Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
Yarasalar By: sidretül münteha Date: 08 Kasým 2010, 22:04:39
Yarasalar


BÝZ, ONLARI KIYAMET GÜNÜ KÖRLER, DÝLSÝZLER VE SAÐIRLAR OLARAK YÜZÜ KOYUN HAÞREDECEÐÝZ. ONLARIN VARACAÐI YER CEHENNEMDÝR KÝ ATEÞÝ YAVAÞLADIKÇA; BÝZ, ONUN ALEVÝNÝ ARTIRIRIZ.

Ýþte böyle...

ImageÖnce dudak büktüler... az evveline kadar; "en emin, çok dürüst, daima doðru sözlü, asla yalan söylemez", dedikleri insaný vahyi tebliðe baþlayýnca dudak bükerek garipseyerek, söylediklerini gelip geçici bir hal olarak karþýladýlar. Cin falan mý zarar vermiþti; bir hoþ olmuþtu bu genç adam... tahminleri boþa çýktý... en saðlam mantýk, en güçlü irade, en muhkem akýl, en temiz þuur O'nda görülüyor... bu defa; "bir menfaat koparmak niyetinde herhelde"diye düþünerek teklif üstüne teklif yaðdýrdýlar... kadýn, para, mal, servet, liderlik, deðer verdikleri ne varsa önüne sermek istediler. Yeterki rahatlarý bozulmasýn; karýþanlarý olmasýn, dünyalarý deðiþmesin, sözlerinin üstüne söz gelmesin.

...'ne de tuhaf þeyler oluyor. Veya olabilirmiþ. Hele þu Muhammed'e bakýn. Bu ne cesaret, ne cür'et? Bu sayýlanlarý da elinin tersiyle þöle bir kenara itiyor ve dediklerini tavizsiz tekrarlýyor:'

Allah, sizin tapýndýðýnýz þu zavallý heykeller deðildir! Bunlar ne ki; basit bir eþya. Ýnsan eli ile þekillenmiþ madde parçalarý... Allah birdir. Ne ortaðý vardýr, ne benzeri. Doðmamýþtýr, doðurmamýþtýr, ölümsüzdür. Bildiðimiz ve bilmediðimiz; insan, hayvan, kuþ, sürüngen, deniz mahluklarý, kara yaratýðý ne varsa, hepsini o, doyurur. Gördüðümüz ve göremediðimiz her þeyi o, yaratmýþtýr; yine o, öldürecektir. öldükten sonra bir hayat daha vardýr: Asýl ve ölümsüz dünya. Allah, istisnasýz herkesi hasaba çekecektir. Peygamberleri ile bildirdiði emir ve yasaklara uyanlarý, mükafaatlandýcak, o emir ve yasaklarý çiðneyenler ceza görecektir. Yüce Allah'ýn hoþnud kaldýklarý cennete, razý olmadýklarý cehenneme; yani ateþe atýlacak ve azap görecektir... bu dünya fanidir; geçici, bitici ve sonlu...

Ben, iþte O Allah'ýn habercisiyim; size vahyini teblið ediyorum. Uyarsanýz kurtulursunuz, düþmanlýk yaparsanýz Rabbimin buðz ve lanetine uðrarsýnýz. Ýnsan, bütün mahluklarýn en üstünü ve ne þereflisidir. Dediklerimi içinde bulunduðunuz hal, tuttuðunuz yolla bir kýyaslayýn. Çünkü akýl denen nimet sadece insana mahsus. eðer vicdanlý davranýrsanýz yanýldýðýnýzý siz de anlarýsýnýz.

'...kim inanýr bunlara caným... asil dedelerimizden beri, asýrlardýr sürüp gelen dinimizi, tanrýlarýmýzý, alýþkanlýklarýmýzý, örfümüzü kim terk eder ki? Ama o da ne? Ebu Bekir gibi, zengin ve soylular da müslüman oluyor. Bir aysbergin geldiðine þüphe yok. Öylese tehlike büyümeden ateþ söndürülmeli, bu ateþin dumaný tütmemeli. Bu ateþten alýnan meþ'aleler dünyanýn dört tarafýna koþturulmamalý...'

Evet; ilkin dudak kývýrarak küçümsediler. Sonra halli basit bir mesele olarak ele alýp efendimizin ayaklarýna dünya nimetlerini saçtýlar. Sonra küçük gözdaðlarý ile korkutmak istediler. O'nu yolundan çekip alamayýnca dozu giderek artan kötülüklere baþladýlar. Yoluna diken dökmeler, kapýsýnýn önüne pislik atmalar ve evini taþlamalar:

...Sevgili Peygamberimiz'in devlethaneleri Ebu Leheb ile Ukbe bin Ebu Muayt'týn evinin arasýnda iki yobaz adam, o mübarek, o öpülesi, yüz sürülesi eþiðin önüne kendi manalarýný ifade eden dýþký, leþ vs. getirip atýyorlar. Ebu Leheb, bununla da kalmýyor. Resul aleyhisselamýn evini taþa tutuyor... bir adi ve sadist tabiat... Hazret-i Hamza, bir gün bu bayaðý hareketin üzerine gelince pislik dolu kabý Ebu Leheb'in kopasýca kafasýna döküyor.

efendimizin dediði sadece þu:

-Ey Abd-i Menaf oðullarý bu nasýl komþuluk böyle? Bunu diyor ve kapýsýnýn önüne dökülenleri süpürüyor.

Ümid ve sabýr üzreler...

Bir kiþinin daha Muhammedi olduðu iþitilince müþrikler, Arabistan çölleri kendilerine mezar olmuþ gibi; bunaltan, nefeslerini kesen hislere kapýlarak gözü dönmüþlüðün en vahþi nevilerine sarýlmaktan imtina etmiyorlar.

Mesela:

...bu, ne her tarafý granitlerle dolu yerleri kazmayla yarmaya benziyor; ne de kumun, bütün sahrayý deniz dalgasý gibi doldurduðu bir vasatý zümrüt renkli yeþilliðe döndürmeye. Ýnsanýn kalbini çevirmek, imanýný deðiþtirmek kayalarý parçalamaktan; çölleri ormanlaþtýrmaktan çok daha zor. Bu sorluðu aþmaktaki tek imkan, Allah'ýn yardýmý... efendimiz, gýtlaðýna kadar bataða gömülmüþ ve bazý hareketleri ile beþer üstünlüðünden uzaklaþýp hayvani derekeye yuvarlanmýþ þu insanlarýn islamla þereflenmeleri için Kabe'de namaza durmuþ... kendisi için hiç bir þey istemiyor... kollarý ilerde; avuçlarý semaya açýlmýþ olarak Rabbine tazarru halinde... dolu dizgin cehenneme at koþturan þu cahiller için yakarýyor.

Kendileri için namaz kýlýnan, af dilenilen, göz yaþý dökülen yalvarýlan, olmadýk sýkýntýlara katlanýlan o insanlar ne yapýyor? Ýþte bunlardan bir küme... ebu Cehil, Þeybe bin Rebia, Utbe binRebia, Ukbe bin Ebi Muayt'ýn da aralarýnda olduðu yedi kiþi, Nebiler Sultanýný ibadet halinde görünce yýlýþýk tavýrlarla gelerek az ilerisinde yere oturdular. Onu seyrediyorlar. Son Resul, namaz kýlarken onlarkaþ göz iþaretleri, laf atmalarla kendi aþaðýlýklarýný karikatürize ediyorlar. Resulullah ve islamiyete karþý dinmez kinlerin sahibi Ebu Cehil, arkadaþlarýna dönerek:

-Kim bir deve iþkembesi bularak þu adam, secdeye gittiðinde omuzuna koyabilir? diye sordu ve cevap bekleyen bakýþlarý ile arkadaþlarýnýn yüzlerini yokladý... Bir kaç saniyelik sükutu Ukbe'nin sesi bozdu:

-Ben, dedi ve demesi ile yerinden fýrlamasý bir oldu. Biraz sonra kanlý bir koca deve iþkembesini sürüte sürüte Peygamberimizin yanýna vardý.

Ukbe, büyük Peygamber, secdeye gider gitmez iþkembeyi iki kürek kemiði arasýna býraktý... zavallý mahluklar, kahkahalardan kýrýlýyor. Otuz iki diþleri sayýlabilir. ne olacaktý; 'þimdi ne olacak; Muhammed nasýl bir reaksiyon gösterebilir?' Attýklarý kahkahanýn þiddetinden gözlerinden yaþlar akýyor.

Bunlar, kainatýn en mümtazýný ne zannediyorlar ki? Habis hareketlerine kendi seviyelerinde bir aksül'amel bekliyorlar ama hiç yorulmasýnlar. O, Ýslam ahlakýnýn en zirvesindeki muazzam insan, hep vakar ve ciddiyet halinde... Bir þey olmamýþ gibi secdede... nurlu alnýný sahibinin huzuruna koymuþ, baþýný kaldýrmadan öylece bekliyor. Müþrikler, sanki bir zafer elde etmiþ gibi katýla katýla tepiniyorlar.

Bu sýrada mü'minlerden Abdullah bin Mes'ud, radýyallahü anh, oradan geçiyor... mübarek sahabi, birden çarpýlmýþa döndü... Olamaz; insan, bu kadar süflileþmez, böyle adi bir hareketi yapacak kadar gözü kararamaz... Fakat bunlar; o Ebu Cehiller, Ukbe bin Muaytlar, þeklen insan; sanki insan! Aslýnda hayvandan daha beter kimseler... Abdullah bin Mes'ud efendimiz, þaþkýnlýktan donmuþ gibi ne yapacaðýný, ne söyleyeceðini bilemiyor. Olduðu yere mýhlanmýþ, canýndan çok sevdiði Peygamberimizi dehþetli bir kederle seyrediyor. Ýþkembeyi, Sevgili Peygamberimizin omuzundan atmaya yeltense öldüresiye dayak yiyecðine þüphe yok. Çünkü bu Sahabinin arkasýnda kavmi, kabilesi mevcut deðil. O yüzden bu rezilliði iþleyenler, anýnda sýrtlan gibi üstüne atýlýrlar.

Hadiseyi Hazret-i Fatýma iþitti. Koþa koþa gelerek mübarek babasýnýn üstündeki necis þeyi fýrlatýp attý ve o kötülerinþ kötü adamlarýn yüzlerine haykýra haykýra baðýrarak beddua ve hakaret etti... Peygamberimiz, hayran kalýnacak bir sakinlikle namazýný ikmal ediyor; ve:

Bu düþmanlýðý yapanlarý Allahü teala'ya ýsmarladý. Hem de üç defa tekrarlayarak.. Sanki yer gök titredi. Kafirler sýrýtmayý býrakarak endiþelenmeye baþladýlar.

Dünya ve ahiretin en üstünü konuþuyor:

Allah'ým, Ebu Cehil Amr bin Hiþam'ý sana havale ediyorum! Allah'ým, Ukbe bin Rabia'yý sana havale ediyorum! Allah'ým, Þeybe bin Rebia'yý sana havale ediyorum! Allah'ým, Ukbe bin Muayt'ý sana havale ediyorum! Allah'ým, Umeyye bin Helef'i sana havale ediyorum!Allah'ým, Velid bin Utbe'yi sana havale ediyorum! Allah'ým, Umare bin Velid'i sana havale ediyorum!

Bunlar; insanlýktan habersiz, imandan nasipsiz bu zavallý bedbahtlar, Bedir muharebesinde layýk olduklarý akýbeti buldular... ruhlarý cehennemi, güneþte kalarak kokan leþleri bir çukuru boyladý...

Peygamberimizin bedduasý ile yüzlerinin kaný çekilmiþ ve kül gibi olmuþlardý. O mukaddes mekanda yapýlan duanýn reddolmayacaðýný biliyorlardý. Lakin buna raðmen, kendilerini bekleyen feci akýbete raðmen Seyyid'ül Mürselin'e sui kast ve sui muameleden geri durmadýlar.

Mesela:

Resulullah Mescid-i Haram'da namaz kýlýyor... Ebu Cehil yemin eerek açýklýyor ki, "O, secdeye gittiðinde üzerine yürüyerek ayaðým ile ensesine basacak ve yüzünü yerlere süreceðim." Guya, düþmanýný küçük düþürecek. Orasý belli olmaz! Efendimiz, secdeye varýnca seyirtiyor. Ama hýzý çabuk kesiliyor. Aniden yere çakýlmýþ gibi durup geri kaçmaya baþlýyor... kim, o; küçük düþen, mahcup olan, utanan; kim o? O iri iri laflar eden Ebu Cehil, ummadýðý bir þeyle karþýlaþmýþtý. muhammed aleyhisselamla arasýnda alevlerin kaynaþtýðý derin bir uçurum görünce önce zýnk diye durmuþ; sonra da yüzgeri ederek kaçmýþtý:

-Ensesine basmaktan niye caydýn? diye soranlara; korku ve titreme ile:

-Siz, önümdeki ateþ dolu uçurumu görmüyor musunuz? diyerek zelil bir mevkie düþtü... düþtü ama; ibret alan nerede?

Yenilen bir türlü doymazmýþ. Ebu Cehil nam bu maðlup adam da öyle. Yenik düþünce küfrü artýyor. Yine baþýndan büyük laflar etmekte:

-Yemin olsun ki bu defa affetmeyeceðim! Kararým kat'idir. Secdeye vardýðý an kafasýný taþla ezeceðim. Siz de þahid olun.

Þahid tuttuðu Kureyþli müþriklerdi. Gerçekten, onlarýn da hazýr bulunduðu bir gün, efendimiz, yine namazda iken bir koca taþla üzerine yürüdü. Bir kaç adým atmýþtý ki kaþý kenara fýrlatmasý ile geri kaçmasý bir oldu. Bu defa üzerine azgýn bir canavarýn saldýrmak üzere olduðunu görüyordu.

Gözleri görüyor ama kalb gözü kör olmuþ. Arsýzlýðý elden býrakmýyor.

Mesela:

Bir gün Ebu Cehil ve Velid bin Mugire'nin baþý çektiði bir küffar sürüsü Habibullah'ýn canýna kýymak üzere O'nu takip ediyor; iz sürüyorlar. Ýþte kolladýklarý fýrsat: 'Muhammed namaza durdu; Kur'an okuyor'. Önden Velid'i yolluyorlar. Velid elinde silahý koþuyor... Fakat o da ne? Ortada kimse yok! Sesi geliyor ama kendisi mevcud deðil. ne kadar uðraþtýysa nafile. Arkadaþlarýný yardýma çaðýrdý. Topluca koþtular. Ýþte ses þu tarafdan geliyor. haydi öyleyse o yana. Vay neler oluyor öyle? Ses þimdi de aksi cihetten duyuluyor. Haydi bu tarafa. Bir o tarafa, bir bu tarafa nereye dönseler Peygamberimizin sesi, aksi tarafdan geliyor... Sýcakta ter topuklarýndan çýktý; lakin O'nu, Sallallahü aleyhi ve sellem, bulamadýlar...

Sevgili peygamberimizin dünyayý nurlandýrmalarýndan evvel baþlayarak þu dakikaya kadar mucize üstüne mucize görülüyor:

Mesela:

Ýns ve Cinnin Peygamberi, bir gün Hacun Yokuþu'nun dibinde oturmuþ istirahat ediyorlar.. yanlarýnda kimse yok. Azgýnlardan Nadr bin Haris, Peygamberimizi böyle ýssýz bir yerde görünce:

-Tamam, dedi. Þimdi yapacaðýmý biliyorum. O'nu doðduðuna piþman edeceðim.

Efendimize yaklaþýnca gözleri yuvalarýndan fýrlayacaktý. Mübarek insanýn baþý üstünde müthiþ aslanlar, aðýzlarýný açmýþ kuyruk sallayarak satýlmak için Nadr'ýn yaklaþmasýný bekliyorlardý... Mahallenin kabadayýsý manzarayý görünce yiðitliði kaçmakta buldu. Hem de öyle bir hýzla ki ancak Ebu Cehel'in yanýnda soluklandý. baþýndan geçenleri anlatýnca; Ebu Cehil, sözümona cesaret verdi:

-Aldýrma; sihirlerinden biridir.

Kokuþmuþ, mihverinden çýkmýþ dejener bir cemiyetin azgýn temsilcileri; batýl adýna Ýslamýn ocaðýný söndürmek için dört koldan saldýrmýyorlar. Hedef, doðru sözlülerin en doðrusu; en doðru haberci; muhbiri Sadýk, sallallahü aleyhi ve sellem! Ýslam dini, bir güneþ gibi þafaðý söke söke Mekke ufuklarýna aðarken küfür parasalarý, gurubu olmayan bu güneþin habercisine iþte bu ve benzeri zulüm ve eziyetler yapýyor ve öldürmeye teþebbüs ediyorlar... yarasalar, bu çabalar içindeyken Ebu Talib ne alemde acaba? Hani sözü vardý. hayatta oldukça yeðenini koruyacaktý... elhak doðru. Ebu Talib, sözünün eri mert bir Kureyþli. Yeðenine kötülük yapýldýðýný duyunca yerinde duramaz; hemen bunu iþleyenlerin peþine düþerdi:

Mesela:

Peygamber efendimiz, yine bir gün Allah'a ibadetle meþgul namaz kýlýyor. As bin Vail, Haris bin Kays, Esved bin Muttalib, Velid bin Mugire, Esved bin Abdi Yaðves, bunu haber alýnca çocuk ve kölelerini toplayarak Sevgili Peygamberimizin namazda olduðu yere gelerek mübarek sýrtýna kanlý kanlý pis bir iþkembeyi çocuk ve köleler eliyle koyarak defolup gittiler. tam bir festival þamatasý yaþýyorlar.

...bu sýrada Ebu Talib çýkageldi...

-Ne buhal yeðenim; kim yaptý bu kepazeliði; çabuk söyle!..

Yüce Resul, bu iþe karýþanlarý tek tek saydý... amca, derhal eve koþarak kýlýcýný ve kölesini aldý ve iþkence yapanlarýn arkasýna düþtü. Kölesi iþkembeyi taþýyordu... Þehrin sokaklarýndan birinde müþriklere yetiþti. Henüz daðýlmamýþlardý. Kýlýcýný çekti ve:

-Kimse konuþmasýn; kellsinin uçmasýný istemeyen gýkýný çýkarmasýn, dedi ve kölesine, iþkembeyi bu rezillerin suratlarýna sür, hakaret nasýl olurmuþ görsünler!!! diye baðýrdý.

kahraman çapulcularda þafak atmýþtý. Ebu Talib'ten zaten çekinirlerdi. Þah damarýnýn hiddetden parmak gibi öne fýrladýðý; renginin kýzgýnlýktan mosmor kesildiði þu ansa ödlerri kopmuþtu. kölenin önünde taptýklarý heykeller gibi cansýz; kýmýldamadan durdular. Az sonrra suratlarý kan ve pislik içinde kalmýþtý. Ýþkembe, hepsinin yüzüne sürüldükten sonra Ebu Talib, onlarý kovdu; ardlarýna bakmadan uzaklaþtýlar.

......

Uzaklaþtýlar ama; inadlarýndan dönmediler. Bunlar ve diðerleri; Sevgililer sevgilisi aziz Peygemberimizi nerede görseler;

-Bakýn; Cebrailin kendine de geldiðini söyleyen Muhammed iþte burada... efendimiz, bu yýlan dili adamlarýn zehir zemberek konuþmalarýna çok müteessir oluyor ve iyilikler menbaý mübarek kalbi kýrýlýyordu... Cebrail aleyhisselam, bu üzgün zamanlarýndan birinde Peygamberimize gelerek En'am Suresi onuncu ayet-i kerimesini bildirdi:

-Andolsun ki (ey Resulüm) senden önce gönderilen Peygamberlerle de alay edildi. Alay edenleri istihzalarýnýn karþýlýðý olarak bela ve azap çepeçevre kuþatýverdi.

Resullerin Resulü, teselli bulup, ferahladý. Ne varki küfür, azgýn dalgalar gibi üstüne üstüne geliyor. Takip eden günlerde de alaylar, eðlenmeler, sataþmalar durmak bilmezken O, omuzlarýnda þereflerin en yükseði; son Peygamberlik vazifesi olduðu halde samýrla irþada devam ediyor.

Böyle üzgün bir gün tavaf yaparken Cebrail aleyhisselam, geldi ve:

-Alay eenlerin hakkýndan gelmek için emir aldým, dedi.

Biraz sonra önlerinden Velid bin Mugire geçmez mi? Büyük melek, büyük Peygambere:

-Bu nasýl bir insandýr? dedi.

-Kullarýn en kütülerinden biri.

Cebrail; Velid'in bacaðýný göstererek:

-Bunun iþi tamam, dedi.

As bin Vail göründü.

-Ya bu nasýl biri?

-Bu da kullarýn en kötülerinden.

Melek, As'ýn karnýný iþaret ederek:

-Onun da cezasý tamam, dedi.

Cebrail, Esved bin Muttalip, Abb-i Yaðves, Haris bin kays geçerken tek tek isimlerini sordu ve Allah'ýn sevgilisinin onlara da kýzgýn olduðunu anlayýnca; birincinin gözünü, ikincinin baþýný, üçüncünün karnýný iþaret ederek:

-Allahü teala, mbunlarýn þerrinden seni kurtardý. Yakýndra her biri bir belaya duçar olacaktýr, haberini verdi.

... gerçekten az zaman sonra bu amansýz kafirlerin her biri bir belaya uðrýdý... Velid'in bacaðýna bir demir parçasý saplandý; her tedbir çaresiz kaldý ve kan kaybýndan öldü, As bin Vail'in ayaðýna diken battý. Ýlaçlar, hiç bir iþe yaramadý. Ayak, deve boynu gibi þiþti.

-Muhammed'in Allah'a beni öldürüyor! diyerek baðýra baðýra can verdi.

Esved bin Muttalib'in iki gözü birden kör oldu. Cebrail aleyhisselam, bunun kafasýný bir aðaca çarparak canýný cehenneme yolladý. Esved bin Abdi Yaðves'in yüzü ve bedeni aniden simsiyah oldu. dehþete kapýlarak evine koþtu. Öz ailesi O'nu tanýmayarak kovdular. kahrýndan, baþýný, yüzüne kapanan kapýya vura vura intihar etti...

Haris bin Kays'ýn ölümüne ise bir tabak tuzlu balýk yolaçtý. Sanki bir kaç tane balýk yememiþ de koca bir tu daðýný yalayarak bitirmiþ gibi ne kadar su iþtiyse kanmadý. Okyanusu içse susuzluðunun gitmesi imkansýzdý; ve bu sebeple suya kanamadan çatlayarak ölüp gitti.

Bunlar olurken ders alýnmýyor muydu; ibret nazarý ile bakan yok muydu? Nerede o basiret. Bilakis aksi yapýlýyor.

Mesela:

Hakem isminde bir bahtsýz, resululalh yolda yürürken onun arkasýnda aðzýný, gözünü, vücudunu oynatarak maymunluk yapýyor. Sevgili Peygamberimiz, Hakem'in bu maskaralýðýný görünce hep öyle kalmasý için dua etti. Gerçekten ömrünün sonuna kadar Hakem'in aðzý, yüzü, organlarý oynadý, durdu. hep öyle kaldý yani. Eden bulur.

Ýþte böyle...

Dað dað sýkýntýlar göðüslenerek mesafeler aþýlýyor. O, bir sevgili olduðu, ne varsa uðruna halkedildiði halde yine de hakaretler, öldürme teþebbüslerri, zulümler... her þey kendi kaidesi içinde cereyan ediyor. yoksa yüce Allah, elbette beþerin en mükbulüne her imkaný verebilir...
Mesela:

Bir gün, yine, efendimizi üzmüþler. Bir kenarda oturmuþ tefekkür ediyorlar. Bu sýrada Cebrail aleyhisselam geliyor. Efendimizi selamlayarak O'na sözleri ile kuvvet ve destek veriyor. Aslýnda Peygamberimizdeki kudretin kimsede olmadýðýný izaha çalýþýyor:

-Þu karþýdaki aðacý yanýna çaðýr, diyor.

Resulullah aðacý çaðýrýyor; aðaç önlerine kadar geliyor.

-Gitmesini, söyle diyor Cebrail.

Aðaç Peygamberimizin emri üzerine yerine yürüyor.

ALINTI

Ynt: Yarasalar By: ceren Date: 06 Temmuz 2015, 17:39:40
Esselamu aleykum.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim.Bu konu hakkýnda bilgim yoktu öðrenmiþ oldum....

radyobeyan