Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
Zemzem kuyusu By: sidretül münteha Date: 08 Kasým 2010, 17:34:12
Zemzem Kuyusu



Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah

Mekke ve çevresinin idaresi Ýsmail aleyhisselâm’ýn vefâtý ile oðlu Sâbit’e kaldý. Sâbit’in ölümünden sonra halk arasýnda bölünmeler meydana geldi. Mücadeleler Cürhümiler kabilesinin üstünlüðü ile bitti. Ancak bir zaman sonra iktidara karþý hoþnutsuzluklar baþladý. Zira, bu kabilenin sorumlularý, adâleti ve tarafsýzlýðý terkederek zulme sapmýþtý. Milletin malýný bile elinden almaya kalkýþan Cürhümilerden dolayý gün geldi þikâyet ve feryatlar ayyûka çýkmaya baþladý. Haksýzlýklar dayanýlmaz ölçülere varýnca; Ýsmail Peygamber nesli, tekrar derlenip toparlandý ve yapýlan bir savaþta Cürhümileri maðlup etti. Yenik taraf, aman dileyince eþyalarýný alýp asýl vatanlarý olan Yemen’e gitmelerine izin verildi... ancak iþ baþýnda iken zulüm yapan ve bu yüzden beddua alan bu kabile mensuplarý, az bir zaman sonra bulaþýcý bir hastalýða yakalanarak teker teker ölüp gittiler.

Cürhümîler, aman dileyip beldeyi Ýsmail Peygamber soyuna teslim etmeden hemen önce ve son ân ve son dakikada huylarý îcâbý bir kötülük iþlediler. Yabancý devletlerden birinin hediye ettiði altýn bir ceylan heykeli ve kýlýç, kalkan, gürz, zýrh... gibi Kâbe hazinesine mahsus kýymetli eþya nâmýna ne var ne yoksa hepsini zemzem kuyusuna doldurdular ve aðzýný taþ toprakla kapatarak yerini belirsiz hale getirdiler. Herhalde dönüp Mekke’yi geri alacaklarýný düþünüyor ve bu sebeple hazinenin ele geçmemesi için böyle hareket ediyorlardý.

Ýsmail aleyhisselâm evlâdý, nihayet Mekke ve civarýnda hükümran oldu ama hafýzalardan silinen billur sulu zemzem kuyusu kaybolup gitti. Mekke ve Kâbe, asýl sahiplerine dönmüþtü.. Þifa pýnarý zemzem ise kimbilir kaç yýl gözlerden saklý, besmeleli mü’min aðýzlara hasret, için için kaynayýp duracaktý?

Cürhümîlerin yýðdýðý taþ, toprak senelerin geçmesi ile katmerleþti ve altta kalan ilâhi armaðaný gözlerden büsbütün sakladý. Bu þartlarda canlara can katan zemzemin yerini bulmak mümkün deðildi... yalnýz bu imkânsýz zannedilen aklýn çerçevelediði sebep-sonuç münasebetine göre. Ya aklý aþan sebepler, aklýn kavuþamadýðý bölge?.. Allah, isterse hangi imkânsýz gerçekleþmez ki?


Zaman bir müjdeye, toprak, sökmesi yakýn bahtlý þafaða hazýrlanýyordu... Mekân, ilâhi fermanla, gelmekte olan “Adý güzel kendi güzel Muhammed” aleyhisselâm için yeniden donatýlýyordu...

– Ey Abdülmuttalib, kalk ve zemzem kuyusunun üzerinde taþ toprak ne varsa kaldýr!...

 

Peygamberimizin dedesi Abdülmuttalib, Kâbe’ye komþu olan evinde uyurken bu hitap üzerine yataðýndan korku ile doðruldu. Bir müddet gördüðü rüyanýn ne mânâya geldiðini sökmeye çalýþtý; fakat bir þey anlamadan yeniden uyudu. Anca rüyâdaki ses, emri tekrarladý. Yine uykudan sýçradý. Zihninde izaha kavuþturulamayan sorular birbirini takip ediyordu.. Buna raðmen uyumaktan baþka çaresi yoktu. Ses, emri üçüncü defa verince gördüklerini yorumlatmak için kalkýp Kureyþ’in tanýnmýþ tâbircilerine gitti ve olanlarý anlattý. Bu kiþiler:

– Rüya rahmanî ise yine görürsün, dediler.

Ardýndan bir iki gün geçtiði halde Abdülmuttalib, o garip rüyâyý bir daha göremedi. Bundan dolayý merak ve üzüntüsü günden güne artýyordu: 

– Acaba rüya rahmanî miydi, deðil miydi?

Zihnini günlerce bu soru meþgul etti. Nihayet bir gün rüyayý gördüðü odada uykudan önce ellerini kaldýrarak:

– Ey merhametli Allahým! Bu rüyanýn sýrrýný neler yapmam gerektiðini bana bildirmeni diliyorum, diyerek can evinden yalvardý ve az sonra uyuya kaldý. 

Abdülmuttalib’in isteði, bütün zamanlarýn ve bütün mekânlarýn en üstününün hürmetine kabul olmuþtu. Ýþte ayný ses...

– Ey Abdülmuttalib kalk ve zemzem suyunu ortaya çýkar!

Abdülmuttalib:

– Zemzem suyu nedir?

– Cebrâil’in ayaðýný vurduðu yerden çýkmýþtýr. Peygambere ait mucizedir. Dünyanýn dört tarafýndan gelecek hacýlara yetecek kadar bereketlidir. Zemzem’den içen susuzlar kanar, açlar doyar, hastalar iyileþir.

– Kuyunun yerini bulmam için bir iz, iþaret var mý?

– Mescid-i Haram’a yakýn iki put vardýr. Kâfirler, bu putlar uðruna hayvan kestiklerinde iþkembesini çukurca bir yere dökerler. Sen orada iken kýrmýzý gagalý bir karga gelecek ve iþkembe artýklarýný yemek için topraðý gagalayacaktýr. Az sonra gagalanan yerin altýndan bir de karýnca yuvasý çýktýðýný göreceksin... Ýþte orasý zemzem kuyusunun aðzýdýr.

Sabah olduðunda Abdülmuttalib, doðruca putlarýn bulunduðu yere gitti. Biraz sonra puta tapanlar gelip tanrýlarý için kurban kestiler ve iþkembe ve barsaklarý rüyâda tarif edilen yere attýlar. Derken kýrmýzý gagalý karga göründü ve yeri gagalamaya baþladý; az sonra karýnca yuvasý da ortaya çýktý. Her þey aynen rüyâdaki gibi gerçekleþmiþti. O halde olanlar hayýrlý ve rüyâ doðru idi.

Oradakiler uzaklaþýnca sevgili Peygamberimizin sevgili dedesi, rüyada söylenen yeri kazmaya baþladý.

Kazý iþi biraz ilerlemiþti ki haberi alan Kureyþli müþrikler oraya koþtu:

– Biz, taptýðýmýz putlarýn yanýna kuyu kazdýrmayýz! diyerek Abdülmuttalib’e mâni olmak istiyorlardý. Bir sürü münkir içinde kalan Abdülmuttalib, yaptýðý iþin büyüklüðünü anlatmaya çalýþýyordu:

– Bu, öyle her hangi bir kuyu deðildir. Bu, ilâhi kýymet taþýyan suya “Zemzem” denir. Ýsmail Peygamberin yâdigârýdýr.

Putperestler, fena diþ biliyorlardý. Ne var ki kaba kuvvet gösterileri sökmedi; Kureyþ’in bu soylu insanýný bir adým þöyle dursun, bir ayak boyu geriletemediler. Bunun üzerine kuyuya ortak olmak istediler; bu teklifleri de reddedildi.

– Öyle ise, dediler, ünü bütün ülkeleri tutmuþ aklý ve ilmi hepimizce kabul edilen Þam kâhinine gidelim; ihtilafýmýzý anlatalým, vereceði karara her iki taraf da uysun!

Abdülmuttalib, bu hal tarzýna “peki” dedi. Bunun üzerine her kabileden bir temsilci ve Peygamber efendimizin dedesi develere binerek Þam yoluna düþtüler... Mevsim yaz, hava sýcak. Güneþ, kavurdukça kavuruyor. Çöller, avýný yutmaya hazýr alev dilli ejderha.

Þam yolcularý bu manzarada kum denizlerini aþmaya çalýþýyor. Ne var ki geride kalan mesafelerle beraber su ve her türlü serinletici nesne tükenmiþtir. Nihayet öfkeli çöller bu cür’etli yolcularý teslim aldý.

Dermansýz kalan dizler çözüldü ve olduklarý yere külçe gibi yýðýldýlar. Saniyeler, saat gibi uzun ve geçmeyen cinsten. Sadece dudaklar deðil, belki diller de yol yol çatlamýþ. Kimsede suya dair bir ümid yok. Olmasý da mümkün deðil.

Ancak bu halde ne vakte kadar beklenecektir?

Abdülmuttalib:

– Böyle durmakla elimize hiç bir þey geçmez! Az daha gidelim. Rabbimden ümidli olalým; olur ki su buluruz, dedi.

Çökmüþ olan develere nerede ise sürünerek bindiler. Hayvanlarýn sýrtýnda bile zor duruyorlardý. Henüz hareket etmiþlerdi ki, o þanslý dedenin devesinin ayaðý bir taþa takýldý ve yerinden söküp attý... tablo inanýlacak gibi deðildi. Devenin çýkardýðý taþýn yuvasýndan tatlý ve serin bir su akýyordu.

Sudan kana kana içip kablarýný doldurdular ve ölümün eþiðinden yeniden hayata döndüler. Bir farkla ki kabile temsilcileri sadece hayata dönmemiþ, ezik ve mahcup olarak Þam yolundan da geri dönmüþlerdi.

Bu inanýlmaz vak’ayý hep birlikte yaþayan yol arkadaþlarý Abdülmuttalib’e:

– Ey Abdülmuttalib, o kuyuyu kazmak senin hakkýndýr. Bunu geç de olsa anladýk. Kimse mâni olamaz. Dönelim herkes iþine baksýn! Demek zorunda kaldýlar ve hep beraber Mekke’ye geldiler.

Abdülmuttalib, kuyuyu kazmaya, kaldýðý yerden devam etti. Zemzem kuyusunu tekrar ortaya çýkarma iþinde yalnýz oðlu Hâris’ten yardým görüyordu. Bu sebeple Cenab-ý Hak’tan Hâris’ten baþka kendisine on oðul daha vermesini diledi:

......

Abdülmuttalib’in bu duasý kabul olmuþ erkek evlat sayýsý zamanla onbiri bulmuþtu.

Oðullarý ile beraber kuyuyu kazan Abdülmuttalib, yýllar sonra zemzem suyunu ve Cürhümilerin kuyuya doldurduðu hazineyi buldu. Kureyþliler bu defa da:

Kuyu, dedelerimizin mirasý; içinden çýkanlar bizimdir, diye direttiler.

Abdülmuttalib:

– Siz bu kuyuyu kazarken bana yardým etmeyip bilakis zorluk çýkardýnýz. Þimdi hangi hakla mirasçýlýk iddia ediyorsunuz? diyerek onlarý azarladý ve ilâve etti, bununla beraber, “Kur’a çekelim, hangi mal kime çýkarsa onun olsun” dedi.

Kýlýç, kalkan gibi savaþ malzemelerini bir tarafa, altýn ceylaný bir tarafa ayýrdýlar ve Kâbe-î Þerîf, Kureyþliler ve Abdülmuttalib adýna kur’a çektiler.

Altýn Ceylan Kâbe’ye, harp aletleri Abdülmuttalib’e çýktý. Kureyþlilere bir þey isabet etmedi.

Altýn ceylaný Kâbe kapýsýna astýlar; uzun yýllar, kapýda asýlý kaldýktan sonra bir gece Ebû Lehep sarhoþ iki arkadaþýyla gelip heykeli çaldý ve götürüp sattý.

Zemzem kuyusunu bulmak Abdülmuttalib’in þan ve þerefini daha da yükseltmiþti.

Zaman, ýrmaklar misali büyük müjdeye doðru akýyordu.


ALINTI


radyobeyan