Alevi Bin Ali By: armaðan Date: 24 Nisan 2009, 22:53:53
Yemen'de yetiþen evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi, Alevî bin Ali bin Akîl bin Ahmed bin Ebî Bekr bin Abdürrahmân es-Sekkaf'dýr. Seyyid Alevî olarak tanýndý. 1551 (H.958) senesinde Yemen'de bulunan Terîm beldesinde doðdu. Orada yetiþti. 1638 (H.1048) senesi Muharrem ayýnýn yirmi beþinde, Çarþamba günü öðleden evvel, Mekke-i mükerremede vefât etti. Cennet-ül-Muallâ Kabristanýnda medfûndur.
Seyyid Alevî, "ümmî" bir zât olup, okumasý yazmasý yoktu. Bir müddet memleketinde kaldýktan sonra bulunduðu Terîm beldesinden çýkýp, Yemen'in diðer beldelerine ve Haremeyn'e (Mekke ve Medîne'ye) gitti. Önceleri ticâret ile meþgûl olurdu. Gittiði yerlerde âriflerden, evliyâdan olan birçok kimseyle görüþüp sohbetlerinde bulundu. Onlardan çok istifâde etti. Bir Kadir gecesinde, Allahü teâlâya, rýzkýnýn ve ömrünün bereketli olmasý için duâ etti. Ayrýca;
"Allah'ým! Beni de hidâyete kavuþturduðun kullarýndan eyle!" diye yalvardý. Allahü teâlâ onun bu samîmî duâsýný kabûl buyurdu.
Seyyid Alevî hazretleri, bundan sonra ticâreti terk ederek, tamâmen evliyâlýk yoluna yöneldi. Mekke-i mükerremede yerleþti. Orayý vatan edinip evlendi. Çoluk-çocuðu oldu. Âlim ve evliyâ zâtlarýn huzur ve sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda yetiþip kemâle geldikten sonra, insanlar onun sohbetlerine devâm etmeye baþladýlar.
Seyyid Alevî, öyle yüksek oldu ki, diðer insanlarýn yanýnda Mekke-i mükerremenin ileri gelenleri, yöneticileri de, bereketlerinden ve duâlarýndan istifâde etmek için yanýna gelirler, sohbetinde bulunmak için can atarlardý. O ise, þöhrete, parmakla gösterilmeye sebep olur endiþesiyle, insanlarýn fazla gelip gitmelerini hoþ karþýlamazdý. Devamlý olarak kendi nefsini kötüler ve ayýplar, kendisinin hal ve makam sâhibi olduðunu hiçbir zaman belli etmezdi. Ahlâký, Resûlullah efendimizin ahlâkýna uygun olup, o güzel edeb ile edeblenmiþ idi. O zamânýn Mekke þerîfi olan zât da, Seyyid Alevî'yi çok sever, hürmet eder, sohbetlerinde bulunurdu.
Her kim ki, Seyyid Alevî'ye îtirâz eder, ona eziyet verir veya büyüklüðünü inkâr ederse, yaptýðýnýn cezâsýný kýsa zamanda mutlaka görürdü. Ýnkâr eden kimse, kýsa zamanda ya hastalanýr, ya ölür, ya malý çalýnýr, ya çok yakýnlarýndan ve sevdiklerinden biri ölür, yâhut vatanýndan ayrýlmak durumunda kalýrdý. Hâsýlý, kýsa zamanda bunlara benzer bir musîbet ile karþýlaþýrdý.
Seyyid Alevî hazretlerinin çok kerâmetleri görülmüþtür. Talebelerinden birisi onun kerâmetlerini toplayýp, küçük bir risâle meydana getirmiþtir. Mýsýr'dan Mekke-i mükerremeye fakirler için bir mikdar hubûbat, zâhire gelmiþti. Yüksek derecede bir vazîfeli bu hubûbâta el koydu. Seyyid Alevî hazretleri o kimseye birini gönderip, hubûbatýn sâhibine iâde olunmasýný istedi. Fakat vazifeli kimse buna aldýrýþ etmedi. Seyyid Alevî hazretleri ikinci defâ haber gönderdi ve;
"Eðer fakirlerin malýný vermezsen bu sene senin son senen olur." dedi. O kimse buna da kulak asmadý. Sonunda iþ aynen Seyyid Alevî'nin dediði gibi oldu. Senenin sonunda o kimsenin iþine son verildi ve þiddetli bir cezâya çarptýrýldý.
Seyyid Alevî hazretlerine karþý, zaman zaman haddi aþan, onu inciten edebsiz bir kimse vardý. Ona karþý incitici söz ve hareketlerde bulunurdu. Seyyid Alevî'nin yakýnlarý birgün bu edepsize;
"Seyyid Alevî, evliyâdan yüksek bir zâttýr. Böyle büyük zâtlara dil uzatmak onlarý incitmek insanýn helâkine, felâketine sebep olur. Gel sen bu tehlikeli hâlden vazgeç ve tövbe et!" dediler. O kimse tövbe edeceði yerde, iþi ileri götürdü;
"Eðer o zât hakîkaten dediðiniz gibi ise, bana ne yapabilecek, görelim." dedi. Onun bu sözleri Seyyid Alevî'ye arzedilince;
"O edepsiz kimse yakýnda görür." buyurdu. O kimse ayný gün öldü.
Seyyid Alevî'nin mektebe giden çocuklarý vardý. Birgün bu çocuklarý, baþlarýný traþ ettirmek istediler. Babalarýyla berâber berbere gidip sýralarýný beklemeye baþladýlar. Çocuklar sýra beklerken, mektebe gitme vakitleri geldi. Geç kalmalarý sebebiyle hocalarýnýn üzüleceðinden endiþe edip korkmaya baþladýlar. Onlarýn bu sýkýntýlarýný anlayan Seyyid Alevî iltifat edip; "Biz de siz traþ oluncaya kadar güneþi tutarýz. Böylece geç kalmamýþ olursunuz." buyurdu. Sonra da;
"Yâ Rabbî! Sevgili PeygamberinMuhammed sallallahü aleyhi ve sellemin hâtýrý için, çocuklar traþ oluncaya kadar güneþi durdurmaný istiyorum." diye yalvardý. Allahü teâlânýn izni ve onun duâsý bereketi ile çocuklar traþ oluncaya kadar güneþ olduðu yerde kaldý. Çocuklar da derslerine geç kalmamýþ oldular. Orada bulunanlarýn hepsi bu hâle þâhid olup Seyyid Alevî'ye olan muhabbet ve baðlýlýklarý daha da arttý.
Seyyid Alevî, hazretleri bir zaman sefere çýkmýþtý. Dönüþlerinde, Mekke-i mükerremeye yaklaþýnca kâfilede olanlardan birisi, Seyyid Alevî'ye;
"Efendim, süratle ileri gidip, çoluk-çocuðunuza ve tanýdýklara gelmekte olduðunuzu haber vermek istiyorum. Buna iþâret olarak da tesbihinizi onlara göstermek istiyorum. Acabâ izniniz olur mu?" dedi. Seyyid Alevî, izin vermedi. Bir müddet sonra kâfile bir yerde konakladý. Seyyid Alevî istirahât ederken (uyurken), o kimse habersiz olarak Seyyid'in tesbihini aldý ve uzaklaþtý. Biraz sonra yolun üzerinde çok büyük bir yýlan ile karþýlaþtý. Yýlan bir türlü o kimsenin geçip gitmesine izin vermiyordu. O kimse Seyyid Alevî'nin tesbihini izinsiz ve habersiz aldýðý için bu yýlanla karþýlaþtýðýný anladý. Ýþlediði hataya piþmân olarak ve üzülerek mecbûren geri döndü. Seyyid hazretlerinden özür diledi.
Seyyid Alevî'nin, buna benzer menkýbe ve kerâmetleri daha pek çoktur. Çok zâhid idi. Dünyâ nîmetlerine, mevki ve makamlarýna düþkün olmayýp onlara dönüp bakmazdý.
Ýnsanlarýn Allahü teâlâyý tanýmakta, O'na ibâdet ve tâatte gevþek davranmalarýna çok üzülerek, dünyâ hayâtýndan usandý. Allahü teâlâya kavuþmak arzu ve iþtiyâki þiddetlendi ve bunun için Allahü teâlâya duâ etti. O günlerde hastalandý. Hastalýðý günden güne arttý. Doktorlar, tedâvî etmekten, ilâç bulmaktan âciz kaldýlar. Hastalýðýnýn baþlamasýndan on iki gün sonra 1638 senesi Muharrem ayýnýn yirmi beþinde, Çarþamba günü öðleden evvel, Mekke-i mükerremede vefât etti. Ýnsanlar onun ayrýlýðýna çok üzüldüler. Mekke þerîfi Zeyd bin Muhsin dahil, çok kalabalýk bir cemâat cenâzede hazýr bulundular. Harem-i þerîfte namazý kýlýnýp Cennet-ül-Muallâ Kabristanýnda defnedildi.
Seyyidlere Hürmet
Vecîhüddîn Abdürrahmân bin Atîk el-Hadramî isminde meþhûr bir kimse vardý. O kimse, seyyidlerden bâzýlarýna dil uzatýr, eziyet ederdi. Nihâyet o seyyid zâtlar, daha fazla tahammül edemeyip Seyyid Alevî'ye gelerek, o kimsenin yaptýklarýný haber verdiler ve yardým istediler. Seyyid Alevî onlara buyurdu ki:
"Artýk onun þerrinden emin olursunuz. Ýnþâallah bundan sonra size hiç sataþmaz." O gün akþam olduðunda, Vecîhüddîn evinde iken evi yýkýldý. Kendi canýný zor kurtardý. Evi de yeni yaptýrmýþtý. Kendi kendine çok korktu. Bu hâlin seyyidlere olan eziyetleri sebebiyle meydana geldiðini anladý. Yaptýklarýna çok piþmân oldu. Kendi kendine bundan sonra seyyidlerden hiçbir zâta karþý gelmeyeceðine ve sýkýntý vermeyeceðine dâir söz verdi.
O Halde Gidip Dönün
Hac mevsiminde bir kâfile, Seyyid Alevî hazretlerinin huzurlarýna gelip, hacca gitmek üzere kendilerinden izin istediler. Seyyid hazretleri;
"Haccýnýzý gelecek seneye tehir edin." buyurdular. Lâkin gelenlerin reisi kabul etmedi ve;
"Mutlakâ bu sene Hicaz'a gitmemiz lâzým." cevâbýný verdi. Seyyid hazretleri de;
"Mâdem bu sene gitmek arzusundasýnýz, o halde gidip dönünüz." buyurdular. Bu topluluk, Seyyid hazretlerinin yanýndan ayrýlarak, bir gemi ile yola çýktý. Rüzgâr esmediði için gemi zamânýnda gidemeyince haccý yapamadýlar. Hac farizasýný yerine getiremeden dönmüþ oldular. Bunun, Seyyid Alevî hazretlerinin sözünü dinlememekten ileri geldiðini anladýlar. Ertesi sene yine hacca gitmeye karar verip Seyyid hazretlerinin duâsýný taleb ettiler. Seyyid hazretleri;
"Bu sene gitmenizde bir beis yoktur, gidiniz. Hak teâlâ size selâmet nasîb etsin. Murâdýnýza nâil olunuz." buyurdu ve ellerindeki tesbihi birine verdi.
"Mekke-i mükerremede Makâm-ý Ýbrâhim'de buluþuruz, orada bu tesbihi sizden alýrým." dedi. Hacýlar Mekke-i mükerremeye vardýklarýnda, Seyyid Alevî hazretlerini orada gördüler. Buyurduklarý gibi tesbihi eline verdiler. Milibar'a döndüklerinde Seyyid Alevî hazretlerini ellerindeki ayný tesbih ile buldular.
1) Hulâsat-ül-Eser; c.3, s.118
2) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.16, s.179
Ynt: Alevi Bin Ali By: Bilal2009 Date: 03 Ekim 2020, 14:48:22
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri büyüklerin yolundan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Alevi Bin Ali By: Sevgi. Date: 04 Ekim 2020, 03:28:51
Aleyküm Selâm. Þunu anlýyoruz ki Rabbimiz'in rýzasýný kazanmak samimiyetle yolunda ilerlemekle mümkün olur. Rabb'im bizleri nasiplilerden eylesin.. Amin Ecmâin
Ynt: Alevi Bin Ali By: ceren Date: 04 Ekim 2020, 21:17:57
Esselamu aleyküm.rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim...