Put ve puta tapma By: hafýz_32 Date: 09 Kasým 2010, 14:48:29
P U T V E P U T A T A P M A
· Put; Anlam ve Mâhiyeti
· Putlaþtýrýlýp Ýlâh Haline Getirilen Bâtýl Tanrý Anlayýþlarý
· Kur’ân-ý Kerim’de Put Kavramý ve Puta Tapma
· Putlara, Heykellere Ýbâdet
· Tasvîr (Putlaþtýrýlan Heykel ve Resim); Putçuluðun Genel Görüntüsü; Heykel ve Resim
· Putlara ve Putperestlere Karþý Ýbrâhimî Tavýr
· Put Kýran Ýbrâhim (a.s.)
· Putlarý Kýrmak
· Ve Rasûlullah Muhammed (s.a.s.)
· Sorular
Bu üniteyi bitirdiðinizde aþaðýdaki amaçlara ulaþmanýz beklenmektedir:
* Put kavramýnýn anlam ve mâhiyetini Ýslâm’a göre tanýmlamak.
* Kur’an’ýn örnekler vererek anlattýðý tarihten günümüze putlaþtýrýlan canlý ve cansýz varlýklarý listelemek.
* Heykellere tapmanýn dýþýnda, bir þeyi hayatýn amacý haline getirmenin, bir þeyi aþýrý yüceltmenin, bir þeyi Allah’ý sever gibi sevmenin putlaþtýrma anlamýna geldiðine Kur’an’dan yola çýkarak güncel örnekler verebilmek.
* Ýnsanlarýn putlara ve heykellere nasýl ibâdet ettiklerini açýklamak.
* Putlaþtýrýlan resim ve heykel konusunda tarihçilerin ve Kur’an’ýn verdiði bilgi doðrultusunda haram ve þirk hükmü verilecek resim ve heykellerin neler olduðunu açýklayabilmek.
* Putlara ve putperestlere peygamberler ve özellikle Hz. Ýbrâhim nasýl tavýr takýnmýþtýr? Kur’an’ýn ýþýðýyla izah edebilmek.
* Hz. Ýbrâhim’in (a.s.) putlarý kýrma konusunu Kur’an’ýn anlattýðý þekilde anlatabilmek.
* Peygamberimiz’in de benzer tavrýný izah edebilmek ve niçin bu konunun câmilerde ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi kitaplarýnda iþlenmediðini deðerlendirebilmek.
Put; Anlam ve Mâhiyeti
Put, kiþinin Allah’ýn dýþýnda hayatýnýn amacý kýldýðý maddî-mânevî her þeydir ve putlarý bu yönleriyle hayatýn amacý kýlmak da þirktir. Put sadece tapýlan bir takým nesneler deðildir. Eðer hayatýn amacý haline gelir ve insaný Allah’a isyana sevkederse, yerine göre makam, para, kadýn veya insanlar için deðerli herhangi bir þey insanlar için put olabilir.
Kur’ân-ý Kerim’in açýkladýðý þirk çeþitlerinden birisi de putlara ibâdet þeklinde ortaya çýkan tapýnmadýr. Putlar çeþit olarak çok fazla olmakla beraber, genel olarak iki kýsýmda mütâlea edilebilir:
1- Ýnsan, hayvan, kuþ veya bunlarýn karýþýmý bir þeklin; aðaç, taþ ve madenden yapýlarak tapýnýlmasý biçiminde ortaya çýkan ilkel putçuluk. Bu tür putlara sanem veya vesen adý verilir.
2- Herhangi bir þekil düþünmeksizin kafalara, gönüllere, kalplere dikilen veya tâbi olunan putçuluk. Bu tür putperestliðin görüntüsü daha moderndir. Sanem veya vesen dediðimiz ilk maddedeki putlar, tapanlarýn nazarýnda tabiat üstü yüce bir gücü ve kuvveti temsil ettikleri için putperestler, bu güç ve kuvvetin tapýndýklarý putlarda gizli olduðuna inanýrlar. Bu baðlamda her putun veya putçuluðun ilgili bulunduðu bir efsanesi, tahrif edilmiþ tarihsel bir mitleþtirmesi vardýr. Bu putlarýn bir kýsmý iyiliði, bir kýsmý þerri, bir kýsmý ucuzluðu, düþmandan kurtuluþu, bereketi vs. yi temsil eder.
Ýslâm tarihçilerinin kaydettiklerine göre, putperestlik, Ýslâm’dan önce Arap yarýmadasýnda oldukça yaygýndý. Denilebilir ki, Arabistan’da putçuluðun bütün çeþitleri olmakla beraber, daha çok birinci maddede belirtilen putperestlik yaygýndý. Kâbe’nin, putperestliðin sergilendiði bir yer olarak gerçek amacýndan saptýrýldýðýný görüyoruz. Peygamberimiz (s.a.s.) Mekke’yi fethettiði zaman Kâbe’ye girmiþ ve orada bazý insanlarýn heykellerinin bulunduðunu görünce, bunlarýn ortadan kaldýrýlmasýný emretmiþti. Ayrýca Kâbe’de herbiri farklý kabile ve þahýslara ait olan ve deðiþik þeyleri temsil eden 360 putu görünce, onlarýn da kýrýlmasýný emretmiþti.
Putçuluðun her çeþidine karþý çýkan ve putlara tapýnmanýn kötülüðünü en belið biçimde ortaya koyan Kur’ân-ý Kerim âyetleri, insanoðluna, yaratýcýnýn sadece Allah olduðu fikrini ve putlarý, heykellerin de yaratýcý deðil; yaratýk olduðu düþüncesini aþýlama sadedinde deliller sunar. “Siz, elinizle yonttuklarýnýz (putlar)a mý tapýyorsunuz? Oysa sizin de, bütün taptýklarýnýzýn da yaratýcýsý Allah’týr.”[804]
Putlara Tapýnmanýn Sebepleri: Kur’an, putlara tapýnma sebepleri konusunda þunlarý sayar:
1- Þefaat düþüncesi ve Allah'a bu aracýlarla güya yakýn olma arzusu: Kur’an, putçularýn bu bahanelerini, yapay kýlýflarýný geçerli bir neden kabul etmez ve putperestliði býrakmalarý için insanlara en keskin ve sert dili kullanýr.[805]
2- Aþýrý ta’zim: Kur’an’a göre bir varlýða aþýrý saygý gösterme, onu yüceltme ve onu ululama, sonuçta onu tanrýlaþtýrmaya yol açacaðý için yerilmiþ ve þirk olarak deðerlendirilmiþtir. Sanki Ýbâdet edilecek derecede yüceltilen þahsiyetler, Allah katýnda makbul ve aslýnda böyle bir ta’zimden kaçan kimseler bile olabilirler. Kur’an, peygamberlere, din adamlarýna, meleklere, sâlih insanlara vb. varlýklara gösterilen bu aþýrý ta’zimi þirk olarak deðerlendirmiþtir.[806]
3- Aþýrý sevgi: Kur’an, herhangi bir þeyi, Allah’ý sever gibi severek, onun arzularýna, emir ve yasaklarýna itaat etmeyi Allah'a þirk koþmak olarak deðerlendirmiþ; herhangi bir þeye veya kimseye karþý beslenen aþýrý sevgiyi de, onu putlaþtýrmak olarak nitelemiþtir. “Ýnsanlardan öyleleri vardýr ki, Allah’tan baþka eþler tutarlar. Allah’ý sever gibi onlarý severler. Iman edenler ise, en çok Allah’ý severler...”[807] Allah'a inanmak, kiþinin O’nun isteðini kendi dileðine veya baþkalarýnýn isteklerine tercih etmesini ve diðer arzularý O’nun yolunda fedâ edecek kadar O’nu sevmesini gerektirir. Allah’ý sevmenin kanýtý, Allah’ýn belirli nitelik ve güçlerini baþkalarýna atfetmemek ve O’nun hakkýný sahte ilâh ve rablere vermemektir. Allah’ýn sýfat ve güçlerini baþkalarýna atfedenler, O’nu sevdiklerini iddia edemezler; bilakis bu þekilde O’na ortak koþmuþ, Allah'a denk tutmuþ olurlar. Ýnsan, Allah’ýn melekleri, nebi ve velileri gibi deðerli kullarýný severken de, bu âyetin çizdiði sýnýrda durmasýný bilmelidir. Zira Allah için sevmekle, Allah’ý sever gibi sevmenin arasýndaki farký bilmek gerekir. Hiçbir þeyi veya kimseyi Allah’ý sever gibi sevemeyiz, O’na ait vasýflarý veremeyiz, O’nun gibi yüceltemeyiz.
Tarihteki putlarý ve puta tapanlarý incelediðimiz zaman, þirk temeline dayalý putçuluðun, günümüzde geçerli olan þirkten ve putçuluktan pek de farklý olmadýðýný görürüz. Mekke’li müþrikler de bir Allah inancýna sahipti.[808] Fakat, Allah’ýn hükmü yerine Mekke site devletinin parlamentosu Dâru’n-Nedve’nin kanun yapmasýný ve Ebû Cehil gibi tâðutlarýn kendilerini yönetmelerini istiyorlardý. Yer yer dindar kesilmelerine raðmen, tevhid’in karþýsýnda durarak þirke sarýlýyorlardý.
Günümüzdede kelime-i þehâdet getirip namaz kýlan, oruç tutan, hacca giden kimselerden önemli bir kesimin tâðutun hükmüne rýzâ gösterdikleri, tâðuta itaat ettikleri, sadece Allah'a mahsus olan sýfatlarý baþkalarýna verdikleri bilinen bir gerçektir. Yine bu kimselerin Allah’ý býrakýp birtakým armalarý, þiarlarý/sloganlarý, iþaretleri, bayraklarý, heykelleri, gelenek ve görenekleri, bazý kavram ve ideolojileri, sanatý, sanatçýlarý, futbolu, sporcularý, gruplarýný, parti veya kurumlarýný, devlet adamlarýný, liderlerini... yücelttikleri ve bu sayýlan deðerler uðruna mallarýný, mülklerini, namuslarýný, ahlâklarýný pâyimal ettikleri, böylece bu deðerlere kulluk ettikleri ortadadýr. Sözü edilen bu þahýslarýn, tâðutun ortaya koyduðu nefsanî, þeytanî ve indî deðer yargýlarýyla Allah’ýn kanunlarý ve þeriati çatýþacak olsa, hep Allah’ýn þeriatiný onlarýn istekleri doðrultusunda yontarak þekil verdikleri, kýsacasý putlarýn veya putlarýn arkasýna sýðýnmýþ olanlarýn emir ve yasaklarýný harfiyyen yerine getirdikleri ve Allah’ýn þeriatine tümüyle zýt olan sistemleri kabul ederek onlarýn hükümlerini tatbik ettikleri de inkâr edilemez.
Bunlar, müþrik deðil de nedir? Bundan daha açýk putçuluk düþünülebilir mi? Putlarýn emir ve direktifleri doðrultusunda hareket ederek onlarýn yolundan hiç ayrýlmayanlar, Allah’ýn kitabýna ve Rasûlü’nün sünnetine kulaklarýný týkayarak putlarýn ve onlarýn iþbirlikçilerinin çaðrýsýna kulak verenlerden daha çok putperest olur mu? Bunlar, apaçýk müþrik olduklarýný kendileri ilan ediyorlar. Bu tür insanlar, ister namaz kýlsýn, ister oruç tutsun, ister hacca gitsin ve isterse sabahlara kadar Allah Allah diyerek tesbih çeksinler. Ne yaparlarsa yapsýnlar, kendilerini putçu müþrik olmaktan kurtaramaz, kimse de onlarý zorla temize çýkararak müslüman yapamaz!..[809]
Putperestlik
Ýnsanlarýn, Allah Teâlâya yapmalarý gereken ibâdet, göstermeleri gereken saygý, sevgi ve korkuyu, Onun dýþýnda herhangi bir mahlûku ma’bûd kabul ederek ona yöneltmeleri hali. Put, âyet ve hadislerde "sanem” ve "vesen” þeklinde de isimlendirilmektedir. "Asnâm/putlar”, "sanem” kelimesinin çoðuludur. Ýbnul-Esîr, en-Nihâye, adlý kitabýnda "sanem" kelimesini; "Allah'tan baþka ilâh edinilen þey" diye tanýmlamaktadýr. Bu da müþriklerin taptýklarý putlar anlamýna geldiði gibi, Allah'ýn nizamýna ve hâkimiyetine engel olan tüm tâðutlar mânâsýnadýr. Allah'ýn nizamýna ne þekilde olursa olsun engel olan ve bu mânâda putlara, heykellere ve büstlere deðer veren kimseler de aynen putperest müþrikler gibidirler. Namaz kýlsalar, oruç tutsalar, hac yapsalar da, onlardan hiçbir farklarý kalmaz.
Yine Ýbnül-Esîr, þöyle demektedir: "Vesen" ile "sanem" arasýnda fark bulunmaktadýr. Vesen; insan sûreti ve þekli gibi taþtan, aðaçtan ya da topraðýn herhangi bir madeninden yapýlan cüsseli þeydir ki; bir yere dikilir, müþrikler tarafýndan buna tapýnýlýr, ibâdet olunur. Sanem ise; cüssesiz þekilden ibarettir. Kimi lügatçýlar ise bu iki kelime arasýnda herhangi bir ayrým gözetmeyip her iki kelimeyi ayný anlamda ve birbirlerinin yerinde kullanmaktadýrlar.
Allah Teâlâ insanlýðýn babasý Adem (a.s.)'i eþi ile birlikte yeryüzüne indirdikten sonra, Adem'in nesli çoðalýp artmýþtý. Bu ilk nesil, tek bir ümmet olup, ayný dine ve ayrý ma'buda tâbi olarak, doðruluk ve istikamet üzere idiler. Allah Teâlâ þöyle buyurmaktadýr: “Ýnsanlar tek bir ümmetti. Allah Peygamberi müjdeci ve uyarýcý olarak gönderdi. Ýnsanlarýn ayrýlýða düþecekleri hususlarda aralarýnda hüküm vermek için onlarla birlikte hak kitaplar indirdi.” [810] Ýbn Abas (r.a.)'dan rivâyet edilen bir hadiste þöyle denilmektedir: "Âdem ile Nûh arasýnda on asýr vardýr. Bu zaman içinde insanlar Allah’ýn þeriati üzerinde idiler. Ýhtilâfa düþtükleri anda Allah müjdeleyiciler ve uyarýcýlar olarak peygamberler gönderdi."[811] Ýkrime'den nakledilen diðer bir hadiste de; Âdem'le Nûh arasýnda herkesin Ýslâm üzere bulunduðu on asýr vardýr."[812] denilmektedir.
Düþman (þeytan) insanoðluyla sürekli uðraþtý. Onlarý kâfirler ve mü’minler þeklinde iki gruba ayýrana kadar mücâdelesine devam etti. Öldükten sonra dirilmeyi inkâr ettirip putperest bir toplum yapýncaya kadar savaþýný sürdürdü. Allah Teâlâ, Nûh kavminin durumunu þöyle anlatmaktadýr; “Ýnsanlara; ‘sakýn tanrýlarýnýzý býrakmayýn. Ved, Suvâ, Yaðus, Yeûk ve Nesr putlarýndan asla vazgeçmeyin’ dediler.”[813] Ýbn Abbas þöyle demektedir: “Bu isimler Nûh kavminin sâlih kimselerinin isimleridir. Onlar öldüklerinde þeytan bu kavme, oturduklarý yerlere onlarýn hatýrasýný canlý tutmak için putlarýný dikmeleri fikrini verdi. Onlar bunu yaptýlar, ancak onlara hiçbir zaman tapýnmadýlar. Bu ilk nesil geçtikten sonra gelenler, dikiliþ gâyelerini unutup onlara tapýnmaya baþladýlar.”[814]
Araplarýn dinî inançlarýna þirki ilk sokan kimse Amr bin Luheyy'dir. Rasûlullah (s.a.s.); "Amr Ýbn Âmir el-Huzâ'îyi Cehennemde baðýrsaklarýný sürürken gördüm. Bu adam ilk sâibe (put) býrakan adamdýr."[815] demiþtir. Baþka bir rivâyette de; "Araplarý putlara tapmaya yönelten ilk kimsedir."[816] denilmektedir. Peþinden her Arap kabilesi için yücelttikleri, sýðýndýklarý, kurban kestikleri, þefaat diledikleri putlar ortaya çýktý. Ýbn Cüreyc'in de dediði gibi; Lât, Sakif kabilesinden yaðla kavut'u karýþtýran bir kimse idi ve öldüðü zaman mezarýna bir put dikmiþlerdi. Rasûlullah (s.a.s.), Mekke'yi fethettiðinde, Beytullah'ýn etrafýnda üçyüz altmýþ put bulmuþtu. Rasûlullah (s.a.s.), yayýnýn ucuyla bu putlarýn yüzlerine, gözlerine vurarak onlarý itiyor ve yere yuvarlýyordu. Sonra da Lât'ýn dýþarý çýkarýlmasýný ve yakýlmasýný emretti.
Bu putlarýn aslýnýn bazý sâlih ve veli kimselerinin sûretleri olduðu ortaya çýkmýþtýr. Müþrikler, onlarýn Allah'ýn indinde büyük bir makama sahip olduklarýna inanýyorlardý. Onlarý, Allah Teâlâ ile kendi aralarýnda aracýlar ve þefaatçiler edindiler. Onlara göre Allah Teâlâ, ancak bu putlarýn aracýlýðý ve þefaati ile halký rýzýklandýrýyor, hidâyet ediyor, fayda saðlýyor ve zarara uðramalarýný engelliyordu. Onlar bu putlarý o sâlih kimselerin hâtýralarýný canlý tutmak, bu vesile ile ibâdet ve duâlarýný daha bir þevkle yapabilmek için edinmiþlerdi. Bu putlara tapýnýrken, aslýnda bu sâlih kimselere tapýnýyorlardý. Ýbâdetleri kendi elleriyle yaptýklarý putlara deðildi. Nitekim Allah Teâlâ, putperest bir kavimden bahsederken onlarýn meleklere, cinlere ve peygamberlere tapýndýklarýný bildirmektedir. Bu müþrikler, tapýndýklarý ilâhlarýn yarattýðýna, rýzýklandýrdýðýna, diriltip öldürdüðüne inanýyor deðillerdi. Allah Teâlâ onlarýn bu durumlarýný hikâye ederek þöyle buyurmaktadýr:
"Yemin olsun ki, eðer onlara; gökleri ve yeri yaratan, güneþi ve ay'ý hizmete âmâde kýlan kimdir?’ diye sorsan, mutlaka; ‘Allah'týr’ derler."[817]; “Yemin olsun ki, eðer onlara; ‘gökten su indirip onunla yeryüzüne öldükten sonra tekrar hayat veren kimdir?’ diye sorsan, mutlaka; ‘Allah'týr’ derler."[818] Kur’ân-ý Kerim'de bu tip misaller çoktur. Müþrikler telbiyelerinde þöyle derlerdi: "Senin ortaðýn yoktur. Yalnýz bir þerik (ortak) müstesnâ, o Senin þerikindir. Sen, ona ve onun sahip olduðu her þeye mâliksin."[819]
Ýmam Þehristanî bu konuda þöyle demektedir: "Onlar ne zaman putlara yönelmek üzere ellerinde bir hüccet, delil, izin veya Allah Teâlâ tarafýndan bir emir olmadýðý halde gayret gösteriyor, ihtiyaçlarýnýn giderilmesini onlara baðlýyorlarsa, onlarýn bu hareketleri bir ibâdet olmuþ oluyor. Onlarýn bu putlardan ihtiyaçlarýnýn giderilmesini taleb etmeleri, onda bir ilâhlýk bulunduðuna inandýklarýný isbat etmektedir. Bundan dolayýdýr ki onlar; “Biz onlara tapýnmýyoruz. Onlar bizi sadece Allah'a yaklaþtýrýyor"[820] derler.
Bu durum, Allah Teâlâ'ya olan ibâdeti hakkýyla yerine getirmenin; sevgi, boyun eðme, korkma, sýðýnma, tevekkül, korku ve ümit, kurban adama, namaz, duâ vb. ibâdet türlerinin tamamýnda hiç bir þeyi ortak koþmadan ona hasretmeden ibaret olduðunu ortaya koymaktadýr. Ýbâdet türlerinden herhangi birinde melek, nebi, sâlih kimse, taþ, aðaç gibi þeylere yönelen bir kimse müþrik ve kâfirdir. Geçmiþ müþriklerin þirkleri de bu idi. Fakat, ibâdet ve þirkin anlamýný bildikleri zaman, Allah'tan baþkasýna duâ etmenin ve bir þey istemenin ne anlama geldiðini bilirler.
Bundan dolayýdýr ki, ilâhlar edinip, onlara ibâdet ederek Allah Teâlâ'ya ortak koþtular; bunlarýn ilâhlar olduklarýný açýkça ortaya koydular ve Allah'tan baþkasýna tapýndýklarýný gizlemediler. Fakat çaðdaþ müþrikler ibâdet, tevhid ve þirkin hangi anlama geldiðini bilmediklerinden; velîlere, sâlih kimselere ve nebîlere, tapýnmanýn her çeþidi ile tapýndýklarý halde, kendilerinin müslümanlar olduklarýnda ýsrar edip duruyorlar. Bunun sebebi, onlarýn bu yaptýklarýný "ibâdet" olarak isimlendirmemeleridir. Ayrýca ilâh edindikleri þeyleri de ilâhlar olarak isimlendirmemektedirler. Fakat böyle yapmalarý onlara ne fayda saðlar ne de putperestlikten kurtarýr. Hanbeli imamlarýnýn büyüklerinden olan Ýbn Akil; "Câhil ve bayaðý insanlara dinî sorumluluklar aðýr gelmeye baþlayýnca, þeriatýn koymuþ olduðu prensiplerden yüz çevirerek nefisleri için uydurmuþ olduklarý prensipleri yüceltmeye yöneldiler. Bu onlara çok kolay gelir ve böylece baþkalarýnýn emri altýna girmemiþ olurlar" diyerek þöyle devam etmektedir: "Anlayýþýma göre onlar kabirlere tazim etmek, þeriatýn nehyettiði halde ateþ yakarak onlara saygý göstermek, kýble edinmek ve özel bir temizliðe tabi tutmak, mezardaki ölüye ihtiyaçlarý arzetmek, "ey mevlâm benim için þunu þunu yap" þeklinde kâðýt yazmak, hayýr ve iyilik getirmesi dileðiyle topraðýndan almak, kabirlerin üzerine güzel kokular atmak, sýrf onlarý ziyaret etmek için yolculuða çýkmak sûreti ile kâfir olmaktadýrlar".
Ölülere ve kabirlere saygý göstermek, þirkin çeþitlerindendir. Cenâb-ý Allah kabirlerin üzerlerinde mescidler edinilmesini yasaklamýþ, bunu yapaný da lânetlemiþtir. Ancak, özellikle kastedilen bir yer olarak seçilmediði zaman, bunda bir mahzur yoktur. Ayný þekilde mezarlarýn bayram yeri edinilmesini de yasaklamýþtýr. Bayram, Arapça "tekrarlama, geri dönme" (el-muâvede) ve alýþkanlýk haline getirme (el-i'tiyâd) kelimelerinden alýnmýþtýr. Bu bir yere isim olarak verildiði zaman ondan, bu yerin toplanma yeri olduðu kastedilir. Tapýnma veya baþka þeyler için sürekli gidilen bir yer olur. Böyle bir yerde namaz kýlmak, onu tavaf etmek, kýble edinmek, istilam etmek, topraðý üzerine çizgiler çizmek, üzerine bina yapmak, üstüne mum yakýp koymak ve buna benzer bir çok uygulama yasaklanmýþtýr. Bütün bunlar Rasûlullah’ýn (s.a.s.) ümmetine, önceki kavimleri helâk eden þirke düþmelerini önlemek için bir rahmettir. Bir çok ülkede kabirlerin üzerine yapýlan binalar (türbe) görülmekte; insanlar onlara tazimde bulunmakta, uzaktan yakýndan onlara yakarmakta, Allah'ýn evlerinde ve seher vakitlerinde yapmadýklarý ibâdetleri orada içtenlikle yerine getirmektedirler. Bir kýsmý, onlar için secde etmekte, çoðunluðu ise namazýn bereketini onlarýn yanýnda dilemekte, mescidlerde yapmadýklarý duâ ve niyazlarý yapmaktadýrlar. Bunlarýn tamamý, bu kabirleri put edinmek ve Allah’tan baþka bir ilâhâ tapýnmaktýr. Rasûlullah (s.a.s.) þöyle buyurmaktadýr: "Allahým! Kabrimi tapýnýlan bir put kýlma!"[821]
Bir baþka hadisinde Rasûlullah (s.a.s.) þöyle demektedir: "Allah, Yahudilerle Hristiyanlara lânet etsin; onlar nebîlerinin kabirlerini mescidler edindiler." Âiþe (r. anhâ), "Eðer bu (endiþe) olmasaydý, Peygamber (s.a.s.)' in kabri açýkta bulundurulacaktý" demiþtir.[822]
Bütün bunlar, onunla þirk tohumlarýnýn ekilmesini önlemek içindir. Rasûlullah (s.a.s.), kabirlere tazim etmenin, onlarý put edinmenin Allah’tan baþkasýna ibâdetin tohumlarýný ektiðini bildirmektedir.
Puta tapýcýlýk sadece Ýslâm öncesi Arap toplumuna has bir olay deðildir. Çaðýmýzda da putçuluk daha deðiþik görünümler altýnda varlýðýný sürdürmektedir. Putçuluk, yalnýzca sert bir taþtan yapýlmýþ heykel önünde eðilmek ve ona tâzim göstermek olarak ele alýnýrsa, kuþkusuz büyük bir yanýlgý içine düþülür. Kaldý ki, müþrik Arap toplumunun elleriyle yaptýklarý putlara gösterdikleri saygýyý bu çaðda da görmek mümkündür. Hattâ bu tür putçuluk bu gün fazlasýyla hüküm sürmektedir. Put, putlaþtýrmak isteyenlerin arkasýna gizlendikleri birer iþaret ve alâmetten baþka bir þey deðildir. Yoksa putun mutlaka bir aðaçtan dikilmiþ yahut bir taþtan yontulmuþ olmasý zaruri deðildir. Allah'ýn dýþýnda tapýnýlan her þey puttur. "Allah"ý býrakýp da kendilerine kýyâmete kadar cevap veremeyecek þeylere tapanlardan daha sapýk kimdir?"[823] Allah tarafýndan gönderilmiþ bir delil olmaksýzýn, O'ndan baþkasýna itaat eden, bir hükme sahip olduðuna inanan, O'ndan baþkasýna duâ edip bir þey isteyen, Allah'a þirk koþmuþtur. Dolayýsýyla putçuluðun þirkle ve küfürle yakýndan baðlantýsý vardýr. Puta tapan bir kimse hem Allah'a þirk koþuyor, hem de küfre giriyor demektir.
Göklerde ve yerde bütün otorite ve yetkilere sahip olan, ancak Allah'týr; yaratma O'na mahsustur; bütün nimetler O'nun kudret elindedir; bütün iþler yalnýzca ve yalnýzca O'na aittir; kuvvet ve çare O'nun hükmündedir; göklerde ve yerde olan her þey ister istemez O'na itaat etmeye, emrine boyun eðmeye mecburdur. Ýþte bunun için O'ndan baþka ilâh yoktur. Kur’ân-ý Kerim, insanlarýn ibâdet ettikleri þeylerin Allah'ýn kulu ve O'nun karþýsýnda aciz olduklarýný açýkladýktan sonra, insanlarý ve cinleri ibâdet kelimesinin muhtelif mânâlarýyla yalnýz Allah'a ibâdete, sadece O'na kulluk etmeye, ancak O'na itaatte bulunmaya, kiþinin O'ndan baþkasýný tanrý kabul etmemesine ve ibâdetin hangi çeþidiyle olursa olsun O'ndan baþkasýna tapýlmamasýna çaðýrýyor: "Andolsun ki, Biz her ümmete, Allah'a kulluk edin, putlara tapmaktan kaçýnýn diye bir elçi gönderdik..."[824]
Aslýnda insanlarýn Allah’tan baþka birine ya da bir puta tapmasýnýn asýl nedeni; kendi nefsini ilâh edinmesidir. Bugünkü müþriklerle, Peygamberimiz zamanýndaki müþrikler arasýnda fark yoktur. Müþriðin mantýðý her devirde aynýdýr. Bu mantýk, Allah’ý yeryüzüne karýþtýrmama, yeryüzünde ilâh olarak kendini tanýmadýr. Ýþte þirkin aslý budur. Zamanýmýzda da insanlar her ne kadar kâinatý yaratanýn, yaðmuru yaðdýranýn, öldüren ve diriltenin Allah olduðunu kabul etseler de, O’nun tasarruflarýnda ortak anýyorlar, dünya ile ilgili iþlerde Allah’ýn belittiðinin aksine hükümler koyuyorlar. Ýþte günümüzde þirkin aldýðý görünüm budur.
Tekrar edelim: Put, kiþinin Allah’ýn dýþýnda hayatýnýn amacý kýldýðý maddî-mânevî her þeydir ve putlarý bu yönleriyle hayatýn amacý kýlmak da þirktir. Put sadece tapýlan bir takým nesneler deðildir. Eðer hayatýn amacý haline gelir ve insaný Allah’a isyana sevkederse, yerine göre makam, para, kadýn veya insanlar için deðerli herhangi bir þey insanlar için put olabilir.
Kur’ân-ý Kerimin birçok âyetinde Allah Teâlâ, insanlarý þirke düþmemeleri hususunda uyarýr.“O ancak tek bir ilâhtýr. Doðrusu ben O’na ortak koþmanýzdan masumum, de.”[825]
Þirk düzeni; insanlarý köleleþtiren, ilâhlýk taslayan çaðdaþ Firavunlar ile, onlarla iþbirliði yapan sahte din adamlarý yani Bel’amlar ve sömürüye ortak olan, bizzat þirk düzeninden beslenen, haramzade Karunlar, yani zengin elit tabaka ve bu üç kesime baðlanan, onlara itaat eden, onlarýn koyduðu kanunlarla -Allah’ýn hükümlerine aykýrý olmasýna raðmen- yaþayan halk yýðýnlarýndan meydana gelir.
Kendi nefsini ilâhlaþtýran ve Allah’a deðil de kendisine tapan ve tapýlmasýný isteyenler; baþkalarýnýn haklarýna el uzatmanýn, yalnýz Allah’a ibâdet edildiði ve uyulduðu sürece mümkün olmadýðýný bilirler. Çünkü, Allah’ýn dini adâleti emreder ve bütün insanlarý eþit olarak görür. Þirk ise nefsini ilâh edinenlerin, insanlarý kendilerine kul etmeleri ve sömürmeleri üzerine kuruludur. Bu yüzden tâðutlar, kendi nefislerini ilâhlaþtýrmak için, ilkelerini kendilerinin tesbit ettikleri ve baþkalarýnýn haklarýný gasb üzere kurulu þirk düzenini isterler. Tâðutlar, ortaya attýklarý ilâhlara insanlarý taptýrarak, aslýnda kendilerine taptýrýr, kulluk ettirirler. Þirk, insanlarýn insanlara kulluk ettiði düzenin adýdýr.
Allah’ýn halîli (dostu) Ýbrâhim (a.s.) ne güzel duâ etmiþ: “Allah’ým, beni ve oðullarýmý putlara tapmaktan uzak tut. Ya Rabbi, þüphesiz ki bu putlar, birçok insaný saptýrdý.”[826] âyette belirtildiði üzere, Ýbrâhim (a.s.) bile, kendinin ve neslinin putlardan uzak kalmasý için Allah'a duâ etmiþtir.
Tarihten Günümüze Put ve Putlaþtýrma
Tevhid ve þirk insanlýk tarihi boyunca insanlarýn baðlanageldiði iki dinin adýdýr. Ýnsanlýk tarihi þirkle tevhid arasýndaki mücâdeleden ibarettir. Bütün peygamberlerin tebliðlerinde vurguladýklarý temel esas, tevhiddir. Kur’ân-ý Kerim’in üzerinde en çok durduðu konu tevhidin önemi ve þirkten uzak durulmasýdýr. Þirk, sadece putlara tapmak deðildir. Nefsin istekleri peþinde koþmak, Allah’ýn sevgisi yerine dünya sevgisini tercih etmek, bunlarýn sonucunda Allah’ýn hükümlerinden birini dahi reddetmek de þirktir.
Peygamberimiz zamanýndaki Mekke müþrikleri Allah’la birlikte birçok ilâha/tanrýya inanýyorlardý. Bu müþrikler kendi hevâ ve heveslerine göre putlar yapýyorlar ve onlara tapýyorlardý. Kâbe’nin içinde 365 tane put bulunuyordu. Bunlarýn en büyükleri; Hubel, Lât, Menât, Uzza isimli putlar idi. Ayrýca Ved, Suvâ, Yeûk ve Nesr isimli putlar vardý. Bunlar Hz. Nuh zamanýnda yaþamýþ olan iyi huylu, cömert ve sâlih insanlardý. Bu insanlar ölünce, onlarýn heykelleri yapýlmýþ ve zaman geçtikçe halk onlara tapmaya baþlamýþtý. Bazý Araplar bunlardan baþka, güneþe, aya, bazý taþlara, aðaçlara ve hayvanlara tapýyorlardý. Bazý müþrikler ise, melekleri Allah’ýn kýzlarý olarak görüyorlar ve onlarý Allah’a þirk koþuyorlardý. Aslýnda insanlarýn Allah’tan baþka bir puta tapmasýnýn asýl nedeni; kendi nefislerini ilâh edinmeleridir. Bugünkü müþriklerle, Peygamberimiz zamanýndaki müþrikler arasýnda temelde bir fark yoktur. Müþriðin mantýðý her devirde aynýdýr. Bu mantýk, Allah’ý yeryüzüne karýþtýrmama, yeryüzünde ilâh olarak kendini tanýmadýr. Ýþte þirkin aslý budur. Zamanýmýzda da insanlar her ne kadar kâinatý yaratanýn, yaðmuru yaðdýranýn, öldüren ve diriltenin Allah olduðunu kabul etseler de, O’nun tasarruflarýnda ortak tanýyorlar, dünya ile ilgili iþlerde Allah’ýn belirttiðinin aksine hükümler koyuyorlar. Günümüzde þirkin aldýðý en net görünüm budur.
Putlaþtýrýlýp Ýlâh Haline Getirilen Bâtýl Tanrý Anlayýþlarý
Kur’ân-ý Kerim, müþrikler tarafýndan tapýnmaya konu edilen varlýklardan bahsederken, birçok durumda genel ifadeler kullanýr: “Allah’tan baþka taptýklarý”[827]; “Allah’tan baþka duâ edip yalvardýklarý”[828]; “Allah'a þirk koþtuklarý”[829]; “Þirk koþtuklarý þeyler”[830]; “Allah’tan baþka benimsedikleri”[831] tarzýnda fiil þekilleri olduðu gibi; genel anlamda birtakým isimler de hayli fazladýr: “Ýlâh”[832]; “âlihe -ilâhlar-”[833]; “endâd -eþ ve denkler-”[834]; “esnâm -heykelden putlar-”[835]; “evsân -putlar-”[836]; “temâsîl -heykeller-”[837]; “þürekâ -ortaklar-”[838]; “þühedâ -þâhitler, yardýmcýlar-”[839]; “þüfeâ’ -þefaatçiler, aracýlar-”[840]; “erbâb -rabler-”[841]; “evliyâ -velîler, dostlar, yöneticiler-”[842]; “emsâl -eþler, benzerler-”[843]; “tâðût -azgýn yönetici”[844]; “cibt -putlar-”[845]; “ensâb -dikili taþlar, putlar-”[846]; “veled -çocuk-”[847]; “sâhibe -eþ, haným, zevce, tanrýça-”[848].
Kur’an’da yukarýdaki âyetler baþta olmak üzere çeþitli yerde yüzlerce defa kullanýlan bu genel tâbirler gösteriyor ki, Kur’an þirkin her türlüsünü iptal için gelmiþtir. Yoksa, sadece zuhur ettiði bölgede, birtakým özel isimlerle belirtilen “Menât, Hubel, Ýsâf vb.” putlarý hedef almýþ deðildir. Allah’ý tek tanýmanýn hâlis olmasý için yukarýda anýlan bütün þirk kavramlarýnýn kapsadýðý alanýn, ulûhiyete tahsis edilmesi gereklidir (Ýbâdet, þefaat, duâ, tutunma, hâkimiyet, velâyet vb.). Bu özellik, Kur’an’ýn þirk karþýsýndaki durumu bakýmýndan, birinci dereceden bir önem arzetmektedir. Öbür yandan Kur’an, bâtýl ulûhiyetlerin (sahte tanrýlarýn) türlerini gösterirken genel olarak, onlarýn adlarýndan deðil; mâhiyetlerinden bahseder. (Arabistan’da o dönemde tapýlan tanrýlardan bazýlarýnýn özel isimleri -el-Lât, el-Uzzâ, Vedd vb.- sadece birkaç yerde zikredilmiþtir.) Þu halde, o, aslýnda ulûhiyet bakýmýndan yok olan o varlýklarý muhâtap, bir muârýz, bir rakip veya düþman gibi telâkkî ederek birtakým belirli fertlere deðil; insanlýk dünyasýnda tanrýlaþtýrýlmalarý yaygýn olan mâhiyetlere hücum etmiþtir. Mâhiyetler üzerinde dururken de, onlar hakkýnda bilgi vermek deðil; onlarýn eksik yanlarýný, neden tanrý olamayacaklarýný belritmeye yönelmiþtir.
Diðer taraftan, Kur’an’ýn mâhiyetlerinden bahsettiði bâtýl ve sahte tanrýlarýn, insanlýðýn çeþitli devir ve yerlerinde tanrýlaþtýrdýðý varlýk tipleri durumunda olduðu söylenebilir. Bu tipler arasýnda, Arabistan’da rastlanmayanlarýn da bulunmasý, Kur’an’ýn evrenselliði ile açýklanmalýdýr. Bu tipler, þöyle sýnflandýrýlabilir:
A- Hayat sahibi varlýklar
1- Ýnsanlarca görülmeyen varlýklar; a) hayýrlýlar (Melekler, kýsmen cinler), b) Þerliler (þeytanlar, kýsmen cinler)
2- Ýnsanlar; a) Tanrý oðlu veya kýzý (Ýsa, Uzeyr), b) Tanrýça (sâhibe), c) Hükümdar-tanrý (Firavun)
3- Hayvanlar; a) Buzaðý, boða, b) Nesr (kartal)
B- Cansýzlar
1- Tabiat varlýklarý; a) güneþ, b) ay, c) yýldýzlar (Þi’râ), d) Ba’l, e) aðaç (el-Uzzâ), kaya (el-lât, Menât)
2- Ýnsan eliyle yapýlanlar; a) esnâm, evsân (Vedd, Yeðûs vb.), b) ensâb
C- Mücerred Varlýklar
a) Nefsin hevâsý, b) þâri’, c) dehr, d) seneviye.[849]
Kur’ân-ý Kerim’de Put Kavramý ve Puta Tapma
Kur’ân-ý Kerim’de put anlamýndaki “sanem” kelimesinin çoðulu “esnâm” 5 yerde geçer.[850] Yine put anlamýndaki “vesen” kelimesinin çoðulu evsân ise 3 yerde zikredilir.[851] Heykel anlamýndaki timsâl kelimesinin çoðulu temâsîl kelimesi iki yerde kullanýlýr. Bunlardan biri, put anlamý yüklendiðinden olumsuz tavýr alýnmasýný gerektirecek þekildedir.[852] Diðeri ise, Süleyman (a.s.)’ýn cinlere sanat eseri olarak yaptýrdýðý heykellerdir ki, put özelliði olmadýðýndan olumludur.[853]
Kur’an’da putperestliðin genel adý olan “þirk” ve türevleri 168 yerde geçer. Þirk ve puta tapma ifâdeleri geçmese bile, âyetlerin çok büyük bir bölümü, tevhidi hâkim kýlmak için þirkle, putlarla ve putçularla mücâdeleyi konu edinir. Kur’ân-ý Kerim, putperestleri ve her çeþit müþriði, yeryüzünde birliði ve huzuru bozan, insanlar için zararlý, çirkin bir tip olarak görür ve necis, yani pislik olarak nitelendirir.[854] Kur’an’da putperestlik ve þirk, herhangi bir þeyi, kavramý veya bir kimseyi tercih etme, önem ve kýymet verme, yüceltme bakýmýndan Allah’la eþit düzeyde görmek veya bunu davranýþlarýya göstermektir. Kur’an bize Allah’ý (c.c.) birçok sýfat ve isimleriyle tanýtmýþ ve O’ndan baþka ilâh/tanrý olmadýðýný kesin ifadelerle bildirmiþtir. Ýlâh, Allah’ýn Kur’anda bildirilen özelliklerine sahip olan varlýktýr. Allah gerçek ve tek ilâhtýr; Allah’ýn sýfatlarýna sahip olan baþka hiçbir varlýk olamaz. Ýþte, Allah’ýn herhangi bir sýfatýna baþkasýnýn Allah’la birlikte veya baðýmsýz olarak sahip olduðunu iddia etmek, Allah’tan baþka ilâh kabul etmektir, yani þirktir, putperestliktir. Kur’ân-ý Kerim’de birçok âyette Allah Teâlâ, insanlarý þirke düþmemeleri, hiçbir þeyi putlaþtýrmamalarý husûsunda uyarýr.
Kur’ân-ý Kerim’de, þirkin çeþitlerine göre ayrý ayrý isimlendirildiði görülür; “Vesen” küçük putlara verilen isimken, þekilsiz putlara “sanem” denilir. Yönetici putlar ise “tâðut” olarak isimlendirilir. “Erbâb” ise, üstün meziyetler ve ilâhî vasýflar yakýþtýrýlarak putlaþtýrýlýp tanrýlaþtýrýlan varlýklara verilen isimdir. Bu kelime, ilâh/tanrý seviyesine getirilen puta duyulan sevgiyi de ifâde eder. Peygamberlerin ve sâlih insanlarýn ilâhlaþtýrýlmasý da genellikle bu kelime ile anlatýlýr.
Kur’ân-ý Kerim’de putlar, sebep olduklarý zararlar açýsýndan konu edilir ve insanlar dünya ve âhiret güzellikleri için putlara tavýr almaya çaðrýlýr. Putperest müþrikler, putlarý þefaatçi kabul ederler.[855] Putperest müþrikler, meleklere cinsiyet yakýþtýrýrlar.[856] O yüzden putlara yücelik atfeden müþrikler, Allah’a iftira etmiþ olmaktadýrlar.[857] Putperestler, çocuklarýna putlarýnýn adýný da verdikleri olur.[858] Putlar, hiç kimseye zarar ve fayda veremezler.[859] Býrakýn baþkalarýna, putlarýn kendilerine bile faydalarý dokunmaz.[860] Putlarýn hiçbir þey yaratmadýklarý, buna güçlerinin olmadýðý belirtilir.[861] Putlarýn kimseye rýzýk veremediði, veremeyeceði ifâde edilir.[862] Putlar, yapýlan duâlara cevap veremezler.[863] Aslýnda, kendilerine yanlýþ yere tapýlan putlarýn rabbinin de Allah olduðu vurgulanýr.[864] Putlarýn kendilerine tapanlardan bile habersiz olduðu belirtilerek akýllý insanlarýn böyle âciz durumdakilerden medet ummalarýnýn mümkün olamaycaðý vurgulanýr.[865] Onlar hiçbir þeye sahip deðildirler,[866] kendi hayatlarý bile yoktur ki, bir þeye sahip olsunlar, onlar diri deðil ölüdürler.[867]
Böylesine âciz varlýklar olan putlara putlara tapmaktan sakýnmak gerekir.[868] Putlara tapmak haramdýr.[869] Putlar, kýyâmet günü kendilerine uyanlardan uzaklaþacaklardýr.[870] Arap putperestlerinin çok sayýdaki putlarý arasýndan, önemseyip öne çýkardýklarý putlarýn isimlerini zikreder. Bunlar, Lât, Uzzâ ve Menât putlarýdýr.[871]
Putlara tapanlar gerçekte ona tâbi olmuyor, zanlarýna peþine giderek kendi hevâlarýna tapmýþ oluyor, zâlim müstekbirlere kulluk yapmýþ oluyorlar.[872] Bütün bunlarla birlikte Kur’an, putlara sövmekten sakýnmayý tavsiye eder.[873] Örnek peygamber Hz. Ýbrâhim’in putlarla mücâdelesini ve ateþe atýlma pahasýna onlarý yýkýp devirmesini ayrýntýlý biçimde gündeme getirir. Ýbrâhim (a.s.), babasý Âzer’e tek ilâh olarak sadece Allah’ý kabul edip yalnýz O’na ibâdet etmeyi, putlara tapmaktan vazgeçmeyi samimi dille anlatýp onu dâvet ettiði halde, ondan büyük tepki görür.[874] Ayný dâveti Ýbrâhim (a.s.), kavmine de ulaþtýrýr ve ayný tepkiyle karþýlaþýr.[875] Ýbrâhim (a.s.), kavmine karþý akýl yolu ile Allah’ý arayýp ispat eder, onlarýn da akýllarýný kullanýp sahte tanrýlardan kurtulmalarýný tavsiye eder.[876] Kafalarýndaki putlarý kýrmaya güç yetiremeyen Hz. Ýbrâhim, en sonunda kavminin taptýðý putlarý baltayla kýrar ve büyük tepkiyle karþýlaþýr.[877] O, Kâbe’yi de putlardan temizler.[878] Tevhid konusunda münâzara ettiði Nemrut tarafýndan putlara karþý çýkmanýn bedelini ödemek üzere ateþe atýlýr, ama her þeye gücü yeten Rabbi tarafýndan ateþ ona soðuk ve selâmet yapýlýr.[879] Safýný putlardan yana koyup bâtýlýn yanýnda mücâdele eden Nemrut ise helâk olur.[880]
Kur’an, baþka bir canlýyý, eþyayý veya soyut bir þeyi Allah'a endâd/denk tutmanýn da putlaþtýrma olduðunu belirtir ve bu suçun cezâsýnýn da büyük olacaðýný belirtir.[881] Kur’an, somut putlar yanýnda soyut putlarý da gündeme getirir. Hevâ ve hevesi putlaþtýrýp ilâhlaþtýrmak tehlikesi de sözkonusudur.[882] Put diye þeytana tapanlar da vardýr.[883]
Tüm putlar, putlaþtýrýlan özelliklerden uzaklaþtýrýlmasý istenen insanlara Kur’an, gerçek ilâhý, tek ma’bud olan Allah’ý vasýf ve isimleriyle tanýtýr. Allah'tan baþka ilâh olmadýðýný çok net biçimde ve ýsrarla gündeme getirir.[884] Tevhid, yani tüm putlarý reddedip tek ilâha iman edip O’na kulluk inancý, insanlýðýn aslî itikadý ve tüm peygamberlerin çaðlar boyu teblið edip canlandýrmaya çalýþtýðý husustur.[885] Bütün Ýlâhî dinlerin de aslý Ýslâm'dýr/teslimiyettir ve tevhide (putlarý reddedip tek Allah’a iman ve yalnýz O’na ibâdet ve kulluða) dayanýr.[886] Çünkü tevhidden baþka her þey bâtýldýr.[887]
Kur’an, bütün bu gerekçelerden dolayý, insanlýða muvahhid olup Allah'ý birlemeleri çaðrýsýný yapar.[888] Yüzümüzü tevhid dinine döndürmemiz istenir.[889] Allah'ýn yolunu (tevhid'i) tâkip etmek emredilirken, baþka yollarý tâkip etmek (her çeþit put ve putçularla iyi iliþkiler) de yasaklanýr.[890] Ýster putlara tapmak yönüyle olsun, ister baþka çeþitte; þirk büyük bir zulümdür.[891] Allah, kendisine þirk koþmayý kesinlikle affetmez.[892] Müþriklerin temel özellikleri, Allah’tan baþkasýný tanrý edinmeleridir.[893]
Kýyâmet günü putlar da, küfür önderleri ve öncüleriyle birlikte cezâlandýrýlacaklardýr.[894] Putlar, müþrikler tarafýndan da âhirette inkâr edilecektir.[895] Kur’ân-ý Kerim, Kýyâmet günü putlarýn durumuyla ilgili de geniþ bilgiler verir.[896]
Kur’ân-ý Kerim, mü’minlerin putperest ve her çeþit müþrikle iliþkilerinin nasýl olmasýný da belirler. Müþriklerin dostluðu yoktur, mü’min onlarý dost kabul edemez.[897] Putperest müþrikler, mü’minleri ateþe çaðýrýrlar.[898] Putperestlerden yüz çevirmek emredilir.[899] Müþriklerden korkulmaz, korkulmamalýdýr.[900] Çünkü putperest ve her çeþit müþrik, mü’minlere zarar veremez.[901] Putperestlere ve her çeþit müþriklere karþý mücâdele edilmeli, savaþýlmalýdýr.[902]
Kur’an’da Allah, ibâdetin sadece kendisine yapýlmasýný emretmektedir. Ýster içimizde ve ister dýþýmýzda olsun bizi kendisine râm eyleyen, mutlak anlamda itaatkâr kýlan, bizim bedenimizi ve ruhumuzu kendi kudretine göre yönlendiren, bizim enerjimizi kendi istediði yöne sevkeden, yani bizi teslim alan her “güç”, bizi kendisine kul yapmýþ demek olur. Dolayýsýyla putlaþtýrma, önce insanýn kendisine hakarettir; en güzel þekilde yaratýlmýþ olan insanýn kendi cinsinden veya kendinden de aþaðý olanlarýn yanýnda alçalmasý, onlardan daha aþaðýlarý tercih etmesi demektir. Oysa Rabbimiz, ulûhiyet, rubûbiyet ve ubûdiyeti bizim yalnýzca kendisine tahsis etmemizi ve bu noktada bütün sahte ilâh ve rableri reddederek her çeþit puttan ve putlaþtýrmadan yüzçevirmemizi istiyor.
Kur’ân-ý Kerim’de insanlarý ve diðer varlýklarý putlaþtýrma ile ilgili ve bunun uhrevî cezasý konusunda çok sayýda âyet vardýr.[903]
Putlara, Heykellere Ýbâdet
Ýnsanlara Fayda ve Zarar Vermeyen, Ýþitmeyen, Görmeyen Putlarý ve Heykelleri Ýlâh Edinmek ve Onlara Ýbâdet Etmek: Kur’ân-ý Kerim'in andýðý þirk çeþitlerinden birisi, putlara ibâdet þeklinde ortaya çýkan tapýnmadýr.
"De ki: Ey insanlar! Benim dinimden þüphede iseniz (iyi bilin ki) ben, sizin Allah'tan baþka ibâdet ettiklerinize Ýbâdet etmem. Yalnýz sizi öldürecek olan Allah'a ibâdet ederim. Bana mü'minlerden olmam emredildi."[904] Âyette geçen "Allah'tan baþkasýna ibâdet", putlara duâ etmek ve yalvarmak anlamýndadýr. Nitekim peþinden gelen âyette, "Yüzünü Allah'ý birleyici olarak dine çevir ve müþriklerden olma!"[905] denildikten sonra, "Allah'tan baþka sana ne fayda, ne de zarar vermeyecek olan þeylere yalvarma/duâ etme. Eðer böyle yaparsan, o zaman sen zâlimlerden (müþriklerden) olursun."[906] buyrulmuþtur.
"De ki: (Ey müþrikler!) Ben, Allah'tan baþka yalvardýklarýnýza ibâdet etmekten men olundum."[907] Bu âyetteki "duâ"ya, "ibâdet" anlamý verilebilir. Bu takdirde Ýbâdet, ilâh kabul ederek putlara saygý göstermek anlamýný ifade eder. Putlara ibâdet, ister musibet ve sýkýntýlý anlarda onlara yalvarmak, duâ etmek; ister ilâh diye ta'zim göstermek olsun, neticesi aynýdýr. Böyle bir davranýþ þirk[908], hak yoldan sapmak ve hidâyete erenlerden olamamaktýr.[909] Allah'tan baþkasýna tapanlar câhil kimselerdir. "Ey câhiller! Allah'tan baþkasýna ibâdet etmemi mi bana emrediyorsunuz?"[910]
Kur'an'da Allah'tan baþkasýna tapýlanlar, insana zarar ve faydasý dokunmayan,[911] rýzýk vermeyen,[912] insan eli ile yapýlan,[913] iþitmeyen ve görmeyen, bir þey yaratamayan,[914] insanlarýn ilâh diye isimlendirdikleri boþ isimler,[915] uydurma tanrýlar,[916] heykeller[917] ve putlar[918] olarak nitelendirilmiþlerdir.
Ýbrâhim (a.s.), babasýna ve kavmine demiþti ki: "Sizin þu karþýsýnda durup ibâdet ettiðiniz heykeller nedir? (Babasý ve kavmi), 'Babalarýmýzý onlara ibâdet eder bulduk' dediler. (Ýbrâhim), 'Doðrusu siz de, babalarýnýz da apaçýk bir sapýklýk içine düþmüþsünüz' dedi. (...) Ýbrâhim (a.s.), büyük bir put hâiç diðer putlarý kýrdý. Kavmi, putlarýn kýrýldýðýný görünce, 'Bunu ilâhlarýmýza kim yaptý? Muhakkak bunu yapan zâlimlerden biridir' dedi. (...) (Ýbrâhim'e), 'Ey Ýbrâhim! Bu iþi ilâhlarýmýza sen mi yaptýn?' dediler. Ýbrâhim, 'Hayýr, iþte þu büyükleri yapmýþ. Onlara sorun, eðer konuþurlarsa' dedi. (...) (Kavmi), 'Ey Ýbrâhim! Sen de bilirsin ki, bunlar konuþmazlar’ dedi. Bunun üzerine Ýbrâhim, 'Siz Allah'ý býrakýp da size hiç fayda ve zarar vermeyen þeylere mi Ýbâdet ediyorsunuz? Size ve Allah'tan baþka taptýklarýnýza yuh olsun. Akýllarýnýzý kullanmýyor musunuz? (dedi.)”[919]; "Ey babacýðým! Ýþitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir þey kazandýrmayacak olan þeylere niçin Ýbâdet ediyorsun?' dedi."[920]
Kendi elleriyle yapýp ilâh diye adlandýrdýklarý[921] heykellerin (temâsîl), insanlara elbette faydasý ve zararý olmaz. Bu sebeple heykelleri ilâh edinip onlara saygý göstermek, yalvarmak, onlardan medet ummak, ahmaklýk ve akýlsýzlýktýr. Allah'tan baþkalarýna, uydurma ilâhlara, putlara ve heykellere tapanlar, kendilerini felâkete sürüklemiþ, dünya[922] ve âhirette Allah'ýn azâbýný hak etmiþ olurlar.[923] Kendisinden baþkasýna Ýbâdet edenlere, "Siz ve Allah'tan baþka Ýbâdet ettikleriniz cehennemin odunusunuz. Siz oraya (cehenneme) gireceksiniz."[924] uyarýsýný yapan Yüce Allah, "Allah'tan baþka dilediðinize Ýbâdet edin!"[925] diyerek müþrikleri tehdit etmiþtir.[926]
Allah'tan baþka ibâdet edilenler, kýyâmet günü kendilerine ibâdet edenleri inkâr edecekler ve onlara düþman olacaklardýr. "(Müþriklerin taptýklarý ilâhlar), onlarýn Ýbâdetlerini inkâr edecekler ve onlara düþman/karþý olacaklardýr."[927]
“Beþerin böyle dalâletleri var; Putunu kendi yapar, kendi tapar!” diyor þâir. Ýnsanlarýn kendi elleriyle yaptýklarý putlara ve heykellere ibâdet etmeleri; onlarý Allah katýnda kendilerine þefaatçi ve yardýmcý olur, kendilerini azaptan korur inancý ile ilâh edinip tapmak, saygý göstermek, duâ edip yalvarmak, sýkýntý anlarýnda onlara sýðýnmak anlamlarýný ifade etmektedir.
Put, sadece Araplarýn câhiliyye döneminde taptýklarý basit ve alelâde þekillerden veya özellikle Hz. Ýbrâhim döneminde olduðu gibi, muhtelif câhiliyye sistemlerinde tapýnýlan taþtan, tunçtan, tahtadan heykellerden ve aðaç, kuþ, hayvan, yýldýz, gök cismi, ateþ, ruh veya hayallerden ibaret deðildir. Bu basit puta tapýnma þekilleri Allah'a þirk koþmanýn bütün boyutlarýný kapsamaz. Yalnýzca bu ilkel putçuluklar üzerinde duracak olursak ve Kur'an'daki þirkten maksadýn sadece bunlar olduðunu kabul edecek olursak, oldukça boyutlu olan þirk kavramýndan bir þey anlamayýz. Kur’an’ýn evrensel boyuttaki ve zamanlar üstü mesajýný kavrayamayýz. Kur’an’ýn en büyük problem olarak gördüðü þirk, kýyâmete kadar hemen tüm toplumlarda olabilecek tüm tevhid dýþý kutsama ve tapýnma özelliklerini kapsar. Kur'an'a göre put, o kadar geniþ anlamlýdýr ki, kiþinin Allah'ýn dýþýnda hayatýnýn amacý kýldýðý maddî-mânevî her þeydir. Bu putlarý hayatýn amacý kýlmak da Allah'a þirk koþmak olarak nitelendirilmiþtir. Fakat insanlarý kendilerine fayda ve zararý olmayan taþ, aðaç, maden vs. þeylere Ýbâdete sevkeden sebepler nelerdi? Ýnsanlar niçin putlara tapmýþlar ve tapmaya devam ediyorlar? Bu konuda Kur'an, bu sorulara cevap vermektedir.[928]
Tasvîrin (Resim ve Heykelin) Putlaþtýrma Açýsýndan Durumu
Hz. Süleyman döneminde, put görevi üstlenmediði ve sadece sanat eseri olduðu anlaþýlan heykele (timsâl) hoþ gözle bakan, eleþtirmeyen Kur'an'ýn,[929] Ýbrâhim (a.s.) döneminde put görevi üstlendiði için ateþe atýlma pahasýna devrilmesini, put-heykellerle mücâdeleyi emrettiðini hatýrlayalým. Ayný “timsâl” (heykel) kelimesini Kur'an bu sebepten tavýr alarak ifâde eder: "Ýbrâhim babasýna ve kavmine: 'Þu karþýsýna geçip tapmakta olduðunuz heykeller nedir böyle?' demiþti."[930] Yine ayný heykelin Peygamberimiz döneminde put haline dönüþtüðü, saygý duyulduðu için onlarý devirmek, yeryüzünden onlarý kaldýrmak için savaþlarýn göze alýndýðý bilinir. (Din ayný din, heykel ayný put; ama müslümanlar...)
Kur’an ve hadisin, dinî emir, yasak ve uygulamalara ters düþmemek kaydýyla tasviri esastan ve temelden yasakladýðýný söylemek mümkün deðildir. Tasvirin haram ve mubah olmasýndaki ölçünün, onun mesajý ve kullanýldýðý yer olduðu söylenebilir. Yoksa, salt olarak tasvir haram ise, Hz. Âiþe’nin, üzerinde sûret bulunan minder ve yastýk kullanmasý sükût ve takrirle karþýlanmazdý. Salt olarak tasvir yasak kabul edilse, günümüzdeki fotoðrafýn her türlüsünün haram olmasý icap ederdi. Bu da konusu ve amacý ne olursa olsun, sinema ve televizyondaki her türlü görüntünün de tamamýyla haram olmasýný beraberinde getirecekti (Hâlbuki hiç bir meþhur âlim böyle düþünmemekte). Hz. Süleyman’dan bahsederken belirtildiði þekilde Kur’an salt olarak heykeli yasaklamaz. Kur’an put amaçlý heykelleri kesin dille ve ýsrarla yasaklar.
Saygý duymak ve tapmak amacýyla yapýlmýþ veya bu amaca hizmet eden insan heykelinin, putlaþtýrýlmaya yol açma ihtimali olan kiþilerin duvarlara asýlabilecek ve saygý duyulacak resimlerinin haramlýðýnda ittifak vardýr. Tevhid inancýnýn temel esaslarýný korumak bu yasaðýn en büyük hikmetidir. Kendi eliyle yaptýðýna tapma ahmaklýðýný bazý insanlar, sadece eski câhiliyye döneminde deðil; þu asýrda ve çok yakýnlarýmýzda bile göstermekte. Sadece imal ettiði halde “yaratma” vehmine kapýlmak, çýplak kadýn heykeli, sahte tanrýlar, batýl dinlerin sembolleri gibi þeyler yapmaya kalkmak ve bunlarýn demirden, tunçtan yontusu için büyük paralar sarf etmek, faydasýz bir lüks, yani israf, heykelin dinen kaçýnýlmasý ve soðuk görülmesi için diðer hikmetler. Tasvir, krallarýn, diktatörlerin ve siyasi liderlerin büyük olduðu fikrinin halkýn zihnine iþlenmesine yarayan en önemli araçlardan biridir. Ýster resim, ister heykel þeklinde olsun, tasvir, müstehcenliðin yayýlmasýnda da, yýðýnlarýn çeþitli þekillerde saptýrýlmasýnda da geniþ olarak kullanýlmýþtýr. Bu gerekçelerden yola çýkarak, tasvir tasvip görmemiþtir. Tarih boyunca her türlü canlý resmine, özellikle insan figürüne âlimler ve müslüman sanatçýlar soðuk ve ihtiyatlý yaklaþmýþtýr.[931]
Putlara ve Putperestlere Karþý Ýbrâhimî Tavýr
Hz. Ýbrâhim’in yaþadýðý döneme göz attýðýmýzda, toplumun bütün siyasî, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatýnýn þirk esasý üzerine kurulduðunu açýkça görmek mümkündür. Ýbrâhim (a.s.)’in doðduðu Ur þehrinde, tarihçilerin belirttiðine göre beþ bin tane tanrý mevcuttu. Nüfusun ekseriyeti ticaret ve sanayi ile uðraþmaktaydý ve dolayýsýyla bütünüyle maddeci bir zihniyete sahipti. Her maddeci toplum bireyleri gibi onlarýn da baþta gelen eðilimi, servet sahibi olmak ve lüks bir hayat yaþamaktý. Hal böyle olunca, Ýbrâhim (a.s.)’in getireceði tevhid inancý, sadece memleketin bir sýnýfýný veya putperest inancý deðil; bütünüyle ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yapýsýný deðiþtirecekti. Bu amaçla, Ýbrâhim (a.s.)’in dâvetini kabul etmek, toplumu temelden deðiþtirmek ve yepyeni temellere oturtmak demekti. Bu da o toplum için aðýr bir teklifti. Çünkü, bireysel ve toplumsal alanlarýn tümünde anlayýþ, teori ve pratik olarak tümüyle þirke gömülmüþ bir toplumu ýslaha çalýþmak, onlarý Ýslâmî anlamda deðiþtirip dönüþtürme gayreti, gerçekten aðýr bir yüktür. Böylesine çile ve cefa ile karþý karþýya gelecek bir elçinin daha küçük yaþta iken Rabbi tarafýndan terbiye edilmesi ve yetiþtirilmesi gerekirdi. Çünkü elçiye yüklenen görev ve emânetler, kabiliyet ve enerji ister, güç ve potansiyel ister.
Ýbrâhim (a.s.), tevhid emânetini yüklenince, ilk uðraþý, toplumun putperestliðini yok etmek ve onlarý Ýslâm’a çaðýrmak olmuþtu. Bu dâvete, en yakýnlarýndan baþladý: "Babasýna dedi ki: 'Babacýðým! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda saðlamayan bir þeye niçin taparsýn? Babacýðým! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola hidâyet edip çýkarayým. Babacýðým! Þeytana kulluk etme! Çünkü þeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacýðým! Allah tarafýndan sana azap dokunup da þeytanýn yakýný olmandan korkuyorum.’ (Babasý:) 'Ey Ýbrâhim! dedi; sen benim tanrýlarýmdan yüz mü çeviriyorsun? Eðer vazgeçmezsen, andolsun seni kovar, taþlarým! Uzun bir zaman benden uzak dur!”[932]
Bu mesaj, hem babasýna, hem babasýnýn þahsýnda topluma idi. Ýbrâhim (a.s.)’in yaptýðý bunca dâvet, ne yazýk ki þirke batmýþ kalplerin derinliðine ulaþmýyor, onlara fayda saðlamýyordu. Kendilerini yýllar boyu þirk bataklýðý içinde görmüþ putperestlerin kalpleri, gözleri ve kulaklarý bunca uyarýya raðmen görmüyor, duymuyordu. Artýk ihtarlar, ikazlar, dâvet ve tebliðler fayda saðlamýyordu. Onlar o kadar azgýnlaþmýþlardý ki Ýbrâhim (a.s.)’in þaka yaptýðýný sanýyor ve onun dâvetini hafife alýyorlardý. “O, babasýna ve kavmine: ‘Þu karþýsýna geçip tapmakta olduðunuz heykeller de ne oluyor?’ demiþti. Dediler ki: ‘Biz babalarýmýzý bunlara tapar kimseler bulduk.’ ‘Doðrusu, siz de, babalarýnýz da açýk bir sapýklýk içindesiniz’ dedi. Dediler ki: ‘Bize gerçeði mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?’ ‘Hayýr’ dedi; ‘sizin Rabbiniz, yarattýðý göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna þâhitlik edenlerdenim.”[933]
Onlar körü körüne, heykellere tapýyorlar, bu konuda atalarýnýn izini takip etmekten baþka bir gerekçe de ileri süremiyorlardý. Onlar fikren ve rûhen ölmüþ, hurâfe ve geleneklerin, örf, âdet ve an’anelerin altýnda ezilip duruyorlardý. Onun için de Ýbrâhim (a.s.)’in dâveti karþýsýnda “þaka mý ediyorsun?” diyorlardý. Ýþte þirk, bid’at ve hurâfelere boðulmuþ toplumlarýn hali bundan farklý olamaz. Onlar duyu ve duygulardan o kadar mahrumdurlar ki, kendi putlarý gibi putlaþmýþ, robotlaþmýþ ve kendi putlarýndan farklarý kalmamýþtý.[934]
Hz. Ýbrâhim, aklî ve mantýkî delillerle, putperestlikten ve yýldýzlara tapmaktan vazgeçirmek için giriþtiði tevhid mücâdelesi sonunda kavmini susturmuþ ve cevap veremez bir hale getirmiþtir. Ama ne var ki bütün bu deliller karþýsýnda þirksiz bir inançla Allah’a yönelmesi gereken bu insanlar; günümüzde de olduðu gibi, kendilerini sorgulayacak yerde “ilâhlaþtýrdýklarý atalarýnýn” ve “kutsal kemiklerin” arkasýna sýðýnma açmazýna düþmüþler, suçu onlara atarak sorumluluktan kurtulmaya çalýþmýþlardýr.
Kur’an, hâlâ þirklerinde inat göstererek atalarýný taklit bahanesine sarýlmýþ olan bu insanlarýn savunmalarýný þöyle yansýtýr: “Ýbrâhim, babasýna ve kavmine: 'Neye tapýyorsunuz?' demiþti. 'Putlara tapýyoruz ve onlara tapmaya devam edeceðiz' diye cevap verdiler. Ýbrâhim: 'Peki, dedi; yalvardýðýnýzda onlar sizi iþitiyorlar mý? Yahut, size fayda ya da zarar verebiliyorlar mý?' Þöyle cevap verdiler: 'Hayýr, ama biz babalarýmýzý böyle yapar bulduk.”[935]; Ýbrâhim dedi ki: 'Ýyi ama, ister sizin, ister önceki atalarýnýzýn; neye taptýðýný (biraz olsun) düþündünüz mü? Ýyi bilin ki onlar benim düþmanýmdýr; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur).”[936]; "Ýbrâhim'i de gönderdik. O kavmine þöyle demiþti: 'Allah'a kulluk edin. O'na karþý gelmekten sakýnýn. Eðer bilmiþ olsanýz bu sizin için daha hayýrlýdýr. Siz Allah'ý býrakýp birtakým putlara tapýyor, asýlsýz sözler yaratýyor/uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ý býrakýp da taptýklarýnýz, size rýzýk veremezler. O halde rýzký Allah katýnda arayýn. O'na kulluk edin ve O'na þükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz."[937]
Hz. Ýbrâhim’in bu çaðrýsý; hiçbir bilgiye ve düþünmeye dayanmadan katý bir tutuculukla atalarýný taklit eden bu insanlarý, geçmiþin esâret zincirlerinden, gelenek pençesinden kurtararak Ýslâm’ýn ýþýðýnda yeniden uyandýrmak, vicdanlarýndaki hürriyet duygularýný harekete geçirerek özgürce düþünmelerini temin etmek içindir. Ne var ki bu insanlar, gerçeklerden kaçarak, ruhlarýndan Ýslâm’ýn hidâyetini uzaklaþtýrarak “kemiklere sýðýnýyor” ve Hz. Ýbrâhim’in çaðrýsýný cevapsýz býrakýyorlar. Ama Peygamber ve Kitap; kendilerine “Allah’ýn indirdiklerine uyun” deyince, “hayýr, biz atalarýmýzý üzerinde bulduðumuz yola (dine, ilkelere, ideolojiye) uyarýz” diyorlar. Kur’an, böyle diyenlere þöyle sesleniyor: “Peki, ya atalarý bir þey düþünmeyen, doðruyu bulamayan kimseler olsa da mý?”[938]; “Ya þeytan onlarý alevli azâba çaðýrýyor idiyse?!”[939]
Þüphesiz insanlar, atalarýyla, atalarýnýn kemikleriyle uðraþmaya harcadýklarý ümit ve enerjileri, kendilerini tanýmaya ve oluþun çileli yolunda yürümeye harcadýklarýnda talih ufku aydýnlanacak, vahyin hayat düzeni yeniden kurulacak; saâdet, asra taþýnacaktýr.[940]
Put Kýran Ýbrâhim (a.s.)
“Andolsun Biz Ýbrâhim’e daha önce rüþdünü vermiþtik. Biz onu iyi tanýrdýk. O, babasýna ve kavmine: ‘Þu karþýsýna geçip tapmakta olduðunuz heykeller de ne oluyor?’ demiþti. Dediler ki: ‘Biz babalarýmýzý bunlara tapar kimseler bulduk.’ ‘Doðrusu, siz de, babalarýnýz da açýk bir sapýklýk içindesiniz’ dedi. Dediler ki: ‘Bize gerçeði mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?’ ‘Hayýr’ dedi; ‘sizin Rabbiniz, yarattýðý göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna þâhitlik edenlerdenim. Allah’a yemin ederim ki, siz ayrýlýp gittikten sonra putlarýnýza bir oyun oynayacaðým!’ Sonunda Ýbrâhim onlarý paramparça etti. Yalnýz onlarýn büyüðünü býraktý; belki ona müracaat ederler diye. ‘Bunu tanrýlarýmýza kim yaptý? Muhakkak o, zâlimlerden biridir’ dediler. (Bir kýsmý:) ‘Bunlarý diline dolayan bir genç duyduk; kendisine Ýbrâhim denilirmiþ’ dediler. O halde, dediler, ‘onu hemen insanlarýn gözü önüne getirin. Belki þâhitlik ederler.’ ‘Bunu ilâhlarýmýza sen mi yaptýn ey Ýbrâhim?’ dediler. ‘Belki de bu iþi þu büyükleri yapmýþtýr. Haydi onlara sorun; eðer konuþuyorlarsa!’ dedi. Bunun üzerine, kendi vicdanlarýna dönüp (kendi kendilerine) ‘zâlimler sizlersiniz, sizler!’ dediler. Sonra tekrar eski inanç ve tartýþmalarýna döndüler: ‘Sen bunlarýn konuþmadýðýný pek âlâ biliyorsun’ dediler. Ýbrâhim: ‘Öyleyse’ dedi, ‘Allah’ý býrakýp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir þeye hâlâ tapacak mýsýnýz? Yuh olsun size ve Allah’ý býrakýp tapmakta olduðunuz þeylere! Siz akýllanmaz mýsýnýz?’ (Bir kýsmý:) ‘Eðer iþ yapacaksanýz, yakýn onu da tanrýlarýnýza yardým edin!’ dediler. Biz de dedik ki: ‘Ey ateþ! Ýbrâhim için serin ve selâmet ol!’ Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat Biz onlarý, daha çok hüsrana uðrayanlar durumuna soktuk. Biz, onu ve Lût’u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdiðimiz ülkeye ulaþtýrdýk.”[941]
“Þüphesiz Ýbrâhim de onun (Nuh’un) milletinden idi. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. Hani o, babasýna ve kavmine: ‘Siz kime kulluk ediyorsunuz?’ demiþti. ‘Allah’tan baþka birtakým uydurma ilâhlar mý istiyorsunuz? O halde, âlemlerin Rabbi hakkýndaki görüþünüz nedir?’ (Hz. Ýbrâhim’in kavmi, yýldýzlara bakar, onlarla kâhinlik yaparlardý. Bir bayram günü Ýbrâhim’e kendileriyle beraber bayram yerine gelmesini söylediler.) Bunun üzerine Ýbrâhim yýldýzlara þöyle bir baktý. ‘Ben hastayým’ dedi. Ona arkalarýný dönüp gittiler. Yavaþça (kavmin) putlarýnýn yanýna vardý. (Oraya konmuþ çelenkleri, yemekleri görünce:) ‘Yemiyor musunuz? Neden konuþmuyorsunuz?’ dedi. Bunun üzerine, yanlarýna gelip sað eliyle vurdu (kýrýp geçirdi). (Putperestler) koþarak Ýbrâhim’e geldiler. (Neden putlarý kýrdýðýný sordular.) Ýbrâhim: ‘Yonttuðunuz þeylere mi tapýyorsunuz?! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarýnýzý Allah yarattý’ dedi. ‘Onun için bir bina yapýn ve derhal onu ateþe atýn!’ dediler. Böylece ona bir tuzak kurmayý istediler. Fakat Biz onlarý alçaklardan kýldýk.”[942]
Ýbrâhim (a.s.)’in tevhid mücâdelesini tahlil ederken, “tevhid”in zýddý olan þirk ve putçuluk hakkýnda Yüce Allah, Ýbrâhim (a.s.)’in þöyle duâ ve niyazda bulunduðunu bildiriyor: "Hatýrla ki Ýbrâhim þöyle demiþti: 'Rabbim! Bu þehri (Mekke'yi) emniyetli kýl, beni ve oðullarýmý putlara tapmaktan uzak tut! Çünkü onlar (putlar), insanlardan birçoðunun dalâletine/sapmasýna sebep oldular, Rabbim. Þimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karþý gelirse, artýk Sen gerçekten çok baðýþlayansýn, çok merhametlisin."[943]
Üstad Seyyid Kutub Ýbrâhim (a.s.)’in , “Beni ve oðullarýmý putlara tapmaktan uzak tut!” duâsýný, Ýslâm’ýn öðretileri doðrultusunda günümüz þartlarýný da göz önünde bulundurarak þöyle izah ediyor: “Hz. Ýbrâhim’in hem kendisini hem de çocuklarýný, tapýnmaktan korumasýný Allah’tan istediði put, sadece Araplarýn ilkel câhiliyet dönemlerinde yaptýklarý gibi basit ve alelâde þekilden ibaret deðildir. Veya muhtelif câhiliyet sistemlerinin taþ, aðaç, kuþ, hayvan, yýldýz, gök cismi, ateþ, ruh veya hayaller biçiminden ibaret deðildir put.
Bu basit ve alelâde puta tapýnma þekilleri, Allah’a þirkin bütün anlamlarýný içine almaz. Allah’tan baþka tapýnýlan tüm putlarý ihtivâ etmez. Yalnýzca bu basit ve alelâde þirk ve put þekilleri üzerinde durarak, Kur’an’daki þirkten maksadýn bunlar olduðunu kabul edecek olursak, sonsuz derecede þekilleri olan þirk kavramýný iyi kavramýþ olmayýz. Ve bugün beþeriyetin içine saplandýðý þirk ve modern câhiliyye þekillerinin gerçek yüzlerini tam olarak göremeyiz. Bunun için þirkin mâhiyetini derinliðine araþtýrmak ve putun þirkle olan alâkasýný açýða çýkarmak gerekir.
Allah’tan baþka ilâhýn olmadýðýný belirten “lâ ilâhe illâllah”ýn zýddý olan þirk, hayatýn tüm alanlarýnda, Allah’ýn buyruðuna dayanmayan ve her konuda dinin emirlerini benimsemeyen tüm sistem ve her tavýr þirktir. Tek bir ilâh olarak Allah’tan baþkasýný tanýmadýðýný söyleyip de abdest, namaz, oruç ve hac gibi dinin emirlerini yerine getirdiði halde; siyasî, sosyal ve ekonomik konularda Allah’tan baþkasýnýn koyduðu hükümlere baðlananlar... Deðer ölçülerinde ve hükümlerinde Allah yapýsý olmayan düþünceleri ve fikirleri benimseyenler... Geleneði, ahlâký, âdet ve alýþkanlýklarý itibarýyla giyindiði kýyafeti ve elbiseleriyle birtakým insanlarý tanrý tanýrcasýna onlarýn icat ettikleri kýlýk ve kýyafetlere girip modalarýna uyan ve Allah’ýn þeriatinýn yasakladýðý þekillere bürünenler... Evet bunlar, þirkin âlâsýný iþlemektedirler. Bütün gerekçeleriyle birlikte söyledikleri “eþhedü en lâ ilâhe illâllah” kelime-i þehâdetinin zýddýný yapmaktadýrlar... Ýþte günümüzdeki insanlarýn çoðunun yanýldýklarý noktalardan birisi budur.
Put... Sadece o, ilkel ve basit þekilde olmaz. Dikilen heykeller biçiminde olmasý þart deðildir putun. Put, putlaþmak isteyenlerin arkasýna gizlendikleri birer iþaret ve alâmetten baþka bir þey deðildir. Onlar insanlarý kendilerine kul köle yapmak için o dikili putlarýn arkasýna sýðýnýrlar ve onun gerisinden kendi buyruklarýný rahatça yürütürler. Hiçbir zaman için bir putun konuþtuðu, duyduðu ve gördüðü görülmemiþtir. Ancak, putlarýn arkasýna gizlenmiþ olan râhipler ve mâbet bekçileri mýrýldanarak etrafýnda onun adýna duâlar okur ve bereketler daðýtan muskalar asarlar. Sonra da kitleleri ezmek ve kölesi kulu haline getirmek istediði kimselerin adýna o putlarý konuþtururlar. Herhangi bir yerde herhangi bir zamanda idarecilerin ve kâhinlerin adýna konuþtuklarý ve Allah’ýn izni, müsaadesi olmaksýzýn hükümler koyduklarý ve kanunlar vaz ettikleri, hareket ve iþlemler yaptýklarý þeyler ortaya sürülecek olursa... Ýþte bu ortaya atýlan þey tabiatý, mâhiyeti ve vazifesi itibarýyla putun ta kendisi olur.
Bir yerde bunlar arma olarak “ýrkçýlýðý” mý seçiyorlar? Bir yerde arma olarak “vatan”ý mý çýkarmak istiyorlar? “Halk”ý mý iþaret ve simge olarak kendilerine bayrak yapmak istiyorlar veya bir “sýnýf”ý mý kendilerine sembol olarak yükseltiyorlar? Sonra da insanlardan bu yükseltilen armalara, þiarlara, iþaretlere ve bayraklara Allah’ý býrakýp kulluk etmelerini mi istiyorlar? Halkýn bu kaldýrýlan alâmetler uðruna fedâkârlýða katlanmasýný mý istiyorlar? Malýný, mülkünü, ahlâkýný, ýrz ve namusunu bu uðurda harcamasýný mý diliyorlar? Ve her ne zaman bu iþaretlerin, alâmetlerin ve armalarýn isteðiyle Allah’ýn kanunlarý ve þeriati çatýþacak olsa, hep Allah’ýn þeriatiný onlarýn isteðine göre yontarak þekiller vermek mi istiyorlar? Ve Allah’ýn emirlerini býrakýp o armalarýn ve iþaretlerin veya daha doðru bir tâbirle bu putlarýn, yani putlarýn arkasýna saklanmýþ olanlarýn istek ve emirlerini mi yerine getiriyorlar? Ýþte orada putçuluk vardýr. Allah’tan baþkasýna tapýnma vardýr. Yoksa putun mutlaka bir aðaçtan dikilmiþ veya bir taþtan, tunçtan yontulmuþ olmasý zarûri deðildir. Put bir sistem olabilir, bir arma olabilir, bir ekol olabilir...
Hem Ýslâm, sadece aðaçtan, taþtan, tunçtan yontulmuþ putlarý yýkmak için gelmemiþtir ki... Bunca gelmiþ geçmiþ peygamberler silsilesi sadece bu putlarý yýkmak için uðraþmamýþlardýr ki. Ýslâmî hareket, yalnýzca aðaçtan dikilmiþ veya taþtan yontulmuþ putlarý yýkmak için tarih boyunca bunca fedâkârlýklar yapmýþ, bunca acý ve ýstýraplara katlanmamýþtýr... Bilâkis Ýslâm, gerçek mânâda Allah’a kulluk ve her meselede Allah’ýn emirlerine itaat ile, her ne þekilde olursa olsun Allah’tan baþkasýna kulluk ve itaatten ayrýlýþ noktalarýný kesinkes belirtmek için gelmiþtir. Her devirde geçerli olan prensipleri iyice inceleyip tevhid esasýna mý, þirk esasýna mý dayandýðýný ortaya koymak gerekir. O sistemde ve prensipte Allah’ýn hâkimiyetinin mi esas alýndýðýný, yoksa putlarýn hâkimiyetinin mi esas alýndýðýný belirtmek icap eder...
Dilden söyledikleri kelime-i þehâdet ile “Allah’ýn dini”ne girmiþ olduklarýný ve fiilen yaptýklarý ibâdetleri, kýldýklarý namazlarý, tuttuklarý oruçlarýyla müslüman olduklarýný sanýp da bunun dýþýnda kalan ahkâm ve diðer hususlarda Allah’tan baþkasýnýn buyruklarýna uyanlar, Allah’ýn emrinin zýddý olan sistem ve prensipleri benimseyenler, Allah’ýn þeriatina tamamý tamamýna zýt olan hükümleri tatbik edenler... Sonra bu her gün yenilenen putlarýn istediðini yerine getirmek ve arzularýný tatmin etmek için bu uðurda namuslarýný, ahlâklarýný, mallarýný ve canlarýný verenler... Bu putlarýn istek ve arzularýyla dinin emir ve hükümleri çatýþtýðý
Ynt: Put ve puta tapma By: hafýz_32 Date: 09 Kasým 2010, 14:50:52
zaman Allah’ýn emir ve hükümlerini arkaya atýp putlarýn istek ve arzularýný yerine getirenler... Evet bütün bu yaptýklarýna raðmen hâlâ “Allah’ýn dini”nde olduklarýný ve “müslüman” kaldýklarýný sananlar bir kere kendilerine gelsin de içinde yüzdükleri þirki görsünler...
Allah’ýn dini bu kendilerinin müslüman olduklarýný sananlarýn tasavvur ettiði gibi zayýf deðildir, basit deðildir. Þurasý muhakkak ki Allah’ýn dini, hayatýn en küçük meselelerine, bütün teferruatýna kadar þâmil olan tam ve mükemmel olan bir hayat nizamýdýr. Esas ve temelleri bir yana, hayatýn en ufak bir meselesinde bile yalnýz ve yalnýz Allah’ýn buyruklarýna uymaktýr. Ve Allah’ýn, baþkasýný kabul etmediði yegâne din, Ýslâm dini budur.
Þirk, yalnýzca Allah’tan baþka ilâhlarýn olmadýðýný kabullenmekle bitmez. Allah’tan baþka hüküm koyan rablerin bulunmadýðýný kabullenmek de gerekir. Puta tapýcýlýk, sadece dikilen bir aðaca ve yontulan bir taþa tapýnmak deðil; hatta ondan daha fazlasýyla kaldýrýlan bayraklar, flamalar, iþaretler ve bunlarýn arkasýna gizlenen güçler, nüfuzlar ve isteklerdir. Ve iþte buna göre herkes kendi yurduna baksýn en yüce hüküm ve makam kimin elindedir? Bütünü bütününe kimin dinine baðlanmýþlardýr? Kimin emrine uymaktadýrlar? Þâyet bu konularýn hepsinde hâkimiyet ve emir Allah’a aitse iþte onlar katýksýz olarak Allah’ýn dinindedirler. Þâyet bu hâkimiyet ve emir Allah’tan baþkalarýna ait ise, onlar Allah’ýn dininde deðil; hâkim/egemen olan putlarýn ve tâðutlarýn dinindedirler.[944]
Korkunun kol gezdiði, güvenin yýkýldýðý, insanýn metâ olarak algýlandýðý, eþyalaþtýrýldýðý; paranýn, maddenin, gücün putlaþtýrýldýðý bir dünyada ve ülkede kurtuluþun tek reçetesi, “Ýbrâhimî duruþ”tur. Hz. Ýbrâhim’in, sapýk bir toplum düzenine karþý gösterdiði onurlu direniþ ve karþý koyuþtur. Bir tarafta babasýnýn da içinde yer aldýðý bâtýl bir düzen ve halk, diðer tarafta yalnýzca Allah’a iman edip O’na güvenen ve yalnýzca O’ndan korkan Hz. Ýbrâhim... Muvahhid kimliði gereði putperest sisteme karþý çýkan tek kiþilik bir ümmet.
Böyle toplumlarda putlar, yönetimin bir parçasýdýr. Refahtan þýmarýp azan önde gelenler, putlar etrafýnda efsâne ve mit oluþturarak toplumu yönetmeyi temel ilke edinirler. Putlar, ibâdet edilen bir varlýk olmanýn ötesinde, sömürü çarkýnýn aðýrlýk merkezini de oluþtururlar. “Ýbrâhim dedi ki: “Siz gerçekten Allah’ý býrakýp da dünya hayatýnda aranýzda bir sevgi baðý olarak putlarý ilâhlar edindiniz.”[945]
Bu tür toplumlarda putlar; dünya hayatýnda aralarýnda bir sevgi baðý oluþturmasý ve böylelikle toplumun daha kolay kontrol edilebilmesi için, refahtan þýmarýp azan önde gelenler tarafýndan uydurulmuþ ve isimlendirilmiþlerdir: “Bu (putlar), sizin ve atalarýnýzýn (kendi istek ve öngörülerinize göre) isimlendirdiðiniz (kuru ve keyfî) isimlerden baþkasý deðildir. Allah, onlarla ilgili ispatlayýcý bir delil indirmemiþtir. Onlar, zanna ve nefislerinin hevâ olarak arzu ettiklerine uymaktadýrlar. Oysa andolsun, onlara Rablerinden yol gösterici gelmiþtir.”[946]
Tarihî süreci incelediðimizde, ihdas edilen ve koruma zýrhýna büründürülen putlarla ilgili hiçbir tartýþma yapýlamadýðýný görmekteyiz. Bu ülkelerde putlarýn dýþýnda, Allah’ýn varlýðý da dâhil olmak üzere, her þeyi tartýþabilirsiniz; fakat putlarý tartýþamazsýnýz. Onlar hakkýnda, refahtan azan önde gelenler, bu konuda ileri sürülebilecek her türlü fikri engellemek için korkuyu, bir yönetim aracý olarak kullanmaktadýrlar.
Bu yüzden Hz. Ýbrâhim: "Ben hanîf (Allah'ý bir bilen ve O'na yönelmiþ) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müþriklerden deðilim. Kavmi onunla tartýþmaya giriþti. Onlara dedi ki: 'Beni doðru yola hidâyet etmiþken, Allah hakkýnda benimle tartýþýyor musunuz? Ben sizin O'na þirk/ortak koþtuðunuz þeylerden korkmam. Rabbimin dilediði dýþýnda hiçbir þey olmaz. Rabbimin ilmi her þeyi kuþatmýþtýr. Hâlâ ibret almýyor musunuz? Siz, Allah'ýn size, haklarýnda hiçbir hüküm indirmediði þeyleri O'na þirk/ortak koþmaktan korkmazken, ben sizin þirk koþtuðunuz þeylerden nasýl korkarým?! Þimdi biliyorsanýz (söyleyin), iki gruptan (Allah'ý tek ilâh kabul edenlerle O'na ortak koþanlardan) hangisi (Allah'ýn azâbýndan) emniyette/güvende olmaya daha lâyýktýr?"[947] diyerek putperest düþünceye karþý tavýr almaktadýr.
Yukarýdaki âyetlerde konumuz açýsýndan þu noktalar önemlidir: Putperestler, Allah’tan korkmamakta; fakat iman edenlerin putlardan korkmasýný istemektedirler. Putlarý önemli bir korku kaynaðý olarak insanlarýn hâfýzalarýnda diri tutarak toplumu yönetme ilkesi egemendir, bu tür toplumlarda. Bundan dolayý, putlarýn gölgesinde sürdürdükleri otoritelerini sarsacak her düþünce ve hareketi tehlikeli sayarlar. Farklý düþünenler; yýpratma, tehdit ve korkutma gibi yöntemlerle sindirilmeye çalýþýlýr. Hz. Ýbrâhim, babasýný putlardan vazgeçirme konusunda ýsrarcý olunca, oðluna verecek cevabý kalmayan baba, putlara olan baðlýlýðýný oðlunu tehdit ederek ortaya koymuþtur: "(Babasý: ) Demiþti ki: 'Ey Ýbrâhim! Sen benim tanrýlarýmdan yüz mü çeviriyorsun? Eðer vazgeçmezsen, andolsun seni kovar, taþa tutarým! Uzun bir zaman benden uzak dur! Ýbrâhim: ‘Sizden de, Allah'ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yalvarýyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime duâ etmemle bedbaht (emeði boþa gitmiþ) olmam."[948]
Putperest/câhilî düzenin yöneticileri, otoritelerini zedeleyecek hiçbir inanç, düþünce ve davranýþa asla tahammül göstermezler. Sisteme ve düzenin ana felsefesine yönelik köklü eleþtiri bir tek kiþi tarafýndan da baþlatýlmýþ olsa, bundan þiddetli bir paniðe kapýlýrlar; zira “haksýz” olduklarýnýn bilincindedirler ve eleþtirileri cevaplayacak tutarlý bir fikir bütünlüðüne sahip deðildirler. Nitekim, Nemrut ve adamlarý, Hz. Ýbrâhim’in putlara ve putperest düzene yönelik eleþtirilerini sürdürmedeki kararlýlýðý karþýsýnda, onu yakma giriþiminde bulunmaktan çekinmemiþlerdir: “Dediler ki: ‘Eðer iþ yapacaksanýz, yakýn onu da tanrýlarýnýza yardým edin!’ dediler. Biz de dedik ki: ‘Ey ateþ! Ýbrâhim için serin ve selâmet ol!’ Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat Biz onlarý, daha çok hüsrana uðrayanlar durumuna soktuk.”[949]
Ýbrâhim (a.s.), sýrf inançlarýndan dolayý, babasýnýn da dâhil olduðu bir topluluk tarafýndan yakýlmak istenir. Yerleþik deðerlerin (putperestlik) temellerine yönelen bir eleþtiri, çok þiddetli bir cezalandýrma yöntemiyle susturulmak istenir. Refahtan þýmarýp azan önde gelenler, sömürü ve zulüm çarkýnýn iþlemesini engelleyecek her türlü inanç, düþünce ve harekete karþý tahammülsüzdür. Tarihte Hz. Ýbrâhim’in yakýlma teþebbüsü bunun en canlý örneklerinden biri olmuþtur. Günümüzde yapýlanlar ise, refahtan þýmarýp azan önde gelenlerin toplumu korku, tedhiþ ve terör kýskacýnda yönetebilmek için tarihte benzer zihniyettekilerin yaptýklarýnýn bir tekrarýndan ibarettir. Tarihsel süreç incelendiðinde benzer senaryolar hep tekrarlanýp durmuþtur. Halký sindirerek daha rahat yönetebilmek için korku, silâh olarak kullanýlmakta ve tüm ülke acýmasýz bir psikolojik savaþýn içine sokulabilmektedir. Halkýn muhâlif olduðu politikalar karþýsýnda sessiz kalmasýný saðlayabilmek için klasik bir yöntem vardýr: Yüreklere korku salmak. Halk, malýnýn ve canýnýn bir büyük düþmanýn tehdidi altýnda bulunduðuna inandýrýlýrsa, muhâlif olduðu programlarýn uygulanmasý karþýsýnda sessiz kalmayý tercih eder; yapýlanlarý hoþ karþýlamasa bile, zarûri bulabilir. Yüreklere korku salabilmek için propaganda sistemi çalýþtýrýlýr.
Ýstenen sonuca ulaþabilmek için, o zamana kadar halka söylenilen ve fakat gerçekte inanýlmayan birçok kavram, ilke unutulur. Her þey te'vil edilerek bir çok kavramýn içi boþaltýlýr, anlam alanlarý daraltýlýr veya saptýrýlýr. Her türlü hile, entrika, yol ve yöntem mubahlaþýr: “Nuh dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten onlar bana isyan ettiler; mal ve çocuklarý kendisine kayýptan baþka bir þeyi arttýrmayan kimselere uydular. Ve büyük hileli düzenler kurdular.”[950] Ama Ýbrâhim (a.s.), putperest düzene karþý mücâdelesinde bütün olumsuz koþullara raðmen, inancýnýn gerektirdiði duruþu, tavrý sergiler: “Gerçek þu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müþriklerden deðilim.”[951] Hz. Ýbrâhim, yalnýzca Allah’a ibâdet ve itaat etmenin, yalnýzca O’nu ilâh ve Rab kabul edinmenin, yalnýzca O’ndan korkmanýn doðal sonucu olarak böyle bir tavýr, bir duruþ ortaya koyar. Bu nedenle Allah, tüm mü’minlere Hz. Ýbrâhim’i örnek gösterir: “Ýbrâhim ve onunla birlikte olanlarda sizin için güzel bir örnek vardýr.”[952]
Putperest bir toplum içerisinde tek baþýna kalmýþ olmasýna karþýn inancýndan ve bu uðurdaki kararlý mücâdelesinden vazgeçmemiþ olmasý ise, Ýbrâhim (a.s.)’in en belirgin vasfýdýr. Tek baþýna olmasýna raðmen hiçbir korku ve kaygýya kapýlmadan, en olumsuz þartlarda direnmenin, ayakta kalmanýn sembolüdür Hz. Ýbrâhim. O nedenle Kur’ân-ý Kerim onu hem tekil (muvahhid), hem de çoðul (ümmet) olarak tanýtmakta ve örnek olarak gelecek nesillere göstermektedir: “Gerçek þu ki, Ýbrâhim tek baþýna bir ümmetti; Allah’a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müþriklerden deðildi.”[953]
Hz. Ýbrâhim’in ateþe atýlýrken söylediði “Allah bana kâfidir” ve kavmi ile tartýþmasýnda söylediði “ben sizin ilâhlarýnýzdan korkmuyorum”, “sizden ve sizin ilâhlarýnýzdan kopup ayrýlýyorum.” sözleri, onun teslimiyetinin bir ölçüsü olmanýn yaný sýra; tüm korkularý, Allah korkusu içinde eritip yok ettiðinin de bir göstergesidir. Bir önder ve örnek olarak o, özgür olmanýn yolunun yalnýzca Allah’tan korkarak ve böylelikle tüm korkulardan arýnmaktan geçtiðini, tüm iman edenlere göstermektedir. Yalnýzca Allah’tan korkan bir mü’min, Allah’ýn çizdiði sýnýrlarý koruma konusunda gerekli hassâsiyeti gösterir.
Yalnýzca Allah’tan Korkmak: Malýn, canýn, neslin ve inancýn tehlike altýnda olmasý durumunda genelde insanlar, özelde mü’minler, inancýný yaþatmak için tüm imkânlarýný seferber ederek ölüm de dâhil olmak üzere her þeyi göze alýrlar. Bu insanlýk tarihinde genel bir kanun olarak hep var olmuþtur. Mü’minler ise bu noktada özel bir yer iþgal ederler. Onlar, öldükten sonra dirilmeye, Allah’ýn huzurunda hesap vermeye olan inançlarýndan dolayý dünyayý âhiret için bir hazýrlýk, bir tarla gibi görürler. Öldükten sonra dirilme ve yaptýklarýndan dolayý hesap verme, mü’mini teyakkuz halinde tutan bir duygu oluþturur. Hesap gününde Allah’ýn huzurunda mahçup olma, Allah’ýn rýzâsýný kaybetme mü’minin asýl korkusudur.
Birçok korku kaynaðý ayný anda vuku bulduðunda, mü’minin bunlarýn etkisi altýnda kalmamasý mümkün olmayabilir. Korkular anaforunda yaþanan geçici durum bu bakýmdan önemli deðildir. Önemli olan kalýcý haldir; kalýcý hal üzerinde hangi korku kaynaðýnýn etkili olduðudur. Ýþte yalnýzca Allah’tan korkmaktan kasdettiðimiz, kalýcý halin Allah korkusu ile tâyin edilmesidir. Bu nedenle mü’min, inancýna zarar verecek, dolayýsýyla ölüm ötesi hayatta kendini sýkýntýya sokacak herhangi bir davranýþ içinde bulunamaz. Ýþte bu yüzdendir ki Allah, mü’minleri yalnýzca kendinden korkmaya çaðýrarak korkularýndan arýndýrmak ister: “Öyleyse Benden, yalnýzca Benden korkun. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, itaat-kulluk da O’nundur. Böyleyken Allah’tan baþkasýndan mý korkup sakýnýyorsunuz?”[954] “Öyleyse insanlardan korkmayýn; Benden korkun ve âyetlerimi az bir deðere karþýlýk satmayýn.”[955]
Allah, Kur’an’ýn deðiþik yerlerinde, kâfirlerden, zâlimlerden, müþriklerden ve onlarýn ilâh kabul ettiklerinden, kýnayýcýlarýn kýnamasýndan ve þeytandan korkmamalarý gerektiðini mü’minlere hatýrlatmaktadýr.[956] Yalnýzca Allah’tan korkmanýn, mü’min olma þartý ile birlikte ifade edilmesi, mü’min olmaktan ne anlamamýz gerektiðini de berraklaþtýrmaktadýr: “Ýþte bu þeytan, ancak kendi dostlarýný korkutur. Siz onlardan korkmayýn, eðer mü’minseniz Benden korkun.”[957] Allah’tan korkmak, O’nun azâbýndan ve O’nun sýfatlarýnýn derin anlamlarýný bilmekten doðan uyanýklýk ve dikkat halinde bulunmaktýr. Kendisinden dolayý ceza çekeceðini bildiði þeyleri yapmaktan kaçýnan kimse, gerçekte Allah’tan korkmaktadýr. Mü’minlerin, temiz akla sahip olarak Allah’tan korkup sakýnmalarý Kur’an’da ýsrarla istenmektedir.[958]
“Ey iman edenler, Allah’tan nasýl korkup sakýnmak gerekiyorsa öylece korkup sakýnýn ve siz, müslüman olmaktan baþka bir din ve tutum üzerinde ölmeyin.”[959] Allah’a yaraþýr þekilde Allah’tan korkmak demek, Allah’ýn adýný yükseltmek, O’nun emir ve yasaklarýna riâyet ederek gösterdiði yolda yürümek demektir. Onun dýþýnda edinilen tüm ilâh ve rablerýn hükümranlýðýna son vermektir: “Benden baþka ilâh yoktur; þu halde Benden korkup sakýnýn diye uyarýp korkutun.”[960] Bir mü’min için; þeytanýn taraftarlarý ile iþgal edilmiþ bir dünyada, Allah’tan baþka ilâh ve rab olmadýðýný deklare etmek demek, zulme karþý Hz. Ýbrâhim gibi meydan okumak, kýyâma kalkmak demektir. Ýþte böyle bir durumda dimdik ayakta durabilmek için, Hz. Ýbrâhim’in ateþe atýlýrken “Allah bana kâfidir” þeklindeki sözünü diyebilme güç, irâde ve bilincinde olmak gerekir. Bunun yolu da, Allah’a güvenip dayanmak, O’na teslim olmak, O’ndan gereði gibi korkup O’na yönelmektir.
Zâlimleri etkisiz hale getirmenin yolu mücâdeledir. Ýnatla, sabýrla ve meþrûiyet içinde yürütülecek bir mücâdele ile bütün engeller aþýlabilir, kurulan tuzaklar iþe yaramaz hale getirilebilir. Bütün korkulardan arýnýp yalnýzca Allah’tan korkarak, O’na güvenip dayanarak, O’na sýðýnarak Allah’ýn gösterdiði dosdoðru yolda Ýbrâhimî duruþu göstererek ve bu yolda tüm mazlumlara kimlikleri sorulmadan birlik içinde sahip çýkarak zulme son verilebilir.[961]
"Ýbrâhim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr. Onlar kavimlerine demiþlerdi ki: 'Biz sizden ve Allah'ý býrakýp taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz/reddediyoruz. Siz bir tek Allah'a inanýncaya kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve öfke belirmiþtir.' 'Rabbimiz! Ancak Sana tevekkül edip dayandýk, Sana yöneldik. Dönüþ de ancak Sanadýr. Andolsun, onlar sizin için, Allah'ý ve âhiret gününü arzu edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse þüphesiz Allah ðanîdir (zengindir), hamîddir, hamde lâyýk olandýr."[962]
Kur’an, “üsvetün hasenetün (güzel örnek)” ifadesiyle tüm müslümanlara örnek gösterdiði Muhammed Mustafâ (s.a.s.)’dan[963] baþka sadece Hz. Ýbrâhim’i ayný vasýfla (“üsvetün hasenetün”) zikreder.[964] Bu, Hz. Ýbrâhim’in Allah katýndaki faziletini gösterdiði gibi, bizim de pratik hayatýmýzda Hz. Ýbrâhim’i model almamýz, onun davranýþlarýný hayatýmýza geçirmemiz için de her dönem referansýmýz olmasý açýsýndan önemlidir.
Kur’an’ýn üçte birini teþkil eden kýssalar, binlerce hikmetle yüklüdür. Zâhiren olmuþ bitmiþ bir olayý anlatýyor gibi gözüken peygamber kýssalarý, her dönem için nice örnekler taþýyan önemli referanslardýr. Bu kýssalar, olaný anlatýrken olmasý gerekeni bildirir bize; elbette, olmamasý gerekeni de. Bu kýssalarda þahî hayata, aile hayatýna, toplum hayatýna, hayatýn tüm alanlarýna iliþkin mânidar dersler verilir. Ýbrâhim (a.s.) ile ilgili kýssada da, nefis terbiyesinden çocuk terbiyesine, câhiliyye ile tek baþýna mücâdeleden cemaat ve ümmet olmaya kadar hayatýn birçok alanýnda engin ibretler, zengin dersler vardýr.
Ýbrâhim (a.s.) putlarý parçaladýktan sonra kavmiyle diyaloga girmektedir. Ýbrâhim (a.s.) putlarýn kýrýlmasýyla ilgili olarak kendisine soru sorulduðunda bundan en büyük putu sorumlu tutmuþ ve kavminden eðer konuþma güçleri varsa onlara sormalarýný istemiþtir. Sapýklýk içinde yaþayan toplumun durumuna karþý hissettiðimiz bazý durumlarda bu üslûba ihtiyaç duyabiliriz. Toplumda, sahiplerinin dahi farkýnda olmadýklarý bazý küçük ve büyük boþluklardan yararlanarak onlarla mücâdele sürecine girebiliriz. Ýnanç ve davranýþlarýndaki hatalarý yüzlerine vurarak bu kimseleri zayýf konuma düþürebiliriz. Bu giriþimimiz sonucunda karþýmýzdakiler þu iki tavýrdan birini alacaklardýr. Ya hatalarýný görerek hakikati kabullenecekler, ya da inat edip ve büyüklük taslayarak hatalarýnda ýsrar edeceklerdir. Bu ikinci tavýr, onlarýn baþkalarý yanýnda saygýnlýklarýný yitirmelerine yol açacak, kendi iç bütünlüklerini kaybettirecektir. Dolayýsýyla diðer insanlarý sapýklýk ve çarpýklýða sürükleme çabalarýndaki etkinlikleri zayýflayacaktýr.
Bu üslûbu izlerken, diðerlerinin düþünce ve uygulamalarýný iyi tanýmamýz gerekmektedir. Onlarýn zayýf ve güçlü noktalarýný ancak bu þekilde öðrenebiliriz. Daha sonraki diyaloglarýmýzda akîdeyi anlatmak için bu bilgilerden yararlanmamýz mümkün olacaktýr.
Nemrut’la konuþmasýna gelince; burada Ýbrâhim peygamberin, dünya tarihinde yaþamýþ tâðutlarýn en büyüklerinden biriyle yaptýðý mücâdeleye þâhit olmaktayýz. Nemrut’un azgýnlýðý o dereceye varmýþtýr ki, kendisini ilâh olarak görmeye baþlamýþ ve insanlardan Allah’ý býrakýp kendisine kulluk etmelerini istemiþtir. Ýbrâhim (a.s.), Nemrut’a karþý katý ve kararlý bir tavýr sergilemiþ, ilâhlýðýn mutlak güce dayanmasý gerektiðini, oysa Nemrut’un buna sahip olmadýðý tezini iþlemiþtir. Ardýndan hayat ve ölüm meselesinden bahsederek kendi Rabbinin ölümsüz olduðunu söylemiþtir. Bu tâðut da, Ýbrâhim (a.s.)’in taraftarlarýnýn saflýðýný kullanarak sözcüklerle oynamak sûretiyle onlarý kandýrmaya çalýþmýþtýr. Ýbrâhim (a.s.) ona Rabbinin dirilten ve öldüren olduðunu söylediðinde o, kendisinin de dilediðini öldürüp dilediðini dirilttiðini iddia etmiþtir. O, adamlarý tarafýndan tutuklanan insanlardan bazýlarýný astýrýp bazýlarýný sað býrakarak öldürme ve diriltme gücüne ve dolayýsýyla ilâhlýk vasýflarýna sahip olduðunu ileri sürmüþtür. Ýbrâhim (a.s.) bu tâðutun sözkonusu altýn fýrsatý kullanarak övünüp böbürlenmesine fýrsat vermemiþ ve Allah’ýn kâinatta yarattýðý tabiat hârikalarýný ön plâna çýkararak Nemrut’tan eðer gerçekten ilâhsa bunlarý deðiþtirmesini istemiþtir. Ýnkârcý Nemrut, bu istek karþýsýnda çaresiz kalmýþ ve verecek cevap bulamamýþtýr.
Bu diyalogda bizim yararlanacaðýmýz nokta þudur: Günümüzde gerçekleri çarpýtmak isteyen çevreler saf ve basit insanlarý ikna edip kandýrmak için bazý yollara baþvurmaktadýrlar. Halkýn kandýrýlmaya çalýþýldýðý konular, bazen akîdeyle ilgili hususlar, bazen de günlük hayatla ilgili meseleler olabilmektedir. Biz bu gibi çevrelerin çabalarýna karþý Ýbrâhim (a.s.)’in üslûbundan ilham alabiliriz. O, Nemrut’un benzeri giriþimlerine karþý açýk meydan okuma yoluna baþvurmuþ ve neticede saptýrma ve karalama çabalarýný boþa çýkarmýþtýr.
Bu hedefe ulaþabilmek için saf insanlarýn alt olduklarý çarpýtma ve saptýrma yollarýnýn iç yüzüne vâkýf olmamýz gerekir. Tabii ki, meydan okuma gücüne sahip açýklama yollarýný da bilmemiz gerekir. Bütün bunlar dâvetçilerin yaþadýklarý vâkýayý, bu gerçeðe hâkim olan üslûplarý ve vâkýanýn seyir biçimini bilinçli, dikkatli ve kapsamlý bir þekilde izlemelerini zarûri kýlmaktadýr.[965]
"Bir zaman Ýbrâhim, babasýna ve kavmine demiþti ki: 'Ben sizin taptýklarýnýzdan uzaðým. Ben yalnýz beni yaratana kulluk yaparým. Çünkü O, beni doðru yola iletecektir. Bu sözü, ardýndan geleceklere devamlý kalacak bir miras olarak býraktý ki, insanlar (onun dinine) dönsünler."[966]
Ýnsanlarýn kutsallarýnýn açýklarý ve izledikleri yollardaki mantýk hatalarý gibi ögeler, dâvetçi tarafýndan gözler önüne serilmelidir. Rasullerin, topluluklar önünde, ileri gelenlerle karþýlaþmalarý, topluma yönelerek onlarýn zayýf ve çaresiz yönlerini göstermeleri farklý farklý zeminlerde olagelmiþtir. (Hz. Mûsâ’nýn bir bayram günü toplumun gözleri önünde sihirbazlarý yenilgiye uðratmasý ve çaresizliklerini ortaya koymasý gibi.)
Önünde kulluk sergiledikleri, kendilerini ne duyan, ne duâlarýna cevap verebilen bu âciz nesneleri bir an olsun sorgulayabilecek zemin oluþturmanýn bir pratiðidir, Hz. Ýbrahim’in put kýrýþý. Putlarýn Ýbrâhim’in baltasýna karþý kendilerini bile savunup koruyamamasý, hak gelince bâtýlýn nasýl yok oluverdiðini, görmek isteyenlere göstermiþtir. Bir an kendi vicdanlarýyla baþ baþa kalan fertler kendilerini zâlimlikle suçlamýþlardýr.[967] Ancak bu hakký düþünebilme zemini kýsa sürmüþ ve içinde bulunduklarý pratik aðýr basmýþtýr. Bir an olsun câhiliyenin pratiklerine dur denilir ve insanlarýn sâlim kafayla vahiyle muhâtaplýklarý saðlanabilirse, aðýzlardan bu cümlenin döküldüðüne bizler de þâhit olabiliriz: “Kendi vicdanlarýna dönüp (kendi kendilerine): ‘Siz (var ya), siz, kendinizsiniz zâlim.” Sonrasýnda câhilî pratiðin ve iktidarýn devamýný engelleyemeyen her Ýbrahimî eylem, halklara bir bahar soluðu verse de, vahiyle (ve fýtratla, vicdanla) bir an olumlu bir karþýlaþma zemini oluþtursa da, bundan ötesini getirmemektedir. Bu tavýrla, vicdanlarýn bir an gerçeði algýlamasýnýn daha ötesi (toplumun düþünsel ve amelî dönüþümü) öngörülmemiþti. Bunlarý öngören bir hareket, bu Ýbrahimî örnekliðe, farklý ve yeni unsurlar eklemek zorundadýr.
Baþta Ýbrâhim (a.s.) olmak üzere peygamberlerin tevhid mücâdeleleri, yozlaþmýþ bir toplum içinde, bireyin nasýl mümtaz bir yaþam süreceði, onurlu bir direniþ ve muhâlefeti nasýl ortaya koyacaðý sorusuna verilen cevabýn etrafýný örmektedir.
"Ýbrâhim'de, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr.”[968] O, öyle bir örnektir ki, baba sevgi ve saygýsý, onu dâvâsýndan tâvize mecbur edemediði gibi, evlât sevgisi de ilâhî emrin önüne geçirememiþtir. En inatçý müþrik bile olsa, babaya dâvâ anlatýlýrken nasýl bir üslûp kullanýlmasý gerektiðini öðreten bir evlâttýr o. Ne saygý ve sevgiden dolayý tâviz; ne de hakký anlatýrken haksýz duruma düþüren kabalýk, küstahlýk, saygýsýzlýk ve ukalâlýk... Babasýnýn, putperestlerin önde geleni olmasýna raðmen, onun eylemlerine Allah için buðzederken, “yâ ebetî, yâ ebetî” hitabýyla babasýný fýtratýnýn sesine çaðýrmýþtýr. “Babacýðým, ey babacýðým” gibi hem hürmet, hem þefkat yüklü bir hitapla babasýný þeytanýn icat ettiði putlara tapmaktan alýkoymaya çalýþan bir peygamberdir o. Her yaný küfür ateþinin sardýðý bir ortamda yakýcý ateþler içinde kalmýþ, ama yanmamýþtýr. Hiçbir ânýný ve hiçbir duygusunu küfür ateþine atmamýþ; o yüzden, yýllar sonra Nemrut’un dað gibi ateþleri bile, Allah’ýn izniyle onu yakmamýþtýr.
Ýbrâhim (a.s.)’i örnek almak demek; Ýbrâhim olup Allah’tan baþka en çok sevdiðimiz Ýsmâil’lerimizi Allah yoluna fedâ edebilmek demektir. Putlara, putlaþtýrmaya ve putçulara karþý tek baþýmýza da olsa mücâdele edebilmektir. Âhiret ateþine atýlmamak için dünya ateþlerinden korkmamak, ateþle imtihaný göze alabilmektir. Babamýz ya da zâlim devlet reisi de olsa muhâtaplarýmýza hakký haykýrabilmektir.
"Ýbrâhîm
Ýçimdeki putlarý devir
Elindeki baltayla
Kýrýlan putlarýn yerine
Yenilerini koyan kim?
Güneþ buzdan evimi yýktý
Koca buzlar düþtü
Putlarýn boyunlarý kýrýldý
Ýbrâhîm
Güneþi evime sokan kim?" [969]
“Hasretle andým put kýran Ýbrâhim’i
Kalbimde saklamaktan paslandý baltam.” [970]
“Eðer âþýk isen yâre
Sakýn aldanma aðyâre
Gir Ýbrâhim gibi nâre
Bu gülþende yanar olmaz.” [971]
Hz. Ýbrâhim'in putperestlerin yüzüne haykýrdýðýný, çaðdaþ putçulara biz de tekrarlýyoruz: "Yuh olsun size ve Allah'tan baþka taptýklarýnýza! Siz, aklýnýzý kullanmaz mýsýnýz?"[972]; "Selâmun alâ Ýbrâhîm: 'Ýbrâhim'e selâm olsun!"[973
Putlarý Kýrmak
Þeytan insana, þirkten kurtulmayý çok zor ve karmaþýk, tevhidi, ihlâsý ve imaný ise yaþanmasý imkânsýz gibi olaðanüstü zor gösterebilir. Oysa bu, yalnýzca þeytanýn verdiði bir vesveseden ibarettir.[974] Bilinmelidir ki, þirkten kurtulmak için samimi bir niyet ve tavýr deðiþikliði yeterlidir. Bu niyet tashihi kiþininn her þeye, herkese ve tüm olaylara karþý olan bakýþ açýsýný þirkten tevhide çevirecektir. Yani siyah gözlük takan birisinin etrafýný görebilmek için her yeri tek tek aydýnlatmasýna gerek yoktur. Gözlüðünü çýkarmasý yeterlidir. Þirk de her yeri karartan bu gözlük gibidir. Gözlüðü çýkarmadan zorlama yöntemlerle þirkten arýnmaya çalýþmak hem zor, hem de ümit kýrýcýdýr. Bir hamlede gözlüðü çýkarmak ise hem kolay, hem de tek etkili çözümdür. Ýnsanýn þirk boyutundan Allah’ýn râzý olduðu iman ve ihlâs boyutuna geçmesi de tek bir kararlýlýk hamlesi gerektirir. Bu da her ne durumda olursa olsun Allah'a güvenmek ve Kur’an’a bütünüyle ve samimi olarak uymaya karar vermektir. Bu samimiyet ve kararlýlýk, muhakkak beraberinde Allah’ýn yardýmýný, hidâyetini ve büyük bir nimetle rahmetini getirecektir.
Þeytan tabii ki, tevhidi ve ihlâsý çirkin, sýkýntýlý ve ýstýrap verici olarak göstermeye çalýþacaktýr. Hâlbuki gerçek eziyet, sýkýntý ve ýstýrap þirktedir. Bu, dünyada da âhirette de böyledir. Taptýðý sahte ilâhlarý býrakarak sadece Allah'a yönelen bir insan boþlukta ve sahipsiz kalmaz; aksine tek gerçek ilâh olan Allah'a sýðýnarak olabilecek en büyük huzur, güven ve rahatlýðý kazanýr. “Kim Allah’tan ittika ederse (korkup sakýnýrsa), (Allah) ona bir çýkýþ yolu gösterir ve onu hesaba katmadýðý bir yönden rýzýklandýrýr. Kim Allah'a tevekkül ederse, O, ona yeter. Elbette Allah, kendi emrini yerine getirip gerçekleþtirendir.”[975]
Þirkle tevhid arasýndaki fark, çoðu zaman niyet ve bakýþ açýsý farkýdýr. Peygamberimiz (s.a.s.) Kâbe’deki putlarý fiilî olarak kýrmýþ, Hz. Mûsâ yahûdilerin edindiði altýn buzaðý heykelini yakýp küllerini denize savurmuþtur. Bunlar, sembolleþtirilen þirklere karþý vurulan darbelerdir. Bugün de sembolleþtirilen þirklere karþý ayný fiilî müdâhaleler yapýlabilir; ama önemli olan öncelikle þirkin mantýðýný yýkmaktýr. Gönül ve kafalardaki putlar yýkýlmadan diðer putlarýn yýkýlmasý çok önemli olmayacaktýr. Þirki gönül ve kafalardan yýkmak için, niyet ve bakýþ açýsýnýn deðiþtirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, þirkten vazgeçip tevhide yönelen insanýn yaþadýðý büyük deðiþim, öncelikle kalpte ve zihinde meydana gelir. Dýþ görünüm olarak belki eski yaþamýnýn bazý ögelerini devam ettirse bile, tamamen farklý bir bakýþ açýsýna ve kavrayýþa sahip olur muvahhid insan. Eskiden atalarýndan gördüklerine, kendi tutkularýna, birtakým insanlarýn fikirlerine göre düzenlediði hayatýný, þimdi sadece Allah’ýn kitabýna göre ve sadece O’nun rýzâsý için düzenler. Böylece binlerce küçük ve sahte ilâha kulluk etmeyi, onlarý memnun etmek için uðraþmayý býrakarak, “birbirinden ayrý rabler mi daha hayýrlýdýr, yoksa Kahhar olan bir tek Allah mý?”[976] diyen Hz. Yûsuf gibi, sadece kendisini Yaratan’a teslim olur.[977]
“Andolsun biz Ýbrâhim’e daha önce rüþdünü vermiþtik. Biz onu iyi tanýrdýk. O, babasýna ve kavmine: ‘Þu karþýsýna geçip tapmakta olduðunuz heykeller de ne oluyor?’ demiþti. Dediler ki: ‘Biz babalarýmýzý bunlara tapar kimseler bulduk.’ ‘Doðrusu, siz de, babalarýnýz da açýk bir sapýklýk içindesiniz’ dedi. Dediler ki: ‘Bize gerçeði mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?’ ‘Hayýr’ dedi; ‘sizin Rabbiniz, yarattýðý göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna þâhitlik edenlerdenim. Allah’a yemin ederim ki, siz ayrýlýp gittikten sonra putlarýnýza bir oyun oynayacaðým!’ Sonunda Ýbrâhim onlarý paramparça etti. Yalnýz onlarýn büyüðünü býraktý; belki ona müracaat ederler diye. ‘Bunu tanrýlarýmýza kim yaptý? Muhakkak o, zâlimlerden biridir’ dediler. (Bir kýsmý: ) ‘Bunlarý diline dolayan bir genç duyduk; kendisine Ýbrâhim denilirmiþ’ dediler. O halde, dediler, ‘onu hemen insanlarýn gözü önüne getirin. Belki þâhitlik ederler.’ ‘Bunu ilâhlarýmýza sen mi yaptýn ey Ýbrâhim?’ dediler. ‘Belki de bu iþi þu büyükleri yapmýþtýr. Haydi onlara sorun; eðer konuþuyorlarsa!’ dedi. Bunun üzerine, kendi vicdanlarýna dönüp (kendi kendilerine) ‘zâlimler sizlersiniz, sizler!’ dediler. Sonra tekrar eski inanç ve tartýþmalarýna döndüler: ‘Sen bunlarýn konuþmadýðýný pek âlâ biliyorsun’ dediler. Ýbrâhim: ‘Öyleyse’ dedi, ‘Allah’ý býrakýp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir þeye hâlâ tapacak mýsýnýz? Yuh olsun size ve Allah’ý býrakýp tapmakta olduðunuz þeylere! Siz akýllanmaz mýsýnýz?’ (Bir kýsmý: ) ‘Eðer iþ yapacaksanýz, yakýn onu da tanrýlarýnýza yardým edin!’ dediler. ‘Ey ateþ! Ýbrâhim için serinlik ve esenlik ol!’ dedik. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat Biz onlarý, daha çok hüsrana uðrayanlar durumuna soktuk. Biz, onu ve Lût’u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdiðimiz ülkeye ulaþtýrdýk.”[978]
Hz. Ýbrâhim’in putçularla mücâdelesi ve putlarý devirmesi Sâffât sûresinde de þu þekilde anlatýlýr: “Þüphesiz Ýbrâhim de onun (Nuh’un) milletinden idi. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi. Hani o, babasýna ve kavmine: ‘Siz kime kulluk ediyorsunuz?’ demiþti. ‘Allah’tan baþka birtakým uydurma ilâhlar mý istiyorsunuz? O halde, âlemlerin Rabbi hakkýndaki görüþünüz nedir?’ (Hz. Ýbrâhim’in kavmi, yýldýzlara bakar, onlarla kâhinlik yaparlardý. Bir bayram günü Ýbrâhim’e kendileriyle beraber bayram yerine gelmesini söylediler.) Bunun üzerine Ýbrâhim yýldýzlara þöyle bir baktý. ‘Ben hastayým’ dedi. Ona arkalarýný dönüp gittiler. Yavaþça (kavmin) putlarýnýn yanýna vardý. (Oraya konmuþ çelenkleri, yemekleri görünce:) ‘Yemiyor musunuz? Neden konuþmuyorsunuz?’ dedi. Bunun üzerine, yanlarýna gelip sað eliyle vurdu (kýrýp geçirdi). (Putperestler) koþarak Ýbrâhim’e geldiler. (Neden putlarý kýrdýðýný sordular.) Ýbrâhim: ‘Yonttuðunuz þeylere mi tapýyorsunuz?! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarýnýzý Allah yarattý’ dedi. ‘Onun için bir bina yapýn ve derhal onu ateþe atýn!’ dediler. Böylece ona bir tuzak kurmayý istediler. Fakat biz onlarý alçaklardan kýldýk.”[979]
Ve Rasûlullah Muhammed (s.a.s.)
Yegâne önderimiz Rasûlullah (s.a.s.), put kýran bir peygamber babanýn, put kýran bir peygamber oðludur. Tek baþýna bir ümmet olan Ýbrâhim (a.s.), put kýran bir peygamber idi. O babanýn oðlu, yani onun neslinden olan Rasûlullah da, put kýran bir Peygamberdir. Rasûlullah, hem kalplerdeki, hem beyinlerdeki putlarý ve putlaþmýþ fikirleri, akîdeleri kýrýp parçalamýþ, hem de müþrik putperestlerin kendi elleriyle yapýp meydanlara diktikten sonra tapýnýlan put heykelleri paramparça edip kýrmýþtýr. Rasûlullah, hem putçu ideolojileri ortadan kaldýrmýþ, hem de tapýnýlan ve putlaþtýrýlan þeyleri yok etmiþti.
Gerek içteki, gerekse dýþtaki putlarý kýrmak ile vazifeli olan Rasûlullah’ýn, müþrik tâðutlarýn egemen olduðu ve bir dâru’þ-þirk haline getirdikleri tevhidin merkezi Mekke’deki bir uygulamasý þöyledir: (Bu uygulama, Rasûlullah’ýn hicret edeceði sýrada gündeme gelmiþtir.) Emîru’l-Mü’minîn Ýmam Ali bin Ebî Tâlib (r.a.) anlatýyor: “Ben ve Peygamber (s.a.s.) yürüdük, nihâyet Kâbe’ye vardýk. Bana: “otur!” dedi. Oturdum, omuzuma çýktý, yukarýya kaldýrmak istedim. Benim güçsüzlüðümü görünce, indi ve: “Sen, benim omuzuma çýk!” dedi. Omuzuna çýktým, beni kaldýrdý, bana öyle bir hal geldi ki, istersem göðe kadar yükselebileceðimi sandým. Nihâyet Beyt’in üstüne çýktým. Bakýr ve altýndan yapýlmýþ birçok heykellerle karþýlaþtým. Beyt’in saðýndan, solundan, önünden ve arkasýndan onlarý toplayýp bir araya getirdim. Hepsini topladýðýmda bana, þöyle buyurdu: “Þimdi onlarý bir bir aþaðýya fýrlatýp at!” Fýrlatýp attým, cam bardaklar gibi kýrýlýp parça parça oldular. Sonra indim. Ýnsanlardan birinin bizi görmesinden korktuðumuz için koþarak evlerin ötesine kaçtýk, kaybolduk.”[980]
Olayý anlatan Hz. Ali (r.a.)’nin ifadelerine dikkat edilecek olursa, bu put kýrma hareketi çok gizli yapýlmýþ, gerekli önlemler alýnýp en müsait zaman seçilmiþ, olay gerçekleþtikten hemen sonra koþarak evlerin arasýnda kaybolup olay yerinden uzaklaþýlmýþtýr. Hatta Ýmam Ali’nin ifadesiyle, “insanlardan birinin bizi görmesinden korktuðumuz için koþarak evlerin ötesine kaçtýk, kaybolduk.” Bu korku, tedbir mâhiyetinde bir endiþe idi ki, tabiî ve fýtrîdir. Yoksa korkunun adý tedbir olmuþ deðildi. Yine dikkat edilecek olursa, tüm ihtimaller düþünülerek ve tedbirler alýnarak olay gerçekleþmiþtir. Müþrik tâðutlarýn egemenliðindeki Mekke’de örnek bir put kýrma olayýný gerçekleþtiren önderimiz Rasûlullah, birkaç yýl sonra fethedilen Mekke’de, gerek Kâbe’nin içinde ve üstünde, gerekse Kâbe’nin etrafýnda, yani Harem-i Þerif’teki bütün putlarý kýracaktý.
Abdullah bin Mes’ud (r.a.) þöyle demiþtir: Rasûlullah (s.a.s.), Mekke’nin fethi günü Kâbe’nin avlusuna girdi. Kâbe’nin etrafýnda Ýbâdet için dikilmiþ üç yüz altmýþ put vardý. Rasûlullah, elindeki deynekle bu putlara dürtmeye baþladý (onunla dokunduðu her put, yüz üstü düþüyordu) ve þu âyetleri okuyordu: “Hak geldi, bâtýl yok oldu.”[981]; “Hak geldi, bâtýl ise, ne (bir þey) ortaya çýkarabilir, ne geri getirebilir.”[982]
Ebû'l-Heyâc el-Esedî anlatýyor: "Bana Hz. Ali (r.a.): 'Rasûlullah (s.a.s.)'ýn beni göndermiþ olduðu þeye ben de seni göndereyim mi?' diye sordu ve Rasûlullah'ýn kendisene: "Haydi git, kýrýp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir býrakma!" buyurduðunu söyledi."[983]
Hz. Ýbrâhim’in putperestlerin yüzüne haykýrdýðýný, çaðdaþ putçulara biz de tekrarlýyoruz: “Yuh olsun size ve Allah’tan baþka taptýklarýnýza! Siz aklýnýzý kullanmaz mýsýnýz?”[984]
“Beþerin böyle dalâletleri var; Putunu kendi yapar, kendi tapar!”
Ne mutlu, Allah’tan baþkasýnýn önünde eðilmeyip sadece O’na secde ederek ibâdet edenlere ve her yaptýklarý eylemi Allah’a ibâdet ölçüsünde yapanlara! Yazýklar olsun, kula kulluk yapan kullara ve tâðutlara, putlara, ya da hevâ ve heveslerine tapanlara!
Mahmut Kaçar’a ve Ýbrâhim (a.s.)’in izinden giden tüm put düþmanlarýna selâm olsun!
Sorular
1- Put ne demektir? Putlar, Allah’a nasýl þirk koþulmaktadýr?
2- Kur’an, tarihten bu yana putlaþtýrýlan canlý ve cansýz varlýklarýn neler olduðunu söylemektedir?
3- Heykeller nasýl ve hangi gerekçe ile put haline gelmiþtir? Heykellerin putlaþtýrýlmasýnýn, tarihte ilk olarak nasýl oluþtuðunu anlatýnýz.
4- Heykellerin dýþýnda herhangi bir þahýs veya nesnenin putlaþtýrýlmasý nasýl olmaktadýr?
5- Aþýrý sevgi, aþýrý yüceltmenin putlaþtýrma ile iliþkisini anlatýnýz.
6- Sadece heykel gibi çirkin þeyler mi putlaþtýrýlmaktadýr? Büyük zâtlarýn da sevenleri tarafýndan nasýl putlaþtýrýldýðýný örneklerle açýklayýnýz.
7- Heykeller, ilk olarak nasýl putlaþtýrýlmýþtýr, bu konuda kötü niyetin olmamasý yeterli olmakta mýdýr?
8- Hangi resim ve heykeller haram ve put kabul edilir, hangileri câizdir; açýklayýn.
9- Putlara ve putperestlere peygamberler ve özellikle Hz. Ýbrâhim, nasýl tavýr takýnmýþtýr? Kur’an bu konuda neler anlatmaktadýr?
10- Peygamberimiz’in de Mekke’de illegal olarak Hz. Ýbrahim gibi putlarý kýrdýðýnýn, ama bu olayýn nedense câmilerde ve Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi kitaplarýnda ve bu derslerde bile iþlenmediðinin sebeplerini anlatýnýz.
Ynt: Put ve puta tapma By: ceren Date: 05 Aralýk 2018, 15:41:47
Esselamu aleyküm. Emegi geçen kardeþimizden Rabbým razý olsun.
Ynt: Put ve puta tapma By: Sevgi. Date: 06 Aralýk 2018, 00:21:23
Herzaman kendimize Kur'aný Kerimi rehber edinelim inþaAllah. Rabbim bizleri hayýrlý olan kullarýndan eylesin. Amin
Ynt: Put ve puta tapma By: ceren Date: 03 Ocak 2019, 14:25:47
Esselamj aleykum. Rabbim razý olsun bu bilgileri bize sunan kardesimizden. .
Ynt: Put ve puta tapma By: Bilal2009 Date: 03 Ocak 2019, 18:36:01
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri hak yoldan ayýrmasýn Rabbim paylaþým için razý olsun