Huzur kendi elimizde By: sidretül münteha Date: 03 Kasým 2010, 13:04:14
Huzur Kendi Elimizde
Ýçinde yaþadýðýmýz þartlar hepimizi zorlayan ve dînî yaþantýmýzý etkileyen bir hâl almýþtýr ne yazýk ki. Her geçen gün âile yuvalarý daðýlmakta, bazý kýymetli husûsiyetlerin deðeri takdir edilememektedir. Bugün bir þeyler yapmazsak bizden sonraki nesiller hassâsiyetlerini ve önceliklerini takdir etmekten çok uzakta olacaklar.
Evimizin huzûrundan ve geçiminden büyük oranda mes'ul olan biz hanýmlar, evliliðe kutsal bir vazîfe þuûruyla bakmalýyýz. Husûsiyetle evliliðin en ince noktasýna kadar üzerinde durmalý ve gâyet titiz davranmalýyýz.
Özellikle yirmi yaþýn altýndaki evlenecek kýzlarýmýz daha farklý bakýyorlar evliliðe. Birbirlerinin haklarýný ve mes'uliyetlerini tam bilmiyorlar bu yaþlarda. Sadece toz pembe bir hayat olarak düþünüyorlar evliliði.
Sevgi, saygý, güven, anlayýþ, fedakârlýk, paylaþma, sabýr, deðer verme ve buna benzer üstün ahlâkî meziyetler, evliliðe ilk adýmý atarken biz hanýmlarýn dikkate almalarý lâzým gelen hususlardýr. Bu saydýklarýmýz içinde özellikle "sevgi, evin sað direði; saygý, evin sol direði; güven ise evin çatýsý gibidir"
Nasýl ki, bir ev direkleri olmadan ve çatýsýz bir þeye benzemiyorsa sevgisiz, saygýsýz ve güvensiz de bir yuva kurulamaz! Yâni bir yuvayý saðlama almak için birtakým maddî unsurlarýn yanýnda mânevî husûsiyetler de gereklidir.
Evlenecek çaða yeni gelmiþ gençler sanýrlar ki hayat, sadece hislerle sürüp gider. Halbuki evlilikte hislerin etkisi kýsa zamanda geçer. Taraflarýn meziyetleri, mizaçlarý, bilgi ve becerileri çýkar ortaya. Ýþte ömür boyu sürüp gidecek gerçekler bu ayrýlmaz mizaç ve alýþkanlýklardýr.
Sabýr olmadan huzurlu bir âile hayatý olamaz. Bazen bir tarafýn öfkesi, hiddeti, havayý gerginleþtirebilir. Bundan dolayý Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-, âile hayatýnda sabra bilhassa dikkat çekmiþtir. Hazret-i Ali -radýyallâhu anh- da sabrýn ehemniyetini þöyle anlatmaktadýr:
"Baþýn, bedendeki yeri, sabrýn îmândaki yeri gibidir. Çünkü baþý olmayanýn bedeni, sabrý olmayanýn da îmâný olmaz."
Âile hayatýnda kadýn ve erkek duygulu ve neþeli hareket etmelidirler. Hassas davranmalý ve birbirlerinin acý ve üzüntülerine ortak olmalýdýrlar.
Takvâ sâhibi olmak ne güzeldir. Buna sahip olan kiþi evlilikte, sevgiyi, saygýyý, güveni daha iyi yaþar.
* * *
Ebû Müslim Havlânî bir toplulukta konuþulanlarý dinler. Hemen hepsi de hanýmýndan þikâyette bulunmaktadýrlar. Ancak Ebû Müslim hiç þikayet etmez. Derler ki:
"-Velî gibi bir hanýma düþtün de sesin çýkmýyor deðil mi?"
Omuzlarýný silkerek cevap verir:
"-Bizimki velî filan deðil, kelimenin tam manasýyla delidir deli!.."
Konuþmasýna devamla:
"-Ben" der, "-Usûlünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!.."
Büsbütün meraka düþerler ve:
"-Deli gibi biriyle kavgasýz gürültüsüz geçinmenin usûlü nedir ki?" diye sormaktan kendilerini alamazlar. Þöyle îzah eder, Ebû Müslim, geçinmenin sýrrýný:
"-Allâh Teâlâ Âdem -aleyhisselâm-'ý topraktan yarattýðýnda bedenine önce aklý koydu. Sonra öfkeyi yarattý. Ona da Âdem'in bedenine girmesini emretti. Öfke:
"-Ben" dedi, "Âdemin bedenine giremem. Çünkü orada akýl var! Akýlla ikimiz bir yerde asla duramayýz!.."
Rabbimiz buyurdu:
"-Ey öfke! Sen Âdem'in bedenine girmeye yönel. Akýl senin geldiðini görünce hemen çýkýp gider, kendi yerini sana býrakýr. Böylece sen de Âdem'i deli edersin."
Ebû Müslim burada der ki:
"-Ýþte biz hanýmla bu konuda anlaþtýk. Dedik ki, madem insana öfke gelince akýl gidiyor, insan delinin tekidir. Deliye karþý ise bir velî lâzýmdýr. Ben öfkelenirsem hemen farkýna varacaksýn, sabýr gösterip ters cevap vermeyecek, velî rolü oynayacaksýn. Þâyet sen öfkelenir de sen deli durumuna girersen, bu defa da ben velî rolüne girerek sabredeceðim."
"-Ey dostlar, siz de bir deliye bir veli rolü oynayýn, öfkelenince karþý taraf velî rolüne girsin, sabýr ve tahammülü esas alsýn, göreceksiniz, tartýþma kýsa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karþý sevgiyle dolacak."
Sevda Coþkun