Sizden Gelenler( Aile Hayatý )
Pages: 1
Neden bu kadar yorulduk ki By: sidretül münteha Date: 03 Kasým 2010, 12:36:35
Neden Bu Kadar Yorulduk ki!...

Kadýn-erkek beraber çalýþýlan yerlere hepimiz gitmiþizdir. Zaten bu devirde kadýn ve erkeðin bir arada çalýþmadýðý yer de yok gibidir. Oralarda çalýþan kadýnlarla erkeklerin aralarýndaki diyaloglara da zaman zaman þâhit olmuþsunuzdur. Dikkat edilirse, gayet samimi, senli-benli, sansürsüz konuþmalar, yaþlarýna ve konumlarýna yakýþmayan tarzda þakalar, dahasý ve en acýsý yaptýklarýný sýradan sayan birtakým insanlar görmüþüzdür. Ayrýca çalýþan kadýnlarýn çoðunun, “Çalýþýyorum çalýþmanýn neticesi olarak, para da kazanýyorum. Öyleyse ben, ayaklarý üzerinde durabilen, toplumda söz sahibi olan ve kendine güvenen bir bayaným.” düþüncesi içinde davrandýklarýný da görüyoruz.
 Ýþ yerinde patronundan bir aferin almak için türlü çabalar gösteren çalýþan bayanlar, ayný çabayý beylerini mutlu etmek, beyinin bir iltifatýný kazanmak için gösterseler, o ev güllük gülistanlýk olur. Ayný þey, beylerin tarafýnda da farklý gerçekleþmekte, çalýþtýðý iþ yerinde karþýlaþtýðý hanýmlara gösterdiði nezâketin, kibar ve centilmenliðin dörtte birini evdeki hanýmýna gösterse, hanýmýnýn saygý ve sevgisini daha çok kazanýrdý herhâlde…
Evet, gerçekten de bizim ve çocuklarýmýzýn hizmetiyle, evimizin düzeni, tertibi, temizliðiyle ilgilenen, hatta sýkýntýlara göðüs germekte hep bizimle olan hanýmlarýmýz, dýþarýdaki bayandan çok daha fazla ilgi ve nezâkete lâyýk deðil mi?

 Haramlardan uzak duran, hatta harama düþme kaygýsýyla evinde olmayý tercih eden, tesettürüne ve ibadetlerine dikkat ederek kendini koruduðu gibi dinimizin bildirdiði þekilde davranarak beyini de günaha girme vebâlinden kurtaran hanýmlarýmýz, daha çok iltifata ve   îtinaya lâyýk deðil mi?
 Gazetelerin insan kaynaklarý sayfasýndaki reklâmlara baktýnýz mý hiç? Ýþ îlanlarýnda hep fiziði ve diksiyonu düzgün bayan eleman aranmakta… Neden daha çok bayan eleman tercih ediliyor, çok kaliteli bir eðitim almýþ, ev geçindirmek zorunda olup da iþ bulamayan bu kadar erkek varken?
 Ýnsanýn aklýna, “Sanki bu iþte bir bit yeniði var, acaba kasýtlý olarak kadýn sokaða çekilmek mi isteniyor?” gibi düþünceler geliyor. Dýþ mihraklar, kendi toplumlarýnda âile kavramýný kaybettiler, zararlarýný öðrenince þimdi geri kazanmaya çalýþýyorlar. Fakat bizimle uðraþmayý hýzlandýrýyorlar. Bir topluma verilecek en büyük zarar, âileyi yok etmek... Bunu da âilenin temelini ve birlikteliðini saðlayan anneyi, yani kadýný dejenere ederek yapmaya çalýþýyorlar.
 Görünüþe göre de baþarmak üzereler. Baksanýza kadýnlar erkekleþmeye, erkekler de kadýnlaþmaya baþlamýþlar bile... Roller deðiþmiþ. Ýþ bulamayan baba, evde oturup çocuklara bakýyorken, kadýnýn çalýþmasýnýn olmazsa olmaz görüldüðü günümüzde, âile geçiminin aðýr yükü, hayat müþterektir denilerek kadýna yükleniyor.    
 Ýþte size bir baþka tablo:
 Bir erkek evlenmek istiyor, annesi soruyor:
 “–Nasýl bir kýzla evleneceksin?”
 Genç cevap veriyor:
 “–Fark etmez, çalýþan birisi olsun, ben nasýl ev geçindireyim? O da çalýþýrsa, birimizin maaþý elektrik, su, ev kirasý vs… Birimizinki de boðazýmýza, kýlýk-kýyafete falan ancak yeter.”
 “–Çok iyi oðlum, sen çalýþacaksýn da, o mu yiyecek!.. O da çalýþsýn tabiî. Nerde çalýþsýn?”
 “–Ben tezgâhtar falan istemem, öyle iþler geçici olur. Öðretmen olabilir, devlet kapýsý ne de olsa...”
 Aranýlan özelliklerde kýz bulunuyor; niþan, düðün, balayý falan derken, zaman akýp gidiyor ve konuþmalarýn rengi deðiþmeye baþlýyor:
 “–Bana yazýk deðil mi? Hani hayat müþterekti, hani sen de bana evde yardým edecektin? Yardým etmeyi býrak, kendi eþyalarýný toplaman da yeter. Ýþten geldiðim gibi mutfaða giriyorum, yemek, bulaþýk, evin toplanmasý býktým artýk. Sen yoruluyorsun da, ben yorulmuyor muyum? Ben de senin gibi gelir gelmez, elime kumandayý alýp televizyonun karþýsýna geçsem, aç kalýrýz aç…”  
"–Yapacaksýn tabii, sen kadýn deðil misin, ben mi yapacaðým yemeði, ütüyü? Çok konuþma da, sofrayý hazýrla, çok acýktým!..”
 Bu tartýþmalarý dýþarýdan izleyenler, belki bir çocuk olsa, her þey yoluna girer diye düþünürlerken aslýnda karýþýk olan durum, çocuðun olmasýyla içinden çýkýlmaz bir hâl alýr.
 “–Çocuða kim bakacak? Annem hasta!.. Ee senin annen de çocuðu çok þýmartýyor, ahlâký bozuluyor çocuðun.”
 “–En iyisi bir kreþ bulalým, kreþe verelim çocuðu…”
 Uzun araþtýrmalar, arkadaþ tavsiyeleriyle bir kreþ bulunur, çocuk kreþe verilir, annenin aklý yavrusunda: “Bütün gün ne yaptý, ne yedi, ateþi de vardý, nasýl oldu acaba?” Bütün bu sorular, düþünceler ve annenin gizliden çektiði; ama söyleyemediði bir vicdan azâbý, bir suçluluk duygusu içini hep kemirmektedir. Aslýnda hesap ortadadýr, kadýnýn aldýðý para kreþe, kendi özel ihtiyaçlarýna kullandýðý makyaj malzemesine ancak yetmektedir. O zaman neden bu kadar sýkýntý çeker ki?
 Sabahýn erken saatinde kalkýp hazýrlanmak, çocuðu hazýrlamak, üstelik tam da huzurlu sýcacýk evinde uyurken onu uyandýrmak, bütün gün iþ yerinde; “Akþama ne piþireyim, misafire ne ikram edeyim, çocuk nasýl?” gibi düþüncelerle boðuþmak. Mesâî bitip de eve gelindiðinde ayný tempo devam etmekte, hýzla yemek hazýrlanýp, yine ayný hýzla yenip ertesi günün yemeði yapýlýp, çocukla ilgilenmeye vakit kalmadan bakýlýr ki, çoktan gece yarýsý olmuþ. Bir kenarda sizin gelmenizi kendisiyle ilgilenmenizi beklerken uyuyakalan yavrunuzu kucaklayýp, buruk bir öpücükle yataðýna yatýrýrsýnýz. Ýþte bütün bir gün koþuþturup dururken bir de bakarlar ki, ömür geçmiþ, çocuklar büyümüþ; ama farkýna bile varýlamamýþ, ne eski güzellik, ne eski saðlýk, ne de artýk sorunlarla baþa çýkacak güçleri kalmýþ.
 Bunca yýl karý-koca çalýþmýþlar, ama elde hiçbir þey yok. Hâlâ borcunu ödedikleri evi saymazsak, ömür vefa eder de, borçtan kurtulup rahata ereriz diye beklenirken, evlatlarýn evlenmesi gibi sebeplerden, borç üstüne borç yýðýlýverir.
 “–Hani iki kiþi çalýþýrsak rahat ederdik, daha iyi yaþardýk? Hep sýkýntý çektik, þimdi ömür bitti, hesap verilecek, ama dünyada rahat yaþamak için sýkýntý çektik, fýrsat bulamadýk ki ebedî yaþayacaðýmýz yer için hazýrlýk yapalým. Üstelik hep sermayeden yedik, elde bir þey kalmadý. Ne için, kimin için, nasýl yaþadýk, ne býraktýk? Taksitlerini ödemeyi hiç ihmal etmedim, ama imanýný, dinini öðretmekte ihmalkâr davrandým. Dinini öðretmeden çocuðumu Amerika’ya master yapmaya gönderdim. Çocuðum oralarda iyice bozuldu. Âhirette beni sýkýntý çekerek, okuttun deyip teþekkür etmeyecek, yakama yapýþýp «Neden benim günah iþlememe engel olmadýn, neden bana dinimi öðretmedin!..» diyecek.
 Peki o zaman neden bu kadar, çalýþýp günaha girmek isteriz ki? Üç günlük dünya için sonsuz olan âhiret hayatýný yýkmak, akýl kârý mýdýr?



Mehtap Bahar

radyobeyan