Sizden Gelenler( Aile Hayatý )
Pages: 1
Huzurlu bir ailenin temelleri By: sidretül münteha Date: 03 Kasým 2010, 13:07:18
Huzurlu Bir Âilenin Temelleri


 - Efendim, bu sohbetimizin mevzuu, âile yuvasýnýn kurulmasý hakkýnda olsun istiyoruz. Evveliyetle Ýslâm'da âilenin mevkii nedir?
   - Ýslâm, âileye çok büyük bir ehemmiyet atfeder. Âileler cemiyetin tohumlarý mesabesindedir. Tarihî bir gerçektir ki; saðlam temeller üzerine inþaallahâ edilen âileler, cemiyet yapýsýný koruyup güzelleþtirirken; bozuk münâsebetlerle veya yanlýþ þekilde kurulmuþ yuvalar cemiyeti çökertir.
   Bu açýdan Ýslâm, koyduðu muhabbet ve hak ölçüleri itibarýyla mes'ud ve dengeli bir âile yapýsý tesis eder. Yâni âile ile, huzur ve seâdeti hedefler. Öyle ki:
   "Kiþinin cenneti evidir…" buyurulmuþtur.
   Böyle bir yüksek anlayýþ ve yapý da, elbette yüksek ölçü ve muhabbet üzerine meþru temeller ile mümkün olacaðýndan Ýslâm, iþe nikâh gibi ulvî bir ahidleþme ile baþlar. Yâni her iki tarafýn Allâh huzurunda birbirlerine Allâh adýna belirli sözleri vermelerini þart koþar. Eskilerin ifadesiyle: "Nikâhta keramet vardýr." denilmesi, mes'ud ve huzurlu bir âilenin tesisinde nikâhýn ehemmiyeti için kâfî bir ifadedir. Çünkü nikâh dýþý beraberlikler, hem insan rûhu hem de cemiyet açýsýndan sadece bir hüsran ve çöküþtür.
   - Efendim nikâh mevzuunu biraz daha açabilir misiniz?
   - Nikâh demek, insan fýtrat ve haysiyetini korumak demektir. Ýslâm dîni; nikâha, nesil yetiþtirmeye, evlât terbiyesine, âilenin muhâfazasýna, insanlýk haysiyetinin korunmasý için çok ehemmiyet vermiþtir.
   Öyle ki, bu saâdete suikastta bulunan "zina" fiili en aðýr bir cürümdür. Zîrâ o çirkin hâl; nikâh meþrûiyetine çýlgýnca bir saldýrýþ, nesle gaddarâne bir darbedir.
   Nikâh gibi bir saâdet dünyasýný, fuhþun murdarlýðýna deðiþtirmek kadar ahmaklýk ve cehâlet olamaz.
   Fazîletli bir millet ve memleketin sokaklarý rezâlet akýþlarýna tahsîs olunamaz. Meydanlar ahlâksýzlýðýn harman olduðu yerler deðildir.
   Ýlâhî bir hakîkattir ki:
   Cenâb-ý Hakk vahdâniyyeti kendisine münhasýr kýlmýþ, bütün mahlûkâtý çift olarak halketmiþtir. Aralarýna da cezb ve incizâb kanunu koyarak maddî ve mânevî kemâli, birbirleriyle bütünleþmelerine baðlamýþtýr. Hiç þüphesizdir ki, eþref-i mahlûkât olan insanda fýtrî olan muhabbet temâyülü, ilâhî aþka yükselmenin ilk kademesini teþkîl eder. Bu itibarla Allâh Teâlâ, vermiþ olduðu bu ulvî mertebenin muhâfaza edilmesi ve insan neslinin temiz ve mübârek bir þekilde devamý için âile hayatýný zarûrî kýlmýþ ve nikâhý emretmiþtir.
   Cemiyet ahlâkýný muhâfazada en müessir âmil, nikâh olduðu için Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem-, onun zorlaþtýrýlmamasý husûsunda ümmetini îkâz ederek:
   "Nikâhýn hayýrlýsý, külfetsiz olandýr." (Ebû Dâvud, Nikâh, 32) buyururlar.
   Nikâha külfet getiren baþlýk parasý, süt hakký, yüz görümlülüðü ve benzeri âdetler, bâtýl uygulamalardýr ki, câhiliye devri kalýntýlarýdýr.
   Muhyiddîn-i Arabî -kuddise sirruh- Hazretleri, nikâha teþvik edip evlenenlere yardýmcý olmanýn fazîleti hakkýnda þöyle buyurur:
   "En üstün sadaka-yý câriye, evliliðe vesîle olmaktýr. Zîrâ onlarýn neslinden gelen kimselerin yaptýklarý her iyilikten vesîle olana da bir ecir vardýr."
   Çünkü Hazret-i Âdem -aleyhisselâm- ve Hazret-i Havvâ vâlidemizle cennette baþlayan âile hayatý, Allâh'ýn takdîr ettiði izdivaç kanunu ile Âdemoðullarýna intikâl etmiþ, Ýslâm dîni ile ebedîleþmiþtir. Gerçekten Ýslâm dîni, koyduðu kâidelerle âile hayatýna cennet huzûru ve dâimî bir baharýn rahmet semâsý olmuþtur. Bu seâdete nâil olabilmek için, nikâh ve izdivaç kanunu ile birer Âdem ve Havvâ manzarasý sergilemek, onlar gibi Allâh muhabbeti ve takvâ yolunda kaynaþmak ve âdetâ tek can ve tek nabýz hâline gelebilmek zarûrîdir.
   Nikâh ile iki yabancý kiþinin hayret verici þekilde kaynaþmasýnda, akýllarý dehþet içinde býrakacak ince dersler ve hikmetler gizlidir. Ana-Baba ocaðýndan ayrýlan iki yabancý gencin, ALLAH'ýn, aralarýna lutfettiði muhabbet ve merhametle birbirlerine gönüllerini baðlamasý, hatta ayrýldýklarý ana-baba yuvasýný gölgede býrakacak samîmi bir câzibe içinde yaþamalarý, ne ulvî bir tecellîdir ve üzerinde derin derin tefekkür edilecek ne kudsî bir derstir.
   Cenâb-ý Hak, nikâhý ümmet-i Muhammed üzerine bereket eylemiþ; kitab ve sünnet gölgesi altýndaki bir izdivacý hayatýn dünyada seâdet cenneti kýlmýþtýr. Allâh Teâlâ buyurur:
   "Kaynaþmanýz için size kendi (cinsi) nizden eþler yaratýp aranýzda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varlýðýnýn) delillerindendir. Doðrusu bunda, iyi düþünen bir kavim için ibretler vardýr." (er-Rûm, 21)   Hâsýlý nikâh peygamberlerin yolu, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in sünneti, neslin baharý, erkek ve kadýnýn þeref ve edebi, namus ve iffeti kal'asý, insanýn yaratýklardan imtiyâzýdýr.
   - Efendim, nikâh ve âile kurmanýn bereketi, yuva kuracak kimselerin biraz da birbirlerine uygun fýtrat ve yaþayýþa sahip olmak gibi hususlara da dikkat etmelerine baðlý olduðu mâlûm. Bu hususta zevc ve zevce birbirlerini seçerken öncelikli olarak nelere dikkat etmelidir?
   - Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyurur:
   "Kadýn dört þey, yâni malý, güzelliði, soy-sopu ve dindeki kemâli için nikâhlanýr. Siz dindar olanýný tercih ediniz ki, elleriniz hayýr görsün!.." (Buhârî, Nikâh, VI. 123; Müslim, Radâ, 53)
   Yuvayý yapan diþi kuþ olduðu gerçeðinden hareketle evlenilecek bir hanýmda aranmasý gereken hususu iþaret eden bu hadîs-i þerîf, evlenilecek bir erkekte aranmasý îcâb eden hususu da ihtivâ etmektedir. Çünkü her mü'min için takvâdan sonra en kýymetli nasip, izdivac eylediði kimsenin amel-i sâlih sahibi olmasýdýr. Sâlih erkek, huzur sarayýnýn sarsýlmaz direði; sâliha kadýn da, seâdet bahçelerinin en kýymetli tezyînâtýdýr. Bu hakîkat hadîs-i þerîfte þöyle ifade buyurulur:
   "Kiþinin yüceliði dîninde, mürüvvet ve þerefi aklýnda, soy-sop güzelliði de (nikâhla korunan) ahlâkýnda gizlidir."
   - Efendim, toplumumuzda evlenecek þahýslar niþanlýlýk denilen bir devre geçiriyorlar. Bu esnada birçok problemler de yaþanýyor. Niþanlýlýk devresinde iki tarafýn; gezme, birbiriyle konuþma vs. gibi mevzularda dikkat edeceði hususlar nelerdir?

   - Yukarýdan beri anlatmaya çalýþtýðýmýz, âilenin sýhhatli ve sarsýlmaz bir yapýda kurulmasý hususudur. Dolayýsýyla âileyi düzgün ve doðru temeller üzerine kurmak, sadece niþanlýlýk devresi deðil baþtan sona her safhada ilâhî ölçü ve denge içerisinde hareket etmeye baðlýdýr. Ancak maalesef zamanýmýzda birtakým niþanlýlýk devrelerinde, sanki evlilik gerçekleþmiþ gibi davranýldýðýndan birtakým hatâlar ve týkanmalar, tamir edilemez gönül yaralanmalarý görülüyor.
   Ýfade etmelidir ki, söz kesme ve niþan safhasý, iki tarafýn birbirine söz vermesinden ibârettir. Bu safha, nikâh safhasý gibi deðildir. Ýki taraf da birbirine mahremdir. Bu yüzden haram ve helâl hududuna dikkat etmek gerekir. Birbiriyle niþanlanmýþ, ancak nikâhý kýyýlmamýþ iki tarafýn, tenhâ yerlerde baþ baþa bulunmalarý, lüzumundan fazla konuþmalarý ve beraberlikleri uygun deðildir.
   Bu hususta Ýbn-i Abbas'ýn þu rivâyetini hatýrlatmak isterim:
   Cenâb-ý Hakk, Havvâ vâlidemizi, Hazret-i Âdem'in sol kaburga kemiðinden yarattý. Âdem -aleyhisselâm- o esnâda uyumaktaydý. Uyanýp yanýnda bir filiz gibi Havvâ'yý görünce, kalbi ona aktý ve elini uzattý. Melekler haykýrdý:
   "-Yâ Âdem, dokunma ona!.. Henüz nikâhýn kýyýlmadý!.."
   Bundan sonra Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ'nýn nikâhlarý kýyýldý. Mehrin þartý da, üç kere Hazret-i Muhammed Mustafâ'ya salevât-ý þerîfe getirmek sûretiyle tahakkuk etti. Bu, Allâh huzûrunda ve Muhammedî hakîkat önünde ilk nikâhýn baþlangýcý oldu. Böylece nikâh, Hazret-i Muhammed Mustafâ'ya salevât ile ulvî bir mânâ kazandý. Rahmet, bereket ve feyiz tecellîleri ile doldu.
   - Efendim, düðün hakkýnda ne söylemek istersiniz?
   - Düðünler, zarafet ve nezaket içinde olmalýdýr. Her türlü israf, gösteriþ ve âlâyiþten uzak durulmalý, mütevâzý bir merâsim yapmalýdýr.
Hele gayr-i þer'î birtakým yanlýþ hareketler ve âdetlerle izdivâç gibi mübârek teþebbüse kötü bir baþlangýç yapmak, hüsran kapýsýný aralamaktýr. Ancak yüce Allâh'ýn hükümlerine baðlý ve ahlâk kâidelerine uygun nikâh meclisleri, mübârektir ve duâlarýn makbûl olduðu mekânlardýr.
   Ancak kadýn-erkek ihtilâtý olmamak kaydýyla, yâni kadýnlarýn kendi aralarýnda erkeklerin de kendi aralarýnda yapacaðý meþrû eðlencelere cevaz verilmiþtir.
   Diðer taraftan verilecek düðün yemeði olan velîmeye garib ve kimsesizler de çaðýrýlmalýdýr. Zîrâ Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- bu hususta þöyle îkâzda bulunur:
   "Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çaðýrýlmadýðý düðün yemeði ne fena bir yemektir." (Buhârî, Nikâh 72; Müslim, Nikâh 107. Ayrýca bk. Ýbni Mâce, Nikâh 25)
   Bilmeli ki, ümmete zayýflarýn duâsý sebebiyle yardým edilmektedir. Dolayýsýyla garip ve fakirler velime yemeðine bilhassa davet etmelidir. Zîrâ Mûsâ -aleyhisselâm- Cenâb-ý Hakk'a ilticâ etmiþ:
   "-Yâ Rabbî! Seni nerede arayayým?" diye sormuþtu.
   Allâh Teâlâ da ona:
   "-Beni kalbi kýrýklarýn yanýnda ara!" buyurdu.
   Bu itibarla gönlü yaralý ve garip kimselerin niyazlarý müstecâbdýr. Onun için daima onlarýn duâlarý alýnmalýdýr. Ayrýca sâlih ve sâliha kimselerden hayýr-duâlar almak da ihmal edilmemelidir.
   - Efendim, genç evli erkek ve hanýmlarýn âile yuvasýnýn sýhhati açýsýndan dikkat edeceði hususlar nelerdir?   - Ýyi bilmek gerekir ki, milletler, erkekleri ile terakkî eder; Fakat kadýn bu terakkîyi tamamlar. Erkeksiz terakkî olmadýðý gibi, kadýnsýz terakkî de noksandýr. Kadýnýn kemâli ile memleket yükselir; onun alçalmasý ile millet sukut eder. Târihimiz bu hâlin en müþahhas misâlidir.
   Ýnsanýn gerçek þahsiyet ve kimliði en bâriz bir þekilde âile yuvasýnda ortaya çýkar. Bu yuva içinde ihsân duygusunu gerçekleþtirici hal ve davranýþlar olursa, âile manevî bir seviye ve rûhâniyet kazanýr. Peygamberler ve velîlerin âile hayatýndan hisseler alýnýr.
   Âile seâdeti, iki tarafýn, karþýlýklý haklarýna saygýlý olmalarý ve bu saygýyý muhabbetle perçinlemelerine baðlýdýr.
   Âile seâdetinin te'sîsi husûsunda âyet-i celîlelerdeki "ittekû" ifâdelerinin ihtivâ ettiði "takvâ" pýnarýndan nasîb alabilmek çok mühimdir. Zîrâ târihten beri þu dünyâ, kadýn hukûkuna riâyetin bereketiyle cennet, riâyetsizliðin kötü âkýbetiyle cehennem hâline dönmüþtür. Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem- Efendimiz, kadýn haklarý husûsunda vedâ hutbesinin bir bölümünde þöyle buyurmaktadýr:
   "Ey insanlar! Kadýnlarýn haklarýna riâyet ediniz! Onlara þefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkýnda Allâh'tan korkmanýzý tavsýye ederim. Siz kadýnlarý, Allâh emâneti olarak aldýnýz; onlarýn namuslarýný ve iffetlerini Allâh adýna söz vererek helâl edindiniz!" (Sahih-i Buhârî Muhtasarý, X. 398)
   Bu itibarla hanýmlarýn, ev tanzîmi ve sâlih bir nesil yetiþtirmek yolunda evladlarýnýn ahlâkî yapýlarý ile meþgûl olmalarý yerine, hanýmlýklarýna, müstesnâ fýtratlarýna zýd iþlere yönlendirilmeleri, mantýk, iz'ân ve îmâna sýðmaz. Çünkü âiledeki huzûr ve seâdet, kadýndaki ve erkekteki istîdatlarýn yerli yerince kullanýlmasý ve korunmasýyla elde edilebilir.
   Evlilik, Ýslâm'ýn, üzerinde çok hassas bir þekilde durduðu maddî ve mânevî iki yönlü ulvî bir müessesedir. Dolayýsýyla bu ulvî müessesenin te'sîsi husûsunda son derece ciddiyet ve dikkat sahibi olmak zarûrîdir. Aksi hâlde izdivâcý basit bir beraberlikten ibâret zannederek oluþturulan âile yuvalarý, arþ-ý âlâyý titreten hâdiseler olarak ifâde edilen yersiz boþanmalarla neticelenmektedir. Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- buyururlar:
   "Evleniniz, boþanmayýnýz!.. Zîrâ boþanma dolayýsýyla arþ titrer..." (Muhtâru'l-Ehâdîsi'n-Nebeviyye, 228)

   Hele zevk ve eðlence için kadýn boþamak, hesap ve azâbý büyük bir cürüm ve zulüm olup merdûddur. Bu da, Hakk'ýn aslâ afvetmeyeceði kul hakkýný yüklenip helâk ve hüsrâna doðru gaflet dolu adýmlarla yürümektir.
   Bu hâlden korunmak ise, hiç þüphesiz kadýn ve erkek kýymetlerinin muhâfazasý ile elde edilecek bir seâdetle mümkündür. Hayat arkadaþlarýnýn mesud günleri; ince ve derin hatýralar, samîmî neþeler, refah, huzur ve lezzet, hep ilâhî ölçüler gölgesinde temin edilir. Bu da, her iki tarafýn Hakk'a kul olarak birbirlerine karþý sadâkat ve samîmiyetleri ile tecellî edecektir. Hadîs-i þerîflerde buyurulur:
   "Bir kimse geceleyin hanýmýný uyandýrýr da beraberce veya her biri kendi baþýna iki rekat namaz kýlarlarsa, Allâh'ý çok zikreden erkekler ve Allâh'ý çok zikreden kadýnlardan yazýlýrlar." (Ebû Dâvûd, Tatavvû 18, Vitir 13)
   "Geceleyin kalkýp namaz kýlan, hanýmýný da kaldýran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandýran kimseye Allâh rahmet etsin! Ayný þekilde geceleyin kalkýp namaz kýlan, kocasýný da uyandýran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçýran kadýna da Allâh rahmet etsin!" (Ebû Dâvûd, Tatavvû 18, Vitir 13)
   Bu hadîs-i þerîflerden anlaþýlan nükte þudur ki; kýsaca âile saâdeti:
   1. Ýki taraf arasýnda samimiyet,
   2. Birbirini takvâya teþvik gibi iki büyük düstura baðlýdýr.
  Ey Rabbimiz! Bizlere ve âilelerimize, sana kulluk ve tâat üzre hoþnud olacaðýn bir takvâ hayatý nasîb eyleyip hânelerimizi lutuf ve seâdet cenneti eyle! Binbir isyan ve gaflet amellerinin tutuþturduðu azâb cehennemi eyleme!
   Âmîn!..


Osman Nuri Topbaþ


radyobeyan