Baba By: sidretül münteha Date: 08 Kasým 2010, 17:38:54
Baba

Ve mâerselnâke illâ rahmeten li’l-âlemin
Biz seni âlemler için ancak rahmet olarak gönderdik.
(Enbiya sûresi 107. âyet)
Büyük baba Abdülmuttalib’ten büyük anne, Fatýma’ya geçen emanet O’ndan da Abdullah’ýn alnýna gidecek; bir zaman da orada parlayacaktý... Ýncil’e tâbi olanlar, Fatýma’nýn Abdullah’a hamile olmasýndan beri pür dikkat doðum haberini bekliyorlardý... Ýþte þimdi mesafeden mesafeye uçuþan bu haberdi:
– Son Peygamberin babasý dünyaya geldi!..
Haberi dört bir yana salan hýristiyanlardý. Doðum yaklaþtýkça heyecanlarý artmýþ ve nihayet Yahya Peygamber’in mucizesi gerçekleþmiþ, kan þýp þýp damlamaya baþlamýþtý.
Yahya aleyhisselâm, Yahudiler tarafýnda þehid edildiðinde aziz þehîdin üzerinde bir cübbe bulunuyordu. Cübbe, Ýsa Peygamber’in dînini devam ettirmek istediði için canýna kýyýlýp parça parça edilen Yahya aleyhisselâmýn kaný ile ýpýslak olmuþtu. Bundan dolayý daha sonra hâtýra olarak saklanmýþ; zaman, kýrmýzý kan lekelerini sildiðinden geriye sadece solgun izler kalmýþtý.
“– Hýrkadan taze kan damladýðý ân ahir zaman Peygamberi’nin babasý dünyaya gelmiþ olacaktýr...”
Kitaplarý böyle diyor, ve bu sebeple doðum yaklaþtýkça müstesna hâtýra üzerindeki dikkatleri daha da artýrýyordu.
Günü geldiðinde mucize aynen gerçekleþti... O solgun izler, yeniden taze kan lekeleri halini almýþ; hýrka, þehidin üzerinden az evvel çýkartýlmýþ gibi sýcak damlalar süzülüp süzülüp düþmeye baþlamýþtý...
Ortalýðý çýnlatan bu haberdi. Onlar, buna raðmen; akla durgunluk veren bu mucizeye raðmen, Abdullah’ý çocukluðunda, ilk gençliðinde, gençliðinde deðiþik zaman ve farklý mekânlarda türlü hile ve tuzaklarla öldürmeye kalkýþtýlar... Maksat O’nun; O Saadet Sultanýnýn geliþine engel olmak. Gariplik, çýlgýnlýk tuhaflýk iþte burada. Bu idraksizlikte, bu akýl kýsalýðýnda, bu beyin mahrumluðunda:
Allahýn sevgilisinin zuhuruna sed çekmek!..
Hýristiyaný, Yahudisi, putperesti, ateþperesti... milyonu, milyarý bir araya gelse kaderin ebediyete giden yollarýný deðiþtirmek kimin elinde ve kimin haddine? Kýskançlýklar para etmeyecek. Hakikat güneþi gelecektir.
Bunun için Abdullah ilâhi himâyede...
Abdullah, büyüdükçe aklý aþan sýra sýra olaylar.
Rüya âleminde mi yaþýyor, hakikatle mi yüz yüze, nedir bu gördükleri, baþýna gelenler, içinde bulunduðu hal?
Sýrrýný babasý Abdülmuttalip’e açýyor:
– Babacýðým garip vak’alarla karþýlaþýyorum.
– Ne gibi?
– Bir yere gidecek olsam yolda belimden bir nur çýktýðýný ve bunun baþýmýn üstünde toplanarak bulut haline geldiðini görüyorum.
– Seni yakýcý güneþten koruyor...
– Ne zaman, nereye otursam, toprak bana selâm verdikten sonra ilâve ediyor: “Ey Abdullah, haberin var mý, Muhammed aleyhisselâmýn emanetini taþýyorsun!’
– Nuru kastediyor...
– Kurumuþ, hayat izi kalmamýþ bir aðacýn altýnda dinlenecek olsam o kupkuru aðaç az sonra zümrüt gibi yemyeþil oluyor. Biraz uzaklaþýnca geriye dönüp baktýðýmda yine eskisi gibi kurumuþ olduðunu görüyorum. Babacýðým nedir bu hal, ne oluyor; anlamýyorum?
Ey oðlum, sana müjdelerin en güzeli olsun!.. Ýnsanlarýn ve cinlerin efendisi; canlýlarýn ve cansýzlarýn Peygamberi senin canýndan, senin kanýndan dünyaya gelecektir. Anlattýklarýn buna delâlet ediyor. Ben de benzeri birçok fekalâde hâdiseyi yaþadým. Onlar da ayný haberin müjdesiydi. Hayýrlý olsun! Seni bir deðil, bin kere tebrik ederim evlâdým. Sana olan muhabbetim boþuna deðilmiþ...
Abdullah artýk delikanlý.
Ancak o, diðer gençlerden ne kadar üstün.
Ahlâký daha güzel; güzelliði apayrý ve çok farklý. O’nun tavrýnda, O’nun halinde, O’nun güzelliðinde ikinci bir genç bulmak mümkün deðil.
Bu özellikleri aðýzdan aðýza yayýldýkça yayýlýyor. Ýþitenler büyülenmiþ gibi hayran. Padiþahlar, krallar, Abdülmuttalib’ten kýzlarýný Abdullah’a almasý için araya hatýrlý ricacýlar koyuyor. Abdülmuttalibin huzuruna kadar gelen; hatta teklifinde ýsrarlý olanlar bile var.
Abdullah, yirmi yaþýna girdiðinde yüzünün güzelliði öyle arttý ki, görenlere Yusuf aleyhisselâm’ý hatýrlatýyordu.
Alnýndaki nur sanki bir güneþ olmuþtu.
Harikulâde olaylar devam ediyor. Eskaza Abdullah putlarýn yanýndan geçse, onlardan bir ses:
– Ey Abdullah, sakýn bize yaklaþmayasýn! Sen yüksek þan sahibi O emsalsiz insanýn nurunu taþýyorsun. O son Peygamberdir. Bize tapan bedbahtlar O’nun eliyle cezasýný bulacaktýr!..
Peygamber efendimizin dünyaya geleceklerine az zaman kaldýðýný kâhinlerden haber alan Þam Yahudileri, peygamberlik Ýsrailoðullarýndan gidecek diye karayaslara battýlar. Ýçlerinden yetmiþ genç Mekke’ye gidip Abdullah’ý öldürmeden geri dönmeyeceklerine and içtiler ve silahlanýp yola düþtüler... Ne gece dediler, ne gündüz. Hýrsla ve bilene bilene uzunca bir zaman sonra Mekke yakýnýna vardýlar. Pusudalar. Baykuþ gözleri ile çevreyi tarýyorlar. Günlerce býkmadan, yýlmadan, ortaya çýkmadan beklediler.
Bir gün kolladýklarý ân gelip çattý! Ava gitmek için þehir dýþýna çýkan Abdullah iþte þuracýktaydý. Kýlýçlarýný sýyýrýp peþine düþtüler.
O esnada tesadüfen orada avlanan biri daha vardý. Ayný zamanda Abdullahýn akrabasý olan Veheb bin Menaf.
Veheb, yahudileri güneþ vurdukça parlayan kýlýçlarla Abdullahýn peþinde görünce niyetlerini hemen anladý ve arkadaþlarý ile birlikte onlarýn önünü kesmeye karar verdi. Ancak kendileri birkaç kiþi ve hazýrlýksýz; yahudiler kalabalýk ve silahlýydý. Bu sebeple “acaba kavgaya tutuþsak mý, yoksa vaz geçmeleri için dil mi döksek?” diye aralarýnda tartýþýyorlardý ki müthiþ bir ses patlamasý ile ürperdiler. Gök ikiye ayrýlmýþ gibi kopan gürültünün ardýndan yeryüzüne yalýn kýlýç atlýlar iniyordu. Yaðýz atlarýn bu amansýz suvarileri katil niyetli yahudilerin önüne geçilmez sýra daðlar gibi dizilip düþmanýn hamle etmesine bile zaman býrakmadan bir ânda hepsini biçti ve iþleri bitince de lahzada kaybolup gittiler.
Veheb ve yanýndakiler yalnýz donakalmamýþ, nerede ise küçük dillerini de yutmuþlardý. Nice sonra þaþkýnlýklarýný üzerlerinden atarak toparlandýlar...
Abdullah, ormanýn içlerinde olan bitenden habersiz avlanýrken Veheb bin Menaf, düþüncelere dalmýþ olarak Mekke’ye dönüyordu. Bunda bir hikmet olmalýydý. Eþsiz bir güzellik, eþsiz güzel ahlâk ve her bakýmdan seçkin bir genç insan. Bu insanýn tehlike ânýnda korunmasý. Hem de nasýl ve kimler tarafýndan? Gök dehþetli bir gümbürtüyle sanki parçalanmýþ ve âdemoðullarýna benzemeyen yaðýz atlý yiðitler bir anda ortaya çýkarak suikast peþindeki yahudileri göz açýp kapayýncaya kadar yere sermiþ, sonrada sýrlara karýþýp kaybolmuþlardý.
Veheb, þahidi olduðu bu kadar olayýn tesadüf olamayacaðýný bilecek kadar zeki ve akýllýydý. Zihninde bir fikir doðmaya baþladý. Kýzý Âmine’yi bu gence verseydi? Kýzýna denk bir insan Abdullah’tan baþka kim olabilirdi ki?
Hiç kimse! Tereddütsüz hiç kimse!..
Eve vardýðýnda baþýndan geçenleri ve niyetini hanýmýna açtý. Âminenin annesi de Veheb’in görüþündeydi. Abdullah bir tane ve Abdullah baþkaydý. Kýz tarafý vakit geçirmeden tekliflerini Abdülmuttalib’e götürdüler.
Abdülmuttalip, Âmine’nin kusursuz güzelliðini, yüksek ahlâk ve iffetini baþta kendi hanýmý olmak üzere bir çok kimseden iþitmiþti. Devrinin her bakýmdan en seçkin kýzýydý... hanýmý ile görüþüp, oðlu ile konuþtuktan sonra Âmine’yi Abdullah’a almaya karar verdi.
Nikâh, Ebu Talib’in evinde yapýldý; iki genç evlendiler. Peygamber efendimize ait nur, artýk Âmine hatundaydý.
Abdullah, nikâh akdinin yapýlmasý için aðabeyi Ebu Talibin evine giderken yoluna Ümmül Kital isminde bir kýz çýktý. Çok güzel, çok zengin ve âlim bir hanýmdý. Son Resul’e ait iþaretleri kitaplardan okumuþtu. Peygamberimizin babasýnýn alnýnda ýþýl ýþýl yanan parýltýyý görünce bunun Muhammedî nur olduðunu derhal anladý ve Abdullah’tan kendisini zevceliðe kabul etmesini istedi ve þöyle bir teklifte bulundu:
– “Evet” dersen sana yüz deve hediye edeceðime söz veriyorum.
Bütün maksadý Sevgili Peygamberimiz’e “ana” olma eþsiz þerefine kavuþmaktý. Ama civan delikanlý, Amine ile evlenmiþ; nur, þimdi O’nun alnýnda parlamaya baþlamýþtý.
Þam valisinin Fatýma, isminde bir kýzý vardý. Bu kýzcaðýz da çok okumuþ, ilim sahibi biriydi. Ýþaretlerden en son peygamberin geliþinin yakýn olduðunu anladý. Bu yüzden Þam’dan Mekke’ye gitti ve Abdullah’ýn alnýnda Muhammedî nuru görünce O’nunla dünya evine girmeye niyetlendi. Abdullah Âmine ile evlenmiþti. Fatýma, Abdullah’la karþýlaþýnca:
– Ey Abdullah! Teptiðim bunca yol ve çektiðim onca zahmet Muhammedî nura sahip olmak içindi. Fakat kader böyle takdir edilmiþ. Ýsteðime kavuþamadým. Þimdi Þam’a avdet ediyorum. Dilerim belâlardan ýrak mes’ud bir hayat süresin, dedi ve üzüntü ile Mekke’yi terk ederek yine geldiði yollara düþtü.
Abdullah’la evlenmediði için kedere kapýlan sadece bu iki kýzdan ibaret deðildi. O’nun evlendiðini haber alan iki yüz kýzýn kahrýndan öldüðü, bir o kadarýnýn da hastalanýp yataklara düþtüðü söylenir.
Abdullah’ýn, düðün günü hem arafeye hem de Perþembeyi Cumaya baðlayan geceye isabet ediyordu. Düðün sebebi ile melekler göklerde þenlikler yaptý. Cebrail aleyhisselâm, yeryüzüne inerek Kâbe üzerine yeþil bir bayrak dikti. Ve:
– Ýnsanlarýn en hayýrlýsý ve peygamberlerin efendisine ait nur, Âmine Hatuna geçti. O, yakýnda doðacaktýr, diye dört bir yana seslendi.
Melekler düðünü þenlikle karþýlar, kurtlar, kuþlar birbirine müjde verip tebrikleþirken üzülen biri vardý; lanetlenmiþ bir mahluk... Ýblis. Peygamberimiz anne karnýna düþünce Ýblis, öyle üzüldü öyle üzüldü ki gamdan simsiyah olan yüzü ile dað, deniz demeden dolaþtý durdu. Nihayet bitkin ve ümitsiz bir halde Ebu Kubeys daðýnýn dibine çöktü ve feryatlarla evlâtlarýný yanýna çaðýrdý:
– Ey oðullarým, dedi. Biz bundan sonra iflah olmayýz. Sonumuz geldi. Zira canlý-cansýz her þeyin peygamberi olan Abdullah’ýn oðlu Muhammed,anne rahmine düþtü. O, Peygamber olunca putlarý kýrarak, zulmü yýkýp, adâleti getirecek, dünyayý mescidlerle donatýp imâný yayacak, küfrü yok edecek, hayýrlý iþler yapacak, iyiliði emredecek, yolunda gidenler saadete erecektir.
Ýblis, hüngür hüngür aðlayarak þeytanlara anlatmaya devam ediyordu:
– O’nun ümmeti yiyip içmeye besmele ile baþlar ve bitirirler. Birbirlerine nasihat eder, emri mâruf ve nehyi münkeri býrakmazlar. Bu þartlarda onlarý doðru yoldan saptýrma þansýmýz kalmamýþtýr, diyerek saçýný baþýný yolmaya baþladý.
Bir þeytan:
– Ey efendimiz, kendinizi bu kadar hýrpalamayýn. Vaziyet o kadar ümitsiz deðil. Âdem Peygamberden bu güne kadar insanlarý nasýl aldattýksa yine öyle çalýþýr ve Ümmeti Muhammedi de yoldan çýkarýrýz diye görüþ belirtti.
Baþ þeytan Ýblis:
– Hayýr! dedi, az evvel saydýðým meziyetleri sebebi ile siz onlara yaklaþamaz kendilerini aldatamazsýnýz. Çünkü bu ümmetin mensuplarý kendi dindaþlarýný herhangi bir yanlýþ hareketlerini gördüklerinde ikaz eder ve doðru yola çekerler.
Az evvelki þeytan:
– Fakat efendimiz, diye tekrar söze baþladý. Fakat biz, onlara cimrilik, çekememezlik, birbirlerinin malýna mülküne saldýrma ve benzeri kötü duygu ve arzular aþýlarýz. Böylece onlar da bizim avcumuzda istediðimiz gibi hareket ederler...
Bu sözler, Ýblisi rahatlattý. Oðullarýna teþekkür etti. Ümitle daðýldýlar.
Abdullah’la Âmine’nin düðünlerinin olduðu ertesi sabah bütün putlarýn yüz üstü yere düþtüðü; tahtlarýn devrildiði görüldü...
ALINTI