeleri, diðer dünyevî iþlerini de ibadet þevkini arttýracak þekilde yapmalarý gerektiðini hatýr-latýr.
“Yâ Habiballah yâ hayre'l-beþer müþtâkýnem
Eyle kim leb-teþneler yanup diler hemvare su”
Fuzulî bu beyitte de “Ey Allah'ýn en sevgili kulu ve insanlarýn en hayýrlýsý senin müþtakýným. Susuzluktan yanarak dudaklarý kuruyanlar nasýl daima su isterlerse, ben de senin hasretini çekiyorum” diye nida eder.
Maddî olarak susayan bir insan hararetle su ister. Biraz su içtikten sonra doyar ve tekrar susayýncaya kadar suya ihtiyaç hissetmez. Fakat þairin Peygamberimize (a.s.m.) duyduðu hasret bundan çok farklý bir iþtiyaktýr.
Çünkü o Peygamberimizin (a.s.m.) hasretini içinde hissettikçe hicran ateþi artmakta ve âdeta su içtikçe daha çok susamaktadýr. Bunun sebebi ise ruhunun hakikî sevgiye olan âþinalýðýdýr.
Fuzulî bu ifadelerle yalnýz kendisinin deðil, bütün insanlarýn ruhunda bu iþtiyakýn olduðunu, isteyen herkesin o hasret sayesinde Peygamber-i Zîþana (a.s.m.) ulaþabileceðini dile getirir.
“Sensin ol bahr-ý kerâmet kim þeb-i Mi'rac'da
Þebnem-i feyzin yetürmüþ sabit ü seyyare su”
Hazret-i Muhammed'in (asm) yalnýz insanlarýn ve cinlerin deðil, âlemlerin peygamberi olduðuna inanan þair bu beyitte bütün mevcudâtýn, onun rahmetine muhtaç olduðunu hatýrlatýr.
“Sen öyle bir keramet deryasýsýn ki, Mi'rac Gecesi'nde senin feyzinin þebnemleri, sabit ve seyyar bütün gezegenlere su yetiþtirdi” diyerek onun mucizelerine semavât ehlinin de âþinâ olduðunu söyler.
Bu ifadelerde þairin, bütün kâinatý Peygamber Efendimizin (a.s.m.) kerâmet denizi, gezegenleri ve gök cisimlerini de o denizin hayat dolu þebnem taneleri olarak gördüðü söylenebilir.
“Çeþme-i hurþidden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadin tecdid iden mimare su”
Kasidenin methiye bölümünün bu son beytinde þair “Eðer senin mezarýný yenilemek isteyen mimara su lâzým olursa, güneþ çeþmesinden her an bol bol saf ve temiz su akar” der.
Peygamberimizin (a.s.m.) kabrini yenilemek isteyen mimar, onun ziyaretine giden veya gitmek istediði halde þartlarý müsait olmadýðý için gidemeyip de salât u selâmla ona yaklaþmaya çalýþan mü'minlerdir.
Müslümanlar ne zaman güneþe ve aya baksalar, onun nuru sayesinde Peygamber-i Ziþaný (a.s.m.) hatýrlarlar, salavât getirip fâtihâlar okuyarak onun muazzez ruhuna baðýþlarlar ve mânen Ravza-i Mutahharayý yenilemiþ gibi olurlar.
Fuzulî ayrýca, Müslümanlarýn güneþ gibi parlak bir hakikat olan Kur'ân'ýn nuru ve Hadis-i Þeriflerin feyziyle kendi ruhlarýný da nurlandýrýp kalplerini, gönüllerini yenilemelerini ister.
Ýmanýn ve sevginin merkezi insanýn ruhu, kalbi, gönlü olduðuna göre, Müslümanlar iman ve ibadetleri sayesinde her an Peygamberimizin (a.s.m.) kabrini yenilemiþ olacaklar ve ihtizaza geleceklerdir.
“Bîm-i dûzah nâr-ý gam salmýþ dil-i sûzânýma
Var ümidim ebr-i ihsânun sebep ola nâra su”
Fuzulî Kasidenin, kendisine de yer verdiði bu fahriye bölümünün ilk beytinde “Cehennem korkusu yanýk gönlüme gam ateþi salmýþtýr. Fakat senin ihsan bulutunun o ateþe su serpeceði ümidindeyim” gibi mânâlar ifade eder.
Ayný zamanda bir þefaat talebi olan bu ifadede sözü edilen cehennem korkusu, Cehennemde yanma endiþesinden ziyade Allah'ýn sevgisinden ve Peygamberimizin (a.s.m.) þefaatinden mahrum kalma ihtimalidir.
Onun için þair Peygamberimizin (a.s.m.) þefaatine sýðýnýr ve bedeni Cehennem ateþinde yanacak olsa bile onun sevgi, þefkat ve þefaat bulutlarýnýn yaðmurunu üzerinden eksik etmemesini ister.
“Yümn-i nâtünden güher olmuþ Fuzulî sözleri
Ebr-i Nisandan dönen tek lü'lü-i þehvâra su”
Þair bu beyitte de “Fuzulî'nin sözleri senin nâtýný ifade ettiði için yekpare bir mücevher hâline gelmiþ. Týpký baharda Nisan bulutlarýndan istiridyenin içine düþen yaðmur damlasýnýn büyük bir inci hâline gelmesi gibi” diyerek fahriye bölümüne devam eder.
Bahar mevsimi mânen olduðu kadar maddî bakýmdan da rahmet mevsimidir. O zaman yaðan damlalar deryaya da düþse zayi olmaz. Çünkü beslenmek için denizin kýyýsýna yaklaþan istiridyeler tarafýndan içindeki kum taneleri ile birlikte yutulur.
Ýstiridye, zahiren yuttuðu kum tanesinin verdiði acýyý kesmek, hakikatte ise Nisan yaðmurunun rahmetinden mahrum kalmamak için özünden salgýladýðý sývý ile o damlanýn etrafýný sarar.
Zaman geçtikçe artan acýlar nisbetinde çoðalan ve istiridyenin hareket etmesi sayesinde koyulaþan bu þeffaf, mayi cisim bir süre sonra katýlaþýp sertleþir ve inci teþekkül eder.
Kasidenin matla beyti ile bu mýsralar arasýnda bir bað kuran þair, gözün þeklinin istiridyeye, gözyaþýnýn yaðmur damlasýna benzemesinden hareket ederek gönlüne düþen ilham hareketleniþini korumak için muhayyilesinden tereþþuh eden sözleri hisleri ile sararak san'atlý ve âhenkli birer terennüm hâline getirerek incileþtirdiðini anlatýr.
Týpký Bediüzzaman Said Nursî'nin, Mucizât-ý Ahmediye Risâlesini yazarken “Þu söz güzeldir, fakat onu güzelleþtiren, güzellerin güzeli olan evsâf-ý Muhammediyedir (asm)” dediði gibi.
“Hâb-ý gafletten olan bîdar olanda Rûz-i Haþr
Eþk-i hasretten tökende dîde-i bîdâra su”
Su Kasidesi'nin duâ bölümünün bu ilk beytinde þair dileðinin, duâsýnýn hududunu, hayatýn öldükten sonra dirilme safhasýný da içine alacak þekilde geniþletir.
“Ýnsanlar mahþer günü gaflet uykusundan uyanýp gerçekleri gördüklerinde hayretle açýlmýþ gözlerinden hasret yaþlarý döktükleri zaman” þair kendisinin de onlarýn arasýnda bulunacaðýný bilir.
Kýyamet kopup bütün insanlar dirildikleri zaman Mahþer Meydaný'nda toplanan kalabalýk, büyük bir karýþýklýðýn ve telâþýn içine düþecek. Onlardan ancak Peygamber Efendimizi (a.s.m.) görüp etrafýnda yer alan ve onun yüzünün nuru ile bahtý aydýnlanan mü'minler bahtiyar olacak.
Bilhassa insanlarýn, kendilerine iyice yaklaþan güneþin dehþetli sýcaklýðý karþýsýnda yanýp kavrulduklarýný hissettikleri zaman ancak Allah inancý ve Peygamber (a.s.m.) sevgisi sayesinde kurtulabileceklerini bilen Fuzulî, kasidenin sonunda yegâne umudunu dile getirir:
Ýçinde bulunduðu hasret hislerini “Umarým senin yüzünü görmeye susamýþ olan Fuzulî de Haþir gününde mahrum kalmaz. Senin vuslat çeþmen bana da su verir” diyerek dile getirir.
Böyle ulvî bir mazhariyete yalnýz kendisi deðil bütün mü'minlerin de muhtaç olduðunu ve onlarýn da gönüllerinin Allah inancý, Peygamber sevgisi ile dolu olduðunu düþündüðü için onlara da duâ etme ihtiyacý hisseder.
Onun için bütün Halk, Divan ve Tasavvuf edebiyatý manzumelerinde þairler þiirlerin son dörtlüklerinde veya beyitlerinde kendi mahlaslarýný kullanmayý âdet edindikleri, Fuzulî de diðer eserlerinde riayet ettiði hâlde, Su Kasidesi'nde bu teamüle uymaz.
Bütün mü'minlerin Peygamberimize kendisi gibi hasret olduklarýný düþündüðünden hem onlarýn hislerine tercüman olmak, hem de eserini umum ümmete mâlederek duâsýnýn tesirini arttýrmak için kasidesini mahlasýný kullanmadýðý bir matla beyti ile bitirir:
“Umduðum oldur ki rûz-i Haþr mahrum olmayam
Çeþme-i vaslun vire men teþne-i dîdâra su”Ýslam YAÞAR
Ynt: Ona s.a.v. dost olunca By: mevlüde06 Date: 25 Aralýk 2015, 19:28:54
Fuzulî bu beyitte de “Ey Allah'ýn en sevgili kulu ve insanlarýn en hayýrlýsý senin müþtakýným. Susuzluktan yanarak dudaklarý kuruyanlar nasýl daima su isterlerse, ben de senin hasretini çekiyorum” diye nida eder.
Maddî olarak susayan bir insan hararetle su ister. Biraz su içtikten sonra doyar ve tekrar susayýncaya kadar suya ihtiyaç hissetmez. Fakat þairin Peygamberimize (a.s.m.) duyduðu hasret bundan çok farklý bir iþtiyaktýr.
Çünkü o Peygamberimizin (a.s.m.) hasretini içinde hissettikçe hicran ateþi artmakta ve âdeta su içtikçe daha çok susamaktadýr. Bunun sebebi ise ruhunun hakikî sevgiye olan âþinalýðýdýr.
Fuzuli ne kadar ifade etmiþ Su kasidesinde duygularýný,düþüncelerini.hayrna oldum beyitlerine.
Rabbim bizlere de onun gibi Efendimize muhabbeti içtikçe susayan,daha çok içmek isteyen bir samimi bir gönül versin inþalalh
Ynt: Ona s.a.v. dost olunca By: ceren Date: 25 Aralýk 2015, 21:24:55
Aleykümselam.Peygamber efendimizin yolunda giden ,onun sunnetlerine tabi yaþayan ve peygamber efendimize layýk bir ümmet olup,onun þefaatine nail olan kullardan olalým inþallah...