Meleklere iman By: hafýz_32 Date: 02 Kasým 2010, 13:09:27
MELEKLERE ÝMAN
· Melek; Tanýmý ve Mâhiyeti
· Meleklerin Mâhiyetleriyle Ýlgili Kur'an'daki Tasvirler
· Meleklerin Özellikleri
· Meleklerin Görevleri
· Meleklerin Sayýlarý ve Çeþitleri
· Melekler Ýnsanlardan Daha Faziletli midirler?
· Gayba ve Meleklere Ýman
· Melek Ýnancýnýn Etkileri
· Melekler Hakkýnda Tashih Edilmesi Gereken Bazý Yaklaþým ve Bâtýl Ýnançlar
· Sorular
Bu üniteyi bitirdiðinizde aþaðýdaki amaçlara ulaþmanýz beklenmektedir:
* Gayba imanýn izahýný yapabilmek.
* Meleklerin nasýl bir varlýk olduklarýný tanýmlayabilmek.
* Gaybî varlýklardan olan meleklerin özelliklerini açýklayabilmek.
* Bazý meleklerin isim ve görevlerini listeleyebilmek.
* Hafaza, mukarrabûn, kirâmen kâtibîn gibi melekleri ve bunlarýn
vazifelerini açýklayabilmek.
* Meleklerin faziletini ve insanlardan üstün olup olmadýklarýný
izah edebilmek.
* Meleklerin insanlar tarafýndan dünyada görülüp görülemeyeceði
hususuna açýklýk getirebilmek.
* Meleklere iman etmenin insan hayatý üzerinde nasýl etkiler
uyandýrdýðýný açýklayabilmek.
* Melekler hakkýnda günümüzdeki yanlýþ inanç ve kabulleri
örneklerle izah edebilmek.
Melek; Tanýmý ve Mâhiyeti
Melek kelimesi, “elûk”, “elûke” veya “mülk” kelimesinden türemiþ Arapça bir kelimedir. Türediði bu kelimeler, risâlet, yani elçilik, (postacýlýk, aracýlýk) ve kudret, kuvvet anlamlarýna gelir. Dolayýsýyla “melek” de, elçi, güçlü, kuvvetli idare eden anlamýndadýr. Bundan dolayý Allah, bu kelimeyi; kullarý, peygamberleri ve diðer yaratýklarý ile kendi arasýnda elçilik-habercilik görevini yapan ve evrendeki olaylarýn meydana gelmesi için verilen görevleri yerine getiren güçlü-kuvvetli yaratýklarýna isim olarak vermiþtir. Çoðulu “melâike”dir. Istýlahta melekler, Allah tarafýndan yaratýlmýþ, çeþitli þekillerde peygamberlere görünebilen, zor iþlere gücü yeten, yemeyen içmeyen, erkeklik ve diþilikleri olmayan, Allah’a devamlý ibâdet ve itaatten ayrýlmayan lâtif varlýklar olup Ýslâm’da iman esaslarýndan birini oluþturmaktadýr.
Kur’ân-ý Kerim’de tekil ve çoðul olarak 87 yerde melek kavramý geçmektedir. “Melek” kelimesi yanýnda Kur’ân-ý Kerim’de, çoðu âyette, meleklerden aynen peygamberler gibi, “rasûl” ve bunun çoðulu olan “rusul” diye de söz edilmektedir. Bu kelimeler, elçi ve elçiler mânâsýndadýr. Ayný zamanda bu kelimeler, meleklerin esas vazifelerinin, elçilik olduðunu da gösteriyor. Bu elçilik, bazen Allah ile peygamberler arasýnda, bazen de Allah ile diðer varlýklar arasýnda oluyor. Onlar, vahiy getiriyor, kâinattaki hadiseleri, Allah Teâlâ’dan aldýklarý emirler çerçevesinde yürütüyor ve böylece aracýlýk-elçilik görevini çok deðiþik þekillerde yerine getiriyorlar. [1673]
Allah, bir âyet-i kerimede iman edilmesi gerekli olan esaslarý özlü bir þekilde bildirerek þöyle buyurur: “Peygamber de, mü’minler de kendilerine Rablerinden indirilene iman ettiler. Her biri Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarýna ve peygamberlerine iman etti.”[1674] Ýman edilmesi gereken þeylerin âyetteki sýralanýþý içinde meleklerin yeri, onlara imanýn önemini göstermektedir. Bu sýranýn, Allah isminden sonra, kitaplar ve peygamberler’den önce oluþu, meleklerin Allah ile peygamberler arasýnda elçilik-habercilik yaptýklarýna, Allah’ýn kitaplarýný getirmede aracý olduklarýna, yani vahiy getirme görevlerine iþaret eder mâhiyettedir. Melekler, Allah'ýn insanlara bir lutfu ve keremi sayýlan "peygamberlik müessesesi"nin temeli olan Allah'ýn ilâhî vahyini, görülmeyen gayb âleminden insanlara, onlar arasýndan seçilen peygamberlere indiren Allah'ýn ilâhî elçileridir.
Ýman konusunda, Rasûlullah'dan Hz. Ömer (r.a.)'in rivâyet ettiði meþhur hadiste, peygamberimiz (s.a.s.), vahiy meleði Cibril (a.s.) ile konuþmuþ, kendisine "Ýman nedir?" diye sorduðunda Rasûlullah (s.a.s.) þöyle cevap vermiþtir: "Ýman; Allah'a, meleklerine, kitaplarýna, peygamberlerine, âhiret gününe, hayriyle þerriyle kadere inanmaktýr."[1675] Kur’an’da meleklerin varlýðýný kabul etmeyenler açýk bir þekilde kâfir ve sapýk olarak nitelendirilmiþtir: “Kim Allah’ý, meleklerini, kitaplarýný, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederek kâfir olursa, hiç þüphesiz ki uzak bir dalâletle sapýp gitmiþtir.”[1676]
Vahye ve peygamberliðe, hatta âhirete ve gaybiyyât denilen âhiret hallerine, cennet ve cehenneme inanmak, ancak meleklere iman etmekle mümkün olur. O halde peygamberlere ve onlara indirilen semavî kitaplara inanmadan önce, onlara peygamberliði getiren, vahyi ve kitaplarý indiren "meleklerin varlýðý"na kesin olarak inanmak þarttýr. Meleklere gerektiði þekilde iman etmeyen, diðer tüm iman esaslarýný kabul etse bile mü’min vasfýný kaybeder. Zaten böyle bir kimse, melekler aracýlýðýyla gerçekleþen diðer iman esaslarýna da ister istemez inanmamýþ olacaktýr. Melekleri inkâr eden kimse, dolayýsýyla vahyi, Ýlâhî kitaplarý, peygamberleri, ruhlarý ve kýyâmeti inkâr etmiþ olur.
Ýman, ibâdetten önce geldiðine ve gerçek anlamda iman etmeyen kimsenin ibâdetleri de geçersiz olacaðýna göre, müslümanlar için meleklere iman, diðer tüm inanç esaslarýyla birlikte öncelikli bir öneme sahiptir.
Melekler, gaybiyyât denilen görülmeyen âlemde mevcut nuranî latif varlýklar olduklarýndan; biz onlarý göremezsek de, var olduklarý, dinî-naklî delillerle sâbit olduðundan, insan aklý da onlarýn varlýðýný inkâr edemez. Gerçi akýl, meleklerin ne varlýðýný, ne de yokluðunu kesin delillerle isbat edemez. Fakat, akl-ý selim, gözle görülmeyen bu gibi latif varlýklarýn varlýðýnýn imkânsýz olmadýðýna, aksine onlarýn da, vücudu câiz olan þeylerden olduðuna delalet eder. Çünkü, meleklerin varlýðýný inkâr edebilmek için, aklî, felsefî veya ilmî verilere dayanan hiçbir delil ortaya konulamaz. Aksi halde; gözümüzle göremediðimiz ve bu gün ilmin mâhiyet ve hakikatini tesbit edemediði hayat cevherinin, insan ruhunun ve aklýmýzýn da varlýðýný inkâr etmemiz gerekir. Fakat göremiyoruz veya mâhiyetini bilemiyoruz diye ne ruhu, ne aklý, ne hayat gerçeðini ve ne de görünmeyen, fakat varlýðý ilmen bilinen kuvvet ve enerji gibi gerçekleri inkâr edemeyiz. O halde, ruh ve akýl gibi maddî olmayan ve maddeden mücerret soyut, mânevî, gaybî varlýklara da inanmaya mecburuz. Bu gibi soyut varlýklar, gözlem ve tecrübeye dayanan müsbet ilmin sýnýrlarý dýþýnda kalan fizik ötesi, gaybî, mânevî yaratýklardýr.
Nitekim, özellikle Sokrat ve Eflatun gibi birçok eski filozoflar, fizik ötesi ruhanî varlýklarýn var olduðuna inanmak zorunda kalmýþlardýr. Bu günkü müsbet ilimlerle uðraþan meþhur bilginlerin büyük çoðunluðu, fizik ötesi birtakým kuvvet ve varlýklarýn bu maddî-kevnî âlemde görülen bazý olaylarýn meydana gelmesine sebep olduðunu kabul ve itiraf etmektedirler. Bütün bu gerçekler ve ilmî veriler, meleklerin varlýðýnýn aklen câiz ve mümkün görüldüðüne kesin olarak delalet etmektedir. Özet olarak diyebiliriz ki, melekler de, aklýmýz ve ruhumuz gibi vardýr. Gerçi biz onlarý göremiyoruz ama, peygamberler görmüþler ve büyük bir melek olan Cebrâil (a.s.)'in elçiliði ile Allah Teâlâ'nýn vahyine mazhar olmuþlardýr. Onlar, vahiy meleði aracýlýðý ile Allah'ýn emir ve yasaklarýný alýp öðrenmiþler ve insanlýðý hidâyete ve saadete yöneltmiþlerdir. Nitekim Kur’ân-ý Kerim de, Peygamberimiz'e ayný þekilde indirilmiþ ve bize meleklerin varlýðýný haber vermiþtir. Onun içindir ki bütün müslümanlar, Kur'an'ýn haber verdiði ve aklýn da varlýðýný inkâr edemediði meleklere iman ederler.
Kur'an'da geçen pek çok âyetlerde meleklerin çeþitli görevleri belirtilmiþ, yaptýklarý iþlerin önemine ve özelliðine göre aldýklarý özel isimler beyan olunmuþtur. Yerlerde ve göklerde, Kürsî'de ve Arþ etrafýnda, Beytu'l Ma'mur ve Sidre-i Müntehâ'da, cennet ve cehennemde sayýsýz melekler vardýr. Bütün melekleri çok çeþitli olan görevlerine ve yaptýklarý iþlerin mâhiyetine göre tanzim edip bunlarý yöneten dört büyük melek, meleklerin baþlarý ve âmirleridir. Baþta Cebrâil olmak üzere, Mikâil, Azrâil ve Ýsrâfil meleklerin en büyükleri ve peygamberleridir.
Meleklerin Mâhiyetleriyle Ýlgili Kur'an'daki Tasvirler
Meleklerin hangi þeyden yaratýldýðýna dair Kur’ân-ý Kerim’de herhangi bir bilgi yoktur. Fakat bir hadis-i þerifte “cinlerin ve þeytanlarýn ateþten, Hz. Âdem’in Kur’an’da bildirildiði gibi toprak ve çamurdan, meleklerin ise nurdan yaratýldýðý”[1677] bildirilmektedir. Kur’an’dan, meleklerin insanlardan önce yaratýldýklarý[1678], güçlü ve kuvvetli olduklarý[1679], Allah’ýn hitabýna muhatap olup O’nunla konuþtuklarý[1680], Hz. Ýbrahim, Lût, Zekeriyyâ ve Meryem ile konuþtuklarý[1681] ve âhirette cehennemliklerle konuþacaklarý[1682], arþýn etrafýnda tavaf ettikleri[1683], iri gövdeli ve sert tabiatlýlarýnýn bulunduðu[1684] kanatlarýnýn ve ellerinin mevcut olduðu[1685] anlaþýlmaktadýr. Kur’an ve hadislerde yer alan bu ve benzeri ifadeler yanyana konulduðu zaman meleklerin soyut varlýklar olduklarý anlaþýlmaktadýr.
Kur’ân-ý Kerim'de meleklerin "kanatlý" olduklarý belirtilir. "Gökleri ve yeri yoktan var eden, melekleri ikiþer, üçer ve dörder kanatlý elçiler yapan Allah'a hamd olsun. O, yaratmada dilediðine artýrýr. Muhakkak ki Allah her þeye kaadirdir."[1686] Bu âyetten anlýyoruz ki, meleklerin, nurânî mâhiyetlerine uygun (yaptýklarý iþ ve vazifelerine göre) ikiþer, üçer, dörder kanatlarý vardýr. Ancak; gayb (görülmeyen) âlemden olan, maddî kesâfetten soyutlanmýþ, mâhiyeti bilinmeyen melekleri kuþlar gibi kanatlý, maddî varlýklar olarak tasavvur etmek, yanlýþ bir anlayýþtýr. Çünkü onlar Allah Teâlâ'nýn irâde ve takdiri ile bizim gözlerimizle görülecek þekilde yaratýlmamýþ, Kur’ân-ý Kerim'de bu konuda açýk bilgi verilmemiþtir. Sözü edilen kanat, meleðin yaratýlýþ gayesi ve nurânî mâhiyeti ile baðdaþan, vazifelerini en süratli bir þekilde yerine getirmelerine delalet eden mânevî bir kanat, bir kuvvet ve iktidar sembolüdür. Bu söz, temsilî ve mecazî bir ifade tarzýdýr.
Kur'an'da kanat anlamýna gelen "cenah" kelimesi, kuþlarýn kanatlarý gibi somut ve maddî varlýk anlamýna alýnabileceði gibi, mânevî varlýklarýn görevlerini en serî þekilde yapabilmelerini saðlayan kudretin sembolü olarak da anlaþýlabilir. Kuþlar için kanat, nesneler için taraf anlamýna gelen "cenah" kelimesi, insan için kullanýldýðýnda "el" anlamýna gelir. Nitekim Cenâb-ý Hakk'ýn Hz. Peygamberimiz'e "Mü'minlere kanat ger"[1687] emri, onlarý "himaye et" anlamýndadýr. Din ve dünya ilimlerine sahip olan bir kimseye, mecazen "zü'l-cenâhayn/iki kanat sahibi" dendiði gibi, analarýn çocuklarý için þefkat ve merhamet kanatlarýndan bahsedilir. "Çocuklarýn ana babalarý üzerlerine kanat germeleri"[1688] istenir. Hýristiyanlar ise melekleri, bir kuþ gibi kanatlý olarak düþünür ve tasvir ederler. Onlarýn Ýslâm itikadýndan ayrýldýklarý bir husus da budur.
Kur'an ve hadis metinlerinde yer alan bazý ifadelerde meleklerden tabiat kanunlarýnýn kast edildiðini söyleyenler yanýnda, onlarý maddenin mikrodalga boyutundan salt enerji boyutuna kadar uzanan kuantsal bir yapý olarak niteleyenler de bulunmaktadýr. Bu yorumlar, çaðýn teknik terimlerini kullanarak melekleri tanýmlama çabalarý ve bilinmeyen þeyleri merak edip gaybýn sýnýrlarýný zorlama gayretleridir. Hâlbuki kaynaklardaki melek kavramýna dikkatli ve doðru bir çerçeve içinde bakýldýðýnda onlarýn vahiy getirme, suçlularý cezalandýrma, eylemleri yazma, insanlara yardým etme, canlarý alma, cehennemi koruma, cenneti yönetme gibi görevleri bulunduðuna iliþkin ifadeler bir araya getirilince, mâhiyetlerinin böyle çaðdaþ bilimsel yaklaþýmlar doðrultusunda olmadýðý, gerçek yapýlarýnýn hiçbir zaman þimdiye kadar bilinemediði ve bundan sonra da keþfedilemeyeceði ortaya çýkar.
Meleklerin Görülüp Görülmemesi
Meleklerin mâhiyetiyle ilgili farklý görüþler, beraberinde onlarýn görülüp görülemeyeceði tartýþmasýný getirmiþtir. Kur’ân-ý Kerim'de meleklerin önce Hz. Ýbrahim'e gelip onu bir erkek evlat ile müjdeledikleri, ardýndan Lût (a.s.)'a giderek adamlarý ile þehri terketmelerini söyledikleri[1689], Cebrâil'in Hz. Meryem'e insan þeklinde görünerek ona tertemiz bir erkek çocuk baðýþlamasý için Allah'ýn elçisi olduðunu söylediði[1690] ve Hz. Peygamber'in onu apaçýk ufukta ve sidretü'l-müntehânýn yanýnda gördüðü haber verilmektedir.[1691]
Bununla birlikte Kur'an, Peygamber'e itiraz ederek bir melek görmek istediklerini, yahut peygamber/elçi olarak melek gönderilmesinin gerektiðini söyleyenlere cevap olarak meleklerin görünür varlýklar olmadýðýný, eðer dünyada insanlar deðil de melekler yaþasaydý ancak o zaman elçi olarak gönderilebileceðini, meleklerin fermân-ý ilâhî ile indirildiði zaman onlara mühlet verilmeyeceðini ve meleklerin görüleceði gün günahkârlara hiçbir sevinç haberinin olmayacaðýný vurgular.[1692] Ýnsanlara, görmedikleri askerler gönderildiðini[1693], ayný türden varlýklar olan cin ve þeytanlarýn da insan gözüyle görülmediðini beyan eder.[1694]
Ancak, yukarýda ismi geçen zatlarýn meleklerle yaptýklarý görüþmelerin keyfiyeti bilinmemektedir. Bu olaylar, tartýþmayý meleklerin görülüp görülmemesinden çýkarýp, peygamber olmayan kiþilerin onlarý görüp göremeyeceði noktasýna getirmiþtir. Zira peygamber, meleði görmekle kalmaz, sesini de iþitir. Bu sebeple melek onun için elle tutulur, gözle görülür bir realitedir. Melek, gayr-i maddî bir varlýk olduðu için peygamber onu bazen insan þeklinde, bazen de baþka þekillerde görür. Cebrâil, ekseriya insan þeklinde görülmüþtür. Fakat Peygamber'in onu kendi þekliyle gördüðü de olmuþtur.[1695] Ancak bunun nasýl gerçekleþtiði belirtilmemiþtir. Belki de bu mânevî gözle ve tasviri imkânsýz bir þekilde olmuþtur. Bir defasýnda da Peygamber, Cebrâil'i altý yüz kanadý ile birlikte görmüþtür.[1696] Bu da meleðin muazzam kudretine bir iþarettir. Bir baþka seferinde ise melek, bulutun içinde görülmüþtür.[1697]
Bu rivâyetlere temas eden bazý âlimler, Cebrâil'i Hz. Peygamber dýþýndaki insanlarýn göremedikleri yorumunu yapmaktadýrlar. Bizce, melekler mâhiyet itibariyle bizim görme duyumuzun sýnýrlarý dýþýnda bir yapýda yaratýlmýþ varlýklardýr. Zaten bu özellikleri dolayýsýyladýr ki onlara iman, bir âmentü esasý olmuþtur. Duyularýmýzýn gayb âlemine ait varlýklarý müþâhedesi bir kenara, madde âlemine ait birçok varlýðý görme eþiði dýþýnda olmasý dolayýsýyla müþâhede edemediðini bildiðimize göre, "görememe" gibi bir savunma ile onlarý inkâra kalkýþmak tutarlý ve ilmî deðildir. Aksi takdirde görülemeyen þeylerin hepsini inkâr etmek gerekir ki bu müþâhede ettiðimiz fizik âlemin kat kat fazlasýný inkâr demektir.
Gaybî konularda akîdenin kaynaðý Kur'an ve mütevâtir sünnet olup melek inancý da Kur'an'ýn kesin bildirimleri ile sâbit bir konudur. Temel itibariyle melekler, insanoðlunun beþerî idrak vasýtalarýyla tanýnamayacak yapýda varlýklardýr. Bu nedenle onlarýn yaratýlýþ biçimleri, cevherleri, görünme þekilleri gibi konulara dalmamak gerekir. Böyle teferruatlardan sorumlu olmadýðýmýz gibi sâdýk haber dýþýnda geliþtirilecek bütün yorumlarýn herhangi bir yararý ve dinî deðeri de yoktur. [1698]
Meleklerin Özellikleri
Meleklerin kendilerine has yapý ve özelliklerini þu þekilde sýralamak mümkündür:
1. Nurdan yaratýlmýþ olup erkeklik-diþilik, yeme-içme, yorulma, usanma gibi maddî özelliklerden arýnmýþ varlýklardýr.[1699]
2. Ýtaatkâr varlýklar olup Allah'ýn kendilerine verdiði görevleri yaparlar, O'nun emrinin dýþýna çýkmazlar.[1700]
3. Son derece güçlü, kuvvetli ve süratle hareket edebilen varlýklardýr.[1701]
4. Allah'ýn emir ve izni ile çeþitli þekillere girebilmektedirler.[1702]
5. Normal þartlarda gözle görülmezler. Peygamberler onlarý aslî sûretleri ve büründükleri biçimleri ile görebilirler.[1703]
6. Gaybý, bilgisi sadece Allah'a ait bulunan konularý bilemezler. Onlar, Allah'ýn tâlim ettiði hususlarý, öðrettiði kadarýyla bilebilirler. Kur’ân-ý Kerim mutlak gayb bilgisinin Allah'a has olduðunu beyan etmekte ve O, bu bilgileri meleklerle bile paylaþmamaktadýr. Nitekim Hz. Âdem'in yaratýlýþýný dile getiren âyetlerde melekler "Bizim, Senin bize öðrettiklerinden baþka bilgimiz yoktur" demek sûretiyle acziyetlerini itiraf etmiþlerdir.[1704]
"Onlar, Allah'ýn þerefli kullarýdýr. Onlar, Allah'ýn sözünden önce söz söylemezler ve O'nun emrettiklerini (hemen) yaparlar."[1705]
"Onlar, Allah'ýn emirlerine (isyan edip) karþý gelmezler ve emr olunduklarý þeyleri (aynen) yaparlar."[1706]
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun katýndakiler O'na ibâdet etmekte (asla) kibir göstermezler ve (asla) yorulmazlar. Gece ve gündüz durmadan (yorulmadan) O'nu tesbih (ve takdis) ederler."[1707]
"Onlarla kendi arasýna bir perde çekmiþti. Biz de Ruhumuzu (Cebrâil'i) ona gönderdik. (O,) ona düzgün bir insan þeklinde göründü."[1708]
Meleklerin Görevleri
Melekler, Allah tarafýndan verilen görevleri eksiksiz yerine getiren itaatkâr varlýklardýr. Ýnsanlarla ilgili görev alanlar ise, onlarýn ruhî ve mânevî hayatý ile ilgilenmektedirler. Bazýlarý ortak, bazýlarý da müstakil olmakla beraber, Allah tarafýndan meleklere verilen görevler þöyle sýralanabilir:
1. Allah'ý hamd ile tesbih etme, O'na secdede bulunma[1709], Allah'ý gece gündüz övme[1710] ve takdis etme[1711], emr olunduklarý diðer þeyleri yapma.[1712]
2. Peygamberlere vahiy getirmek. Allah Teâlâ insanlar gibi meleklerden de elçiler seçtiðini[1713], Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahiy indirildiði gibi Hz. Muhammed'e de vahiy gönderildiðini[1714] ve Cebrâil'in, Kur'an'ý Peygamber'in kalbine indirdiðini[1715] haber vermektedir.
3. Peygamberleri salât ve selâm ile yüceltmek, mü'minlere âhirette þefaat etmek ve bütün insanlara dünyada hayýr duâda bulunmak. "Allah ve melekleri Peygamber'e salevat getirirler. Ey iman edenler! Siz de O'na salât ve selâm getirin"[1716] Þefaat, kýyâmet gününde günahkârlar hesabýna Allah'a yalvarmak olup Kur'an'da, "Göklerde nice melekler vardýr ki Allah dilemedikçe onlarýn þefaatleri hiçbir fayda vermez"[1717] buyurulmakta, hadiste de meleklerin þefaatlerinden söz edilmektedir.[1718] Bunun yanýnda meleklerin bu dünyada da insanlar için duâ ettikleri ifade edilmektedir: "Melekler yerde bulunanlar için maðfiret dilerler. 'Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her þeyi kapsamýþtýr. Artýk tevbe edip yolunda gidenleri baðýþla. Ey Rabbimiz! Onlarý babalarýndan, zevcelerinden, zürriyetlerinden salâh halde bulunanlara vaad ettiðin cennete sok. Onlarý kötülüklerden koru' derler."[1719]
Onlarýn duâlarýnýn sonucu olarak sâlih kullarýn her çeþit karanlýktan aydýnlýða çýkarýldýðý bildirilmektedir: "Sizi zulumâttan nûra (karanlýklardan aydýnlýða) çýkarmak için lutuf ve inâyette bulunan O'dur. Melekler de sizin için salât getirir, rahmet ve merhamet dilerler."[1720] Ayrýca melekler, þeytanlarýn aksine insanlarý iyi iþlere sevkederler. Her insanýn biri melek, biri de þeytan olmak üzere iki arkadaþý bulunmakta olup, Kur'an, birincisine "þâhid", ikincisine "sâik" (sevkeden) demektedir.[1721] Hadiste ise insana refakat eden bir melek ve bir de þeytanýn olduðu ve her ikisinin de insana telkinde bulunduðu[1722] beyan edilmektedir. Ayrýca hem Kur'an'da[1723] hem de hadislerde insaný takip eden bir refakatçinin ("karîn"in) bulunduðundan söz edilmektedir.
4. Peygamberlere ve mü'minlere destek olup mânevî güç vermek, onlarý sýkýntýlý ve üzüntülü anlarýnda teselli etmek, kâfirleri ise sýkýntýya sokmak.[1724] Kur'an'da Hz. Ýsa'nýn Rûhulkudüs ile desteklendiði[1725], meleklerin Allah'a inanýp doðru yolda istikametle yürüyenlerin üzerine inerek onlara moral ve mânevî güç verecekleri[1726], Allah'ýn, kendisine ve âhiret gününe inananlarý katýndan bir ruh ile desteklediði[1727], melekler göndererek düþmanlarýna karþý mü'minleri takviye ettiði[1728], iman edenlere destek olmalarýný, kâfirlerin boyunlarýna ve parmaklarýna vurmalarýný emrettiði[1729] haber verilmektedir.
5. Ýnsaný koruyup, ona bir anlamda hizmet ederler. Kur'an'da önünde ve arkasýnda insaný koruyan takipçilerin bulunduðu bildirilmektedir.[1730]
6. Ýnsanlarýn fiillerini kaydederler. Kur'an'da, üzerinde bir koruyucu ve denetleyici bulunmayan hiçbir kimsenin bulunmadýðý[1731], insanlarýn üzerinde muhafýzlýk eden deðerli kâtiplerin mevcut olduðu ve onlarýn yapmakta olduklarýný bilip yazdýklarý[1732] haber verilmektedir. Ýki melek, kiþinin yaptýklarýný yazmaktadýr. Ýnsan hiçbir söz söylemez ki yanýnda gözetleyen, yazmaya hazýr bir melek bulunmasýn.[1733] "Sizden söz gizleyen ile onu açýða vuran, geceleyin gizlenen ile gündüzün yürüyen eþittir. Onun önünde ve arkasýnda Allah'ýn izniyle kendisini koruyan takipçileri vardýr."[1734]
7. Kâinatýn idaresi ve Ýâhî kanunlarýn icrâsýyla görevlidirler. Kur'an'da çeþitli fonksiyonlarýyla âlemi idare edenlere yemin edilmesi[1735], insanlarýn canýný alan "ölüm meleði"nden söz edilmesi[1736], meleklerin yalancý peygamberlerin ve kâfirlerin canýný pençelerini onlara uzatarak[1737], yüzlerine ve arkalarýna vurarak ve "tadýn yakýcý cehennem azabýný" diyerek[1738] alacaklarýnýn bildirilmesi; hadiste ana rahminde teþekkül eden her canlý için bir doðum meleðinin mevcut olduðundan söz edilmesi[1739], Cenâb-ý- Hakk'ýn insaný yaratacaðý zaman bu irâdesini meleklere açmasý ve yarattýðýnda ona secde etmelerini istemesi[1740] onlarýn dünya ile irtibatlarýnýn bulunduðunu ve ilâhî irâdenin yerine getirilmesinde vasýta olarak kullanýldýklarýný gösterir. Aksi takdirde kendilerine insanýn yaratýlacaðý isteðinin açýklanmasýnýn bir anlamý olmaz. Ayrýca arþý taþýyan ve arþýn etrafýnda dolaþan meleklerin[1741] fonksiyonlarý da düþünüldüðünde meleklerin tabiat kanunlarýnýn yerine getirilmesinde çok etkili olduklarý görülür. Çünkü arþ, kâinatýn ilâhî varlýk tarafýndan idaresini gösteren bir semboldür ve bunu taþýyan melekler de bu idarenin temini hususunda kullanýlan vasýtalardýr.
8. Melekler, Ýlâhî cezalarý icrâ eden elemanlardýr. Mü'minlere destek olduklarý gibi; kâfirler hakkýnda takdir edilen cezalarý da icra etmektedirler. Kur'an, kendilerine elçi olarak melek gönderilmesini isteyen kâfirlere[1742] þöyle cevap vermektedir: "Gökyüzünün beyaz bulutlar ile yarýlýp meleklerin bölük bölük indirildikleri gün, gerçek mülk, çok merhametli olan Allah'ýndýr. O gün kâfirler için de pek çetin bir gündür."[1743] Bu âyet, meleklerin inmesi ile söz konusu olan þeyin günahkâr kullarýn baþýna geleceði söylenen ceza olduðunu gösterir. Baþka bir yerde ise, "Meleklerin, kâfir olanlarýn canlarýný aldýklarý zaman, yüzlerine, arkalarýna vurup 'cayýr cayýr yakýcý ateþ azabýný tadýn' dediklerini"[1744], onlarýn yüzlerine, arkalarýna vurarak canlarýný alacaklarý[1745], "meleklerin ancak hak ile indirileceði ve o zaman onlara mühlet verilmeyeceði"[1746] bildirilmektedir.[1747]
Meleklerin Sayýlarý ve Çeþitleri
Meleklerin sayýsýný ancak Allah Teâlâ bilir. Kur’ân-ý Kerim'de cehennem iþleri ile görevli melekler bulunduðu belirtildikten sonra onlarýn sayýsýnýn on dokuz diye belirlenmesinin sadece bir imtihan vesilesi olduðu beyan edilmekte ve "Rabbinin ordularýný, kendisinden baþkasý bilemez"[1748] buyurulmaktadýr. Bu ifadelerden meleklerin sayýsýnýn çok fazla olduðunu anlamakla beraber herhangi bir rakam vermenin mümkün olmadýðýný ve onlarýn sayýsýný ancak Allah Teâlâ'nýn bildiðini anlamaktayýz.
Meleklerin çeþitlerine gelince, Kur'an, göklerin ve yerin ordularýnýn Allah'a ait olduðunu[1749], mü'minleri görünmeyen ordularla desteklediðini[1750] beyan etmekte; göklerde ulular meclisi anlamýna gelen "mele-i a'lâ"nýn bulunduðunu[1751], cin ve þeytanlarýn burada olup bitenleri ve meleklerin kendi aralarýndaki konuþmalarý dinlemelerine mâni olmak üzere göklerin muhâfaza altýna alýndýðýný[1752] kaydetmektedir. Bununla beraber naslarda çeþitli görevlerle vazifeli meleklerin bulunduðu beyan edilmiþ, bunlarýn bir kýsmý özel adlarla isimlendirilirken (Cebrâil, Mikâil gibi), bir kýsmý da görevleri ile zikredilmiþtir (Ölüm meleði, arþý taþýyanlar gibi). Þimdi bunlarý sýralayarak kýsaca görev ve özelliklerinden söz edelim:
Cebrâil: Vahiy meleðinin özel adýdýr. Kur’ân-ý Kerim'de üç yerde Cibrîl þeklinde geçmektedir.[1753] Ayrýca Cibrîl kast edilmek üzere er-Rûh,[1754] Rasûlün kerîm,[1755] Rasûlü rabbik,[1756] er-Rûhu'l-emîn[1757] ve Rûhulkuds[1758] isimleri de zikredilmektedir. Hadiste ise Cebrâil, bunlara ilâveten "en-Nâmus" diye isimlendirilmektedir.[1759]
Mîkâil: Kur’ân-ý Kerim'de sadece bir âyette Mîkâil ismi geçmekte olup þöyle buyrulmaktadýr: "Kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cibrîl'e ve Mîkâil'e düþman olursa bilsin ki Allah da kâfirlerin düþmanýdýr."[1760]
Azrâil: Ölüm meleðinin özel adýdýr. Kur’ân-ý Kerim'de Azrâil ismi geçmez. Bunun yerine ölüm meleði anlamýnda melekü'l-mevt,[1761] eceli gelen ve vadesi yetenlerin ruhunu kabzeden meleklerden söz edilir.[1762]
Ýsrâfil: Kur'an'da Ýsrâfil adý geçmemektedir. Birçok yerde, sûra üfleneceði haber verilmektedir.[1763] Kýyâmetin kopmasý ve yeniden diriliþ ve mahþerde toplanýlmasý için sûra iki defa üfleyecek olan melek olduðu hadis rivâyetlerinden anlaþýlmaktadýr. Hadis-i þeriflerde onun adý dört büyük melek içinde zikredilmiþtir.[1764] Bu dört melek, meleklerin "rasulleri"dir.
Mukarrabûn Melekleri: Bunlara "illiyyûn" ve "kerûbiyyûn" melekleri de denilmektedir. Nisâ sûresinin 172. âyetinde Mesih ve Allah'a yakýn meleklerin (el-melâiketü'l-mukarrabûn) Allah'ýn kulu olmaktan çekinmedikleri bildirilmektedir. Enbiya sûresinde ise göklerde ve yerde bulunanlarýn O'nun hizmetinde olduklarý beyan edildikten sonra; O'nun huzurunda bulunanlarýn O'na ibâdet hususunda kibirlenmedikleri, ibâdetten usanmadýklarý, gece gündüz O'nu tesbih ettikleri bildirilmektedir.[1765] Kur'an'da arþý taþýdýklarý ve onun çevresinde bulunduklarý[1766] ifade edilen, Allah'ý hamd ve tesbih eden melekler de bunlar içinde sayýlmaktadýr.
Hafaza ve Kirâmen Kâtibîn Melekleri: Ýnsanlarýn iyi ve kötü fiillerini kaydeden, onlarý koruyan meleklerdir. Kur'an'da "hafaza"[1767], "muakkýbât"[1768], "rusulünâ... yektubûn"[1769], "el-mütelekkýyân"[1770], "rakýybun atîd"[1771], "hâfizýyn"[1772], "kirâmen kâtibîn"[1773] kelimeleri ile ifade edilmektedirler.
Cennet ve Cehennemde Görevli Melekler: Kur'an'da meleklerin cennetlikleri "Ýþte bu, size vaad edilmiþ olan (mutlu) gününüzdür"[1774] diye karþýlayacaklarý, müttakîler bölük bölük cennete sevkedilip kapýlar kendilerine açýldýðýnda, "Onun bekçileri (hazenetuhâ): Selâm size! Tertemiz geldiniz. Artýk ebedî kalmak üzere girin buraya!"[1775] diyecekleri, meleklerin adn cennetlerine babalarýndan, eþlerinden ve çocuklarýndan sâlih olanlarla beraber gireceklerin yanýna her kapýdan vararak, "Sabrýnýza karþýlýk size selâm olsun! Dünya yurdunun sonu ne güzeldir!"[1776] diyecekleri haber verilmektedir. Ýnkâr edenleri ise bölük bölük cehenneme sürülecekleri, kapýlarýn açýlacaðý ve cehennem bekçilerinin onlara, "Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuþacaðýnýzý ihtar eden peygamberler gelmedi mi?"[1777] diyecekleri, cehennemin baþýnda iri gövdeli, sert tabiatlý, Allah'ýn buyruklarýna karþý gelmeyen ve emredildiklerini yapan meleklerin bulunacaðý[1778] ifade edilmektedir.
Hazene-i Cennet ve Cehennem de denilen bu melekler cennet ve cehennemin bekçileri durumundadýr. Cennet meleklerinin baþýndaki meleðin adý “Rýdvan” dýr. Cehennem meleklerine “Zebânî” denir. Baþýndakine ise “Mâlik” adý verilir.
Hârût - Mârût: Bunlar hakkýnda farklý görüþler olmakla beraber, "Babil'de insanlara bilgi öðretmek sûretiyle onlarý imtihan etmek üzere gönderilen iki melek" olduklarý, en yaygýn görüþtür. Kur’ân-ý Kerim, bu olayla ilgili daha baþka bilgi vermemektedir. Mûteber hadis kitaplarýndan Buhari'de Kitabu't-Týbb'ýn sihre tahsis edilen 47. babýnýn baþlýðýnda Bakara sûresinin 102. âyeti zikredilmekte, bu münâsebetle âyet içinde Hârût ve Mârût adý geçmektedir. Bunun dýþýnda söz konusu isimlerle ilgili bir bilgiye rastlanmamaktadýr. Ahmed bin Hanbel'de ise, insanlar gibi birtakým arzu ve istekleri bulunan varlýklar olarak tasvir edildiði görülmektedir.[1779]
Fakat bu rivâyeti, müfessirler bozuk ve merdûd kabul edip reddederler.[1780] Kur'an, bu iki melekle ilgili olarak yahûdiler arasýnda meþhur olan hikâyeleri onaylamaz.
Münker - Nekir: Kabirde sorgu-sual iþi ile görevli olan meleklerdir. Kur'an'da adlarý geçmemektedir. Hadislerde ise ölü defnedildiði zaman ona, birine Münker, diðerine Nekir denilen siyah tenli mavi gözlü iki meleðin geldiði, ölüyü kabrinde oturtup sorular sorduðu, verdiði cevaplara göre kabrini geniþlettiði veya daralttýðý rivâyet edilmektedir.[1781]
Ýmam Ahmed bin Hanbel'in Müsned'inde naklettiði uzunca bir hadiste Rasûlullah (s.a.s.), ensardan bir adamýn kabri baþýnda, iki veya üç defa "Kabir azabýndan Allah'a sýðýnýn!" dedikten sonra, bir mü'min için ölüm ve sonrasýný þöyle anlatýr: "Mü'min kulun dünyadan kopup, âhirete gitme zamaný geldiði zaman, gökten ona, yüzleri sanki güneþ gibi beyaz melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularýndan birtakým kokular bulunmaktadýr. Mü'minin göz mesafesine otururlar. Sonra ölüm meleði yaklaþýr ve baþucuna oturup 'Ey güzel ve hoþ can, haydi Allah'tan bir baðýþ ve hoþnutluða çýk gel!' der. O can, aðýzdaki suyun aktýðý gibi akýp kolayca çýkar. Azrâil de onu alýr ve elinde bir an bile bekletmeden, o kefene ve kokularýn içine sarar. Bu esnada o candan, yani ruhtan, yeryüzünde bulunan misk kokularýnýn en güzeli gibi bir koku çýkar. Ölüm melekleri onu alýp, birlikte yükselirler. Uðradýklarý her melek topluluðu, 'Bu güzel ruh kimdir?' diye sordukça, onlar, hayatta iken insanlarýn ona verdiði en güzel ismi ile, 'bu, falan oðlu falandýr' diye cevap verirler. Böylece birinci göðe ulaþýrlar ve kapýnýn açýlmasýný isterler. Onun için göðün kapýsý açýlýr. Her gökte, o göðün en kýymetli melekleri, bu ruhu bir sonraki göðe kadar teþyî ve ona refakat ederler. Neticede yedinci göðe gelinir.
Allah Teâlâ, 'Bu kulumun kitabýný, "illiyyîn"e yazýn ve onu yeryüzüne geri götürün! Çünkü ben onlarý, yerden-topraktan yarattým, oraya geri çeviriyorum, tekrar oradan çýkaracaðým' buyurur. Bunun üzerine onun ruhu kabirdeki bedenine iade edilir, yani yeniden diriltilir ve ona iki melek gelip yanýna oturur. 'Rabbin kim?' diye sorarlar. O, 'Rabbim Allah!' der. 'Dinin nedir?' diye sorarlar, o, 'Dinim Ýslâm!' der. 'Size peygamber olarak gönderilen kim?' diye sorarlar, o,'Rasûlullah!' der. 'Bilgin nedir?' derler, o, 'Allah'ýn kitabýný okudum, ona inandým ve onun doðru olduðunu kabul ettim' der. Bunun üzerine gökten bir ses, 'Kulum doðru söyledi. Binâenaleyh onun için cennetten bir döþek serin, ona cennetten bir elbise giydirin ve ona cennetten bir kapý açýn!' der.
Böylece cennetin esintisi ve güzel kokusu ona gelir, kabri göz alabildiðine geniþletilir. Derken yanýna güzel yüzlü, güzel elbiseli, güzel kokulu bir adam gelir ve der ki: 'Seni sevindirecek þeylerle müjdelen, yani müjdeler olsun, sevineceðin þeylere ulaþacaksýn. Ýþte bu, vaad olunduðun gündür.' Ona, 'Sen kimsin? Yüzün, uður getiren bir yüz' diye sorar. O, 'Ben senin sâlih amelinim' der. Kul o anda, 'Ey Rabbim! Kýyâmeti hemen kopar, kýyâmeti hemen kopar ki aileme ve malýma, yani benim için cennette hazýrladýðýn evlere ve yüce makamlara kavuþayým' der.
Dünyadan ayrýlýp, âhirete gitme zamaný geldiðinde, kâfir kula da gökten, beraberlerinde kalýn ve sert kumaþlar bulunan siyah yüzlü melekler gelirler ve gözünün göreceði yere otururlar. Sonra Azrâil yaklaþýp baþucuna oturur ve 'Ey pis can, haydi Allah'ýn kýzgýnlýðýna ve gazabýna çýk gel!' der. Böylece o can, bedeninden ayrýlýr. Azrâil, onu, çok parçalý bir þiþi ýslak yünden çekip kopardýðý gibi çeker çýkarýr. Onu aldýðý zaman, elinde bir bile tutmadan hemen o sert ve kalýn kumaþa sarar. O zaman ondan, yeryüzünde bulunan leþ kokularýnýn en kötüsüne benzer bir koku çýkar. Melekler onunla beraber yükselirler ve uðradýklarý her melek topluluðu, 'Bu pis ruh kimdir?' diye sorarlar. Onlar, hayatta iken insanlarýn ona verdiði en çirkin ismini kullanarak derler ki: 'Bu, falan oðlu falandýr.' Böylece birinci göðe gelinir ve kapýnýn açýlmasýný isterler, ama ona göðün kapýsý açýlmaz. Allah Teâlâ, 'Onun kitabýný en aþaðý yer tabakasýndaki "siccîn"e yazýn!' der. Böylece onun ruhu aþaðýlara atýlýr. Derken cesedine döndürülür ve iki melek gelip yanýna oturur ve ona, 'Rabbin kim?' diye sorarlar, o, 'Haa, haa.. Bilmiyorum' der. Ona, 'dinin nedir?' diye sorarlar, o, 'haa, haa.. Bilmiyorum' der. 'Size peygamber olarak gönderilen kimdir?' derler, o, 'haa, haa.. Bilmiyorum' der.
Bunun üzerine gökten bir ses, 'O kulum yalan söylüyor. Dolayýsýyla ona ateþten bir döþek hazýrlayýn ve cehennemden bir kapý açýn!' der. Böylece ona cehennemin sýcaklýðý ve zehirli yakýcýlýðý gelir; kabri de, kaburgalarýný birbirine geçirecek kadar daraltýlýr. Derken çirkin yüzlü, kötü elbiseli ve pis kokulu bir adam gelir ve ona, 'Hoþuna gitmeyen þeyleri sana müjdelerim! Ýþte bu, tehdit olunduðun gündür' der. O, 'Sen kimsin? Suratýndan þer akýyor' diye sorar. O, 'Ben senin kötü iþlerinim' der. Bunun üzerine o kul, kabrine açýlan kapýdan, cehennemde kendisi için hazýrlanmýþ gördüðü azaptan korkarak 'Ey Rabbim, kýyâmeti koparma!' der..."[1782]
Bu uzun hadis-i þerif, ayrýca Ebû Dâvud'un ve Ýbn Mâce'nin Sünenlerinde; Ýbn Kesir'in Tefsirinde yer almakta, hasen bir hadis kabul edilmekte, delil kabul edilen güvenilir râviler tarafýndan rivâyet edildiði bildirilmektedir. Görüldüðü gibi bu hadiste, ölüm meleði ve yardýmcýlarýnýn yaný sýra, kabirde insaný ilk hesaba çeken iki melekten bahsedilmektedir. Kur'an'da bu iki melekten bahsedilmese de, bu hadis dýþýnda sahih birçok hadiste kabirdeki bu meleklerden bahsedilmiþtir.
Hem Buhari, hem de Müslim'in Sahihlerinde yer alan bir hadiste, Rasûlullah þöyle buyurur: "Kul kabrine konup da ailesi ve arkadaþlarý onu orada býrakýp gittikleri ve o kul, çekip gidenlerin ayak seslerini duyduðu zaman, iki melek gelip onu oturturlar ve derler ki: 'Sen þu zat, yani Muhammed (s.a.s.) hakkýnda ne der idin?' O kiþi mü'min ise, 'Þehâdet ederim ki O, Allah'ýn kulu ve peygamberidir' der. Bunun üzerine ona, 'cehennemdeki þu yerine bak! Ýþte onu, cennetten bir yer ile deðiþtiriyoruz' , yani 'Eðer sen mü'min olup da bu soruya doðru cevap veremeseydin, o cehennemdeki yere girecektin' denilir. Mü'min, bunlarýn her ikisini de görür. Ama kabre konan kiþi münâfýk ve kâfir ise, ona, 'Sen þu zat hakkýnda ne der idin?' denildiðinde,'bilmiyorum, insanlar ne derlerse ben de onu derdim' cevabýný verir. Bunun üzerine, 'Ne bildin, ne de uydun!' denilip, ona demirden bir topuz ile öyle bir vurulur ki, insan ve cinlerden baþka bütün varlýklarýn duyduðu bir çýðlýk atar."[1783] Bu konuyla ilgili bir diðer hadiste bu iki melekten birinin adýnýn "Münker"; diðerininse "Nekir" olduðu bildirilmiþtir.[1784]
Anlaþýlýyor ki Allah Teâlâ'nýn, her iþle görevlendirdiði çeþit çeþit melekleri bulunmaktadýr ve Kur'an da bunlarýn sadece bir kýsmýndan bahsetmiþtir; bir kýsmý peygamberine ayrýca bildirmiþ ve dolayýsýyla O, hadislerinde bize bize bildirmiþtir. Elbette bunlarýn dýþýnda da kim bilir daha nice melekler vardýr.
Melekler Ýnsanlardan Daha Faziletli midirler?
Bütün peygamberler, meleklerin rasulleri sayýlan dört büyük melek dâhil tüm meleklerden efdal; yani Allah katýnda dereceleri daha yüksek ve daha faziletlidir. Ýnsanlardan takvâ sahibi olan mü’minler de, meleklerin rasulleri hâriç tamamýndan daha faziletli, dereceleri daha yüksek sayýlmýþtýr. Çünkü melekler, yaratýlýþ bakýmýndan günah iþleyemezler. Allah'a itaat ve ibâdet etmek onlar için fýtrî ve zorunludur. Onlarý böyle olmaktan alýkoyacak hiçbir iç ve dýþ tesir yoktur. Hâlbuki insan, akýl ve nefis sahibi olup, her türlü iç ve dýþ etkiler altýndadýr. Buna raðmen insan, bütün menfî engelleri aþar, Allah'a itaatli ve takvâ sahibi bir kul olursa, elbette meleklerden daha faziletli olur.
Gayba ve Meleklere Ýman
Meleklere iman gaybidir. Gayb: Hislerle veya akýlla bilinmeyen, görülmeyen þeydir. Mü’min gayb âlemine inanmakla yükümlüdür.[1785] Allah’ýn ve Rasûlünün bildirdikleri ister zâhirî, isterse gaybî olsun mü’min ona inanandýr. Bazý kâfirlerin gayba iman etmediklerini, “ben gözümle göremediðim varlýklara inanmam; melek, cin gibi varlýklar uydurmadan ibarettir” dediklerini biliyoruz. Gaybe iman büyük bir imtihandýr. Çünkü insanlar gördükleri þeylere inanmak zorundadýrlar; Bunlara karþý gözlerini yumamazlar. Fakat Hz. Allah’ýn imtihaný öyle deðildir. Ýnsanlarýn görmediði ve göremediði þeyleri yaratmasý ve sonra da bunlara ‘inanýn’ demesi büyük bir imtihandýr. Mü’min, sadece Allah’ýn ve Rasûlünün haber vermesiyle onlara inanýr ve teslim olur. Mü’minlere düþen ‘dinledik ve itaat ettik’ demeleridir. Zaten, gözüyle göremediðinin varlýðýný kabul etmeyenlere; akýllarýný, duygularýný, düþüncelerini, rüzgârý, elektrik akýmýný... göremedikleri halde varlýklarýný nasýl kabul edip kendileriyle çeliþkiye düþtükleri sorulabilir. Böylece görülecektir ki, onlar görmedikleri için inkâr etmiyorlar, görseler bile hakký kabul etmeyecek sapýklar olduklarýndan þeytana ve nefislerine uyarak küfrü tercih ediyorlar.
Mü’minler gaybe inanmakla yükselme ve ilerleme yolundaki ilk adýmlarýný atmýþ olacaklardýr. Ýnsanlar, hevâ ve hevesinden, hayvanlýk mertebesinden ancak bu ilk adýmla kurtulabilir ve gerçek insanlýk mertebesine yükselirler. Bir hayvana gaybý anlatamazsýnýz. O daha kýymetli de olsa göremediðini tercih etmez; önündeki otlarý her þeye tercih eder. Kâinat, mevcut olan, bilinen ve görünen varlýklardan ibaret deðildir. Bu görünüp bilinen þeylerden daha baþka varlýklar da mevcuttur; ki biz bunlarý görmeden sadece doðru haber üzerine verilen bilgiyle bilir ve kabul ederiz.
Ýnsan aklýnýn bilinmeyen âlemleri/evrenleri idrâk edememesi, onlarýn mevcûdiyetinin inkârýný gerektirmez. Bu konuda mü’mine düþen; iþi, akýl kuvvetinin üstündeki diðer kudrete (doðru habere) býrakmasýdýr. Mü’min, öðrenmek istediklerini Alîm ve Habîr olan, görüneni ve görünmeyeni, gizli ve âþikârý bilen Allah’tan ve O’nun Rasûlünden öðrenmesi lâzýmdýr. Fakat eskiden olduðu gibi, bugün de materyalist kafalýlar Allah’ýn ilmini önemsemeyerek, insanoðlunu gerilere, hayvanlýk mertebesine götürmek istemektedirler. Mü’min, sadece meleklere deðil, gaybi olan ne varsa hepsine Allah ve Rasûlünün bildirdiði þekilde iman eder. “Onlar ki, gaybe inanýrlar, namazý dosdoðru kýlar ve kendilerine rýzýk olarak verdiðimiz þeylerden de infak ederler.”[1786]
Melek Ýnancýnýn Etkileri
Ýnsan, yeryüzündeki diðer canlýlardan farklý olarak irâde sahibi bir varlýk þeklinde yaratýlmýþtýr. Ýrade, “farklý seçeneklerden birini tercih etmek” demektir. Allah, insana iradî fiillerinde farklý alternatifler sunmuþ ve onun dünyaya geliþinin gayesini “imtihan olmak”[1787] þeklinde tespit etmiþtir. Ýnsan, bu imtihana giren alanda kendisini iyilik veya kötülüðe teþvik eden, irâdesini daha özgürce kullanmasýný saðlayan mânevî menajerlerle (yardýmcý, düzenleyici) karþý karþýyadýr. Allah insaný þerre ve kötülüðe çaðýrmak üzere þeytaný, iyilik ve hayra dâvet etmek üzere de melekleri yaratmýþtýr. Ýnsanýn meleklere inanmasý demek, önünde þeytan ve meleklerin sunduðu seçeneklerle dolu ruhî bir hayat olduðunu, meleklerin telkin ve teþviklerine göre hareket edip mevcut yeteneklerini bu yönde yükseltmesi gerektiðini kabul etmesi, Allah’ýn görevlendirdiði meleklerin kendisini daima gözetlediðini ve yaptýklarýný kaydettiklerini unutmamasý demektir. Ýnsana iyi düþünceler aþýlayan meleklerin yaný sýra, ona vesveseler telkin eden þeytanýn varlýðý da bir gerçek olmakla beraber, Kur’an, þeytana deðil; meleklere imaný öne çýkarmak[1788], tâðutu inkâr edip Allah'a iman edenin saðlam bir kulpa sarýlmýþ olacaðýný bildirmek sûretiyle[1789] þeytanýn varlýðýný ikinci dereceye almýþ, onunla hemhal olmayýp aksine meleklere kulak vermeyi öngörmüþtür.
“Onu (insaný), önünden ve ardýndan izleyiciler vardýr; Onu Allah’ýn emrinden (kazalarýndan, belalarýndan ve musibetlerinden) korurlar.”[1790] Gerçekten de insan, risklerle ve tehlikelerle dolu bir dünyada yaþamaktadýr. Bunlara, ayrýca kötülüklerin karþýlýðý olarak Allah’tan her an gelebilecek intikam darbelerinin ihtimallerini de ekleyecek olursak, onun, yaþadýðý yýllar boyu ne büyük bir mânevî koruma altýnda bulunduðunu kestirebiliriz. Bu girift olayýn içyüzünü daha derinlemesine bilmek bizim için mümkün deðildir.
Ancak bu kadarýyla bile Rabbimizin bizi ne çetin bir sýnavdan geçirdiðini, bizzat hayatýmýza karþý yaratmýþ bulunduðu tehlikelerin bile gelip bizi bulmasýna melekleri engel yaparak bu sýnavda bize nasýl süre tanýdýðýný bu âyetlerden ibretle öðreniyoruz. Doðrusu bu bize bir ilâhî lutuf ve bir müjde olsa gerektir. Dolayýsýyla insanýn, bu hârika nöbetçilerini her zaman hatýrlayarak özellikle kuytu köþelerde, zifiri karanlýklarda ve tehlikelerle burun buruna olduðu anlarda onlarýn kendisini korumaya devam etmeleri için Allah'a dilekte bulunmasý, Allah’ýn izniyle belalarýn bertaraf olmasýna bir vesile oluþturabilir. Bu, ayný zamanda insanýn, Rabbiyle olan irtibatýnýn güçlülüðünü ve sürekliliðini kanýtlamýþ olur. Kur’an’da “Kesinlikle üzerinizde koruyucular vardýr. Onlar deðerli yazýcýlardýr. Yaptýðýnýz her þeyi bilirler.”[1791] diye kendilerinden söz edilen melekler vardýr ki, bunlar söylediðimiz her sözü yazarlar. Dolayýsýyla insanoðlunun havada kaybolup giden tek kelimesi bile yoktur.
Evren öyle kesin bir disiplin içindedir ki, bu disiplinin gözümüzle görebildiðimiz veya daha doðrusu ilmin ve aklýn kanýtlayabildiði bir cephesi vardýr, bir de ilmin ve aklýn asla ulaþamayacaðý, açýklayýp tanýmlayamayacaðý diðer bir cephesi daha vardýr. Ýþte bu görünmeyen cepheyi melekler ordusu oluþturmaktadýr. Mü’min olabilmenin olmazsa olmaz þartlarýndan biri de bu gerçeðe inanmaktýr. Dolayýsýyla meleklere inanmamak, Allah'a, peygamberlere, kitaplara ve âhiret gününe inanmamakla eþ deðerdedir.
Meleklere inanan bir müslüman, meleklerin kendisini takip ettiðini, gözetlediðini, iyilik ve kötülüklerinin yazýldýðýný bilir. Ve bu bilinçle davranýþlarýna çeki düzen verir. Böylece, meleklere olan inancýmýz bizi kötülük ve günah yapmaktan vazgeçirir.
Melekler Hakkýnda Tashih Edilmesi Gereken Bazý Yaklaþým ve Bâtýl Ýnançlar
Müþrikler Allah’a þirk koþarlarken, bazýlarý görünen maddî cisimleri, bazýlarý da görünmeyen mânevî cisimleri Allah’a eþ tutuyorlardý. Ýþte, mü’minin melek kabul ettiði varlýðý müþrikler tanrý, tanrý çocuklarý veya tanrý kýzlarý olarak kabul edebilmektedir. Mü’min, onlarýn diþi veya erkek olmadýklarýna inandýðý gibi, o meleklerin kendi nam ve hesaplarýna hiç bir yetkiye sahip bulunmadýðýna da inanýr. Onlara tapmak, onlardan yardým istemek, yani onlara duâ etmek insanlar için küçüklük olur. Çünkü ilk insanýn yaratýlýþýnda Allah, onlarý Âdem (a.s.)’in önünde secde ettirdi. Ve Hz. Âdem’e onlardan fazla bilgi verdi. Sonra da Hz. Âdem’i yeryüzüne halife yaptý. Ýnsan için, kendisine secde etmiþ bir mahluktan yardým istemek ve ona tapmaktan daha büyük bir zillet olur mu?
Meleklerin erkeklik ya da diþilik gibi bir özellikleri sözkonusu deðildir. Buna raðmen câhiliyye döneminde meleklerin diþi olduðu ileri sürülüyor, hatta onlara -hâþâ- Allah’ýn kýzlarý deniliyordu. Allah, bu yakýþýksýz isnadlarý þu âyetlerle reddetmiþtir: “Onlar Rahmân’ýn kullarý olan melekleri diþi sayýyorlar. Yoksa nasýl yaratýldýklarýný mý gördüler?! Bu (yalan) þâhitlikleri yazýlacak ve sorgulanacaklardýr.”[1792]; “Þimdi de sor onlara: ‘Rabbine kýzlar da onlara oðlanlar mý?!”[1793] Günümüzde de batýlýlardan esinlenerek melekleri bayan gibi düþünen, kýzlarýna “Melek” ismi veren, güzel bir bayanýn meleðe benzediðine dair þiirler yazýp söyleyen, þarkýlar mýrýldanan insanlara rastlayabilmekteyiz. Bunlar, Ýslâm itikadý açýsýndan çok vahim manzaralardýr.
Ölüm meleði olduðu için Azrâil’in adý insanlar arasýnda adeta korku sembolü haline gelmiþtir. Dolayýsýyla bazý kimselerin bu meleðe karþý duygularý olumsuzdur. Ancak bu düþünce hem yersizdir, hem de iman gerçeðiyle uyuþmaz. Çünkü iman, ayrýca sevgi, saygý, baðlýlýk ve teslimiyet ister. Azrâil, Allah’ýn, can almak için görevlendirdiði bir melektir. Dolayýsýyla can almak onun görevidir. Her þey gibi, canýmýzýn da sahibi Allah’týr. Can, Allah’ýn bize bir çeþit ödünç olarak verdiði bir emanetidir. Emanet, bir gün gelir, asýl sahibine iade edilir. “Her nefis, ölümü tadacak, her emanet sahibini bulacaktýr. Azrâil, bu konuda sadece görevini yapmaktadýr. Onun hiç kimseye karþý özel bir düþmanlýðý da yoktur. Bu nedenle, Allah’ýn bütün elçileri gibi Azrâil’i de saygýyla anmak imanýmýzýn gereðidir. Allah’ýn selâmý O’nun ve diðer bütün elçilerinin üzerine olsun.
Azrâil’in bu kadar kalabalýk bir dünyada kýtalar ve ülkeler arasýndaki büyük mesafeleri nasýl aþtýðý ve ayný anda birçok insanýn ruhunu nasýl alabildiði bazý kimseler tarafýndan daima merak konusu olmuþtur. Mânevî âlemi, maddî durumlara bire bir uydurmanýn getirdiði yanlýþtýr bu. Eski çaðlarýn insanlarý için düþünce ve teknik açýlýmlarý yönüyle bu soru, bir yönüyle mâkul olsa bile; günümüzün baþ döndürücü açýlýmlarý, dünyanýn bir ucundan bilgisayarlara bilgi aktarýlabildiði veya virüsler ulaþtýrýlabildiði bir zaman diliminde bu tür sorularýn cevap vermeye deðmeyecek yersizlikte olduðunu vurgulamak gerekmektedir.
SORULAR
1- Gayba iman ne demektir? Ýman edilecek gayb alanýna neler girer?
2- Gaybî varlýklardan olan meleklerin özelliklerini açýklayýnýz.
3- Hafaza, mukarrabûn, kirâmen kâtibîn meleklerinin görevlerini açýklayýnýz.
4- Meleklerin faziletini ve insanlardan üstün olup olmadýklarýný belirtiniz.
5- Melekler, insanlar tarafýndan dünyada görülebilir mi?
6- Melekler hakkýnda günümüzdeki yanlýþ inanç ve kabulleri örneklerle izah ediniz.
7- Dört büyük meleði görevleri ile beraber açýklayýnýz.
8- Ýsmi bilinen bazý melekleri, görevleri ile beraber açýklayýnýz.
9- Meleklere inanmanýn faydalarý nelerdir?
10- Mutlak gaybý kimler bilebilir?
a) Melekler b) Allah ve melekler
c) Cinler d) Sadece Allah
11- Aþaðýdakilerden hangisi meleklerin özelliklerindendir?
a) Ýnsanlar gibi yer, içer, çoðalýr ve ölürler.
b) Allah’a karþý gelme irâdeleri vardýr.
c) Gaybý bilirler.
d) Allah’a daima itaat ederler, O’na karþý gelmezler.
12- Aþaðýdakilerden hangisi melekler için doðru deðildir?
a) Melekler nurdan yaratýlmýþ varlýklardýr.
b) Güzel kokulardan, güzel sözlerden hoþlanýrlar.
c) Erkeklik ve diþilikleri yoktur.
d) Bazen günah iþleyebilirler.
13- Aþaðýdakilerden hangisi, Cebrâil (a.s.) adlý meleðin görevidir?
a) Sura üflemek
b) Tabiat olaylarýný düzenlemek.
c) Allah’ýn emir ve yasaklarýný peygamberlere ulaþtýrmak.
d) Eceli gelenlerin ruhlarýný bedenlerinden ayýrmak.
14- Tabiat olaylarýný düzenlemek aþaðýdakilerden hangi meleðin görevidir?
a) Ýsrâfil b) Azrâil c) Cebrâil d) Mikâil
Ynt: Meleklere iman By: damla6d Date: 11 Ekim 2014, 10:40:43
Esselamu aleykum ve rahmtullah;10- Mutlak gaybý kimler bilebilir?
a) Melekler b) Allah ve melekler
c) Cinler d) Sadece Allah
Cevap:D dir..Çünkü Allah'tan baþka kimse gaybý bilemez.Çünkü Allah her þeyi bilendir.
Ynt: Meleklere iman By: besiye7A Date: 08 Mart 2015, 13:58:57
Selamun Aleykum
1. Allahin bildikleri disinda gelecekte ne olacagini bilemezler.
2.Onlar yemez, Ýçmez ve uyumazlar.
3.Kotuluk yapmazlar.
4.Mellekler cok hizli hareket eden varliklardir.
5.Mellekler, Allahin kendilerine verdigi gorevleri eksiksiz olatak uerine getirirler.
6. Gorevlerini uaparken asla bikma, usanma ve yorgunluk hissetmezler.
7.Allaha ibadet
ederler asla onun emirlerini karsi gelmez vegunah islemezler.(v.b)
Ynt: Meleklere iman By: ceren Date: 05 Aralýk 2018, 15:32:50
Esselamu aleyküm. Rabbým razý olsun paylaþým dan kardeþim....
Ynt: Meleklere iman By: Sevgi. Date: 06 Aralýk 2018, 00:28:22
Aleyküm Selam. Rabbim ilmimizi artýrsýn. Bilgiler için Allah razý olsun
Ynt: Meleklere iman By: ceren Date: 03 Ocak 2019, 14:07:18
Esselamu aleykum. Imanýn þartý olan meleklere iman eden imanin þartýna uyan kullardan olalim inþallah. ..
Ynt: Meleklere iman By: Bilal2009 Date: 03 Ocak 2019, 18:38:14
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri imaný tam kullarýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Meleklere iman By: ceren Date: 07 Aðustos 2019, 16:49:36
Esselamu aleyküm.Ýmanýn altý þartý olan meleklere iman eden ve allahýn rahmetine kavuþan kullardan olalým inþallah...