Anneye veda By: sidretül münteha Date: 08 Kasým 2010, 21:36:34
Anneye Veda 
GECE-GÜNDÜZ DÝLÝMDE SALATÜ SELAM,
O MUBAREK RUHUNA, EY FAHR-UL ENAM!
Halime anne, yüreciðine kor ateþler düþe düþe nur çocuðu, Amine Hatun'a getirdiðinde sevgililerin en sevgilisi dört yaþýnda idi.
Yer küze, eriþilmez ve ulaþýlmaz kýymetteki emanet aðuþunda olduðu halde feza boþluðunda turlar atarak zamaný sonsutzluk harmanýna elemeye devam ediyordu.
Þimdi, beþiðinde olduðu halde, ayla gönül iklimlerinde geçen oyunlar bir hatýra.
Ve O Sultan altý yaþýnda...
Sultan ki, sultanlarýn bir kerecik ayaklarýna kapanmak uðruna tac ve tahtlarýný faydaya hazýr olduklarý Sultan. Sultan ki O'nu Allah seçti.
Þefkati kadife yumuþaklýðýnda Amine anne, cennet kokulu yavrusunu iki sene sevip okþuyor.
Abdülmuttalib'in kartal kanatlarý altýndalar. Dul bir anne ve yetim bir çocuk.. bu anne ve bu çocuk, ilahi lütufla cihanýn en huzurlularý. Yavrusunun sevgisinde erimiþ bir anne, bütün anneleri baþ tacýlýðýna yükselten emirleri getirecek evlad.
Amine annede bir seyahat arzusu.
Medine'ye gitse, dayýlarý Adiy bin Neccaroðullarý ile kocasýnýn mezarýný ziyaret etse... yetimi için de ne iyi olur. Anneyi çeken bir þey var. Bir þey koparýyor O'nu evinden, Mekke'den, Mekke'nin, suyundan havasýndan...
Annelerin annesi, gül yavrusu ve O'na dadýlýk yapan cariyesi Ümmü Eymen'i de alarak, iki deve ile Medine yolundalar. Develer, sabýr gibi güzel, bir susuþ kadar ölçülü adýmlarla ufuklara doðru akýp giden yollarda aziz yolcularý yorup incitmeden taþýyorlar.
Güneþ, bakýr renkli çöl, salýnan hurmalar, þurada burada tek tük aðaçlar ve arada bir kocaman gölgeleri ile ürpertili kayalar.
Nihayet Medine'de ve Naccaroðullarýndan Nabiga'nýn evindeler. Sevgili Peygamberimizin babasý Abdullah da bu evde... bu evde ama nerede?
Evin bahçesinde bir kaç kürek dopraðýn altýnda.
Dünya gözü ile bir saniyecik bile bir araya gelemeyen baba Abdullah, anne Amine ve bir tanecik yavrularý, þimdi bu bahçenin kýyýcýðýnda; içlerinden biri ötelerde olduðu halde buluþuyorlar.
Dokunaklý bir manzara.
Amine'nin kalbi bir kaç parça. Ýzdýrabýný içine gömüyor ve yetimine belli etmemeye çalýþýyor. Ya efendimiz? Derin bir sessizlik ve acýsýný gizleyen vakur yüz ifadesi.
............
Sonraki günlerde Resulullah efendimiz, küçüklerle beraber Medine'yi gezip dolayor ve "Beni Naccar Kuyusu" denilen havuzda yüzmeyi öðreniyor.
Bu sýrada...
Yine bir yahudi, yine þüphe, yine dikkat, yine telaþ. Ýþaretlerden ahir zaman Peygamberinin gelmekte olduðunu çýkaran bir yahudi bilgin, oradan geçmekte iken, arkadaþlarýyla olan Habibulalh'ý görür görmez mýhlanmýþ gibi yere çakýldý ve bir müddet pür dikkat baktý, baktý ve düþünceli düþünceli yürüyüp kayboldu.
Yahudinin içine kurt düþmüþtür... "acaba O Peygamber bu çocuk mu?" Ertesi gün efendimizin yalnýz bir anýný kollayarak yanýna sokuluyor ve eðilip yavaþça soruyor:
-Adýn ne?
-Ahmed...
Yahudi bu cevabý bekliyordu. Çocuðun "Ahmed" olduðu yolundaki tahmini doðru çýkmýþtý. Haykýrdý:
-Bu ümmetin peygamberi iþte burada!!! Sanki þuurunu kaybetmiþti.
Bir kaç gün sonra da iki yahudi Ümmü Eymen'i bularak;
-Ahmed'i istiyoruz. Ne olusursun? Bir defacýk görmemiz kafi! dediler...
Mübarek dadý, ýsrarlar üzerine Peygamberimizi getirdi. Ama gayet dikkatli ve uyanýk. efendimizi yakýndan gören ve nebilik alametlerini inceleyen yahudileri adeta göz hepsine almýþ. Adamlar aralarýnda fýsýldaþýyor.
-Son Peygamber... bu þehir de O'nun hicret edeceði Medine olduðuna göre...
Ýþittiklerinden huylanan Ümmü Eymen, olup bitenleri Amine annemize aktarýnca aziz anne tedirginleþir. Zaten geldikleri de otuz günü bulmuþtu. Ev sahiblerine teþekkür, Abdullah'a mana aleminden veda ederek Mekke'ye dönmek üzere yola çýktýlar.
Mekke'ye dönmek...
Mümkün mü?
Evba'ya gelene kadar, böyle bir sual akla bile gelmezdi. Yolcularýmýz, ziyaretlerini yapmýþ olmaný manevi hazzý ile neþe içinde uzaklýklarý aþýyorlar.=
Fakat beklenmeyen bir þey oldu. Ebva denilen yere vardýklarýnda, cihan serverinin annesi, anemiz, yola devam edemez þekilde hastalandý.
Develerden inmiþler.
Ümmü Eymen ve Sevgili peygamberimiz Amine'nin baþýndalar. O ise, yerde, kendinden geçip geçip toparlanýyor. hastanýn yüzünde büyük keder; efendimizle Ümmü Eymen'de üzüntü ve çaresizlik...
Ýþte yine kendine geldi. yaþlý gözleri; caný, kaný, her þeyi güzelinde. her övgüye layýk olaný, belagatlý bir ifade kudreti ile mýsra mýsra methediyor;
-Ey Çekilen ölüm okundan yüz deve ile kurtulanýn oðlu! Allah, mübarek ismini ebedi kýlsýn. Hakikat olan rüyama göre sen celal ve sayýsýz ikram sahibi olan Allah tarafýndan ceddin Ýbrahim Peygamberin dinini yerleþtirmek, insanlara helal ve haramý teblið için Peygamber olarak görevlendirileceksin. Rabbil, seni putlardan ve putperestlerden koruyacaktýr...
Ve ciðeri kavrulan annenin dudaklarýnda, insanlýk kaldýkça ýþýltýsý devam edecek
Bir þiir
Her canlý ölür, her yeni pörsör
Ben ölsem de namým sürekli durur
Bilin ki tertemiz evlad býraktým.
Eskir yeni olan, ölür yaþan,
Tükenir çok olan, var mý genç kalan?
Tükenir çok olan, var mý genç kalan?
Ben de öleceðim tek farkým þudur
Seni ben doðurdum þerefim budur.
Geride býraktým hayýrlý evlat,
Gözümü kapadým, içim çok rahat.
Benim ismim kalýr daim dillerde,
Senin aþkýn yaþar mü'min kalblerde.
Þiir bitince nur anne, ruhunu teslim etti.
Yirmi yaþýnda gencecik Amine'nin de vefatý ile Sevgili Peygemberimiz þimdi de anneden öksüz kalýyordu.
Babadan yetim
Anneden öksüz... anne-baba, insanlýk kaderindeki ilahi bir vazife için varolmuþ, iþleri tamamlanýnca erken yaþlarýnda ebedi aleme göçmüþlerdi. Sevgiliye ana-baba hakkýnýn geçmemesi için bir cilve, bir sýr.
peygamberlerin öncüsü, Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicretlerinde Ebva'ya gelince taþlarýn kapattýðý bir toprak yýðýnýn önünde durarak:
-Ne olurdu valideme yapýlan muameleyi bilseydim.. diye o anki duygularýný dile getirecek ve bu sözleri ile hem kendileri, hem eshabý gözyaþý akýtacaklardýr.
Ayrýca efendimiz, Veda Haccý'nda anne ve babalarýnýn mezarlarýna gelerek Ýbrahimi din üzere müslüman olan Hazret-i Amine ve Hazret-i Abdullah'ýn Muhammedi imanla naplenmeleri için, Allahü teala'dan dirilmelerine müsade isteyecek; her þeye muktedir olan yüce Allah, sevgilisinin muradýný kabul ederek, onlara tekrar can verip Peygamberimize iman etme ve eshab ve ümmet olma büyük nimetine kavuþturacaktýr.
Anne, Ebva'ný ýlýk ve yumuþak topraðýna verilerek, cennet bahçeli bir tümseðe daha gönül penceresinden veda ediliyor...
Ümmü Eymen, acýlar içindeki yavruyu yanýna, sürücüsüz kalan deveyi yedeðine alarak, beþ günlük bir yolculuktan sonrra buruk kalblerle Mekke'ye; dedesine geliyorlar. Dede, dadýyý paramparça bir yürekle dinlyor.
Þimdi hem öksüz, hem yetim olan torununa daha da düþkün. O'nu, sallallahü aleyhi ve sellem, öpüp okþuyor. yalnýzlýðný hissetttirmemek gayretinde. Sevgili Peygamberimiz olmadan aziz dede, sofraya oturmayarak, O'nu bekliyor. Gelince dizine veya hemen yanýna alarak, seçtiði lokmalarla mübarek yetimini besliyor. Abdülmuttalib, torununun sözlerinden ayrý bir lezzet almakta... bu sebeble o konuþunca, kendisini can kulaðý ile dinliyor...
Kureyþ'in bu büyük liderinin Kabe-i Muazzama'nýn dibinde bir makamý var. Gün dönüp deserin gölgeler uzamaya baþlayýnca Abdülmuttalib, bu bu makamýna geçiyor. Yanýna çocuklardan sadece gözünün nuru emsalsiz yavru gelebilmekte. Odasýnda istirahat ettiðinde de oraya teklifsizce giren, dedesi ile uyuyabilen yine cennet kokulu o seçilmiþ. Ümmü Eymen annemiz, müstesna çocuk üzerine adeta titriyor. Buna raðmen Abdülmuttalib, O'nun býkým ve ihtimamý ile yakýndan alakýlý:
-Aman Ümmü Eymen! Oðluma iyi bak kýzým. Ehli kitap, O'nun bu ümmetin Peygamberi olacaðýný haber veriyor.
Ümmü Eymen, ne asil kadýn Allahým! Öz anne kadar içli ve yakýn. bu yüzdenh ileride iltifatlarýn en makbulüne kavuþacak, fahri kainat O'nu:
-Annemden sonra annem!... diyerek baþýna Peygamber medhinin güllerinden örülü bir mana tacý oturtacaktýr.
Ümmü Eymen anne diyor ki;
-O'nun, açlýk ve susuzluktan þikayet ettiðni bir kerecik bile göremedim.
Oralar toprak yine yol yol çatlamýþ. Suya hasretin böyle dilim dilim ettiði bu topraklara yakýnda yaðmur düþmezse kýtlýk ve kuraklýk kapýda... Bu tasa giderek büyürken, Safile binti Hiþam'ýn yol gösteren rüyasý bir ümid kapýsý aralýyor:
-Ey Kureyþ! Son peygamberin zuhur vakti eriþti. O resul aranýzdan çýkacaktýr. Gelmesi yaklaþýyor. Bolluk günleri de ýrak deðil. Ýçinizde biri var... heybetli, beyaz ve güzel yüzlü, uzun kirpikli. O ve siz, abdestli! olarak, erkek çocuklarýnýzla birlikte Kabe'yi yedi defa tavaf edin. Sonra Kubeys daðýna gidin. Güzeli yüzlü adam, dua etsin ve yaðmur dilesin, siz de amin deyin Allahü teala yaðmur yaðdýracaktýr.
Safiye rüyasýna sabahleyin anlattýðýnda, dinleyenlerin gözünde sevinç parýltýlarý. Söylenen adamýn Abdülmuttalib olduðunda herkes birleþiyor. Hep beraber emir'in kapýsýndalar. Rüya anlatýlýyor...
Yýkanýp paklandýktan sonra, her evden bir çocukla Kubeys daðýna çýkýyorlar.
Daðlar ve ovalar, bir damla suyu beklemeye durmuþ. Abdülmuttalib, kucaðýnda iki cihan güneþi, etrafýnda halk, yerlerde kurumuþ otlar... gök bulutsuz açýk mavi.
Abdülmuttalib; dua ettikçe "amin" seseri, arý uðultusu gibi karþý kýyýlara çarpýp yankýlanarak eriyip kayboluyor.
Duanýn üzerinden az bir müddet geçmiþti ki, göðün yaðmur yüklü kurþuni bulutlarla dolmasý ile boþanmasý bir oldu. Þakýrtýlarla yaðan þiddetli yaðmur daðý taþý rahmete boðmuþtu.
Kureyþliler gayet sevinçli. Ýleri gelenler þanlý dedeye minnet duygularýný arz ediyor ama bu rahmete sebebe dede mi, torun mu?
Beni Müdles kabilesi kýyafet ilminde pek ileri. Ýnsan uzuvlarýný çok iyi tanýyor ve bunun isabetle ruhi tahlillerini yapýyorlar. Sevgili Peygamberimiz, Müdles'ten bazýlarýnýn da dikkatini celbediyor. Efendimizin mübarek ayaklarý özellikle ilgi odaklarý. Dedesine gelerek kanaatlerini söylüyorlar:
-Torununun ayaklarý, týpký Ýbrahim aleyhisselamýn ayaklarý gibi. O'ndan sonra ayaklarý, Ýbrahim Peygamberin ayaklarýna benzeyen biri ilk defa görülüyor.
Abdülmuttalib, bu iyi insanlara teþekkür ederek aðýrlayýp memnun ediyor.
................
Kureyþin reisi, bir gün yine Kabe'nin duvar dibindeki kendine mahsus yerinde... huzura Necranlý bir rahip çýkýyor. Rahibin hallini istediði bir meselesi var. Bunun için doðrudan doðruya O'na gelmiþ.
-Ey Abdülmuttalib! Burasý Mekke þehri... kitaplardan edindiðimiz bilgilere göre kendisinden sonra nebi elmeyecek olan Son Peygamber, beldenizde doðmuþ olmalý.
Abdülmuttalib, renk vermeyen bir sakinlikle dinliyor. Rahib, son peygamberdeki ayýrýcý vasýflarý da tek tek saydýktan sonra ekledi:
-Sülalesi Ýsmail aleyhisselam'a dayanýr... demiþti ki efendimiz orayý þereflendirdiler. Yedi yaþýndalar. Rahip O'nu görünce sözünü kesti ve heyecanla bakýþlarýný üzerinde gezdirmeye baþladý... gözler, kirpikler, ten rengi, ayaklar. Ve dayanamayarak iyice yanýna sokulup göz rengine, ayaklarýna, sýrtýna uzun uzun baktý:
-Evet; iþte bahsettiðim insan. Demek yanýlmamýþým. Oðlunuz mu?
Abdülmuttlib:
-Evet rahip efendi; oðlumdur.
-Olamaz! Bu sizin oðlunuz deðil! Þundan ki, okuduðuma göre, babasýnýn hayatta olmamasý lazým.
-Haklýsýn! Seni yoklamak istidim. Gördüðün buç oçuk oðluumun oðludur babasý o o, doðmadan öldü...
sevgili peygamberimizin amcalarý da bu sýrada yanlarýna gelmiþti.
Rahip:
-Söyledikleriniz, bildiklerimi doðruluyor. Torunun, ahir zaman peygamberi olacaðýnda þüphe kalmadý.
Abdülmuttalip , yüzünde alabildiðine memnuniyet aydýnlýklarý oldðu halde oðullarýna döndü:
Denilenleri kulaklanýzlla dinlediniz. Yeðeninize ona göre sahip çýkmmalýsýnz. Sanki vasiyet.
Yoksa bir yýldýz daha mý kayýyor; merhamet kartalý, batan ufka doðru yorgun kanat mý çýrpýyor?
O yetim incinin yetimliðine yeni yetimlikler mi ekleniyor?
ALINTI
Ynt: Anneye veda By: gulbaharaktay Date: 18 Ocak 2015, 14:53:38
Hz Muhammed annesi ölünce dedesi abdülmüttalip sahip çýktý. Hz muhammed çocuk yaþta hem yetim hem öksüz kaldý.